Çanlar İstanbul’un minik futbolcuları için çalıyor!
Bir zamanlar Türk sporunun lokomotif şehri olan İstanbul'da futbola erişim giderek düşüyor. Türkiye'de ilk futbol maçının oynandığı bu kentte nizami boyuttaki futbol saha sayısı bir zamanlar 200'ün üzerindeyken şu anda 80'e gerilemiş durumda, 22 bin çocuğa sadece bir saha düşüyor. Süper Lig'de sekiz takımı bulunan İstanbul, A Milli Takım'a giderek daha az futbolcu veriyor. İstanbul'un kaybolan futbol sahalarıyla birlikte Türk futbolunun uluslararası rekabette başarı seviyesi de giderek azalıyor. Yok olan futbol sahalarının bugüne etkisi ve bizi gelecekte nelerin beklediğini mercek altına aldık ve şu sorunun yanıtını aradık: İstanbul, kendi gencine alan veriyor mu?
Almanya'da doğan bir Türk genciyseniz, Süper Lig'de oynama ihtimaliniz, İstanbul'da doğan bir gençten altı kat daha fazla. Spor Toto Süper Lig'de Dünya Kupası nedeniyle verilen araya kadar olan süreçte, Türkiye Milli Takımı formasını giyebilecek olan 213 futbolcu lig maçlarında oynadı. Bu oyuncuların 29'u Almanya'da doğarken 30'u ise İstanbul'da dünyaya geldi. Yani yaklaşık 2,5 milyon Türk'ün yaşadığı Almanya, 15 milyonu aşan nüfusa sahip İstanbul'la neredeyse aynı sayıda oyuncuyu Süper Lig'e gönderdi.
1923'ten 2020'ye kadar neredeyse diğer 80 ilin toplamından daha fazla milli futbolcu yetiştiren İstanbul artık futbol oynayamıyor. Türkiye'ye futbolun geldiği ilk şehir olan ve sporun, özellikle de futbolun lokomotifi İstanbul'un bugün Türkiye'nin en üst düzey futbol liginde sekiz takımı bulunuyor. Nüfus olarak çoğu Avrupa ülkesini geride bırakan İstanbul'da amatör futbola açık nizami boyuttaki futbol saha sayısı 80-85 ile sınırlı. Türk futbol ekonomisini çekip çeviren bu şehrin sokaklarında, mahallelerinde artık futbol oynanamıyor.
Türkiye'nin katılım gösterdiği ilk Dünya Kupası olan 1954 Dünya Kupası'na giden Milli Takım'da 11 İstanbul doğumlu futbolcu vardı. 2002 Dünya Kupası'nda üçüncü olan A Milli Futbol Takımı'na Türkiye'de doğup büyüyen 19 futbolcu giderken bunların yedisi İstanbul'da dünyaya gelmiş ve yetişmişti. EURO 2020'ye giden A Milli Takım'ın kadrosunda ise bu sayı ikiye düştü. Önceden ezici çoğunluğu bulunan İstanbul, katıldığımız son majör turnuvaya giden kadroya verilen oyuncu sayısı bakımında Antalya, İzmir, Kocaeli ve Trabzon'la eşit hale gelirken dört oyuncu veren Bursa'nın gerisinde kaldı.
Uzmanlara göre bir iş kolunda profesyonelleşmek için o konu üzerinde 10 bin saat boyunca pratik yapmak gerekiyor. Konu futbol olduğunda ise oyun oynama yaşı 2-6 yaş aralığına kadar inmiş durumda. Yine uzmanlara göre profesyonel futbolcular arasında elit kategorisine ulaşmanız için ise 15 yıldan daha fazla bir süre futbol oynamanız gerekiyor. Türkiye'nin rekabet ettiği Avrupa ülkelerinde futbola erişim, Türkiye'nin çok daha öncesine dayanıyor. Portekiz ve Slovakya'da regüle edilmiş en düşük yaş grubu 6 iken Hırvatistan ile Sırbistan gibi ekol sayılabilecek ülkelerde bu yaş 8. Ülkemizde regüle edilmiş en düşük yaş grubu ise 11.
Diğer bir deyişle Portekiz'de doğan bir çocuk, Türkiye'deki yaşıtına göre futbola beş yıl daha erken başlıyor ve haftada kabaca 5 ila 8 saat arasında daha fazla pratik yapma şansı buluyor. Uzmanlar bu sürelerin ilerleyen yıllardaki rekabet açısından belirleyici dönem olduğunu vurguluyor. İstanbul'da ise pandemide U11 Ligi, saha sayısının yetersiz kalması nedeniyle oynatılamamıştı.
İstanbul'da 0-19 yaş aralığında 2 milyon 266 bin erkek çocuk bulunuyor. Amatör futbola açık olan nizami boyuttaki futbol saha sayısı ise 80-85 ile sınırlı. Yani bir saha başına düşen çocuk sayısı 22 bini aşıyor. Dünyanın en çok futbolcu ihraç eden ülkelerinden biri olan Sırbistan'a bakalım. 350 bin nüfuslu Novi Sad kentinin futbol kulübü olan Vojvodina, beş nizami sahalı tesise sahip. Partizan-Teleoptik Spor Merkezi ise 100 bin metrekarelik bir alanda kurulmuş durumda. Yedisi gece antrenman yapmaya elverişli, ikisi ise son teknolojiye sahip olmak üzere toplamda dokuz adet nizami boyutta saha bulunuyor. Sırbistan'ın Portekiz'i yenerek 2022 Dünya Kupası biletini getirdiği maçta süre alan 14 futbolcunun 7'si bu tesisten çıktı.
1982'de 200'ün üzerinde aşkın futbol sahası olan İstanbul'da bu sayı 2002'de ise 114'e düştü. Salih Demirci'nin "İstanbul'da futbolun mekansal tarihi: Mesireden halı sahaya şehirde futbolun mekanı" adlı yüksek lisans tezine göre 2019'da İstanbul'un belli bir sınırı içindeki futbol saha sayısı 59'a gerilemiş durumda. İstanbul'un Fatih ilçesindeki 48 adet futbol kulübü, iki adet sahayı paylaşmak zorunda. Fatih'in Süper Lig'deki temsilcisi olan Fatih Karagümrük'ün ise antrenman tesisleri yok, Süper Lig maçlarını ise kendi stadında oynayamıyor.
Sahalarının azalması ve çocukların futbol oynayacak alanları bulamaması, oyuncu yetişmesini engeller. Ne kadar çok alan, o kadar çok futbolla ilgilenen insan demek. Ne kadar çok futbolla ilgilenen genç demek o kadar fazla futbolcu çıkması demek. Çok basit bir döngü. MEHMET HACIOĞLU
Futbol İstanbul'un mesire alanları ve gayrimüslimlerin bulunduğu bölgelerle hayatımıza girerken müslüman ahalinin iştiraki sonrasında İstanbul'un fiili işgaliyle şehrin tamamına yayılıyor. Futbol araştırmacısı ve profesyoneli olan Salih Demirci'nin aktardığına göre 1947'den sonra kırsaldan kente göçün artışıyla birlikte şehrin nüfusu da yükselirken bununla paralel olarak şehrin sınırları da genişliyor ve yeni yerleşim bölgeleriyle futbol kendine yeni alanlar buluyor.
1966'dan sonra İstanbul'da yeni bir göç dalgası ve 1970'ten sonra köprünün dahil olmasıyla birlikte yeni mekansal büyüme, şehirde futbol patlamasına neden oluyor. 1970'lerin sonu ve 1980'lerin başında hemen hemen her mahallede futbol oynayan bu çocuklar, 1990'lardan itibaren Türk futbolunun başarılı yıllarının da temelini atıyor. "1970'li 80'li yıllarda yaşadığımız şey herkesin futbola erişebilmesi" diyor Demirci ve Türkiye'nin 5-15 yaş arası futbol pratiğinde rakiplerinden artık geri kaldığını vurgulayarak. "Bugün bir duvar karşısında her gün top oynarsanız bu, bir süre sonra melekeye dönüşecektir. Bu kas hafızası, koordinasyonun en kolay oluşma yaşı 5-15 yaş arası. Daha önce olursa daha da iyi, Avrupa'da daha da alt yaşlara düşüyoruz"
Demirci, son yıllarda hakim olan "Türkiye yurt dışına futbolcu gönderiyor" düşüncesine ise "Türkiye olarak 22 oyuncu ihraç etmiştik, bu sayı 35 olabilir 50 olabilir önemli değil çünkü Nijerya'nın sadece Türkiye'ye yolladığı futbolcu sayısı, Türkiye'nin tüm dünyaya yolladığından fazla. Demek ki bu antrenör eğitimiyle, kulüplerde yapılan şeylerle alakalı değil" diyerek karşı çıkıyor. 10 bin saat kuralını hatırlatan Demirci, antrenörlük yaptığı yıllarda şu anda altı-yedi yaşlarındaki çocuklarda koordinasyon problemleriyle karşılaştığını vurguluyor: "Çocuklar tek ayak üzerinde duramıyorlar. Koordinasyonları bu kadar zayıf. Bu çocuklar alt gelir grubunda, birçok şeye erişimi olmayan insanlar da değil."
