Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar İbrahim Büyükak ile Yasemin Sakallıoğlu, mutluluklarını zehirleyenlere karşı aldıkları önlemleri açıkladı - Güncel Magazin haberleri
        • 1

          Zaman zaman gündeme gelir;
          "En yakın arkadaşın sevgilin olabilir mi? Onunla evlenebilir misin?"...
          Kimine göre; en yakın arkadaşınsa iyi anlaşıyorsundur. Onun bütün huylarını, davranışlarını, hayata bakışını ve birçok sırrını biliyorsundur. Bu durum, sevgiliyken veya evliyken mutlu bir yaşam sürme adına büyük avantaj sağlar.
          Kimine göre ise 'Hiç o gözle bakılmadığı için en yakın arkadaşla sevgili ve eş olunması söz konusu bile olamaz.

          İbrahim Büyükak; senaryosunu yazdığı, yönettiği ve Yasemin Sakallıoğlu ile başrolü paylaştığı 'Mutluyuz'da işte bu konuyu romantik - komedi türünde beyazperdeye taşıdı.

          'Ferhat' ile 'Aslı'nın bir terapi kampında yaşadıklarını hikâye edinen 'Mutluyuz'un oyuncu kadrosunda; Başak Parlak, Anıl İlter, Tolga Evren, Rahmi Dilligil, Buse Kara, Efe Deprem, Banu Fotocan, Camilla Duarte Çakır yer aldı.

        • 2

          İbrahim Büyükak ile Yasemin Sakallıoğlu, Habertürk'ten Mehmet Çalışkan ile yaptıkları röportajda 'Mutluyuz'un hikâyesinin ortaya nasıl çıktığından, birlikte çalışırken neler yaşadıklarına kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu. O açıklamalardan biri de mutlu olmak için neler yaptıklarıyla ilgili. Sakallıoğlu, mutluluğunu zehirleyenleri hayatından çıkardığını dile getirdi.

        • 3
        • 4

          • Filmin hikâyesinin çıkış kaynağı nedir?
          İbrahim Büyükak... Benim hep not defterimde olan bir sürü hikâyelerim var, bu hikâye de bir kenarda duruyordu. Bir çift hikâyesi yazmayı çok istiyordum. Bir evlilik hikâyesi yazmak hep çok istediğim bir şeydi ama bu zamana kadarki filmlerimde hep arkadaşlık, dostluk hikâyeleri vardı. Öncesinde bir dijital platforma üç kadının olduğu başka bir film düşünüyordum. Orada da çok kıymetli oyuncular vardı, Yasemin de onlardan biriydi. Bir takvimin içinde çekmek zorundaydık ama o takvimde herkesin bir işi vardı ve biz o takvimde çekemedik. Çekemeyince o proje boşta kaldı. Sonra Yasemin ile bir yerde karşılaştık. Yasemin; "O film zaten güzel olur, çekersin ama bunu yazın ya da sonbaharda mı çeksen? İzleyiciler, senede bir kere görüyor. Aslında senin de olduğun bir hikâye yazsan, ben yine içinde olmak isterim" dedi. Ben de bu hikâyeyi Yasemin'e anlattım. Aslında iki cümleyle anlattım ve sağ olsun o da bana inandı. Biz iki cümleyle film yapmaya karar verdik. Oradan hikâye doğdu, senaryo aşamasını geçtik ve sonra çektik.

        • 5

          • Aslında 'Mutluyuz', bu dönemde değil de başka bir dönemde mi çekilecekti? Yasemin'in etkisiyle mi bu döneme denk geldi?
          İbrahim Büyükak... Aslında kenarda duruyordu ve ben bunu "Bu zamanda çekerim" diye düşünmedim. Dediğim gibi, benim öyle birçok fikrim var. Bazen bazı fikirler zihninde parlamaya başlıyor ve bununla ilgili bir şey yapmam lazım, diyorsun. Öyle bir duygu geliyor. O duygu gelmeye başladı. Yasemin ile de bir samimiyet oldu aramızda. Bu hikâye bazında hakikaten sinerjinin çok tuttuğu bir çift olma gerekliliğini düşünüyorum. Onu yakaladığımızı düşündüğüm için de Yasemin ile beraber bunun çok iyi olacağına inandım. İyi de olduğunu düşünüyorum.

          Yasemin, sen filmle ilgili neler söylemek istersin? Teklif geldiğinde neler hissettin?
          Yasemin Sakallıoğlu... Çok hızlı bir teklifti ve aramızda o kadar tatlı bir arkadaşlık oluştu ki teklif gibi de bakmadım. Benim için "Yarın akşam yemek yiyelim mi?" gibi bir şeydi. İbrahim'e "Evet" demek çok kolaydı. İbrahim ile çalışmak çok güzeldi.

