Nihal Bengisu Karaca ve Mehmet Akif Ersoy Mursi'nin ölümünü yazdı
Habertürk yazarları Nihal Bengisu Karaca ve Mehmet Akif Ersoy, Mısır'ın demokratik yollarla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi için yazdı. Karaca yazısında "Doğru dürüst sahne alma, modern dünyayı sınama ve hem ona hem kendisine katkı sunma şansı bulamadan boğulan bir fikrin sahibiydi Mursi" dedi. Mehmet Akif Ersoy da "Mısır'daki insan hakları ihlalleri her geçen gün artarken, Mursi'nin ölümüne dair şüpheler de haklı olarak devam edecek. Üstelik ülkenin hapishane koşulları ve uygulamaları konusundaki sicili, soru işaretlerini daha da besliyor" ifadelerini kullandı
NİHAL BENGİSU KARACA
MURSİ'Yİ ÖLÜME GÖTÜREN FİKİR
Doğru dürüst sahne alma, modern dünyayı sınama ve hem ona hem kendisine katkı sunma şansı bulamadan boğulan bir fikrin sahibiydi Mursi.
Ölüme kadar götürdü onu.
Arkadaşımın bolca sövdüğü ama asıl olarak takipçilerinin çapsızlığına, açgözlülüğüne ve yarattıkları hayal kırıklığınaöfkelendiği fikirdi bu.
"Allah’tan başkasına tapmayız" idi bu fikrin özü.
“Ve yaratılmış olanlar arasındaki hukuku ve adaleti sağlamak görevimizdir. Bu zorunluluğu sadece kendimize değil, kendimizin çok üzerinde olan bir varlığa borçluyuz”du fikrin özü.
Demokrasi ile meczedilmiş İslamcılık’tı.
Ve o fikrin mindere çıkmasına da, mahkemede savunulmasına da izin vermediler.
Her tür şiddetten uzak duracağız diyorlardı, Rabia meydanında öldürüldüler. Darbeden sonra tutuklananlar sözde yargılamalar sonrasında idam edildi. Şiddetin her türüne maruz kaldılar.
Her tür şiddetten uzak duracağız diyorlardı, şiddetin her türüne bulaşan IŞİD’ten kısa oldu ömürleri.
MEHMET AKİF ERSOY
MURSİ ÖLDÜ MÜ, ÖLDÜRÜLDÜ MÜ?
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Mursi’nin ölümünden sonra, gerekli sağlık şartlarının sağlanmadığı gerekçesiyle sorumluluğu Mısır yönetimine yükledi.
Müslüman Kardeşler Teşkilatı ise, Mursi’nin hapishane koşullarına işaret ederek, ölüme kasten terk edildiğini savundu.
İhvan yaptığı yazılı açıklamayla BM’ye, Mısır hapishanelerindeki yavaş ölümlere karşı Mısır yönetimine baskı yapması için çağrıda bulundu.
Görüştüğüm kaynaklar arasında, Mursi’nin kasten öldürüldüğüne dair güçlü şüpheler olduğunu söyleyenler de oldu. Hatta Mursi’nin “derhal defnedilmesi” yönündeki başsavcılık kararını buna bağlayanlar vardı.
Bir kaynağım, Muhammed Mursi’nin “Yaser Arafat’ın öldürülmesine benzer yollarla öldürülmüş olabileceğini ve ailesinin hemen gömülmesine kesin bir şekilde karşı çıkması gerektiğini” söyledi.
Ancak Mısır makamlarının Mursi’nin ölümüyle ilgili herhangi bir soruşturmaya izin vermeyeceği aşikâr. Zira apar topar gömülmesi de bunu gösteriyor.
Arap basınındaki bazı haberlere göre, Mursi mahkeme önündeki son konuşmasında, hapishanedeki kötü koşullardan ve kendisine yönelik olumsuz uygulamalardan bahsediyor. El Cezire televizyonu Mursi’nin iki ay önce mahkemede “hayatını tehdit eden tehlikelerden” söz ettiğini duyurdu.
Mısır’daki insan hakları ihlalleri her geçen gün artarken, Mursi’nin ölümüne dair şüpheler de haklı olarak devam edecek. Üstelik ülkenin hapishane koşulları ve uygulamaları konusundaki sicili, soru işaretlerini daha da besliyor.
Mursi’nin idamla yargılanırken mahkemedeki ölümü, ABD ve Batı’nın “Arap Baharı” diye isimlendirdiği ve her gün dünyaya “demokrasi” hikâyeleri anlattığı bir dünyada “uluslararası hukuk” diye bir şey olmadığını gösterdi bir kez daha!
Demokrasinin kendi işlerine geldiğinde “elzem” ; çıkarlarını tehdit ettiğinde ise “gereksiz” olduğunu kanıtladı.