Yaş zorbalığı
Genç olmak kabahat mi? Boynuz kulağı geçtiyse bazıları için evet! Ağzınızla kuş tutsanız yaranamazsınız. Hayalleriyle gerçekler arasındaki cari açığı bir türlü kapatamayınca, mırıldanarak "Aman şekerim şimdiki genç nesil" diye söylenmek hayattaki en büyük tesellesi olan kimi büyüklerle savaş halinde mi buldunuz kendinizi? Terapimize hoş geldiniz...
Genlerim sağ olsun! Gören 28 değil 18 yaşında zannediyor. Belki bu durum geç yaşlanmak için ileride avantaj sağlayacak ama şu ara gördüğüm muamele beni epey bezdirdi doğrusu. Uzun sözün kısası; adım Sema Ereren ve ben bir “yaş zorbalığı” kurbanıyım. HT Pazar'dan Sema Ereren'in haberi...
Amacım ukalalık yapmak değil ama Türkiye’nin en kalabalık insan grubu henüz 35’ine girmemişken bu meseleyi yazmak da farz oldu. 15-34 yaş arası 24 milyondan fazla akranım adına söz istiyorum...
Yaşı, eğitimi, kariyeri, milliyeti ne olursa olsun, karşılaştığım herkesten bir şeyler öğrenebileceğime inanırım. Ki öğrenmemiz gereken çok şey olduğunu zaten biliyoruz.
Öte yandan, başka şeyler de biliyoruz. Birkaç yıl önce Türkiye’nin en büyük firmalarından birinin insan kaynakları departmanında, yeni nesli tarif için bir sunum yapıldı: “Kendilerine uymayan işlerde çalışmamayı tercih ederler... Kariyerlerini kendileri çizmek isterler... Özgüvenleri yüksektir... İstemekten çekinmezler... Daha sabırsızdırlar... Teknolojiyi takip ve hız onlar için her şey demektir... Emir-komuta zincirinde çalışmayı sevmezler... Sorgularlar... Susmazlar... Daha yaratıcıdırlar... Değişime çok hızlı adapte olurlar ve açık fikirlidirler... Ve diğer kuşaklara göre en hoşgörülü kuşaktır...” Başka bir araştırmaya göre de Türkiye’de 25 - 34 yaş arası gençler ülkeyle ilgili korkuları en az olan kesimdir. 30 yaşın altındaki üniversitemezunlarında “ötekini anlamaya çalışma” oranı, genelin iki katı. Hatta kadınlarda bu oran daha da yüksektir. Kamu ya da özel sektörde, akademide ya da medyada, “büyükler” sık sık en genç nüfusa sahip olmakla böbürlenir, ama bu yeni huylardan aslında pek hazzetmedikleri için övgüler çoğu kez lafta kalır.
ASIL SORUN ÇALIŞMA HAYATINDA
Hasılı, bazı büyüklerimiz işini tutkuyla yapan gençlere adeta düşman gibi bile davranabilir. Oysa bazı akranlarım zehir gibi ve bu bana umut veriyor. Tamam, bu gençler ileri yaş gruplarına nazaran hayatlarında daha az sorumluluk olduğundan işlerine daha çok sarılabilir. Hevesleri, hırsları ve enerjileri mütemadiyen yüksektir. Dahası risk alabilirler, önyargıları azdır, beklentileri de çok yüksek sayılmaz. Ancak genç ve başarılıysanız sizden yaşça büyük olan ve hayalleriyle gerçekler arasındaki cari açığı bir türlü kapatamamış kimselerle kendinizi savaş içinde bulabilirsiniz. Çünkü boynuz kulağı geçebilir. Hayatta böyle şeyler olabilir. Ama bunu bir takıntı haline getirenlerle karşılaşırsanız her ortamda sizi ezmeye çalışabilirler. Onları rahata alıştıran, uyuşturan şeyleri yapmadığınızdan, farklı olmakla suçlanabilirsiniz.
Mesele bilhassa iş hayatında can acıtır. “Aman şekerim şimdiki genç nesil...” diye size gençlik ve toyluk etiketi yapıştırmak, bu tür insanların en büyük klişesidir. Yıllar onları daha da agresif yapar, kaba davranmaktan çekinmezler. Ağzınızla kuş tutsanız, her şeyi en kötü tarafından görürler. Onları Oscar Wilde’a bırakalım, haklarından kolaylıkla gelir. İrlandalı yazara göre “Güzel şeylerde çirkin anlam bulanlar, sevimli olamadan yozlaşmışlardır. Bu bir hatadır...”
Onların devamlı hastalık gibi bahaneleri olur. Umutsuzca yaptıkları işlerden her fırsatta bezgince kaytarabilirler. Gençlere farklı muamelede bulunur, buyurgan bir üslupla konuşur, hatta ayrımcılık yapabilirler. İşlerine yararsanız çocuk olarak görmezler, ama çevrelerine ve size öyle gibi hissettirirler.
Diğer taraftan, Oscar Wilde “Güzel şeylerde güzel anlamlar bulanlar, kültür ve zevkleri gelişmiş kişilerdir. Onlar için umut vardır” der. Azimle çalışan genç neslin kıymetini bilenler de yok değildir yani. Onların amacı sizi “gömmek” olmaz, hatta sizi teşvik edip daha da çok çalıştırabilir, daha fazla verim alabilirler. Kendi hatalarını anlatmaktan gocunmaz, siz de aynını tekrarlamayın diye öğütler vermeye çalışırlar. Keşke herkes onlar gibi olsa!
BEYİN FONKSİYONLARINDAKİ DEĞİŞİKLİK
Bizim kuşağın özelliklerinden ya, gelin katıksız eleştirmek yerine durumu anlamaya çalışalım. Empati yapalım yani. Muhakkak o insanların da kendine göre geçerli sebepleri vardır. San Francisco’da yaşayan yazar Paul Freiberger, yaş zorbalığına dikkat çeken uzmanlardan. Freiberger “Temel sebep basmakalıp düşünceler” diyor. Ona göre kimi yaşlılar da aslında bu dertten mustarip. Yaşlıların esnek davranamadığı, değişime kapalı olduğu, teknolojiyle barışamadığını söyleyen de az değil zira. Yani mesele aslında tek başına yaş da olmayabilir.
Peki bu sorun nelerden kaynaklanıyor? Ardında pek çok sebep yatıyor. Canadian HR Report’da çıkan bir araştırmaya göre sorun özellikle 40’lı yaşların ortalarında başlıyor. Temel sebebiyse, yaş zorbalığından medet umanların kendilerini güvende hissetmemeleri ve akıllarından hiç çıkmayan kaygılar. New South Wales Üniversitesi araştırmacıları tarafından yapılan, Psychology and Aging Dergisi’nde yayımlanan bir çalışmaya göre de yaş aldıkça beyin fonksiyonlarımızda meydana gelen değişiklik sebebiyle kaba davranma ve bilinçli bir şekilde yapmasak bile başkalarına karşı tahammülsüz olma ihtimali artıyor. Prof. Bill von Hippel “Genç nesil genellikle ileri yaştakilere nazaran susmayı, dillerini tutmayı daha iyi başarıyor. Bunu başaramayan, tahammülsüz olan yaşını almış kişilerin ilişkileriyse gün geçtikçe içinden çıkılmaz bir hal alıyor” diyor.
Bazı araştırmalara göre kadınlar yaş aldıkça geçimsizliğe daha yatkın oluyor. İngiltere’deki Kent Üniversitesi’nin araştırmasına göre özellikle 35 yaşından itibaren kadınların kendilerini sıkıcı görmeye başlama olasılığı artıyor. Çünkü sorumlulukları artı- yor, artık genç olmadıklarını hissetmeye başlıyorlar ve mali yükümlülükler de cabası. Üstelik 35’lerinden sonra genç nesle kıyasla işlerini kaybetme ihtimalleri de neredeyse 2 kat fazla.
O HALDE NASIL DAVRANALIM?
Ne yapacağız? Öncelikle siz de benim gibi yaş zorbalığı mağduruysanız işe potansiyel saldırıların bilincinde olarak başlayın. Mümkün olduğunca saldırganları kışkırtacak hareketlerden kaçının. Ancak stratejik olun. Zira bu, potansiyellerinizi gizlemeniz gerektiği anlamına gelmez. Lakin ne kadar sinirlenirseniz sinirlenin karşınızdakinin yaşına hürmeten öfkeyle hareket etmeyin, münakaşayı uzatmayın. Yoksa saygısız görünürsünüz. Bu da konunun sapmasına yol açar. Motivasyonunuz asla düşmesin. Çünkü bu onlar için paha biçilemez bir sonuçtur. “Çok gençsiniz ve şekersiniz” derken aslında “Hiçbir halttan haberiniz yok. Biz neler gördük” demek isteyen “büyüklere”, sizdeki potansiyelin onların işine de çok yarayabileceğini hissettirin. Ve ne olursa olsun yaptığınız işi samimiyetle ve iyi yapın. Zamanla göreceksiniz, onlara sessizce “Siz de fazla şekersiniz ancak akıl yaşta değil baştadır” dediğinizi anlayacaklar. Böylece her şeye rağmen belki onlar için de bir umut olacak.