Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema Seyredilmesi gereken 10 bilim insanı biyografisi
        • 1

          SİSTEKİ GORİLLER (1988)
          (Gorillas in the Mist)

          Dian Fossey (1932 – 1985), Ruanda ormanlarında 20 yıl boyunca dağ gorilleri üzerinde çalıştı. Fossey, primatları yaşam alanlarında yakından gözleyerek çalışmayı savunan bilim insanlarından biriydi. Çalışmaları sırasında doğal hayatı korumak, kaçak avlanmaya engel olmak, vahşi hayvanların yaşam alanlarının turizme açılmaması için elinden geleni yaptı ve hayatta kalan gorillerin sayısını artırmayı başardı. Fossey, çalışmalarını sürdürdüğü sırada Ruanda’da kaldığı dağ kulübesinde yerel yetkililerin uzun süre araştıracağı bir cinayete kurban gitti. Senaryosunu Anna Hamilton Phelan’ın yazdığı filmi Michael Apted yönetti. Film 1989 yılında Dian Fossey rolünü canlandıran Sigourney Weaver’a en iyi kadın oyuncu dalında Oscar adaylığı kazandırdı. Film aynı yıl, uyarlama senaryo, ses, kurgu ve müzik kategorilerinde de Oscar’a aday oldu.

        • 2

          EKİM DÜŞÜ (1999)
          (October Sky)

          Homer H. Hickam Jr. Batı Virginia’da yaşayan bir madencinin oğluydu. 1957’de Sovyetler Birliği’nin Sputnik 1 adlı füzeyi uzaya göndermesinin ardından o da arkadaşlarıyla birlikte füze çalışmalarına başladı. Başta babası olmak üzere yakın çevrelerinde hiç kimse onlara inanmıyordu… Yıllar sonra NASA’da mühendis olarak çalışacak olan Hickam’ın ‘Rocket Boys’ adlı yaşam öyküsünden sinemaya uyarlanan filmde başrolü Jake Gyllenhaal canlandırdı. Chris Cooper, Chris Owen ve Laura Dern’ün de oynadığı filmi Joe Johnston yönetti. ABD’de çok olumlu eleştiriler alan ve Türkiye’de ‘Ekim Düşü’ diye gösterilen filmin orijinal adı, ‘Rocket Boys’un bir anagramıydı. Ekim, aynı zamanda Hickam’ın Sputnik’in fırlatılmasından ilham aldığı aydı. Yapım şirketi kadın seyircileri kaçırmamak için ‘Rocket Boys’ isminden kaçınmıştı.

        • 3

          AKIL OYUNLARI (2001)
          (A Beautiful Mind)

          Newton, Mendel gibi bilim insanlarıyla karşılaştırılan ve oyun teorisiyle de tanınan, matematikçi John Nash’in üniversite yıllarından başlayan hayat hikâyesi... Ron Howard’ın yönettiği film, Nash’in (Russell Crowe) hayal dünyasıyla gerçekler arasındaki sınırı seyirci için muğlaklaştırır. Bir şizofren olduğunun ortaya çıkmasının ardından ise yön değiştirir ve Nash’in eşi Alicia’nın (Jennifer Connelly) desteğiyle verdiği ayakta kalma mücadelesine tanıklık eder. Russell Crowe’un oyunculuğuyla etkisini artıran ‘Akıl Oyunları’, en iyi film, erkek oyuncu, yönetmen ve yardımcı kadın oyuncu dallarında 4 Oscar kazanır… Türkiye gişelerinde de 979 bini aşkın seyirciye ulaşmayı başarır.

        • 4

          KINSEY (2004)

          Alfred Charles Kinsey (1894 –1956) çok yönlü bir bilim insanıydı. Entomoloji ve zooloji dersleri veren bir biyologdu. Ama dünya onu daha çok seksolog olarak tanıdı. Alanında öncüydü. Indiana Üniversitesi Cinsellik Araştırmaları Enstitüsü’nü kurdu, ‘Kinsey Raporları’ olarak da bilinen ‘Sexual Behavior in the Human Male (1948) ve ‘Sexual Behavior in the Human Female’ (1953) kitapları çok ilgi gördü ve tartışmalara yol açtı. Kinsey’in hayat hikâyesini çocukluk yıllarına kadar uzanarak anlatan filmin senaryosunu Bill Condon yazdı ve yönetti. Senaryoyu uzun bir araştırma sonucunda yazan Condon, Kinsey’in cinsellik üzerine nasıl çalışmaya başladığını, yaşadığı zorlukları ve ekibiyle birlikte tutucu kesimlerden gördüğü tepkiyi öne çıkardı. Kinsey rolünde Liam Neeson’ın oynadığı film, Laura Linney’ye yardımcı kadın oyuncu dalında Oscar adaylığı getirdi.

        • 5

          ENİGMA (2014)
          (The Imitation Game)

          Film, II. Dünya Savaşı’nda Alman ordusunun iletişimini sağlayan efsane Enigma makinesinin şifrelerini kırmaya çalışan insanların gerçek hikâyesini anlatmıyor sadece. İşin içinde savaş, gerilim ve heyecandan daha fazlası var. En önemlisi Alan Turing var. Şifre kırmak için toplanan ekibe çağrılmayan ama “Enigma’yı alt etmenin yolunu biliyorum” diyerek gerekli mercilere başvuran ünlü İngiliz matematikçi Alan Turing (Benedict Cumberbatch), yaşadığı dönemde çevresi tarafından tam olarak anlaşılamayan gerçek bir dâhi. Aslında II. Dünya Savaşı’nın erken bitmesinde büyük payı olan bir bilim insanının hikâyesini seyrediyoruz ama karşımızda bireysel başarıyı kutsayan bir film yok. Başarıya giden yolda insanlar arası sevgi bağları ve dayanışmanın altını çizen, hüzünlü bir öykü seyrediyoruz. Enigma şifrelerinin çözümü, öykünün merkezi gibi görünse de asıl mesele Turing’in yalnızlığı ve İngiltere gibi tutucu bir ülkedeki “öteki”leştirilmiş konumu. 8 dalda Oscar’a aday olmuş, Graham Moore’a uyarlama senaryo dalında ödülü kazandırmıştı.

        • 6

          HER ŞEYİN TEORİSİ (2014)
          (The Theory of Everything)

          İngiliz astrofizikçi Stephen Hawking’in eşi Jane Hawking’in “Traveling to Infinity: My Life with Stephen” adlı biyografik kitabından sinemaya uyarlanan film, Stephen (Eddie Redmayne) ve Jane’in (Felicity Jones) ilişkisine odaklanıyor. Daha ilk sohbetlerinde genç Stephen, Jane’e “Her şeyi açıklayan bir denklem” bulmak istediğini söylüyor. Jane ile flört ettiği ilk günlerde küçük belirtilerle başlayan hastalığı ise önüne bir engel olarak çıkıyor. Hawking’in kuramsal fizik alanındaki fikirlerinin gelişimini izlemek; daracık bir salonda ünlü astrofizikçi Roger'ı dinlediği anlara, kahvesine döktüğü sütün hareketlerine bakarken ya da kazağını giymeye çalışırken aklına gelen fikirlere şahit olmak keyifli. Öte yandan hastalığın seyri, Hawking’i sosyal hayattan kopartan acımasız bir “kötü adam”dan farksız. Jane’in bir aile olmak konusundaki kararlılığı ve inadı ise “her şeyi” değiştirecek kadar güçlü. Özetle “her şeyin teorisi”nin ardında sevgi olduğu, filmin de bu fikir üzerine kurulduğu aşikâr. Filmin, Eddie Redmayne’e en iyi erkek oyuncu Oscar’ını getirdiğini hatırlatalım.

        • 7

          SONSUZLUK TEORİSİ (2015)
          (The Man Who Knew Infinity)

          Hindistan’da doğan ve yoksul bir ailenin çocuğu olarak büyüyen matematik dehası Srinivasa Ramanujan’ın hüzünlü yaşam öyküsü… Hindistan’da iş bulmakta zorlanan Ramanujan inanılmazı gerçekleştirerek Cambridge Üniversitesi’ne kabul edilir. Kısa sürede gerçekten de bir matematik dehası olduğu ortaya çıkar. Ama üniversitedeki beyaz erkek İngilizlerin kabulleneceği bir durum değildir bu… Irkçı önyargılara sahip olmayan, dönemin ünlü İngiliz matematikçisi G.H. Hardy ise Ramanujan’ın dehasını kendine bir tehdit olarak görmez ve birlikte çalışmaya başlarlar. Ama Ramanujan’ın İngiltere’ye ve dönemin ırkçı, ayrımcı akademik hayatına uyum sağlaması pek mümkün değildir. Hayat onun için her geçen gün daha da zorlaşır. Dev Patel’in Ramanujan’ı, Jeremy Irons’ın Hardy’yi canlandırdığı film, Robert Kanigel’ın ‘The Man Who Knew Infinity: A Life of the Genius Ramanujan’ adlı biyografik kitabından uyarlandı ve Matt Brown tarafından yönetildi.

        • 8

          GİZLİ SAYILAR (2016)
          (The Hidden Figures)

          Film Katherine Johnson’ın çocukluğundan görüntülerle açılıyor. Açılışın ardından gelen ilk sahne, hem Virginia Eyaleti’ndeki ırk ayrımcılığına hem de ABD’nin Başkan Kennedy önderliğinde SSCB ile girdiği uzay yarışına vurgu yapıyor. 1962 yılındayız. NASA’nın ilk hedefi, John Glenn’in Friendship 7 adlı kapsülle dünya yörüngesinde birkaç tur atmasını sağlamak... Ama işler yolunda gitmiyor. Özellikle de hesaplama konusunda... Analitik geometri alanındaki boşluğu doldurmak için, NASA’nın kadrosundaki matematik dâhisi Katherine Johnson (Taraji P. Henson) getiriliyor göreve. Ama ırkı ve cinsiyeti nedeniyle, işini yaparken ayrımcılık ve önyargılarla karşılaşıyor. Tıpkı NASA’da çalışan diğer iki arkadaşı, Dorothy Vaughan (Octavia Spencer) ve Mary Jackson (Janelle Monae) gibi... Dorothy hak ettiği terfiyi bir türlü alamazken Mary de mühendis olabilmek için hukuk mücadelesi veriyor. “Gizli Sayılar”, bugünün gençlerine inanılmaz gelebilecek ırk ayrımcılığından manzaralar sunarken üç genç kadının beyaz erkeklerin hegemonyasına karşı verdikleri mücadelenin altını çiziyor ve onların adlarını saygıyla anıyor...

        • 9

          MARIE CURIE (2019)

          Polonya, Almanya ve Fransa ortak yapımı film, bilim insanı Marie Curie’nin aldığı iki Nobel Ödülü arasında yaşadıklarına odaklanıyor. Eşi Pierre Curie ile birlikte layık görüldükleri Nobel Fizik Ödülü sonrası Curie çifti, önlerine yeni hedefler koyarlar ama Pierre’in kaza sonucu ölümünün ardından Marie Curie yalnız kalır. Çalışmalarına tek başına devam etme kararı alır fakat çocuklarına bakması ve para kazanması da gerekmektedir. Fransız Bilimler Akademisi’nin ilk kadın üyesi olma ihtimali, bilim dünyasında kadınlara yer olmadığını düşünenler arasında rahatsızlıklara yol açar. Arkadaşı ve bilim insanı Paul Langevine ile yaşadığı ilişki, Langevine’in evli olması nedeniyle Fransız basınının diline düştüğünde zor günler yaşar. Çalışmaları dolayısıyla ona yeni bir Nobel Ödülü vermek isteyen Nobel Akademisi de bu haberlerden olumsuz yönde etkilenir. Fransız sinemacı Marie Noëlle’in yönettiği filmde Marie Curie’yi Polonyalı aktris Karolyne Gruszka canlandırıyor.

        • 10

          RADIOACTIVE (2019)

          Amerikalı sanatçı Lauren Redniss’in 2010’da yayımlanan ‘Radioactive: Marie & Pierre Curie: A Tale of Love and Fallout’ adlı resimli romanından Jack Thorne tarafından sinemaya uyarlanan film, 1934 yılında laboratuvarında bayıldıktan sonra hastaneye kaldırılan Marie Curie’nin geçmişi hatırladığı sahnelerle ilerliyor. Marie Noëlle’in daha kısıtlı bir zaman kesitine odaklanan filminin aksine ‘Radioactive’de Marie Curie’nin hayat hikâyesi çok daha geniş bir zaman dilimi üzerinden anlatılıyor. Marjane Satrapi’nin yönettiği film, içlerinde Türkiye’nin de olduğu bazı ülkelerde vizyona girse de ABD dahil birçok yerde seyircilerle çevrimiçi olarak buluşmuştu. İngiliz yapımı filmde Marie Curie’yi Rosamund Pike canlandırdı.

        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa