Habertürk
Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

Anıl EMRE /YAZI DİZİSİ 1 / GAZETE HABERTÜRK

Arap Baharı devlet yapısı sağlam olan veya demokrasi kültürü nispeten daha gelişmiş olan ülkelerde göreceli hasarsız olarak atlatıldı, diğerlerinde kaosu davet etti. Birçok ülkede sokağa ilk çıkan, demokrasi şarkıları söyleyen gençlerin arasına radikaller veya kendilerine ait gündemleri olan başka siyasi gruplar da karıştı. Ancak meydanlara demokrasiden başka bir hesabı olmadan çıkan, değişim hareketinin kıvılcımını ateşleyen ruh mezhepsel gerilimleri değil çağdaşlığı körüklemek, şoven bir milliyetçilik ya da Baasçılık değil, dünya vatandaşlığını öncelemek için yola çıkmıştı. Ortadoğu’daki inovasyon hikâyelerine baktığınızda buna daha da emin oluyorsunuz. Geçmişinden ve kimliğinden gurur duyan, ülkesini seven ama dünyaya entegre olmak isteyen bir jenerasyonun hikâyesini görüyorsunuz. Mısır’ın Tahrir Meydanı’nda Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’e karşı toplanan milyonların sözcülüğünü yapan ismin bir radikal İslamcı değil, Google çalışanı Wael Ghonim olması sürpriz değildi. Eğer Ortadoğu ile ilgili önyargılara sahipseniz, bu dizi sizin okumanız için yazıldı. Kendi araştırmalarımdan, yaptığım söyleşilerden ve dünyaca ünlü teknoloji yatırımcısı Christopher Schroeder’in bölgede yaptığı seyahatlerde kaleme aldığı, Arap baharına atıfta bulunarak isimlendirdiği Genç Şirketlerin Yükselişi (Kitabın orijinal adı olan “Startup Rising” aynı zamanda “ayaklanmaya başla” anlamına da gelebilecek bir kalıp) isimli kitaptan yararlanarak size görmeye alıştığınızdan bambaşka bir Ortadoğu portresi çizeceğim. Savaşlardan, mezhepçilikten, intihar bombalarından ibaret bazılarının ‘bataklık’ olarak tabir ettiği bir bölge değil, teknolojiyle iç içe, statükodan sıyrılıp geleceğini kendisi yazabilecek gençlerle dolu, kabuklarını kırıp dünyayla entegre olmaya başlayan bir vaha sunacağım. Televizyonunuzu açtığınızda gördüğünüz kan ve gözyaşından ibaret manzarayı değil, Öteki Ortadoğu’yu göstereceğim.

BUGÜN Ortadoğu denilince akla teknolojinin, girişimciliğin, bilimsel gelişmelerin gelmediği sır değil. Ancak sıklıkla unutulan bir gerçek var. Avrupa’nın karanlık çağlarını yaşadığı 8. ve 13. yüzyıllar arasında, İslam dünyasında bilim, matematik, felsefe alanlarında çığır açılıyordu. Bağdat, Kahire, Şam ilim ve aydınlanma merkezleri olarak anılıyordu. İbn-i Sina’nın ilaçlar üzerine çalışmaları Avrupa’da yüzyıllar boyunca tıp öğrencilerine okutuldu. Cebir, kimya, trigonometri bilimleri İslam dünyasında ortaya çıkarak yayıldı. Abbasiler ilime hazineler yağdırırken, Müslüman âlimlerin çalışmaları sayesinde antik Çin’den Mısır’a, Mezopotamya’dan Pers uygarlıklarına dünyanın dört bir köşesinde üretilen ilim harmanlanıp geliştirildi. Bu bilgi dağarcığı olmadan Avrupa’nın Rönesans’ı, bilimsel devrimini gerçekleştirebilmesi düşünülemezdi. Ortadoğu yüzyıllar boyunca ilmin beşiği olarak anıldı ve modern bilimlerin temeli bu coğrafyada atıldı. Bugün Silikon Vadisi’nden söz ediyorsak o yüzyıllarda da ilmin beşiği gözüyle gıpta edilen coğrafya Ortadoğu idi. Aradan yüzyıllar geçti, Batı medeniyetleri önce arayı kapatarak daha sonra büyük bir atılım yaptılar. Bugün Ortadoğu denildiğinde akla teknolojinin, girişimciliğin gelmemesi sebepsiz değil. Gerek bilimsel çalışma gerek de inovatif girişimcilik Batı’nın oldukça gerisinde. Bölge bilimden çok savaşla, girişimcilikten çok terörle, teknolojiden çok mezhepçilikle anılıyor. Peki değişim imkânsız mı?

Schroeder 2010 yılında Dubai’de bir partiye davet edilir. “Girişimcilik Kutlaması” adı verilen davette gördüklerinden büyülenir. “Ortadoğu’nun her köşesinden gelen 2500’ün üzerinde genç, bir yandan akıllı telefonlarına gömülmüşken diğer yandan da sosyalleşiyorlar. Deneyimli yatırımcılarla hararetli sohbetlere dalıyor, iş fikirlerini nasıl geliştirebileceklerini konuşuyorlar. Kimse politika, din veya mezhep konuşmuyor, herkes yeni fikirler, yeni girişimler peşinde…Kendi eğlencesi için yazdığı mobil oyunlar 2 yılda 1 milyondan fazla kişi tarafından indirilen genç Kuveytli, televizyon, sosyal medya ve mobil telefonlar için animasyon filmleri üreten genç bir Suriyeli… Sadece o gün 100’den fazla kişiden kartvizit aldım.” Schroeder karşılaştığı manzaranın Silikon Vadisi’nden hiçbir farkı olmadığını belirtiyor.

‘İNTERNETTE TORPİLE YER YOK’

Facebook, Twitter, Skype, Ebay gibi teknoloji devlerinde potansiyeli görerek ilk yatırımcılardan olan Marc Andreessen, bölgedeki bir girişimcinin internette ‘wasta’ sisteminin olmadığını kendisine anlattığını söylüyor. Bölge ülkelerinde gençlerin ‘wasta’ dedikleri kavramı, torpil veya kayırmacılık olarak çevirebiliriz. “İyi bir eğitime ve iyi bir işe kavuşmak için torpile ve tanıdığa ihtiyacınız vardı. İnternet bu kayırma kültürünü de ortadan kaldırıyor.” Milyonlarca gence kendi ayakları üzerinde durma, sadece zekâları ve bileklerinin hakkıyla başarılı bir hayat kurma hayali veriyor, geleceğe olan inançlarını tazeliyor. Sosyal medya sayesinde dünyayla entegre nesiller yetişiyor. Andreessen, internet ve teknoloji sayesinde bölgenin muazzam genç nüfusunun, müthiş bir yetenek havuzuna dönüşebileceğini söylüyor.

Ortadoğu’da girişimcilik bir inovasyon meselesi olmaktan öte bir hayatta kalma mücadelesi. Batı’daki akranlarından çok daha başarıya aç gençlerden bahsediyoruz. Arap Baharı sırasında tanıştığı birçok girişimciden, meselenin sadece diktatörlükleri devirmek olmadığını öğreniyor Schroeder: “Kendilerine dayatılan ‘hiçbir şeyin değişmeyeceği’ olgusuna, statükoya isyan ediyorlardı. Neden devlette ya da süregelmiş birkaç büyük şirkette çalışmak zorunda olalım, bu işleri bulabildiğimizi varsayarsak eğer?” Schroeder’in şu sözlerine kulak vermeliyiz: “Bu girişimciler Arap sokağının her köşesinden geliyorlar. Erkek veya kadın, dindar ya da kültürel Müslüman, üniversite mezunu ya da kendi kendini yetiştirmiş, genç veya yaşlı. Saf değiller. Kendilerini birçok engelin bekleyebileceğini, siyasi, ekonomik, altyapısal sorunlarla karşılaşabileceklerini biliyorlar ancak bu gözlerini korkutmuyor. Yeni bir Ortadoğu’nun temellerini oluşturacak sosyal ve ekonomik atılımlar gerçekleştiriyorlar. Tarihin doğru tarafında olduklarını biliyorlar.”

Dünyayı değiştirecek fikirler gezegenin her noktasından çıkabilir. Silikon Vadisi California’da olabilir ancak burada kurulan milyar dolarlık genç teknoloji şirketlerinin yarısından fazlası göçmenler tarafından kuruldu. Girişimci ruh her toplumda vardır, önemli olan kendini gösterebilecek alanı bulmasıdır. Dünyanın en önemli yatırımcılarından Sir Michael Moritz’in sözleri herkesi düşündürmeli: “Seyahatlerimde şunu gördüm ki dünyanın dört bir köşesinden girişimcileri aynı odaya koyduğunuzda, dilleri, dinleri, renkleri ne kadar farklı olursa olsun birbirlerine müthiş benziyorlar. Dünyaya, sorunlarına ve sunduğu fırsatlara aynı mercekten bakabiliyorlar. Zekâları, enerjileri ve başarma tutkuları aralarında ortak bir dil oluşturmuş durumda.” Ben de bunu sizlere, bölgeden çıkmış başarı hikâyeleriyle ispatlamaya çalışacağım.

ORTADOĞU’NUN KADERİNİ DEĞİŞTİREN MEKTUP

1969 yılında Ürdün’de dünyaya gelen Samih Toukan, akademisyen bir ailenin çocuğu. Londra’da mühendislik okuyor, ülkesine dönerek global bir yazılım şirketinin başkent Amman’daki ofisinde çalışmaya başlıyor. Kurumsal hayattan sıkılmak girişimci ruhun en büyük ateşleyicilerinden biri, Samih de bir istisna değil. Kendi şirketini kuruyor ancak danışmanlık hizmeti vermek de onu kesmiyor. Ortağı Hussam Koury ile Londra’ya yaptıkları bir iş seyahatinde ilk defa internet kafeye giden ikili, adeta büyüleniyor. Her gün tekrar gelerek saatlerce internette dolaşıyorlar. Ürdün’e dönüş yolunda karar veriliyor. İşleri internet olacak.

