Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Edebiyat Her şeye rağmen gülmenin kitabı: Mizahın felsefesi ile tanışmaya hazır mısınız?

        Günümüz dünyasında gülümsemenin veya kahkaha atmanın varoluşsal bir direnç olduğunu biliyor muydunuz? Yves Bossart'ın kaleme aldığı "Her Şeye Rağmen Gülmek: Mizahın Felsefesi Üzerine" adlı kitabı, mizahın hayatımızdaki yerini ve önemini derinlemesine sorguluyor. Mizahın sadece bir eğlence aracı olmadığını, aynı zamanda zorluklarla başa çıkmanın bir yönetimi olduğunu gözler önüne seriyor. Bossart, okuyucuyu mizahın felsefi derinliğine davet ederek gülmenin sadece bir tepki değil, aynı zamanda ‘özgür düşüncenin’ gelişimi için vazgeçilmez bir ön koşul olduğunu söylüyor. Mizah ile felsefenin ortak noktaları olduğunu vurguluyor. Çünkü her ikisini de “dünyaya ve kendimize belli bir mesafeden bakabilme çabası” olarak tanımlıyor.

        “Komiklik, şaka ve espri, çoğu zaman ölçüyü kaçırmanın oyuncu halleridir. Sağlıklı zihin ve terbiyenin kuralları bir anlığına rafa kaldırılır ki bu rahatlatıcı ve özgürleştiricidir.”

        Kitap, günlük hayatın karmaşasında mizahın gücünü keşfetmek isteyen herkes için vazgeçilmez bir rehber niteliğinde. Bossart’ın dili akıcı ve sade. Yazar sorgulayıcı ve eleştirel anlatımıyla bizleri sadece düşündürmekle kalmıyor, varoluşsal sorgulamalara da zorluyor. Karamsarlığın gölgesinde bile gülmenin ve gülümsemenin gücünü hatırlatıyor.

        MİZAH NEYE YARAR?

        Bossart, mizahın “ne” olduğundan çok “neye yaradığına” ve “işlevine” odaklanıyor. “Gülmenin bana zor zamanlarda, çaresizlik anlarında, gerginlikten korktuğumda ya da omuzlarıma fazla yük bindiği zamanlarda hep yardımı dokunmuştur. Mizahı bir savunma tepkisi olarak tanımlamak mümkündür ve hem içinde yaşadığımız dünyayla hem de kendimizle aramıza mesafe koymamızı sağlar.” diyor Bossart: “Adeta burnumuzun ucuna bir ayna dayar, tüm çelişkileri görünür kılar, sadece bastırılmış olanı değil, akla gelmeyen bağlantıları ve ilişkileri de gün yüzüne çıkarır.”

        “Mizah bir ruh hali değildir, dünya görüşüdür.” diyor Filozof Ludwig Wittgenstein… Kitap, mizahın insanların dünyayı algılama biçimlerini nasıl değiştirebileceğine ve insanın hayatındaki yerine farklı filozofların görüşleri üzerinden tartışmaya açıyor.

        Umberto Eco "Gülün Adı" adlı romanında gülmeyi “korkuyu yok etme sanatı” olarak tanımlıyor. Yazar bu tanımdan hareketle: “Mizah korku salıcıların gözlerine sokulmuş bir dikendir. Biri gülebiliyorsa korkmuyor demektir.” diyor.

        Dolayısıyla mizah korkusuzluğun yolunda özgür fikirler üretmek için yaratıcı bir faaliyet olarak karşımıza çıkıyor. Bossart, filozof Nietzsche’nin gülmeyi “Geçici bir korku halinden kısa süreli bir taşkınlığa geçiş” olarak tanımlamasından hareketle de şu örneği veriyor: “Ce-ce oynanan küçük bebeklerin yaptığı gibi: Biri bebeğin yüzünü bir örtüyle kapatır ve akabinde örtüyü kaldırır. Bebeğin dünyasının kısa süreliğine kararıp ve sonra tekrar aydınlanması onu güldürür. Belki de bu, mizahla ilgili en eski sahnelerden biridir. Bir insanın yaşamında karşılaştığı ilk şakadır belki de… Yönünü kaybetmek tanışıklığa dönüşür, korku ise rahatlama hissine.”

        BİR ŞEYLERİ NEDEN KOMİK BULURUZ?

        Hayatta birçok şeyi komik buluruz; kırılan ufak potları, ironiyi, anlamsızlıkları, palyaçoları, ölçüsüz karşılaştırmaları… Kitapta tüm bu durumlara yönelik ‘neden’ sorusu soruluyor ve filozofların görüşlerine başvuruluyor. Örneğin gülme eylemini Antik Yunan Filozofu Platon ve İngiliz filozof Thomas Hobbes “başkalarının üzüntüsüne sevinme” ve “üstünlük hissi” gibi kuramlar üzerinden açıklıyor.

        Platon’un düşüncesinde vücut bulan “başkalarının üzüntüsüne sevinme” kuramında "gülme" edimi, zayıf bir öz denetimin işareti. Hatta “ideal devlet" düzeninde devletin koruyucuları gülerken tasvir edilmemeli. Hobbes’un teorisinde ise “gülmek”, başkalarının hataları karşısında aniden kendini gösteren “üstünlük duygusu”dur. Onların aksine filozof Aristoteles’e göre gülmek, başkalarının üzüntüsüne sevinme hali değil, can yakmayan ve yıkıma sebebiyet vermeyen bir edim.

        Bossart, filozoflardan Kant ve Schopenhauer’in görüşlerine de yer veriyor. Bizi kahkahaya sevk eden nedir? sorusuna Kant: “Gülmek gergin bir bekleyişin aniden hiçliğe dönüşmesiyle ortaya çıkan bir duygudur.” yanıtını veriyor. Schopenhauer ise mizahı “aklın zorbalığına” karşı bir direniş olarak görüyor.

        Kitapta “mizahın” ve “gülmenin” üzerine en kapsamlı kuramlar geliştiren Freud ve Bergson da yer alır. Bergson’a göre gülmenin en büyük düşmanı duygulardır. Nefret, kızgınlık veya acıma duygularının etkisinde gülemeyiz. Bizi güldüren gerçek sebep “mekanik katılık”tır. Ona göre suratımızı ekşitmemiz ve bunu devamlı yapmamız içinde bulundurduğu katılıktan dolayı komiktir.

        Bossart, Freud'un görüşlerine de atıfta bulunuyor. Çünkü bu görüşler insanın iç dünyası ve sosyal ilişkilerinde mizahın rolünü keşfetmeye yardımcı oluyor. Freud’a göre mizah “biriktirilmiş duyguların dışa vurumu”, “bir meydan okuma” ve “haz ilkesinin zaferi”dir.

        Kitap, bahsettiğim düşünürlerin görüşlerini detaylı ele alırken birçok düşünür ve edebiyatçının da görüşlerine yer veriyor.

        KİTABIN KAPAĞINDAKİ RESİM NE ANLATIYOR?

        Kitabın kapağını incelediğinizde Adorno’nun “Sadece abartılan gerçektir” sözü akla geliyor.

        Kapağın genel tasarımı ilgi çekici ve düşündürücü. Kedi, renkli ve canlı, kuş ise basit bir çizimle tasvir edilmiş. Burada anlatılmak istenen mizahın farklı yönleri ve karmaşıklığının simgelenmesi. O esrarengiz kedinin kuşa bakarken gülümsemesi absürt bir motif. Genel olarak çizim, mizahın ve felsefenin iç içe geçtiği ve "her şeye rağmen gülmenin" temasını yansıtırken Bossart'ın bize anlatmak istediğini özetliyor gibi.

        MİZAHIN ETİĞİ

        Bossart, bu bölümde mizahın çift yönlü yapısına dikkat çekiyor. Mizahın pozitif ve negatif yönlerini ele alıyor. Mizah bir direnç gösterme ve birleştirici bir güç olduğu kadar aynı zamanda dışlayıcı ve ötekileştirici ögeleri de içinde barındırabiliyor.

        “Her kim hiciv adı altında başkalarına iftira atıyor ya da onları aşağılamaya yelteniyorsa, yasaların hükmedeceği cezayı da hesaba katması gerekir. Öncelikle hicvin kişisel bir saldırı aracına dönüştürülmemesi gerekir. Sözlerin de her zaman eylem olduğu unutulmamalıdır ve tam da bu nedenle diğer insanların onurunu kırmaktan imtina etmek gerekir.” diyor Bossart…

        ÖNERİLEN VİDEO
        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa