Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem 3. Sayfa Yenidoğan Çetesi davası: Kaya bebeği bisküvi kutusunda verdiler | SON DAKİKA | Son dakika haberleri

        İstanbul'da, yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın yargılandığı dava üçüncü gününde devam ediyor.

        SANIKLAR SAVUNMA YAPTI

        DHA'da yer alan habere göre duruşma, Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle konferans salonunda görülüyor. Saat 10.30'da başlayan duruşmada Fırat Sarı ve İlker Gönenin de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 20 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Duruşma tutuklu sanık hemşire Cansu Akyıldırım'ın savunmasıyla başladı.

        "MADDİ BİR KAZANCIM YOK"

        Tutuklu sanık hemşire Cansu Akyıldırım, "2012 ile 2019 yılları arasında farklı hastanelerde görev yaptım. 2019-2022 yılları arasında ise Reyap Hastanesi’nde çalıştım. Ancak, iddianamede Çorlu Reyap’ta çalıştığım belirtilmiş, bu doğru değil ben İstanbul Reyap’ta çalıştım. 2023 yılında Özel TRG Hastanesi’nde hasta bakım müdürü olarak çalışmaya başladım. Maaşlı çalışan biriyim, ailemden maddi destek alıyorum. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum.

        "ÖRGÜT OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM"

        Örgüt ya da çete olduğunu düşünmüyorum. İddianamede geçen işletme dediğimiz şey, Medicence başlığı altında bir işletmedir. Birkaç hastane bu kapsamda yer alıyordu. TRG ve Birinci Hastaneleri Medicence’de alım yapıyordu; Reyap ise bu kapsama dahil değildi. Hastane danışmanlığı ise hasta danışmanlığı aldığımız bir danışmanlık" dedi.

        "BEBEK BİZE GELDİĞİNDE MOSMORDU"

        Akyıldırım, göbeği yanlış delinen bebek için, "Böyle bir konuşmadan bilgim yok, hastayı da hatırlamıyorum. Ancak o bebek, yabancı uyruklu bir bebek olabilir. O bebek farklı bir bebek, onun göbeğini ben açtım, Dursun Bey açmadı. Hangi bebek olduğunu ismi geçmediği için bilmiyorum; ama o bebeğin göbeğini ben açtım. TRG’de doğdu. Bebek odasından bize geldiğinde mosmordu. Onu kapıya en yakın olan kısma aldım ve o sırada Dursun Bey’i aradım ancak ulaşamadım. Sonra İlker Bey’i aradım, Dursun Bey’e ulaşacağını söyledi. 3-5 dakika sonra Dursun Bey alana geldi. Bebeği makineye bağladık ve çocuğun akciğer filmi istendi. Bu süreçte bebeğin kalbi durdu, müdahale ettik ama geri döndüremedik. Dursun Bey, bebeğin akciğer filmine baktı ve diyafram hernisi teşhisi koydu.

        Bebeğe 45 dakika boyunca müdahale ettik. İlker Bey de benden akciğer filminin resmini istedi. Ben de ona videoyu gönderdim. O dönem gönüllü gittim hastaneye, Birinci Hastanesi’ndeydim. Fırat Sarı, TRG’ye yardıma gitmemi söyledi. Basamak belirleme, epikriz yazma yetkim yok, epikrizler bana yazılarak geliyordu, ben de word şeklinde İlker beye atıyordum sonra bilgisayara işliyordum. Ben yazan kısımda değilim, yazılan ve atılanı işleyen kısımdayım. Benim birebir değiştirme yetkim yok" dedi.

        "FIRAT SARI İLE GÖNÜL İLİŞKİM VARDI"

        Akyıldırım, "2023 sonlarına doğru, sabah Fırat Sarı beni aradı. Hasan Basri’nin beni işe bırakacağını söyledi. Sonra üçümüz oturduk. Daha sonra Fırat Sarı, 'Yaptın mı gerçekten?' dedi. Sonra Hasan Basri ve Hakan Doğukan Taşçı’nın ilaçları sattıklarını söyledi. Ben bunu gözümle görmedim. Mahkeme başkanının 'Sümeyye Nur Arslan, 'Sende var mı örnek diye soruyor. Sen de, '3. basamak, hiçbiri doğru değil, o adamın yanına gidemem hatta ben bu epikrizlerin hiçbirini savunamam' demişsin cümlelerine cevap veren Akyıldırım, "Denetim dosyasıyla alakalı gördüğüm eksiklikleri Fırat Bey ile paylaştım. Bu epikrizleri nasıl savunayım dediğimde, gördüğüm eksiklikler bunlardı.

        Sisteme kopyala yapıştır işlemleri yapıyordum. 2019’dan beri tanıyorum. Reyap’ta beraber çalıştık. 2021-2023 yılları arasında ilişkim vardı. Dosya, medya tarafından çok dallanıp budaklandı. Hakkımda çok yanlış ithamlarda bulunuldu. Ben bu zamana kadar maaşlı çalışan biriydim, herhangi bir maddi çıkar elde etmedim. Böyle bir örgütün var olduğunu düşünmüyorum, varsa da ben üyesi değilim. 7 aydır tutukluyum" diye konuştu.

        "ÖLÜYOR MU NE YAPIYORSA YAPSIN DEMİŞSİN"

        Savunma yapmak için sanık Çağla Durmuş, sanık sandalyesine geldi.

        Mahkeme Başkanı, hemşire Çağla Durmuş’a sordu:

        Hakim: Savunmanı yapacak mısın?

        Çağla Durmuş: "Yapacağım efendim. Herhangi bir örgüte üye değilim, ortada örgüt var mı bilmiyorum. Böyle bir şey olduğunu düşünmüyorum. 13 yıldır hiçbir hatayı ihmal etmedim. Suçlamaları kabul etmiyorum, dolandırıcılığı da kabul etmiyorum. Hastane maaşıyla geçinen bir insanım, bir sürü borcum var. Dolandırmış olsam çok daha fazlası olurdu."

        Hakim: Ölüme ilişkin ne diyeceksin?

        Çağla Durmuş: Kabul etmiyorum.

        Kolluk ifadenin 43. sayfasında İlker Gönen ile bir konuşman var. 'Artık bıraktım, ölüyor mu ne yapıyorsa' demişsin. Ne diyorsun?

        Çağla Durmuş: Hastayı ihmal edecek şekilde bırakmak değil, serzenişte bulunuyorum.

        Hakim: Malzemesizlikten gerginim demişsin.

        Çağla Durmuş: Malzeme temini konusunda sıkıntı yaşıyorduk.

        KARAKOÇ BEBEĞİN ÖLÜMÜ

        İddianameye göre, Yalova’dan Bağcılar’a sevk edilen Sibel Karakoç’un bebeği Havvanur, yoğun bakımda solunum yoluna gıda kaçması sonucu hayatını kaybetti. Hemşire Çağla Durmuş’a soruldu:

        Hakim: Karakoç bebek kötüleştiğinde ne yaptınız?

        Çağla Durmuş: Karakoç bebek kötüleştiğinde hemşire beni çağırdı. Entübe ettik. Hastanın müdahalesine başlıyoruz, bu sırada İlker Gönen ve Dursun Bey’e haber veriyoruz. Dursun Bey damar yolu da açıyor ama hasta dönmedi. Aileye bilgi verildi. Aile zaten il dışındaydı. Epikriz raporunu Mehmet yazdı.

        Mahkeme Başkanı: Mehmet nerede çalışıyordu?

        Çağla Durmuş: TRG Hospital.

        Mahkeme Başkanı: Doktor olarak kim vardı?

        Çağla Durmuş: Dursun Bey vardı ama o an lavaboda mıydı bilmiyorum.

        "FIRAT, 'HASTAYI ENTÜBE GÖSTER' DERDİ'

        Mahkeme Başkanı: Fırat Bey, hastalarda dosyada değişiklik yapmanızı istermiş. Nasıl bir değişiklik?

        Çağla Durmuş: Şöyle yani, Fırat Sarı 'hastayı entübe göster' derdi.

        Mahkeme Başkanı: Olması gereken ne?

        Çağla Durmuş: Hasta neyse onu göstermek.

        Mahkeme Başkanı: Burada Fırat Sarı’nın amacı neydi?

        Çağla Durmuş: Daha fazla kazanç.

