'Öyle çiçekli, şiirli bir ilişkimiz yok'
Esra Erol, 6 yılda 300 kişiyi evlendiren bir televizyoncu. Artık sadece evlendirmekle kalmıyor, ayrıca bazı belediyelerle ortak yürüttüğü Umut Evleri Projesi sayesinde şiddet gören, bir çıkış yolu arayan 1700 kadına bir umut yaratıyor...
HELİN AVŞAR / HT PAZAR
Sevgililer Günü’nün de etkisiyle internette filizlenen pek çok çöpçatan sitesi reklamlarla caddelere taştı, ortalık zaten evlenme programlarına kesmişti. Ama ekrandaki çöpçatanların en meşhuru Esra Erol, aslında çöpçatanlığı çoktan aştı. Artık yardıma muhtaç kadınlar için Umut Evleri açıyor, çok satan kitaplar yazıyor. Bu arada Kürt İdris’in oğluyla evlilikleri de çok iyi gidiyor. Esra Erol eşi Ali’yi, kendi evliliğini ve yaptıklarının detaylarını anlatıyor...
-Nerelisin?
Annem Sinop, Ayancıklı. Babam Romanya göçmeni... İkisi de sonradan İstanbul’a gelmiş. Babam Mahmutpaşa’da oturuyormuş. Annem de yakınlarda bir fabrikada çalışıyormuş. Birbirlerini yolda gördüklerinde bakışırlarmış. İlişkileri ve mücadeleleri etkileyicidir.
-Ne gibi?
Tanıştıklarında babam evliymiş ama boşanmak üzereymiş. İki de çocuğu varmış; ablalarım Filiz ve Pervin. Anneme âşık olunca babam annemi istemeye gitmiş ama dedem vermemiş.
-Sonra ne olmuş?
Babam ilişkiyi bitirmeye karar vermiş. Tabii annem, babamın bu dürüst tavrından o kadar etkilenmiş ki ayrılamamışlar. Dedem başlarda babamdan nefret etse de sonradan değişmiş. Benim gördüğüm kadarıyla en çok babama kıymet verirdi. Babam da anneannemle dedemi kendi ailesi saydı hep. Hâlâ çok iyi anlaşırlar. Anlaşamadıkları tek konu futbol.
-Mutlu aile tablosu!
Ama bütün sülalemiz İstanbul’dayken, babam başkomiser olduğu için biz hep uzaklardaydık. Sadece yazları geliyorduk İstanbul’a. Belki de özlem ayakta tutuyordu sevgimizi.
‘HEM ERKEK GİBİYİM HEM DEĞİLİM!’
-Polis kızı olmak zordur.
Benim için zor değildi. Çünkü babamdan hiç ayrılmazdım. O karakola gidince ben derslerimi karakolda yapardım. Rica ederdim, ekip arabası her gün gelip beni alırdı. Öğlen menemen yaparlardı, yerdik. Erkeklerin içindeydim...
-Zaten pek çıtkırıldım biri değilsin, tam aksine...
Kütahya Yeni Doğan Karakolu’ndaki polislerle büyüdüm, ondandır.
-Biraz erkek gibisin diyebilir miyiz?
Hem erkek gibiyim hem değilim... Sosyal biriyim mesela, evde olmak bana göre değil. Eskiden de deli dolu bir çocuktum. Kafamda on sekiz dikiş var. Bileklerim ve karnım da dikişlerle dolu. Şimdi insanlar beni gördüklerinde “Ne hanım hanımcık kadın” diyorlar ama küçükken hiç öyle değildim.
-Kürt İdris’in oğluyla evlisin. Nasıl tanıştınız?
O benim için Kürt İdris’in oğlu değil, sadece Ali. Hatta başlangıçta arkadaşları Özbir diyordu, anlamıyordum. Bir arkadaşımız bizi biraraya getirdi. Uzun süre msn’de yazıştık. İlişkimiz 2005’te başladı. İşin kötüsü, bir şekilde Ali sürekli benden kaçıyordu.
-Neden kaçsın ki, televizyonda olduğun için mi?
O zamanlar program yapmıyordum henüz. Ara sıra dizilerde oynuyordum ama daha çok bir şirketin halkla ilişkilerini yürütüyordum. Kaçmasının sebebi televizyon değil. Çok gençtik, beni kafasında farklı bir yere koyuyordu. Bir keresinde, “Seninle evlenmek zorunda hissediyordum ama evliliğe hazır değildim” diye itiraf etti. O kaçıyordu, ben bekliyordum. Sonra yine geliyordu...
-Şimdi olsa yine bekler misin?
Hayatta yapamam ama o zamanlar çok saftım. Sanırım Ali de bu özelliğimi sevdi aslında. I I Eşinin ailesiyle tanıştıktan sonrası kolay mıydı senin için? Zor değildi. Tabii Ali’nin annesi ağır bir kadındır. Kahve ikram ederken ellerimin titreyişini görmeniz lazımdı.
-Ruh eşini bulduğunu söyleyebilir misin?
Kesinlikle. Fakat öyle çiçekli, şiirli bir ilişkimiz de yok. Çok sahici bir ilişkimiz var bizim. 8 yıldır birlikteyiz, 15 dakika birbirimize sarılarak uyuduğumuzu hatırlamam. İkimiz de özgürlüğümüze ve rahatımıza düşkünüz. Yapaylık bizi bozar.
-Yaptığın programın ilişkine yararı oluyor mu?
İnanılmaz yararı oluyor. Bazen düşünüyorum “Kimse eşinden ayrılmak istemez ama tut ki oldu böyle bir şey, ne yaparım o zaman” diye... Herhalde birkaç gün özgürlüğümün tadını çıkarırım, sonra yeniden aşka, bir sevgiliye ihtiyacım olur. Değer mi? Daha iyisini yapıyorum, bunun için harcayacağım zamanı kocama, evliliğime harcıyorum.
Elindekinin kıymetini biliyorsun...
Sadece ben değil, Ali de elindekinin kıymetini biliyor. Birbirimizi incitmemek üzerine kurulu bir ilişkimiz var.
‘BAŞLANGIÇTAKİ CESARETİMİ KAYBETTİM’
-Televizyon nasıl gidiyor?
Başlangıçtaki cesaretimi kaybettim. Artık daha bilinçliyim ve bundan nefret ediyorum. Hep düşünerek konuşmak zorunda hissediyorum kendimi, bundan da nefret ediyorum. Sahicilik kayboluyor. Ama her işin kendine göre kuralları var ve uymak zorundasın. Neyse ki insanların beni izledikleri saatler 16.00-19.00 arası. Bunun dışındaki zamanlarda yine Esra’yım. Kendimi böyle koruyorum.
-Dışarıdan beslenebiliyorsun...
Evet. Bu dünyanın şaşaasına kaptırmıyorum kendimi. Ayaklarım yere sağlam basıyor. Televizyon için doğduğumu düşünüyorum. Beraberinde gelen şöhret önemli ama bir gün sırtımı dönüp gidebileceğimi biliyorum. O cesaretim var. Önceliğim para değil; ailem ve arkadaşlarım. Onları hiç ihmal etmem. Özel hayatımı herkesten saklı tutuyorum. Şanslıyım; bu binada sadece Müge Anlı’yla ben ve ekiplerimiz var. Yani kimse kimsenin arkasından kuyu kazmıyor.
-Evlilik programı ve evlilik siteleri neden patlama yaptı?
İnsanlar daha mı zor iletişim kuruyor artık? Kimse kartını açık oynamıyor. Herkes kendini farklı gösteriyor, düşüncelerini saklıyor. Büyük bir güven problemi var. Oysa internet sitesinden tanıştığın birine ne kadar güvenebilirsin ki? Bizim programda en azından müdahale şansı var, birileri programa telefonla bağlanabiliyor. Yani sırlar gizli kalmıyor...
-Kaç kişi evlendirdin bugüne dek?
6 yılda 300’den fazla insanı evlendirdim.
-Boşananlar da olmuştur.
Oldu ama yine de Türkiye ortalamasının epey altında...
'SEN NEDEN EVLENMİYORSUN HELİN?'
-Programa gelmek isteyen daha çoktur ama utanıyor olabilirler...
Yavaş yavaş aşacağız bunları. Ben bir soru sorayım şimdi Helin, sen neden evlenmiyorsun?
-Rahatıma çok alıştım ve uyum sağlayacak insanı bulamıyorum herhalde. Değişik çevrelere bakma fırsatım yok. Halbuki ruh eşim çok başka bir yerde olabilir.
Tanıştığında ilk neye dikkat edersin?
-Görüntüye elbette...
Haklısın. Programda herkes evleneceğim kişi iyi niyetli, düzgün, ahlaklı, vicdanlı biri olsun diye temennilerde bulunuyor. Oysa dışını beğenmezsen, içine de bakmazsın ki... Sen de hiç ummadığın biriyle vakit geçirmeye başlasan, belki her şey iyi gider.
-Öyle biri çıksa karşıma kesinlikle evlenirim. Çünkü evde vakit geçirmeyi çok seviyorum. Hazırım evlenmek için.
Kriterlerin nedir peki?
-Dış görünüşü söyledim. Sonra iyi biri olmalı. Spor yapmalı. Beni güldürmeli. Birlikte eğlenemediğim bir insanla yan yana olamam. Hepsi birden zor.
Hepsinden azar azar olsa?
'UMUT EVLERİ'YLE 1700 KADINA HİZMET VERDİK'
-Sessiz Kadınlar adlı kitabın çıktı. Orada ne anlatıyorsun?
Sessiz Kadınlar, ikinci kitabım. İlk kitabım Kara Duvak’tı. Programa katılan kadınlardan 15’inin hikâyesini anlatıyordum. Sessiz Kadınlar’da 13 kadın var. Yaşadıkları şiddet, aileleriyle ilişkileri, evlilikleri, hüzünleri, çocuk bedenleriyle anne olmaları... Hikâyelerinin neredeyse aynı olması çok çarpıcı. Farklı şehirlerden, farklı kökenlerden kadınlar ama aynı şeyleri yaşamışlar. Tek istedikleri bir çıkış yolu bulabilmek...
-Kadına şiddet konusunda ne düşünüyorsun?
Mücadele etmek gerek. Kitaplarımla bir adım attım zaten. Umut evleri açtım sonra. Fatih, Bolu ve Düzce belediyeleriyle ortak yürütülen bir proje. Gönüllü psikologlar ve avukatlar çalışıyor.
-Devlet de yardımda bulunuyor mu?
Hiç kimseden yardım almıyorum. İki kitabımın gelirleri müthiş iyiydi. En önemlisi projeyi çok iyi duyurduk. 17 Mart’ta açılışlarım başladı. Şimdiye dek 1700 kadına hizmet verdik. Terapiler bittikten sonra hediyelerle psikologlarımızı ziyarete geliyorlar. Bu, başardığımızın bir göstergesi...
-Merak ettim şimdi; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’mız aradı mı hiç?
Haberi olmamıştır. Ama ben de zaten yaptığım işle devletin üzerine konmak istemiyorum. Tam tersi vatandaş olarak elimde bir güç varsa, bunu kullanmak boynumun borcu. Yaptığım iş her şeyden önce vicdanen beni rahatlatıyor.