        • 6

          • Filmdeki karakterler ve hikâye, gerçek gözlemlerine mi dayanıyor yoksa tamamen hayal ürünü mü?
          İbrahim Büyükak... Aslında iç içe geçen bir şey. Gerçek gözlemlerin de olduğu kısımlar var, hayal ürünü olduğu kısımlar da... Bazen bir yerde bir an görüyorsun ve şaka oradan çıkıyor. Hepsi aslında iç içe geçiyor. Genel olarak sevgililerin, çiftlerin diyaloglarda kendilerinden çok şey bulacağı bir durum da var. Zaten ben de evliyim, çift olmanın ne demek olduğunu iyi bilen biriyim. Ben filmi izleyen insanların mutlu ayrılacağına inanıyorum. Film adı gibi insanları mutlu edecek, insanlara güzel şeyler söyleyen, komik, eğlenceli bir film. Ben çok eğleneceklerini düşünüyorum. Sinemaya gidip "Mutluyuz. Mutlu olduk" diye ayrılacaklarına inanıyorum. O yüzden ben yaptığımız işe inanıyorum. Partnerime inanıyorum. Ekibime inanıyorum. Dolayısıyla da iyi bir şey çıktığını düşünüyorum. Tabii ki izleyicilerin ilgi göstermesini istiyoruz.
          Yasemin Sakallıoğlu... Ben birçok insanın kendi hikâyesini sevmeye çok ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bu film de salondan çıkan herkese kendi hikâyesini sevdirecek. Çok önemli bir duygu. Biz o yüzden tüm gün gündüz kuşağı izliyoruz, biliyor musunuz? Başkalarını görüp kendi halimize şükretmek için. Bu film çok pozitif bir şekilde izleyicileri salondan çıkaracak ve insanlar kendi hikâyelerine sarılacaklar. Tüm çiftlerin el ele çıkacaklarını hayal ediyorum, gözümün önüne geliyorlar ve bu beni çok mutlu ediyor.

        • 7

          • Yasemin, canlandırdığın 'Aslı'ya hazırlanırken özel bir çalışma yaptın mı?
          Yasemin Sakallıoğlu... Yaptım, hatta bunu psikoloğumla da konuştum. Ben İbrahim'i gerçekten eşim olarak gördüm. Burak'a ne hissediyorsam ona yansıttım. Hatta çoğu zaman şaşırıp İbrahim'e "Burak" dedim. Çok şaşırdım.... Hâlâ daha bazen ona Burak diyesim geliyor. Bunu sosyal medyada da açıkladım; bu filmi izlerken İbrahim'e verdiğim tüm tepkiler, böyle bir durumda gerçek eşime vereceğim tepkilerdir. Böyle bir metot denedim ve çok işime yaradı. Hikâyeyi ve karakteri daha gerçek bir yerden almama sebep oldu. Hatta o kadar ciddiye aldım ki bazı sahnelerde oturup İbrahim ile konuştum; "Hayır, böyle hissediyorum ve öyle tepki veriyorum" diye... Çok işime yaradı, karakterle empati kurmamı sağladı. 
          İbrahim Büyükak... Fazla empati kurdu, eli de ağır. Tokatlar yendi, yangın söndürücülerle dayaklar atıldı. Perişan oldum.

        • 8

          • Filmde oldukça fazla tokat sahnesi var, bir de tekrar çekimleri olmuştur. O kadar tokata nasıl dayandın? 
          İbrahim Büyükak... Benim hiçbir filmimde "mış" gibi olmaz. Vuruyorsa vuracak.
          Yasemin Sakallıoğlu... Ama izleyicilere o öyle gerçek yapıldığında yansıyor. İbrahim de zaten "Acıma, vur bana" dedi. Kısınca da gerçekçi olmuyor.
          İbrahim Büyükak... Benim canım yanıyor ama "Elini kısma sakın, vur" dedim.
          Ben tokadı yedikten sonra yüzümde bir korkma ifadesi oldu. O, Yasemin'in çok hoşuna gitti. Bunu 50 kere tekrarladık, bana tokat atıp gülüyordu. Doktora gitsem yirmilikleri iğnesiz çektirirdim, suratımı hissetmiyordum.
          Yasemin Sakallıoğlu... Çünkü suratında çok komik bir ifade oluyordu ve dayanamıyordum. Rolü de çok gerçek bir yerden ele aldığım için hiç dayanamıyordum. O an eşime tokat attığımda, eşim öyle davransa, orada da gülerim, dayanamam. Çok komik bir ifade vardı. En zorlandığımız sahnelerden biridir. Çok zorlandık orada.

        • 9

          • İzleyicilerin filmden özellikle hangi duygularla çıkmasını istersiniz?
          Yasemin Sakallıoğlu... Kendimizi hep başkalarıyla kıyaslarız ya, başkalarının evliliğiyle, başkalarının aşkıyla. Bazen en iyisi senin elinde olandır. Herkesin o salondan kendi ilişkisine sarılarak çıkmasını, hayal ediyoruz. "En iyisi seninkidir..."
          İbrahim Büyükak... Filmin cümlesi zaten bunu söylüyor. Filmin içinde de geçiyor, "Seninle mutlu olmak kadar mutsuz olmak da güzel." Bu aslında; ilişkiye dair, "Doğru insanı bulduysanız, onunla yaşayacağınız olumsuzluklar da bir süre sonra tatlanıyor, güzelleşiyor" durumunu anlatıyor. Evet, evlilikte hepimizin yaşadığı zor zamanlar oluyor ama karşıdaki insanın o insan olduğundan eminsen işte o mutsuzluklara da sahip çıkman gerekiyor ki ilişkiyi sürdürebilesin. Çünkü bir insanı kaybetmek çok kolay ama bir şeyi sürdürebilmek için de biraz sabretmek gerekiyor. Film biraz onu anlatıyor aslında.
          Yasemin Sakallıoğlu... Genelde başka çiftlerin hep mutlu anlarını görüyoruz. Onları o gördüğümüz andan ibaret zannediyoruz. Aslında herkesin ilişkisinde problem var. Herkesin ilişkisi sorunlu. O yüzden sen, en büyük sorun senin ilişkinde varmış gibi zannediyorsun. Biz biraz da bunu gösteriyoruz. Her ilişki problemlidir ama sevgi varsa çözülemeyecek, aşılamayacak bir problem de yoktur.

          • Hep başkalarının yaşamlarına öykünüyoruz ama herkes gerçekte ne yaşıyor hiç düşünmüyoruz. Bir de sosyal medyaya bakarsan herkes mutlu...
          İbrahim Büyükak... Herkes çok mutlu, herkes kahvaltı ediyor. Herkes, deliler gibi kahvaltı ediyor. Sosyal medyada çılgınlar gibi bir kahvaltı var. Sosyal medyadaki kadar sucuklu yumurta görmedim. Her gün çok sucuklu yumurta, çok kahvaltı var.

        • 10

          • Doğru eş nasıl seçilir?
          İbrahim Büyükak... Yasemin'in, 'Doğru Koca Nasıl Seçilir' diye oyunu var, kendisi anlatsın.
          Yasemin Sakallıoğlu... Ben, doğru eş, doğru sevgili ya da doğru yol arkadaşı seçmenin bir süreç olduğunu düşünüyorum. O süreçte belli oluyor. O da şöyle belli oluyor; herkes değişiyor, aslında iki taraf da değişiyor ama değişenlerle beraber devam edebiliyorsan birbiriniz için doğru insan oluyorsunuz. Çünkü benim de hayattan beklentilerim değişebilir. Geçen sene istediğimi bu sene istemeyebilirim. Çoğu zaman, bu iş benim için doğru mu, diye mesleğimizi bile sorguluyoruz. Sorgulamak çok tehlikeli bir şey değil. Belki de insanlar bu sorgulamadan çok korktukları için en ufak bir sorgulamada, "Acaba ben yanlış bir yerde miyim?" diyor. Halbuki o anlık bir sağlama, o ara ara sorgulamalardan korkmadan iyileştirerek devam ederseniz, birbiriniz için doğru insan olabiliyorsunuz.
          İbrahim Büyükak... Bir insanı hayatına sokman için en başta iyi anlaşıyor olman lâzım. Benim için öyle... Bazısı da toksik ilişkiden hoşlanır. "Uzun zamandır kavga etmiyoruz, biz birbirimizi sevmiyor muyuz?" diyen çiftler oluyor. Ben tam tersine inanıyorum. İyi anlaşan, beraber yol arkadaşı olması gerektiğini düşünen bir insanım. Eğer hayatının içerisine soktuğun insanla o hayat yolculuğunu beraber almayı göze alabiliyorsan ve "Kötü zamanlarda bile yanımda olur, ne olursa olsun biz o sohbete o muhabbete o iletişime devam ederiz" diyebiliyorsan o zaman olur. Mesela, filmle ilgili basından birçok insanın fikirlerini aldım ve hemen gidip eşime anlattım. Olumlu bir izlenim olduğu için çok mutlu oldum ve ilk ona anlatmak istedim. Aslında o kadar iyi anlaşmak gerektiğini düşünüyorum. Güven, sevgi, saygı, bunları söylemeye gerek bile yok zaten. Benim için spesifik olarak önemli olan şey bu.

        • 11

          • 'Doğru Koca Nasıl Seçilir' fenomen bir gösteri oldu. Böyle olmasının alameti farikası nedir?
          Yasemin Sakallıoğlu... 'Doğru Koca Nasıl Seçilir'de sadece kocadan bahsetmiyorum aslında... Ben 15 yaşımdan başlayıp 35 yaşıma kadar yaşadığım o serüveni anlatıyorum. Ünlü olmadan önce, ünlü olduktan sonra başıma gelen şeyleri anlatıyorum ve gerçek bir hayat anlattığım için aslında çok komik bir şey de anlatmıyorum. Hiçbiri yaşarken komik değildi ama anlatırken çok komik bir şeye dönüştü. O yüzden seyircilerimin arasında ağlarken gülen de vardır. Kahkahayla gözyaşı birbirine karışır. Belki seyirci o gerçekliği çok sevdi. Çünkü onlara, aynısını yaşıyorum, diyorum. Aslında onlar da aynısını yaşıyorlar. Hepimiz aynı travmalardan geçiyoruz. Belki de ilk defa bir gösteride travmalara bu kadar gülüyoruz.

        • 12

          • İbrahim, senin senaryosunu yazdığın, yönetmenliğini yaptığın, başrol oyuncusu olduğun ikinci film. Sadece senaryosunu yazıp oynadığın da altıncı film... 2016'dan 2023'e kadar neredeyse her yıl bir film yaptın. Bu arada dijital platformlara da iş yaptın. Bu kadar çalışmanın sırrı nedir? 
          İbrahim Büyükak... Ajda Pekkan gibi söyleyeyim; ben hiperaktifim. Evet, bir filmim geçen sene dijital platformda yayınlandı, geri kalan 5 filmim de sinemadaydı. Zaten sinemayı çok severiz. Sen başından beri bu yolculukta olan bir ağabeyimsin, her filmime şahit oldun. Dolayısıyla ben hep çok yoruluyorum ve 10 gün dinleniyorum. Sonra hemen bitim kanlanmaya başlıyor. Bir şey yapmak istiyorum. Sette olmak, senaryoyu yazma süreci, oyuncularla ayrı, kamera arkasıyla ayrı o setin kolektifliği bana çok iyi geliyor. Çalışırken çok mutlu olan bir insanım. Çilesine rağmen... Canımın sıkıldığı anlar olmuyor mu? Tabii ki oluyor ama sonuçta çok mutlu oluyorum. Dolayısıyla 10 - 15 gün dinlenip sonra, "Ne yapacağız?" diyorum. "6 senede 6 film" var diyorsun ama 2 sezon, 20 bölümlük bir de dizi var. Çok şükür, ben çalışmayı ve sette olmayı çok seviyorum. Bunu hiç laf olsun diye söylemiyorum ki dijitale yaptığımda da bunu söylemiştim; ben sinemada olmayı çok seviyorum. Sinemaya film yapmayı çok seviyorum.

        • 13

          • Yasemin, senin de senaryosunu yazdığın ve başrolünde yer aldığın bir film var. Yeni bir filmin ne zaman gelecek?
          Yasemin Sakallıoğlu... Ben şu anda bir dizi yazıyorum. İbrahim, hikâyesini biliyor. O diziye çok sıcağım. Onu tamamlamak istiyorum. 8 bölümlük bir dijital proje. Önce diziyle başlamak istiyorum sonra tekrar filme döneceğim. Tabii ki geliyor. Bir sürü hikâyem var şu anda ve İbrahim hepsini biliyor. Başta oyuncu olduğumu bir ispatlamak istiyorum. Benim eğitimim de oyunculuk üzerine zaten ama daha çok komedyen olarak tanındım. O tarafımı boşlamak istemiyorum. İzleyicilerin; oynayabildiğimi, oyunculuk yaptığımı görmesini istiyorum. Daha iyisini görmenizi istiyorum.
          İbrahim Büyükak... Bence bu konu, bu filmde kapanacak.
          Yasemin Sakallıoğlu... Bu filmde, sınırlarımı çok zorladığım bir performans göstermeye çalıştım, çabaladım. İbrahim de sağ olsun bu konuda beni çok destekledi. O yüzden daha sonra da kalemimle tekrar tanıştırmak istiyorum onları... Çünkü 'Zengo' benim ilk tecrübemdi. İlk başrolüm, ilk senaristliğimdi. Bundan sonra izleyicileri; gerçek kalemimle, daha gerçek performansımla tanıştırmak istiyorum. Ben 'Zengo'yu artık bu işe giriş olarak görüyorum, işi öğrendiğim kısım olarak görüyorum.

          • Komedinin dışında bir tür mü yapmak istiyorsun?
          Yasemin Sakallıoğlu... Bazen hem yazayım hem oynamayayım istiyorum. Kalemimi öyle de tanıştırmak istiyorum. Çünkü bazı projeler, sizin çok güzel bir hikâyeniz vardır ama belki o başka bir oyuncuda daha iyi olacaktır. Ona da açığım.

          • İbrahim, çalışma arkadaşlarını belirlerken özellikle hangi yönlerine önem veriyorsun?
          İbrahim Büyükak... Esmer olmalarına… Oğuzhan da esmerdi. Yasemin de öyle. (Gülüyor) Bir kere çalışma arkadaşlarımın hepsinin iyi insan olmasını çok istiyorum. İyi anlaşabilmeyi çok istiyorum. Arkadaş olabilmeyi çok istiyorum. Çünkü o setin dışındaki sinerjinin izleyicilere enerji olarak yansıdığını düşünüyorum. Hatta filmin sonunda çekim hataları var, orada bizim bir aradayken ne kadar güldüğümüzü, eğlendiğimizi görecekler. Yasemin ile o kadar iyi bir sinerji yakaladık ki filmde de bunu görecekler. Ben şunu bazen söylüyorum, Yasemin özelinde değil; bazen biriyle bir iş için görüşüyorum ve "Daha kötü oynasın ama daha iyi biri olsun" diyorum. Daha kötü oynamasına bile razıyım. Sadece pozitif bir insan olmasıyla ilgileniyorum. Çünkü aksi taktirde onun hikâyeye bir hayrı olacağını düşünmüyorum

