Ömer Halisdemir'i şehit eden darbeciler ikinci kez hakim karşısında
Özel Kuvvetler Komutanlığını ele geçirmek isteyen cuntacı general Terzi'yi vurarak FETÖ'nün darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Halisdemir'i şehit eden darbecilerin yargılandığı davanın ikinci duruşması başladı
Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirmek isteyen cuntacı general Semih Terzi'yi vurarak, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'i şehit eden darbecilerin yargılandığı davanın ikinci duruşması başladı. 15 Temmuz darbe girişimi gecesi Astsubay Ömer Halisdemir'in şehit edilmesine ilişkin davada tutuklu yargılanan sanık Kıdemli Çavuş Hasan Aksoy, "Ömer Başçavuş yanıma geldi. Yanağımı sıkıp 'Ne yapıyorsunuz burada' dedi, bilmediğimi söyledim. Ben de ona sordum ne oluyor diye. 'Benim de bir şeyden haberim yok, koruma nöbetçisiyim' dedi. Tugay komutanını bana sordu. Ben de Semih Terzi dedim. Ondan sonra iki, üç el silah sesi geldi" dedi.
Halisdemir'in şehit edilmesiyle ilgili 18 sanık, geniş güvenlik önlemleri altında jandarma eşliğinde duruşma salonuna getirildi.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, müştekiler ve avukatlar ile basın mensupları ve izleyiciler de alındı. Duruşmada, sanıkların ifadelerinin alınmasına devam ediliyor.
Duruşmaya, Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı İsmail Ademoğlu başkanlık ederken, geçen ay Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına getirilen Yüksel Kocaman iddia makamında yer aldı.
Sanıklardan 17'si hakkında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" ve "nitelikli kasten öldürme" suçlarından dörder kez, sanık Mihrali Atmaca hakkında da 5 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
Ayrıca, bütün sanıklar hakkında "silahlı terör örgütü üyeliğinden" 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
FURKAN ASLANBAY: SUSMA HAKKIMI KULLANIYORUM
Savunmasını yapmak üzere tutuklu sanık Astsubay Furkan Aslanbay'a söz verildi. Aslanbay, sözlü savunma yapmak istemediğini, avukatının mahkemeye verdiği yazılı savunmasını tekrarladığını söyledi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, Aslanbay'ın anlatacağı şeylerin yargılamaya ışık tutabileceğini belirterek, susma hakkını kullanmıyorsa savunma yapmasını istedi. Mahkeme Başkanı Ademoğlu'nun birkaç sorusunu yanıtlayan Aslanbay, olay gecesini anlatması istediğinde, "Detaylı soracaksanız susma hakkımı kullanmak istiyorum. Verdiğim ifade dışında bir şey soracaksanız onları cevaplayabilirim" dedi.
Mahkeme Başkanı Ademoğlu'nun "Bu tavrını anlayamıyorum. Neden çekiniyorsun?" diye sorması üzerine Aslanbay, "Burada bunları konuşmak hoşuma gitmiyor. Sorduğunuz soruların cevabı detaylı şekilde ifademde var" cevabını verdi.
GÖKAY ENGİN: HELAL OLSUN DİYORUM ONLARA
Tutuklu sanık Piyade Astsubay Kıdemli Başçavuş Gökay Engin ise, 15 Temmuz'da günlük rutin işlerini yaptıklarını, akşam üzeri ise alarm verildiğini anlattı. Ankara'ya göreve gideceklerini öğrendiğini belirten Engin, her zaman göreve gideceklerinde Ankara'ya değil olayın olduğu şehre gittiklerini, Ankara'ya gitmelerinin kendisine normal gelmediğini kaydetti. Engin, eşyalarını topladıktan sonra içtimaya çıktığını ifade ederek, Binbaşı Fatih Şahin'in malzeme kontrolünü yaptığını, Yüzbaşı Ahmet Kemal'in ise depodan bomba atarı getirme emrini verdiğini söyledi.
Havaalanına gitmek için otobüse bindiklerini söyleyen Engin, "Başbakanın ufak bir kalkışma olduğu fakat kalkışmanın kontrol altına alındığı açıklaması vardı. Daha sonra babamı aradım 'Ankara'ya geliyorum, var mı orada bir şey' diye. Babam 'anormal bir durum yok şu an' dedi. Otobüs havaalanına giderken yanlış şeritten gidiyorduk biz. Polis de bize eskortluk yapıp yolun güvenliğini aldı. Biz uçağa bindiğimizde tabur komutanımız Fatih Şahin önden sessiz olmamızı, Semih Terzi'nin burada olduğunu söyledi. Semih Terzi arkası bize dönük oturuyordu. Uçak kalkarken telefonların tamamen kapatılması emri verildi. Herkes 5-7 arası şarjör alıyordu operasyona giderken. Bize bunun 10'a tamamlanması yönünde emir verildi. Ahmet Kemal Yılmaz uçakta komutan ile gidecek ekibi seçti. Uçak inmeye yakın Ahmet Yüzbaşı 'Uçaktan inice hilal şeklinde uçağın emniyetini alacaksınız' dedi. Uçağın etrafında hilal şeklinde emniyet aldık. Bana saçma geldi havaalanının orada emniyet alınması. İki helikopter vardı havaalanında. Bizim helikopterde 6 kişiydik. Nereye gideceğimizi bilmiyorduk. İkinci helikopter normalde planlı bir helikopter değildi diye düşünüyorum. İkinci helikopterdekiler alelacele seçildi. Gölün etrafındaki ışıkları görünce Özel Kuvvetler Komutanlığına gidiyoruz herhalde dedik" diye konuştu.
"BU EKİBİ GARİBANLAR EKİBİ OLARAK NİTELİYORUM"
Etimesgut Havalimanı'nda kalan askerlerin ifadelerinde yer alan "Biz darbeyi anlamıştık" sözlerini değerlendiren Engin, "Orada kalan arkadaşlar 'Biz anladık, bu durumu sezdik' gibi şeyler kullanmışlar. Bu arkadaşlar çok zekiymiş ben akılsızmışım. Helal olsun diyorum onlara. Madem öyle bu kadar zekilermiş uçağa binmeden önce neden anlamamışlar? Bu ekibi garibanlar ekibi olarak niteliyorum. Ben bu helikoptere bir şekilde bindirildim. Geriye kalanlar 'Biz sezdik' diyor. Otobüse bindiğinde 'Biz neden Ankara'ya gidiyoruz' demedin? Madem o kadar akıllısınız. Uçağa binmişler, oraya gelmişler ondan sonra diyorlar 'sezdik.' Nasıl sezdiniz ya, böyle bir şey olabilir mi? Arkadaşların anladığını zannetmiyorum" dedi.
Özel Kuvvetler Komutanlığına ilk önce kendilerinin bindiği helikopterin indiğini anlatan Engin, Ümit Bak ve birkaç askerin kendilerini karşıladığını ve Semih Terzi'yi sorduklarını kaydetti.
Engin, Terzi'nin arkadan gelen helikopterde bulunduğunu söylediklerini belirterek, "Helikopterin 20-30 metre sağında yol var, oraya çömelip bekledik. Biz oraya darbeci olarak gelsek 6 kişi koyun gibi toplu olarak oraya çömelmeyiz. Orası bizim evimiz. Biri evine silahını çıkarıp girer mi? Çok rahat bir şekilde oturdum, hiçbir şey de yapmadım. Semih Terzi ile aramızda 50 metre mesafe vardı. 5-6 el silah sesi duydum. Her asker silah sesi duyunca nerede olursa olsun yatar. Ben de yere yattım. O esnada kimin kime vurduğunu görmedim. Semih Terzi'nin sesini duydum, bağırıyordu. Canının yandığı belliydi. Galiba Semih Terzi vuruldu dedik. Semih Terzi görevlerinde, insanlarla ilişkilerde, her şeyde bizim için başarılı bir generaldi. 3 tane tugay komutanı var, herkes Semih Terzi diyecektir. O işinde iyiydi bu gerçek. Ben arkada emniyeti aldım. Mihrali Üsteğmen 'Arkadaşlar öne gelin' diye bize seslendi. Anıtın olduğu bölgeye gittim. Bize 'Kapının emniyetini alacaksınız' dedi" şeklinde konuştu.
"BANA EMİR VERİLDİ 'BİRİ KIPIRDARSA KAFASINA SIK"
Engin, silah seslerinin ardından kısa bir süre içerisinde ambulansın geldiğini belirterek şunları kaydetti:
"Ben ikinci vurulan kişinin olduğunu anıtın oraya geçene kadar görmedim. Semih Terzi'nin taşınma anını görmedim ben. Ömer Başçavuş karargahın girişinde hemen solda kaldırımda yatıyordu. Ben onun oraya taşınmasını görmedim. Ondan sonra ambulans geldi. Yolu gözetlerken Mihrali Üsteğmen 'Gökay sedyeye yardım et' dedi. Sedyeyi çekerken 2-3 el ateş sesi geldi. Sesin nereden geldiğini anlamadım. Ne oldu diye bağırdığımda arkadan biri 'Tamam tamam sıkıntı yok' dedi. Kimin dediğini bilmiyorum ama biri bana 'Sedyeyi bırak' dedi. Ardından mevzime geri gittim. Birkaç dakika sonra gelen ambulans gitti. Aradan birkaç dakika sonra Ahmet Başçavuş, Hasan Aksoy, bir de Fatih Şahin çarşaf içinde birini taşıyordu. Semih Terzi'yi taşıyorlardı galiba, bilmiyorum görmedim. Onu helikoptere bindirdikten sonra ortadan kayboldular. Mihrali Üsteğmen telefonla konuşuyordu. Mihrali Üsteğmen, Ahmet Muhammet Demirci, İsmail Başçavuş ve Ali Gürel ile bir anda binanın içine girdi ve Mehmet Ali Çelik'i getirdiler. Geri içeriye girdiler ve içeriden silah sesleri geldi. Birkaç dakika sonra Ümit Bak elleri havada geliyordu, arkasında Mihrali Üsteğmen vardı ve 'Komutanım konuşursanız, yanlış hareket yaparsanız direkt vuracağım sizi' dedi. Şaşırdım ben orada. O insanların hain olduğunu söylemediler. Ümit Bak, Mihrali Üsteğmene 'Yanlış yapıyorsunuz' diyordu. Ümit Bak'ı yere yatırdı, ellerini bağladık. Daha sonra onların başında nöbetçi oldum. Bana emir verildi 'Biri kıpırdarsa kafasına sık' diye."
