Küresel ısınma çocuklarda solunum yolu enfeksiyonları ve astıma yol açıyor
Küresel ısınmayla birlikte sağanak yağış ve fırtına astımı diye yeni bir kavram ortaya çıktığını söyleyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şirin Seçkin, "Çocuklar küresel ısınmanın sorumlusu olmamalarına rağmen şu an en mağdur olan kesimi oluşturuyor. En çok da bundan akciğerleri etkileniyor" dedi. Habertürk'ten Demet Demirkır'ın haberi
Küresel ısınmanın etkilerinin en yoğun hissedildiği kesimlerden biri de şüphesiz çocuklar. Küresel ısınmanın sağlık üzerindeki etkileri, özellikle de hassas bünyelere sahip olan çocukları daha fazla tehdit ediyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şirin Seçkin, "Küresel ısınmanın çocuklarda solunum yolu enfeksiyonları ve astım gibi etkileri söz konusu. Sağanak yağış ve fırtına astımı diye yeni bir kavram ortaya çıktı. Çocuklar küresel ısınmanın sorumlusu olmamalarına rağmen şu an en mağdur olan kesimi oluşturuyor. En çok da bundan akciğerleri etkileniyor" dedi.
Dr. Seçkin, küresel ısınma sonucu beklenmeyen ani sıcak artışları, şiddetli yağış ya da fırtınaların özel bir astım türünü ortaya çıkardığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Örneğin; Almanya’da çok sayıda çocuk çınar ağacı poleni nedeniyle hastaneye başvurmak zorunda kaldı. Bir okulda çocuklar ani öksürük ve nefes darlığı şikayetleriyle okulu boşaltıp hastaneye yatınca kimyasal terör saldırısı zannedildi; ancak bu da polen alerjisi çıktı. Bu mevsimde yüzde 5-11 çocuğun çınar ağacı polen alerjisi vardır. Polenler sıcak, rüzgar ve kuruluk nedeniyle astıma daha kolay yol açabiliyor. Özellikle büyük binalar arasında sıkışmış büyük şehirler daha çok etkilenecek. Orman yangınları da astımı yüzde 5-10 oranında artırıyor. Çocukların çeşitli solunum problemleriyle hastalanma riskleri de artıyor" dedi.
Çevre kirliliğinin de çok arttığını kaydeden Seçkin, "Astımı tetikleyen rhino, RSV ve koronavirüs gibi çoklu enfeksiyonlar da da artış oldu. 2023-24 kışında çocukların yüzde 16’sında çoklu enfeksiyon gözlendi. Bu yıl daha çok hastalanıp daha fazla buhar tedavisine ihtiyaçları oldu. Sinüzit, rinit, genizden geriye olan akıntı tedavi olmadığında maalesef astım kontrol altına alınamıyor" diye konuştu.
GENETİK DE ETKİLİ
Astımın genetik olduğunu aktaran Dr. Şirin Seçkin, "Özellikle astım annede ya da kardeşlerden birinde varsa görülme olasılığı daha çok artıyor. Hastalığın yüzde 50-60 oranında genetik olduğunu söyleyebiliriz. Tabii ki çevresel faktörler de çok önemli. 90'a yakın gen astıma yatkınlığı belirliyor. Bu genlerden birini taşımak yüzde 3-5 etkilerken birkaç tane birden taşıyınca yatkınlık belirlenebiliyor" dedi.
Çevresel faktörlerin astım üzerindeki etkilerine değinen Seçkin, sözlerini şöyle sürdürdü: "Genler bir kişinin ne kadar ağır astım geçireceğini belirlemiyor ancak çevresel faktörler hastalığın ağırlığını belirlemede çok daha önemlidir. Örneğin; kötü uyku kalitesini düzeltmek astımı yüzde 20 oranında tedavi edebiliyor."
ASTIMI OLAN ÇOCUK NE ZAMAN HASTANEYE GÖTÜRÜLMELİ?
Dr. Seçkin, "Astım bulguları; hırıltı, öksürük gece ya da egzersizle nefes darlığı, göğüs ağrısıdır. Astımı olan bir bebek ise son 24 saatte 2-3’den az çiş yapmışsa, yediğini içtiğini yarıdan aza indirmişse, hızlı nefes alıp veriyorsa, nefes alırken kaburgalarının arası çekiliyorsa mutlaka acile gitmelidir" ifadelerini kullandı.
Astım hastası olan çocuk için evde dikkat edilmesi gereken unsurlar olduğunu söyleyen Seçkin, "Yatak odası çok önemlidir. Halıyı kaldırmak, duvarda rutubet olmaması, alerjenleri azaltmak, yatak odasına ev hayvanlarını sokmamak, sigara içilmemesi gerekir" dedi.
Dr. Seçkin sözlerine şöyle devam etti: "Çocuklarda genellikle 2-2.5 yaş civarında başlayan astım, kesinlikle tedavi edilmelidir. Aksi takdirde akciğer, gelişimini tamamlayamıyor. Bu da yaşlılıkta astım, kronik bronşit ve KOAH olma olasılıklarını artırıyor. Sürekli olmayan astım, astımın en hafif formudur ve hastanın günlük yaşamını etkilemez, genellikle tedavi de gerektirmez. Aralıklarla gelir, mesela haftanın iki günü 1-2 kez inhaler sprey kullanılması gerekir. Gece ayda iki kezden fazla kişiyi uyandırır."
SİDDETLİ ASTIMDA HASTA HER GECE NEFES DARLIĞIYLA UYANIR
Şiddetli süreğen astımda ise ağızdan kortizon kullanılması gerektiğini söyleyen Seçkin, "İlaçsız günlük aktivitelerde ciddi kısıtlanma meydana gelir. Gün içerisinde en az birkaç kez nefes açıcı sprey kullanmak gerekir ve hasta her gece nefes darlığıyla uyanır" dedi.
AİLELER ÇOCUKLARININ ASTIMI KONTROL ALTINDA SANIYOR AMA...
İyi kontrol edilmiş astımda çocukların çoğu zaman hiçbir şikayetinin bulunmaması gerektiğinin altını çizen Dr. Seçkin, "Yapılan çalışmalar çoğunlukla ailelerin çocuklarının astımının iyi kontrol altında olduğunu zannettiğini göstermektedir. Günümüzde çocuklarda artık astımın iyi kontrol altında olmasını bekliyoruz yani çocuk acile sıkıştığı için gitmemeli, astım nedeniyle haftanın üç günü okula gitmemezlik gibi bir durum olmamalı, gündüz içersinde de nefes darlığı şikayetleri çekmemeli. Böyle şikayetleri varsa astımı iyi kontrol edilemiyor anlamına gelir. Yapılan çalışmalar, dünyanın çoğu ülkesinde yarıdan fazla çocuğun son dört hafta içersinde egsersizle birlikte en az bir kere öksürük, nefes darlığı, sıkışma hissi gibi şikayetlerinin olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Bu da astımlarının aslında iyi kontrol edilmeyeceği anlamına gelir. Çocukların beşte biri haftanın en az üç günü bu tür şikayetleri yaşamaktadır. Çocukların üçte biri geçen yıl en az bir kere acile gitmek zorunda kalmış, yarısından fazlası da en az birkaç gün okula gitmeme durumunda kalmıştır. Tüm bunlar astımlarının iyi kontrol edilmediğini göstermektedir" diye konuştu.
Astımın tek tedavi seçeneği ilaç mı sorusuna yanıt veren Seçkin, "Sağlıklı beslenme ve daha kaliteli bir uyku ve bol hareketli bir yaşam çoğu astımı kontrol altına alabiliyor. Örneğin; ailenin hiçbir şekilde evde sigara içmemesi, mutfakta iyi bir aspiratör olması, evde pişen yemeklerin yenmesi önemlidir. Reflüyü azaltmak astım atağı gelişme ihtimalini de azaltır" dedi.
ASTIMI NELER TETİKLEYEBİLİR?
Astımı tetikleyen faktörlere değinen Seçkin, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çeşitli parfümler, oda spreyleri, tütsüler, sigara dumanı, nem, rutubet, aşırı sıcak hava, stres, çeşitli kimyasal maddeler, havadaki basınç değişiklikleri, sinüzit, enfeksiyon, midede asit ya da reflü, çocuğun anne karnında ya da doğum sonrası strese maruz kalması alerjik olma ihtimalini artırır. Annenin hamilelikte aşırı kilo alması ve şekerli, unlu gıdalarla beslenmesi bebeğin solunum sıkıntısı riskini artırıyor. BPA'ya maruz kalan bebeklerde de astım riski artıyor. Tüm plastik kap ve ev eşyalarında maalesef bulunuyor. Hamileliğin son üç ayında BPA'ya maruz kalmak ilk beş yıl çocukta astım riski gelişmesini artırıyor."