Bülent Ersoy'dan açıklama: Son nefesime kadar mücadele vereceğim!
Bülent Ersoy'un konser için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne (KKTC) giden 21 kişilik orkestrası, konser sonrası koronavirüs nedeniyle düzenlenen evraklarının sahte olduğu gerekçesiyle polis denetiminde otelde gözetim altına alınmıştı. 21 kişilik müzisyen ekibi, sahte PCR testi yapmak gerekçesiyle yargılandıkları davada tutuklanarak, cezaevine gönderildi. Konuyla ilgili açıklama yapan Diva, orkestrasının suçsuzluğunun ispatlanması için serveti pahasına mücadele vereceğini ifade etti
Geçtiğimiz ay bir otelde konser vermek için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne 21 kişilik orkestrasıyla giden “Diva” lakaplı Bülent Ersoy’un ekibinin PCR testlerinin sahte olduğu ortaya çıkmıştı. Ardından 21 kişilik orkestra, yaklaşık 1 ay kadar otelde polis gözetimine alınmış ve Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmalarına başlanmıştı.
TUTUKLANDILAR
Yargılanmaları devam eden müzisyen ekibi hakkında mahkeme, tutuklama kararı aldı. Cezaevine gönderilen müzisyenler suçsuz olduklarını ve yetkililerden yardım istedi.
"RAPORU VEREN SERBEST, RAPORU ALAN TUTUKLU"
Olayla ilgili açıklamalarda bulunan Müzisyenler ve Sanatçılar Federasyonu Başkanı Ahmet Onurlu, raporu veren hastane yetkilisi ve raporu imzalayan doktorun serbest olduğunu ancak raporun verildiği müzisyenlerin tutuklanmasının mantıklı olmadığını dile getirdi.
Ahmet Onurlu, "Kıbrıs’a konser vermek için giden 21 müzisyenin eline tutuşturulan sahte PCR raporu düzenleyen KKTC vatandaşları ve otel yöneticileri serbest. Sahte belgeleri düzenleyen KKTC vatandaşı hastane yetkilisi, doktor ve hemşire serbest. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan 21 müzisyen, 1 aydır gözetim altında tutulduktan sonra bugün verilen kararla tutuklu. Suçun övülecek bir yanı olamaz ama KKTC’deki adalet anlayışı ve ayrımcılık hepimizi endişelendiriyor.” ifadelerini kullandı.
BÜLENT ERSOY'DAN AÇIKLAMA
Ekip için alınan bu karar, müzisyenlerin ailesi başta olmak üzere Bülent Ersoy’u da derinden sarstı. Konuyla ilgili Instagram hesabından açıklama yapan Ersoy, üzüntüsünü ifade etti.
"KENDİM DE İKİ KEZ HAPSE GİRDİM"
Bülent Ersoy, yayınladığı gönderide şu ifadelere yer verdi:
Hayatım boyunca adaletsizliğe hiç prim vermedim. Kendim de iki kez hapse girdim. Kimselerden de yardım dilenmedim, istemedim çünkü o suçları işlemiştim, cezasını da çekmekle mükelleftim. Bu konu ile ilgili bugüne kadar 21 arkadaşım ve dostuma mahkemelerinde ters bir reaksiyon oluşmasın adına herhangi bir şekilde zarar gelmesin diye evet, sustum. Onlara sadece telefon ile müteaddis kereler bağlanarak hepsini bir odaya toplayıp, kendileri ile konuşarak gerek maddi gerek manevi ilgimi, alakamı, sevgimi, bağlılığımı kendilerine hep hissettirmeye çalıştım.
"HEP YANLARINDA OLACAĞIM"
Ailelerine maddeten yardım ettim. Bir saz arkadaşımın hamile eşini yatırdığım çok ünlü bir hastanede doğumunu yaptırttım. Hatta ve hatta kendileri de teveccüh buyurup yeni doğan evlatlarının ismini Bülent koymuş. Ben bütün bunları yaparken yardımlarımı şova dönüştürmeden, sağ elin verdiğini sol el görmemeli, bilmemeli terbiyesi içerisinde hareket ettim. Bu hayatım boyunca da böyle oldu. Zira ben yaptıklarımı şova dönüştürmem, dönüştürmedim de. Ben naçizane şovlarımı sadece ve sadece sahnelerimde icra ettim ve ederim. Yani kısacası elimin erdiği, gücümün yettiğince arkadaşlarımın hep yanlarında oldum ve olacağım da...
Arkadaşlarımın mahkemelerinde bugüne kadar ters bir oluşum hasıl olmasın diye... Ki bu şekilde uyarılmıştım, sustum ama artık bugün ki o kelepçeli elleri gördükten sonra hak aramak nasıl oluyormuş göreceğiz, görüşeceğiz.
"TÜM ALINMIŞ İŞLERİMİ İPTAL ETMEK ZORUNDA KALDIM"
Aslında ben de bu konudan maddi ve manevi şahsım olarak son derece zarar ve ziyanını yaşadım ve yaşıyorum da… Ekibimin olmayışı nedeniyle tüm alınmış işlemi iptal etmek zorunda kaldım. Manevi acı ve ziyana gelince onun zaten karşılığı yok. Türkiye’nin en iyi avukatlarını görevlendirdim. O adı geçen otelin genel müdürü Süleyman beyefendi, o hastanenin doktoru ve o koskoca hastanenin yargılanmaları için gereken hukuki savaşı tüm servetim pahasına vereceğim.
"SON NEFESİME KADAR MÜCADELE VERECEĞİM!"
Ayrıca bu savaşım sadece Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hudutları içinde kalmayacak. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde de bu hakkımın ve haklarımızın son nefesime kadar mücadelesini vereceğim.