Havanın aydınlanmasına kadar beklediklerini belirten Engin, telefonunu açtığını ve ailesine iyi olduğunu söylediğini anlattı. Engin, daha sonra Mahmut Sönmez'in kendisini aradığını kaydederek, "Bana 'Neredesiniz abicim' dedi. 'Özel Kuvvetlerdeyiz' deyince oradaki durumu sordu. Ben daha sonra Semih Terzi'nin hain olduğunu öğrendim. Telsizden anons geçti 'Fırat Çelik Albay ve Ahmet Kangal Başçavuş buraya gelecek onlara ateş etmeyin' dediler. Daha sonra geldiler ana karargah binasına girdiler. Ben ve İsmail Başçavuş Ümit Bak ve tutukladığımız diğer iki kişiyi Fırat Albay ve Ahmet Başçavuşa teslim ettik" dedi.
"BİZİM ADIMIZ 'GÜVENİLİR TİM' OLMUŞTU"
Engin, daha sonra rütbeli bir askerin geldiğini 'Çok güzel iş yaptınız. Sizi tebrik ediyorum' dediğini ifade ederek, "Sizin tutukladıklarınızın dışında darbeciler olabilir, binayı kontrol edin' dedi ve bina araması yaptık. Cüneyt Albay geldi bizi topladı, yemekhane bölgesini ve misafirhaneler bölgesini arayacağımızı söyledi. Oda oda aradık, tutukladığımız adamları götürdük. Öğleden sonra tutukladığımız adamları adliyeye götürdük. 15 gün boyunca gece gündüz bir fiil orada nöbet tuttuk. Bu süreçte de o binaya bizden kimse uzun namlulu silahla girmedi. Bizim adımızda 'Özel Kuvvetlerde güvenilir tim' olmuştu. 'Zekai Paşa'nın en güvendiği adamlar sizsiniz, bu yüzden nöbeti size tutturuyoruz' dediler. Bizim adımız 'güvenilir tim' olmuştu" ifadelerini kullandı.
Savcının Ömer Halisdemir'e müdahale edip etmediğini sorması üzerine Engin, aldıkları kurslarda yaralıya yaklaşırken öncelikle kendi can güvenliğini almalarının öğretildiğini belirterek, "Benim oraya gitmemem gerekiyordu, orası emniyetli değildi. Yaralıya müdahale edeceksen önce kendi emniyetini al. Orada hiçbir şey belli değil. Kimin kimi vurduğu belli değil. Sıhhıyeci müdahale etmedi. Ben tim personeliyim, benim müdahale etmem saçma olurdu" cevabını verdi.
HALİT ÇELİK: DİYARBAKIR'IN ORTA YERİNDE YOL KESİLDİ, POLİS BİZE ESKORTLUK YAPIYORDU
Tutuklu sanık Astsubay Kıdemli Başçavuş Halit Çelik de alarm verildiğini ve bu nedenle toplanıldığını anlattı. Çelik, Diyarbakır Havaalanı'na giderken polislerin kendilerine eskortluk yaptığını vurgulayarak, "Diyarbakır'ın orta yerinde yol kesildi. Polis bize eskortluk yapıyordu. Hiçbir engelle karşı karşıya kalmadık" dedi.
"BİRİ AĞAÇLARIN ARKASINDAN 'TAMAM VURDUM' DİYEREK ÇIKTI"
Ankara'ya gidecek olan askerlerin seçildiğini dile getiren Çelik, uçağa Semih Terzi'nin bindiğini gördüğünü kaydederek, "Semih Terzi sürekli telefon ve tabletle uğraşıyordu. Uçakta 2 sivil vardı bunları tanımıyorum. Daha sonra Etimesgut Havaalanı'na indik. Burada iki helikopter çalışır halde bekliyordu. Ben Semih Terzi'nin bindiği helikoptere seçildim. İlk seçilen 14 kişi Semih Terzi'nin olduğu helikoptere bindi. Havalandıktan sonra Özel Kuvvetlere doğru gittiğimizi Mogan Gölü'nün ışıklarından anladım. İndik piste yürümeye başladık. Semih Terzi'nin 10 metre kadar arkasındaydım. Karargah kapısına doğru yürümeye başladık 30 metre vardı, bir şahıs çok yakın mesafeden 3-4 el ateş edip sağ çapraz kaçmaya başladı. Çok hızlı bir şekilde arkasından ateş edildi. Yere yatan arkadaşlar vardı. Benim sağ tarafımda kaldırımlar vardı. Can güvenliğimi sağlamak amacıyla yere yattım. Ağaçlık alana tek el ateş edip bıraktım. Rahmetlinin bulunduğu yere ateş etmedim. Ona doğru ateş etseydim arkadaşlarımı vurabilirdim. Boş yere sıktım. Biri ağaçların arkasından 'tamam vurdum' diyerek çıktı. Onun kim olduğunu görmedim. Semih Terzi yerdeydi. Sıhhiyeci Hüseyin Oğuz'u çağırdılar. Koşarak geldi ilk müdahalesi yapıldı. Daha sonra Semih Terzi karargah binasının içine götürüldü. O esnada bir ambulans geldi. İki el silah sesi duydum. Kafamı çevirip baktım ağaçların arasında olduğum için bir şey göremedim. Semih Terzi binadan helikoptere taşındı" diye konuştu.
"MAHMUT SÖNMEZ, 'MERAK ETME UÇAKLAR BİRAZDAN VURULACAK' DEDİ"
Sabaha karşı cep telefonunu açtığını, açar açmaz Mahmut Sönmez'in kendisini aradığını kaydeden Çelik şunları söyledi:
"Bana 'Abicim iyi misin' dedi. 'Burası çok karışık. Semih Terzi vuruldu, onu vuran vuruldu' dedim. 'Uçaklar sağı solu vuruyor, anlam veremiyorum' dedim. Mahmut Sönmez de bana 'Merak etme uçaklar birazdan vurulacak' dedi. O anda karargah içerisinde 10-15 el ateş sesi geldi. Daha sonradan kafamı çevirip karargah kapısına bakmaya çalıştım. Karargah kapısından Mihrali Atmaca ve İsmail Çınar'ın iki kişiyi çıkardığını gördüm. Onların Ümit Bak ve Mehmet Ali Çelik olduğunu öğrendim. Nizamiyeden yoğun bir ateş sesi geldi. Daha sonra Ahmet Muhammet Demirci benim bulunduğum mevziye gelerek 'Arkadaşlar Ahmet Yüzbaşı Zekai Aksakallı ile konuşmuş, olayın gerçek yüzünü öğrenmiş. Semih Terzi buraya darbe yapmaya gelmiştir. Semih Terzi haindir. Zekai Aksakallı'dan emir alacağız' dedi. Biz artık sadece birbirimize güvenmeye başladık. Havuzlar bölgesinden iki tane personelin geleceği söylendi. 'Fırat Çelik ve Harun Kangal gelecek' denildi. Nizamiyeden bir grup darbeci askerin Zekai Aksakallı'nın emriyle içeriye girmeye çalışan personele ateş açtığını öğrendim. Nizamiyeden bir grup asker gelecek derdest edilecek emri geldi telsizden. 15-20 kişi diye hatırlıyorum ben, şahıslar geldi. Biz bunlara 'Silah bırakın' diye bağırdık. Semih Terzi'nin ekibindeyiz gibi söylemlerde bulundular. Sizinle aynı taraftayız demeye başladılar. Biz aldırmadan silahlarınızı bırakın diye bağırdık. Silahları bıraktırdık, derdest ettik. Bunların arkasından gece nizamiyeden içeriye girmeye çalışan kışla personeli geldi Zekai Paşa'nın emriyle. Bir askerin silah doğrulttuğunu gördüm, daha sonra indirdi. Gelen askerlerden biri şehit Ömer Halisdemir'in yanına gidip 'Bir şehidimiz mi var' diye sorunca nasıl bir oyunun içine çekildiğimi anlamış oldum. Daha sonra kışla içerisindeki kritik binaların aranması yönünde emir geldi."
"ZEKAİ AKSAKALLI ÖMER HALİSDEMİR'İN ALNINDAN ÖPTÜ"
Çelik, sabah olduğunda Zekai Aksakallı'nın karargaha geldiğini anlatarak, "Zekai Aksakallı bir konuşma yaptı, ardından Ömer Halisdemir'in alnından öptü. İki hafta daha mesaiye devam ettik" dedi.
Tutuklu sanık Astsubay Kıdemli Çavuş Harun Topbaş, 2016'nın Mayıs ayında katıldığı kurs ile Özel Kuvvetler Komutanlığına katıldığını söyledi. 15 Temmuz günü alarm verildiğini ve toplanmaları gerektiğinin emredildiğini belirten Topbaş, Ankara'ya göreve gideceklerinin söylendiğini ifade etti. Diyarbakır'dan o sırada F-16'ların kalktığını gördüğünü anlatan Topbaş, Suriye'ye göreve gideceklerini zannettiğini kaydetti. Topbaş, hazırlıkların yapılmasının ardından otobüse binmeden önce abisini aradığını söyleyerek, "Abimi aradım televizyonda bir şey var mı diye sordum. Abim 'İstanbul'da köprüler falan kapanmış terör olayı varmış' dedi. Kapattım otobüse bindik. Otobüse bindikten sonra Başbakanın küçük bir azınlığın kalkışma yaptığını, bunun da bastırıldığını söylediğini duydum. Diyarbakır Havalimanı'na indik. Ahmet Kemal Yüzbaşı 1 ve 3'üncü özel görev timinin Ankara'ya gideceğini söyledi. Uçağa bindik, daha sonra ön taraftan iki kişi bindi. Semih Terzi'yi ilk defa orada gördüm. Uçak hareket halinde iken neden Ankara'ya gidiyoruz gibi sorular sorduk. Kimse bilmediğini, orada öğreneceklerini söyledi. Erhan Almaz'a sordum 'Neden gidiyoruz Ankara'ya?' diye. 'Ankara'da ayaklanma varsa onu bastırmaya gidiyoruz, başka niçin gideriz ki' dedi" ifadelerini kullandı.
Etimesgut Havaalanı'nda bekleyen 2 helikopter olduğunu ve onlara 2 grup halinde bindiklerini söyleyen Topbaş, Özel Kuvvetler Komutanlığına doğru hareket ettiklerini öğrendiklerinde içlerinin rahatladığını kaydetti. İndikten sonra silah sesleri duyduğunu ifade eden Topbaş, "Hemen geriledim. Yerde biri yatıyordu. Bir kişi daha yaralıydı ne olduğunu anlamadım. Mehmet Astsubay ağaçların oraya gönderdi beni. Ambulans geldi daha sonra iki el silah sesi daha duydum" diye konuştu.
Topbaş, "Muhammet Astsubay geldi 'Semih Terzi hainmiş. Mihrali Üsteğmen Ahmet Kemal Yüzbaşı ile konuştu. Zekai Paşanın emrinden başka emir uygulamayacağız' dedi. Sabaha doğru Zekai Paşa gelecek dediler önlem almamızı emrettiler. Emniyeti aldık. Zekai Paşa, Ömer Halisdemir Başçavuşun alnından öptü. Mihrali Üsteğmeni tebrik etti" şeklinde konuştu.
HASAN AKSOY: ÖMER BAŞÇAVUŞ YANAĞIMI SIKTI, 'NE YAPIYORSUN BURADA' DEDİ
15 Temmuz darbe girişimi gecesi Astsubay Ömer Halisdemir'in şehit edilmesine ilişkin davada tutuklu yargılanan sanık Kıdemli Çavuş Hasan Aksoy, "Ömer Başçavuş yanıma geldi. Yanağımı sıkıp 'Ne yapıyorsunuz burada' dedi, bilmediğimi söyledim. Ben de ona sordum ne oluyor diye. 'Benim de bir şeyden haberim yok, koruma nöbetçisiyim' dedi. Tugay komutanını bana sordu. Ben de Semih Terzi dedim. Ondan sonra iki, üç el silah sesi geldi" dedi.
Savunma yapan tutuklu sanık Muhabere Kıdemli Çavuş Hasan Aksoy, 15 Temmuz akşamı acil olarak çağrıldıklarını ve Ankara'ya gitmek için hazırlanmaları yönünde emir verildiğini söyledi. Polisin yol güzergahında kendilerine eşlik ettiğini anlatan Aksoy, Diyarbakır Havaalanı'na vardıklarında uçağa bindiklerini ve Ankara'ya doğru hareket ettiklerini kaydetti. Aksoy, "Fatih Şahin, uçaktan indikten sonra üniformalı kişilerin bize ateş edebileceğini söyledi. Bu bizi de gerginleştirdi. Biz otobüste Başbakanın açıklamalarını duyduk, orada gerildik. Ateşe ateşle karşılık verme emri verildi. Uçak indiğinde arkadaşlarla birlikte emniyet almaya çalıştık. Etrafta güvenlik önlemi aldık. İki helikopterin çalışır halde olduğunu gördük. Semih Terzi birinci helikoptere doğru yöneldi" diye konuştu.
İlk başta nereye gideceklerini bilmediklerini öne süren Aksoy, Mogan Gölü'nün ışıklarını gördükten sonra Özel Kuvvetlere gittiklerini anladığını ve rahatlamaya başladıklarını söyledi. Aksoy, Özel Kuvvetler Komutanlığına vardıklarında Semih Terzi'yi karşılayanlar olduğunu belirterek, "Semih Terzi'yi orada karşılayanlar oldu. Aralarında sivil kıyafetli kişiler vardı, tanımıyorum onları. Bu esnada Ömer Başçavuş yanıma geldi. Keskin nişancılık kursunu beraber almıştık, önceden tanışıyoruz. Yanağımı sıkıp 'Ne yapıyorsunuz burada' dedi, bilmediğimi söyledim. Ben de ona sordum ne oluyor diye. 'Benim de bir şeyden haberim yok, koruma nöbetçisiyim' dedi. Tugay komutanını bana sordu. Ben de Semih Terzi dedim. Ondan sonra iki, üç el silah sesi geldi. Ondan sonra tabur komutanımız Fatih Binbaşının ateş ettiğini duydum ve ateş emri verdi. Ateş emri vermesi üzerine kendimi korumak suretiyle havaya ateş ettim. Ağaçlara doğru ateş edildiğini görünce ben de oraya doğru ateş etmeye başladım. Daha sonra ağaçlıkların orada ses geldi 'Vurdum, vurdum' diye. Tabur komutanımız Fatih Binbaşı vurduğunu, etkisiz hale getirdiğini söyledi" şeklinde konuştu.
"SIHHİYECİ ER NABZINI KONTROL ETTİ 'ÇOK KÜÇÜK NABIZ VAR' DEDİ"
Fatih Şahin'in ilk ateş ettiğini ve 'ateş baskısı yapın' emrini verdiğini duyduğunu vurgulayan Aksoy, şunları kaydetti:
"Tabur komutanımın 'Askerler ateş atınca bende ateş attım' dediği yalan. Mihrali Üsteğmen 'Çevreyi emniyete al, başkaları da olabilir' dedi. Beni Ömer Başçavuşun kaçmaya başladığı yere yerleştirdi. Birkaç kişi Semih Terzi'yi içeriye taşıdı. İsmail Başçavuş vurulan kişiye yardım maksadıyla gitti, gücünün yetmediğini söyledi. Ben de koştum. İsmail Başçavuş ayağını tutmuş çekmeye çalışıyordu. Ben de 'Burası çok karanlık burada bir şey yapamıyoruz, emniyetli yere çekelim' dedim. Daha sonra onun Ömer Başçavuş olduğunu gördüm ve şok geçirdim. Ömer Başçavuşu karargahın önüne doğru çektik. Volkan Yüzbaşı da bu esnada oradaydı. Volkan Yüzbaşı 'Burada dursun' dedi, nabzına baktı. İlk yardım müdahalesinde bulunduğu için ben silahımın başına geçtim. Bulunduğum mevzi Ömer Başçavuşun yaralı olarak bulunduğu yere 15 dakika falandı. O esnada ambulans geldi. Ambulans geldiğinde sıhhiyeci er nabzını kontrol etti, 'Çok küçük nabız var' dedi. Volkan Yüzbaşına bağırdım hemen ambulansa götürelim tedavi edelim konuştururuz, şebekeyi çökertiriz dedim."
"2 EL ATEŞ SESİ DUYDUM, MİHRALİ ÜSTEĞMEN TABANCASINI YERİNE KOYUYORDU"
Aksoy, "Ömer Başçavuşun yanından uzaklaştım, daha sonra iki el ateş sesi duydum. Kafamı çevirdiğimde Mihrali Üsteğmen tabancasını yerine koyuyordu. Ama olay nasıl oldu bilmiyorum. Tabur komutanı karargahın içinden çıktı beni gördü. Beni yanına çağırdı, ambulans helikopterin geleceğini, etrafta tehlike var mı diye gece görüşümle kontrol etmemi istedi. Volkan Vural Çavuş, Ömer Başçavuşun üstüne nevresim tarzı bir şey örtüyordu. Tabur komutanı Ömer Halisdemir üzerinde olan pikeyi istedi, Semih Terzi'yi onunla taşımak için. Semih Terzi'yi onun içine koydular, bana 'Bunu tut da taşıyalım' dediler. Ben de bu silahla sedye taşıyamam dedim. Onlar taşırken ben de önlerinde yürüyerek karargahtan çıktım helikoptere kadar gittim. Semih Terzi'yi bindirdik, bu esnada Hüseyin Başçavuş geride kaldı. Tabur komutanı bu esnada benim kendisiyle gelmemi istedi. Mihrali Üsteğmene de emrin kendisinde olduğunu söyledi" dedi.
Semih Terzi'yi GATA'ya götürmek için hareket ettiklerini, kavşakların üzerinden geçerken halkın toplandığını ve ateşler yaktığını gördüğünü anlatan Aksoy, "Daha sonra GATA'ya gittik. GATA'ya giderken, kavşakların üzerinden geçerken halkın toplandığını ve ateşler yaktığını gördüm. Hüseyin Başçavuşa aşağıdaki kalabalığı gösterdim. GATA'ya indik iki ambulans vardı, bir tanesine Semih Terzi'yi bindirdik. Ambulans ile acilin önüne geçtik. Bizi karşıladılar. Tabur komutanı sedyeyi götürdüklerinde arkasından gitmek istedi. Sivil giyimli biri 'Gidemezsiniz. Ben buranın Kurmay Başkanıyım, emri ben veririm' dedi. Zekai Paşa'nın nerede olduğunu sordu. Tabur komutanı ona bir şeyler söyledi. Kurmay Başkan 'Acilin kapısında silahlı, teçhizatlı durmayın' dedi. Otoparka götürdü bizi. Bu esnada biz Özel Kuvvet personeli iki arkadaşı gördüm. Erkan Yarbay da geldi yanımıza. Semih Terzi'nin vurulduğunu söyledik. Erkan Yarbay GATA'nın içine girdi. GATA Kurmay Başkanı yine geldi ve 'Slahınızı çıkartın, bu görüntü rahatsızlık verici burada duramazsınız' dedi. Tabur komutanımız çıkışır gibi oldu. 'Amirlerimi arayacağım, siz benim amirim değilsiniz' tavrı vardı. Tabur komutanının neden böyle bir şey yaptığını sorgulayamazdık. Oradayken F-16'ların bomba attığını duyunca şok geçirdik. GATA Kurmay Başkanı darbe girişiminin olduğunu, taraftarlarının saçma sapan kişiler olduğunu söyledi. 'Allah belasını versin bunların. Halkın üstüne bomba atıyorlar' dedi" ifadelerini kullandı.
"FATİH ŞAHİN, 'TARAFINIZI SEÇİN' DEDİ"
GATA Kurmay Başkanının kendilerinden silahlarını teslim etmelerini istediğini belirten Aksoy, Fatih Şahin'in buna karşı çıktığını, "Ne haliniz varsa görün. Siz bilirsiniz" dediğini ifade ederek, "Bunun üzerine GATA Kurmay Başkanı 'Bu çocukları sicilini bozarım diye tehdit edemezsiniz. Ben buranın komutanıyım' dedi. Fatih Şahin, 'Tarafınızı seçin' dedi. Biz ne tarafı diye sorduk. Cevaplamaktan kaçındı. Telefonunu açıp uzaklaştı. Ne tarafı sorusunun cevabını vermekten kaçındı. Geri geldiğinde üzerimizi çıkardığımızı gördü. Fatih Şahin, 'Ben size karışmıyorum ne yaparsanız yapın' diye bir ifade kullandı. GATA Kurmay Başkanı 'Senin amirlerin kim?' diye sordu. Fatih Şahin'e 'Senin amirin arıyor, Zekai Aksakallı arıyor al konuş' dedi. Fatih Şahin telefonu almaktan kaçındı. 'Tamam komutanım, tamam komutanım' diye geçiştirici cevaplar verdiğini gördüm" şeklinde konuştu.
"FATİH ŞAHİN'İ ÖLDÜRMEYİ DÜŞÜNDÜM"
Aksoy, Fatih Şahin'in GATA'dan ayrılmak istemesi üzerine GATA Kurmay Başkanı'nın "Bırakın gitsin dışarıda linç etsinler seni" dediğini kaydetti. Aksoy, "Bizi böyle bir şeye sürüklediği için Fatih Şahin'i öldürmeyi düşündüm. Şimdi tim personelinin arkasına sığınıyor. 'Tim personelimin ateş ettiğini görünce ateş ettim' diyor. Bu yalandır, bizim arkamıza sığınmaya çalışıyor. Semih Terzi hastaneye gittiğimizde konuşuyordu. Bilinci yerindeydi. İki kurşun yarası vardı. Helikopterin içinde tabur komutanıyla konuşmaya çalışıyordu. Helikopterin içinde kafasını eliyle çekme suretiyle tabur komutanıyla konuşuyordu" dedi.
SANIK MEHMET BİLGE'NİN SAVUNMASI
FETÖ'nün darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'in şehit edilmesiyle ilgili davada, cuntacı general Semih Terzi'nin yanında Özel Kuvvetler Komutanlığına giden Astsubay Mehmet Bilge savunma yaptı.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmanın ikinci gününde, sanıkların ifadelerinin alınmasına devam ediliyor.
Mehmet Bilge, savunmasında, Ömer Halisdemir'i bir kere gördüğünü, cesaretine diyecek bir sözünün olmadığını söyledi.
Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı'nın basına yansıyan bir açıklamasında Halisdemir ile 6-7 defa görüştüğünü belirttiğini aktaran Bilge, şunları kaydetti:
"Kafası içinde 1-2 gram beyni olan bir insan, bazı şeyleri sorgular. 'Bu adamlara emir verirsin babasını vurur, pencereden atlar' böyle bir şey yok, inanmayın. Ömer Halisdemir başçavuşumla 6-7 telefon görüşmesi yapılmış, rütbece ondan çok üstün olan birini vurma emri vermiş. Bu görüşmelerde, 'Bu adam haindir, kafasına sık' muhabbeti geçmiş. Ömer Başçavuşum, Semih Terzi'yi vurmuş. Hal böyleyken, biz burada panik pozisyonuna düşüyoruz. Halisdemir Başçavuşun pozisyonunun ne olduğunu bilmiyoruz ki. Halisdemir'in yanlış ya da doğru tarafta olup olmadığını bilmiyoruz ki."
Bilge, darbe günü Genelkurmay Başkanlığında bir toplantının olduğunu, MİT Müsteşarı'nın da buraya gittiğini ileri sürerek, "Ondan sonra her ne hikmetse bazı kuvvet komutanları, Zekai Paşa düğüne gidiyor. Genelkurmay Başkanı, 'karargahta tek başına çalıştığını' söylüyor, yalnız şöyle bir tezat var, Genelkurmay Başkanı çıkmadan kimse çıkamaz." iddiasında bulundu.
"Semih Paşa'nın vurulmasından sonra taraf değiştirdiğimiz iddiası var. Bu iddiayı destekleyecek bir kanıt var mı?" diye soran Bilge, şunları ifade etti:
"Bugün bana bu muamelenin yapılacağını bilseydim, o gün darbe yapmak isteyecek biri olurdum. Neden? Dışarıda rütbe alanlar, bir yerlere gelenler benim nazarımda emekliliği gelmiş, ekonomik kullanım ömrünü doldurmuş insanlardır. Kıymetli insanlar darbeci muamelesi görüyor, bizim emeğimizle, çabamızla yıldızına yıldız katanlar dışarıda kahraman. Bugünkü aklım olsaydı darbeci olarak yürürdüm. Ben uzman nişancıyım, uluslararası derecelerim var. Bir attığıma ikinciyi atmazdım. Şu anki aklım olsa yapardım. Darbe yapmak isteyen birisi olurdum. Şu an darbeyle mücadele edenler, darbeci muamelesi görüyor, evde oturan adamlar rütbe almış ne hikmetse."
"KALAN ARKADAŞLAR DAHA KALIPLILARDI"
Ankara'ya gelip, uçaktan indikten sonra helikopterle bir grubun Özel Kuvvetler Komutanlığına gittiğini anlatan Bilge, "Uçak çalışıyor ama eşyalarımız içeride. Israrla teknisyenler bizi helikopterlere yönlendiriyor 'sen kal, sen geç' diyerek. Kalan arkadaşlar bize göre daha kalıplılardı, çünkü uçağın içindeki malzemeler boşaltılacaktı. Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz, bana, 'Ben de eşyaları indirdikten sonra başka bir helikopterle gelecektim.' dedi. Hal böyleyken onlar darbeye direnen oluyor. O sırada her şey karma karışık." ifadelerini kullandı.
Darbe girişimi öncesi, Özel Kuvvetler Komutanlığındaki kurs kapanış töreninin teamüllere göre cuma günü yapılması gerekirken, perşembe gününe alındığını ileri süren Bilge, törenden sonra MİT Müsteşarı ile Genelkurmay Başkanının baş başa gece saatlerine kadar görüştüğünü duyduğunu iddia etti.
Binbaşı Fatih Şahin'le yaptığı telefon görüşmesinin, iddianamede "koordinasyon" olarak lanse edildiğini ileri süren Bilge, Şahin'in, Üsteğmen Mihrali Atmaca'ya ulaşamayınca kendisini defalarca aradığını kaydetti.
Bunu ilettiği Atmaca'nın kendisine, "Beklesin" yanıtını verdiğini ifade eden Bilge, "Fatih Şahin tekrar beni arayınca, 'başı yoğun herhalde, söyleyeceğiniz bir şey varsa ben ileteyim' dedim. 'İtidalli olun, kimsenin canını yakmayın' dedi. 'Komutanım dediklerinizden bir şey anlamıyorum' dedim. Bu sırada arkasından ağlamaklı bir kadın sesi geliyordu, kafasına silah dayandı sandım. 'İtidalli olun, sıralı komutanlarınızın da isteği bu yöndedir' dedi. Bu bana koordinasyon yaptım diye döndü." dedi.
"TERZİ'Yİ KOLTUĞA OTURURKEN GÖRDÜM"
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun, "Siz, Diyarbakır'da havalimanına gitmek için bindiğiniz otobüste, Boğaz Köprüsü'nün kapatıldığını duydunuz mu? Kendi aranızda bir şey konuştunuz mu?" sorusuna Bilge, "Evet duydum. 'IŞİD uçak kaçırmış, köprü kapatılmış, saldırı var' iddiaları vardı. Başbakanın, 'Küçük bir grubun kalkışması, bertaraf edeceğiz' gibi bir açıklaması vardı." yanıtını verdi.
"Semih Terzi ile uçaktaydınız bir gariplik gördünüz mü? sorusu üzerine Bilge, "Terzi'yi sadece koltuğa otururken gördüm. En arkadaydım ben. Çantalarımız, mühimmatımız her şey istif haldeydi. 'Şarjör bas' dendiğinde zaten onla uğraştık." dedi.
Bilge, nizamiyeden giren sivil giyimli kişilerle ilgili farklı bilgelerin geldiğini, Mihrali Üsteğmenin talimatları doğrultusunda hareket ettiklerini söyledi.
"FETÖ/PDY ile bir bağınız var mı?" sorusu üzerine ise Bilge, örgüt üyeliğine dair hakkında bir tek kanıtın olmadığını savundu. Birtakım medyanın kendilerine "hain" demesini kabul etmediğini kaydeden Bilge, bu tür haberlere tepki gösterdi.