Ata Demirer'den 'Avrupa Yakası' itirafı

Programın ilk bölümünde Ata Demirer, yeni filmi 'Bursa Bülbül'ü ve müzik serüveniyle ilgili açıklamalarda bulundu. Demirer şunları söyledi: Aslında şarkıcı olmaya niyetim vardı. Babam teyp getirmişti Kıbrıs'tan. Dönemin şarkılarına eşlik etmeye başlamıştım. Küçük Emrah da meşhur olmuştu, 'onun gibi meşhur olacağım' dedim.

15 - 16 yaşlarında düğünlerde org çalmaya başladım. 'Bursa Bülbül'ündeki hikâye, şarkıcı olmak isteyen küçük Ata'nın hikâyesi. Hikâyeyi kurgulayarak benden 20 - 25 büyük birinin hikâyesine çevirdim. Filmdeki ailenin babası gerçekte de vardı. Şeraffettin hocam müzisyen... Beni konservatuara o hazırladı. İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Şan Bölümü'nü kazanamadım ama Temel Bilimler Bölümü'nü kazandım.

KOMEDYENLİK HİKÂYESİ

Bir süre sonra komedyenliğe merak salan Ata Demirer, "Üç sene sonra komedyenlik hissi geldi. Hikâyeler biriktirmiştim. Arkadaşlarım sahne alıyordu Bakırköy'de. Onlar da 'bizden önce okulda anlattıklarını 5 - 10 dakika anlat' dediler. Güldürdüm seyircileri. 'Benim bu işi yapmam lazım' dedim. 1998'de Leman Kültür'e kabul edildim. Cem Yılmaz tabi yeni çıkmış, Leman Kültür'ün önüne insanları yığılmıştı, stand-up yapmak için. 23 Şubat 1998 gecesiydi. 5 - 10 dakikalık fırsat verdiler ama 50 dakika sürdü" dedi.

"GÜLSE'YE MAIL ATTIM, BİRKAÇ AY SONRA 'AVRUPA YAKASI' İÇİN TEKLİF GELDİ"

Bir döneme damgasını vuran 'Avrupa Yakası' hakkında da konuşan Ata Demirer, diziye katılma hikâyesinden de bahsetti. Demirer, "O zamanlar televizyonda Gülse Birsel 'g.a.g'ı yapıyordu, ben de Korsan TV'yi. Birbirimizi izliyormuşuz. Mail attım Gülse'ye. 'Sizi çok beğeniyorum, tebrik ederim' diye. O da teşekkür etti. Aradan 3 - 5 ay geçti Sinan Çetin aradı. "Gülse Birsel bir şey yazdı, seni düşünüyor gel bir konuşalım" dedi. Benim o kibarlığım, jest böyle bir karşılık buldu. 'Avrupa Yakası' hikâyemiz böyle başladı" ifadelerini kullandı.

"22 KİLO VERDİM"

Verdiği kilolarla dikkat çeken Ata Demirer, "Öğlen ve akşam karbonhidrat tüketmedim, direk et - balık yani proteinle beslendim. Sabahları da 45 dakika yürüdüm. 4 - 5 ayda 22 kilo verdim. Meğersem glutenle ilgili sorunum varmış demek ki..." şeklinde sözlerini sürdürdü.

Ata Demirer, Cem Yılmaz'ın 'Bursa Bülbülü' setine baklava gönderdiğini de söyledi. Demirer "Cem sete baklava yolladı. İkimizin ortak bir özelliği var sevmediğimiz argumanı kullanmıyoruz; o yüzden sevgisine eminim. Eyvah Eyvah çekersek Cem'e teklif götüreceğim" dedi.

"DÖNEM FİLMİ YAPMAK ZORMUŞ"

'Bursa Bülbül'ü ilgili sözlerini sürdüren Ata Demirer, şunları aktardı: 1986'nın Mudanya'sını çektik. Dönem filmi yapmak çok zormuş, yıprandık. Plato kurduk, boş bir fabrika kiraladık. 1986 Bursa'sını yansıtmaya çalıştık. Çok yenetekli insanlarla çalıştık.

"RADYOCULUKLA BAŞLADIM"

Sözlerine radyoculuk yıllarıyla başlayan Mustafa Sandal, "POWER FM'de haftanın 5 günü 'Kırmızı Işık' diye program yapıyordum. Bir yandan da söz - beste çalışmalarına devam ediyordum. Cem Hakko'ya "Ağabey, ben 1994'ün Eylül ayında albüm çıkarıyorum, ayrılacağım" dedim. 'Kırmızı Işık' çok ilgi görüyordu. Program çok ilgi görüyordu. Cem ağabey ikisini birlikte yürütmemi istedi ama yürütemezdim" dedi.

Müzik yolculuğundan bahseden Mustafa Sandal, "Dedem Hüseyin İleri... Bir kere o müzik ritmimin bana aktığı bir yer var. Annem sürekli yurt dışından plaklar getirirdi. Bir şarkıyı dinlerken sadece davulcuyu dinliyorum, sadece gitaristi dinliyorum... Yani şarkıyı yani elementlere arıyorum ve merak ettiğim şeyde aranjman tarafıydı. İnanılmaz derece prodüktörlüğe meraklıyım. Bu işin en çok mutfağında mutluyum" şeklinde sözlerini sürdürdü.

"O SAHNELERİ RÜYAMDA GÖRDÜM"

Mustafa Sandal ilk albümüyle ilgili de şunları söyledi: Bir gece rüyamda albümün çıkış parçası 'Bu Kız Beni Görmeli'yi Boğaziçi Üniversitesi'nde çekerken gördüm. Yönetmen Tayfun Dinçer'e "Bu şarkının klibini Boğaziçi Üniversitesi'nde çekmemiz lazım" dedim. 'Araba' şarkısını da Tayfun Dinçer ile çektik. Rüyamda bu kez de klipte Boğaziçi Köprüsü'nden gözüken kürek çektiğim sahneyi gördüm. Tayfun'a dedim, "Boğaziçi Köprüsü'nü kapatmamız lazım." (Gülüyor) Sonra Emniyet'ten yardım istedik, bir şeriti kapattık. Benim dublorüm kürek çekerken kürek kırıldı. Yarışlar varmış, kürek bulamadık. 25 gün bekledik. Tayfun 'o plan olmasın' dedi, 'olmaz' dedim. Galatasaray Adası'nın civarını çekerken, denize düştüm. Bir çıktım sudan her yerim deniz anası... Çılgın işler yapıyorduk...

Programın ilerleyen dakikalarında 53 yaşına giren ünlü şarkıcıya doğum günü sürprizi yapıldı. Stüdyoya Mustafa Sandal'ın oğlu Yaman ve eşi Melis Sütşurup da geldi.

Gençlik sırrını açıklayan Mustafa Sandal, "Spor yapıyorum, beslenmeme dikkat ediyorum. Pozitif enerijimi taze tutmaya çalışıyorum." dedi.

EŞİYLE TANIŞMA HİKAYESİNİ İLK KEZ ANLATTI

Fatih Altaylı, ilerleyen dakikalarında Melis Sandal'a Mustafa Sandal ile nasıl tanıştıklarını sordu. Aşk hikayesini Melis Sandal şöyle anlattı:

Komik biraz. Benim evime çalışmak için bir kadın geldi, benim de oğlum o zaman 4 buçuk yaşındaydı. Referans istedim, Mustafa Sandal'ın adını verdi hanımefendi... Telefonu elimde ama, belki rahatsız olur diye aramadım. Arkadaşlarım vardı yanımda, arama dediler. Instagram'dan mesaj attım. Ben mesaj attığım dakika içinde cevap geldi. Çok resmi konuşuyoruz, sonra 'bu arada ufaklıkla da çok iyi anlaşır' diye mesaj yazdı... Anladım zaten Instagramımı kontrol etmiş. Sonuçta bir çocuğum var, evli miyim değil miyim, öyle bir bilgisi olmadığı için de rahat rahat da yazamıyor, anlayınca yalnız olduğumu 'bu fotoğraftaki gözler gerçekten senin gözlerin mi' dedi. Sonra baktım ki Mustafa o hanımefendiyi hatırlamadı bile. (Gülüyor) Sonrasında görüşmeye başladık.

"ÇOCUKLUĞUMDAKİ ANILARIM HEP MÜZİKLE İLGİLİYDİ"

Programın son bölümündeki konuğu Gaye Su Akyol, Fatih Altaylı'nın 'Müzikle öykünüz nasıl başladı?' sorusuna şöyle yanıt verdi: Çocukluğumdaki anılarım hep müzikle ilgiliydi. Annemin söylediği Klasik Türk Müziği şarkılarını 3 yaşında taklit ediyordum. Televizyonun başına geçip hipnotize şekilde o kadınların, o harika kostümlerin ve o dekorların fantastikliğine büyülendiğime inanıyorum. Dayım ve babamın da etkileri oldu. Müzik eğitimi almadım. Sosyal antropoloji mezunuyum. Kültürler ve insanlar arasındaki ilişkiyi öğrenince belli bir ön yargıyla bakmamayı öğreniyorsunuz.

Yurt dışı hikâyesini anlatan müzisyen, "İlk albümüm çıktı ve o dönemde Almanyalı bir plak şirketi şarkılarımı dinlemişler ve çok beğeniyorlar. Ardından gizlice bir konserimi dinlemeye gelmişler. Sonra görüştük ve ikinci albümümü çıkardık. Yavaş yavaş büyüyerek bugünlere geldik. Sonra New York Times'tan röportaj teklifi geldi. Sadece müziğin ve felsefenin gücüyle buralara geldim." ifadelerini kullandı.