Tony Cragg İstanbul'da
İstanbul Modern'in geçici mekânı, Tony Cragg'in 'İnsan Doğası' sergisiyle açıldı. Peki ya Tepebaşı'ndaki yeni bina, anıtsal heykellerin sergilenmesi için doğru mekân mı?
Geçtiğimiz hafta İstanbul’da sanat dünyasının en büyük heyecanı İstanbul Modern’in geçici mekânının açılışıydı. Dev bir isimle oldu açılış: İngiliz heykel sanatçısı Anthony Cragg... Kısaca, Tony Cragg. Türkiye’de gerek İstanbul Modern’deki eseriyle, gerek büyük binaların, otellerin kapılarındaki heykelleriyle tanıdığımız Tony Cragg’i İstanbul’daki izleyiciyle buluşturma, daha yakından tanıma fırsatı verme fikri harika. Ferko ve İstanbul Modern ekibine teşekkür ediyoruz. İyi ki varlar.
Ama... Ama’sı var... Rekabetin olmadığı yerde eleştirinin anlamı var mı diyeceksiniz? Maalesef pek yok. Ancak madem bu kadar emek veriliyor, söylemekte de fayda var.
Deniz Çağlar'ın HT Pazar'da yer alan yazısına göre, Tony Cragg, anıtsal büyüklükteki heykelleriyle tanınıyor. Tüm dünyada konu kamusal sanat olunca en çok tercih edilen isimlerden biri Cragg. Devasa boyutlar, birbirinden ilginç formlar, renkler... Tümü soyut. Malzeme kullanımındaki sınırsızlık ise; sanatının temel noktasını oluşturuyor. Mermerden ahşaba, dökme bronzdan sanayi atıklarına, hatta oyun zarlarına kadar çeşitli malzeme kullanıyor. Kendi tabiriyle malzeme, heykellerinin ‘beyni’. Öyle ki, üretim sürecinde ‘form’ dahi, materyalden sonra geliyor. Ona göre ‘materyal’, adeta bir ‘canlı’; anlam, hayal gücü ve duygu taşıyıcısı...
Bu inanç beraberinde, Tony Cragg heykellerinin asıl fark yaratan özelliği ‘dinamik’ olmaları. Kompozisyonlar, görüntüdeki elastikiyet ve hareketi öyle bir ölçüde artırıyor ki, farz-ı misal heykelin bronzdan yapılmış olabileceğine inanmayı zorlaştırıyor. Ve tam bu noktada önemli bir detay var: Heykeller bu algıyı belli bir mesafeden baktıkça kazanıyor. Hareketleniyor. Bazısı kütlesel, bazısı döngüsel, kimisi uzuyor, kimisi kısalıyor... İzleyiciyi, Cragg’in vermek istediği mesaj olan ‘Materyallerin dinamik olduğu’ fikrine ulaştırıyor.
Gelelim asıl soruna: Konu sergiyi değerlendirmekse eserlerden bağımsız düşünülemeyecek olan ‘mekân’a, mekânla ilişkiye... Geçici İstanbul Modern, Tepebaşı’nda, 1896 tarihli eski Union Française binasında. Binayı ziyaret etmiş olanlar bilir: Oldukça etkileyici bir bina dışarıdan, ancak kısıtlı bir alan... Taban oturumu, metrekaresi belli... Bodrum kat dışında tavan yüksekliği malum...
Cragg’in eserlerini ilk kez görecek bir izleyicinin, bu mekânda heykelleri algılayabilmesi, Cragg’in yaratmak istediği algıyı, vermek istediği mesajı anlaması mümkün değil. Fiziki olarak mümkün değil. İzleyicinin heykellerdeki ‘hareketi’, ‘dinamiği’ görecek, algılayacak, mesafesi dahi yok.
Su götürmez gerçek, eser seçimi ve yerleşimde de kendini göstermiş zaten. 50’nin üzerinde yapıt var oysa, Tony Cragg’in kariyerinin farklı dönemleri tanıtılmak istenmiş. 80’lerden bu yana kullandığı hemen hemen her türlü malzeme ve tekniği kullanarak ürettiği işleri var. Duchamp etkisindeki hazır nesneli işlerine örnek de var, “Erken Biçimler” serisi ya da ‘Akılcı Varlıklar’ dediği daha yeni işleri de... Ancak, her dönem/teknikten temsili bir eser seçilmişken; hiçbirinin pratiğindeki en etkileyici örnek olduğunu söyleyemem. ‘Kapıdan geçmesi fiziki olarak mümkün olan’ ya da ‘tavan yüksekliğini kurtaran’, ‘nispeten kolay taşınabilir’ eserler toplanıp yalnızca fiziki elverişlilikler dikkate alınarak yerleştirilmiş sanki... Cragg de durumun farkında. Yoğun ilgiden memnun, açılışın kendisiyle yapılıyor olmasından gururlu. Ancak “‘Limitli’ bir sergi oldu” diyor. Eserlerini İstanbul Modern’in gerçek mekânında sergilemeyi de iple çektiğini söylüyor.
Tony Cragg sergisi, geçici mekân için dikkat çekici bir başlangıç... Bir ‘Wow faktörü’ yarattığı kesin. Sergi konuşuldu, konuşuluyor, konuşulacak... Sosyal medyada bolca Tony Cragg resimleri dönüp dolaşacak... Ancak, ne olurdu biraz bekleseydik, İstanbul Modern’in Galataport’taki yeni binasına saklasaydık bu sergiyi? Renzo Piano’nun tasarladığı yeni bina, harika bir müze olacak eminim. Fazla iyimser bulmakla birlikte; 3 yıl içinde açılacağı söyleniyor. 3 değil, 5 yıl da beklerdik. Küratöryal pratikten nasibini alırdı sergi; hiç değilse hakkıyla tanırdı İstanbul’daki izleyici Tony Cragg’i..
Mevcut sanat ortamında “Buna da şükür” demekten başka bir şey düşmez elbet. Sanata duyarlılığı ve her türlü cömert desteğini esirgemeyen Ferko’ya ve İstanbul Modern’e teşekkürler... Olmasalar ne yapardık?
“İnsan Doğası” 11 Kasım’ a kadar İstanbul Modern’in süreli sergiler salonunda görülebilir. Açılış günü pek çok insan -1 katı kaçırmış... Özellikle -1 katındaki işleri görmenizi öneririm.
KAMUSAL SANATA ÖRNEK HEYKEL
Tony Cragg’in Türkiye’deki en büyük dış mekân heykeli “Must Be” şu an Levent’te Ferko Signature binasının girişinde. İstanbul’da kamusal sanatın öncü ve en başarılı örneklerinden biri diyebilirim. Zaten, oldukça kısa sürede binanın sembolü haline gelmiş durumda. Yolunuz düşerse mutlaka görün...