Şenay Lambaoğlu: Duygularımı görücüye çıkardım
Yeni albümü 'Rüyalarıma Gir'i müzikseverlerle buluşturan Şenay Lambaoğlu, "Türkçe cazın kalıplarının dışına çıktım. Yalın bir çizgide ilerlediğim bu albümle, kendi duygularımdan oluşan şarkıları görücüye çıkardım" diyor
Şenay Lambaoğlu, HT Magazin'den Arif Hür'ün sorularını yanıtladı.
Ülkemizde caz ve alternatif müziğin temsilcilerinden Şenay Lambaoğlu, ‘Rüyalarıma Gir’ adını verdiği 4. stüdyo albümüyle hayranlarının karşısına çıktı.
Alternatif müzik yapan sanatçıların popüler müzik yapanların tahtını salladığını ifade eden ünlü müzisyenle yeni albümü üzerinden başlayan sohbetimiz, sokaktaki vatandaşların şarkıcılığa bakış açılarına kadar ulaştı...
Müziğe ilginiz kaç yaşında, nasıl başladı?
Henüz 4 yaşındayken ev ortamında tarağı elime alıp şarkılar mırıldanarak başladı. Başkaları tarafından beğenilme ve insanlara kendimi alkışlattırma isteğim çocukluk yıllarıma dayanıyor ama ailemi müzik konusunda ikna etmem zaman aldı.
‘SANAT HAK ETTİĞİ DEĞERİ GÖRMÜYOR’
Nasıl yani?
“Müziği hobi olarak yap, yoksa aç kalırsın” dediler. Gelinen noktada iyi ki onları dinlememişim. Tabii şöyle de bir gerçek var; müzisyenlik hâlâ bir meslek olarak görül müyor. Toplu taşımaya bindiğinde yanında oturan teyzeyle sohbete başlayıp müzisyen olduğunu söyledikten sonra “Yazık, Allah kurtarsın” yanıtıyla karşılaşabiliyorsun. Maalesef bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde sanat hak ettiği değeri görmediği için halkta da karşılık bulamayabiliyor.
‘Rüyalarıma Gir’in nasıl bir hikâyesi var?
Kimi şarkının hikâyesi yıllar öncesine kimisininki de yakın bir zamana dayanıyor. Bu albümde yer alan 9 şarkıyı da bir arayış içerisindeyken yazdım. Tüm şarkılarımın ruhunu insanlara kolayca aktarabilmek için yalın bir çizgide ilerledim. Yalın bir şey yapmak daha zordur. Şarkılarda yer alan her cümlenin dinleyenlerde nasıl bir etki yaratacağını ölçüp biçtik. Son dönemde cover şarkılara ağırlık verdiğim için dinleyicilerimin benden kendi sözlerimi ve bestelerimi duymak istediğini biliyordum. İşte bu noktada kendi ürettiğim işler üzerine yol almayı doğru buldum. ‘Rüyalarıma Gir’de Türkçe cazın kalıplarının dışına çıktım. Kendi duygularımdan oluşan şarkıları görücüye çıkardığım için hem heyecanlı hem de tedirgindim. Ancak kısa sürede aldığım olumlu geri dönüşler beni cesaretlendirdi. Popüler müziklere göz kırpan, onlarla barışık bir albüm yaptım.
Alternatif müziğe hizmet etmek nasıl bir duygu?
Müzik endüstrisine baktığımız zaman bir ticari beklenti üzerine yapılan müzikler var, bir de sadece üretmek adına yapılan müzikler. Alternatif müzik çoğu zaman negatif algılanıyor hatta pop müziğin yancısı olarak nitelendiriliyor. Ama öyle değil, sadece var olana, popüler müziğe alternatifiz. Alternatif müziğin, sistemin dayatmış olduğu güzellik, beğeni ve estetik kaygısından uzakta olması içimi tarifsiz bir hazla kaplıyor. İnsanların acısına dokunarak tribünlere oynarsak arabesk müzikten bir farkımız kalmaz. İnsanları dans ettirerek olaylar karşısında farkındalık yaratabilmek çok daha kıymetli.
‘TOPLUMCA RÜYALARA DALMAYI SEVİYORUZ’
‘Her Ne Varsa’ adlı şarkınızdaki, “Bir rüyadan uyandım. Biraz da geç kaldım farkındayım. Çok şey kaçırdım kalbim başka konuşuyordu” sözleri yaşarken uyuyakalan insanlara mesaj niteliğinde sanki...
Öyle gibi. Toplumun ve sistemin bizlere karşı dayatmış olduğu bir rüya âlemi var. Bir de iç benliğimizde saklı olan rüya âlemi var. İnsanlığın kendi özünde unuttuğu hayallere dalması gerekiyor. Tüketim toplumunun bir parçası olmaktan kendimizi ne kadar çok sıyırırsak o kadar iyidir çünkü. Unutulmamalı ki hepimiz iç benliğimizden samimi bir şekilde umut ettiğimiz ölçüde yaşarız.
Rüyalardan uyanmak zor olsa gerek...
Biz toplum olarak rüyalara dalmayı seviyoruz. Uyanmak daha zor, getirileri var çünkü. Mesela aşk da bir anlamda rüyadır. Yarattığımız rüya âleminin içinde aşkın büyüsü bittiğinde gerçeklerle yüzleşiyorsunuz.
‘Biriktirdiğimiz hikâyeler azaldı’
Aşk demişken, duygularımız da ilerleyen teknolojiyle birlikte yerini çıkar ilişkilerine bırakmış gibi duruyor. Siz ne dersiniz?
Her şeyden önce dokunma refleksimizi kaybettik. Dokunmadan, bir şeylerin kokusunu almadan ve tatmadan sanal dünyanın içerisinde yaşıyoruz. Kimse artık çok sevdiği bir şarkıcının albümünü veya çok sevdiği bir yazarın kitabını alabilmek için Beyoğlu’na gitmiyor. Çünkü o kitap veya CD kredi kartıyla eve kadar geliyor. Böyle olduğu için hayatımızda biriktirdiğimiz hikâyeler de azaldı. Emek harcamadığımız için bir şarkıdan veya bir kitaptan kolaylıkla vazgeçebiliyoruz.
‘Gülümseyen insanlar görmek istiyorum’
Son dönemde insanlığa baktığınızda ne görüyorsunuz?
Hayat şartları insanları biraz sertleştirdi. İhtiyaçlar piramidini göz önüne getirdiğimizde insanların sanatı ve müziği düşünecek hali pek yok. Temel ihtiyaçlarını karşılayamayan insanların kalkıp bir albüm satın almasını beklemek kolay değil. Dünya üzerinde bir kriz ve tıkanmışlık var. Bunu yalnızca eğitimle aşabiliriz. Eğlencesini yitiren bir toplum olduk. Çevremde gülümseyen insanlar görmek istiyorum artık.