1984'te aşağı yukarı 6-7 milyon nüfusa 205 saha varken bugün yaklaşık 20 milyon nüfusa 80 tane amatör oyun alanı var. Bu ortamda tabii ki bir şey yeşermiyor. SALİH DEMİRCİ
Şu anda U15 Milli Takımı'nın başında bulunan Mehmet Hacıoğlu da futbola erken başlama konusunda Demirci'ye katılıyor. Futbol endüstrisinin geliştiği ülkelerde futbola başlama yaşının beşlere kadar indiğini hatırlatan Hacıoğlu, "5 yaşında başlayan bir çocuk 15 yaşına geldiği zaman o mesleğin fundamentali dediğimiz temel becerilere hakim oluyor. Ondan sonra profesyonel hayatındaki her şey, onun üstüne artı getiriyor" diyor.
"İstanbul'a 13-14 yaşında geldim" diyor Bulgaristan'dan göç eden bir ailenin çocuğu olan Hacıoğlu. "Ortaokulda eve döndüğümüzde her çocuk çantasını mutlaka bir kenara atıp arsalarda, semt sahalarında, toprak olan o boş arazilerde futbol oynama imkanı buluyordu. Böyle olunca futbola heves eden isteyen büyük bir kitle oluyordu. Günümüzde böyle imkanlar kalmadı. Daha çok futbolcu yetişiyordu o zaman. "
İstanbul'da bugün futbol oynamak isteyen bir çocuğun okuldan çıkış saati, antrenman yapacağı tesise ulaşması ve beslenme süresi göz önüne alındığında şartların çocuklar için epey zorlayıcı olduğu ortada. Spora erişimin bir devlet projesi olması gerektiğini belirten Hacıoğlu, "Sadece futbol değil, her branşa erişim kolaylaştırılmalı" diyor. "Bir çocuğun anne babasıyla sokağa çıktığında parkta gördüğü iki kalenin mevcudiyeti, o çocukların futbola yönelmesi için çok önemli faktörler. Mesafe, ulaşım imkanları, beslenebilme imkanları olarak özellikle küçük yaş grubu çocuklarının, okuldan gelip yeterince beslenip derslerini çalışıp tekrar spora gidebilmeleri veyahut sporu yapıp ondan sonra bu zinciri sağlamaları neredeyse imkansız"
İngiltere'de 10-15 yaş aralığındaki 600 çocuk arasında yapılan araştırmaya göre yeşil alanlara daha fazla erişebilen çocukların IQ'larında ortalama 2,6 puanlık yükseliş oluyor. İngiltere, 2021'deki açıklamaya göre Futbol Federasyonu ve Premier Lig'in yerel partnerleriyle yaptığı anlaşma çerçevesinde ülkedeki 5 bin mevcut çim futbol sahasına ek 185 saha yapılması için 50 milyon sterlin kaynak aktarmıştı. Londra'da ise saha sayısının 1.500'e gerilemesi sonrasında düğmeye basılarak yeni spor alanları için harekete geçilmişti.
İstanbul'da 1947 ve 2019 arasında yok olan sahaların yerinde bugün itibarıyla 61 konut, 35 okul, 18 park, 16 otopark, 15 alışveriş merkezi ya da rezidans, beş hastane, dört kamu binası, üç sanayi tesisi var. Yola ve ulaşım araçlarına dönüşenlerle birlikte toplamda 211 yapı bulunuyor. Peki futbol alanları bir şehir için bu kadar kolay vazgeçilebilir alanlar mı? "Spor dediğimiz şey komple bir kent problemidir. Sağlığınızı, mutluluğunuzu, yaşam kalitesini etkiler ve çok önemlidir" diyor içerik üreticisi, mimar ve ajans direktörü olan Koray Gök. "Herkesin spor yapabilmesi, kent planlamacısının sorumluluğundadır biraz da çünkü alanı o sağlamazsa diğer paydaşlar güdük kalır. Profesyonel sporcu yetiştirmek de kent planlayıcısının sorumluluğundadır ama orada Aile Bakanlığı da Eğitim Bakanlığı da Çalışma Bakanlığı da için içine girer. Kent planlayıcısı orada da yerel yönetimler ve bakanlıklarla durur"
Solda Londra'daki futbol alanları sağda ise İstanbul'da bir futbol sahasının görseli bulunuyor.
Futbolu istemeye istemeye hayatımızdan çıkarmışlar. Hasta ölmüş ama bu sorun yokmuş gibi davrandığımız bir kabul üzerinden değil de umut üzerinden yola çıkmamızda fayda var. İyi profesyonel yetiştirmek için çocuklara spor yaptırmak zorundayız. KORAY GÖK
2002-2018 arasındaki Dünya Kupaları’na toplamda 3 bin 840 futbolcu ve antrenör giderken en çok katılım Fransa ile Brezilya’dan gerçekleşiyor. Fransa’nın başkenti Paris 60 futbolcu ile en çok oyuncu gönderen şehir olurken Paris’i 50 futbolcu ile Buenos Aires izliyor. Bu şehirlerin hala futbolcu üretebiliyor olması bize ne anlatıyor?
"Bu şehirlerin tamamının farklı dezavantajları var ama ortak tek avantajları var: Gen havuzu çok geniş kentler" diyor Gök. "Bu şehirler ya başkent ya ticaret merkezleri ya da ikisi birden, çok göç alan sadece başka ülkelerden değil, kentler arasında da göç alan, metropolleşmiş yerler. Dolayısıyla burada melez gen çok. Melez gen demek, genetik anomali demek. Genetik anomali demek elit sporcu demek. Senin benim koştuğumda yorulduğum, nabzımın 300 attığı yerde nabzı 100 atan adam Zidane oluyor. O biraz da anne babadan kaynaklanıyor, genetik olarak geçiyor. Bu şehirlerde o gen havuzu kullanılıyor. Almanya'da, İngiltere'de de böyle. Elit sporcuların çoğunluğu bu kentlerden. O nedenle şunu eleyelim: Bizim kocaman bir ülkemiz ve nüfusumuz var, İstanbul parayı sağlasın başka şehirlere sporcu havzası kuralım. Hayır, kaynak burada madeni başka yere kuruyoruz. Yapmayalım bunu"
Yapılan çalışmalara göre Türkiye'de doğan bir futbolcu adayı, 17 yaşına gelene kadar İngiltere'deki rakibinden bin 740 saat, Fransa'daki rakibinden bin 532 saat, İspanya ve Almanya'daki rakiplerinden 700 saat daha az süre antrenman yapıyor. TÜFAR'ın araştırmasına göre U12 yaş grubunda faal oynayan bir İspanyol çocuk, Türkiye'de oynayan çocuğa göre bir yılda en az 17 resmi maç fazla yapıyor. Avrupa ile Türkiye arasında bu denli bir uçurum varken İstanbul'daki çocuklarla olan makas daha da açılacağa benziyor.
Emre Belözoğlu, Zeytinburnu'nda, Arda Turan ise Bayrampaşa'da amatör düzeyde futbol oynarken keşfedildi. Bugün onların top oynadıkları mesire alanları artık ya yok ya da sokaklar, futbol oynamaya elverişsiz. Bakırköy'de Ali Gültiken'in futbol oynadığı Zuhuratbaba'daki futbol sahasının yerinde alışveriş merkezi var. Hasbelkader çeşitli engelleri aşıp profesyonel futbol kulüplerinin altyapısına erişim sağlayabilmiş çocuklar ise diğer bariyerlerle karşılaşıyor. Günün sonunda akıllara tek soru geliyor: Bu şehir kendi gencini ne kadar seviyor?