Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

1955’in 21 Şubat günü Cemal Gülbaran, Fatih Baba Hasan Alemi Mahallesi nüfusuna kayıtlı ailesinin yedinci ferdi, beyaz tenli, kuzguni siyah saçlı Emine’yi kucağına aldı. Eşi Hayriye, dört erkekten sonra bir de kız evlat doğurmuştu. Cemal Bey’e, bu kız evladın, bir gün gelip de Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı seçimindeki kilit isim olacağı söylense, hiç de mantıklı gelmezdi.

Aile aslen Siirtli olmasına karşın, Emine’nin dedesi, 1904 doğumlu Hamdi Ali Gülbaran, Siirt’ten İstanbul’a göçmüş, Fatih’e yerleşmişti. Yani yaklaşık üç kuşaktır İstanbul’daydılar. Hamdi Ali Gülbaran, oğlu 1926 doğumlu Cemal’i zayıf ve çelimsiz olduğu için ilkmektep ikinci sınıfta okuldan aldı. Çok geçmeden Kapalıçarşı’da döşeme atölyesi sahibi hemşerisi Mehmet Sabri Efendi’nin yanına çırak verdi. Cemal sessiz, sakin, ufak tefek bir delikanlıydı ama namusluydu; çok da çalışkan olduğu için patronun gözüne çabuk girdi. Hatta öyle ki Mehmet Sabri Efendi, 1921 doğumlu kızı Hayriye’yi Cemal’e verdi. Mehmet Sabri Efendi mutaassıp bir adamdı, Hayriye belki de bu yüzden okuma yazmayı öğrenecek kadar bile okula gitmemişti. Ama iki genç için bunun pek önemi yoktu. Birbirlerini çok sevdiler. Hayriye Hanım’ın ailesinin hali vakti yerindeydi, hatta varlıklı bile sayılırlardı. Genç Cemal’in ailesi varlıklı değildi. Çift, Hayriye Hanım’ın babadan gelen varlığı sayesinde çok fazla sıkıntı çekmedi. Cemal Gülbaran kayınpederinin işini sürdürdü. Ancak aile, çocuk sayısının artmasıyla müreffeh sayılmayacak bir hayat sürmek zorunda kaldı.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