Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Müzik Bir çınarın ardından... Muammer Sun'un hikayesi

        Eşit şartlarda doğmuyoruz, eşit şartlarda yaşamıyoruz. Adil bir dünyada mıyız? Bilemiyorum. Ama bir ses bırakmak için çabalıyoruz. Var olma savaşı veriyoruz. Her gün. Dostoyevski, "İnsanoğlu çok derin bir varlıktır. Ben tanrı olsaydım bu kadar derin yaratmazdım" der. İşte o derin karakterlerden, güzel bir ses bırakıp gidenlerden birinin hikayesindeyiz bugün.

        Genç cumhuriyetin henüz ilk yılları. Savaşlardan çıkmış, ana yurdu demir ağlarla örmeye başlamış Anadolu'nun parlayan yıldızı başkent Ankara'da,Çubuk ilçesindeki Yenice köyünde 1932 yılında dünyaya geldi Cumhuriyet Dönemi üçüncü kuşak bestecilerinden Muammer Sun.

        Müzikle ilgili olmayan, bekçilik ve çiftçilik yapan bir ailenin oğlu. Müzikle 1946’da Askeri Mızıka Okulu’nda tanıştı. 1952’de “Okul Marşı” ile tam 75 yıl süren müzik hayatının ilk eserini ortaya koydu.

        REKLAM

        “Okula başladık, heya! Okula başladık,

        Sevgili öğretmenim, günaydın size!

        Sevgili kardeşlerim, günaydın size!”

        Büyük müzikolog Kemal İlerici’den dersler alan Muammer hoca, Kemal hocanın ilk olarak ortaya koyduğu ‘dörtlü armoni’ sistemini yaratıcısından öğrenerek Türkiye’de çoksesli müziğin kurumsallaşmasında büyük bir adım attı.

        Çağdaşlığın yanlış anlaşılmasına, toplumla kültür bağı olmayan eserlerin kalıcılaşamamasına ömrü boyunca yüksek sesle haykırdı, müzik ve sahne sanatlarıyla ilgili ‘yeni bir düzen’ kurulmasını istedi. 1953 yılında Ankara Devlet Konservatuarı’na girdi ve ‘Türk Beşleri’ olarak bilinen, Türk müziğinin en önemli ustalarından olan Ahmet Adnan Saygun’un öğrencisi oldu. Türk Beşleri’nin bir diğer üyesi Hasan Ferit Alnar’dan da koro ve orkestra yönetimi dersleri aldı.

        REKLAM

        YOKLUKTAN GELEN VE NESİLLERİ AŞAN BİR ESER

        Muammer hoca, bir röportajında şu ifadeleri kullanıyor: “Yeni bir düzen kurulması için mücadele ettim. Bunun için yazılar yazdım. Kendi maceramı, imkanı olmayan milyonlarca çocuğun macerası yapmak istedim”

        1955 yılında evlenen Muammer hocanın çocuk şarkıları yazmaya başlamasının serüveni ülkemizin makus tarihini gözler önüne seren acı ve bir o kadar da yürek ısıtan hikaye.

        En büyük çocuğunun doğum günü, ancak hocanın hediye alacak parası yok. O da ne yapıyor? Çocuğuna bir şarkı besteliyor…

        “Yeni yılın, yeni yaşın, kutlu olsun! Kutlu olsun!

        Yeni yılın, yeni yaşın, kutlu olsun! Kutlu olsun!

        Çok uyu, çok yemek ye çok çalış! Çok çalış!

        Büyü, büyü, büyü, büyü!”

        İşte şefin çocuk şarkıları besteleme serüveni böyle başlıyor. Çocuk şarkısı yazmayı sevdiğini fark ediyor ve onlarca çocuk şarkısı yazıyor. Bütün çocuklar mutlu olsun istiyor. Bir ülke, Muammer hocanın çocuk şarkılarıyla büyüyor…

        REKLAM

        “Pazara gidelim, bir tavuk alalım,

        Pazara gidip bir tavuk alıp n’apalım?”

        Mezuniyetinden sonra Sun’un deyişiyle, “Atatürk’ün yoktan var ettiği” Ankara, İzmir, İstanbul Devlet Konservatuvarları’nda çalışan sevgili şef, sürekli çalışmaya, öğrenmeye ve öğretmeye devam etti.

        TRT’nin müzikte bir marka, bir ekol olmasını sağlayanlardan biri de sevgili Muammer hocadır. TRT Müzik Dairesi’nin ve aynı zamanda TRT Ankara Radyosu Çoksesli Korosu’nun da kurucusudur.

        1968 yazında, Türkiye’de tam 166 çocuk ve gençlik korosunun kurulmasına ön ayak olan Muammer hoca, şef yetiştirilmesinde de aktif görev alarak iki yaz boyunca eğitim kampları düzenledi.

        Tıpkı cumhuriyet gibi, geleneksel ve çağdaşlığı müziğinde buluşturan ve bir ekol yaratan şefin, 1973 yılında kaleme aldığı ‘mavi kaplı’ “Solfej” kitabı, Türk müziğinin en önemli yapıtaşlarından biri olarak kabul edilir.

        REKLAM

        ‘Mustafa Kemal Paşa’ rolünü Rutkay Aziz’in, ‘İsmet Paşa’ rolünü Savaş Dinçel’in canlandırdığı, ülkemizin ne kadar zor şartlarda kurulduğunu ‘sanki biz de oradaymışız hissi verircesine’ anlatan ‘Kurtuluş’ ve daha sonraki ‘Cumhuriyet’ dizilerinin muhteşem, heybetli müzikleri de Muammer Sun hocamızın kalbinden, aklından dökülmüştür notalara.

        “Türkiye Cumhuriyeti’nin bize verdiği heyecanla yazıldı o müzikler. Yani içimden gelerek yazıldı.”

        YOKLUKTAN GELEN VE NESİLLERİ AŞAN BİR ESER

        Türkiye’de devlet konservatuarlarının kurumsallaşması için mücadeleler verdi. Köklerinden beslenen çağdaş bir Türk müziği için çabaladı. Müzik öğretmenliğinin derinleştirilmesi, müfredatın oluşturulması için çalıştı, didindi. Ortaya koyduğu yeni düzenin sürdürülebilir olması için hayatının sonuna kadar üretmeye devam etti.

        Tüm hayatı boyunca Atatürk’ün çizgisinden ayrılmadı, müziğini de bu temellere inşa etti. Atatürk’ün müzikte çağdaşlaşma hedefini hem salt gelenekçilik hayranlarına, hem de çağdaşlaşmayı salt batı taklitçiliği yorumlayanlara karşı hep inatla savundu.

        REKLAM

        Geniş kitlelere hitap eden eserleriyle, kaynağını geleneksel kültürümüzden alan ve evrensel değerlere katkı sunan çağdaş Türk kültürünün yaratılmasında, halk çoğunluğunun temelde çağdaş Türk kültür ve sanatını yaşar duruma ulaştırılmasında baş aktörlerden oldu.

        Sadece koro eserleri de vermedi. Orkestra, oda müziği, çalgı müziği eserleri, korolu eserleri, türkü düzenlemeleri, sahne müzikleri, film müzikleri, çocuk şarkıları, marşlar, bale müziği ve bando eserlerinden oluşan zengin bir eser dizini yarattı. Her müziğinde, her eserinde kendine özgü bir iz bıraktı.

        “Bütün bunlar cumhuriyet sayesinde oldu. Cumhuriyet olmasaydı konservatuar kurulmazdı. Oradaki hocalar olmazdı. Ben müzik eğitimi alamazdım. Eğer bir şeyler yaptıysam, besteler, yazılar yazdıysam bunu cumhuriyete borçluyum. Ne mutlu bize ki, çağdaş uygarlığa yönelmiş bir Atatürk Türkiyesi’nin çocuklarıyız.”

        “Kimsesizlerin kimi” olan Cumhuriyet; işte 5 yaşında babasını kaybetmiş, zor şartlardan yılmayarak müzikle var olmuş, herkesin dinleyince kendinden bir şeyler bulabileceği evrensel bir eser külliyatı yaratmış olan Muammer Sun’dur. Cumhuriyet, Erol Sayan’dır. İdil Biret’tir. Feriha Tunceli’dir. Cüneyt Gökçer’dir. Ve daha birçok sanatçı…

        Sevgili Muammer hoca onlarca eseri, onlarca öğrencisi ve vizyonuyla; nesiller boyu yolumuzu aydınlatmaya devam edecek.

        Fotoğraflar: AA

        ÖNERİLEN VİDEO
        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa