Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema Oscar kazanan filmler gişede nasıl sıralandı?
        • 1

          20. ÖLÜMCÜL TUZAK (2010)
          (The Hurt Locker)

          Yapımcıları filmi ödül sezonunda değil, çok daha önce gösterime girdiler ve Irak Savaşı’nda geçen bir aksiyon gerilim filmi gibi pazarladılar. Eleştirmenlerin övgülerine karşılık seyircileri cezbedemedi. Bırakın aldığı adaylıkları, kazandığı Oscar bile seyircinin ilgisizliğini değiştiremedi. ABD dışında ise milliyetçilikle suçlanarak tepki aldı… Oysa ‘ABD Irak'ta ne arıyor?' sorusunu tümüyle pas geçmesi dışında çok kötü bir film değildi. Yönetmen Kathryn Bigelow hareketli kamerasıyla olayları ve karakterleri yakından takip ediyor, ölümle yaşam arasındaki çizgide seyirciyi gerdikçe geriyordu. Bu arada ilginç bir şey yaparak, filmin ana karakteri Çavuş William James'in (Jeremy Renner) aklından geçenlere ve duygularına, uzaktan bir gözlemci olarak bakmayı tercih ediyordu. 'Ölümcül Tuzak', ‘insan doğası ve savaş üzerine kritik sorular soran, dünyanın bir yerinde savaşlar sürerken, öte yandaki barışın çok fazla bir şey ifade etmeyeceğini anlatan bir filmdi. Toplam hasılat: $49,230,772

        • 2

          19. AY IŞIĞI (2017)
          (Moonlight)

          Listede bu kadar alt sıralarda yer alması kuşkusuz şaşırtıcı değil. Sonuçta, düşük bütçeli bağımsız bir filmdi. Yapımcıları ödül sezonunda sükse yapmayı planlıyordu ama en iyi film Oscar’ını almak akıllarında yoktu kuşkusuz… ABD’de 27 milyon, dünya genelinde 65.3 milyon dolar hasılat onlar için başarıydı… Afrika kökenli Amerikan gençliğinin uyuşturucu bataklığına dönüşmüş mahallelerde neler yaşadığı üzerine çok film seyrettik. “Ay Işığı”nın farkı, çeteleri, silahı, polisi işe karıştırmamasıydı... Yönetmen ve yazar Barry Jenkins suçun cazibesini bir yana bırakıp mahalledeki erkeklik kültürüne odaklanıyor; babasız, uyuşturucu müptelası bir anneyle büyüyen Chiron’un öyküsünü anlatıyordu. Toplam hasılat: $65,336,603

        • 3

          18. CRASH (2006)

          Paul Haggis’in yazıp yönettiği film aslında 2004 yapımı olarak geçer kayıtlarda. Ama 2005 yılı içinde gösterime girdi ve 2006’da düzenlenen törende sürpriz bir sonuca imza atarak en iyi film Oscar’ını kazandı. Birçok ünlü oyuncunun yer aldığı, kalabalık karakterli iç içe geçen öyküler anlatan ‘Crash’, 11 Eylül travmasının sonuçlarından biri olan ırkçılığa karşı koyan, ABD’de kardeşlik ve sevgi ikliminin oluşmasına katkı vermeye çalışan bir filmdi. Akademi de filmin havasına kapıldı ve sürpriz bir sonuca imza attı. Herkes eşcinsel kovboyların aşkını anlatarak tarih yazan “Brokeback Mountain”ın kazanmasını bekliyordu. Hatta öylesine çok bekleniyordu ki bugün “O film Oscar’ı almamış mıydı?” diyenlere dahi rastlıyoruz. 54 milyon doların üzerinde hasılat yaptığı ABD dışında “Crash”i hatırlayanların sayısı ise çok fazla değil. Toplam hasılat: $98,410,061

        • 4

          17. SPOTLIGHT (2016)

          Katolik Kilisesi’nin çocukları taciz eden rahipleri sistematik olarak koruduğunu açığa çıkarmaya çalışan bir grup araştırmacı gazetecinin gerçek öyküsünü anlatan “Spotlight”, tam bir gazetecilik filmiydi. Editörün haber konusunu yayın yönetmeninden aldığı andan yayımlanmasına kadar olan süreç ayrıntılarıyla işleniyordu. Muhabirin haber mücadelesini, psikolojisini; editörün habere katkısının önemini özenle anlatıyordu. Özellikle haberin sabır ve itinayla “pişirilmesi”, çerçevesinin çok iyi çizilmesi bir araştırmacı gazetecilik dersi gibiydi... Ancak sadece gazetecilik üzerine bir film olduğu söylenemezdi. “Spotlight” ı önemli ve etkileyici kılan özelliği, tacizci rahipleri koruyan bütün bir sistemi deşifre etmesiydi... Filmde kahramanlar değil gerçek insanlar vardı. Tüm bu gerçekçilik ve seyircinin heyecan, gerilim gibi beklentilerini dikkate almaması, klişelere rağbet etmemesi nedeniyle gişelerde pek başarılı olamadı. Toplam hasılat: $98,690,254

        • 5

          16. BIRDMAN (2015)

          En iyi film dahil 4 Oscar kazanan, Alejandro G. Inarritu’un yönettiği “Birdman: Or (The Unexpected Virtue of Ignorance)”, süper kahraman Birdman rolüyle tanınan ve tiyatro sahnesinde prestij kazanmaya çalışan oyuncu Riggan’ın (Michael Keaton) öyküsünü anlatıyordu… Riggan’ın New York entelektüel çevrelerine kendini kabul ettirme mücadelesi, onun için bir hayat memat meselesinden farksızdı. Dolayısıyla, “Birdman” öncelikle başarısızlık korkusu ve bu korkunun insan ruhuna vereceği zararların boyutu üzerine bir filmdi. Oscar biraz da Inarritu’nun gösterişli ve tutkulu anlatımıyla geldi. Inarritu, dijital geçişlerin yardımıyla son bölüme kadar bütün filmi “tek bir plan” gibi çekmişti. Riggan’ın hayalleriyle gerçeklik arasındaki montajsız geçişler tek plan içinde daha çarpıcı, anlamlı duruyordu. Ama tüm bunlar seyirci nezdinde çok da çalışmadı… ABD’de 42.4 milyon doları geçememişti. Toplam hasılat: $103,215,094

        • 6

          15. ARTIST (2012)
          (The Artist)

          Aslına bakarsanız bu listede burada yer alması dahi sürpriz olarak nitelenebilir. Kaldı ki, ABD’de 44.6 milyon dolarda takılı kalmıştı. Türkiye’de ise ‘Siyah beyaz sessiz film, bilet paramı geri verin’ diyen seyircilerin çıktığını unutmayalım. “Artist”, sadece siyah-beyaz sessiz bir film değildi. Artık sinemada pek kullanılmayan dar ve yüksek 1.37: 1 formatı başta olmak üzere, neredeyse tümüyle Sessiz Sinema döneminin görsel estetiğine göre çekilmiş bir filmdi. Yönetmen Michel Hazanavicious, dönemin standart kamera lenslerini, kamera kullanımını, gri tonların bolca olduğu yumuşak kontrastlı siyah beyaz görüntülerini ve montaj anlayışını neredeyse bire bir uyguluyordu. Ara yazıları ve fon müziğiyle 1920’li yıllarda çekilmiş bir sessiz film seyrettiğimiz izlenimini vermek için elinden geleni ardına koymuyordu. Bununla yetinmiyor; öyküyü ve senaryoyu da o dönemin sinema anlayışına göre kuruyordu. Tüm bunlara rağmen ‘Artist’ 100 milyon dolar barajını aşmayı başardı. Toplam hasılat: $133,432,856

        • 7

          14. İHTİYARLARA YER YOK (2008)
          (No Country for Old Men)

          Oscar tahmincileri için son 20 yılın en kolay yıllarından biriydi. Öte yandan özellikle ABD dışında, seyirciler neden favori olduğunu pek anlamıyordu… ‘İhtiyarlara Yer Yok’un en iyi film dahil neden 4 Oscar kazandığı Türkiye’de pek anlaşılamadı. Ama hem iyi tanıtılması hem de Oscarlar nedeniyle gişelerde iyi iş çıkardı… Joel ve Ethan Coen’in yönettiği film, sinema tarihinin en ürpertici, acımasız, serinkanlı katillerinden birinin merkezinde olduğu olayları anlatıyordu. Javier Bardem’in canlandırdığı Anton Chigurh, adeta bir şeytandı. Hedefine kilitlendiğinde onu durdurmak kolay değildi. Emeklilik günleri yakınlaşan Texas’lı şerif Ed Tom Bell (Tommy Lee Jones) ise akan kanı ve dozu giderek artan şiddeti engellemek için elinden geleni yapıyordu. Ne var ki, acımasız Chigurh'u durdurmakta zorlanacağı belliydi… Toplam hasılat: $171,627,166

        • 8

          13. 12 YILLIK ESARET (2014)
          (12 Years A Slave)

          Özgür bir insanken köleleştirilen Solomon Northup’un gerçek öyküsünü anlatan “12 Yıllık Esaret”, yönetmen Steve McQueen gerçekçi, sert yaklaşımıyla seyri zor ve duygusal açıdan yıpratıcı bir filmdi… ABD’nin güney çiftliklerinde geçen yıllarında Northup, umudunu kaybetmeden ayakta kalmaya çalışıyordu. Ama yönetmen McQueen, hayatta kalma mücadelesinden ziyade köle sahibi beyazların sapkın zihinlerine odaklanıyordu. Bir insana sahip olma hakkının akli dengeleri nasıl bozduğunu anlatırken 134 dakikalık filmde seyirciyi rahatlatacak, ferahlatacak anlardan özellikle uzak duruyordu. Öyle ki, Steve Spielberg’in kölelik filmi “The Color of Purple” yanında pembe dizi gibi kalıyordu... Seyri zor bir film olmasına karşılık hem ABD (56.6 milyon dolar) hem dünya gişelerinde ulaştığı sayılar çarpıcıydı... Toplam hasılat: $187,733,202

        • 9

          12. SUYUN SESİ (2018)
          (The Shape of Water)

          Yönetmen Guillermo del Toro’nun filmlerinde “yarı masal yarı gerçek” bir hava vardır. Gerçeklik, daha çok tarihsel arka plandan gelir. “Suyun Sesi” de 1960’ların ilk yarısında, Soğuk Savaş yıllarında geçen bir aşk masalıdır... Del Toro, Soğuk Savaş’ı devletlerin oluşturduğu bir nefret iklimi olarak tarif eder. Irkçılığı, eşcinsel düşmanlığını ve sınıfsal ayrımcılığı besleyen bu nefret ikliminde temizlikçi Elisa (Sally Hawkins), sevgisinin gücüyle derin devletin zalimliğine meydan okur... Asıl önemli olan, Elisa ile yaratık arasındaki sevgi bağıdır hiç kuşkusuz... Su, ikisi arasındaki sevginin simgesidir... Yaratık için hayati önem taşıyan su onları birleştirir. Del Toro, içinde bulunduğu nesnelerin şeklini alan su ile karşısındaki insanın duygularına bürünen yaratık ve aşk arasında film boyunca simgesel, görsel bağlar kurar. Sonuçta hayal gücü, aşk ve dayanışmanın zorbalığa karşı geldiği bir masaldır film... Toplam hasılat: $195,333,312

        • 10

          11. MİLYONLUK BEBEK (2005)
          (Million Dollar Baby)

          F.X. Toole'un öykülerinden Paul Haggis tarafından sinemaya uyarlanan, Clint Eastwood’un yönettiği “Milyonluk Bebek”, sinema tarihinin en hüzünlü boks filmlerinden biri... Yoksul bir aileden gelen Maggie (Hilary Swank), hırslı ve yetenekli bir boksördür. Spor salonu sahibi, aksi ihtiyar Frankie’den (Clint Eastwood) eğitim almak ister. Frankie, onu reddeder ama bir süre sonra Maggie'nin disiplini ve arzusundan etkilenir, onu çalıştırmaya başlar. Maggie hep hayalini kurduğu öğrencidir ama bunun da ötesinde, ruhundaki boşluğu dolduracak bir yoldaştır. İlk başta her şey yolunda gider ama bir üst lige çıkmak istediklerinde işler zorlaşır. Ama ikisi de sonuna kadar gitmek konusunda kararlıdır. Özellikle son bölümünde gerçekten çok üzücü ve göz yaşartıcı bir film... 2005'te en iyi film ve yönetmen dahil 4 Oscar birden kazanmıştı. Diğer 2 Oscar, en iyi kadın oyuncuda Hilary Swank'e, en iyi yardımcı erkek oyuncuda Morgan Freeman'a gitmişti. ABD’de 100 milyon barajını geçen orta bütçeli film, dünya genelinde de 200 milyonu geçmeyi başardı. Toplam hasılat: $216,763,646

        • 11

          10. OPERASYON: ARGO (2013)
          (Argo)

          Yönetmen Ben Affleck, bir bölümünü Türkiye'de çektiği “Operasyon: Argo”da Tahran'da gerçekleşen ve yıllarca kamuoyundan gizlenen bir CIA operasyonunun perde arkasını sürükleyici bir gerilim atmosferinde anlatıyordu. Gerilim oluşturmak ve dönem atmosferi yaratmak konusunda hayli başarılıydı. “Argo”, ABD'de gösterime girer girmez seyirciden ve eleştirmenlerden olumlu tepkiler aldı, hatta adı Oscar'lar için geçmeye başladı. Buna karşılık, İranlılar başta olmak üzere bazı kesimlerde olumsuz tepkilerle karşılandı. Kimileri “Argo”nun ABD ve İsrail'in İran'a karşı girişeceği askeri operasyonlara zemin hazırlamaya yarayacağını iddia etti. Film 136 milyon dolar hasılat yaptığı ABD dışında biraz da bu tartışmalar ekseninde değerlendirildiği için dünya gişelerinde beklenen sonuca ulaşmadı. Toplam hasılat: $232,325,503

        • 12

          9. PARAZİT (2020)
          (Gisaengchung)

          Film, ABD’de altyazılı bir Uzakdoğu filminin ulaşabileceği sınırları zorlarken elde ettiği 48.83 milyon dolar hasılatla kayda değer bir başarı kazandı. Ama asıl başarısını dünya genelinde gösterdi. “Parazit”in sırrı, yeni bir bakış açısıyla yeni şeyler söyleyebilmesiydi… Yazar ve yönetmen Bong Joon Ho, 2000’li yıllara ait başka tür bir yoksulluğu anlattığının fazlasıyla farkındaydı… Kim ailesinin yoksulluğu, geçim zorluğu kadar düşmüşlük ve dışlanmışlık halleriyle ilgiliydi… Filmde anlatılan sınıf mücadelesi, sadece ekonomik değil, psikolojik cephede de geçiyordu… Tek mesele geçim ya da para değildi. Gurur da bir sınıf mücadelesi nedeniydi… Film, alt sınıfların modern dünyadaki en önemli sermayesinin zekâ ve özgüven olduğunun altını incelikle çiziyordu. Dolayısıyla, ilk bölümü “zenginlerin parası, yoksulların zekâsı” diye özetlemek mümkündü… İkinci bölümde ise öykü beklenmedik sulara doğru yol alıyor. Yoksullar zekâlarıyla elde ettikleri her şeyi biraz da kibirleri ve açgözlülükleri nedeniyle riske atıyorlardı. Toplam hasılat: $258,821,552

        • 13

          8. KÖSTEBEK (2007)
          (The Departed)

          2002 tarihli “Internal Affairs” (Mou gaan dou) adlı Hong Kong filminin Hollywood tarafından yapılan bu yeniden çevrimi, en iyi film dahil 4 Oscar kazandı. Martin Scorsese’in yönettiği film, birbirlerini açığa çıkarmaya çalışan iki köstebeğin hikâyesini anlatıyordu. Birisi (Leonardo DiCaprio) Boston'daki İrlanda mafyasının içine sızan ve şefi (Mark Wahlberg) dışında teşkilatta kimsenin tanımadığı genç bir polisti. Diğeri (Matt Damon), mafya patronu Costello (Jack Nicholson) tarafından yıllar öncesinden polis teşkilatının içine yerleştirilmişti. Nefes nefese seyredilen, orijinalinden aşağı kalmayan bir film. Dünya genelindeki sayılara oranla ABD’de daha başarılı olmuş, 132 milyon doların üzerinde bir hasılat yapmıştı. Toplam hasılat: $291,465,373

        • 14

          7. CHICAGO (2003)

          1920’li yılların Chicago’sunda gece kulübü yıldızı Velma (Catherine Zeta Jones) ile ev kadını Roxie (Renée Zellweger) aynı hapishanede kalırlar. Mahkemeleri sürerken idamdan kurtulmak için şöhrete kavuşmak amacıyla ellerinden geleni yaparlar. Bir Broadway müzikalinden sinemaya aktarılan “Chicago”; koreografisi, müzikleri, kurgusu ve stilize anlatımıyla seyirciyi koltuğuna adeta mıhlar. Çağdaş müzikal janrının en usta yönetmenlerinden biri olan Rob Marshall’ın imzasını taşıyan ‘Chicago’nun en iyi film dahil 6 Oscar kazandığını hatırlatalım. Film özellikle ABD’de çok sevilmiş ve dünya hasılatının yarısından fazlasını, 170 milyon doları Kuzey Amerika gişelerinde kazanmıştı. Toplam hasılat: $306,776,732

        • 15

          6. AKIL OYUNLARI (2002)
          (A Beautiful Mind)

          Newton, Mendel gibi bilim insanlarıyla karşılaştırılan ve oyun teorisiyle de tanınan, matematikçi John Nash’in üniversite yıllarından başlayan hayat hika beautiful mindâyesi... Ron Howard’ın yönettiği film, Nash’in (Russell Crowe) hayal dünyasıyla gerçekler arasındaki sınırı seyirci için muğlaklaştırır. Bir şizofren olduğunun ortaya çıkmasının ardından ise yön değiştirir ve bu kez da Nash’in eşi Alicia’nın (Jennifer Connelly) desteğiyle verdiği ayakta kalma mücadelesine tanık oluruz. Russell Crowe’un oyunculuğuyla etkisini artıran 4 Oscarlı çarpıcı bir film... Gişe hasılatının yarısından fazlasını Kuzey Amerika gişelerinden elde etmişti. Toplam hasılat: $316,791,257

        • 16

          5. YEŞİL REHBER
          (Green Book)

          Peter Farrelly’nin yönettiği film, 1960'lı yıllarda ABD'nin ırkçı güney eyaletlerinde turneye çıkan piyanist Dr. Don Shirley (Mahershala Ali) ile şoförü Tony'nin Vallelonga'yı (Viggo Mortensen) gerçek hikâyesini anlatıyor… Her ikisi de hemen kanımızın ısındığı karakterler değil. Tony'nin, çevresindeki diğer İtalyanlar gibi belirli ölçülerde ırkçılıktan nasibini aldığını görüyoruz. Don Shirley ise kibirli, mesafeli ve soğuk biri... İlişkileri başlangıçta pek iyi gitmiyor ama güney eyaletlerindeki ırk ayrımcılığı onları birleştiriyor. “Yeşil Rehber”, güneyli beyaz Amerikalıların “üstünlük savı”nda diretmesi ve Don Shirley'nin buna direnç göstermesiyle ilgili bir film değil sadece... Asıl olarak Tony ile Shirley'nin inatlaşma ve psikolojik çatışmadan dostluğa doğru ilerleyen ilişkileri üzerinden gelişiyor. Tony ve Shirley sadece güneydeki ırkçılığa karşı dayanışma içine girmiyor, birbirlerini de etkileyip değiştiriyorlar. Filmin 85 milyon dolar getirdiği Kuzey Amerika’dan ziyade dünya hasılatının çok parlak olduğunu belirtelim. Toplam hasılat: $321,752,656

        • 17

          4. MİLYONER (2009)
          (Slumdog Millionnaire)

          Hint yazar Vikas Swarup’un 2005 tarihli ‘Q & A’ adlı romanından filme uyarlanan ‘Milyoner’, Mumbai’nin yoksul mahallelerinden gelen 18 yaşındaki Jamal Malik’in (Dev Patel), katıldığı ‘Kim Milyoner Olmak İster?’ yarışmasının ardından polis tarafından göz altına alınmasıyla açılır. Polis onun sorulara nasıl doğru yanıtlar verdiğini öğrenmek ister. Soruşturma sırasında sadece yarışmaya değil her soruyla birlikte Jamal’in geçmiş hikâyesine de döneriz. Çocukluk yıllarına, gençlik hayallerine ve aşkına tanık oluruz… Danny Boyle’un yönettiği film, gişelerde kazandığı beklenmedik başarının ardından 10 dalda aday olduğu Oscar ödüllerinde 8 dalda zafere ulaşmıştı. Toplam hasılat: $378,410,542

        • 18

          3. ZORAKİ KRAL (2011)
          (The King's Speech)

          Filmin daha ilk anlarından itibaren konuşma güçlüğü çeken İngiltere Prensi’ne bir kraliyet mensubu olarak değil, sorununu çözmesi gereken bir insan olarak bakıyoruz. Sınıfsallığı, iktidarı ve her şeyi aşan insani bir acz var ortada. İşte bu yüzden her tür farklılığı aşıp onla özdeşleşiyoruz. Filmin gişelerdeki başarısının sırrı, bu saf, insani bakış açısını yakalayabilmesi… Yönetmen Tom Hooper, tahta VI. George olarak oturacak krala çocukluğunda aile arasında hitap edildiği gibi "Bertie" olarak bakmamızı istiyor. Avustralyalı konuşma terapisti (Geoffrey Rush) de, sorunları "Bertie"yi açığa çıkararak yenmeyi deniyor. Colin Firth, daha filmin ilk karesinden, bildiğimiz tanıdığımız Colin Firth'ü bize tümüyle unutturuyor ve "Bertie" olup çıkıyor. Onu bir baba, eş, kardeş, konuşma güçlüğü çeken bir kral olarak mükemmel biçimde yansıtıyor. Firth, sesini kullanışı, konuşma güçlüğünü karikatürize etmeden yakalaması, bakışları ve vücut diliyle adeta oyunculuk dersi veriyor. Toplam hasılat: $427,374,317

        • 19

          2. GLADYATÖR (2001)
          (Gladiator)

          Russell Crowe filmde Romalı general Maximus Decimus Meridius olarak çıkar karşımıza… İmparator Marcus Aurelius’un ihtiraslı ve sorunlu oğlu Commodus (Joaquin Phoenix), babasını öldürerek tahtı ele geçirrken Maximus’un arkasından iş çevirerek her şeyini elinden alır. Film köle haline gelen Maximus’un bir gladyatör olarak verdiği yaşam mücadelesini ve peşinden Commodus’tan intikam almak için gösterdiği çabaları anlatır… Ridley Scott’un yönettiği ‘Gladyatör’, dönemi yansıtan özel efektleri, arenada geçen çarpıcı sahneleri ve içerdiği intikam hikâyesiyle o yılın en çok iş yapan filmlerinden biri olmakla kalmamış, 5 Oscar birden kazanmıştı. Toplam hasılat: $465,364,545

        • 20

          1. YÜZÜKLERİN EFENDİSİ: KRALIN DÖNÜŞÜ
          (The Lord of the Rings: The Return of the King)

          Yönetmen Peter Jackson, J.R.R. Tolkien’in 1954’te yayımlanan romanını geniş bir bütçe ve dijital özel efektlerin yanı sıra tutku ve özenle uyarladı sinemaya. Öyle cesaretliydi ki projeyi birbirini izleyen üç ayrı film olarak tasarlamaktan çekinmedi. Sonuç mükemmel oldu. Kuşkusuz filmler bir bütün ama üçüncü filmin biraz öne çıktığı kesin. Fantezi türünün klasikleri arasında kabul edilen 3 ciltlik roman, Orta Dünya’da farklı ırklar ve halkların ortak düşmana karşı verdiği savaşı anlatıyordu. Peter Jackson’ın yönettiği film, Tolkien’in dünyasını sinemaya uyarlama konusunda çok başarılı bir denemeydi... Özellikle savaş sahnelerinde eskidiğini hissettiğimiz dijital efektlerine rağmen seyretmekten bıkmadığımız bir film oldu. Sadece ABD’de 377 milyon dolar hasılat yapan film içerdiği aksiyon ve fantezi unsurlarıyla gişelerde büyük bir başarıya imza atmış, sözgelimi Türkiye’de 1 milyon 252 bin seyirciye ulaşmıştı. Toplam hasılat: $1,140,682,011

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa