Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en büyük temsilcilerinden biri olan 1884 Üsküp doğumlu Yahya Kemal Beyatlı, şiirleriyle Divan edebiyatı ile modern şiir arasında köprülük görevini üstlendi. Beyatlı, Mehmet Akif Ersoy, Tevfik Fikret ve Ahmet Haşim ile birlikte Türk edebiyat tarihi içinde 4 aruzculardan biri olarak kabul edilir. Türk edebiyatının baş aktörleri arasında olan bir şair olarak kabul edilen Yahya Kemal Beyatlı, yeterince mükemmel olmadıklarını düşündüğü için sağlığında şiirlerinin hiçbirini bir kitapta toplamadı.

Lozan görüşmelerinde Türk heyetine danışman atanan Yahya Kemal Beyatlı, 1923'te II. Dönem TBMM'ye Urfa milletvekili olarak seçildi. 1926'dan sonra 6 yıl boyunca Varşova, Lizbon ve Madrid elçiliği yapan Yahya Kemal Beyatlı, sırasıyla Yozgat, Tekirdağ ve İstanbul milletvekili olarak TBMM'ne girdi. 1947'de Pakistan'a elçi olarak atan Yahya Kemal Beyatlı,1949'da emekli oldu.

Yahya Kemal Beyatlı, 1958'de yakalandığı bağırsak hastalığı sonucu hayatını kaybettikten sonra Aşiyan Mezarlığı'na defnedildi.

.png
.png

SESSİZ GEMİ

Artık demir almak günü gelmişse zamandan

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;

Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,

Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,

Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!

Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;

Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,

Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden

HAZAN BAHÇELERİ

Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden

Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

Yorgun ve kırılmış gibi en ince yerinden

Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

Senden boşalan bağrıma gözyaşları dolmuş

Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş

Son demde bu mevsim gibi benzimde kül olmuş

Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

MEHLİKA SULTAN

Mehlika Sultan'a âşık yedi genç

Gece şehrin kapısından çıktı:

Mehlika Sultan'a âşık yedi genç

Kara sevdalı birer âşıktı.

Bir hayâlet gibi dünya güzeli

Girdiğinden beri rü'yâlarına;

Hepsi meshûr, o muammâ güzeli

Gittiler görmeye Kaf dağlarına.

Hepsi, sırtında aba, günlerce

Gittiler içleri hicranla dolu;

Her günün ufkunu sardıkça gece

Dediler: ''Belki bu son akşamdır''

Bu emel gurbetinin yoktur ucu;

Daimâ yollar uzar, kalp üzülür:

Ömrü oldukça yürür her yolcu,

Varmadan menzile bir yerde ölür.

Mehlika'nın kara sevdalıları

Vardılar çıkrığı yok bir kuyuya,

Mehlika'nın kara sevdalıları

Baktılar korkulu gözlerle suya.

Gördüler: ''Aynada bir gizli cihân..

Ufku çepçevre ölüm servileri.....''

Sandılar doğdu içinden bir ân

O, uzun gözlü, uzun saçlı peri.

Bu hâzin yolcuların en küçüğü

Bir zaman baktı o viran kuyuya.

Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü

Parmağından sıyırıp attı suya.

Su çekilmiş gibi rü'yâ oldu!..

Erdiler yolculuğun son demine;

Bir hayâl âlemi peydâ oldu

Göçtüler hep o hayâl âlemine.

Mehlika Sultan'a âşık yedi genç

Seneler geçti, henüz gelmediler;

Mehlika Sultan'a âşık yedi genç

Oradan gelmeyecekmiş dediler...

CUMARTESİ: Fazıl Hüsnü Dağlarca

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