Batı'nın ambargo ve yaptırımları Rusya'yı gerçekten etkiledi mi?
2022'de Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı ile birlikte ABD ve Avrupa ülkelerinden peş peşe ambargo kararları gelse de veriler; Rusya ham petrolünün satın alınması, ithalatı ve transferine uygulanan ambargonun Rusya'nın toplam petrol ihracatı hacmi üzerinde neredeyse hiçbir etkisi olmadığını ortaya koydu. Rusya, Batı'dan oluşan boşluğun çoğunu Çin ve Hindistan gibi ülkelerle kapatırken, yaptırım ve ambargoların asıl kimi etkilediği ise asıl tartışma konusu...
2022'de başlayan Rusya - Ukrayna Savaşı ile birlikte enerji alanındaki tüm dengeler değişti. Savaş ile birlikte AB üye ülkeleri, Ukrayna'daki savaşa tepki olarak Rusya'nın enerji sektörüne yaptırımlar uyguladı.
AB YERİNE ÇİN VE HİNDİSTAN...
Buna petrol ambargosu dahil olsa da, özellikle Rusya'nın tedarikine bağımlı olan bazı AB devletlerinin yasaktan muaf tutulması, Rus petrolünün 2023'te hâlâ AB'ye ihraç edildiğini ortaya koyuyor. Bununla birlikte Rusya ham petrolünün satın alınması, ithalatı ve transferine uygulanan ambargonun Rusya'nın toplam petrol ihracatı hacmi üzerinde neredeyse hiçbir etkisi olmadığı da verilerle ortaya çıkıyor. Bunun nedeni ise basit: Rusya enerji alanında Batı'dan koparken, petrol ihracatının neredeyse tamamını Çin ve Hindistan'a gönderiyor.
Grafiğe göre büyük oranda Çin ve Hindistan'ın etkisi görülürken; Türkiye, Afrika ve Orta Doğu'daki birçok ülke de önceki yıllara kıyasla daha fazla Rus petrolü ithal ederek Avrupa'nın gitmesi ile oluşan boşluğu doldurdu.
"AMBARGOLAR SADECE SÜRECİ HIZLANDIRDI"
Rusya Başbakan Yardımcısı Alexander Novak da Moskova'nın ekonomik yaptırımlara karşı doğru adımlar attığını belirterek, Rusya'nın bu yılki petrol ihracatının neredeyse tamamının Çin ve Hindistan'a gönderildiğini açıkladı. Ülkenin enerji sektöründen de sorumlu olan Novak, Rusya'nın petrol üzerindeki yaptırımları başarılı bir şekilde atlattığını ve ham petrol ihracatının yaklaşık %90'ını oluşturan akışı Avrupa'dan Çin ve Hindistan'a kaydırdıklarını ifade etti.
Novak "Avrupa ve ABD'den getirilen kısıtlama ve ambargolar, sadece enerji akışımızı yeniden yönlendirme sürecini hızlandırmaya yardımcı oldu" derken "Mevcut durumdaki ana ortaklar, payı yaklaşık %45-50'ye ulaşan Çin ve tabii ki Hindistan'dır..." diye ekledi.
Enerji ile birlikte pek çok yaptırıma daha maruz kalan Rusya'ya yönelik diğer veriler de bir o kadar şaşırtıcı...
VERİLER SAVAŞ ÖNCESİ TRENDLERDE...
Putin, Rusya-Ukrayna Savaşı sırasında teçhizattan askerlerin maaşlarına kadar her şeye yönelik harcamaları artırmıştı. The Economist'in verilerine göre buna bağlı olarak da devlet harcamaları reelde %8 artmıştı. Mal ve hizmetlere olan talebin kapasitenin üzerine çıkması ise fiyatların artırmasına neden olmuştu. Buna ek olarak yüz binlerce kişinin askere çağrılması ve on binlerce kişinin ülkeden kaçması nedeniyle işçi bulmak da ayrıca zorlaşmıştı. Sağlık ve konaklama gibi hizmetlerde de artış gözlenmişti.
Yıllık enflasyon oranı ise şu an için %7,7 civarında dengeleniyor.
Yüksek faiz oranları Rusları para harcamak yerine tasarruf hesaplarına para yatırmaya teşvik etti. Daha sıkı para politikası da kredileri sınırlandırdı. Aralık ayında perakende krediler bir önceki aya göre %0,6 arttı.
Ekonominin performansı şu anda işgal öncesi trendle uyumlu. GSYİH geçen yıl reel olarak %3'ten fazla büyüdü. İşsizlik rekor düzeyde düşük seyretmeye devam ediyor ve işyeri kapanma oranı son sekiz yılın en düşük seviyesine geriledi.
İTHALATIN YARISI ÇİN'DEN
Peki yaptırımlarda ve ambargolarda Kuzey Kore'yi geçen Rusya'nın bu durumunun sebebi ne? The Economist'e konuşan analistlere göre ekonomik dayanıklılık kısmen geçmişteki teşviklerin bir sonucu.
Son yıllarda şirketler ve hane halkları yüksek enflasyon karşısında bile harcamalarına devam edebildi ve yüksek borçlanma maliyetleri karşısında temerrüde düşmekten kaçınabildi. İşe alım sitesi olan HeadHunter'ın rakamlarına göre de son aylarda işçi bulmakta zorlanan patronlar, zorunlu olmadıkça insanları işten çıkarma konusunda isteksiz davranıyor.
Öte yandan savaşın başlangıcında yaptırımlar Rus firmalarının girdi tedarik etmesini zorlaştırmış ve üretimi geciktirmişti. Ancak şimdi şirketler Rusya dost saydığı ülkelerle dayanıklı tedarik zincirleri kurmuş durumda. Tıpkı petrolde görüldüğü gibi mal ithalatının yarısından fazlası Çin'den geliyor ki bu oran savaş öncesinin tam 2 katı.
Tüm bunlara karşın ise en büyük endişeler ise; petrol fiyatlarının düşmesi ya da Çin'in Putin'i desteklemekten vazgeçmesi gibi nedenlerle rublenin değer kaybetmesi. Ancak mevcut tabloda Rusya ekonomisi herkesin beklediği mali çöküşü halen yaşamadı, ekonomik durgunluğa girse dahi beklenenden daha az şiddetli gerçekleşti. Çin ve Hindistan gibi ülkeler ile gelişen ilişkiler ve yatırımlar ile Rusya'nın bu dalgadan - en azından şu an için - az hasarla çıkmış gibi görünüyor.
* Haberin görselleri Associated Press'ten ve Shutterstock'tan servis edilmiştir.