        "BÜTÜN BEBEKLERİ SÖKÜP ÖLDÜRECEĞİZ HOCAM"

        Sanık Çağla Durmuş'un çapraz sorgusuna geçildi.

        Mahkeme Başkanı: Biz, “Bütün bebekleri söküp öldüreceğiz hocam” diyorsun. Ne diyorsun?

        Sanık: Hastane enfeksiyonu vardı. O konuşmam benim serzenişimdi. Hekimler ne söylediyse onu uyguladım.

        Üye Hakim: Karakoç bebeği kim takip edecekti?

        Sanık: Dursun Bey.

        Üye Hakim: Bebek hayatını kaybettiğinde neden doktor İlker ile konuşuyorsun ve epikriz raporunu neden o yazıyor?

        Sanık: Dursun Bey’in bilgisi vardı. O daha bilgili.

        Üye Hakim: İlker’in haberi olmadan epikriz düzenleyemiyor musun?

        Sanık: Düzenliyoruz.

        Hakim: Bu aileler iyi sabrediyor.

        Sanık: Dursun Bey çok tıbbi terim kullanıyordu. Aileler şikâyet ediyordu. O yüzden serzenişim oldu.

        Duruşma Savcısı: Bakanlık, “Bebeğe vitamin verilmemiş, bu bebek neden beslenmedi?” diyor.

        Sanık: Beslenmesi yapıldı.

        Savcı: Bu rapor doğru değil mi?

        Sanık: Beslenme yapıldı.

        Savcı: Kim besledi? Sen mi?

        Sanık: Ben değilim. Bebek beslemesi yapmıyorum. Kim beslediğini bilmiyorum.

        Savcı: Bebek zamanını geçirmiş, kusmuş ve bu yüzden hayatını kaybetmiş.

        Sanık: Ben hemşirenin bakımını yaptığını biliyorum ama gözümle görmedim.

        Savcı: Senin açından sorayım. Orada göz gezdirmiyor musun?

        Sanık: Göz gezdiriyorum ama bilgisayardaydım.

        Savcı: Orada olanlardan hastane sahibi ve başhekim haberdar mıydı? Mesela Karakoç bebeğin öldüğü dönemlerde?

        Sanık: Malzeme eksikliğinden haberdar olduklarını biliyorum. Başhemşirenin her şeyden haberi vardı. Basamak değişikliğinden haberi var mı bilmiyorum. Başhekim ve hastane sahipleriyle ilgili bilgim yok.

        Mahkeme Başkanı: Dursun Eryılmaz’ın kaşesini kullanmışsın.

        Sanık: Kaşesini kullanmadım, imzasını atmadım.

        "TUTUKLU SANIKLAR SERBEST BIRAKILSIN"

        Sanık Avukatı: Sağlık Bakanlığı müfettiş incelemesi ile ilgili yargılama yapılması doğru değil. Sadece bir bebekle ilgili otopsi yapılmış. Bu nedenle, diğer bebeklerle ilgili de otopsi yapılmalı ve sanıklar ancak bu şekilde suçlanmalıdır. Okuyucu bebek de bu kapsamdadır. Bu nedenle yargılamaya devam edilemez; ek bir iddianame düzenlenmelidir. İdari ast-üst ilişkisi ile örgüt kısmı karıştırılmamalıdır. Burada dolandırıcılık ile ilgili beyanlar var ancak SGK tarafından zarara dair henüz net bir tespit yapılmamıştır. Bu yüzden tutuklanmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.

        SALONDA TANSİYON YÜKSELDİ

        Salonda tansiyon yükseldi. Davayı izleyen bir avukat, sanık Dursun Eryılmaz’a “Benim de bebeğimi öldürdün, yargılanacaksın” dedi. Sanığın avukatı cevap verdi “Neden bu zamana kadar sustun” dedi. Mahkeme başkanı salonunun boşaltılmasına karar verdi.

        Duruşmaya verilen aranın ardından, sanık hemşire Damla Atak'ın, Kaya bebeğin ölümüne ilişkin sorgusuna devam edildi.

        Kaya bebeğin avukatı, sanık hemşire Damla Atak’a sordu:

        - Kaya bebeğin yatışı 6 gün gösterilmiş.

        Damla Atak: Sizden öğreniyorum.

        - 4 bin liraya ilaç aldırmışsınız, kullandınız mı?

        Damla Atak: İlaçların adını öğrenebilir miyim?

        - Baba şu an hatırlamıyor.

        Damla Atak: Yoğun bakımda bebeğe dışarıdan gelen bir ilaç kullanılmadı.

        - Baba, bizzat eline tutuşturulan kağıtlarla ilaç almış.

        Damla Atak: Bunun mümkünatı yok, gerçekten öğrenmek istiyorum. Reçeteli mi?

        - Reçeteli olsa bilirdik zaten, biliyor musunuz?

        Damla Atak: Hayır, ilk defa sizden duyuyorum.

        KAYA BEBEĞİN ÖLÜMÜ ANLATILDI

        Kaya bebeğin göz göre göre nasıl, ihmallerle öldüğünü “çek fişi” gitsin denilerek doktorun gelmediği anlatıldı.

        Mahkeme başkanı: İhmalle adam öldürme, örgüte üye olma ve dolandırıcılıktan dava açıldı. Savunmanı yapacak mısın?

        Sanık: Yapacağım. Doğa Hastanesi’nde çalışırken Fırat Sarı ve İlker Gönen ile tanıştım. Örgüt üyesi değilim. 2022 yılında Fırat Sarı ile hastanede çalıştım. Onun işlettiği hastanede görev yaptım.

        Mahkeme Başkanı: Hangi hastane?

        Sanık: Duygu Hastanesi. Epikrizleri nasıl yazdıklarını bilmiyorum. Fırat Sarı hastanenin işletmesini yürütüyordu. 2023 yılında Güney Hastanesi’ne başladım. Fırat Sarı yine oradaydı ve orayı da işletiyordu. Ali Dirik, bana ilaçlar çalındığı için işletmeyi göndereceğini söyledi. Dediğini de yaptı; Fırat Sarı’nın işletmesini gönderdi. İşletme gittikten sonra Kaya Bebek yoğun bakıma getirildi.

        "HASTANEDE YENİDOĞAN DOKTORU YOKTU"

        Sanık: Kaya Bebek’in doğumuna bizzat ben girdim. Hastayı toparladıktan sonra yoğun bakıma yatırdık. Ancak doktor bir yönlendirme yapmadı. Doktorun ayıldığı söylendi çünkü Ümit Bey, gece aranmasından rahatsız olmuş. Hastane bana doktor göndermedi. Bunun üzerine hastane sahibi Ali Dirik’i aradım ve “Bebeğin akciğerinde kanama var” dedim. O da bana bazı sorular sordu. Ancak bu süreçte hiç doktor gelmedi. Zaten hastanede yenidoğan doktoru bulunmuyordu.

        Mahkeme Başkanı: Bebeğin geliş süreci nasıldı?

        Sanık: Bize gelen bebek değil, anneydi. Bebek doğumla birlikte hastaneye geldi.

        Mahkeme Başkanı: Bebeğin doğumundaki doktor kimdi?

        Sanık: Songül Hanım.

        Mahkeme Başkanı: Devam et.

        Sanık: Hastaneden ve doktordan herhangi bir tedavi talimatı verilmedi. Bize, doktor Hilda Hanım ve Rıza Bey’in geleceği söylendi. Daha sonra Rıza Bey geldi ama kaşesi yoktu. Doktor Şehmuz’un kaşesi kullanılıyordu, oysa o doktor çoktan ayrılmıştı. Doktor Ümit Bey ve Mehmet Bey de Şehmuz Bey’in kaşesini kullanıyordu. Daha sonra Hilda Hanım’ın kaşesi kullanılmaya başlandı. Rıza Bey, Hilda Hanım’ın kaşesiyle geldi ve hastaları dolaştı. Kaya bebek ile ilgili yapılabilecek hiçbir şey olmadığını söyledi.

        Sanık: Kaya bebeği görmediğini söyledi ama benim yanımda gördü. Gece sorumlusu Batuhan vardı. Nöbete geliyordu, ama akciğerler kanamaya devam ediyordu. Ben, kalp masajı yapılabilecek durumda olduğunu düşünmedim. “Doktoru ara” dediğimi hatırlamıyorum ama doğru yönlendirdiğimi düşünüyorum çünkü Rıza Bey’i araması gerekiyordu. Batuhan, fişi çekmesini yaşamaz diye söyledi. Ama bu süreçte Batuhan’ın beni aramadığını, Doğukan’ı aradığını öğrendim. Doğukan’ı araması yanlıştı. Beni arasaydı ben giderdim.

        Sanık: Ayrıca, Rıza Bey'i çocuk doktoru sanıyorduk ama değilmiş. Kaya bebeğin ölümüyle ilgili suçlamayı kabul etmiyorum.

        "HASTANE SAHİBİ YOĞUN BAKIMDAKİ KAMERALARI ÇIKARDI"

        Mahkeme Başkanı: Rıza Bey, o hastaneyle ilişkisinin olmadığını söyledi.

        Sanık: Rıza’nın haberi yoksa nasıl “Fişi çek” diyebiliyor?

        Mahkeme Başkanı: Kaya Bebek’in ölümünden sonra denetim geldi mi?

        Sanık: Evet, normalden daha kapsamlı bir denetim geldi. Bütün evrak ve dosyalar toplandı. Denetim sonrası Ali Bey yanıma geldi. Gece doktor Hilda Hanım geldi dedim. Çünkü onun kaşesi kullanılıyordu. Batuhan’ı aradım ve “Gece Hilda Hanım geldi diyeceksin” dedim. Hilda Hanım ve Rıza Bey evliydi.

        Mahkeme Başkanı: Kameralar ne oldu?

        Sanık: Hastane sahibi Ali Dirik yoğun bakımdaki kameraları çıkardı.

        KAYA BEBEK SORUSU! "ÇEK FİŞİ" DEDİĞİ İDDİA EDİLEN SANIĞIN İFADESİ

        Sanık kürsüsüne Rıza Keykubat geldi. Özellikle Kaya Bebek’in ölümünden sorumlu tutulan ve “Çek fişi” dediği iddia edilen sanık ifade vermeye başladı.

        Mahkeme Başkanı: Kaya Bebek’in ölümünden sorumlu tutuluyorsun. Savunma yapacak mısın?

        Sanık: Savunma yapacağım. Örgütten kimseyi tanımıyorum. Hiçbir para alışverişim yok. Kaya Bebek’in ölümünden sorumlu değilim.

        Savcı: Sanık önündeki kağıttan okumasın. Bildiklerini anlatsın.

        Sanık Avukatı: Sanık, kendini bu şekilde daha rahat ifade ediyor.

        Mahkeme Başkanı: Sanığın okuyarak savunma yapmasına izin veriyorum.

        Sanık: Ben Güney Hastanesi’nde çalışmadım. Hilda Hanım başlayabilir dediler. Sonra hastaneden, 500 gram doğan bir bebeğin vefat ettiği haberi geldi. Ne ben ne de eşim o hastanede çalıştık. Bizim adımız ve kaşemiz kullanışmış.

        "KAYA BEBEĞİ BÜSKİVİ KUTUSUNDA VERDİLER"

        Kaya Bebek’in ailesinin avukatı, sanığa soru sormaya başladı.

        Mağdur avukatı: Gece aradıklarında “Beni neden arıyorsunuz?” dediniz mi?

        Sanık: Aradıklarında cevap verdim

        Mağdur avukatı: Hastaneye numaranızı verdiniz mi?

        Sanık: Eşim başvuru yaparken numara verdim.

        Mağdur avukatı: Neden siz numara verdiniz sonuçta eşiniz işe başlayacak?

        Sanık: Ben de verdim.

        Mağdur avukatı: Sanık sürekli, “10 yaşında çocuğum var,” diyor. Allah uzun ömürler versin. Ama yanımdaki mağdur aile, Mehmet Kaya, bebeğini bisküvi kutusunda aldı. Bu yüzden burada duygu sömürüsü yapmasın.

        "BİR GÜN FOTOKOPİ İÇİN ÇALIŞTIK"

        Birini Hastanesi müdürü olarak çalışan

        Tutuklu sanık Emine Avcı, savunma yapıyor:

        Mahkeme Başkanı:

        - Serdarov Bebeğin ölümüne ilişkin ne bildikleri anlatır ?

        Emine Avcı:

        1,5-2 aylık sürede hastanede yattığını biliyorum.Türkmenistanlı bir hastaydı, eksini 1 ya da 2. gün teslim aldı.

        Mahkeme Başkanı:

        - Hasan Basri Gök ile bir tartışma yaşamışsınız. Hasan Basri, hastanede illegal olaylardan bahsediyor.

        Emine Avcı:

        Orada beni tehdit etti çünkü mevcut durumu ortaya çıkardım. Hastane yönetimine ileteceğim için böyle davrandı. Hasan Basri Gök’ü tanımıyorum. Hakan Doğukan Taşçı benim numaramı kendisiyle paylaşmış.

        Mahkeme Başkanı:

        - Opara Bebek ile ilgili Hakan Doğukan ile bir konuşmanız var.

        Emine Avcı:

        Biz hastane yöneticileri olarak hasta kabullerini bilmezdik. Fırat Sarı tarafından hastaneye yerleştirilen bir kişi olan Hakan Doğukan Taşçı, bu süreçlerde görev alıyordu. Opara Bebeğin Birinci Hastanesi’ne getirilmesinden başhemşirenin haberi bile yoktu. Sorumlu doktor Şeyhmuz Çelik de hastanede değildi, annesi yoğun bakımdaydı.

        Duruşma Savcısı:

        - Hakan Doğukan ile “Ali Bey dedi ki teslim etme, yarına kadar zaman kalsın” diyorsun. Buradan anladığım kadarıyla bebeğin dosyasını teslim etmeyip zaman kazanmaya çalışıyorsun. Açıklar mısın?

        Emine Avcı:

        Opara Bebek ile ilgili denetimdeki bir konuşma. Dosya fiziken o gün denetime gelen kişiler tarafından alındı.

        Savcı:

        - “Ali Bey dedi ki zaman kazansın” demişsin. Bu Ali Aksu değil mi?

        (Ali Aksu, Birinci Hastanesi’nde mesul müdürü)

        Emine Avcı:

        Evet ama konuşmadık.

        Savcı:

        - İddianamede, Opara Bebeğin ölümünden sonra dosyalarda epikrizleri uydurmak için sabahlara kadar hastanede çalışıp Ali Aksu ile birlikte düzenleme yaptığınız yazıyor.

        Emine Avcı:

        Bunlar arşive kaldırılmış dosyalar. Faturalandırılma işlemi bittiyse zaten söz konusu değil.

        Savcı:

        - Beni anlamadınız. Benim anladığım, yazılan bu usulsüzlükler dosyada yok. Değişiklik yazılarak SGK’dan para alınmış. Sen sabahlara kadar bu nedenle çalıştın mı?

        Emine Avcı:

        1 gün fotokopi için çalıştık.

        DURUŞMA SONA ERDİ

        13 sanığın ifadesi alındı, geriye 34 sanık kaldı. Bu sabah 9.30'da duruşma kaldığı yerden o sanıkların ifade işlemiyle devam edecekler.

        İKİNCİ DURUŞMADA NELER YAŞANMIŞTI?

        AA'da yer alan habere dünkü duruşmada dikkat çeken savunmalar şöyleydi:

        Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda tutuklu sanık Deniz Korkmaz, iddianamede yer alan para transferleri kayıtlarının sorulması üzerine, çalıştıkları hastanelerde aldıkları paralar az olduğu için hastanelerdeki bazı işletmelerin kendilerine para gönderdiğini söyledi.

        KURTLAR VADİSİ'NDEN REPLİK SÖYLEDİ

        Tutuklu sanık Hasan Basri Gök ile olan telefon görüşmesinde, "Devleti soymak milleti soymaktan şereflidir" sözünü söyleyip söylemediği sorulan Deniz Korkmaz, söylediği bu sözün Kurtlar Vadisi adlı dizide geçen bir replik olduğunu ifade etti.

        "BEN ŞİKAYET ETTİM AMA TUTUKLUYUM"

        Deniz Korkmaz, soruşturmada geçen CİMER şikayetini kendisinin yaptığını ancak yine kendisinin tutuklandığını kaydederek, "Asla pişman değilim, hiçbir sorumluluğum yoktur. Hiçbir hastanın canına kastetmedim. Zaten mahkemenin de buna yönelik suçlaması yoktur." dedi.

        Sahibi olduğu GMZ Sağlık Hizmetleri adlı şirketin sorulması üzerine Korkmaz, şirketi kendisinin kurmadığını, tutuklu sanık Fırat Sarı'nın bu şirketi kendisinin üzerine açtığını, bu kadar büyük ve sıkıntılı bir şey olduğunu bilmediğini öne sürdü.

        Korkmaz, kendisine gönderilen paraların da örgüt faaliyeti için değil hastaneden alınan maaşlar az olduğu için yollandığını savundu.

        Bu davayı kendisinin ortaya çıkardığını iddia eden Korkmaz, "Soruşturmayı başlatan şikayet benim CİMER şikayetim. Korkum olsa böyle bir şeyi yapmazdım." dedi.

        Sanık Fırat Sarı'nın PKK terör örgütünden ceza aldığını nereden öğrendiğinin sorulması üzerine Korkmaz, "Ben şikayet dikkati çeksin diye yaptım. Başarılı olduğumu da düşünüyorum." diye konuştu.

        Bunun üzerine Sarı'nın avukatı, "Topluma Kazandırma Kanunu" kapsamında, bu bilgiyi yaydığı için Korkmaz'dan şikayetçi olunmasını talep etti.

        "ÖRGÜTÜN VARLIĞINI REDDEDİYORUM"

        Sanık Hüseyin Günerhan ise böyle bir örgütün var olduğuna inanmadığını iddia ederek, "Örgütün varlığını reddediyorum. Hepimiz farklı hastanelerde çalışıyoruz. Kimse kimseden emir almıyor. Burada bir örgüt yok." dedi.

        Hemşire olduğunu söyleyen Günerhan, "Sağlık sisteminde mutlak monarşi vardır. Hiyerarşik sistem vardır. Burada örgüt yoktur. Bir hastanenin aklınıza gelebilecek bütün bölümlerinde çalıştım. İnsan hayatının başladığı ilk noktadan son noktaya kadar her yerde çalıştım. Reyap Hastanesi'nde çalıştığım dönemde Fırat Sarı'yla çalıştım. Günlük paraya ihtiyacımız olduğu zaman sigortasız olarak gece nöbete gideriz, sabah paramızı alırız. İstanbul'da birçok hastanenin yenidoğan bölümünde çalıştım." ifadelerini kullandı.

        Günerhan ayrıca burada kimseyi savunmak için konuşmayacağını, bunu da sözlerinin anlaşılması için söylediğini kaydetti.

        Çapraz sorgusunda, tutuklu sanık İlker Gönen'le hastanelere baskın yapıldığına dair konuşmasının sorulması üzerine Günerhan, "Konuşmada, 'Çalıştığım kurumda dosyalar uyumludur, herhangi bir sıkıntı olmaz. İsteyen denetime gelebilir' cevabını veriyorum. Gayet açık değil midir?" dedi.

        Günerhan, sanık Hakan Doğukan Taşçı'yla konuşmasında "Çocukları öldürüyorlar" demesiyle ilgili soruya karşılık da bilgisi olmadığını, muhtemelen iddianamede yer alan Kaya bebekle ilgili konuştuğunu savundu.

        Örgüt üyesi olmadığını söyleyen Günerhan, "Burası da örgüt değil. Ben Silivri Cezaevi'nde 6 aya yakın cinayet koğuşunda yattım. Savcılık dosyamda 'İhmalden kaynaklı cinayet' dedi. Bana 'Pardon yanlış yazmışız' dedi. Ya bana bir şey olsaydı nasıl hesap verecektiler. Ben ailemden çok hasta gördüm, insan kurtardım. Cinayet koğuşunda yattım." dedi.

        "600 TL'YE ALDIĞIM İLACI 1000 TL'YE SATTIM"

        Tutuklu sanık Hüseyin Gündüz de savunmasında üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini söyledi.

        Dava dosyasında adı geçenlerden bir tek Hakan Doğukan Taşçı'yı tanıdığını ileri süren Gündüz, "Ondan ilaç aldım. Bu ilaçları nasıl temin ettiğini bilmiyorum. Suç olduğunu bilsem almazdım. Hakan Doğukan'dan Curosurf diye bir ilaç aldım. 600 TL'ye aldığım ilacı bin TL'ye, sosyal medyadan tanıdığım Reşat isimli birine sattım." dedi.

        Gündüz, bu ilaçlardan kazandığı paranın sorulması üzerine, kutu başı 400 lira eklediğini, 50-60 kutu sattığını, buna göre 24 bin lira kazanmış olması gerektiğini ancak tam olarak hatırlamadığını savundu.

        Savcılık sorgusunda bu satışlardan 100 bin lira kazandığını söylediğinin ifade edilmesi üzerine Gündüz, "İlk defa savcının karşısına çıkıyordum. O anda kabataslak hesap söyledim." dedi.

        Gündüz, sanık Taşçı'nın gıda takviyesi adı altında göz damlası üretip eczanelere sattığını, bundan dolayı da kendi satın aldığı ilaçların mümessilden geldiğini sandığını, Taşçı'ya ilaçların nereden geldiğini sormadığını öne sürdü.

        Sanık Gündüz, bu satışlarla ilgili Taşçı'ya pay vermediğini de iddia etti.

        Sanık avukatlarından biri, duruşmaların geç saatte bitmesi nedeniyle cezaevinde müvekkilleriyle görüşemediklerini belirterek, duruşmanın erken bitirilmesini talep etti.

        Mahkeme başkanı, bunu değerlendireceklerini söyleyerek duruşmaya 15 dakika ara verdi.

        Aranın ardından başkan, ilerleyen günlerde duruşmanın daha uzun saatler süreceğini, avukatların müvekkilleriyle görüşmesi için bir sanığı daha dinleyip duruşmayı bitireceklerini söyledi.

        "ÖRGÜTLE ALAKAM YOK"

        Savunması alınan tutuklu sanık Fehmi Alperen, 17 yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 112 Acil Çağrı Merkezi'nde işçi statüsünde, ambulans şoförü olarak çalıştığını, bağlı bulunduğu yerde yenidoğan sevki yapılmadığını kaydetti.

        Soruşturma kapsamında bahsi geçen hiçbir hastaneye sevk yapmadığını savunan Alperen, "Örgütle alakam yok. Örgütle ilgili hesap hareketim yok." dedi.

        Alperen, ayrıca bir danışmanlık şirketi olduğunu, bu şirketin yurt dışından gelecek hastalarla ilgili çalıştığını belirterek, "Bu hastaların hastane arayışları oluyor. Tarafıma başvurduklarında önerilerde bulunuyorum. Kendi istekleriyle gidip tedavilerini oluyorlar." diye konuştu.

        Anlaşmalı olduğu için hastaneden para aldığını ifade eden Alperen, hastalardan para almadığını söyledi.

        Alperen, Kaya bebeğin sevk sürecinin sorulması üzerine, sanık ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'e, bebeğin 112'de yer olmadığı için 4 saat Esencan Hastanesi acilinde beklediğini söylediğini, Özdemir'in de Güney Hastanesi'nde yer olduğunu kendisine ifade ettiğini anlattı.

        Aileye Güney Hastanesi'nde yer olduğunu söylediğini belirten Alperen, ailenin de sevki onayladığını ifade etti.

        Tansiyonu yüksek olan ve 4 saat hastanede bekletilen bebekle vicdanen ilgilendiğini savunan Alperen, herhangi bir maddi kazancı olmadığını ileri sürdü.

        Mahkeme heyeti üyesi bir hakim, Alperen'e, hastane sahibi ve başhekimlerin usulsüzlüklerden haberdar olduğuna, zaman zaman ciro artışı için sanık Fırat Sarı'ya baskı yaptıklarına dair konuşmasını sordu.

        Bunun üzerine sanık avukatı, bu sorunun sorulmamasını istedi.

        Duruşma savcısı ise Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince heyetin sorusuna itiraz edilemeyeceğini dile getirdi.

        Soruyu yanıtlayan Alperen, bu konu hakkında bilgisi olmadığını savundu.

        Alperen savunmasında ayrıca "Burada bir örgüt olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Buradaki arkadaşlar hasta ile doktor arasında iletişimi sağlayan insanlar." dedi.

        Hemşire Hasan Basri Gök, Opara bebeğin ölümünü anlattı!
        Haberi Görüntüle
        ÖNERİLEN VİDEO
        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa