Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem 3. Sayfa Korkunç tablo ekim ayında da şoke etti! - Haberler
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türkiye’de vahşice işlenen kadın cinayetlerinin ardı arkası kesilmiyor. 2020 yılında 152 şüpheli ölümle birlikte 248 kadın cinayeti işlendi

        Geçtiğimiz Ekim ayı içerisinde 21 kadın vahşice katledildi ve 8 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Öldürülen 21 kadından 12’sinin neden öldürüldüğü tespit edilememekle birlikte, 9 kadın boşanmak istediği, diğerleri ise barışmayı, evlenmeyi ve ilişkiyi reddettiği için öldürüldü. Cinayete kurban giden kadınların çoğunluğu ise kendi evlerinde ateşli silahla vurularak öldürüldü.

        Pınar Gültekin cinayetinde flaş gelişme!
        Haberi Görüntüle

        PANDEMİ SÜRECİ KADIN CİNAYETLERİNİ ARTIRDI MI?

        Türkiye’de intihar veya doğal ölüm gibi gözüken şüpheli kadın ölümleri ve cinayetleri sayısının pandemi süreciyle birlikte ciddi rakamlara ulaştığı raporlarla kanıtlandı. Resmi rakamlara göre koronavirüs süresince rapor edilen veriler aile içi şiddetin geçen yıla oranla yüzde 300 arttığı gözlemlendi.

        Öte yandan içinde bulunduğumuz ekim ayında Türkiye’de yaşanan kadın cinayetleri davalarında ise katillere iyi hal ve haksız tahrik konulu indirimlerin uygulanması da tekrar dikkat çekti.

        “KADINLARIMIZ TOPLUM İÇİNDE İKİNCİ SINIF MUAMELESİ GÖRÜYOR”

        Avukat Ecenur Işın: "Ataerkil yapıyla yaşayan ülkemizde ne yazık ki kadınlarımız toplum içinde ikinci sınıf muamelesi görmektedir. Cinsiyete dayalı şiddet 'kadına şiddet' olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımın nedeni, şiddetin odağında kadınların olmasıdır. Tarihe bakıldığında ataerkil yapıyı korumak adına kadına atfedilen toplumsal cinsiyetçi roller onu kamusal alandan özel alana yani eve hapsetmiştir. Kadından yemek ve ev işi yapması, çocuk doğurması ve bakması, eşinin her türlü hizmetini yerine getirmesi gibi roller, kadını sosyal hayattan ve çalışma hayatından soyutlamıştır.

        Ataerkil yapıda özel alana yani eve itilen kadınlar ne yazık ki bu alanda da baba, kardeş ve eşleri tarafından fiziksel, ruhsal ve duygusal şiddete maruz kalmaktadır. Ataerkil düzende kadınlar ailenin namus ve şerefin taşıyıcıları olarak görülür. Ailenin erkeklerine ise kadınların cinsel yaşamlarını denetleme hakkı tanır. Bu denetimin dışına çıkan veya boşanmak isteyen, özgürlüğünü isteyen kız kardeş veya eşe karşı uygulanan şiddet ne yazık ki yasalarımızda çoğunlukla haksız tahrik ve iyi hal indirimi almakta."

        Eşinden şiddet gören Sibel, sesini böyle duyurdu
        Haberi Görüntüle

        “NAMUS CİNAYETLERİNDE HAKSIZ TAHRİK İNDİRİM ORANI YÜZDE 45”

        "İstatistiklere bakıldığında bu cinayetlerin yüzde 45’i haksız tahrik ve iyi hal indirimine giriyor" diyen Işın, sözlerine şöyle devam etti:

        "Oysa namus cinayetleri aslında haksız tahrik nedeniyle aniden işlenmiş cinayetler değildir. Tutanaklara bakıldığından çoğu önceden planlanmış ve tasarlanarak işlenmiş cinayetlerdir. Yine kadına karşı tüm yaralama ve kasten zarar verme fiillerinde de hiçbir şekilde indirim yapılmamalıdır. Sanıkların savunmalarında ceza indiriminden yararlanmak için 'yaşam hakkı elinden alınmış maktul için iftira atıp, erkekliğime laf etti, bana küfretti, beni aldattı, çocuk benden değil' gibi iftiraları veya 'çok pişmanım, bir anlık öfkeyle oldu' gibi savunmalar ve duruşmaya takım elbiseyle, kravatla katılmaları işe yaramamalı, sanıklar çekmeleri gereken cezadan kurtarmamalıdır. Bununla beraber en son başvurdukları 'bir dönem ilaç aldım, aklım başımda değildi' gibi akli dengesinin yerinde olmadığını ispatlamaya çalışmak yine katillerin kendilerini kurtarmak için başvurdukları başka yollardır. "

        “YASAL DÜZENLEMELERE İHTİYAÇ VAR”

        Avukat Yunus Ergin: "İyi hal indirimi ve haksız tahrikle ile ilgili olarak kadın cinayetlerinde bu durumun kaldırılması gerekir. Uygulamada genellikle kişinin hal ve hareketlerine ve giydiği takım elbiseye bakılarak iyi hal indirimi uygulanıyor. Bu durum zanlının daha erken salıverilmesine ve dışarıya çıkan zanlının kadın için yine tehlike oluşturmasını kaçınılmaz hale getirir. "

        "BOŞANMAYI REDDEDEN EŞİNİ KATLEDİP, HAKSIZ TAHRİK İNDİRİMİ ALIYOR"

        Ergin sözlerine şöyle devam etti: “Zanlı, boşanmak isteyen ya da ilişkiye girmeyi reddeden kadını öldürmesi halinde haksız tahrik indirimi almamalıdır. Çünkü Türk ceza kanununda haksız tahrik indirimi ile iyi hal indirimi kıyaslandığında, haksız tahrik indirimi zanlının cezasında daha çok indirim yapacağından, bu durumda da yukarıda da belirttiğimiz gibi, zanlının daha erken salıverilmesine ve kadın için hayati tehlike ya da başkaca olumsuz olayların olabileceği ihtimali ortaya çıkacaktır.

        Haksız tahrik ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak TCK 29. maddede düzenlenmiştir. Haksız tahrik kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade eder. Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisinde işleyip işlemediğine bakmamız gerekir. Mağdur ya da ölen kadından gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğin kabulünde zorunluluk bulunan hallerde haksız tahrik hükümleri uygulanır.

        Haksız tahrik ve iyi hal indirimleri suç ayrımı olmaksızın tüm şüpheli ve faillere uygulandığı için burada yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır. Her ne kadar 6284 sayılı ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun ve TCK’da çeşitli hükümler bulunsa da bu maddelerin uygulanma noktasında birtakım sıkıntılar meydana gelebilmektedir. Haksız tahrik ve iyi hal indirimi özellikle kadın cinayetlerinde yasaların caydırıcılığını azaltmaktadır. Bu konuda özellikle yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır. Hakimlere bu konuda tanınan takdir yetkisi yeni düzenlemelerle azaltılmalıdır."

        “ÇOCUK YETİŞTİRME TARZIMIZIN DEĞİŞMESİ GEREK”

        Psikolog Serap Buharalı da, "Kadın cinayetleri diyerek kadını özne haline getiriyoruz. Fakat burada özne erkek. Yani öldüren kişi erkek ama kadın cinayetleri diyerek kadını özne alıyoruz" diyerek şunları kaydetti:

        "Bunu yaparak erkeğin katil olduğunu, bir insanın hayatını söndürdüğünü ve o kişinin ailesine, kendi ailesine ve tabii ki şahsın kendisine ne kadar büyük bir kötülük yaptığını, bu kelimelerle göz ardı ediyoruz. Bizim burada yapmamız gereken şey öznemizi değiştirmemiz gerektiğidir. Yani kültürümüz içindeki yanlış süregelen ve çarpık patolojik durumlara sebep olan algıların değişmesi gerekiyor. Bu yüzden çocuk yetiştirme tarzımızın daha sağlıklı bir potaya evrilmesi gerek"

        “CİNSİYETİN YERİNE İNSANLIĞIN ÖNEMİNE DAİR MOTTOLAR YAYGINLAŞTIRILMALI”

        Buharalı şöyle devam etti: “ABD’de katiller üzerinde yapılan bir araştırmada, bu kişilere cinayeti işledikleri an anlatıldığında, o anı hatırlamadıkları ve sonrasında büyük pişmanlık duydukları ortaya çıkıyor. O an ki ilk 10, 20 saniye atlatıldığı takdirde cinayetin işlenmeyeceği bulgusuna ulaşılıyor. Bu nedenle erkekler üzerindeki öfke kontrol agresyonlarına bakılması önemli. Bununla birlikte fiziksel ve psikolojik şiddetin yaptırımlarının keskin olması çok etkili. Öte yandan çocukken verilen eğitim ve aşılanan düşünceler çok önemli. Çocuk yetiştirme tarzımızda bazı kültürel kodların değişmesi ve insana verilen değerin önemliliğinin gösterilmesi gerekiyor. Aynı zamanda cinsiyetin değil insanlığın öneminin de gösterilmesine dair imajlar, durumlar, mottolar yaygınlaştırılmalı."

        “KRAVAT İNDİRİMİ SANIKLAR İÇİN GÜVEN OLUŞTURUYOR”

        Avukat Özgecan Sırma da, "Kravat indiriminin" bile zanlılar için güven oluşturduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:

        "Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet maalesef evrenseldir. Türkiye bu anlamda Kadın cinayetlerindeki sıralamada Amerika, Almanya, Fransa ve hatta medeni kanunu aldığımız İsviçre’den dahi sonra gelmektedir. Bu anlamda sanki kadına karşı yönelen şiddet Türkiye tekelinde veya dünya sıralamasında en üst seviyede gibi bir algı yaratmak ülkemize ve insanımıza haksızlıktır. Tek bir kadına ya da canlıya zarar gelmemesi adına kanunlar ve uygulamalar, kamuoyu tarafından bilinmeli ve basın aracılığı ile takip edilmelidir.

        Yasaların cezai anlamda yeterli olduğunu düşünüyorum zira kasten öldürmenin cezası müebbettir. Ancak sorun uygulanan indirimlerin takdiri olmasıdır. İyi hal indirimi özellikle kamuoyu tarafından kravat indirimi olarak bilinen bu uygulama hem vicdanen rahatsızlık yaratmakta hem de sanıklar için bir güven oluşturmaktadır. Sayın Adalet Bakanı nezdinde, hakim takdirine bırakılmış olan iyi hal indiriminin düzenlemesi gerektiği de ilk ağızdan belirtilmiştir.

        Yasal olarak bu anlamda düzenleme gelmelidir. Ancak cezalar caydırıcı olsa dahi toplumsal eğitim olmadığı sürece bu vahşet son bulmayacaktır. Kadının ekonomik özgürlüğünü eline alması adına meslek edinme ve istihdam sağlama çok kıymetlidir. Yine okullardan başlayacak farkındalık eğitimleri olmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı gibi birçok bakanlığın beraber yürüteceği çalışmalar olmalıdır.

        Yine bu kapsamda kolluk özel olarak eğitilmeli, kadına sığınma ve nitelikli koruma sağlanmalıdır. Başka bir sorun ise uzun süren ve kaos dolu bir süreç yaşatan boşanma davalarıdır. Şiddet özellikle bu aşamada karşımıza çıkıyor. Boşanmanın ilk celsede sağlanıp kusur ve diğer yönlerden davanın devam etmesi cocuk icrasının son bulması ve birçok kaosa neden olan boşanma sürecinin düzenlenmesi şarttır. Yani çok yönlü olarak değerlendirme yapılıp harekete geçilmesi gerekiyor."

        “KADINA VE ERKEĞE YÜKLENEN TOPLUMSAL ROLLER ŞİDDETİ KOLAYLAŞTIRIYOR”

        "Ataerkil kodlarla yetişen erkeklerin bir kısmı psikolojik rahatsızlıklarının da etkisiyle şiddet suçu işliyorlar" diyen Psikolog Dr. Rukiye Karaköse de şu ifadeleri kullandı:

        "Kadın ve erkeğe yüklenen toplumsal roller ve ataerkil yapı malesef bunu kolaylaştırıyor. Kadının kendisinden ayrılmasına tahammül edemeyen erkek narsistik incinme yaşıyor ve reddedilme durumunu hazmedemiyor. Kadını kendi malı, uzantısı gibi gördüğünden, eşiyle ölesiye mutsuz bir çift de olsalar ayrılmayı kabul etmiyor. Bir şekilde ayrılabilen kadının da peşini bırakmıyor.

        Kadını ayrı bir birey olarak görmeyen erkek, onun tek başına var olabilme hakkına da saygı duymuyor. Bu hastalıklı kıskançlık ve sahiplenme, öfke kontrol sorunları ve saldırganlık, paranoid kişilik bozukluğu ve antisosyal (psikopat) kişilik bozukluğu olan bireylerde sıkça görülüyor. Bir önleyici çalışma olarak toplum ruh sağlığına dair koruyucu, önleyici ve takip hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve ulaşılabilir kılınması elzemdir. Ayrıca yine evlilik öncesi eğitimlerle cinsiyet rollerinin ve aile içi ilişkilerin sevgi ve merhamet ekseninde yeniden tanımlanması da aciliyetle gündeme alınmalıdır."

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa