Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

1933’te her ikisi de 19 yaşında olan çizer Jerry Siegel ile Joe Shuster, bilinmeyen bir gezegenden gelip üstün güçleriyle dünyayı istila eden bir karakter yaratma peşine düştü.

Adına da ‘Süperman’ dediler.

Anlayacağınız, ‘Süperman’ ilk önce kötü karakterli biriydi.

Ne var ki bu karakteri yayımlayacak bir şirket bulamadılar.

Hangi kapıyı çalsalar, karakterinden dolayı projeye ‘Çöp’ muamelesi yapıldı.

'Süperman'in çizgi romanının en iyi saklanmış nadir kopyalarından biri 3 milyon 250 bin dolara satıldı.
'Süperman'in çizgi romanının en iyi saklanmış nadir kopyalarından biri 3 milyon 250 bin dolara satıldı.

Jerry Siegel ile Joe Shuster, yine de 'Süperman’den vazgeçmedi.

Onun yerine karakterini değiştirmeye karar verdiler.

1938’e kadar süren çalışmalarının sonucunda ‘Süperman’i yine bilinmeyen bir gezegenden dünyaya gelen birine dönüştürdüler.

Tek fark; dünyayı istilaya gelmemişti.

Tam aksine kötülerin kâbusu, iyilerin dostuydu.

 Jerry Siegel (1914 – 1996) - Joe Shuster (1914 – 1992)
Jerry Siegel (1914 – 1996) - Joe Shuster (1914 – 1992)

Görünümü insan gibi olmalı ama farklı da olmalıydı.

Önce kıyafetiyle…

İnsanlar gibi giyinemezdi, sıra dışı bir kıyafet giymeliydi.

O dönemin genel geçer modasına bakacak olursak en sıra dışı kıyafeti sirklerde güç gerektiren akrobatik gösterileri sunan akrobatlar giyiyordu.

En rahat şekilde hareket etmelerini sağlayan taytlardan esinlenerek ‘Süperman’in tek parçalık gardırobu hazırlandı.

Rengi de ABD’lileri gönülden yakalayan bir renk olmalıydı.

ABD bayrağındaki mavi ve kırmızı…

Göğsüne de ABD polis rozetinden esinlenerek ‘S’ harfli bir üçgen amblem yerleştirdiler.

Buyurun size günümüze kadar ulaşan bir ikon…

Haziran 1938'de ‘DC Comics #1’ adlı dergi, çizgi romanı yayınladığında ‘Süperman’, üstün güçlere sahipti sahip olmasına ama o kadar da değildi.

Çok güçlü ve hızlıydı. Çok yükseğe zıplayabiliyordu ama uçamıyordu.

Jerry Siegel ile Joe Shuster, baktı ki yolcu uçakları yaygınlaştı, sıradan insanlar bile araç aracılığıyla da olsa uçmaya başladı o zaman ‘Superman’e uçma özelliği de ekledi.

Sonraki zamanlarda da teknoloji ne kadar gelişirse ‘Süperman’in üstün güçleri artırıldı.

Tabii ki baştan beri erdemli olma özelliği hep vardı.

Aslında ‘Superman’, geldiği gezegen olan Kripton’da üstün güçlere sahip biri olarak doğmadı. Kriptonlular, insanların sahip olduğu kadar güce sahipti. Sadece teknolojileri bir hayli ileri seviyedeydi.

Doğum adı 'Kal-El' olan ‘Superman’, kırmızı bir güneşe sahip Kripton’un patlayıp yok olmasına az bir zaman kala, babası 'Jor-El' ile annesi 'Lara Lor Van' tarafından bir kapsülle dünyaya gönderildi.

‘Superman’, dünyanın sarı güneşinin etkisiyle üstün güçlere sahip oldu.

Kapsülü, Kansas'ta Smallville kasabası yakınlarına düşen 'Kal-El'i 'Martha Kent' ve 'Jonathan Kent' adındaki çiftçi çift buldu.

‘Clark’ adını verdikleri 'Kal-El’i kendi çocukları gibi yetiştirdiler. Üniversiteyi okumak için Metropolis kentine giden 'Clark Kent', üniversiteyi bitirince Daily Planet Gazetesi’nde çalışmaya başladı.

Hayatını normal zamanlarda muhabir ‘Clark Kent’, insanlığın gereksinimi olduğunda ise ‘Süperman’ olarak sürdürdü.

Tabii ki ‘Clark Kent’in aslında ‘Süperman’ olduğunu kimse bilmiyordu.

Christopher Reeve’in ‘Süperman’ filmlerinde ‘Lois Lane’i Margot Kidder canlandırdı. 'Süperman'a adını ‘Lois Lane’ verdi.
Christopher Reeve’in ‘Süperman’ filmlerinde ‘Lois Lane’i Margot Kidder canlandırdı. 'Süperman'a adını ‘Lois Lane’ verdi.

‘Süperman’in çizgi romanları o kadar ilgi görüyordu da filmi görmez miydi?

Yapımcı Sam Katzman da öyle düşündü.

II. Dünya Savaşı yeni bitmişti.

Savaş döneminin ızdıraplı günlerini unutmak için insanlar zafer sarhoşluğunun da etkisiyle kendilerini eğlenceye vurmuş, kültür - sanat etkinliklerine ilgi artmıştı.

ABD sinema ve müzik sektörünün üretim çılgınlığı yaşadığı yıllardı.

Bir ‘Süperman’ filmi, o çılgınlıktan payını pekâlâ alabilirdi.

‘Süperman’in ete - kemiğe bürünmesi 1948’de Superman’ ve devam filmi olan 1950 yapımı ‘Atom Man vs. Superman'de gerçekleşti.

‘Superman'i canlandıran ilk oyuncu Kirk Alyn oldu.

‘Süperman’ deyince Christopher Reeve’e özel bir bölüm açmak gerekiyor.

Zira sinemada küresel yaygınlığa ulaşan ilk ‘Süperman’ olmasının yanı sıra kanımca bu role en yakışan oyuncuydu.

İlk ‘Süperman’i başka oyuncu canlandırmış olsaydı ortaya nasıl bir sonuç çıkacağını bilemeyiz ama Christopher Reeve’in ‘Süperman’in sinema versiyonuna katkıları, küresel boyutta sevilmesindeki payı yadsınamaz.

O Christopher Reeve ki, beyazperdede defalarca dünyayı kurtardı ama kendini attan düşmekten kurtaramadı.

Yıllarca felçli bir hayat sürdü. Reeve’in attan düşerek felç kalması kaderin en garip cilvelerinden biri olarak zihinlerimize kazındı.

Bunu sadece ‘Süperman’i canlandırdığı için söylemiyorum. Christopher Reeve, özel hayatında da pek aktifti. Aralarında pek tehlikeli sporların da olduğu birçok etkinlikte bulunuyordu.

Tenis oynuyor, kayak yapıyor, yelken ve yat sporlarıyla uğraşıyordu.

Aynı zamanda bir pilottu.

İki kez tek başına Atlas Okyanus’unu geçmişti.

1985’e kadar at binmeyle hiç ilgisi yoktu.

Ta ki Süvâri yüzbaşısı ‘Kont Vronsky’ rolünü canlandırdığı ‘Anna Karenina’da ro alıncaya kadar…

Macaristan’da çekilen filmin atlı sahnelerinde Macar binicilik takımındaki sporculardan dersler alan Christopher Reeve için at binme bir tutku haline dönüştü.

Ülkesine döndükten sonra birkaç at satın alarak at binme tutkusunu daha da derinleştirdi.

Ne var ki atlara karşı alerjisi olduğu ortaya çıktı. Tutkusundan vazgeçmeyen Reeve, bu sorunun üstesinden antihistaminik ilâçlar kullanarak geldi.

Christopher Reeve, 1989’dan itibaren ise dresaj, kır koşusu ve atlamadan oluşan üç bölümlük ‘eventing’ adı verilen binicilik yarışmalarına katılmaya başladı.

Bu sporda da başarılıydı…

27 Mayıs 1995’te Virginia Culpeper’de katıldığı yarışmada dresaj bölümünü 27 kişi arasında 4’üncü olarak tamamladı.

Atlama bölümünde ise atı bir anda engelin önünde durdu.

Christopher Reeve, o anda kötü bir şekilde düşerek ağır bir şekilde yaralandı.

Boynundan aşağısı felçli şekilde tekerlekli sandalyeye, nefes alamadığı için de ömür boyu kullanmak zorunda olduğu bir makineye bağlı yaşamak zorunda kalan Reeve, 2004’te kaptığı enfeksiyon nedeniyle ilaç kullanmaya başladı. Ne var ki bağışıklık sistemi iyiden iyiye çökmüş olan Reeve, 10 Ekim 2004’te kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.

Christopher Reeve (1952 - 2004)
Christopher Reeve (1952 - 2004)

SUPERMAN'İN ÖZELLİKLERİ

• Havasız ortamda yaşayabilme

• Yaralanmamazlık

• Süper Zekâ

• Uçabilme

• X-ray görüşü

• Teleskobik görüş

• Mikroskobik görüş

• Isı saçan bakışlar

• Süper işitme

• Süper Ses

• Süper nefes ve soğutma

• Süper hipnotizma

• Dayanıklılık

• Süper Güç

• Solar enerji emme

Bu kadar üstün güçlere sahip olan ‘Süperman’in zayıf noktası ise doğduğu Kripton’un uzaya yayılan kriptonit taşlarıdır..

Kriptonit taşının Kripton’da normal bir taştan farkı yoktu ama dünyada ‘Süperman’in güçlerini emen, hatta onu öldüren bir yapıya dönüşür.

‘Süperman’, ne kadar güçlü olursa olsun düşmanları yok değildi. Başta ezeli ve ebedi düşmanı ‘General Zod’… ‘Süperman'in ırkından kriptonda generaldi. İki adamıyla birlikte asilik yaptığı gerekçesiyle patlamadan önce Kripton’dan sürgün edildi. Hapsedildikleri araç, ‘Süperman’den yıllar sonra dünyaya düştü. O ve adamları da ‘Süperman’ gibi dünyada üstün güçlere sahip oldu.

Bir diğer düşmanıysa dünyalı 'Lex Luthor'...

Dünyayı ele geçirme amacını ‘Süperman’ yüzünden bir türlü gerçekleştirememektedir. Zekâsı ve serveti ‘Süperman’e karşı en büyük silahıdır.

Christopher Reeve’in ‘Süperman’ filmlerinde 'Lex Luthor'u Gene Hackman canlandırdı.
Christopher Reeve’in ‘Süperman’ filmlerinde 'Lex Luthor'u Gene Hackman canlandırdı.

‘Süperman’ filmlerine dönecek olursak…

1948 ve 1950 yapımı iki ‘Süperman’ filmi, o dönemin kısıtlı teknik olanaklarıyla çekilmişti. Bu nedenle de izleyiciler üzerinde derin bir etki bırakamamıştı.

1970’lerde ise teknik olanaklar oldukça genişleyince Hollywood ‘Süperman’a bir kez daha göz kırptı.

Çekimlerine 1976’da başlanan ‘Süperman’, beyazperdeye dönemine göre astronomik bir bütçeyle yansıdı.

1978’de gösterime giren film, dönemine göre astronomik bir hasılat elde etti.

* Yapımcıların kazancı; hasılatın yarısı kadardır. Diğer yarısı, sinema salonu işletmecilerine aittir.

Öylesine ilgi gördü ki daha ilk filmde sinemanın ikonu haline dönüştü.

Birçok ülkede yerli ‘Süperman’ çekilerek izleyicilere sunuldu.

Hollywood’un teknik kapasitesinin yanına bile yaklaşılmamış olsa da yerli ‘Süperman’ler de çekilen ülkelerde hatırı sayılır gişeler elde etti.

Bizde o dönem ‘Süperman’ olan oyuncu doğal olarak Cüneyt Arkın’dı.

Türker İnanoğlu, Italo Martinenghi ve Aldo Sambrell’in yapımcısı olduğu Türk - İtalyan işbirliğiyle çekilen 1979 yapımı ‘Süpermenler’, İtalya’da gösterime ‘3 Supermen Contro il Padrino’ adıyla girdi.

‘Süpermenler’deki 3 Süperman’in misyonu,

Hollywood’un ‘Süperman’inden farklı değildi. Kötülere, kötülüklere karşı mücadele…

‘Süperman’, Hollywood’un küresel gücünü gözler önüne seren bir yapım olarak hayranlık uyandırmıştı.

‘Süpermenler’e de benzer bir misyon yüklendi.

TV’nin etkisiyle her iki ülkenin sinema sektörü bir hayli çöküş içindeydi.

