Karanlığın ağı
Savaşçı, karanlığın kötülüğünü yaymak için görünmez bir ağ kullandığını bilir. Bu ağ havada serbestçe uçuşan her türlü bilgiyi yakalar ve bunları birer entrikaya dönüştürür
Işığın Savaşçısı uyanır ve şöyle düşünür
“Pencereden giren ve beni kaldıran bu ışık konusunda ne yapacağımı hiç bilmiyorum.” Ama güneş ışığı onun ne düşündüğüne aldırmaksızın içeri dolmaktadır.
Savaşçı bu sefer yüksek sesle şöyle söyler: “Değişiklikler yapılmalı ama yapacakmış gibi hissetmiyorum. Hayatı olduğu gibi yaşamaya çok alıştım.”
Işık içeride olduğu gibi kalır çünkü “yapacakmış gibi hissetmek” çok muallakta bir sözdür.
Sonra yavaş yavaş savaşçının gözleri ve kalbi ışığa alışır. Ve zaman geçtikçe artık ondan rahatsızlık duymamaya başlar.
Artık savaşçı uzun bir uyku uyumaktadır. Uyanmasının uzun zaman alması normal olmuştur.
Işığı takip etmek için karar almak
Işığın Savaşçısı ışığı takip etmenin daha iyi olduğuna inanmaya başlamıştır. İhanet etmiş, yalan söylemiş, doğru yoldan sapmış ve karanlıkla flört etmiştir. Sanki bunların hiçbiri olmamış gibi her şey yolunda gitmektedir. Ama sonunda izlediği bu yolu değiştirmek ister.
Bu kararı aldığında çevresinden dört farklı yorum duyar: “Sen hep yanlış şeyler yaptın. Değişmek için çok yaşlısın. Sen iyi biri değilsin. Bunu hak etmiyorsun.”
Sonra başını kaldırıp gökyüzüne bakar ve bir ses duyar: “Evet sevgili dostum, hayatta herkes hatalar yapmıştır. Sen affedildin ama bu affedilme duygusunu sana ben veremem. Bunu yapmak sana kalmış.”
Gerçek savaşçı affedilmeyi kabul eder ve değişim için harekete geçer.
Bir yanlış adım daha
Hiçbir şey bir gecede değişmez, bu yüzden savaşçı da bir yanlış adım daha atabilir ve o zaman kendini tekrar dipsiz bir kuyuda gibi hisseder. Hayaletler onu rahat bırakmaz, yalnızlık ise işkence çektirir. Artık davranışlarının çok daha fazla farkında olduğundan bunun bir daha olmayacağını düşünmüştür ama işte yine olmuştur.
Karanlığa gömülmüş bir halde tekrar efendisine başvurur:
“Efendim, bir kez daha dipsiz bir kuyuya düştüm. İçinde bulunduğum sular derin ve karanlık.”
“Bir şeyi asla unutma” der efendisi, “Kuyuya düşünce boğulunmaz, suyun altında kalınca boğulunur.”
Ve böylece savaşçı kalan bütün gücünü içinde bulunduğu durumdan çıkmak için kullanır.
Ateşkesin anlamını anlamak
Işığın Savaşçısı hep aynı savaşı verip durmaz. Eğer bir süre sonra savaş olumlu ya da olumsuz, hiç bir sonuç vermiyorsa düşmanla karşılıklı oturup bir ateşkes yapmanın gerekli olduğunu hisseder.
Her ikisi de kılıç sanatını fazlasıyla konuşturmuştur ve bu durumda bir anlaşmaya varmak gerekir. Bu davranış korkakça değil onurludur. Bu, güçlerin dengelenmesi ve de stratejinin değiştirilmesidir.
Barış planı yapıldıktan sonra savaşçılar evlerine döner. Kimseye bir şey kanıtlamak zorunda değildirler. Adil bir savaş vermiş ve inançlarını korumuşlardır. Her ikisi de kendinden az da olsa bir özveride bulunmuştur ama sonuçta uzlaşma sanatını öğrenmişlerdir.
Yorumlarda dikkatli olmak
Savaşçı, karanlığın kötülüğünü yaymak için görünmez bir ağ kullandığını bilir. Bu ağ havada serbestçe uçuşan her türlü bilgiyi yakalar ve bunları birer entrikaya dönüştürür. Biri hakkında söylenen her şey sonunda o kişinin düşmanlarının kulağına gider; üstelik de üzerine bir doz nefret ve kin eklenerek.
İşte bu yüzden savaşçı, kardeşinin davranışları hakkında konuşurken sanki o da orada yanındaymış ve söylediklerini dinliyormuş gibi konuşur. Bu şekilde savaşçı sağduyu ve onur sanatını öğrenir.
Pencereden giren ışığa her adımda daha çok yaklaşan savaşçı artık tüm ruhunu aydınlatmayı başarmıştır.
(Çeviren: Mine Akverdi Denktaş)