Ürdün’de internet sağlayıcısı olmadığı için aylık 2000 dolara bir uzun mesafe modem alıyorlar. İlk web sitelerini Ürdün Kralı için kuran ikili, çeşitli şirketler için de siteler kuruyor. 1998’de Hotmail ile tanışınca, Arapça içerik olmadığını fark ediyorlar. Arapça bir e-posta servisi yaratmak için kolları sıvıyorlar. Böylece Maktoob (Mektup) doğuyor. İlk haftada 5000 kullanıcıya ulaşan servis, 2003 yılına gelindiğinde 1 milyondan fazla kişiye hizmet verir hale geliyor. Arapça klavye üretilmediği için, yüz binlerce kişiye klavyelerine yapıştırmak için Arapça harflerin olduğu yapıştırmalar yollayan Maktoob, kısa sürede vazgeçilmez hale geldi. E-postaya chat hizmeti, forumlar, haber ve spor servisleri de eklendi. Dubaili bir fondan yatırım bulan Maktoob, önce bölgenin diğer ülkelerinde kurulmaya başlanan küçük web sitelerini satın almaya daha sonra ise bu ülkelerdeki internet varlıklarını büyütmeye başladı. Suudi Arabistan’daki kadınlara yönelik en büyük internet portalı, Ürdün’ün en büyük haber portalı artık Maktoob’a aitti. 2005 yılına gelindiğinde 10 milyon kullanıcıları vardı. Ortadoğu’nun Yahoo’su haline gelen Maktoob, 2008 yılında Yahoo tarafından 175 milyon dolara satın alındı.

Maktoob’un en büyük başarısı ise Arap dünyasının en değerli internet şirketi olmanın ötesindeydi. Hiçbir şekilde devlet desteği veya icazeti olmadan yapılmıştı. Henüz internet sektörü regüle değildi. Bağımsız yatırımcılardan destek alınmıştı ve devlet işin hiçbir kısmına dahil olmamıştı. Bu tüm bölgedeki genç girişimcilere umut verdi. Bağımsız bir ekosistem kurulabileceği herkesçe görülmüştü.

ÇÖLÜN ORTASINDA TEK BOYNUZLU AT

Ortadoğu’nun bir numaralı internet zengini haline gelen Samih Toukan, parasını internete yatırmaya devam etti. Yeni yatırımları için Jabbar Internet Grubu’nu kurdu. Grubun yatırımlarından Souq, Arapça’da pazar anlamına gelen, bölgenin en büyük e-ticaret sitesi. Arap dünyasında 40 şehre hizmet veren Dubai merkezli sitenin, Suudi Arabistan ve Mısır’da da ofisleri bulunuyor. Geçtiğimiz günlerde uluslararası yatırımcılardan 275 milyon dolar yatırım toplayan şirketin değerinin 1 milyar doları geçtiği tahmin ediliyor. Silikon Vadisi’nde, değeri 1 milyar doları aşan genç teknoloji şirketlerine “unicorn” yani tek boynuzlu at deniyor. Souq da Ortadoğu’nun ilk tek boynuzlu atı. Samih Toukan’ın Christopher’a söyledikleri, bölgenin geleceğine dair inancını ortaya koyuyor: Ne vizyonumuz eksik, ne yeni fikirlerimiz, ne de inovasyon. Büyük pazarlarımız var ve daha büyük pazarlara açılan kapılar haline gelebiliriz. İnsan kaynağımız kesinlikle var. Belki altyapısal eksikliklerimiz var ama en büyük eksikliğimiz, henüz kültürel olarak bunları başarabileceğimize inanmamamız. 10 yıl önce Arap dünyasında bir çocuğun Facebook’u bulduğunu düşün. Arkadaşları ona aptal olduğunu söyler, ailesi ‘garantili’ işini bırakmasına izin vermezdi. Ama bu artık değişiyor! Gerçekten değişiyor! Göreceksin!”

YAZI DİZİSİ 2

Öteki Ortadoğu dizimizin ikinci gününde akıllı telefon kullanımının rekor kırdığı, e-ticaretin uçuşa geçtiği, kendi spor arabalarını üreten Arap ülkelerinde yolculuğa çıkıyoruz. Aynı zamanda İran’ın ahlak polisine yakalanmamanız için çıkan akıllı telefon uygulamasından Suudi Arabistan’da kadınların iş yaşamına katılımını sağlamak için internetten CV oluşturan web sitesine; bölgenin alışılagelmiş kalıplarının teknoloji sayesinde kırıldığına tanıklık ediyoruz

“Henüz prens olduğum yıllarda bir arkadaşım Uzay Yolu dizisinin çekildiği Los Angeles’taki stüdyoya ziyaret ayarlamıştı. Oraya gittiğimde ‘Voyager (dizideki uzay gemisi) mürettebatının üniformalarından giyip oyuncularla fotoğraf çektirmek ister misiniz?’ diye sordular, ben de ‘Neden olmasın?’ dedim. Kostümü giyip geminin içine girdiğimde de çekim vardı. ‘Hadi siz de şu sahnede olun’ dediler. Planlı değildi. Ama çok eğlenceliydi.”

Ürdün Kralı 2. Abdullah bilimkurgu hayranı, ülkesinde teknoloji ve girişimciliğin gelişmesine verdiği önemle bilinen sıra dışı bir lider. Tabii teknoloji girişimciliğine bu denli önem vermesi, borcu neredeyse milli gelirinin tamamına yakın bir ülkeyi kontrol ettiğini ve doğal kaynakları da olmadığı için yeni ihracat kalemlerine acilen ihtiyaç olduğunu bilmesiyle de ilgili. Nitekim ülkenin en hızlı gelişen sektörü olan teknolojinin, bugün devasa bir mülteci akınının altında ezilen ülke ekonomisini tek başına kalkındıramasa da, Ürdün’ün geleceğinin yazılmasında önemli bir kilometre taşı olduğu aşikâr.

YA İNOVASYON YA ÖLÜM’

Geçtiğimiz yıl mülakat yaptığım ülkenin ilk bilgi teknolojileri bakanı Fawaz Hatim Zubi, bakanlığıyla ilgili yasalar çıkarken kralın kabineye bizzat gelerek kendisine destek verdiğini anlattı. Kral Abdullah sık sık Silikon Vadisi’ne giderek incelemelerde bulunuyor, Ürdünlü genç girişimcileri alıp San Francisco’ya götürüyor. Bu çabanın meyvesini verdiği aşikâr. Ürdün’ün teknoloji sektörü 2000’li yılların başında milli gelirin yüzde 2’sini oluştururken, 2013 yılında 14’ünü oluşturuyordu. 2011 yılında yapılan bir araştırmaya göre Arap dünyasında kurulan tüm genç teknoloji şirketlerinin yarısı Ürdün’de kurulmuştu. Ortadoğu ülkelerinde genç teknoloji şirketlerinin kuruluş aşamasında mentorluk yapan, sektörün yakından bildiği bir isim olan Ozan Sönmez’e göre, Ürdün sadece teknoloji değil, çok sayıda mühendis de ihraç ediyor. Bu mühendisler Ortadoğu’daki teknoloji devriminin belkemiğini oluşturuyor. “Ürdün’ün dışında yaşayıp ülkeye para gönderen çok fazla mühendis var. Bu da ülke ekonomisine ciddi katkı sağlıyor.”

Sönmez, Ortadoğu ekosisteminin en belirgin özelliğinin Ürdün gençliğinde de karşımıza çıktığını söylüyor. “Açlık. Başarıya aç olmaktan söz ediyorum. Başarıya kilitlenmiş durumdalar çünkü başka şansları yok. Lübnan ve Mısır gençliğinde de aynı açlık var.” Bunu genç ve eğitimli nüfusa rağmen, kurumsal hayatın oldukça kısıtlı olmasına bağlıyor. “İyi eğitim alabilecekleri üniversiteler mevcut. Hem mühendislik, hem tasarım, hem pazarlamada ciddi bir yetenek havuzu var. Ancak çalışabilecekleri büyük şirketlerin sayısı çok az, yeni iş imkânı hem devlette hem özel sektörde kısıtlı. Bu da genç mühendisleri inovatif olmaya itiyor.” Pazarların küçük olması bu ülkelerdeki gençleri kaçınılmaz olarak dışa açılmaya zorluyor. “Burada yeni fikirleri deneyen girişimciler, başarılı buluşlarını Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’a açıyorlar. Diğer türlü var olabilmeleri mümkün değil. Ortadoğu’daki mobilite, Amerika’da eyaletler arasındaki geçiş rahatlığına benziyor. Bir yerdeki iş imkânı diğerinden fazlaysa diğerindeki teknik yetenek öbüründen daha fazla, bu da insan akışını getiriyor.”

PETROLSÜZ ORTADOĞU’YA HAZIRLIK

Suudi Arabistan internet ve teknolojide bölgenin en önemli pazarı. Suudi spor web sitesi Kooora iyi bir örnek. Dünyanın en çok ziyaret edilen web sitelerinden biri olan Kooora her ay bir milyardan fazla tık alıyor. Youtube kullanımında dünyada ilk sıralarda olan bölgede ayda 200 milyondan fazla video izleniyor, çoğunlukla Suudi Arabistan’dan. Hem Suudi Arabistan hem de Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaşayanların yarısına yakını akıllı telefon kullanıcısı. Sönmez, bölgedeki hiçbir genç teknoloji şirketinin buralarda iş yapmadan büyüyemeyeceğini anlatıyor. Bölgenin bir başka ülkesi Kuveyt’te akıllı telefon kullanımı 2 yıl içerisinde yüzde 46’dan yüzde 86’ya çıkmış.

Birleşik Arap Emirlikleri’nin önde gelen iki üyesi Abu Dabi ve Dubai, girişimcilik ekosistemlerini geliştirebilmek için milyarlarca dolarlık fonlar ayırıyor. Emirliklerin ‘inovasyon stratejisi’, 2021 yılına kadar Birleşik Arap Emirlikleri’ni dünyanın en inovatif ülkesi haline getirmek. Hedef ütopik olsa da, bu hedefe giden yolda ayrılan bütçe de iddialı. Emirlikler genelinde yapılacak 100 ulusal projeye 80 milyar dolar bütçe ayrılıyor. Eğitim, sağlık, enerji, ulaşım, uzay ve su sektörlerinin öncelikli olarak yatırım alacağı plan kapsamında, gerekli yasal reformlar da yerine getirilecek. Ar-Ge harcamalarının 3 kat artırılmasının öngörüldüğü proje sayesinde, 2021 yılına kadar emirlik işgücünün yüzde 40’ının ‘bilgi sektörü’nde çalışanlardan oluşması öngörülüyor.

Ortadoğu’da teknoloji girişimciliğinin gelişmesine katkı sağlayan bir Kral Abdullah daha var. Suudi Arabistan’ı 2005 yılından, vefat ettiği 2015 yılına kadar yönetmiş olan Kral Abdullah bin Abdulaziz. Temellerini attığı ve 20 milyar dolarlık bir fon bağışladığı Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi bugün birçok bilim dalında Harvard, Yale, Stanford gibi dünyanın köklü üniversiteleriyle anılıyor. Cidde’ye 2 saat uzaklıktaki devasa kampusu uzay üssü zannetmeniz olası. Enerji, tarım, su ve çevre teknolojileri konusunda özellikle iddialı olan üniversite, dünyanın bu alanda önde gelen akademisyenlerini hızla bünyesine katıyor, onlarca ülkeden gelen parlak genç araştırmacı ve mucitlere de ev sahipliği yapıyor. Teknoloji yatırımları, kralların veya emirlerin kişisel tutkularından veya modern görünme isteklerinden kaynaklanan birkaç prestij projesi olmanın çok ötesinde, bölgenin geleceği için elzem hale gelmiş durumda. Petrol gelirlerinin tarihte görülmemiş bir hızla düşmeye başladığı ve bir daha eski seviyelerin belki de hiç görülemeyeceğinin tartışıldığı günlerden geçiyoruz. Enerji kaynakları dışında ciddi bir gelir kalemi olmayan ülkeler, yeni sektörler yaratmak zorundalar. Geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan’da açıklanan ‘Vizyon 2030’ stratejisi de petrol gelirine bağımlı olmayan bir krallık öngörüyor. Kalkınmaya giden en hızlı ve en emin yol da katma değeri yüksek ürün ve servisler üretebilmekten geçiyor. Teknoloji sektörüne yatırım yapmak ve genç girişimcileri desteklemek, bölge ülkelerini geleceğe taşıyacak önemli bir anahtar.

AHLAK POLİSİNDEN AKILLI TELEFONLA YIRTMAK

Genç girişimciler köhnemiş sosyal normlara de teknolojiyle meydan okuyor. İran’da polis denildiğinde akla 2 ayrı polis teşkilatı gelir. Birincisi bildiğimiz emniyet teşkilatı, ikincisi ise sizin dine uygun yaşayıp yaşamadığınızı kontrol eden ‘ahlak’ polisi. Bu polislere Farsça ‘rehber’ anlamına gelen Ershad deniyor. Birkaç erkek ve kadından oluşan ahlak timleri, İran’ın dört bir tarafında trafik kontrolleri yapabiliyor. Para cezası kesmekten gözaltına almaya birçok yetkisi olan bu timler İran gençliğinin en büyük baş belalarından bir tanesi haline gelmiş durumda. Kıyafetinizin dinen uygun olmaması, kız ve erkek bir araçta yolculuk yapmanız gibi muğlak suçlamalarla hayatınızı zorlaştırabiliyorlar.

Ershad denetiminden bunalan İranlı gençlerin imdadına teknoloji yetişti. Geçtiğimiz şubat ayında kullanıma sunulan akıllı telefon uygulaması Gershad; size harita üzerinde Ershad ekiplerinin nerelerde beklediğini gösteriyor. Uygulamayı kullananlar Ershad aracı gördükleri anda konum bilgilerini giriyorlar. Eğer yeterince insan aynı yerde Ershad ekibi gördüğüne dair bilgi girerse, söz konusu konum haritanızda yanıp sönmeye başlıyor. Böylece yolunuzu değiştirebiliyor, adaba uygun giyinmek üzerine nutuk dinlemekten, ceza ödemekten ya da hapse atılmaktan kurtuluyorsunuz. Uygulama İran’da indirilme rekorları kırıyor. Yazılımı geliştiren İranlı mühendislerin kimliği henüz bilinmese de ülke gençliğinin gözünde çoktan kahraman haline gelmiş durumdalar.

KADININ ROLÜ TEKNOLOJİYLE DEĞİŞİYOR

Teknoloji kadınların toplumsal hayata katılması konusundaki bariyerleri de bir bir yıkıyor. Kadınlar neredeyse tüm bölgede akıllı telefon kullanma oranlarında erkeklerin önüne geçmiş. Ortadoğu’nun en büyük e-ticaret şirketi olan Dubai merkezli Souq’un, Suudi Arabistan’dan aldığı siparişlerin yüzde 70’i akıllı telefonlar üzerinden yapılmış. Khalid Al Khudair isimli Suudi bir girişimci, bunu kadınlar için bir fırsata çevirmeye karar vermiş. Kadınların dijital ortamda CV hazırlamasına yardımcı olan Glowork isimli web sitesi daha sonra bu CV’ler üzerinden onları Khu arayan şirketlerle buluşturuyor. Böylece iş aramaktan çekinen kadınlar evlerinden dışarı adım bile atmadan iş sahibi olabiliyorlar. 2011 yılında kurulan Glowork bugüne kadar 30 binden fazla kadının iş sahibi olmasına aracılık etti. Kadınların geleneksel olarak işyerinden uzak tutulduğu bir kültürde bir devrim yaratan Al Khudair, Suudi Çalışma Bakanı’na da danışmanlık yapıyor. Bir web sitesi olarak ortaya çıkan ve veri tabanında 1.5 milyondan fazla Suudi kadının güncel özgeçmişi bulunan Glowork geçtiğimiz günlerde bir akıllı telefon uygulaması da çıkardı. Yakında Ortadoğu’nun tamamında hizmet vermeye başlayacak.

İLK ARAP SPOR OTOMOBİLİ

Ortadoğu’da araba denildiğinde akla İran gelir. Ortadoğu’nun en büyük otomobil üreticisi olan İran, nükleer yaptırımlardan önce dünyanın da 11. en büyüğüydü. Otomotiv sektörü İran’ın petrolden sonraki en büyük sektörü. Suudi Arabistan da otomobil üretmekten geri kalmıyor. Başkent Riyad’daki Kral Saud Üniversitesi öğrencileri tarafından dizayn edilen Ghazal, Mercedes-Benz’in G model binek otomobilinin kasasını almış. Tamamen Suudi Arabistan’da üretilen ilk otomobil olan Meeya’nın ise 2017 yılında satışa çıkması bekleniyor. Peki bölgeden bir süper spor otomobil çıktığını söylesek? W Motors şirketine ait, saatte 395 km hız yapabilen 780 beygir gücünde Lykan Hypersport, 0-100’e 2.8 saniyede çıkarak Lamborghini Aventador’u bile geride bırakıyor. Pagani ve Koenigsegg gibi ultralüks butik otomobil markalarına rakip. 3.4 milyon dolar fiyat etiketiyle dünyanın en pahalı otomobili unvanına sahip. Lübnanlı bir tasarımcının çizimiyle hayat bulan otomobillerin üretiminde Alman ve İtalyan şirketler de rol oynuyor. W Motors’un arkasındaki isim henüz 30 yaşındaki Lübnanlı girişimci Ralph Debbas. 2012 yılında Beyrut’ta kurduğu şirketi kısa süre sonra Dubai’ye taşıyor. Şu anda İtalya’nın Torino kentinde üretilen otomobil seneye Dubai’de açılacak fabrikada üretilmeye başlanacak. Böylece Arap dünyasında dizayn edilip üretilen ilk spor otomobil unvanına kavuşacak

YAZI DİZİSİ-3

Öteki Ortadoğu dizimizin son gününde, bölgenin en vizyoner girişimcileriyle tanışıyoruz. Hayallerinde çöllerinden yeşilin fışkırdığı bir Mısır, girişimcilik merkezi olan bir Filistin, her çocuğun kaliteli eğitime erişim sağladığı bir Ortadoğu var. Ve bu hayalleri gerçekleştirmeye çoktan başlamışlar bile. Bugünden yarına olamasa da savaşın, terörün, çatışmanın olduğu bir Ortadoğu, gelecek nesiller için dedelerinin anlattığı ibretlik hikâyelerden ibaret olabilir. Bugün öteki Ortadoğu olarak baktığımız dinamik ve modern tablo, onların bildiği tek Ortadoğu haline gelebilir.

Girişimcilik denildiğinde aklımıza bir sonraki hit sosyal medya platformu, e-ticaret sitesi ya da akıllı telefon yazılımı gelir. Ancak Ortadoğu’da bazı girişimcilerin vizyonu ülkelerinin kaderini değiştirebilecek boyutlarda. Bölgeyi dolaşan Amerikalı yatırımcı Christopher Schroeder’ın kitabında anlattığı Mısırlı Ahmed Zahran bunlardan biri. Ortadoğu ülkelerinin güneş enerjisinden yararlanmaya oldukça müsait oldukları aşikâr. Mısır’da tarımın candamarı Nil Nehri olsa da Zahran’ın verdiği rakamlara göre topra- ğın altında Nil’den 3000 yıl boyunca geçecek suyun toplamından fazla su var. Ancak halihazırda bu suyun yüzde 1’inden azına erişim olduğunu, sürülebilir arazilerin ise 5’te 1’inden azının kullanımda olduğunu söylüyor. Nil’den uzaklaştıkça ekili alanlar azalıyor, çiftçiler ancak dizel yakıt kullanarak su pompalayabiliyor. Yakıt hem pahalı, hem depolaması zor hem de uzak alanlara dağıtımı uzun ve çetrefil bir süreç. Böylece muazzam bir su rezervi çölün altında beklerken, Mısır’da çiftçilik küçücük bir alana hapsoluyor. Zahran, arayı güneş enerjisiyle kapatmayı planlıyor. Kurduğu Karmsolar adlı şirket çiftçiler için güneş panelleri ve güneş enerjisiyle çalışan su pompalama sistemleri kuruyor. Amaç çölden çiftlikler fışkırmasını sağlamak, Mısır’ı tamamen yeşile boyamak. Limitsiz su ve enerjiye erişim sağ- layarak geleceğin eko-çiftliklerini kurmak.

Siyasi karışıklıklar bölge ülkelerine ilgiyi keser mi sorusuna en iyi cevabı yine giri- şimciler veriyor. Bölgedeki karışıklıklar potansiyelin görünmesine engel olabilse de

“Güneş balçıkla sıvanmıyor” demek mümkün. MIT’de doktora yapan Mısırlı Halit İsmail, ABD’de çok yüksek maaş- lar karşılığında çalışabilecekken ülkesine dönmeyi seçenlerden. 2 çalışanıyla başlattığı SySDsoft isimli şirket, 100 kişilik bir mühendislik ordusuna ev sahipliği yapan, 4G konusunda kendi global patentleri olan bir başarı hikâyesine dönüşünce Intel’in dikkatini çekiyor. Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden sadece birkaç hafta sonra, ülke büyük bir belirsizlik içerisinde olmasına rağ- men, şirket Intel tarafından satın alınıyor.



Anla’ manasına gelen Nafham’ın kurucusu Ahmed Alfi, Dubai Emiri Muhammed bin Raşid el-Maktum’dan, Arap sosyal medyasının en ilham verici insanı ödülünü alırken.

‘BİZ ARAPLAR HATADAN KOŞA KOŞA KAÇARIZ’

Bölgede teknoloji girişimciliğinin önündeki engellerden biri de sermaye sahiplerinin hâlâ çoğunlukla geleneksel yatırımlara yönelmeleri. Schroeder, üst düzey bir bürokratın şu sözlerini aktarıyor: “İyi haber şu ki paramız var. İyi olmayan ise hâlâ cebimizde duruyor olması.” Gayrimenkul ve enerji gibi sektörlere yatı- rım yağarken, çok küçük yatırımlarla ayağa kalkabilecek genç teknoloji şirketleri yatırım bulamı- yor. Yatırımcı Hany Sonbaty’nin sözleriyle: “Elle tutulabilir, gözle görülebilir varlıklara yatırım yapmak kültürümüzün içine işlemiş durumda.” Silikon Vadisi’nin mottosu olan hata yapma kültürü; yani bir girişiminizin başarısız olmasına dünyanın sonu değil, deneyim kazanma gözüyle bakılması bölgede söz konusu değil. Ünlü Mısırlı yatırımcı Ahmed Alfi, durumu Schroeder’e şu sözlerle anlatıyor: “Genç teknoloji şirketlerine para yatırıyorsanız, yatırım yaptığınız şirketlerden bir veya birkaçı yıldız olabilirse şanslısınız. Sıfıra irca olacak, yok olacak şirketler mutlaka olacaktır. Biz Araplar buna tahammül edemeyiz. Hata yapmanın artı olarak görülmesini bir yana bırakın, bundan koşa koşa kaçarız.” Ortadoğu ülkelerinde genç teknoloji şirketlerinin kuruluş aşamasında mentorluk yapan, sektörün yakından bildiği bir isim olan Ozan Sönmez ise bunun sadece Ortado- ğu’da görülmediğini, Silikon Vadisi dışında neredeyse her yerde aynı mantığın geçerli olduğunu söylüyor: “Batı’da, Avrupa’da bu yok mu sanıyorsunuz? Gelişmiş ülkelerde de aynı problem var. Hatta Kuzey Avrupa ülkelerinde bu daha da yüksek. Gidin Finlandiya’da kurduğunuz şirketi batırın mesela. Hayatınız kaydı. ‘Amerikan özentiliği’ deriz, oradan bir şeye özeneceksek bu hata yapma kültürü olmalı. Hataya deneyim olarak bakma kültürü.”

Yale mezunu Omar Christidis’in kurduğu ArabNet, bölgeden binlerce genç girişimciyi dünyanın her yerinden yatırımcılarla buluşturan devasa bir organizasyon. Ortadoğu’nun girişimcilik ekosisteminde karşılaşılan en büyük zorluğu “İnsan kaynağı eksikliği” olarak tanımlıyor: “Burada muazzam potansiyel var ama deneyimli insan çok az. Şirketler yeteneğe aç ancak en iyi yetenek de deneyime sahip değil.” Bölge ülkelerinin nüfuslarının yaklaşık yüzde 60’ının 30 yaş altı olduğunu düşünürsek, potansiyelin farkına varmamız mümkün. Ancak burada iyi eğitime erişim oldukça kritik.



Gazze’de düzenlenen uçurtma festivalinden manzaralar. Girişimciliğin gelişmesinin Filistin’in refahına ve barışa yapacağı katkılarla, bomba ve yıkım görüntülerinin yerini böyle manzaralar alabilir.

TÜM ORTADOĞU İÇİN KALİTELİ EĞİTİM

Ortadoğu’daki başarılı teknoloji girişimcilerinin çoğu yurtdışında, dünyanın sayılı okullarında eğitim görmüş gençler. Ancak gayet tabii herkes bu imkânlara sahip değil. Milli eğitim sistemleri gençlere bu konuda ne kadar katkıda bulunabiliyor? 2007 yılında yayınlanan bir rapora göre, bölgede GSYH’nin yüzde 5’i, devlet bütçesinin de yüzde 20’ye varan oranları eğitime harcanıyor. Bu, dünya standartlarına göre oldukça önemli bir oran. Eğitime erişim oranı da yüksek. 1990’lı yıllara göre okuma-yazma bilmeyenlerin oranı yarı yarıya azalmış. Kız öğrencilerin okula erişimi konusunda da iyileşmeler görülüyor. Ancak lise ve yüksek öğretime erişim oranları hâlâ oldukça düşük. Üniversiteye erişimi olanların da yaklaşık 3’te 2’si sosyal bilimleri tercih ediyor. Matematik, fen, mühendislik daha az tercih edildiği gibi, bölge ülkeleri bu alandaki testlerde dünya ortalamalarının oldukça gerisindeler. Ancak günümüz dünyasında ileri gitmek, yeni nesilleri geleceğe hazırlamak için söz konusu becerilerin geliştirilmesi şart. Ezber yerine eleştirel düşünmenin ve özgüvenin aşılanması da bölgede çalışan neredeyse tüm eğitimbilimcilerin ortak kanaati.

Mısır’ın ünlü teknoloji yatırımcısı, Sawari Ventures’ın sahibi Ahmed Alfi, 2010 yılında kafasından bir hesap yapar. O yıl Mısır’da 2 milyondan fazla çocuğun doğduğunu, 1.5 milyondan fazlasının ilkokula başladığını bilmektedir: “Devletin bununla başa çıkabilmek için her gün birkaç yeni okul inşa etmesi gerektiğini bilmek ve bunun da yüksek bir ihtimal olmadığını fark etmek için bir matematik dehası olmanız gerekmiyor.” Okullardaki eğitimin hem fiziksel hem de müfredat olarak yetersizliği Mısır’da özel ders sektörünün yılda yaklaşık 3 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşmasını sağlamıştı. Alfi, çözümü devletten beklemeden adım attı. Kurduğu Nafham isimli web sitesi, yüzlerce öğretmene, milli eğitim müfredatlarını açıklamalarıyla anlattıkları videolar hazırlamaları için para ödüyor. Bugün web sitesine sadece öğretmenler değil, toplumun her kesiminden, müfredatla ilgili bilgi sahibi profesyoneller hatta veliler de içerik yolluyor, bunlar daha sonra profesyonel eğitimciler tarafından derlenerek öğrencilerin internet üzerinden kullanımına sunuluyor. Binlerce yaratıcı, 5-15 dakika arası videonun olduğu platform, bölgenin diğer ülkelerinin müfredatlarını da kapsayacak şekilde geliştiriliyor. Bu tarz girişimler, eğitimin yaşı olmadığını da gösteriyor. Eğitim düzeyinin çok yüksek olmadığı toplumlarda, insanların açı- ğını internetten kapatmalarına yarıyor. Suudi Arabistan’da kurulan benzer bir sitenin en büyük kullanıcı kitlesi orta yaş grubundaki kadınlar. Çocuklarının derslerine yardımcı olabilmek ve kendi bilgi dağarcıklarını geliştirebilmek için internete başvuruyorlar.

İSRAİL-FİLİSTİN DAYANIŞMASI

Saed Nashef, Filistinli genç teknoloji şirketlerine yatı- rım yapan, 30 milyon dolarlık fon büyüklüğüne sahip Ramallah’taki Sadara Ventures şirketinin Filistinli ortağı. Doğu Kudüs’te büyüyen Nashef, 1980’lerde Amerika’ya gidiyor. Üniversitede okurken eğitim ücretini ödeyebilmek için taksicilik yapan ve benzin istasyonlarında çalışan Nashef, her gün elektronik mağazalarındaki bilgisayarlarla saatler geçirerek kod yazmayı kendi kendine öğrenmiş. Üniversitesinin kariyer gününde Microsoft’un ilgisini çeken Nashef, mezuniyetten sonra 5 yıl burada çalışmış, daha sonra ise kendi girişimlerini hayata geçirmiş. 1 yıllığına ülkesine dönmeye karar veren Nashef, Filistin gençliğinin teknolojiye merakını görünce burada kalmaya karar vermiş. “Belki sayıları yüz binler değildi ama ciddi bir yetenek havuzu vardı ve çok da yaratıcılardı. Tek ihtiyaçları ellerinden tutulmasıydı. Onlara rehberlik edebilirsem bu topraklardan çok daha farklı hikâ- yeler çıkabileceğini gördüm.” 2008 yılında Filistin’deki potansiyelden büyülenen başka bir yatırımcıyla tanışı- yor. Bir İsrailli olan Yadin Kaufmann. 2016 itibarıyla yatırım yaptıkları fikirler arasında mobil bir iş bulma uygulaması, global lojistik çözümleri sunan bir web sitesi ve yardım kampanyalarını dijital olarak hayata geçiren bir giri- şim de var. “Bir sonraki ekonomik büyüme dalgası tüm dünyada teknolojiden gelecek. Filistin de istisna değil”.

Peki Gazze’nin durumu? Tüm yaşanan şiddet ve acı, girişimciliğin önüne set çekmez mi? “Yaşananların etkisinin olmadığını söyleyemeyiz. Ama her şeye rağmen Filistin fırsatlar ve bunları hayata geçirebilecek bir yetenek havuzuyla dolu. Bu aslında uzun dönemli bir bahis. Ama şunu söyleyebilirim. Filistin’de başarılabiliyorsa, her yerde başarılabilir. Ve girişimciler başarının tadını bir kere aldılar mı, onları durdurabilecek hiç- bir şey yoktur.” Bölge nüfusunun yaklaşık yarısının 25 yaş altı olduğu ve tümünün daha iyi bir gelecek hayal ettiğini unutmayalım. Dünyaca ünlü yatırımcı Arif Naqvi’nin söylediği gibi: “Bu artarak büyüyecek. Bölgedeki gençler için artık geri dönüş yok. Cin şişeden çıktı bir kere.”

‘ÖNCE ÖNYARGILAR KIRILMALI’

Ozan Sönmez’e göre Ortadoğu bir inovasyon diyarı olabilecekse, yolu Einstein’ın bile kıramadığı önyargıları kırmaktan geçiyor. “Global düzeyde büyümenizi sağlayacak dinamikler yurtdışında olduğu sürece, oradaki insanlarda algıyı değiştirebilmeniz lazım. Gerçekçi bakarsak, Batı’daki ‘Ortadoğu’ algısının yakın zamanda değişmesi pek olası değil. Dünyanın hiçbir yerinde akla Ortadoğu deyince inovasyon gelmeyecek ilk etapta. Bunun gelmesini sağlamak için kolektif bir çaba harcanması lazım. Suriye’deki, Yemen’deki sıcak çatışma manzaraları durmadan, bölgeye istikrar gelmeden emirlikler istedikleri çabayı göstersinler bu değişmeyecek. Ama bu sağlanabilirse başarılabileceklerin hududu yok.