Türk ve İtalyan yapımcılar, izleyicileri sinema salonlarına çekme adına ortak yapımlara para yatırmaya başlamıştı. ‘Süpermenler’ de bu anlayışın ürünü olarak her ülkenin izleyicilerine sunuldu.

Bu arada ilk Türk ‘Süperman’ filmi bilinenin aksine ‘Süpermenler’ değil, “Süpermen Fantoma’ya Karşı”dır.

Kayhan Arıkan, 1969’da Yaşar Güçlü, Fazlı Balkan ve Faruk Panter’in başrollerini paylaştığı “Süpermen Fantoma’ya Karşı”yı çekti.

Bu çok az bilinen film, gişede başarılı olamadı.

Hollywood’da ikinci ‘Süperman’ filmi, ilkiyle eş zamanlı olarak çekildi.

Bunun iki nedeni vardı.

Birincisi; yapımcı stüdyo göreceği ilgiden emindi.

İkincisi; zaten hazır olan teknik donanım rahatlıkla ikincisi için de kullanılabilirdi.

Böylelikle hem zamandan hem de paradan tasarruf edilebilirdi.

Ne var ki ne olduysa yapımcıları Ilya Salkind ile Pierre Spengler, devam filminin çekimlerini durdurma kararı aldı.

Üstelik yüzde 75’i tamamlanmıştı.

Bunun üzerine de yapımcılarla tartışan yönetmen Richard Donner kovuldu.

Yerine getirilen Richard Lester, geri kalan yüzde 25’i tamamlarken daha önce çekilen açılış ve final sahnelerini değiştirip yenilerini çekti.

Bütün bunların sonucunda ikincisinin gösterime girmesi hem uzun sürdü hem de ‘yama’ sahneler nedeniyle bir hayli eleştiri aldı.

Hal böyle olunca da izleyici kaybına uğrayarak ilkinin üçte biri kadar hasılat elde etti.

Buna rağmen üçüncü filmin çekimlerine geç kalınmadan başlandı.

Kadroya eklenen Richard Pryor’dan dolayı film komedi kimliği de kazandı.

Bu durum, hayranlarında hayal kırıklığı yarattı.

Zira ‘Süperman’ filmine belirgin bir komedi yakışmamıştı.

Teknik imkânların gelişmesiyle öncekilerden daha ucuza mâl olsa da yapımcıları serinin bu filminden para kazanamadı.

Az miktarda zarar ettiklerine şükrettiler.

Gelelim dördüncü filme…

Aslında gelmesek daha iyi olur ama…

‘Süperman’ serisinin hayal kırıklığı olan ‘Süperman IV’, konusu, yönetimi, efektleri ve oyunculuklarıyla tam bir hayal kırıklığı.

Gişede büyük oranda zarar eden film, sinema tarihinin ‘En Kötü’ filmleri listesine alındı.

Sonunun geldiği düşünülen ‘Süperman’ için yeni bir film düşünülmedi.

Ta ki 2006’ya kadar.

Gelişen sinema teknolojisi de büyük bir avantaj sağlayacaktı.

'Süperman Returns', aslında hiç de fena film değildi.

Hikâyenin akışı yerli yerindeydi. Görsel efektler de bir hayli başarılıydı.

Başta ‘Süperman’i canlandıran Brandon Routh ile ‘Lex Luthor’a hayat veren Kevin Spacey olmak üzere oyunculuklar da iyiydi.

Ne var ki yapımcıların zarar etmesine ramak kaldı.

Aslında olumlu eleştiriler almış, çok sayıda izleyiciyi sinema salonlarına çekmişti çekmesine ama maliyetinin fazla olması gişe başarısızlığına yol açtı.

Bunun üzerine de 2009’da gösterime çıkarılması planlanan diğer devam filmi rafa kaldırıldı.

Her ne kadar ilki hariç filmleri gişede başarılı olamasa da ikon olma tazeliğini her daim koruyan ‘Süperman’ için yapımcılar bir kez daha şansını deneme kararı aldı.

2013’te gösterime giren ‘Man of Steel’de yeni ‘Süperman’, Henry Cavill oldu.

Hikâyesi daha derinlikli olan ‘Man of Steel’, gerek oyuncu kadrosuyla gerekse görsel efektleriyle bir hayli göz doldurdu.

‘Man of Steel’ ile karakterde güncelleme yapıldı.

Christopher Reeve’in ‘Süperman’inde karakterin sempatik bir tavrı da vardı.

Brandon Routh’un ‘Süperman’inde da o sempatik tavrı zaman zaman gördük.

Ne var ki Henry Cavill’in ‘Süperman’inde o sempatik tavrın esamesi bile okunmadı. Cavill’in ‘Süperman’i evrenin dertlerini tek başına sırtına yüklenmiş bir haldeydi. Serinin en sert mizaçlı, en dertli ‘Süperman’ini canlandırdı.

İkinci filmden bu yana süren gişe başarısızlığına bu filmle son verildi. Bu seviyedeki bir film için fazla olmasa da kâr elde edildi.

Az da olsa kâr edilmesi elbette iştah kabarttı.

Aslında her şey para da değildi.

ABD’nin ikonu hayatta kalmayı, saygı görmeyi ziyadesiyle hak ediyordu.

Yanına bir de diğer ikonu ekleyince neler olurdu neler...

‘Batman V Süperman’…

‘Batman’, insanlık için tehlike arz ettiğine inandığı ‘Süperman’e karşı…

İşin ilginç yanı ‘Batman’in var olma nedeninin tamamen ‘Süperman’ olması.

‘Süperman’ olmasaydı, ‘Batman’ de olmayacaktı.

Şöyle;

1938'te ‘Superman'in başarısından sonra, National Publications'ın editörlerine daha fazla süper kahraman yaratma görevi verildi. Editörlerden Bob Kane’in çizdiği ‘Batman’ yayımlanmaya değer bulundu.

Hatta ‘Batman’ filmlerinin başlamasına vesile olan da ‘Süperman’in ta kendisidir.

Rekabetleri 1939’da başlayan ‘Süperman’ ile ‘Batman’, 2016’da bu kez aynı hikâyenin içinde rakip, hatta düşman oldu.
Rekabetleri 1939’da başlayan ‘Süperman’ ile ‘Batman’, 2016’da bu kez aynı hikâyenin içinde rakip, hatta düşman oldu.

Batman'in 1970'li yıllarda azalmaya başlayan popülerliğini canlandırmak için süper kahramanın maceraları, ‘Batman in Outer Space’ ile sinemaya taşınmaya karar verildi.

Film haklarını DC Comics'ten satın alan Benjamin Melniker ile Michael Uslan, hazırlıklara başladı. Uslan'ın dileği, Bob Kane ile Bill Finger'ın eserine sadık kalarak ciddi ve karanlık olan kesin bir uyarlama" yapmaktı. Ne var ki filmi çekecek stüdyo bulamadı.

Columbia Pictures ve United Artist filmi çekmeyi kabul etmedi. 1979’da yapımcılar Jon Peters ile Peter Guber, ‘Süperman’in gişe başarısından etkilenerek ‘Batman’ filmiyle ilgilenmeye başladı.

Universal Pictures'a gittiler ama elleri boş döndüler.

En sonunda ‘Süperman’in yapımcı stüdyosu Warner Bros. Pictures, filmi çekmeyi kabul etti. 1981’de yapılan anlaşmaya göre filmin bütçesi 15 milyon dolardı.

Ne var ki Warner Bros. Pictures, sonradan ‘Süperman’e bir rakip çıkarmanın iyi bir fikir olmadığını düşünerek ‘Batman’ filmini oyaladıkça oyaladı.

Ne zaman ki işler iyiye gitmemeye başladı, o zaman ‘Süperman’in yeni filmlerinin çekilmemesine karar verildi. ‘Batman’ ancak, ‘Süperman’ serisinin sona erdirilmesinden sonra, 1988’de çekildi.

Film, ‘Batman'in ‘Superman'i insanlık için bir tehlike olarak görmesi ve bunun sonucunda onu durdurmaya çalışmasını konu edindi.

‘Batman V Süpermen’ serinin gişede en çok para kazanan filmi oldu.

Hasılatı, serinin devam edilebileceğine yönelik umut verdi.

Ayrıca, bu filmden sonra 2017'de 'Superman', ABD Ulusal Film Arşivi tarafından koruma altına alındı.

Geçtiğimiz günlerde Yeni bir ‘Superman’ ortaya çıktı.

Gösterime 2025’te girecek olan ‘Superman: Legacy’ adındaki filmde ‘Superman’i 29 yaşındaki David Corenswet canlandıracak.

Haberi Görüntüle
Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