Habertürk
Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

YAZI DİZİSİ 1

Yakışıklılığıyla çoğumuzun benzetmelerine, “Tarık Akan gibi adam” diye konu olan, genç kızların hayalindeki ‘Damat Ferit’ten, intikam yeminiyle yollara düşen ‘Seyit Ali’ye, dermansız hastalığa yakalanan Kahraman’ın ağabeyi ‘Murat’tan, maden ocağında kömür karasına karışan emekçinin hakkını savunan devrimci ‘Nurettin’e, birbirinden güzel 111 filme, unutulmaz karakterlere koca bir hayat verdi büyük sanatçı Tarık Akan...

Efsane aktörün ‘Ses’ mecmuasıyla başlayan 45 yıllık sinema serüveni, 66 yaşında yakalandığı akciğer kanseriyle son buldu. Usta sanatçı, bir ömür sayılabilecek sanat kariyerine, Türk sinemasında kült haline gelen unutulmaz eserler sığdırdı. Tarık Akan’ın Atatürk sevdası, eğitim ve bilime verdiği önem, çalıştırdığı taksiyi satıp bir okul açacak boyuttaydı. Sanatçı, bugün ardında bıraktığı yüzlerce eserinin yanına 25 yıl önce kurduğu Taş Mektep’i de koymayı başarmıştı.

52 YILLIK SIRDAŞ ‘KOZALAK ZEKİ’

Peki, Bakırköy’de geceleri okula gidip, gündüzleri Ataköy Plajı’nda gazoz satıp kayık kiralayan Tarık Tahsin Üregül adındaki bu genç, nasıl olmuştu da bir yarışmadan birinci çıkarak halkın gönlünde taht kurmuştu?

Sorunun cevabı, Tarık Akan’ın 52 yıllık dostu, “Öz kardeşim” dediği, nam-ı diğer ‘Kozalak Zeki’sinde. Tarık Akan’ın çoğu röportajında kendisinden ‘Kozalak Zeki’ diye bahsettiği dostu Rizeli Zeki İrfanoğlu (69), sanatçı Akan’ın Selimiye Cezaevi’ndeki tutukluluk günlerinde cezaevinin kapısında geçirdiği 46 günden, Akan’ın ölüm gününe kadar yaşadıklarını, 52 yıllık mazilerini HABERTÜRK’le paylaştı.

TAŞ DUVARA ASILI RESMİ AĞLATTI

Akan’ın diğer yarısı ‘Kozalak Zeki’ lakaplı Zeki İrfanoğlu ile röportaj için sözleştiğimiz yer, iki can dostun 25 yıl önce beraber işlettikleri 3 taksiyi satıp Bakırköy’de kurdukları Taş Mektep’ti... Dostunun ölüm haberini aldıktan sonra kendini eve kapatan İrfanoğlu, okulun kapısına geldiğinde taş duvarlara asılı Tarık Akan fotoğrafını gördüğünde hıçkırıklara boğuldu. Ağzından çıkan ilk sözse, “Ulan şu sigarayı sana içme dedim” oldu. İrfanoğlu, Akan için hazırlanan anı defterini gördüğünde ise defterin yapraklarına vurarak “Bizim anılarımız buraya sığar mı?” deyip gözyaşlarına boğuldu.

‘SES DERGİSİ ONUN YAZGISIYDI’

Zeki İrfanoğlu, Tarık Akan ile yarım asrı deviren dostluklarını ve onu şöyle anlattı: “Ses Dergisi onun yazgısıydı. Ben sadece vesile oldum... Tarık o zaman lisedeydi. Bana okulun kapanmasına yakın 2 resmini getirdi. Ses Mecmuası’nın da abonesiydim. ‘Ulan sen bu kadar güzel misin?’ dedim. Ertesi gün Ses’e gittim. Tarık’ın haberi yoktu. Oradaki yetkili yarışmanın bittiğini söyledi. Adamla resimleri almadı diye kavga ettim. O sırada merdivenlerden bir bey indi. O kişi Erman Şener’di. Resimleri gösterdim ama ‘Yarışma bitti’ diyerek beni azarladı. Üzüldüğümü görünce resimlere baktı. Görünce kalakaldı. ‘Sen bunu nereden tanıyorsun?’ dedi. ‘Arkadaşım’ deyince, ‘Bu resimler bende kalacak, 1 ay sonra yarışma var’ dedi. Ertesi gün Tarık’a durumu anlattım.

‘MAVİ KAZAĞIMI GİYDİRİP YARIŞMAYA GİTTİK’

Yarışma günü beraber gittik. 200 kişinin içinde Tarık ‘güneş’ gibi parlıyordu. Benim mavi kazağımı giymişti. 16 Ocak 1971’de yayımlanan dergide birinci ilan edildi. Mehmet Şendil, Tarık’ı aradı. İlk filmi ‘Solan Bir Yaprak Gibi’ydi. 10 bin lira para aldı. O parayla babasına ve kendisine bir palto aldı. Parayı Elmadağ’daki gece kulübünde yedik. O gecenin sabahında Elmadağ’dan Sirkeci’ye yürüdük. Trene de kaçak binip Bakırköy’e geldik. 3 gün sonra filmi başlayacaktı. Plajda güreşirken burnunu kırdım. İlk filminde kırık burunla oynadı. O filmden sonra Tarık başladı zaten.”

‘ADI CANKURTARANA ÇIKTI’

“Tarık’la her gün görüşürdük. Ben çok iyi dert dinlerdim. Bana çok anlatırdı. 1970’lerde Dolmabahçe Stadı’nda 19 Mayıs törenlerinde şeref tribününde gazoz satardık. Kâğıt sattık. Tarık’ın cankurtaranlık yaptığı söylendi. Tarık hiçbir zaman cankurtaranlık yapmadı. Bizim 8 senemiz her yaz Ataköy Plajı’nda geçti. Ataköy Plajı’nın müdürleri, çalışanları tanırdı. Kiraya verdiğimiz kayığımız vardı. Biz kayıkla gezerken kadınlar, çocuklar boğulduğunda Tarık’la kurtarmaya giderdik. Boyu uzun ve çok iyi yüzdüğü için boğulanları çıkarırdı. Bundan adı cankurtarana çıktı. Beraber işportacılık da yaptık.”

‘ÇOK KİŞİYE YARDIM ETTİ BUNLARI ASLA SÖYLEMEZDİ’

“Kurduğumuz okulun yakınında eşimin ajansı vardı. Yanıma gelirken okulun bulunduğu yeri alıp mektep yapmamızı söyledi. Sanat mektebi yapacaktık. Binanın sahibiyle tartıştık ama sonunda Tarık anlaştı. Sonra okul yapmaya karar verdik. Çok yardımseverdi, çok insanı ameliyat ettirdi. Durumu olmayanlara çok yardım etmiştir. ‘Şu mahallede şu fakir’ de, kamyonla eşya gönderirdi. Depremde de bir kamyon yardım gönderdi. Ama bunları asla söyletmezdi, çok kızardı. Şu an duysa bana küfür ederdi.

‘MADEN’ FİLMİNDEN SONRA İKİNCİ TAKSİYİ ALDIK’

Tarık, salon filmlerini bırakınca 5 kuruşsuz kalmıştı. Ertem Eğilmez’le kavga ediyorlardı, kara listeye almışlardı Tarık’ı. Evimizdeki videoları sattık, bunlarla Tarık 2 ay geçindi. Sonra bir yerden borç bulup taksi aldık. Şoför çalıştırıp taksicilik yaptık. 1.5 yıl böyle geçindi. ‘Maden’ filmiyle yeniden sinemaya dönünce, teklifler patlayınca bir taksi daha aldık. O taksiyi de bu okulu yaparken sattık.”

‘ÇOK GÜZEL HAYAT YAŞADIM BE KOZALAK’

“Tarık tam 46 gün cezaevinde kaldı. Çünkü ben 46 gün Selimiye’nin kapısındaydım. 47’nci gün çıktı. 2 metrekarede 5 kişi kaldı. Çıktığı zaman bitik haldeydi. Maçka’ya gitmiştik. ‘Bir İstanbul’u seyredeyim’ demişti. Ülkesine, kimseye küskünlük yaşamadı. 14 ay evvel hastalık başına geldiği zaman ‘Maddi durumun iyi, Amerika’ya gitsene’ dedim. Bana ‘Atatürk gitmedi ki ben niye gideyim?’ dedi ve buradaki doktorlarla kaldı. ‘Bu hastalık bana niye geldi?’ diye hiç sorgulamadı. Hastalığının tehlikeye girdiğini anladığı zaman, ‘Sana bir şey diyeceğim Kozalak. Senin bunu öğrenmeye hakkın var artık’ dedi. Ben ağlamaya başlayınca da: ‘İşte sana bu yüzden söylemiyorum, hemen ağlıyorsun diye.’ Ölmeden 23 gün önce de ‘Ben çok güzel hayat yaşadım be Kozalak’ dedi.”

‘TEK KELİMELİK VASİYETİ BENİMLE GİDECEKTİR’

“Tarık bana ‘Kozalak’, biz ona ‘Bakkal’ derdik. Zuhuratbaba’da şarap almaya giderdik. Şaraplar üst raflardaydı. Tarık’ın boyu uzun olduğu için uzanır alırdı. O yüzden ona ‘Bakkal’ derdim. Tarık Akan’ın vasiyeti tek kelimeydi. O benimle gidecektir. Ne bu okulla ilgili, ne başka bir mal mülkle ilgili. 2 yıl önce hayatını yazmaya başlamıştı. Bana ‘Sen ‘Kozalaklar’ı yaz, ben de ‘Yeşilçam’ı yazayım’ dedi. Hastalığı çıkınca bana, ‘Zeki yorgunum, sen de yazmayı bırak’ dedi.”

‘BİZE ‘97’MDE ÖLECEĞİM’ DERDİ’

“Ölüm haberini oğlu Barış’tan aldım. Yoğun bakıma alınmıştı. Doktor hazırlıklı olmamızı söylemişti. Sigarayla ilgili çok kızıyordum, dümdüz küfür ediyordum ona. Elinden alamıyordum, son 1 aydır bırakmıştı. Akciğeri yüzde 90 sigaradan hasar gördü. 7 kişilik arkadaş grubumuz her toplandığımızda her birimiz ‘Ben şu tarihte öleceğim’ derdik. Tarık da ‘Yok kardeşim ben 97’de, dedemin öldüğü yaşta gideceğim’ derdi.”

‘KOZALAKLAR’IN HİKÂYESİ

‘Kozalaklar’, Tarık Akan’ın çocukluktan bugüne gelen 7 arkadaş grubuna verdikleri isim. Akan’ın kitabını yazmayı istediği ‘Kozalaklar’ adlı arkadaş grubundan kendisinin ölümüyle birlikte 3 kişi hayatta kaldı.

YAZI DİZİSİ 2

Tarık Akan’ın sanatını şekillendiren isim, ünlü oyun yazarı ve yönetmen Vasıf Öngören’di. Öngören, Akan’a “Kartpostal çocuğu Tarık Akan, genç kızlar büyüdüğünde biter. Sanatçı her zaman muhalif olmalı” dedi. Akan, o gece salon filmlerini bıraktı

Tarık Akan’ın sanatçı kişiliğine yön veren en önemli isim, hocası ve arkadaşı olan tiyatrocu, oyun yazarı ve yönetmen Vasıf Öngören’di. Öngören, Tarık Akan’ın fotoğrafını Ses Dergisi’ne götürerek ona Yeşilçam’ın yolunu açan ‘Kozalak Zeki’ lâkaplı Zeki İrfanoğlu kadar Akan’ın sanat kariyerinin şekillenmesinde rol almıştı.

AKAN’I İLMEK İLMEK İŞLEDİ 5 YIL HER GÜN DERS VERDİ

Akan’a hayat ve sanat serüveninde kırılma noktası yaşatan Öngören, tam 5 yıl onu tıpkı bir halıyı dokur gibi ilmek ilmek işler, ona 5 yıl boyunca neredeyse her gün oyunculuk dersi verir. Yeşilçam’ın yakışıklı jönünden gerçek, muhalif bir sinema sanatçısı yaratır. Tarık Akan, o yıllara dek oynadığı rollerin tam zıttı rollerle seyircinin karşısına çıkmaya başlar. Bu dönüşüm Akan’a Yılmaz Güney’in kapısını açacak, ‘Maden’li, ‘Sürü’lü, ‘Yol’lu yıllar ‘kara listeci’ film şirketlerini kıskandıracaktır.

‘İNSANLARLA İLGİLİ TAHMİN YAPTIRIRDI’

Tarık Akan da onu kariyerinde manevi tatmine götüren Öngören’in hayatındaki yerini şu sözlerle anlatacaktır: “Hayatımda ufkumu açan hocaların en önemlisidir Vasıf Öngören. Vasıf Abi ile Beyoğlu’na çıkardık. Beyoğlu’nda karşıdan gelen adamı bana gösterir ve o adama bakıp kıyafetinden, duruşundan, halinden hangi yöreden olduğunu, hangi mesleği yaptığını, kültürünü tahmin etmemi isterdi. Sonra o adamı çevirip konuşurduk ve yanlış tahminler yaptığımı anlardım. Bir adamı bu şekilde tanıma şansı verirdi. Bu bakıp tahmin etmelerin her biri bir kişiyi sinemada canlandırmanın içine girer... Yani dağdaki bir çobana smokin giydir ve bak. O smokinle nasıl oturup kalkıyor, bak. Gerçek smokin giyen insanla aradaki farkı hemen anlarsın.”

‘MADEN’ FİLMİNDE ARKIN İLE PARA ALMADILAR’

Unutulmaz oyuncunun 52 yıllık dostu Zeki İrfanoğlu ise Akan’ın Öngören’le tanışma sürecini şöyle anlatıyor: “Tarık’ın kırılma noktası Vasıf Öngören’di. Vasıf Abi 10 gün Tarık’ta kalmıştı. Ona kartpostal çocuğu Tarık Akan isminin 40’lı yaşlarına geldiğinde, genç kızlar büyüdüğünde biteceğini söylemişti. Sanatçının daima muhalif olmak zorunda olduğunu anlatmıştı. Tarık bu sözden sonra ertesi gün bana salon filmlerini bıraktığını söyledi. Bunun için Ertem Eğilmez’le kavga ettiler. Bu süreçten sonra Tarık, Yavuz Özkan’ın teklif ettiği ‘Maden’ filmine kadar parasız kaldı. Ancak Yavuz Özkan’ın da parası yoktu. O filmde Tarık da Cüneyt Arkın da para almadan oynadı.”

ÇİÇEK BAR’DAN ÇIKAN ‘BELGESEL’

Oyunculuğun yanı sıra yazmaya ve belgesel çekmeye de meraklı olan Akan, 2 yıl önce Nâzım Hikmet’in hayatını anlatan bir senaryo yazmış, belgeselini yapmaya hazırlanıyordu. Usta sanatçının vizöründen baktığı bir isim de heykeltıraş Mehmet Aksoy’du. Akan, 2008’de onunla özdeşleşen Çiçek Bar’da Mehmet Aksoy’la tanışır. Nâzım Hikmet Vakfı’nda ünlü heykeltıraşın eserlerini görür görmez Mehmet Aksoy için “Kayıt” kararı alır. Onunla eserlerin yapıldığı şehirlere gider.

Mehmet Aksoy devamını şöyle anlatıyor: “Tarık Akan, Nâzım heykellerimi görünce çok beğenmiş ve belgeselimi çekmek istedi. Bir gün atölyeye geldi. Bir Fransız kameraman ve kendisi çekimlere başladı. Önce Kars’a gittik, İnsanlık Anıtı heykeli için. Sonra diğer anıtlarımın olduğu yerlere gittik. 1 yıl sürmüştü bu gidip gelmeler. ‘Yol’ filminde nasıl başrol teklifi aldığını anlatmıştı. Yılmaz Güney’in kaldığı açık cezaevine gitmiş. Güney’in kendisine rol vermek istemediğini duyunca karşısına çıkmış ve ona kızmış. Yılmaz Güney onun tavrını, duruşunu beğenip ‘Rol senindir’ demiş.”

‘SANSÜRE KARŞI YÜRÜYÜŞÜ TARIK ORGANİZE ETMİŞTİ’

Birçok filminin yapımcılığını üstlenen Arif Keskiner ise Akan’ın kariyerinde dönüm noktasını oluşturan ‘Maden’ filminde birlikte çalıştığı isim. Keskiner, Akan’la ölmeden 10 gün önce ‘tavla attıklarını’ söylüyor: “10 gün önce beraberdik. Her zamanki gibi Çiçek Bar’da buluştuk, tavla oynadık. 4-4 kalınca tavlayı kapattı. ‘Tamam bu kadar yeter’ dedi. O da Zeki Ökten gibi berabere kalınca tavlayı kapatırdı. Her zamanki Tarık’tı o gün de. Ölünceye kadar da öyle kaldı. ‘Ben 97 yaşında öleceğim’ derdi hep. Spor yapan, her gün yüzen bir insandı. Son 4-5 aydır sigarayı bırakmıştı, ama yanında içen biri varsa ondan amiyane tabirle otlanırdı. Ankara yürüyüşünün organizasyonunu temel taşı Tarık Akan’dır. 500 kişilik yürüyüşü o organize etmişti. Sansüre karşı sinemacılar yürümüştü. Sinemanın, emekçinin hakları, sansüre karşı bir yürüyüşün organizasyonuydu. Yürüyüş sonrasında ‘Maden’ filmini yaptık. O filmden 7 ödül almıştık.”

ÖZNUR KARSLI / GAZETE HABERTÜRK

ÖZNUR KARSLI / GAZETE HABERTÜRK

Fotoğraflar: Serkan AKKOÇ