Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

1970 İzmir'de dünyaya gelen Didem Madak, önce Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden sonra da ABD'de California State Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden mezun oldu. Türkiye'ye döndükten sonra, ODTÜ'de yüksek lisans yapan Madak, önce ODTÜ'de,ardından daBoğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.

Didem Madak, 'Grapon Kâğıtları' adlı ilk kitabıyla İnkılap Kitabevi Şiir Ödülü'nü kazandı. Madak, İngilizce ve Fransızcadan çeviriler de yaptı. TRT İstanbul Radyosu - Radyo 3 için klasik müzik ve edebiyat programları hazırlayan Didem Madak, İstanbul Üniversitesi Dramaturji Bölümü'nde "Platon'dan Günümüze Estetik Kuram", Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü'nde ise 'Sanat Felsefesi' dersleri verdi.

24 Temmuz 2011'de henüz 41 yaşında hayatını kaybeden Didem Madak, Edirnekapı Mezarlığı'na defnedildi.

KİTAPLARI

* Grapon Kağıtları (2000)

* Ah'lar Ağacı (2002)

* Pulbiber Mahallesi(2007)

ANNEMLE İLGİLİ ŞEYLER

Sevgili Anneciğim

Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda

Kocaman bir dağ lalesi gibi

Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran.

Şimdi mucizevi bir yerdeyim

Muc'un ucuz evinde

Sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem

Duvarlara hep senin resmini çiziyor

Dili geçmiş zamanda birçok resim,

Hep gülümsüyorsun

Aklının ortasında mavi bir yıldız varmış gibi

Ve o yıldız karanlık bir şubat akşamında

Durmadan soluyormuş gibi.

Hatırlar mısın?

Mavi saçlı bir Tanrı gibi severdim Burdur gölünü

O göl şimdi içimde kocaman bir anne ölüsü

Vişne bahçeleriyle dolu,

Neşeli bir şehre benzerdi senin sesin.

Bazen ölmek istiyorum.

Beni yeniden doğurman için

İri, ekşi bir vişne tanesi gibi

Kışbaşında bir ton kömür yığarlardı kapıya

Bazen görülen rüyalar gibi kapkara

Bir ton rüya çıtırdarken

Sen kar yağmadan önce başkaydın,

Kar yağdıktan sonra bambaşka.

Sanki hep buluğ çağındaydın.

Kuşlar zaptederdi sonra her yeri, sabahları

Binlerce kez söylerlerdi, söyleyeceklerini.

Bizim hiç anlamayacağımız bir şeyi.

Senin şarkıların aç kuşlara buğday saçardı.

Kediler yusyuvarlak dururdu karın ortasında

Kar manzaralı bir resmin ortasında durur gibi

Gri kediler sarmıştı etrafımızı, gri dağlar...

Bir tek senin çocuklar üşüyecek rengi saçların vardı.

Ben bu eve Muc'un ucuz evi diyorum.

Yokluğunda böyle oldum.

Mucize öldükten sonra, buraya taşındım.

Ve inan

Muc bu evi bana ucuza verdi.

Yaşasaydın, hayatının ortasına

Güller yığan bir adam olsun isterdim babam.

Sen bir çocuk romanı annesi ol isterdim.

Ölü mısır tarlaları hışırdıyordu

Ve kalbimde çıngıraklı yılan sürüleri

diye başlayan bir çocuk romanında...

Şalına sarınırdın, toprağa sarınır gibi

Erken öleceğini biliyordum bana bırakmak için,

bu acımasız ölü anne sesini.

Şimdi mucizevi bir yerdeyim

Zaman bir salyangozun vücudunda yaşıyor burda

Ve çok ağır ilerliyor.

Yüzümdeki çillerden başka

İsyan eden biri yok hayatımda.

Onları Muc'a evin karşılığında verdim

Çok ucuza.

Artık bütün üzgün oluşlarımın adı:

Anne.

ÇALIKUŞU'NUN Z RAPORU

Kedi ve kasımpatı kokuyor bütün sokaklar

Dilinin dönmediği duaları sayıklıyor

Zeyniler Köyünde Çalıkuşu şimdi artık zaman

Yağmur yağıyor durmadan

Ağlıyorum kaşarlanmış bir masumiyet olarak

Bir çılgının

Kedilerin ruhlarımızı okuduğuna inandırmaya çalışan herkesi

Bir elimde tabanca

Bütün dualarım delik deşik.

Başörtülü bir anne olarak bekliyorum ruhumun

Şark hizmetinden dönüşünü

Mahalle kavgalarına karışmadan

Kocaman bir kabakla boğuşuyorum bazen

Doğruyor ve kızartıyorum onu

Günler külkedisi, akşamları kömür yakıyoruz.

Hikâyeme bir hayat yazmak istiyorum

Pek inandırıcı olmayan

Ruhuma ıhlamur yollamak istiyorum yün eldivenler

Hikâyeme bir ölüm yazmak istiyorum

Beni masalların ortasında bırakıp giden ruhuma

Romantik radyo dinleyen o eski arkadaşıma

Son bir kere daha limon ağaçlarından bahsetmek istiyorum

Otobüs duraklarında yağmurlar bekliyor beni

Yağmurla beraberliğimden doğan

Birinci ve yüzbininci hayaletim

Ucu ısırılmış bir simidin acısını durmadan

O kadar çok, o kadar çok hissediyorum.

Fareler yeraltından fırlatılan havai fişeklerdi

Haberler getiriyorlardı, hep kötü haberler

Akşamları günahkâr yazar kasalar kadar

Z raporları kadar uzun şiirlerim

Elinde bir paket çubuk krakerle geçmişim

O eski arkadaşım yıkanmış midesiyle

İskambil kağıtları kusan, zarlar

Maça kızı ve pis yedili sayesinde

Kaç kere ölümle randevulaştı.

Plastik çiçeklerle ziyaretine geldi hayat

Semt pazarından alınma hırkasıyla,

Ayolu, yanisi bol konuşmalarıyla

Her bastığında gıcırdayan tahtalarıyla

Öyle çok sevdim, öyle çok sevdim

Binlerce kapıcı karısından birinin ismiydi sanki kader.

Delirdiğim altyazı şimdi bütün aynalarda

Vazgeçtim sonunda hep tura gelen uğur paramdan.

Hikâyem ucuz, romanım basmakalıp

Pembe kağıtlar aldım

Hayatıma bir ölüm yazacağım

Bir ölüm, pek de inandırıcı olmayan

Yazık hiçbir şair bir çiy tanesi kadar bile sızmadı kâğıda

Kayıp şiirlerim gül resimleridir şimdi.

Yazık bir son mektup bile bırakmadan gitti

Zeyniler Köyünde Çalıkuşu şimdi artık zaman.

MR.PARKİNSON

Her gün uzak ülke kırpıntıları dökülür

güneşin ceplerinden. Yoksul aile babası

cebi gibi biraz kasvetli ve susam kokulu.

Sanki gretagarbo artisti ölür gibi

gün batana dek karabasanlar dolaştırır

sokaklarda hırdavatçılar, gecenin her

köşesinde sarhoşlar gündüzü kusarlar.

Güneş vergi iade zarflarında saklanır.

Ucuz elbise askılarında tiril tiril

amortiden bir deniz sallanır.

Sabaha karşı nemli bir ıslık, bir

köşede siftinip duran sokak

kedilerinin tüylerini tarazlar.

Yampiri bir yağmuru seyreder

dizilip rengârenk, pis kediler.

Boyozcular, elleri yağlı, gözleri

yağlı, gönülleri yağlı pis adamlar.

Güvenoyu alamamış martılar

Kemeraltı çarşısına alışverişe

çıkarlar. Otuziki yerinden

bıçaklanmış aşklar damlar

gözlerinden. Kulenin altında

bekler her öğlen Mr.Parkinson.

Bu şehirde adamın biri

her öğlen bir deprem bekler.

ÇARŞAMBA: Arif Dino

'KORONA GÜNLERİNDE ŞİİR'İN DİĞER ŞAİRLERİ

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