'Adam' zaten insan demek!
Kadın erkek eşitliği için önce dilin cinsiyetçilikten arındırılması meselesini her dil ve kültür kendi meşrebince tartışıyor. Biz de... Ama Türkçe'yi 'adam'dan arındırmak nafile çaba. Çünkü TDK'ya göre 'adam' zaten 'insan' demek. 'Adam'ı erkekle özdeşleştiren erkekler önce kendi zihnini arındırsın yeter
ABONE OLAdem’den geliyor olması beni hiç ilgilendirmiyor, ben kendimi ‘adam’dan sayıyorum, adam yerine koyuyorum. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre ‘adam’ın birinci anlamı ‘insan’, ikinci anlamı ise ‘erkek kişi’. Demek ki, Türk dilini cinsiyetçi ifadelerden arındırmak için ‘adam’ sözcüğünü bertaraf edip, yerine ‘insan’ı yerleştirmek çok akıl kârı bir iş değil. “Cinsiyetçi dile karşı rehber geliştirdik” diyen gazeteye duyurulur! Kılavuzda şöyle demişler: “Adam, adam olmak, adam gibi davranmak, adam gibi konuşmak, adamakıllı yerine insan olmak, insan gibi ya da doğru dürüst davranmak ifadeleri kullanılmalı. İyi özelliklerin erkeklere atfedildiğini gösteren ‘adam’la başlayan kullanımlara dikkat edilmeli...” İyi de, iyi özelliklerin erkeklere atfedildiğini “gösteren” derken neden bu kadar eminsiniz? Bu dille ilgili değil, iyi şeyleri erkeğe atfeden zihniyetle ilgili bir sorun. Zihniyet buysa, dilini istediğin kadar değiştir, “adam” olmayan zaten anlamaz.Ayşe Özek Karasu'nun HT Pazar'da yer alan yazısı...
İNSANOĞLU!
İki cinsiyeti de ifade eden nötr kavram bahsinde İngilizce’de de soruna toslayabiliyor insan (adam)... Kanada Başbakanı Justin Trudeau örneğinde olduğu gibi. Cinsiyet eşitliğine gönülden bağlı olduğu belli ama aşırıya da kaçabiliyor. MacEwan Üniversitesi’ndeki bir etkinlik sırasında kadının biri, “Annelik sevgisi, insanoğlunun geleceğini değiştirecek sevgidir” diyecek oluyor. “Mankind”, yani “insanoğlu” sözcüğünü kullanıyor. Trudeau hemen atılıp düzeltiyor sözünü: “Mankind yerine ‘peoplekind’ diyelim. Daha kapsayıcı olur...” Türkçe çevirisi mümkün değil, çünkü yok “peoplekind” diye bir sözcük. Trudeau, o kadını topluluk önünde safsatayla mahcup ettiği için “Mansplaining” yapmakla suçlanıyor. “Mansplaining” feminist jargonda, erkeklerin kadınlara yönelik çok bilmiş tavırlı konuşma tarzı anlamına geliyor. Feministler, “Biz ‘mankind’ ile idare ederiz, sen kendini yorma” diyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği, tek sözcüğe indirgenecek kadar basit değil çünkü. Ve sosyal medyada da öyle bir gırgır konusu oluyor ki, Başbakan Trudeau sonunda “Aptalca bir espri yaptım” diyerek geri çekiyor o müthiş sözcüğü.
KADIN ALÇAK MI?
Almanya da cinsiyetçi dili kendine özgü gramer handikapları bakımından tartışıyor. Çıkış noktası şu: Marlies Krämer adlı 80 yaşındaki kadın, Sparkasse (tasarruf kasası) tarafından eril müşteri ya da hesap sahibi olarak değil, kadın müşteri ya da hesap sahibesi şeklinde anılmak talebiyle mahkemeye başvuruyor. Almanca’da “Der Kunde” erkek müşteri, “Die Kundin” ise kadın müşteri demek. “Der Kontoinhaber” ve “Die Kontoinhaberin” de hesap sahibi kavramını iki cinsiyette karşılıyor. Dava Anayasa Mahkemesi’ne kadar geliyor ve yüce mahkeme başvuruyu reddediyor. “Bu eril formun 2 bin yıldır iki cinsiyeti de içeren kolektif bir kavram olarak kullanılmasını” gerekçe göstererek mevzuata çomak sokmaya gerek olmadığına karar veriyor.
Yani 2 bin yıldan önce de mağara adamları ava gidip kadınları da saçından yerde sürüklüyordu, acaba bu yaşam formunu da normal mi karşılamak gerekecek bugün? Mahkeme kararını savunan çok. Ama, “Cins isimleri kadın formunda kullanalım, erkekleri de içersin” diye zekice karşı çıkış yapanlar da var. Ayrıca Başbakan Angela Merkel’in şahsında bir “Frau Kanzlerin”i var ülkenin. Ona kimse “Frau Kanzler” demiyor.
Bu Marlies Krämer dişli bir kadın. Zamanında alçak hava basınçlarına kadın, yüksek hava basınçlarına ise erkek ismi verilmesiyle de mücadele etmiş ve zaferle çıkmış. 1954’ten beri süregelen uygulama 1998 itibarıyla rotasyona girmiş. Sonu çift haneyle biten yıllarda alçak basınç sistemlerine sadece kadın adı, yüksek basınca erkek adı; tek haneli yıllarda ise yüksek basınç sistemlerine sadece kadın adı veriliyor. Erkekler alçak oluyor.