Ramo'nun 'Yavuz Bey'i Yiğit Özşener 'Gümüş Yılı'nı kutluyor
Yiğit Özşener, kariyerinin 'Gümüş Yılı'nı 'Ramo' ile kutluyor. Özşener, Habertürk'e verdiği röportajda 25 yılda mesleği adına edindiği en önemli öğretinin ne olduğu konusunda "Mesleğinize olan tutkunuzu ve saygınızı kaybetmediğiniz sürece, zaman - hep değilse de sıklıkla – hak edilmemiş payeleri geri almayı da, hak edilmiş ama verilmemiş olanları vermeyi de biliyor" derken dizide canlandırdığı 'Yavuz Bey'i "İktidarın nişanı ve giysisine ihtiyaç duymuyor. Gerektiğinde, küstahlaşmadan ve olayları bayağılaştırmadan, dalgasını da geçiyor. Görünür olmanın baştan çıkarıcılığına kapılmaması gerektiğini bilecek kadar hayat tecrübesi var. Yeri ve zamanı geldiğinde, gözünü budaktan sakınmayan bir adam olduğunu gördük, görmeye devam edeceğiz" yorumunu yaptı
Yiğit Özşener...
SHOW TV'nin fenomen dizisi 'Ramo'da, kendi ifadesiyle amacına ulaşmak için ne yapacağı belli olmayan gizemli bir karakter olsa da, asla sahtekar olmayan 'Yavuz Bey'i canlandırıyor.
Kariyerinin 'Gümüş Yılı'nı 'Ramo' ile kutlayan Yiğit Özşener, 25 yılda edindiği en önemli öğretinin ne olduğu konusunda şunları söyledi; "Mesleğinize olan tutkunuzu ve saygınızı kaybetmediğiniz sürece, zaman - hep değilse de sıklıkla – hak edilmemiş payeleri geri almayı da, hak edilmiş ama verilmemiş olanları vermeyi de biliyor."
Yapımcılığını BKM'nin, yönetmenliğini M. Çağatay Tosun'un, senaristliğini Toprak Karaoğlu, Seda Karaoğlu ile Birol Tezcan'ın üstlendiği Murat Yıldırım'ın 'Ramo' karakterine hayat verdiği 'Ramo'da Esra Bilgiç, Olgun Şimşek, İlker Aksum, Yiğit Özşener, İdil Fırat, Devrim Özkan, Mustafa Yıldıran, Pelin Körmükçü, Hakan Gerçek, Bora Cengiz, Efsane Odağ ile Sacide Taşaner gibi oyuncular yer alıyor. Her cuma günü saat 20'de SHOW TV ekranlarına yansıyan 'Ramo'nun bu haftaki bölümünde de gelişen olaylar yine nefesleri kesecek.
'Ramo'da rol almayı istemesinin ana nedenlerinden birini "Kadın, çocuk ve hayvanlara yönelik doğrudan fiziki şiddet içeren sahnelerde rol verilmeyeceğini taahhüt etmelerini istedim. BKM'nin bu talebimi hiç sorgulamadan kabul etmesi, projede yer almayı çok daha fazla istememi sağladı" sözleriyle dile getiren Yiğit Özşener, Habertürk'ten Mehmet Çalışkan'ın sorularını cevapladı.
'Yavuz Bey' karakteri teklif edildiğinde dizinin ve karakterin hangi özellikleri sizi 'Ramo'da rol almaya yönlendirdi?
İzleyici, kahramanların yaşam öykülerini, verdikleri mücadeleyi bilmek istiyor, bundan hoşlanıyor. Bunu çok iyi biliyorum. Kahramanlık hikâyelerinin insanların iç dünyasını genişleten ve güçlendiren etkisini de görmezlikten gelmiyorum elbette. Ancak gerçek ve günlük hayatta, olayların akışını değiştirenler çoğunlukla görünenin arkasına saklanmış kişilerdir. Bu gerçekçiliği seviyorum. Pelerini değil, yetkinlikleri olan karakterler daha çok ilgimi çekiyor. Çünkü izleyicinin bu karakterlerle bağ kurmasını sağlayacak insani özelliklerini ortaya çıkarmak çok keyifli. 'Yavuz Bey', amacına ulaşmak için ne yapacağı belli olmayan gizemli bir karakter olsa da, asla sahtekar değil. Ne iyi biri gibi görünmeye çalışıyor, ne de kötülükten keyif alıyor. Oyunun çapını inkar etmiyor, sadece oyunu kurallarına göre oynuyor. Ve tüm bunları yapmasının altında, ona çok derin acılar yaşatmış bir kaybın intikamını alma dürtüsü var. Bu da onu çok insani bir hale büründürüyor. Senaryo gereği hikâye illegal işlerin döndüğü bir ortamda geçiyor olsa da, şiddeti asla meşrulaştırmak istemiyorum. Özellikle şiddetin bu kadar arttığı bir dönemde, bu rolü kabul ederken, sözleşmeme eklenmesini talep ettiğim tek bir madde oldu. Kadın, çocuk ve hayvanlara yönelik doğrudan fiziki şiddet içeren sahnelerde rol verilmeyeceğini taahhüt etmelerini istedim. BKM'nin bu talebimi hiç sorgulamadan kabul etmesi, projede yer almayı çok daha fazla istememi sağladı. Senaristlerimizin de 'Sibel', 'Fidan' gibi güçlü kadın karakterler ile bir denge sağlamak için uğraşmasını çok takdir ediyorum.
Sizce dizinin ve 'Yavuz Bey'in izleyicide bıraktığı etkinin zeminini hangi özellikleri oluşturuyor? 'Yavuz Bey'in en çok hangi özelliklerini yorumlamaktan daha çok keyif alıyorsunuz?
"Yerli yerinde delirmek en büyük bilgeliktir"... 'Yavuz Bey'in alameti farikası bu. En çok keyif aldığım yanı da bu. Donukluğunun altında derinliği olan ancak ne yaptığı sonradan anlaşılanlardan. Olayların içine gizleniyor, taraflar arasında ortama uygun görünüp göze çarpmadan faal olmayı başarıyor. Gösterişli bir saatin içindeki yalın bir saat makinesi gibi. Gücü elinde tuttuğunun bilinmesini istemiyor. Başkalarını siper alarak bütün ipleri elinde tutmayı beceriyor. İktidarın nişanı ve giysisine ihtiyaç duymuyor. Gerektiğinde, küstahlaşmadan ve olayları bayağılaştırmadan, dalgasını da geçiyor. Görünür olmanın baştan çıkarıcılığına kapılmaması gerektiğini bilecek kadar hayat tecrübesi var. Yeri ve zamanı geldiğinde, gözünü budaktan sakınmayan bir adam olduğunu gördük, görmeye devam edeceğiz. Ama şimdilik uzaktan seyrediyor, bekliyor. Çünkü tutkularının, ihtiraslarının, acılarının güdüsünde olan kişiler birbirini yok ettikten sonra, sıranın sabırla bekleyenlere geleceğini biliyor. Yaşadığı trajik olayların nedeni, hırslı ve acımasız olanlar değil, bilge kıldığı insanlardan. İç dünyasında iyiliğin, adaletin, merhametin yaşadığına kuşku yok. Yaşıyor değil de, katılaşmış demek daha doğru. Gücünü bu katılığından alıyor. Ne de olsa içinde bulunduğu dünyada hayatta kalabilmesi bunu gerektiriyor. Kendini hiçbir zaman bütünüyle ortaya koymayan, karmaşık ve gizemli bir yaradılışı var. İzleyiciyi sadece sahnedekiyle yetinmeyip kulis aralarına da bakmaya iten bir karakter.
Her karakterin, oyuncuya bir katkısı - öğretisi olacağını düşünüyorum. Aynı görüşte misiniz? Bu bağlamda 'Yavuz Bey'in size bulunduğu kazanımlar neler olmuştur?
Oyuncu, canlandırdığı karakteri bedeninde misafir edebilmek için kendini tamamen soyutlar. Oyuncu hem kukladır, hem de kukla oynatıcısıdır. Sanılanın aksine herhangi bir bağ kurmaz, rolü ona herhangi bir katkı ya da öğreti sağlamaz. Yani bugüne kadar canlandırdığım karakterlerden olmadığı gibi, 'Yavuz Bey'den de bir kazanımım olmadı, olmayacak. Ancak senaryodan şöyle bir kazanımım olduğunu söyleyebilirim. İhtiraslı kişilere; iyiler ve kötüler ayrımı yapmaksızın eşit mesafeden bakabildiğinizde, ahlak ve ahlaksızlık arasındaki ayrımı daha net yapabiliyorsunuz.
Kariyerinizin 'Gümüş Yılı'nda olmanız vesilesiyle geriye dönüp baktığınızda bugüne kadar mesleğinizle ilgili hedefe varış noktasında en önemli unsur ne olmuştur? Ve en çok neyi / neleri ıskaladığınızı düşünüyorsunuz?
Hedefe varış noktasından ele almak fazla iddialı bir yaklaşım olur. Kendi yolumda ilerleyebilmemi neyin sağladığını söyleyebilirim belki. Cesaret olabilir. Sadece mesleki anlamda değil, insanın varoluşunu olanaklı kılmak için cesaret gerekli. Bu, insanla doğanın geriye kalan kısmı arasındaki en belirgin fark. Bir fidanın ağaç olması kendiliğindendir. Oysa bir insanın -tümüyle - insan olabilmesi sadece kendi kararlarına ve kendini bu kararlara bağlayışına dayanır. Diğer bir deyişle, verdiğimiz kararlar yığınından ibaretiz aslında. Her kararımız bir vazgeçiş olduğuna göre, karar vermek -az ya da çok ama hep- cesaret gerektiriyor. Yalnız kendimi doğru ifade etmek adına; cesareti hırs, inat, inanç, adanmışlık, gözü peklik, tuttuğunu koparmak gibi şiddetli bir kavram olarak algılamıyorum ben. Kaygı, korku, şüphe ve umutsuzluğa rağmen, kendin gibi kalarak kendi yolunda ilerleyebilme yetisi, iradesi olarak tanımlıyorum. Geriye dönüp baktığımda da, bu yetimi kaybetmemiş olmamın; kestirme yollara sapmadan, dayatılanlara ve vasatlığa boyun eğmeden, ahlaksal çöküntünün altında kalmadan mesleğimde ilerleyebilmemi sağladığını görüyorum. Iskaladığım şeyler olduğunu da düşünmüyorum açıkçası. Çünkü bu güne kadar önceliğim; istemediğim herhangi bir şeyi yapmak zorunda kalmamaktı. Bundan sonra ise, istediğim şeyleri yapmayı önceliklendireceğim. Dediğim gibi, her karar bir miktar cesaret istiyor.
Şu ana kadar mesleğiniz adına edindiğiniz en önemli öğreti nedir?
Mesleğinize olan tutkunuzu ve saygınızı kaybetmediğiniz sürece, zaman - hep değilse de sıklıkla – hak edilmemiş payeleri geri almayı da, hak edilmiş ama verilmemiş olanları vermeyi de biliyor. O nedenle, bu mesleğe heves eden gençlere tavsiyem; aynı anda oldukça fazla sayıda insanın istediği bir şeyi elde etmeye çalıştıklarını ve kestirme yolların sonunun düşündükleri kadar güzel bir yere çıkmadığını bilmeleri. Aradıkları cevap zamanla geliyor; eğer o zamanı geçirmeye ve bedelini ödemeye gerçekten gönüllülerse.
Pandeminin size edindirdiği en önemli öğreti ne oldu?
'Çok uzak bize ne!' dedirtecek mesafede olan bir olumsuzluğun, ne kadar kısa sürede kapımızın önüne geldiğini, hatta hiç görünmeden evimizin içine girebildiğini anlamış olduk. Pandeminin, sadece sağlık sistemlerindeki değil, toplumsal sorunları da açığa çıkardığını düşünüyorum. Birbirine bağlı alanların bir bütün olarak düşünülmesinin, sosyal güvence sağlayan, ayrımcılıkları sona erdiren ve çevreye karşı duyarlı, sürdürülebilir sistemler kurulmasının önemini ve aciliyetini gösterdi.