Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Öne Çıkanlar Denizlerin efendisi Kaptan Cousteau, İstanbul'a gelmişti
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Televizyonun tek kanallı olduğu dönemlerde çocuklara yönelik 'Mavi Dünya', yetişkinler için 'İpek Yolu' ve her yaştan kişiye hitap eden 'Kaptan Cousteau' adlı belgeseller vardı.

        'Mavi Dünya'da; ülkelerin fiziki, kültürel ve sosyal özellikleri çeşitli animasyonlarla da desteklenerek anlatılırdı. 'İpek Yolu'nda ekrana Uzak Doğu'dan Avrupa'ya kadar uzanan güzergâhta yapılan çekimlerle vakti zamanında İpek Yolu'nun sosyal, kültürel ve ekonomik bağlamda dünyanın yarısını nasıl etkilediği yansıtılırdı.

        'Kaptan Cousteau' ise ahaliyi hiç bilmedikleri bir dünyanın içine çekerdi. Deniz altı dünyasının içine...

        Fransız Jacques-Yves Cousteau, Yunan mitolojisindeki deniz perisi Calypso'nun adını verdiği gemisiyle insanlara dünya denizlerinde, ırmaklarında yaptığı araştırmaların görüntülerini taşırken bilim insanlarına araştırmaları için sonsuz bir alan açtı. Ahali, daha önce adlarını hiç duymadıkları adaları, türlü türlü canlıları, şehir ve gemi batıklarını 'Kaptan Cousteau' ile keşfetti.

        Anlatımı ve görüntüleriyle, deyim yerindeyse izleyenleri büyüleyen belgesel filmler, izleyenlere Calypso'nun neferlerinden biri olma, denizlerin derinliklerini, ıssız adaları keşfetme hayalleri kurdururdu. Hal böyle olunca, Jacques-Yves Cousteau ile kendisi gibi araştırmacı olan çocukları Jean-Michel Cousteau ile Philippe Cousteau'ya öykünmemek söz konusu olmazdı.

        Memlekette henüz renkli televizyon olmadığı için 'Kaptan Cousteau'nun sunduğu dünya, grinin türlü türlü tonlarında olsa da denizleri, deniz canlılarını ve kendisiyle özdeşleşen beresini gerçek renkleriyle görmek mümkün olmasa da belgesellerinden etkilenmemek mümkün değildi. Olağanüstü çekimleri ve insanı istese de istemese de belgeselin içine çeken anlatımı 'Kaptan Cousteau'yu pek özel kılardı.

        Jacques-Yves Cousteau: İnsanlar ancak üzerine düşündüklerini anlar.

        Çocuk yaşlarda izlediğimiz 'Kaptan Cousteau' belgesellerinin etkisiyle ergen yaşlara geldiğimizde birkaç arkadaş toplanır, 'Kaptan Cousteau'culuk oynamak için Kız Kalesi'ne giderdik. Ortaklaşa aldığımız bir tane deniz gözlüğü ve şnorkelle sırayla Kız Kalesi'nden 4 - 5 metreye kadar dalar çıkardık. Suyun altında kapıldığımız büyüleyici atmosferin zihinlerimizde oluşturduğu etki, su yüzeyine çıktığımız anda dalma sırası gelen arkadaşın kızgın bir ifadeyle "Amma da kaldın. Ver şu gözlüğü, ver şu şnorkeli. Sıra bende" demesiyle bile varlığını uzunca bir süre korurdu.

        Hayranlık duyduğumuz, elimizden tutanın olması halinde su altı araştırmacısı olma hayalleri kurduran Jacques-Yves Cousteau, 1910'da Fransa'nın Saint-André-de-Cubzac bölgesinde doğdu. Daha sonra avukat olan babasının işleri nedeniyle Marsilya'ya taşınmalarıyla hayatını adayacağı denizle tanıştı.

        20 yaşındayken deniz harp okuluna giren Jacques-Yves Cousteau, ilk deniz altı deneyimlerini Fransız Deniz Kuvvetleri'nde yaşarken 1936'da modern dalgıç maskelerinin ataları olan deniz gözlüklerini denedi.

        II. Dünya Savaşı'na katılan Jacques-Yves Cousteau, birçok askeri ödül aldı. Savaşın bitmesinden sonra Cousteau, deniz altında keşif yapmayı kendine hedef olarak belirledi. Kısıtlı olanaklarla başladığı keşiflerini kameraya alan Jacques-Yves Cousteau, 1943'te Belgesel Filmi Kongresi'nde düzenlenen yarışmada birinci oldu. Cousteau, aynı yıl Émile Gagnan ile birlikte modern otonom dalgıç giysisini icat etti. Bazı icatları da geliştirerek patentlerini aldı.

        Fransız deniz subayı Yves Le Prieur, 1926'da ilk dalış tüplerinin patentini aldı. Çelik bir tüpe sıkıştırılan hava, dalgıçla birlikte derinlere iniyordu. Ne var ki tüpler, sürekli aynı miktarda hava akışı sağlamıyordu. Ayrıca tüplerle birlikte dalgıç kıyafetleri hem çok ağır hem de çok pahalıydı. Jacques-Yves Cousteau, içinde zorlanmadan yüzülebilen dalış kıyafetleri ve tüplerden sürekli aynı miktarda hava akışı sağlayacak bir sistem arayışı içindeydi. Fransız mühendis Emile Gagnan savaş döneminde, arabalarda benzin yerine gaz kullanılmasını sağlayan bir araç geliştirmişti. Cousteau ile Gagnan deniz altının basınçlı ortamında, tüpteki sıkıştırılmış havayı otomatik olarak ayarlayan bir regülatör geliştirdi. Buluşlarına 'Aqua-lung' adıyla patent aldılar. Bu aygıt, daha sonraları, 'scuba' olarak adlandırılan su altında kendi kendine soluma aygıtı olarak tanındı.

        1946'da deniz altı araştırma ve çalışma grubu olan Groupe d'Etudes et de Recherches Sous-Marines'i (GERS) kuran Jacques-Yves Cousteau, 1948'de Tunus'ta Romalılar zamanından kalan bir kalıntıyı inceleyerek, deniz altı arkeolojisini başlattı.

        Jacques-Yves Cousteau, ordu envanterinden çıkarılan Calypso'yu satın alarak Fransız Oşinografik Seferleri'ni başlatıp dünya denizlerine açıldı.

        Jacques-Yves Cousteau, seferlerini belgesel haline getirmesiyle de bütün dünyaya yeni bir dünyanın kapısını açtı. Cousteau'nun 'Sessiz Dünya' filmi, Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye kazandı. Ayrıca, seferlerinden edindiği bilgileri kitaplar halinde de yayımladı.

        SP-350 adını verdiği 2 kişilik denizaltıyla 350 metrelik derinliğe inen Jacques-Yves Cousteau, daha sonraki yıllarda 500 metre derinliğe ulaşmayı başardı.

        Jacques-Yves Cousteau'nun açtığı yol, bilim insanlarına ilham verirken dünya üzerinde birçok su altı araştırma merkezleri kuruldu. Gelişen teknoloji, bilim insanlarının daha derinlerde araştırma yapmasına olanak sağlarken en derine inme rekorunu ABD'li Victor Vescovo kırdı. Vescovo 2019'da Mariana Çukuru'nda 10.927 metre derinliğe indi. Victor Vescovo, indiği derinlikte yaşam süren canlılar hakkında bilgi toplarken naylon ürünlerine rastladı. Dünyanın en derin çukurunda bulunan naylon ürünler çevre kirliliğinin boyutunu gözler önüne serdi.

        1957'de Monaco Okyanus Araştırmaları Müzesi'ni de yönetmeye başlayan Jacques-Yves Cousteau, su altı evlerinde yaşamayı öngören 'Precontinent' projesini idare etti. İnsanlığın gelecekte yaşam alanlarından birinin deniz altı olabileceğini gözler önüne seren proje, 1977 yapımı 'James Bond' filmi 'Beni Seven Casus'a ilham verdi.

        Jacques-Yves Cousteau, insanoğlunun deniz altında yaşayabileceğini göstermek için derinliklere inşa ettiği laboratuvarda su yüzeyine çıkmadan 30 gün geçirdi. 2014'te torunu Fabien Cousteau, dedesinin öngörüsünü destekleme adına suyun altındaki laboratuvarda 31 gün geçirerek yeni bir rekor kırdı.

        Bütün seferleri sırasında çevre kirliliğinin deniz altı yaşamını nasıl tehdit ettiğini, deniz altının insanlığın var oluşunda ne ölçüde önemli olduğunu vurgulayan Jacques-Yves Cousteau, bu amaçla günümüzde yüzbinlerce üyesi olan The Cousteau Society adlı vakfı 1974'te ABD'de kurdu.

        Image Title 1 Image Title 2
        Description

        ABD Başkanı John F. Kennedy'ninNational Geographic SocietyAltın Madalyasıverdiği, birçok ülkede adına pullar basılan Jacques-Yves Cousteau, 1977'de Birleşmiş Milletler tarafından çevreye olan katkılarından dolayı ödüllendirildi.

        1992'de Birleşmiş Milletler'in ve Dünya Bankası'nın sürekli danışmanı olan Jacques-Yves Cousteau, Gelecek Nesillerin Hakkı Konseyi'nin de başkanı seçildi.

        115 belgesel film çeken ve 50 kitap yazan Jacques-Yves Cousteau, 25 Haziran 1997'de 87 yaşındayken vefat etti. Cousteau'nun adına doğduğu şehirde 'Komutan Cousteau Sokağı' adında bir sokak inşa edildi.

        Calypso, 1996'da Singapur Limanı'nda geçirdiği kazada ağır hasar alınca Fransa'ya götürülerek kızağa çekildi. Vakıf, 21 yıl aradan sonra tekrar denizlere dönmesi kararını alınca2017'de Calypso'nun tamiratı için Yalova Tersanesi'ndeki özel bir şirketle anlaştı.

        Yalova Tersanesi'ne getirilen 42 metre boyundaki Calypso, henüz tamiratına başlanamadan önce bulunduğu hangarda çıkan yangın sonucu yandı. Üçte ikisi tahrip olan gemi kullanılamaz hale geldi.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa