CHP'liler Esenyurt'ta toplandı
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in, "PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan tutuklanmasının ardından peş peşe gelişmeler yaşandı. CHP lideri Özel dün yaptığı açıklamada, partilileri Esenyurt'a davet etti. CHP'li belediye başkanları ve milletvekillerinin de katıldığı Esenyurt Cumhuriyet Meydanı'ndaki buluşmada CHP Genel Başkanı Özel açıklamalarda bulundu. Özel konuşmasında, "Yapılan iş Türkiye'nin iradesine ipotek koymaktır" diyerek, "Cesaretin varsa, zaten bıçak kemikte, kaçma gel, çık karşımıza. Biz seçime hazırız, el mi yaman bey mi yaman" dedi. İBB Başkanı İmamoğlu da, "Buradan onlara sesleniyorum, ellerinizi gizlemeyin, ellerinizi açın gösterin, arkanızda sakladığınız öbür elinizi de açın" ifadelerini kullandı. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları da CHP otobüsünden seslenerek, "Esenyurt halkının seçmenine kayyum atandı. Tam da yaşamınızla farklılıklarınızla bir arada olarak bir kent uzlaşısını hayatın içinde sağlamış olan siz Esenyurtlulara bu darbeyi asla kabul etmiyoruz" şeklinde konuştu
Cumhuriyet Halk Partisi'nden yapılan açıklamada 413 il ve ilçe belediye başkanın bugün saat 16.00'da Esenyurt'a çağrıldığı kaydedildi.
CHP milletvekillerinin de hazır bulunduğu buluşmada İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu açıklamalarda bulundu. İmamoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"BU MEYDANLAR BÖYLE DOLMAMALI"
"Sevgili dostlarım, sevgili hemşehrilerim, benim güzel komşularım, yıllardır, 30 yılı aşkındır birlikte yaşadığım sevgili Esenyurtlu hemşehrilerim, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Bu meydanlar böyle dolmamalı. Bugün bu meydanların dolma biçimi, bir araya gelme biçimimiz gerçekten üzüntü vericidir. Ama bir hak arama mücadelesidir. Bugün burada Esenyurt'un güzel insanları var, memleketimizin karması var. Doğusundan batısından, güneyinden, kuzeyinden, Karadeniz'den, Doğu, Güneydoğu, İç Anadolu'dan yerden. Türkü, Kürdü, Alevi'si, Sünni'si burada. Esenyurt sadece 1 milyonun yaşadığı ilçe değil; aynı zamanda koca bir yürek.
"ESENYURT'U KAYYUMA EMANET ETTİLER"
Ne yazık ki her gün bir başka şaibeli sürecin içerisindeyiz. Bir başka karanlık hamlenin peşinde koşan bir iktidarla karşı karşıyayız. Şimdi de Esenyurt'un üzerine kirli bir oyun kurguluyorlar. Uzun yıllardır tanıdığım bilim insanını, bu memleketin yetiştirdiği bir profesörü, bütün Esenyurt'un katılımı ve büyük desteğiyle seçtiği Ahmet Özer başkanımızı uyduruk sebeplerle terörist ilan edip, tutuklayıp, Esenyurt'u kayyuma emanet ettiler.
Bakın az önce söyledim. 2019 yılından bu yana seçildiğimiz 31 Mart gününden bu güne hep aynı uygulamaları, hep sandıkta kaybettiklerini yargı aracıyla geri almak istemediler mi? İşte bugün de yaptıkları aynı şey. Milletin onlara vermediği yetkiye siyasi güdümlü mahkemeler aracılığıyla ulaşmak istiyorlar. Önümüzdeki seçimi bugünden kazanmak ve tahakküm altına almak için şimdiden milleti baskı altına almak istiyorlar. Ama yapamayacaksınız.
"AKILDAN VE GERÇEKLİKTEN UZAK"
Hukuk görüntüsü altında yaptıkları bu utanç verici uygulamaların altında kalacaklar. Bakın bunlar yalanı, iftirayı, uydurmayı yemek gibi yiyorlar. Bakın Ahmet Özer başkanımıza atılan iftiraları, tutuklama gerekçelerini size bir kısım anlatayım. Neymiş mantıken uzaktan yakından yanına yaklaşılmaz. Neymiş Ahmet Özer başkanımız ile terör örgütü arasında varmış gibi gösterilmek istenen ilişkinin kanıtı olarak ortaya konan inanın okursanız gülersiniz, iddialara baktım hemen elime uzandı 7 sayfalık iddiayı akşam 10 dakikada okudum. Ben hukukçularımızdan özür diliyorum, o iddianameyi yazanın derhal psikiyatriste gitmesi lazım. Anlaşılmaz, akıldan ve gerçeklikten uzaktır.
Örneğin bakın savcılık diyor ki; neymiş efendim terör örgütü ile bağını gösterir en önemli telefon görüşmesi diye tanımladığı madde var. Mehmet Kaya adlı vatandaşa annesinin cenazesinden dolayı taziyede bulunuyor. Vatandaşın acısını hafifletmek amacıyla söylenilmiş sözü bağlamından koparmak ve buradan terör örgütü bağlantısı kurmak nasıl bir akıl ürünüdür? Bunu bir insan nasıl düşünür anlayamıyorum.
"HAK KİMİN İSE O HAKKI SAVUNMAK İMAMOĞLU'NUN BOYNUNUN BORCUDUR"
Bunun için böyle bir hamleyi yapmak için insanlıktan, hukuktan, gelenek, göreneklerimizden, izandan hiç nasip almamış olmak gerekir. Bakın siz buradan iktidara sesleniyorum, burası önemli. Siz bakan yaptığınız, vekil yaptığınız, devletin önemli kademelerine getirdiğiniz arkadaşlarınız bir yakınını kaybedince onun kardeşi terör örgütü üyesiymiş diyerek taziyede bulunmuyor musunuz?
Aklını, vicdanını, başkasına kiraya vermemiş hiç kimse, bu işin bir siyasi operasyon olduğunu bilir. Biz asla dilsiz şeytan olmadık, olmayacağız. Hak kimin ise o hakkı savunmak Ekrem İmamoğlu'nun boynunun borcudur.
"BÖYLE HUKUK OLMAZ"
İktidar hukukun akışını tersine çevirmiştir. İktidar ne yazık ki, herkese yaftalamaktadır. Bu kardeşiniz neredeyse 6 yıldır bunların yalanlarıyla, iftiralarıyla uğraşmıyor mu? Uydurma teftiş, müdahalelerle uğraşmıyor mu? Allah aşkına ahmak davası nedir? Böyle bir dava olur mu? Bunların işi yargı eliyle Ahmet Özer başkanımıza terörist yaftası yapıştırılıyor, tutuklanıyor, ondan sonra 'hadi kendini akla' deniyor. Bu ne vicdansızlık? Sergilemekte olduğunuz bu oyunun önce hukuk olduğunu kanıtlayın. Böyle hukuk olmaz.
"GÜÇLÜ MİRASI YOK SAYIYORLAR"
Siz önce milletin sandıktan çıkan iradesine saygılı, demokratik meşruiyete sahip bir iktidar olduğunuzu kanıtlayın. Bakın daha da önemlisi; hep diyorum ki 86 milyon insan, 86 milyon yurttaş, 86 milyon eşit hissedar, 86 milyon benim canım insanım diyorum her yerde. Bunu niye söylüyorum? Bu iktidar önce bu millete olan sevgi ve saygısını kanıtlasın. Ama kanıtlayamaz. İlk günden bugüne bunlar oy verenler vermeyenler diye ayırdı mı? Oy verenlere iyi vermeyenlere terörist dedi mi? Bunlar kötü insanlar. Bu lafları diyenler kötü insanlar.
Biz kardeşliğin sevgisinin tüm kötülüğü bertaraf etmek için buradayız. Bir insanı sevmesi için tek şeker yeter. Biz hepimizi çok seviyoruz yaradandan ötürü demiyor muyuz? Bunlar bütün bu ahlaklı, erdemli, o güçlü mirası yok sayıyorlar. Bu anlamda biz bu toplumun özellikle ifade edeyim ki, eninde sonunda biz bu sorunu aşacağız. Hep birlikte bu kötülükten kurtulacağız.
"OTORİTER ANLAYIŞA ASLA TESLİM OLMAYACAĞIZ"
Asla vazgeçmeyelim. Bunlar çatışma isteyecek, kutuplaşma isteyecek, kavga, kaos isteyecekler. Bunlar ülkenin huzurunu, vatandaşın refahını düşünmeyecekler. Bunlar tek bir güne bile huzurla, güler yüzle günaydın bile kalkınmasını istemeyecekler. Ama biz buna teslim olmayacağız. Ben sizinle uğraşacağım buradan söylüyorum. Bu kadar net.
Bu kötülükle mücadeleyi büyüteceğiz. Cumhuriyete ve demokrasinin çürütülmesine asla seyirci kalmayacağız. Atamızın, milletimizin ize emaneti olan bu Cumhuriyeti yüzyıllar yaşatacağız. Asla bu Cumhuriyeti geldiği yere, o oligarşik, monarşik anlayışa, otoriter anlayışa asla teslim etmeyeceğiz. Cumhuriyetimizi ve ülkemizi yoran bu zigzaglarla zorlu dönemi bitirip dün ne başardıysak yarın da birlikte başaracağız. Bunları hep birlikte evine göndereceğiz.
"YETER SÖZ MİLLETİN DENDİĞİ YILLAR DA VARDIR"
Bizi ne yasaklar ne mahkemeler ne tehditler ne de kumpaslar durduramaz. Milletin sözünün başladığı yerde muktedir olduğunu düşünenlerin zulmü biter, bunu unutmayın. Zalimin zulmünü yok edecek olan demokrasilerde milletin sözüdür. Yeter söz milletin dendiği yıllar da vardır. En güzeli egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Bakın şu bileği görüyor musunuz? Seçimlerde bükemediğiniz bileği yasaklar, tutuklamalar, kayyımlarla 1 milim bile eğemeyeceksiniz. Çünkü kendi iradesini milletin iradesinin üstünde görenler artık bu ülkede muktedir kalamayacaklar. Buna hep birlikte son vereceğiz. Bu ömrü bu yola adayacak milletin sesi ve iradesine vurulmak istenen darbeyi alaşağı edecek milyonlarca vatandaşımız var.
Biz meselelerimizin çözümünü gizli, saklı hesaplardan, çıkar hesaplarında aramıyoruz. Ortak değerlerimizde arıyoruz. Kimsenin hakkını yememekle, herkesin hakkını ona teslim etmekte arıyoruz. Her bir vatandaşımızın özgürce söylediği sözde, toplumsal uzlaşı ve mutabakatlarda arıyoruz. Esenyurt'ta iki elimizi de sıkmadan, saklamadan açtık. Gönlümüzü açtık kardeşlerimize. Sadece Kürt kardeşlerimizle değil, Kürt vatandaşlarımızla değil bütün kardeşlerimizle, vatandaşlarımızla elimize gizli bir sözleşmeyi, diğerinde isen tehdidin şantajın sopasını hiç saklamadık, herşeyimiz açık olduk. Çünkü biz gönlümüzü açtığımız insanlarımızın canım vatandaşlarımızın olduğunu biliyoruz. Şartsız, samimiyet ve güvenle açtık.
Benim tek şartım var, o benim vatandaşım, onun kızı benim kızım, onun oğlu benim oğlum, hanımefendiler başımın tacı, beyefendiler başımın tacı. Burada biz hep birlikte oturduk, konuştuk. Anlaştık. Medeni rekabetle her daim vatandaşımıza baktık. Hep beraber kazanmanın tadına varma yolunu seçti.
Ahmet Özer'i seçmedi mi Esenyurt? Esenyurt'ta kucaklaşanlar barışı, huzuru, kardeşliği istedi. Esenyurt'ta geçmiş yıllarda yapılan talanı bertaraf edip buradan uzaklaştırdık diye dua ediyor. Esenyurt'u o akıl bir daha yönetemeyecek. Esenyurt'ta kapalı kapılar ardından kimsenin kariyer hesapları yapılmadı. Esenyurt'ta herkesin kendini özgürce ifade ettiği, toplumsal mutabakat sağlama gayreti gösterildi.
"ARKANIZDA SAKLADIĞINIZ ÖBÜR ELİNİZİ DE AÇIN"
Siz ne yaptınız? Kucaklaştınız. Peki bugün yargının sopasıyla sizin inşa ettiğiniz o barış ve huzur ortamı bertaraf edilmek istenmiyor mu? Ayıp değil mi? Milletin iradesini yok saymak Cumhuriyetimize, demokrasimize yakışıyor mu? Buradan onlara sesleniyorum, ellerinizi gizlemeyin, ellerinizi açın gösterin, arkanızda sakladığınız öbür elinizi de açın. Baltanızı, balyozunuzu, sopanızı, tehdidi, şantajı bir kenara bırakın. Milletle sözleşme mi yapmak istiyorsunuz? Sözleşmeler verilen sözlerle yapılır. Önce milletin tercihlerine saygı sözü verin. Seçme özgürlüğünü sağlayın, milletin seçtiklerine değer verin. Milleti sizi seçmediği için cezalandırmayacağını garanti edin. Milletin egemenliğine, iradesine halel getirmeyeceğinizi garanti edin.
"MİLLETİN GÜVENİN İRADESİNE TESLİM OLUN"
Sizi geçiyor diye ayağına çelme takmayın. Böyle demokrasi olmaz. Millet kiminle yarışmanızı isterse korkmadan, çekinmeden onunla yarışın. Korkunun ecele faydası yok. Bu kadar net. Bu millet bütün bunları yaptığınız yerde huzuru, barışı, kardeşliği inşa eder. Millete güvenin, milletin iradesine teslim olun. Sorunların çözümünün karşısında olmayız, destek oluruz. Yeter ki siz çözümlerde samimiyeti, ciddiyeti, tutarlılığı gösterin.
'Uzattığım el havada bırakılmasın' diyor. Sizin elinizde ne var bu millet biliyor mu? Mesela Kürt vatandaşlarımıza ne diyorsunuz? Elinizde barış mı, huzur mu, kardeşlik mi var? Seçtikleri meşru siyasetçilere ifade özgürlüğü mü var, elinizde ne var, bu millet hiçbirini bilmiyor. Evlatlarına iş mi, aş mı var. Mülakatta elenmeme var mı? Bunu bilen var mı? Acaba yaşlılarına umutlu bir emeklilik mi var? Acaba sizin elinizde şantaj mı var? Sahi soruyorum öbür elinizde ne tutuyorsunuz? Sopa mı var gösterin, cesaretiniz varsa gösterin, bu millet görsün.
Kimi ne zaman istersem o zaman seçin, nereye istersem oraya seçin diye dayatan bir sopa mı var? Beni seçmezseniz seçtiklerinize görev yaptırmam, onları hapse atarım diyen şantaj sopanız mı var? Evsiz, yurtsuz, evlatlarınızı işsiz bırakırım tehdit sopanız mı var? Sizin bu sözleşmede vaadiniz nedir? Milletin bunu bilmeye ihtiyacı var. Kaderimizi, geleceğimizi aynı hedefte buluşturalım mı dtiyorsunuz, eyvallah. Yoksa benden başkasına gönül düşürürseniz, memleketi size dar ederim mi diyorsunuz? Millet zaten daralmış durumda. Bir hiç uğruna bu millet bir kişinin hırsı uğruna yoksulluk, sefaletle sınava tabi tutulmadı mı?
"MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ"
Yoksulluğun da, terörün de bu ülkeden def edilmesinin tek yolu; milli iradenin üstünlüğü karşısında haddini bilmektir. Milletine güvenmektir. Milletin hakimiyetini ve hakemliğini kabul etmek. Başka bir çözüm yolu yok. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir o sözü kabul edeli 101 sene oldu. Onu kabul eden bizler onlara diyoruz ki; hodri meydan.
Siyasi güdümlü yargı kararlarının arkasına saklanmadan mertçe yarışmak istiyorsanız, bu milletin yüreği her yerde. Hep birlikte bu zorlukları aşmaya var mıyız? Bu zorlukları aşana kadar hukuki ve demokratik yollarla en güçlü mücadeleye var mıyız? İşte sabırla, inatla, ısrarla bütün güzelliklerle haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayan başta Ahmet Özer başkanımız olmak üzere haksızlığa uğrayan kim varsa onlar için mücadeleye devam edeceğiz.
Bu kardeşiniz bu yola çıkmıştır, asla vazgeçmeyecek. İlk günden beri o yolun uğruna koşmaya hazır bir hemşehriniz olarak mücadeleye devam edeceğiz. İnşallah bizler bu meydanları bir daha hukuksuzluk, adaletsizlik için değil; milletçe coşku için, bayramlar için, Cumhuriyeti, demokrasiyi kutlamak için doldururuz. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Geçmiş olsun Esenyurt."
"KAYYUMU ASLA KABUL ETMİYORUZ"
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları da Esenyurt'taki buluşmada CHP otobüsüne çıkarak konuştu. Hatimoğulları şunları söyledi: "Değerli Esenyurt halkı, dün sizin iradenize kayyum atandı. Dün Esenyurt halkının seçmenine kayyum atandı. Dün bir siyasi darbe daha gerçekleşti Esenyurt'ta. Bu darbeyi yapan bu otoriter rejimi huzurunuzda bir kez daha kınıyorum. Kayyumu asla kabul etmiyoruz. Esenyurt Türkiye'nin en büyük ilçesi. Türkiye'de yaşayan bütün halklar ve inançların bir ilçemizdir bir kentimizdir. Tam da yaşamınızla farklılıklarınızla bir arada olarak bir kent uzlaşısını hayatın içinde sağlamış olan siz Esenyurtlulara bu darbeyi asla kabul etmiyoruz."
ÖZGÜR ÖZEL AÇIKLAMALARDA BULUNDU
İmamoğlu'nun ardından da CHP lideri Özel, açıklamalarda bulundu. Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Bugün burada Esenyurt meydanında, Esenyurt'un tüm renkleri, Kürdüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle hangi etnik kökenden olursa olsun Alevisi, Sünnisi hepsi omuz omuza Esenyurt'un seçilmiş, iki kişiden birinin oyunu alarak seçilmiş belediye başkanına ve onun şahsında kendilerini seçme hakkına sahip çıkan bütün Esenyurtluları yürekten kutluyorum.
"KAYYUM HEYETİYLE ÖZGÜRLÜK ALANINA EL KOYMAYA KALKTILAR"
Bugün dün yaşanan büyük hukuksuzluklardan sonra Esenyurt Beledeyesi'nin önüne çağrı yaptık. Dün Esenyurt'un seçim hakkına el koyanlar kayyum heyetiyle özgürlük alanına el koymaya kalktılar. Devletimizin polisini kanunsuz emirlerle o alanı küçültmeye, sizi, bizi güçsüz göstermeye kalktılar. Onlara verilecek cevap il başkanımızla, diğer partilerin yöneticileri ile görüştüm, sordum 'Esenyurt'un en büyük alanı neresi?' dedim. Burasını söylediler 'orayı dolduracağız' dedim.
"BURADA BİR İLK GERÇEKLEŞİYOR"
Burada bir ilk gerçekleşiyor. Meydanda bir siyasi partinin belediye başkanına yapılan haksızlık var. Ama meydanda biraz önce isimleri ayrı ayrı sayılan tüm siyasi partilerin bayrakları var, dayanışma duyguları var. Biraz önce DEM Parti'nin sayın Eş genel başkanının dayanışma söylemlerini işittik. Kendisine eşlik eden grup başkanvekillerine, millet vekillerine, TİP, EMEP, Saadet, DEVA, Gelecek, Sol partinin il başkanlarına, yöneticilerine bu büyük dayanışma için yürekten teşekkür ediyoruz.
Ayrıca yayınlamış oldukları açıklamalar beni arayarak bildirdikleri dayanışma duyguları ve takındıkları kurumsal tutumlarla DEVA Partisi'nin sayın genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal'a, TİP Genel Başkanı sayın Erkan Baş'a, EMEP'in sayın başkanı Seyit Aslan'a, Gelecek Partisi Genel Başkanı sayın Ahmet Davutoğlu'na, Saadet ve Sol Parti'ye yürekten teşekkür ediyorum.
Cumhuriyetimiz iki gün önce 101. yaşını kutladı. 101 yılda nice badireler atlattık. Darbeler, darbe girişimleri, terör saldırıları nice olay yaşadık. Ama yıkılmadık, karşımıza her türlü kötülüğü diktiler, sinmedik, eğilmedik, teslim olmadık. Bugün de millet iradesine saygısızlık eden iktidarın, onun büyük küçük, görünür, görünmez ortaklarının hepimize karşı giriştikleri bu darbeye karşı dimdik ayaktayız. Biriz, birlikteyiz, hep beraberiz.
"ÇİLİNGİRLE KIRARAK EVİNİN KAPISINA DAYANDILAR"
Ahmet Özer bir akademisyen, profesör. Bir kanaat önderi, bilim insanı, kamu görevlisi. Yıllardır bu görevleri yapıyor. Esenyurt'ta aday belirlenirken elbette bir siyasi parti o kentin sosyolojisini, seçmenlerinin tercihini dikkate alarak en doğru adayı belirlemek durumundadır. Görüşerek, ölçerek, biçerek yaptık. En sonunda Ahmet Özer'i sizlere arz ettik. İki kişiden biri oyuyla, rekor oyla Ahmet Hoca kazandı. Şimdi buradan ona, Silivri'ye bir dayanışma alkışı yolluyoruz.
Duymasını istiyorum; Ahmet Başkan Esenyurt meydanı onbinleri haykırıyor 'Ahmet Başkan yalnız değildir' diyorlar. Dün yaşanan süreç tamamen hukuksuzluk, usulsüzlük, bir kumpasın tüm işaretlerini barındırmaktadır. Ahmet başkan her sabah 08.30'da gittiği belediyeye ifade vermeye gidecekken, sabah 05.00'de çilingirle kırarak evinin kapısına dayandılar. Eşi telaşla, korkuyla kapıyı açtı. Durumu izah etmek yerine ittirip geçtiler. Ahmet Özer'in yatak odasına gidip, kendisini polisler bizzat uyandırdılar. Bunu bilerek yaptılar. Oradaki muamele, kötü muamele, ahlaksız muamele, kanunsuz muamele eninde sonunda bir kez daha bu milletin vicdanından dönecektir. Bunu bir kenara yazın.
Yanında belediyeye aynı zamanda eş zamanlı gittiler. Devletin belediyesinin kapısını balyozla kırdılar. İçeri girdiler. Kapıda avukatlar yetişip, belediye meclisi üyesi avukatlarımız yetişip, aramaya hakları olduğu için tanıklık etmek istediler, içeri alınmadılar. Ne evde avukat vardı ne belediyede. Bu hukuksuzca temin edilen bazı evrakları, kitapları, dergileri, kimin oraya koyduğunu bilmediğimiz Ahmet başkanın ilk kez gördüğü bir kitap taslağını gerekçe diye gösterdiler. Tutuklama sırasında efendim onunla görüşmüş, bununla görüşmüş. 10 yıldır terörle irtibatlı diyor. 10 yıl geriye kimin teröristlerle telefonlaştığına gidersek AK Parti'de FETÖ'ye mensup olmayan 10 kişi kalmaz.
Diyor ki 2015 yılında sen Remzi Kartal'la telefon görüşmesi yapmışsın. 2015 yılında Remzi Kartal'la o dönemin AK Parti milletvekili oturmuş, yemek yemişler. Geçtiğimiz seçim, o zamanlar Munzur Üniversitesi'nden getirdikleri sosyolog, onu okuyan öğretim görevlisi ve Remzi Kartal'la 8,5 saat görüşmüş. Remzi Kartal'la görüştü diye içeri atarsanız AK Parti'de de kimse kalmaz, yöneticiniz de kalmaz sizin.
"BİR ÜLKEDE SORUN VARSA SORUNUN SAHİBİNE SORULUR"
Bu meydanda konser verilmiş, şarkıcı gelmiş konser vermiş, efendim bu şarkıcıyı getirmek terör örgütü ile ilişkiymiş. O şarkıcının yaptığı iş terörse onu dinleyen Esenyurt kaymakamını ne yapacağız. Ne sanat, ne siyaset, ne yakınının ölümünde açılan taziye telefonu terörle ilişkilendirilemez. Ancak yapılan iş, Ahmet Özer'in özelinde Esenyurt, İstanbul, Türkiye'nin iradesine ipotek koymaktır. Bilindik numaralar, şafak operasyonları, FETÖ'den kalma kumpaslardan medet umarak Özer'i görevden uzaklaştırıyorlar.
Bunlar terör sorununu biz çözeceğiz, ama Türkiye'de Kürt sorunu yoktur diyorlar. Bir ülkede sorun varsa sorunun sahibine sorulur. Bir sorunun olup olmadığına yaşananlar değil yönetenler karar veriyorsa o ülkede diktatörlük var demektir.
Açıkça söylüyoruz, ülkede sorunu yaşayanlar sorunu söylüyor, tartışılıp çözülüyorsa orası demokrasi diye anılır. Yok yönetenler karar veriyorsa orası otokrasidir. Bugün Kürt sorunu yok diyenler, Esenyurt'ta yaptıkları, kayyum politikalarıyla Kürt sorununun var olduğunu sadece Türkiye'ye değil bütün dünyaya ilan etmişlerdir.
"KARARI VERMİŞLER, TALİMATI VERMİŞLER"
Ahmet Hoca'nın tutuklanacağını dün öğle saatlerinde Erdoğan açık açık söyledi. Yani kararı vermişler, talimatı vermişler, şekil şartı tamamlıyorlar. Canan Kaftancıoğlu, Selahattin Demirtaş, Sözcü gazeteci davasında, Hrant Dink davasında as dediklerini asan, kes dediklerini kesen sarayın talimatlarını yerine getiren biri vardı. Onun adı seyyar giyotindi. Onun adı adaletin cellatıydı. Son göreve bakan yardımcılığıydı, siyasiydi. Bir telefonla bana İstanbul'da lazımsın diye ta devletin en tepesindekinden aldığı emirle koştu geldi, dünkü operasyonu yönetti. Sayın Erdoğan'ın talimatıyla gelip de bu operasyonlara girişen Akın Gürlük, Zekeriya Öz'ü hatırlıyor musun?
Zekeriya Öz'e talimatı FETÖ veriyordu, kumpas yapıyordu, kibirinden yanına yanaşılmıyordu. Günü gelince sıçan gibi kaçtı. Sen Recep Tayyip Erdoğan'ın Zekeriya Öz'üsün Akın Gürlek. Akın Gürlek, savcı, hukukçu değildir. Vicdanı, aklı olmayan, hastane hastane sürünen mahkumları bile cezaya boğan ama Akın Gürlek adalet katledilsin diye gezdirilen bir cellattır. Bu vicdandır bu millete hesap verecektir. Söz veriyorum.
AHMET ÖZER'İN MESAJINI OKUDU
Elimde bir not var. Not: Avukatları tarafından evladı tarafından il başkanımız eliyle bana ulaştırıldı. Silivri 9 No.lu Cezaevi'nden Prof. Dr. Ahmet Özer'in halkımıza selamlarıyla ilk mesajı şöyledir: İlk sözümüz personel ve arkadaşlarımın işlerine dört elle sarılmasıdır. Vatandaş asla mağdur olmamalıdır. Daha güçlü çıkacağım ve hizmetlerime kaldığım yerden devam edeceğim.
Ahmet Başkan bunu yapan Akın Görlek, sadece bunu yapmaya gelmedi. Oyun, kumpas büyük. Talimat en yukarıdan. Bu oyunu bu kumpası görüyoruz. Önce Esenyurt'un seçme hakkına, İstanbul'un seçme hakkına müdahale olduğunu, hevesin niyetin kumpaslarla Türk milletin seçme hakkını kısıtlamak olduğunu, kendileri için risk gördüklerini, bileğini bükemediklerini, seçimde karşısına geçmeye korktuklarını bu anlayışa teslim olmayacağız.
"ORTADA KOLTUK HESABI VAR"
Recep Tayyip Erdoğan, ahmak davasıylan mı, kumpas davasıyla mı diye düşünme. Aklından geçeni, piyonlarına, cellatlarına yaptırmaya çalışma. Cesaretin varsa, zaten bıçak kemikte, kaçma gel, çık karşımıza. Biz seçime hazırız, el mi yaman bey mi yaman. Varsa cesaretin. Sayın Erdoğan bir ses duyuyorum, sen duyuyor musun? Sen dün sözünü söyledin. Maşanla, silahşörünle, talimatınla söyledin. Çirkin kaymakamını, Beyoğlu'nda partili kaymakam olan kişiyi vali yardımcısı yapan Esenyurt'un başına yolladın. Bak Esenyurt'uneydanı ne diyor biliyor musun; hükümet istifa diyorlar.
Esenyurt meydanı hepsi birden sana sesleniyor hükümet istifa diyorlar. Senin seçim kaybetme korkun o yüzden Esenyurt'tan başlayarak İstanbul ve Türkiye'yi kuşatma gayretin ve bu kirli hesaplarının farkındayız. Yeniden kutuplaşma istiyorsun. İstiyorsun ki kutuplaşma, gerilim olsun, vatandaş derdini konuşamasın. Yolsuzluk, işsizlik var. Hayat pahalı, enflasyon yüksek. Senin derdin gündemi meşgul etmek, gerilim çıkarmak. Mirasçısı olduğunuz FETÖ vari kumpas yöntemine başvurmaları acizliklerindendir. Birlikten beraberlikten yana değiller ayrılıktan, kavgadan, gözyaşından beslenmek isterler.
Bunun için oyun kuruyorlar. Ama biz milletin gündemini konuşacak, halk iradesinin yanında duracağız. Orada belli ki ortada koltuk hesabı var. Belli ki bir al-ver hesabı var. Emin ol ki, Esenyurt sana göstermiştir ki, milletin hesabı koltuk hesabını bozacak.
Bu ülkede milletin lokmasına göz dikenler, emekliyi, asgari ücretliyi, çiftçiyi, işçiyi, memuru yoksulluğa itenler, kadınları, çocukları, bebekleri korumasız bırakanlar, kurumları ve adaleti çürütenler şimdi halkın iradesine kast etmeye kalkıyorlar. Artık Türkiye'nin daha fazla geriye götürülmesine hiç kimsenin tahammülü kalmamıştır. Artık geriye dönüş yoktur. Durumundan rahatsız olan herkesi sesini yükseltmeye davet ediyorum. Çocuklarımızın geleceğine ket vuranlara, güzel ülkeme kötülükleri yapanlara kimse sessiz kalmamalıdır. Herkes sözünü söylemelidir. Aydınlar, sanatçılar, sendikacılar, odalar Türkiye'yi sokulan bu otoriter bu baskıcı yoldan memnun olmayan herkes sesini yükseltmelidir. Hep beraber haykıracağız, hep beraber kazanacağız.
"KÜRT SORUNUNU GÖRMEYEN BİR AÇILIM TARİFİ YAPTILAR"
Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz, diyor bu meydan. Buna karşı türlü hesaplar var. İktidarda kalmak için illa anayasaya değişikliğine ihityaç var. Önce Numan Kurtulmuş'u yolladılar. Anayasaya uymayan biriyle anayasa olur mu dedim. Tayfun Kahraman, Can Atalay içeride iken, AYM yok sayılırken, AİHM kararına uyulmazken, Kürtlerin seçtiği neredeyse bütün siyasetçiler içeride iken ne anayasası dedim?
Geçtiğimiz hafta Sayın Demirtaş'a gittim, kendisiyle görüştüm. Devlet Bahçeli eliyle Kürt sorununu görmeyen bir açılım tarifi yaptılar. Bir kişi konuşacak, bir kişi istediğini alacak, bu alverle her iş hallolacak. Meclis vurgusu, şeffaflık, toplumsal mutabakat çağrısı yaptım, yapmaya devam ediyoruz. Terörün bitmesine, şehitlerin gelmemesi için herşeye varız, gizli pazarlıklara ve anayasa değiştirmeye yokuz biz.
Şimdi yeni bir oyun var. Anayasayı değiştirmenin yeni bir oyununu bulmuşlar. Birtakım sosyal medya hesaplarından hep birlikte şöyle yazıyorlar; DEM Parti CHP muhalefet Meclis'ten çekilsin. Sine-i millete dönün, erken seçim yapılsın. Tut ki 130 vekil sadece biz ya da toplam 200 vekil sine-i millet dedik. Sine-i millet erken seçim doğurmuyor, ara seçim doğuruyor. Ara seçim 90 gün sonraki ilk pazar. Sen seçilmiş bir daha girmiyorsun, AK Parti ile MHP o 200 miletvekilinin 100'ünü ya da 80'inini alıyor ne sana ne bana ne başkasına ihtiyacı olmadan anayasayı değiştiriyor. Buradan bütün muhalifleri uyarıyorum, sine-i millet demek erken seçim değildir. AK Parti ile MHP'nin kurduğu tuzaktır, bu tuzağa kimse kapılmasın.
ERKEN SEÇİM AÇIKLAMASI
Ama biz erken seçim için ne gerekiyorsa onu yaptırmaya, sesimizi yükseltmeye hep beraber mecburuz. Ben CHP'nin genel başkanı olarak tüm kurumlarımın ve tüm örgütümüzün gücüyle örneğin yarın sabah grup toplantımızı Ahmet Özer'i ziyaretimin hemen sonrasında Silivri Cezaevi'nin önünde yapıyorum. Ardından CHP Grubu'nun başkta bir şehirde planlanan toplantılarını iptal ettik. Burada önümüzdeki dönem muhalefetle dayanışmayı, iktdidarla mücadeleyi, erken seçim için yapılması gereken herşeyi konuşacağız. Eninde sonunda o sandığı getirip Recep Tayyip Erdoğan'ı göndermeyi konuşacağız ve başaracağız.
Ayrıca bugün Esenyurt'ta MYK yaptım. Yarın, öbür gün Esenyurt'ta milletvekillerimizle çalışacağız. Ertesi gün PM'yi toplayacağız. Bütün kararlar erken seçimi zorlamaya, bunlardan kurtulmaya yöneliktir. Farklı renklerimiz, farklı bayraklarımız var ama biz hep birlikte Türkiye'yiz. Biz kardeşliğimizden taviz vermeden bu vasatlığa, kötü akla asla teslim olmadan bu aciz ve alçak planı açığa düşürerek ortak geleceğimizi inşa edeceğiz. Sayın Erdoğan'a diyoruz ki, biz hazırız, Esenyurt, İstanbul, Türkiye hazır. Cesaretin varsa hodri meydan çık karşımıza.
"BİZ GÜCÜMÜZÜ HAKLILIĞIMIZDAN ALIYORUZ"
Buradaki varlığınız çok kıymetli. Bundan sonra ne yapalım? Örgütlü olmaya, partilerimizin, örgütlerimizin çağrılarına koşmaya, bir arada kol kola, omuz omuza durmaya devam edelim. Provokasyolara, bazı uyanıklara çok dikkat edelim. Biz gücümüzü haklılığımızdan alıyoruz. Gücümüzü iyi insanlar, iyi kalpli insanlar olmamızdan alıyoruz. Gücümüzü akın terinden, insan sevgimizden, halkların kardeşlerine olan inancımızdan, Türkiye olmamızdan alıyoruz.
Biz dedeleri Çanakkale'de, Anafartalar'da Türkiye'nin dört bir yanında koyun koyuna kefersiz yatanların torunlarıyız. Çanakkale'ye gittik. Her gittiğimde şehitliğe giderim. Manisalının yanında Muş'lu yatıyor. Mezarının boyu aynı. Ne uzun ne kısa. Muş kardeşimin dedesiyle benim dedem, atam yanyana kefensiz yatıyorsa Çanakkale'de, bu ülkeyi birlikte kurdularsa bundan sonra da hep birlikte kardeşçe yaşayacağız. Emek sömürüsünü, yoksulluğu, işsizliği birlikte yeneceğiz. Kötülüğü birlikte yeneceğiz. Hepinizi sevgiye selamlıyorum. Sadece ve sadece size güveniyorum.
Çok teşekkür ediyorum, hep birlikte mücadeleye devam, hepinizi çok seviyoruz. Meydana sığamayanlara, giremeyenlere selam olsun. Esenyurt'a selam olsun, kardeşliğe selam olsun. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Sağolun, varolun."