'Osmanlı, demokrasi talep eden bir coğrafyaydı'
Doç. Dr. Mehmet Ö. Alkan'dan Cihan Harbi'nin yüzüncü yılında imparatorluğun değeri unutulan birikimlerini dinledik
ABONE OLAlihan MESTÇİ/ ametci@haberturk.com
Ondokuzuncu yüzyılın sonunda dünya, eski toplumların sonunu çoktan getirmişti. Çok milletli imparatorluklar, aşırı milliyetçilik akımlarıyla sarsılmış, I. Dünya Savaşı’yla da tarihe karışmışlardı. Kanadalı tarihçi Margaret MacMillan’a göre 1914’te başlayan savaş, asırlık bir barışı da sonlandırmıştı. 1918’den sonra ise dünya haritası yeniden çizildi. Cihan Harbi galiplerinin Paris Konferansı’nda verdikleri ihmalkâr kararlar, kesip biçerek çizdikleri yeni sınırlar, geriye bir türlü tedavi edilemeyen yaralarla bezeli bir dünya bıraktı. Çin, Japonya, Afrika ve Amerika’ya da ağır faturaları oldu. Ortadoğu’yu dinamitledi. Ve elbette Osmanlı İmparatorluğu’nun sonuydu. Pek çok tarihçi savaş olmasaydı dahi Balkanlar’dan Kafkaslar’a, Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya uzanan muazzam bir coğrafyada Osmanlı İmparatorluğu’nun daha fazla ayakta kalamayacağı konusunda hemfikir. Türkiye’nin en önemli tarihçilerinden, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Ö. Alkan da milliyetçilik akımlarının imparatorluğa verdiği tahribatın altını çiziyor. Alkan, Tanzimat’la başlayan Osmanlı milliyetçiliğinin, imparatorluğun sonuna dek yürürlükte kaldığını, hele ki koskoca bir coğrafyada, değişik din ve mezheplerden, toplamda 24 farklı etnisiteden mebusun toplandığı Osmanlı Parlamentosu’nun kaçırılmış büyük bir fırsat olduğunu söylüyor. “Bir tarihçi ve bu ülkede yaşayan bir insan olarak ‘keşke olmasaydı’ dediğim şeyler var” diyor. Alkan’la I. Dünya Savaşı’nın 100’üncü yıldönümünde, Osmanlı İmparatorluğu’nun unutulan demokrasi tecrübesinin izlerini sürdük.