HT Gastro
Stil

Uçurumun kıyısındaki kızlar

Araştırmalar son yıllarda kızlar arasında depresyon ve kaygı oranının erkeklerden belirgin şekilde daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. Kızlar sevilip sevilmemelerinin dış görünüşleriyle alakalı olduğunu öğreniyorlar. Tabii ki sosyal medyadan... Kızlarımıza sosyal medyadaki bir görsel olmadıklarını anlatmamız gerekiyor.

Giriş: 01.06.2024 - 09:30 Güncelleme: 03.06.2024 - 11:56
Haberler Stil Kızlar neden daha öfkeli?

Çocukluğunu, mahalledeki meyve ağaçlarına tırmanan, okula yürüyerek gidip gelen, sokakta oyun oynayan, kimseyle kıyaslanmayarak büyüyen bir neslin son temsilcilerinden biri olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Dijital dünyadan uzak bir şekilde çocukluğunu yaşayan herkes gibi, kimsenin benden daha güzel, daha başarılı, daha aktif, daha konuşkan olmamı istediğini hatırlamıyorum.

Ergenlik yıllarımda kendimi çaresiz hissettiğimde, etrafımdaki diğer arkadaşlarım gibi, günlüğüme dökerdim içimi. Şimdi buradan bakınca günlüğümün bana kim olduğumu ve etrafımda nasıl insanların olmasını istediğimi anlamama yardımcı olduğunu fark ediyorum.

Bugün kızlar artan sayıda, en çok da sosyal medya sayesinde büyük bir dış baskıyla büyüyorlar. Ergenliğe ve yetişkinliğe geçişleri psikolojik açıdan çok yıpratıcı oluyor. Araştırmalar, son yıllarda kızlar arasında depresyon ve kaygı oranının erkeklerden belirgin şekilde daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.

Donna Jackson Nakazawa, Tükçeye de çevrilmiş "Kesintiye Uğrayan Çocukluk" kitabında, çocukluk travmalarının, ilerleyen dönemlerde görülen hastalıklarla bağlantısını anlatıyor.

Türkçeye henüz çevrilmemiş son kitabı olan Girls on the Brink (Uçurumun Kıyısındaki Kızlar) da ise ergenlik çağındaki kızların başarılı olmasını zorlaştıran modern baskıları anlatıyor.

Kız çocukları bu çağda depresyona, endişeye ve kendine zarar vermeye her zamankinden daha yatkın. Ergenliğe erken girmek, sosyal medya etkisi ve kadın düşmanlığının artması... Nakazawa, bu olumsuzlukların kız çocuklarını duygusal olarak zayıflattığını, erkek çocuklarına kıyasla onları daha dayanıksız yapığını söylüyor.

Ergenlik her ne kadar savunmasız bir dönem olsa da, neyse ki ergen kız beyninin son derece esnek olduğu bir dönemdir. Yani bir kız çocuğunun çevresine karşı doğuştan gelen hassasiyeti, doğru koşullarda onun süper gücü haline gelebilir. Jackson Nakazawa, kitabında, dayanıklı ve başarılı kız çocukları yetiştirme konusunda yetişkinliklere rehberlik ediyor. Kızların ruhsal sorunlarını önlemek, dünyayla yüzleşmeye hazır olmalarını sağlamak sabır gerektiren bir iş. Aşağıda Jackson Nakazawa bazı sorulara cevap veriyor. Yazının sonunda Nakazawa'nın biyografisini bulabilirsiniz.

Ergen kızların hayatını zindana çeviren şeyler neler?

Nakazawa: Günümüzde performansa ve rekabete çok fazla odaklanılıyor. 7-13 yaşları arasındaki çocuklar arkadaşlarıyla oyun oynamak, çimenlere uzanıp konuşup gülüşmek yerine, 13 yaşına kadar tanışmamaları gereken ancak birçoğunun çok daha erken yaşta öğrendiği sosyal medya ile ilgileniyor.