        • 14

          • Filmde dikkatimi çekti, yalan makinesi oyununu tatil köylerinde olan bir animasyon uygulaması sandım. Meğer senin icadınmış.
          İbrahim Büyükak... Benden çıktı... Ben onu şöyle hayal etmiştim. Yalan makinesi keyifli bir şeydir. Youtube'da falan da çok yapıyorlar. Bu kuru kuruya bir şey oluyor, "Bunu bir aksiyona dönüştürsem ne kadar güzel olur" derken aklıma bir şey geldi. Yabancı filmlerin de festival sahneleri vardır, o sahnelerde top atarlar ve biri tramplen gibi bir şeyin üzerinden düşer. "Bunu yalan makinesiyle bağdaştırsam çok güzel bir tasarım olur" dedim. Sahneyi yazdım sonra sanat yönetmenimize, ekip arkadaşlarımıza açıkladım. Onlar da sağ olsunlar, anlattığımı çok güzel uyguladılar. Az önce "Patentini al" dedin, alıyorum ağabey... Buradan açıklıyorum; ilk haftanın sonuna doğru Yasemin ile bir sinemaya gideceğiz, o sinemada yumuşak sünger havuzu yapıyoruz ve izleyiciler salondan çıktığında filmle ilgili soru soracağız, bilemeyenleri düşüreceğiz, sonunda biz de düşeceğiz. Eğleneceğiz. Onu izleyicilere de canlı canlı yaşatacağız.

          • Çekimler sırasında kaç defa düştünüz?
          İbrahim Büyükak... 30 kez falan.... Bir de su çok soğuktu. Deniz suyu o kadar soğuk değildi ama havuz suyu çok soğuktu. Çünkü filmi kasımda çektik. Ancak o zamana yetiştik. Orada gülüyoruz ama o buz gibi suda o kadar üşüdük ki... Genel olarak perişan olduk. Bizim filmlerde fiziki çok olay var. İzleyiciler bu filmde de bayağı görecek. Bu filmde Yasemin hepsini yaptı. "Yasemin'i ön plana çıkarayım" derken mahvettim. En son bana "Ben dublör müyüm?" diye isyan ediyordu.
          Yasemin Sakallıoğlu... Senaryoda okurken onu bir kelime olarak görüyorsunuz. Zorbing topu yazmış. Ben de kafamda zorbing topunu şöyle hayal ediyorum; kocaman bir top var, hepimiz onu itiyoruz, kim hızlı iter ve oraya ulaştırırsa o kazanıyor. Ben zorbing topunun içinde olacağımı ve birinin beni iteceğini bilmiyorum ki... Sabahtan akşama kadar kan ter içinde mahvolduk. Hayatımda ilk defa bu kadar serum yedim.
          İbrahim Büyükak... Serumun su gibi aktığı bir setti. Oyuncuların hepsi birbirine, "Sana kaçta serum geliyor?" diye soruyordu.

          • Filmin hikâyesiyle bağlantılı olarak fikrinizi merak ediyorum. Son yıllarda boşanma oranları çok fazla artmış, sizce bunun nedeni nedir? Eşler özellikle hangi konularda  anlaşamıyorlar da hayatlarını ayırıyorlar?
          Yasemin Sakallıoğlu... Biz toplum olarak çocukluğumuzdan bu yana istediğimizi söylemeyi öğrenememişiz. "Aslında ben bundan hoşlanmıyorum, bak aslında ben böyle bir şeyi seviyorum"u  bunları çift olarak birbirimize hiç söylemediğimiz için bence hiç kimse, neden ayrıldığını bile bilmiyor. Saçma - sapan kavgalardan insanlar birbirinden boşanıyor ve gerçek sebepler asla ömür boyu bilinmiyor. Belki oturup konuşsalar, dönem dönem konuşsalar çözülecek. Her çiftin senede bir kere ilişkisinin sağlamasını yapmasını tavsiye ediyorum. Bunu söylemek belki benim harcım değil tabii ki ama ben kendi ilişkimde uyguladığım için söylüyorum. İlişki de bir şirket gibidir, onu yönetebilmek lâzım. Nasıl ki bir şirkete zamanında gitmezsen, ona önem vermezsen, başında durmazsan, o şirket çöker, ilişkide de gereken emeği vermezsen, geri bildirimleri söylemezsen, neyden rahatsız olduğunu söylemezsen o ilişki çöker.

        • 15

          • İlişkinin sağlaması nasıl olur?
          Yasemin Sakallıoğlu... Örnek veriyorum; benim eşim olduğunu düşün. Eğer  evde devamlı çoraplarını bir yere atmandan rahatsızsam, bunu sana gerçek hislerimle söylemem lâzım. Şöyle değil; "Ne kadar dağınık adamsın sen. Bıktım senden." Bu kavgaya sebep olan bir konuşma tarzı ve üslup. Şöyle olması gerek; "Sen bunu böyle yaptığında ben tüm gün yorulduğum için kendimi çok kıymetsiz hissediyorum, sanki benim yorgunluğumu hiç önemsemiyormuşsun gibi hissediyorum." Üsluptan üsluba fark var... Çözüm odaklı konuşmanın bu olduğunu düşünüyorum. Günün sonunda yine olmadı mı? O zaman yine ayrıl. Ayrılmak dünyanın sonu değil. Sevgi bitince de ayrıl ama insanlar sevgisinin bittiğini de söylemiyorlar. Bunu başka şekilde söylüyorlar; "Sen ne kadar şişmanlamışsın, o üstündeki sana yakışmış mı, sen ne kadar boş boş konuşuyorsun." Bunların yerine, "Benim sana karşı sevgim azaldı" dese, belki o boşanma davaları o kadar şiddetli geçmeyecek. Bu arada, bazen sebepsizce sevgin, ilgin azalır, hayata karşı beklentilerin değişir. Belki benimle alakalı, belki ben zamanında yanlış bir tercih yaptım ve bununla sonra yüzleştim. O yüzden konuşabilmek her türlü şeyi çözüyor. Sadece evli olmaya da gerek yok, arkadaşlık ilişkileri de bu yüzden bitiyor. Birçok insan bu yüzden arkadaşıyla küsüyor. Neden küstüğünü bilse, belki küsmeyecek.

          • Bu konuda sosyal medyanın da önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum. Belki de başkalarının hayatlarına öykünmekten kendi hayatlarındaki güzellikleri göremiyorlar.
          Yasemin Sakallıoğlu... Bunu ben arkadaşlık ilişkilerimde şöyle çözdüm. Mesela, ben telefonla konuşmaktan nefret ediyorum ve diyorum ki; "Beni aradığınızda size yalan söylemek istemiyorum, bana sesli mesaj atın." Bu bile o arkadaşlıkta bir dürüstlük belirtisi aslında. Çünkü çoğu zaman insanlar sen aramadığın zaman küsebiliyorlar. Senin önemsemediğini düşünüyorlar. Halbuki bu seninle alakalı bir durum. O yüzden dürüstlüğün, gerçek iletişimin, açık iletişimin ne kadar önemli olduğunu anlamamız lâzım. 
          İbrahim Büyükak... Dünya çok bireyci bir anlayışa dönüştü. Özellikle sosyal medyalarla insanlar, daha çok benim mutluluğum, önce ben" demeye başladı. Tabii ki de önce sen ama filmin cümlesini söylemiştim ya, "Seninle mutsuz olmak da güzel" diye... İnsanlara "Hep mutlu olun" düşüncesi empoze edilmiş durumda. Hayatta bir sürü duygu var. Şu an burada dururken bile hepimizin zihninde başka şeyler dönmüyor mu? Bin tane duyguyu bir arada yaşıyoruz. İlişkiden beklentimiz çok abuk yerlere gitti. Her an mutlu, her an beraber, her an dip dibe olmayı istemek.... Herkesin bir kere ilişkisine saygısı olması, birbirine özel alanlarını tanıması ve beraber bir araya geldiğinde iyi vakit, kaliteli vakit geçiriyor olması lâzım. Dolayısıyla da insanlar, en ufacık bir olumsuzlukta "Benden önemli değil" diyor.

          • Hayatlarınız  ve meslekleriniz size yeterince cömert davrandı mı?
          İbrahim Büyükak... Tabii ki... Yazarlık, benim çocukluk hayalimdi. Yazarlık meselesini ilk başta roman yazmak için kafama takmıştım. Sonra tiyatro oyunu yazdım. Sonra altı tane film yaptım. Ben çok sinema aşığı bir insanım. Ve bir taraftan da bunu üreten bir insan olmaktan, bunu bu çapta yapabiliyor olmaktan aşırı mutluyum.
          Yasemin Sakallıoğlu... Bence davranıyor. Bir kadın olarak birçok şeyi başarmaya çalışıyorum. Ben emeğimin karşılığını aldığımı görebiliyorum. Çok çalışmama sebep oluyor. Bazı insanlar daha kolay kazanabiliyor. Benim astrolojik haritamda da çıktı; ben istediklerim için hep çok fazla çalışmak zorundaymışım.

        • 16

          • Kolay kazanmak diye bir şey yok. Bazılarının daha kolay kazandığı düşünülebilir ama onların sonuna bakmak lâzım.
          Yasemin Sakallıoğlu... Evet, bir de hedefinizi ne kadar yükseğe dikiyorsanız, başarmanız o kadar zorlaşıyor zaten.

          • İbrahim, dostluğunu kazanacak kişilerde özellikle hangi özellikler olması gerekiyor?
          İbrahim Büyükak... Benim ilk kriterim; cimri olmaması lâzım. Cimri insanı hiç sevmem. Yalancı insan bile zaman zaman bana eğlenceli gelebiliyor. Cimri insan sevmiyorum. Çünkü cebinde cimrilik olan insanın bence yüreğinde de cimrilik oluyor. Ben gönlü bol, rahat, dürüst, eğlenceli, iyi gün dostu arıyorum. Kötü günde herkes arar, arananın hoşuna gider ama ben iyi günde de yanımda olsun isterim. Benim dostum iyi günde yanımda olsun. Beraber başarımızı, yaptıklarımızı kutlayalım. Bence en önemli şey iyi gün dostu olmak.

          • Gerçek dost, dostunun başarısıyla gururlanan kişidir.
          İbrahim Büyükak... Aynen öyle... Hepimizin içinde karanlık bir taraf var. Başkası için mutlu olmak, başkasının iyiliğini istemek, başkasının başarısını istemek çok zor bir şeydir. Bir insan gerçek dostsa, senin daha iyi olmanı istemekle yükümlüdür. Ben öyleyimdir. Dostlarımın hep daha iyi olmaları için elimden geleni yaparım. Arkadaşım programa çıktığında bile, "Şu şakayı yapsana" diye ararım. Aklıma gelenleri anlatırım. Sırf o orada daha iyi gözüksün, sırf bunu daha iyi yapsın diye..  Onun iyi olması beni yükseltir. Ben niye kötü olmasını isteyeyim ki? Ama kötü olmasını isteyen çok fazla insan var. Bence daha ağırlıkta olan bu insanlar, o yüzden de o insanlardan uzak durmaya çalışıyorum.
          Yasemin Sakallıoğlu... Benim hayatımdan birçok insanı çıkarmamın tek sebebi var. Çok fazla insan çıkardım ama hiç pişman değilim. Hiçbirini geri istemiyorum. Buradan sesleniyorum, hiçbiri geri gelmesin. Dedikodu yaparken nasıl cümleler kurduğuna çok dikkat ederim. Biriyle ilgili yaptığı dedikodu, özellikle de onun arkadaşıysa ve sonra tekrar onunla fotoğraf verecekse ve tekrar zaman geçirecekse, o insanların hiçbirine güvenmiyorum. Ünlü, ünsüz, öyle insanların hepsini hayatımdan çıkardım. Çünkü biliyorum ki benim evimden çıktığında da aynısını başka bir yerde yapacak. Özellikle de en yakın arkadaşıyla ilgili çok dedikodu yapanlardan aşırı korkarım. Onlar hiçbir zaman benim arkadaşım olamazlar.

        • 17

          • Çıkmış olmaları psikolojine ve hayatına nasıl bir etkide bulundu?
          Yasemin Sakallıoğlu... Hayatımda yükselmeme sebep oldu. Meğer beni çok basit bir şekilde aşağıya çekiyorlarmış. Zihnim; devamlı, hiç ihtiyacım olmayan bilgilerle doluyormuş. Çünkü onlar orada salladığı insanların arkasından sürekli konuştukları için bizim evde sürekli, benim hiç ilgilenmediğim dedikodular dönmeye başladı. Ben bunu bilmek istemiyorum. Mesela; kimin kimi aldattığını bilmek istemiyorum. O yüzden o tür insanların hepsini hayatımdan çıkardım. Tertemiz bir sosyal çevrem var. Çok mutluyum. Şu an çok iyi gidiyorum. Şu an etrafımda iyi insanlar var.

        • 18

          • Mutluluğunuzu zehirleyen en önemli etmenler nelerdir?
          Yasemin Sakallıoğlu... Toksik insanlar...
          İbrahim Büyükak... Bence de öyle... Negatif insanlar. Bir şeyle ilgili ilk olumsuz şeyi söyleme ihtiyacı... Mesela, "Sen kilo mu aldın?" Ne bu şimdi? Ben kilo alsam ne olacak? Mesela, bir işle ilgili konuştuğunda, "Ya kötü giderse?" diyenler. Ya zaten kötü giderse yaşayacağız, tabii ki onu göğüsleyeceğiz. İnsan hayatında neleri göğüslüyor, ne kadar büyük acılar yaşıyor, onları göğüslüyor. Yaşıyoruz, yaşayanları da görüyoruz ama önce iyisini düşünelim. En sevdiğim laflardan biridir, günlük hayatta da çok kullanılır ama hiç o lafın altını çizmeyiz. "İyi diyelim, iyi olsun." 
          Yasemin Sakallıoğlu... Bir tane arkadaşımı sırf şu yüzden hayatımdan çıkarmıştım, unutamıyorum. Tam söyleşiye çıkacağım sırada, ayağımdaki ayakkabıyla ilgili, "Kanka ne kadar çirkin bu ayakkabı" dedi... Yanımda başka ayakkabım da yok. Sahneye onunla çıkacağım. Sus, sesini kes. Sahne bittikten sonra beni kenara çek, "Bence böyle ayakkabılar tercih edersen senin için daha iyi olur" de. Bu bir üsluptur. Bu insanın sizi sevip sevmediğini orada anlıyorsunuz. Aslında demoralize mi etmek istiyor, sizi seviyor mu, anlıyorsunuz. O yüzden İbrahim'in söylediği çok önemli. Biri sizi seviyormuş gibi gözükebilir ama siz başardıkça onun sinirleri bozuluyorsa, o dostluktan asla hayır gelmiyor.

