Alman gazeteci Günter Wallraff Türk işçisi oldu: 80'lerdeki ırkçılığı gözler önüne serdi

MARUZ KALDIĞI IRKÇILIĞI KALEME ALDI

"En Alttakiler" kitabı 1980'li yılların başlarında Federal Almanya'daki insan hakları ihlallerini ve yabancı düşmanlığını en çarpıcı şekilde anlatan eserlerden birisi. Wallraff'ın kitabının ön sözünde şunları yazmıştır

"Ben gerçek bir Türk değildim. fakat toplumun maskesini düşürmek için kılık değiştirmek zorundasınız. Gerçekleri ortaya çıkarmak için aldatmak ve sahte tavır takınmak zorundasınız. Ben hala, bir yabancının, günlük aşağılamalarla, düşmanlıklarla ve kinle nasıl başettiğini bilmiyorum. Ama şimdi, neler çektiğini ve bu ülkede insanları aşağılamanın nereye kadar gittiğini biliyorum."

AĞIR İŞLERDE ÇALIŞTI VE KRONİK HASTALIĞA YAKALANDI

Günter Wallraff kılık değiştirdikten sonra Ali ismiyle 2 yıl boyunca ağır sanayi fabrikalarında, restoranlarda çalıştı. Wallraff kitabında Ali kılığındayken ayrımcılığa ve hakarete uğradını, üzerine bira boşaltıldığını ve ağır hastalıklar geçirdiğini kaleme aldı.

Kendi vatandaşlarının o dönemlerde yabancılara karşı ne kadar acımasız, duyarsız olduklarını fotoğraflar ve ses kayıtları ile belgeledi. Wallraff, Ali ismiyle ilk işini taşeron firma sayesinde buldu ancak taşeron firmaların insan sağlığı için gerekli tedbirleri almadığını söylüyor. Ücretlerde de adeletsizlik söz konusu olduğunu söyleyen Wallraff, taşeron firmanın fabrikanın ödediği 52 Mark'lık saat ücretin 25 Mark'ını aldığını geriye kendisine yalnızca 9 Mark kaldığını dile getirdi.

TUVALET TEMİZLEMEK ZORUNDA KALDI

İlk bulduğu inşaat işinde tuvalet temizliği yapan Wallraff, 1 hafta boyunca tıkanmış olan tuvaleti temizlemek zorunda kaldı. Dizlerine kadar pisliğin içerisinde kaldığını söyleyen Wallraff, işin sırf eziyet için verildiğini ifade etti. Ustabaşına boruların tıkalı olduğunu ve tesisatçının girmesi gerektiğini dile getirmiş ancak şefin kendisine hakaret ederek tuvaleti temizlettiğini açıkladı.

SOSYAL HAYATINDA DA IRKÇILIĞA UĞRADI

Günter Wallraff iş hayatı dışında da ırkçılığa maruz kaldığını söylüyor. Berlin'de oynanan Almanya-Türkiye maçını izlemeye gitmiş ve burada ırkçılığa maruz kalarak saçlarına sigara izmariti atılmış, başından aşağı bira dökülmüştü. Wallraff tribünde neonazilerle kalınca canını kurtarabilmek için Ali kimliğini reddetmiş ve gazeteci olduğunu açıklayarak kurtulabilmiş.

NÜKLEER SANTRALDE İŞÇİLER KORUMASIZ OLARAK ÇALIŞTI

Gazeteci Wallraff çalıştığı Thyssen'de kronik hastalığa bile yakalandı. Radyasyon tehlikesi olan işlerde korumasız çalışmak zorunda kalan Wallraff, fabrikada asbest üretildiğini öğrendi. Orada çalışan çoğu işçinin asbest nedeniyle hayatını kaybettiğini söylüyor

“Çalıştığım yerde biriken metal tozdan kimse görmeden bir avuç alıyorum. Bir taş kadar ağır. Bremen Üniversitesi’ne bağlı bir enstitüye göndererek analizini istiyorum. Bir süre sonra sonuçlar geliyor. Raporda şimdiye kadar bu derece tehlikeli dozda bir maddeyle karşılaşmadıkları yazıyor. Neler yok ki! Astat, baryum, kurşun, krom, demir, civa, kobalt, bakır, rodyum, çinko, krom, gadolin, niob, titan, vanadyum, volfram, sirkonyum… Ve tam 25 zehirli madde daha!”

Wallraff, nükleer santraldekim zehir nedeniyle kronik hastalığa yakalandı ve sadece 15 dakika koşabildiğini dile getirdi.

HER MİLLETTE IRKÇILIK YAPILIYOR

Günter Wallraff, ayrımcılığın Türkiye'de de olduğunu Almanlara, "Alamancı" gibi ifadeler kullanıldığını söylüyor. İster Türkiye'de ister Almanya'da olsun, geleneksel dayatmaları kırıp geleceğe bakılması gerektiğini dile getiriyor.

Wallraff kitabında son olarak "Gelecek, dünya vatandaşlığında; ulusal kimlikle kapalı yaşamakta değil. Adaletsizliklere karşı çıkın. Kimden geldiği, hangi ulustan olduğundan bağımsız olarak" ifadelerini kullanıyor.

Kaynak: Spiegel, German History