Bir kişinin unuttuğunu unutması en tehlikeli unutkanlıklar arasında gösteriliyor
En tehlikeli unutkanlıklar neler? Uzmanlar bu soruya "duruma göre değişebilir" yanıtını verse de hafıza kaybı ile ilişkilendirdikleri unutkanlıkları listenin başına koyuyorlar. Tehlikenin en önemli göstergelerinden birinin ise kişinin unuttuğunu hatırlamaması olduğuna dikkat çekiyorlar. Habertürk Sağlık Yazarı Ceyda Erenoğlu'nun haberi
Uzmanlar “En tehlikeli unutkanlık hangisi” sorusuna“En tehlikeli unutkanlık duruma göre değişmekle birlikte hafıza kaybı ile ilişkili unutkanlıklar (amnezi) en önemli unutkanlık türleri arasındadır” diyor. Bir kişinin; geçmişini, kimliğini, önemli yaşam olaylarını, eşinin veya çocuğunun adı ile yüzünü unutması, ruhsal sağlığı ve günlük işlevselliği ciddi şekilde etkileyebiliyor. Özellikle Alzheimer ve benzeri hastalıklarda görülen bu tip unutkanlıklar, kişinin bağımsız yaşama yetisini kaybetmesine yol açabiliyor. Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Tehlikenin en önemli göstergelerinden biri de kişinin unuttuğunu unutmasıdır. Birine unuttuğu şey hatırlatıldığında bunu anımsaması ciddi bir sorun olmayabileceğinin göstergesiyken hatırlamaması ciddi bir sorun anlamına gelebilir” diyor.
UNUTMA SINIRLANDIRILABİLİR Mİ?
Öğrenme ve unutma birbiriyle yakın ilişkili süreçler olarak tanımlanıyor. Sadece öğrenen ve unutmayan bir beyin bulunmadığı için hem öğrenmenin hem de unutmanın çocukluktan itibaren yaşam boyu süren doğal bir çizgisi bulunuyor. Yaş ilerledikçe öğrenme devam etse de unutmayla daha sık karşılaşılıyor. Yeni öğrenilenlerin eskiden bilinenlerle bağ kurularak öğrenilmesi ise unutmanın sınırlanabileceği anlamına geliyor. Sık tekrar edilen bilgiler seyrek tekrar edilenlere oranla daha az unutuluyor. Bilgilerin tekrarı, farklı zamanlarda farklı ilişkilendirmeler yaratarak belleği güçlendiriyor. Duygusal etkilenme yaratan bilgiler ise yaratmayanlara oranla daha az unutuluyor. İnsanlar çocukluklarında gördükleri doğal felaketleri, Covid-19’u ve olağanüstü başarı öykülerini sıradan ve olaysız günlerine oranla çok daha kolay anımsıyor.
UNUTMADAN UNUTKANLIĞA GEÇİŞ
Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Kişilerin akıllarında kalan unutma değil unutkanlıktır. Bazı insanlarda unutmadan unutkanlığa geçiş süreci olmaz. Bu kişiler zaman zaman unutmaya devam ederler. İlerlemiş yaş gruplarında doğal kabul edilebilecek olan unutma daha genç yaş gruplarına oranla daha belirgin bir unutmadır. Basit unutkanlıkları basit olmayanlardan ayıran önemli bir özellik, kişinin bir şeyleri unutmasının sadece yakın dönemde yaşananlarla ilgili olmamasıdır. Eskileri iyi biçimde hatırlayan ancak son günlerde olanları hatırlamakta zorluk çekenler beyinlerinde açık biçimde kayıt zorluğu yaşayan kişilerdir ve mutlaka incelenmeleri gerekir. Kendi yaş grupları içinde unutma davranışlarıyla dikkat çeken kişilerin de incelenmeleri gerekir”diyor.
DEPRESYON BİR RİSK FAKTÖRÜ
Alzheimer hastalığında sosyal etkileşimler, beyni uyararak bilişsel rezervi (beynin hasarlarını telafi etme yeteneği) güçlendirmeye yardımcı oluyor. Sosyal izolasyon, beynin bu kapasitesini zayıflatıp Alzheimer belirtilerinin daha erken ortaya çıkmasına yol açabiliyor. Hafıza ve duygusal sağlık üzerindeki etkileri sosyal bağların zayıflamasına neden olup depresyon ve anksiyete gibi duygusal bozuklukları tetikleyebiliyor. Depresyon, Alzheimer gelişimi için önemli bir risk faktörü olarak kabul ediliyor. Sosyal izolasyon, beynin; dil, hafıza ve problem çözme gibi bilişsel işlevlerinin zayıflamasına da neden olabiliyor. Bu durumun özellikle yalnız yaşayan yaşlılar için sorunlarda ilerlemeye ve tehlikeli durumlara yol açabileceği belirtiliyor.
TANIYAMAMA SENDROMU
Diğer bir unutkanlığın, ‘tanıyamama durumu’ olarak adlandırılan ‘Capgras Sendromu’ olduğu belirtiliyor. Capgras Sendromu, kişinin tanıdığı birinin, genellikle de yakın bir aile üyesi ya da eşinin, birebir aynı görünüme sahip bir sahtekâr (dublör) tarafından değiştirildiğine inandığı nadir bir psikiyatrik bozukluk olarak tanımlanıyor. Bu sendrom, genellikle şizofreni, beyin hasarı, demans ya da Alzheimer gibi nörolojik hastalıklarla ilişkili bulunuyor. Bu hastalıkta kişi, tanıdığı birinin görünüş olarak aynı kaldığını ancak aslında başka biri olarak bir sahtekârla yer değiştirdiğini düşünüyor. Bu inanç, genellikle kişiyle ilgili duygusal bağların kaybolmasıyla destekleniyor. Bu durumdaki kişi sevdiği insana ait aynı yüzü gördüğünde ona karşı duygusal bir bağ hissetmiyor. Bu sendromun, beynin tanıdık yüzleri işleyen bölge ile bu yüzlerle ilgili duygusal bağlantıyı kuran bölge arasındaki bağlantının bozulmasından kaynaklanabileceği düşünülüyor.
Prof. Dr. Sultan TarlacıREM UYKUSU DAVRANIŞ BOZUKLUĞU
Eğer kişide unutkanlıkla birlikte uyku davranış bozukluğu varsa bu sorun ciddi ilerleme gösterebiliyor. “REM uykusu davranış bozukluğu”, uyku sırasında gerçekleşen bir hareket bozukluğu olarak değerlendiriliyor. Normalde REM uykusu sırasında kasların geçici felç durumuna geçmesi nedeniyle, kişi rüya gördüğü sırasında bedeniyle hareket edemiyor. REM uykusu davranış bozukluğu olan kişilerde bu felç hali gerçekleşmiyor veya kısmen gerçekleşiyor. Bu durum, kişinin rüyalarını fiziksel hareketlerle dışa vurmasına neden olabiliyor. Bunun sonucunda uyurken şiddetli hareketler yapmak, bağırmak, yumruk - tekme atmak veya yataktan düşmek gibi davranışlar sergileniyor. Bu sorunda kişi genellikle şiddetli ve duygusal rüyalar gördüğü için rüyalar sergilenen hareketlerle ilişkili oluyor. (örneğin rüyasında saldırıya uğradığını gören kişi yanındakine yumruk atabiliyor.) Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Bu kişiler uyandıktan sonra rüyalarını hatırlasa bile sergiledikleri davranışları fark etmeyebilirler. Yaralanmalar hem kişi hem de o kişinin yanında uyuyanlar için risk olarak kabul edilir. Bunun nedeni bu hareketlerin kontrolsüz ve yoğun şekilde gerçekleşmesidir. REM uykusu davranış bozukluğu, özellikle yaşlı bireylerde yaygındır ve ileride ciddi nörolojik hastalıkların habercisi olabilir. Bu noktada erken teşhis ve tedavinin hem güvenlik hem de genel sağlık açısından önemli olduğunun unutulmaması gerekir” diyor.