Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Mehmet Görmez Habertürk'te soruları yanıtladı
Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Habertürk'te Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtladı. Günümüz insanının dijital uygarlığın esiri olduğunu belirten Prof. Görmez, "Dijital ekran uygarlığı kuruldu. İnsanlık her şeyi suret üzerinden görmeye başladı. Seyirci olduk hepimiz. İnsanda meydana getirdiği en büyük değişim görsel idraki egemen kıldı. Hisler vardır, kalbin idraki vardır. Görmek sadece hissi idraklerden bir tanesidir. Dijital ekran uygarlığında akıl değil göz, düşünmek değil bakmak, seyretmek esas oluyor. Bu egemenlik gerçekleşince aklın idraki zayıflıyor, kalbin idraki ölümle karşı karşıya kalıyor. Kur'an'da idrak ölümü diye bir kavram var. 'Kalpleri var ama onunla anlamazlar, gözleri var ama hakikati görmezler'. Böyle olunca, görsel idrak egemen olunca insan idrak ölümüyle karşı karşıya kalıyor, kalbin idraki ölüyor" ifadelerini kullandı.
ABONE OLHabertürk TV'de Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtlayan Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görme İslâm dünyasının bugünkü görünümü başta olmak üzere birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu. İlahiyatçıların kendi aralarındaki tartışmalarından Kur'an-ı Kerim'i anlama biçimine, Maveraünnehir'den günümüze ulaşan Müslümanlık öğretisinden sosyal medyaya uzanan çizgiyi değerlendiren Prof. Görmez şöyle konuştu:
Dijitalleşmeyle bilgi çoğaldı, yorum anarşisi doğdu. Din elden gidiyor ifadesi hareket noktası olarak kabul edildiğinde zamanla insanlar kendilerini dinin jandarması gibi görmeye başlıyor. Kendi fikri ve düşüncesini mutlaklaştırıyor. Başkasını tekfir ediyor. Bu mutlaklaştırma beraberinde bir temsil yarışı doğuruyor. İslamiyet sadece İslamiyetin yüksek ahlâkı ve adaletiyle temsil edilebilir. İslamiyet herhangi bir şahsı, cemaati, İslamiyet'in temsilcisi olarak görmez. Bir ulema grubu var tabii ki. Ama ulemanın vazifesi hikmetle İslâma davet edecek, irşad edecek, öğretecek. Sivil bir ruhla, kendini mutlaklaştırmadan, tek doğru bende demeden insanlara anlatmakla vazifeli. Bizde ruhbanlık yok. Dini kendi şahsında ruhban sınıfı kabul edilemez. En kötü diktatörlük ruhani diktatörlüklerdir. Dinin bir yorumunu mutlak hakikat kabul edip, başkasının bütün inançlarını, anlayışlarını, yorumlarını uydurulmuş din kabul edip, herkesi yargılayan başkasının da bunu kabul etmesini sağlayan, biz bunu FETÖ'de çok acı acı gördük. İnsanların kalpleri, ruhları üzerinde egemenlik kurmak isteyen bu tür temsiller bir yarışa gidiyor. İslamiyet'i falan hoca mı, falan hoca mı temsil edecek. İlahiyat fakültesi mi medrese mi? Bir defa bunun kendisi bu topluma yapılabilecek en büyük haksızlıklardan bir tanesidir.