Sosyal medyada kızlar dış görünüşlerinin her şeyi belirlediğini düşünüyorlar. Erkeklere kıyasla kızlar daha çok dış görünüşlerine göre değerlendirildiklerini, sevilip sevilmemelerinin dış görünüşleriyle alakalı olduğunu öğreniyorlar. Ne kadar çok değişik kıyafetle sosyal medyada boy gösterirlerse o kadar çok “beğeni” alacaklarına kanaat getirmişler.

Bu duruma pandemi, online eğitim, küresel ısınma gibi dış etmenler de eklenince çocukların üzerindeki baskı arttı ve sosyal medya platformları bu duygu yoğunluğunu kelimenin tam anlamıyla iyice tırmandıran mecralar haline dönüştü. Bunun sonunda çocuklarımızın cinsel taciz, tecavüz ve şiddet olaylarıyla karşı karşıya kaldıkları gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalıyoruz.

Kızların beyinleri bu stres faktörlerine karşı daha mı hassas?

Nakazawa: Ergenlik, kızların beyin gelişimi için hassas bir dönem. Erkekler için de öyledir ama erkekler kızlar kadar bu durumdan olumsuz etkilenmezler. Ergenlik dönemine giren kız çocuklarında östrojen hormonu devreye girer. Bu hormon özellikle stres üzerinde etkilidir. Östrojen, ergen kız çocuklarının, çevrelerine ve ebeveynlerine karşı duydukları öfke ve strese verdikleri tepkiyi daha da artırır. Yani stres artırıcıdır.

Evrimsel olarak konuşursak, östrojen ergen beyninin gelişimi için harika bir hormondur ve beynin ana düzenleyicisidir. Normal koşullarda, duruma iyi tarafından bakacak olursak, östrojenin bağışıklığı artırıcı etkisi vardır, kadınları daha sağlıklı ve güçlü kılar. Ancak bir kadının çevresinde olup biten stresli durumlara aşırı tepki vermesine de neden olur. Bu nedenle, kadınların aşılara daha güçlü yanıt vermesi veya kadınların otoimmün hastalıklardan erkeklere oranla daha fazla müzdarip olmalarının nedeni budur. Östrojen bağışıklık sistemini hızlandırır ve otoimmün hastalıkların ortaya çıkmasına yol açar.

Kadının çevresinde olan ve sosyal strese sebep olan etkenler, kadın sanki fiziksel bir zarar görüyormuş gibi bağışıklık tepkisi uyandırabilir.

Kızlar ergenlik döneminde ortaya çıkan östrojenle beraber, aşırı sosyal ve duygusal strese girerlerse bu stres onların sağlıklarını ve gelişimlerini olumsuz etkileyebilir.

Kızlar daha erken yaşta ergenliğe giriyor

Nakazawa: Bilim adamları hala ergenliğin neden sürekli erkene çekildiğini çözmeye çalışıyorlar. 1800'lü yıllarda kızlar 16 yaş civarında regl oluyordu; 1900'lerde 15 yaş civarındaydı; ve 2020'de ortalama yaş 11'di. Stres veya beslenmedeki bir değişiklik nedeniyle gelişim hızlanmış olabilir. Bazı nörobilimciler, kız çocuklarının erken seksüalizasyonunun (kendini olduğundan daha büyük göstermeye yönelik davranışlar) erken ergenliğe girmelerinin bir başka nedeni olabileceğini öne sürüyorlar. Çevresi küçük kıza yaşından büyük göründüğünü söylüyorsa, bu söylem ergenliği tetikleyen bir unsur olabilir. Ancak bu teorilerin her birine karşı savlar geliştirilebilir.

Sebep ne olursa olsun şu bir gerçek ki artık çok daha fazla kız çocuğu ergenliğe erken yaşta giriyor. Bu da, beyin yapısal bir gelişim göstermeden ve bununla nasıl başa çıkacağını bilmeden duygusal anlamda bazı hislerin başlaması ve çocuğun artan bir stresle mücadele haline girmesi anlamına geliyor. Buna evrimsel uyumsuzluk da denebilir.

Tipik ergen huysuzluğunun işaretleri nelerdir?

Nakazawa: Klasik işaret, çocuğunuzun artık sizinle veya kimseyle konuşmamasıdır. İzole, asabi, arkadaşlarıyla kavga eden, sürekli uyuyan ya da hiç uyumayan, sürekli üzüntü, umutsuzluk ve yorgunluk içinde yaşarlar.

Bu yüzden çocuğunuz size zor sorularla geldiğinde onu iyi karşılamaya ve sorularını cevaplamaya çalışın. Bir çocuk ebeveynleriyle her şey hakkında konuşabileceğini söylüyorsa, bu çocuğun doğru yolda olduğunu gösterir. Ebeveynler çocuklarının sadece kendileriyle değil, en sevdiği teyze, hala veya öğretmeniyle de sohbet edebilmesinin yollarını bulmaya çalışmalıdır.

Bu sorun ebeveynlerin kendi başlarına halledebilecekleri bir mesele mi?

Nakazawa: Ebeveynler bununla başa çıkmakta yalnız olduklarını düşünüyor, ama yalnız değiliz. Her şeyin sebebi biz değiliz. Çocuklarımızın bizimle konuşmadığı zamanlar elbette olacak. Merak ediyorsanız okula ulaşıp yardım isteyebilirsiniz, durumunun ne olduğunu öğrenebilirsiniz. Çocuğunuz endişeli veya depresyondaysa kendinizi başarısızlıkla suçlamayın. Etrafınızdan yardım isteyin. İnsanlar toplu yaşayarak aynı evrim sürecinden buralara geldi. Kabilenin arkasında olduğunu bildiği için sorunları çözdü. Bugün artık insanlar daha izole yaşıyorlar. Çocuklar birbirleriyle rekabet ediyormuş hissine kapıldıkları için duygusal anlamda birbirleriyle daha az bağlantı kuruyorlar. Topluluğa dahil olduğunuzda, çocuklarınız daha büyük bir dünyada önemli olduklarını ve dünyada "seni görüyorum" diyen başka yetişkinlerin olduğunu da göreceklerdir.

Toplumdan kendinizi zole etmeyin. Çevremizi genişlettikçe, dış dünya kızlarımız için daha çekici, daha davetkar ve daha heyecan verici hale gelecektir. Etrafları sağlıklı bağlantılarla dolacaktır. Kendilerini yalnız hissetmeyeceklerdir. Çevrimiçi sosyal medya dünyasından uzaklaştıkça kızlarımız kendilerini daha güvende hissedeceklerdir.

Kendilerini güvende hissettiklerinde, beyinlerindeki stres mekanizmasının devreye girme olasılığı düşer ve gençlik yıllarını depresyon veya kaygı olmadan geçirme şansları yükselir. Ergenlik çağındaki kızların beyinleri inanılmaz derecede çeviktir; aynı anda birden çok sosyal ipucu alabilirler. Bu ipuçları iyiyse ve stressiz bir ortam sağlanırsa ergen kadın beyni süper güçtür.

Donna Jackson Nakazawa kimdir?

Nörobilim, immünoloji ve insan duygularının kesişimini araştıran ödüllü bir gazeteci ve uluslararası alanda tanınan bir konuşmacıdır. Yayınlanan 6 kitabının 2 tanesi Türkçeye çevrilmiştir. Küresel pandeminin ön saflarında yüksek düzeyde stresle karşı karşıya kalan binlerce sağlık çalışanı, hekim, pratisyen hekim, eğitimci için hazırladığı bir travma iyileştirme programı çok başarılı olmuştur. Kesintiye Uğrayan Çocukluk kitabıyla bağışıklık alanına yaptığı yazılı katkılardan dolayı büyük bir sağlık ödülü kazanmıştır. Çok sayıda üniversitede ders vermiş, pek çok konferansta ve hastanede konuşmacı olarak yer almıştır. Harvard Bilim Bölümü'nde, Rutgers Üniversitesi Davranışsal Sağlık Bakımı Konferansı'nda, Golisano Çocuk Hastanesi Yıllık Pediatrik Konferansı'nda, Kraliyet Tıp Derneği SIRPA Kronik Ağrı ve Emotion Konferansı'nda konuşmacı olarak görev almıştır.

Bu içeriği paylaş
İLGİLİ İÇERİKLER