Engin Altay: Partisiz Cumhurbaşkanı hepimizin ortak değeridir
CHP Milletvekili Engin Altay referandum sürecini ve "Hayır çıkarsa CHP Cumhurbaşkanı'nı tartışmaya açacak" iddiasını değerlendirdi
Başkanlık sistemi ve referandum tartışmalarının özünde Cumhurbaşkanlığı makamına ne kadar yetki verilmesi gerektiği yatıyor ve kimileri aksini iddia etse de bu tartışma bir noktada Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a odaklanıyor. Referandum söyleşilerinde bu hafta bu bağlamda iki farklı röportaj var... Gazete Habertürk'ten Kübra Par, geçmişte partisinin muhafazakâr kesimi dışlayan politikalarını eleştiren CHP Milletvekili Engin Altay ile “Hayır çıkarsa CHP Cumhurbaşkanı’nı tartışmaya açacak” iddiasını konuştu. Altay, bunu kesin bir dille yalanlıyor ve “Parti genel başkanı olmayan Cumhurbaşkanı hepimizin ortak değeridir. Gerekirse tekrar Saray’a gideriz” diyor...
Referanduma 3 hafta kaldı. CHP’de çalışmalar nasıl gidiyor?
Çok rahatız, finale yaklaşırken kamuoyu vicdanının demokrasiye sahip çıkacağını net bir şekilde görüyoruz. Fakat bu, kimsenin rehavete kapılmasına neden olmasın. Bu sadece CHP’nin meselesi değil, diğer siyasi partililerin de meselesi. Bu bir sistem ve rejim meselesi. Adına “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” denilse bile, özü itibarıyla rejimi temellerinden sarsacak bir değişiklik teklifi. 67 yıllık demokrasimiz 6 defa darbeye maruz kaldı, her şeye rağmen atlatıldı. Millet demokrasiden vazgeçmeyeceğini 15 Temmuz’da bir kere daha gösterdi. Bundan sonra demokrasimizi güçlendirmek, yaşam standartlarımızı yükseltmek hepimizin ortak gayesi olmalı.
Ama tam da bu noktada AK Partililer “Bu sistem 6 darbe üretti. Şimdi biz darbesavar yeni bir sistem, güçlü bir yürütme getireceğiz ama CHP hep statükodan yana pozisyon alıyor” diyor. Ne dersiniz?
Biz her şeye “Hayır” demiyoruz. AK Parti hükümetinin iktidarda olduğu 15 yılda, ülkenin yararına TBMM’ye gelen bütün kanun tekliflerinin geçmesi için destek verdik. Biz demokrasi standartlarımızı yükseltmekten ve parlamenter sistemi güçlendirmekten yanayız. Bu yeni sistem darbe falan savmaz. Devletin bütün anahtarlarını bir kişiye verirseniz, bu durum ülkeyi bütünüyle zora sokar. Türkiye için daha büyük riskler çıkarır.
‘GEREKİRSE TEKRAR SARAY’A GİDERİZ’
Diyelim “Hayır” çıktı. Sizin parlamenter sistemi güçlendirmek için bir teklifiniz var fakat o yasaları geçirmek için Meclis’te yeterli sayıda milletvekiliniz yok. O halde fiili durum devam etmeyecek mi?
Siyaset müzakeredir, istişaredir. “Hayır” çıkarsa parlamenter sistemin güçlendirilmesiyle ilgili bütün siyasi partiler güçbirliği yapabiliriz. Çoğunluk partisiyle konuşuruz, “Siyasi ahlak ve etik yasasına niye karşı çıkıyorsunuz? Seçim barajını aşağı çekelim. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir seçim barajı yok” deriz. “Hayır” çıkarsa, bunu teklif eden de karşı çıkan da bir araya gelmek zorunda. Gerekirse tekrar Saray’a gideriz. Başbakan’la da oturup konuşuruz. Bir tane Türkiye’miz var, hepimizin Türkiye’si... Elbette tek devlet, tek vatan, tek bayrak ama tek adam değil. Devletin bütün anahtarlarını bir kişiye verirseniz, o devleti tıkarsınız. Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde kuvvetler ayrılığı var. Yürütme yetkisini elinde bulunduran beşer şaşar, düşer, sapıtırsa o ülke için bir felaket olur.
'ERKEN SEÇİME GEREK YOK’
“Hayır” çıkarsa CHP erken seçim isteyecek mi?
Hayır. Erken seçim istememizi gerektiren bir hal yok. Millet bir karar verdi ve sistem bu şekilde yürüyecek. “Evet” çıkınca seçim isteyen de “Hayır” çıkınca seçim isteyen de kaybeder. Sonuçta 1 Kasım’da millet bir takdir koymuş, bu hükümet 4 yıllığına seçilmiş.
‘REFERANDUMDA ‘HAYIR’ ÇIKARSA TAYYİP ERDOĞAN’I İNDİRELİM DİYE BİR ŞEY DEMEYİZ’
Devlet Bahçeli “Referandumda ‘Hayır’ çıkarsa karmaşa olur” diyor...
Asıl “Evet” çıkarsa Türkiye’yi bir kaos ortamı bekliyor. “Hayır” çıkarsa, Sayın Cumhurbaşkanı “Ben her şeyin başıyım, her istediğimi yapabilirim” diyebilir mi? Anayasa’da kendisine çizilmiş sınırlara çekilmek zorunda. Çekilmiyor ve sistemle kavga etmek istiyorsa da onun bileceği iş. Anayasa’da kendisine verilmiş yeterince yetki var zaten. Bunun sınırlarına çekilmesi lazım...
Çekilmezse ne olur?
Çekilmezse kaos o zaman çıkar. Yasamayla yürütmenin çatıştığı bir Türkiye kimsenin yararına olmaz. Bundan Cumhurbaşkanı da fayda sağlamaz. Egemenlik hakkını Meclis kullansın istiyoruz, bir kişi kullanamaz.
O durumda “Hayır” çıkarsa Cumhurbaşkanı’nı tartışmaya açar mısınız?
Hiçbir şeyi tartışmaya açmayız. Sadece yasama, yürütme, yargı yani kuvvetler ayrılığının korunması bizim için yeterlidir. Cumhurbaşkanı meşrudur, milletin oyuyla seçilmiştir. “Referandumda ‘Hayır’ çıktı, Tayyip Erdoğan’ı indirelim” diye bir şey demeyiz. Bu millet Cumhurbaşkanı’nı 5 yıllığına seçmiştir. Milletin takdiridir, başımızın üstünde yeri vardır. Cumhurbaşkanlığı, kuvvetler ayrılığı üçlemesinin en üstündeki ortak değerdir. Birtakım sorunlar olduğu zaman ortak bir paydaya ve değere ihtiyaç var. Sayın Kılıçdaroğlu, çok mühim bir devlet krizi olmadığı müddetçe Saray’a gitmeyeceğini söylemişti. Ama hain bir darbeyle karşı karşıya kaldık. Sayın Kılıçdaroğlu da, Sayın Bahçeli de, Sayın Binali Yıldırım da Sayın Cumhurbaşkanı’nın şemsiyesi altında toplandılar. Parti genel başkanı olmayan Cumhurbaşkanı hepimizin ortak değeridir. Cumhurbaşkanı bir partinin genel başkanı olursa, partileri kim bir araya toplayacak?
‘BU KAMPANYAYLA, AK PARTİTABANIYLA GÜZEL İLİŞKİLER KURDUK’
AKP yerine AK Parti demeye karar verdiniz. Saldırıya uğrayan başörtülü kadını ziyarete gittiniz. Erbakan’ı anma gecesine katıldınız. “CHP, AK Parti tabanını ikna etmek için takiye yapıyor” eleştirisine ne diyorsunuz?
Vallahi yapmıyoruz, billahi yapmıyoruz. Baş kapamakla laikliğin, baş açmakla da dinin elden gitmeyeceğine inananlardanım. Yaşam tarzı ve inanç üzerinden kim siyaset yapıyorsa, bu ülkeye en büyük kötülüğü o yapıyordur. Sayın Kılıçdaroğlu, “Üniversitelerde türban sorun olmamalı” dedi. O günden sonra üniversitelere isteyen istediği gibi girdi. Açıkçası bu konuda içeriden “Temel değerlerimizden sapıyoruz” tarzında eleştiriler de aldık. Ama hem sosyal demokrat bir parti olup hem de insanları ayırırsak sosyal demokratlık orada biter. Takiye yapmıyoruz, samimiyiz.
Peki CHP neden muhafazakâr kesimden oy alamıyor?
Alacağız. Bu kampanyayla, AK Parti tabanıyla güzel ilişkiler kurduk. Aramızda bir diyalog süreci başladı ve bunu sürdürmekte kararlıyız. Hukuk herkese lazım. Milletin demokrasi bilincinin oldukça yüksek olduğunu düşünüyorum. Düşük oy aldığımız, Bağcılar’da, Sultanbeyli’de insanlar bize “Demokrasi” diyor. Bu mesele, partiyle ilgili bir mesele değil...
‘ATALARIMIZ VİYANA KAPISINA BİLE USTURUPLU DAYANMIŞTI’
Hollanda ile yaşanan krize ne diyorsunuz?
Hollanda krizi milletçe gururumuzu incitti. Devletimizin hanımefendi bir bakanının, Cumhurbaşkanı’nın tabiriyle “iki gorilin arasına alınıp derdest edilmesini” hiç kimse hazmetmiyor. Daha önce Dışişleri Bakanı’nın uçağı oraya indirilmemişken, Almanya’dan Hollanda’ya karayoluyla giriş yapılarak ne murat edildiği bir soru işareti. Bunun bir tiyatro oyunu olduğunu, Türkiye’nin itibarını üç tane “Evet” oyu pahasına yerlerde süründürmenin ne kadar büyük bir yanlış olduğunu herkes gördü. Atalarımız Viyana kapısına bile daha usturuplu dayanmıştı. Sanıyorum bizimle kavga edemedikleri için dışarıyla kavga ederek prim yapmaya çalışıyorlar. Türkiye’ye zarar verecek işlere yol açıyorlar. Umarım AK Parti bir an önce sağduyulu bir çizgiye gelir. Elbette ulusal onurumuz söz konusuysa kavga ederiz, kavgadan kaçmayız ama vara yoğa, sağla solla kavga edersek Türkiye’nin itibarını kaybederiz. Yurtdışındaki Türklerin oradaki yaşamlarını zora sokmak da hatalı...
‘Terör tehdidiyle Anayasa değişikliği dayatılamaz’
Sen ‘Evet çıkacak terör bitecek, eğer ‘Evet’ çıkmazsa Türkiye’de bombalar patlamaya devam edecek’ diyorsan, ben de ‘Bu terör senin kontrolünde mi yürüyor?’ derim. Demek ki terör sen istersen oluyor, istemezsen olmuyor. Terör tehdidiyle bir millete Anayasa değişikliği dayatılamaz. Bu ahlaki değildir...
‘ELİNDEKİ YETKİLERİ ALACAKSANIZ MECLİS’İ KAPATIN DAHA İYİ’
Hükümetin başkanlık sistemi önermesinin temel gerekçesi, çift başlılık sorunu. CHP olarak buna çözüm öneriniz yok sanırım?
Türkiye’de çift başlılık, Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesinden sonra ortaya çıktı ve Tayyip Erdoğan’ın her şeye hâkim olma arzusuyla baskınlaştı. Şu anki Anayasa’da Cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyor ve tarafsızlık yemini ediyor. Oysa Sayın Erdoğan tarafsızlık şöyle dursun, kendini keskin bir şekilde tarafın en uç noktasında konumluyor. Erdoğan’a gelinceye kadar, gelmiş geçmiş bütün Cumhurbaşkanları yürütmenin asıl sahibinin sandıktan çıkan Başbakan olduğu bilinciyle hareket ettiler. Şimdi “Çift başlılık bitecek” diyorlar. Çift başlılık bu teklif kabul edilirse daha da keskinleşecek. Düşünün, parlamentodaki çoğunluk partisinin adayı değil de parlamentoyu oluşturan diğer partilerin ittifakıyla önerilen bir Cumhurbaşkanı seçilirse, yani Cumhurbaşkanı’yla Meclis’teki çoğunluk aynı partiden olmazsa ne olacak? İkisinde de eşit silah var. Meclis de kanun yapacak, Cumhurbaşkanı da kanun yapacak.
Ama Cumhurbaşkanlığı kararnameleri kanunların altında olacak ve Meclis istediği zaman bir kanun çıkararak kararnameleri iptal edebilecek...
Öyle değil. Meclis’i şekilsel ve sembolik bir hale getirmeseydi, katı bir güçler ayrılığı ortaya konulsaydı, etkin bir denge denetim mekanizması kurulsaydı biz buna niye itiraz edelim? Bu önerinin en problemli yanlarından biri de bütçe düzenlemesi. Herkes vergi veriyor. Bakkala gidip çamaşır deterjanı aldığınız andan itibaren vergi vermeye başlıyorsunuz. Bu vergilerin denetlenmesi gerekiyor. Şimdi bunun denetim mekanizması ortadan kalkıyor. Cumhurbaşkanı bütçe teklifini Meclis’e gönderiyor. Meclis uygun görmezse 2 aylık geçici bütçe yapıyor. Meclis yine uygun görmezse Cumhurbaşkanı “Bir önceki yılın bütçesini enflasyon oranlarına göre güncellersem kendi bütçemi yapmış sayılırım” diyor.
AK Parti buna karşılık “Bugüne kadar geçmemiş bütçe mi var?” diyor...
“Nasıl olsa geçiyor, bunu Meclis’e sormadan ben yapayım” mantığı olabilir mi? Tek adam rejimi olsun, yetkiyi alayım, tek başıma kullanayım istiyorsun. Cumhurbaşkanı oldunuz diyelim ve Allah korusun hasta oldunuz, bitkisel hayata girdiniz. Ne olacak Türkiye? Halkın oyuyla gelmemiş birisi Türkiye’yi yıllarca yönetebilir bu teklifle... Muz cumhuriyeti mi burası? Böyle bir şey olabilir mi? Bütçe hakkı olmayan, kanun yapma hakkına Cumhurbaşkanı’nın ortak olduğu ve hükümeti denetleme noktasındaki bütün imkânları elinden alınmış bir Meclis’i kapatın daha iyi...
‘CHP’NİN HER ŞEYE KARŞI OLDUĞU İFTİRA’
AK Parti diyor ki: “Köprü yapıyoruz, karşı çıkıyorlar. Büyük projeler yapıyoruz, karşı çıkıyorlar. Havalimanı yapıyoruz, karşı çıkıyorlar. CHP, iyi olan her şeye karşı çıkıyor.”
CHP’li bir milletvekili veya yöneticinin, 3’üncü köprüye, Avrasya Tüneli’ne, İzmit köprüsüne veya otoyollara karşı “Bu yanlış, yapılmasın” dediği bir cümle gösterin, ben siyaseti bırakırım. Böyle bir şey yok. Ama yolsuzluk yapılıyorsa, elimizde belge varsa, bu duruma seyirci mi kalalım? Doğa katliamı yapılıyorsa, “Bırakın yapsınlar” mı diyelim? CHP’nin her şeye karşı olduğu tamamen iftiradır. Biz hep doğruya “Doğru” dedik. “Meclis’ten kanun çıkaramıyoruz” diye bir iddiaları var. Son 3 haftadır 100’ü aşkın kanun çıktı. 2 bin küsur maddelik Türk Ticaret Kanunu da 3 günde geçti. Meclis’teki bütün partiler oturdular ve “Doğrusu bu” dediler. Anayasa da bir uzlaşma metnidir, mutabakat olmazsa Anayasa olmaktan çıkar.