HT Gastro
Stil

Bitkisel süt mü yoksa hayvansal süt mü daha faydalı?

Son yıllarda inek sütüne alternatif olarak bitkisel sütler, market raflarında ve kafelerde yerini almaya başladı. Yulaf, badem ve soya gibi bitki bazlı sütler, birçok kişinin çeşitli nedenlerle tercihi haline geliyor. Ancak bitki bazlı sütlere artan bu talep, önemli bir soruyu da gündeme getiriyor: Bitki bazlı sütler mi yoksa inek sütü mü daha faydalı? Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Doç. Dr. Binnur Okan Bakır ve Gıda Mühendisi Ebru Akdağ anlatıyor

Giriş: 30.11.2024 - 08:30 Güncelleme: 30.11.2024 - 08:30
Haberler Stil Bitkisel süt mü yoksa hayvansal süt mü daha faydalı?

Son yıllarda sıklıkla geleneksel inek sütü yerine hazır olarak pazarlanan bitki bazlı sütler tercih ediliyor. Bitki bazlı sütlerin tercih edilme nedenleri kişiden kişiye değişiklik gösterse de bu tercihte yüzlerce, binlerce takipçisi olan sosyal medya fenomenleri de etkili oluyor.

Bitkisel süt alternatifleri, market rafları ve kahve zincirlerinde giderek daha fazla yer bulurken, öte yandan soya, yulaf, badem, Hindistan cevizi gibi pek çok sayıda çeşidi olan bitkisel sütlerin geleneksel süte kıyasla ne kadar faydalı olduğu da tartışıyor.

BİTKİ BAZLI SÜTLERİN POPÜLERLİĞİ ARTIYOR

Gıda Mühendisi Ebru Akdağ, bitki bazlı süt alternatiflerinin badem, soya, yulaf, fındık, pirinç, Hindistan cevizi gibi farklı çeşitlere ve farklı besin profillerine sahip olduğunu belirtiyor ve gittikçe daha popüler hale gelen bu ürünlerin laktoz intoleransı olanlar, bitki bazlı beslenmeyi tercih edenler ve farklı ürünleri denemek isteyenler için iyi birer seçenek olduğunu söylüyor.

Bitkisel içeceklerin besin profillerinin çeşitlilik gösterdiğini ifade eden Akdağ, "Örneğin, soyalı içecek, içerdiği tüm temel amino asitlerle protein açısından inek sütüne en yakın alternatif konumundayken; bademli içecek düşük kalorili ve E vitamini açısından zengindir, yulaf içecek ise yulafın kendi içeriğinden ötürü lif bakımından avantajlıdır. Ayrıca kalsiyum, D vitamini ve B12 gibi ek vitamin ve minerallerle de zenginleştirilebilen bu ürünler, sürdürülebilir ve sağlıklı bir diyetin parçası olabilir. Kolesterol içermemesi, inek sütüne kıyasla daha düşük doymuş yağ içermesi avantajlı yönlerindendir. Ancak tüketicilerin damak zevkine hitap edebilmek adına şeker oranı yüksek çeşitlerle de karşılaşmak mümkün. Bu noktada yüksek şeker tüketimine dikkat edilmelidir. Ayrıca hammaddeleri gereği alerjen grubuna girebildikleri için tüketiciler seçimlerini kendi sağlık durumlarına göre yapmalıdır" diyor.

Doç. Dr. Binnur Okan Bakır
Doç. Dr. Binnur Okan Bakır

"BİTKİSEL SÜTLERLE YETERLİ PROTEİN SAĞLANAMIYOR"

Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Doç. Dr. Binnur Okan Bakır, bitkisel sütlerin genellikle vejetaryen veya vegan bir diyet tercih edildiğinde alternatif olarak tüketildiğini belirterek, "Bitkisel sütler inek sütünden çok daha az miktarda protein, kalsiyum ve B2 vitamini içerir. B12 vitamini ise hiçbir bitkisel kaynakta bulunmamaktadır. Bu nedenle çoğu vitaminlerle zenginleştirilmiş olsa da yeterli protein sağlanamamaktadır" diyor.

PEKİ HANGİ BİTKİSEL SÜT TÜKETİLMELİ?

Doç. Dr. Bakır, Türkiye’de satılan bitkisel sütlerin bir çoğunun yurt dışından temin edildiğini kaydederek, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Hem yurt dışından hem de ülkemizden farklı üreticlere ait ürünlerin içerikleri genel olarak benzese de değişkenlik gösterebiliyor. Birçok üründe yulaf, badem gibi içerdikleri ana maddelere ek olarak, şeker, ayçiçek yağı, kıvam arttırıcılar, emülsifyerler gibi gıda katkı maddeleri bulunuyor. Ürünlerin içerikleri hem tat, kıvam gibi duyusal özelliklerinin artırılması hem de raf ömrünün korunması için uyarlanıyor. Bu ürünler tüketilecekse ürün tercih ederken ana bileşeni en yüksek oranda içeren, mümkünse eklenti şeker içermeyen veya en düşük miktarda içerenin seçilmesi uygun olacaktır."

"TIBBEN BİR KISITLAMA YOKSA İNEK SÜTÜ ÖNERİLİYOR"

Süt grubunun, beslenmenin önemli bir bileşeni olduğunu söyleyen Doç. Dr. Bakır, "Günlük kalsiyum ve B2 ihtiyacımızın temel kaynağıdır. Vitamin ve mineralller besinlerden alındığında vücudumuzdaki kullanılabilirliği ve faydaları da artar. Bu nedenle tıbben bir kısıtlama gerekmiyorsa sütün yarım yağlı/az yağlı inek sütü olarak tüketilmesi öneriliyor" ifadelerini kullanıyor.

Ebru Akdağ
Ebru Akdağ

BİTKİ BAZLI SÜTLER ÇEVRE DOSTU MU?

Bitkisel sütlerin çevresel avantajlarına değinen Ebru Akdağ, hayvansal süt üretiminin karbon salınımı, su tüketimi ve arazi kullanımı açısından sürdürülebilir olmadığını söylüyor. Akdağ, "Bitkisel sütlerin üretimi, çevreye daha duyarlı bir süreç sunuyor. Örneğin, yulaf ve soya içeceklerinin karbon ayak izi, hayvansal sütlere göre çok daha düşük" diye ekliyor.

Akdağ, "Özellikle ineklerin süt verecek kadar büyümesi için tüketilen su ve yem, kullanılan arazi, ineklerin tüm bu süreçte çıkardığı toplam metan gazından kaynaklanan karbon salınımı bir araya geldiğinde dünyanın geleceği için sürdürülemez konumdadır. Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı 2024 Alternatif Protein Raporu’na göre, küresel hayvancılıktan kaynaklanan sera gazı emisyonu miktarı sera gazı emisyonlarının yüzde 14.5’ini temsil eder. Bu oran tüm ulaştırma sektörü kaynaklı emisyon miktarından fazladır. Bunun yanı sıra dünya tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 77'si hayvancılık için; sadece hayvan yemi üretimi, toplam tarımsal su kullanımının yüzde 40’ından fazlasını meydana getirir. 2050 yılında nüfusun 10 milyara ulaşacağı ve yüzde 70 daha fazla üretime ihtiyaç duyulacağı düşünüldüğünde sürdürülebilir çözümleri sağlamak şarttır" diyor.

"DİKKATE ALINMASI GEREKEN BİRÇOK FAKTÖR VAR"

Besinlerin çevresel etkileri düşünülürken bitkisel veya hayvansal olarak sınıflandırılmasının ötesinde dikkate alınması gereken birçok faktör olduğunu kaydeden Bakır, şöyle söylüyor: "Mevsiminde ve yerel beslenmek, kullanılacak ambalaj miktarını düşünmek, ürünün nereden ve nasıl temin edildiğini değerlendirmek, artık ve atık miktarını en aza indirmek, ürün tedariğinde ithal ürünler yerine yerli ürünleri tercih etmek bunlardan başlıcalarıdır. Ayrıca diyet örüntümüz bazı vitamin ve mineral takviyelerini almamızı gerektirecekse, bu takviyelerin de doğaya yükünün çokça olduğunu unutmamak gerekir."

"BİTKİSEL İÇECEKLER DESTEKLENMELİ"

Akdağ, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Yulaf, soya ve pirinç içeceklerinin karbon ayak izi, süt ürünlerinin karbon ayak izinin yalnızca yüzde 29'u, yüzde 38'i ve yüzde 41'idir. Pirinç, yulaf ve soya içeceklerinin arazi kullanımı, süt ürünlerinin arazi kullanımının yalnızca yüzde 16'sı, yüzde 18'i ve yüzde 23'üdür. Çevreye duyarlı, sürdürülebilir bir yaklaşım için bitkisel içecekler desteklenmelidir; çünkü çevre dostu bu alternatifler, doğal kaynakların korunmasına katkı sağlar ve daha sürdürülebilir bir yaşam tarzını teşvik eder."

"KALİTE, ANA MADDE ORANINA GÖRE BELİRLENİR"

Zaman zaman yurt dışında satılan paketli ürünlerin "İçindekiler" kısmına bakıldığında, Türkiye'de satılan o ürünlere kıyasla içerisinde kullanılan ana maddenin daha fazla olduğu görülüyor. Gıda Mühendisi Ebru Akdağ, bitki bazlı sütlerde dünya standartlarıyla aynı olduğumuzu söylüyor.

Akdağ, "Bitki bazlı süt alternatiflerinde kalitenin ana madde oranına göre belirlendiğini söyleyebiliriz. Ülkemizde satılan bitki bazlı süt alternatiflerinden örneğin bademli üründe yüzde 3’e varan oranlara sahip yerel markalar bulunuyor. Piyasa büyüdükçe, tüketici talebi arttıkça fiyat aralığı ve kalite de çeşitleniyor. Ülkemiz bu konuda dünya standartlarıyla aynı diyebiliriz. Hatta yurtdışında bitki bazlı içecekleri daha ekonomik hale getirmek için maliyetten kısılarak yüzde 1.5 oranında badem içeriğine sahip alternatifler de var. Buradaki asıl sıkıntı ürünün ne olduğunu anlatamamaktan kaynaklanıyor. Türk Gıda Kodeksindeki belirli kısıtlamalar dolayı markalar ve üreticiler gerek paket üzerinde gerek çeşitli pazarlama kanallarından bitki bazlı bu içeceklerin ne olduğunu anlatmakta güçlük çekiyorlar. Ürünün içeriğinde yüzde 100 badem veya soya beklenmesi de bu yüzden.

Bitkisel içeceklerin üretim sürecinin bilinmesi de bazı soru işaretlerini ortadan kaldırabilir. Bitki bazlı süt alternatifleri, yulaf, soya, badem gibi bitkisel hammaddelerin suyla karıştırılıp öğütülmesi, posasının ayrılması, ardından vitaminlerle zenginleştirilmesi ve pastörize edilmesiyle üretilir. Çok yüksek örneğin badem oranı ürünün tat dengesini bozabilir ve fazla kıvamlı hale gelmesine neden olabilir" ifadelerini kullanıyor.

GIDA MÜHENDİSİ AKDAĞ: KEYİFLE TÜKETİYORUM

Akdağ, bir gıda mühendisi olarak gerekli kriterlere uygun bitkisel süt alternatiflerini severek tükettiğini söylüyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: "Badem sütü gibi bitkisel sütler, sağlık ve çevre açısından pek çok avantaj sunuyor. Öte yandan farklı ürün profili ve tada sahip çeşitler olduğu için, örneğin sade tüketim, kahve içinde, yemeklerde vb. gibi alanlara göre seçimler yapabilmemize de olanak sağlıyor. Örneğin, sütlü kahve sevmeyen biriyim ancak bitkisel süt alternatifleriyle hazırlanan kahveleri keyifle tüketiyorum.

"BİTKİSEL SÜTLER ÇEVRE VE HAYVAN DOSTU"

Öte yandan bazı ürünlerde raf ömrünü arttırmak, kıvam veya lezzet yakalamak için aroma verici veya stabilizör gibi katkı maddeleri bulunabiliyor. Bu bileşenler genellikle düşük miktarlarda kullanılsa da, bazı tüketiciler bunlardan kaçınmak isteyebilir. Bitkisel sütlerin tercih sebebi öncelikle normal süte laktozsuz bir alternatif sağlanarak sindirimi kolaylaştırmasıyla birlikte badem, soya, hindistan cevizi, yulaf veya fındık gibi belli bir tadı olan kuruyemiş veya baklagillerden gelen aroma da tercih sebebi oluyor. Bunların yanı sıra, çevre ve hayvan dostu üretim süreçleriyle de sürdürülebilirliğe önem veren ve Vegan beslenme tercih eden kişiler içinde ideal bir seçenek sunuyor" diyor.

BİTKİSEL SÜT EVDE YAPILIR MI?

Her iki uzman da evde bitkisel süt yapımının mümkün olduğunu ancak farklı avantaj ve dezavantajlara sahip olduğunu dile getiriyor.

Akdağ, ev yapımı bitkisel sütlerin mikrobiyal güvenlik açısından risk taşıyabileceğini ve besin zenginleştirmesi yapılmadığı için yeterli olmadığını ifade ederken; Bakır, “Bitki bazlı sütler tercih edilecekse badem, yulaf, Hindistan cevizi gibi besinlerden çok basit bir mutfak aletiyle süt elde edilebilir. Çok bekletmeden, hemen tüketildiğinde evde yapılanlar hem sağlık etkileri hem de çevresel etkileri düşünüldüğünde çok daha iyi bir tercih olabilir" diyor.

Bu içeriği paylaş
İLGİLİ İÇERİKLER