          • Seni kıskanmış...
          Yasemin Sakallıoğlu... Evet, bariz kıskanmış ama bunu görmeniz bile zaman alıyor. Birçok insan aslında yanında düşmanıyla geziyor ama bunu bilmiyor. O yanımız var ya, görmek istemememiz... Belki o insanla beş dakika gülmemiz bile bizi bağımlı yapıyor ama günün geri kalanında sen aslında çok kötü bir enerjiyle kalıyorsun. Psikolog arkadaşım bana çok güzel bir akıl verdi, hep onu deniyorum. "Biri yanından gittiğinde nasıl hissediyorsun, buna çok iyi bak" dedi. Zaman geçirdik, oturduk, sohbet ettik. O gitti ama sende nasıl bir duygu kaldı? O, sana o insanın iyi gelip gelmediğini belli eden bir şey. Bu arada "Hep iyi şeyler konuşalım" demiyorum. Elbette iyi şeylerden de kötü şeylerden de konuşacağız. Önemli olan iyi niyetli olmak. Tabii niyetinin iyi mi, yoksa kötü mü olduğunu anlamak çok önemli. 

        • 19

          • "Dost acı söyler." diye bir deyim vardır ama nerede ve nasıl söylendiği de önemli tabii.
          Yasemin Sakallıoğlu...  Bence yanlış bir terim. "Kanka ayı gibi olmuşsun" demek doğru değil. Öyle diyordu. "Kanka yine şişmişsin." Sürekli böyle şeylere maruz kalıyordum ama bana sempatik geliyordu, anlayamıyordum. Farkındalığınız arttıkça arkadaşlarınızı ona göre seçmeye başlıyorsunuz.

        • 20

          • Röportajın son sözü olarak sinemanın krizden çıkma çabası hakkında neler söylemek istersin. Bu arada sektörün 'Mutluyuz'dan beklentisi bir hayli fazla. Öyle olması sana neler hissettiriyor. Üzerinde baskı oluşturuyor mu?
          İbrahim Büyükak... Sinema pandemiyle beraber bir gerileme yaşadı ama yeniden geliyor. Sinema sadece film izleme olayı değil, bir sosyal aktivite. Beraber gülmek, beraber ağlamak, arkadaşlarınla bir yere gitmek... Ben sinemaya her gittiğimde mutlu oluyorum, heyecanlanıyorum. Sinemada film izlemek, hayatta yaptığım en keyifli aktivite olabilir. Ne filmi olursa olsun... O yüzden de sinemayı hiç bırakmadım. İyi içerikler üreten, kaliteli, güzel içerikler üreten üreticiler de sinemaya geri dönmeye başladıysa, izleyicilerin de sinemalara tekrar gereken ilgiyi, desteği vereceğine inanıyorum. Beklenti konusunda; tabii çok mutlu oluyorum, sağ olsunlar. Biz tabii ki de kendi filmimizin ilgi görmesini, sevgi görmesini istiyoruz ama bir taraftan da sinema için de geliyoruz. Arkadan birçok arkadaşımızın filmi de geliyor. Gupse'nin filmi var, o zaten çok başarılı. Onun sinemaya çok büyük enerji vereceğini düşünüyorum. 'Ölümlü Dünya 2' güzel bir gişeye doğru gitti. O furya bizimle devam etse keşke... Sonrasında diğer aylara da taşınsa. Çünkü sinema böyle bir şey. Aslında önceki birçok filmim gişe rekortmenlerinin yanında çıktı. 'Aile Arasında' ile aynı anda, 'Müslüm' ile aynı anda çıktı. Ben de çok hatırı sayılır işler yaptım. Dolayısıyla "Şu film girdi, biz aynı anda girmeyelim" demedim hiç. O filmin izlenmesi bize de etki ediyor. Oraya izleyiciler gidiyor, senin de afişini görüyor. "Haftaya da ona gideyim" diyor. Senin fragmanını onun filminin öncesinde izliyor. Bizim filmimizin öncesinde onun fragmanını izliyor. Bunlar birbirini çok besleyen şeyler. İzleyicilerin  ilgi gösterme çabasını görüyorsunuz, yazın ortasında hem 'Barbie' hem de 'Oppenheimer' aynı anda girdi ve ikisi de 1 milyon barajını aşıp iyi gişeler yaptı. Bu arada 'Oppenheimer' 3 saatlik bir film, çok ciddi, izlemesi kolay bir film de değil. Demek ki izleyiciler, güzel iş olduğunda sinemaya gidip izlemek istiyor. Biz de o güzel içeriği sağlayabildiysek, inşallah, bu film izleyiciler açısından öyle bir muamele görecek. Öyle hissediyorum. İnşallah öyle olur. Ve böyle böyle filmler oldukça, bizim Türk yazarlarımız, Türk yönetmenlerimiz yeniden buraya iyi içerikler getirdikçe, izleyicilerin sinemayı  yükselteceğine inanıyorum.

          • Yasemin, senden de en yakın zamanda film bekliyoruz.
          Yasemin Sakallıoğlu... İnşallah yapacağım, söz. Önce dizimi yapayım ama dizinin hikâyesine çok inanıyorum. Beni çok etkiliyor. O yüzden onu yazmak istiyorum. Bazen olur ya, kalemin kana kana bir hikâyeye gider. Diğerlerine, dur, diyorum. Ben bunu yazacağım, şu anda ona yoğunlaşıyorum.

        BURÇLAR

        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa