Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya İsrail-Vatikan ilişkilerinin arka planı | Dış Haberler

        İsrail devletinin kuruluşuna dair idealler 1800'lü yılların sonunda başladı. Tarihi Filistin topraklarında ve özellikle Kudüs'te bir Yahudi devleti kurmak isteyen Yahudi aristokratlar, Avrupa'da "diplomasi" çalışmalarına başladı. Başvurulan merkezlerden biri de Vatikan oldu. Ancak dönemin Papa'sı Yahudi aristokratları reddederek böyle bir devletin kuruluşuna destek vermeyeceklerini belirtti. Kezâ tarihi Filistin topraklarında Hristiyanlık için kutsal birçok yapı bulunuyor. Daha da önemlisi Hz. İsa'nın bu topraklarda (Beytüllahim) doğduğu biliniyor.

        1917 yılında yayımlanan ve Yahudilerin Filistin'e dönüşünü mümkün kılan ünlü Balfour Deklerasyonu da Vatikan tarafından tasvip edilmedi ve reddedildi. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Kudüs'ün ve kutsal beldelerin ne olacağı konusuna ilişkin, Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan Filistin Paylaşım Planı'na göre Kudüs ve çevre ayrı bir yapı (Corpus Separatum) olarak belirlendi ve Birleşmiş Milletler tarafından farklı bir statüye sahip oldu. Bu statü, Vatikan için de olumlu bir durum olarak görüldü. Ancak 1948 yılında İsrail'in kurulmasının ardından yaşanan Arap-İsrail Savaşı nedeniyle bu plan uygulamaya geçirilemedi.

        REKLAM

        Vatikan daha sonra kutsal mekanların uluslararası bir statüye sahip olması için birçok girişimde bulunsa da hiçbirinde başarılı olamadı. Vatikan aynı zamanda İsrail'i de jure (hukuki olarak) uzun yıllar boyunca tanımadı.

        Ancak 1965 yılında ilişkiler biraz da olsa yumuşamaya başladı. Vatikan, Yahudilerin kutsal kitabı göre özel bir halk olduğunu ve bütün yahudilerin İsa Mesih'in ölümünden sorumlu tutulamayacağına dair "Nostra Aetate" isimli belgeyi yayımladı.

        Yayımlanan bu belgeyle İsrail-Vatikan ilişkileri yumuşasa da Vatikan İsrail'i de jure (hukuki olarak) tanımamaya devam etti.

        Gerçek yumuşama ise 1980'den sonra Papa John Paul II tarafından gerçekleştirildi. Gençliğinde birçok Yahudi arkadaşa sahip olan Papa, Yahudilerle daha rahat empati kurabildiğini söylüyor ve Yahudilerin de bütün ırklar gibi bir devlete sahip olması gerektiğini belirtiyordu. 1993 yılına geldiğinde ise Vatikan ile İsrail devletleri birbirlerini de jure (hukuki olarak) tanımaya karar verdi. İsrail ise buna karşılık olarak Kudüs'te bulunan tarihi Katolik kiliselerinin ve din adamlarının kısmi özerkliğini kabul etti.

        Vatikan, İsrail'i resmî olarak tanımasına rağmen Kudüs'te bulunan kutsal mekânların durumu konusunda daimâ endişe hâlinde oldu. Hristiyanlara ait bazı kutsal mekânların İsrail-Filistin çatışmaları sırasında zarar gördüğü de biliniyor.

        Son gelinen noktada ise İsrail'in, Gazze ve Kudüs çevresindeki faaliyetlerinden endişe duyan Vatikan'ın İsrail ile ilişkilerinde gerginlik yeniden arttı. İspanya, Brezilya, İrlanda ve birçok Güney Amerika ülkesi gibi nüfusunun çoğu Katolik olan devletler de zaman zaman İsrail'e karşı söylemlerinde tonlarını yükseltiyor.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa