"Euro Bölgesi'nden çıkış senaryoları fantezi niteliğinde"
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Londra'da canlı yayında BloombergHT Araştırma Müdürü Cüneyt Başaran'a özel açıklamalarda bulundu
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, kriz döneminde her AB ülkesinin kendi içinde gerekenleri yapması gerektiğini dile getirirken şunları söyledi: "Bütçede açık varsa kapatılması gerek, bankacılıkta sorun varsa üzerlerine gitmeleri gerekiyor. Kapalı bir pazar olmaktan açık bir pazar olmaya gitmesi gerekiyor ülkelerin. Kendi ev ödevlerini yapması gerekiyor, kendi evlerini derleyip toparlamaları gerekiyor. Birbirleriyle konuşup, mutabakat zemininde hareket etmeleri gerekiyor. Ülkeler hem kendi evlerinde yapmaları gerekeni yapmıyor hem de ortak hareket etme konusunda da sıkıntı yaşıyorlar. Bu AB için iyi değil, küresel istikrar için iyi değil. Bakıyorsunuz Avustralya'nın gözü burada, Asya'nın gözü burada. AB en büyük ekonomik güç. Buradaki soprunların kğresel etkileri de olacaktır. Biz de yakından takip ediyoruz. Tavsiyelerimizi her ortamda yapıyoruz. Bu ülkelerde korkmadan gerekli kararları alabilecek siyasi liderler var mı, yok mu? Bu, işin temeli. İngiltere, İsveç akıllı politikalar uygulayan ülkeler. Onlar bu sorunlardan daha az etkileniyorlar."
Çok enteresan bir dönemden geçtiğimizi ve bu dönemde aklı selimin galip gelmesi gerektiğini ifade eden Babacan, "Aklı selimin galip gelmesi gerekir. Eğer bu olmazsa daha sıkıntılı bir döneme sürüklenirler. Ortak akıl üstün gelsin diyorum. Avrupa Birliği'nden ayrılmadan bazı ülkelerin eurodan çıkacak olmasını sadece bir fantezi olarak görüyorum çünkü böyle bir model henüz tanımlanmış değil. Bunu talep eden ülkede de çok ciddi refah kayıpları olacaktır. Birlikte kalmak için atması gereken adımlar çıkmaktan çok daha karlıdır" dedi.
"Beklentiler kötüleşmeye devam ederse bizim üzerimizde de etkisi olabilir" diyen Babacan, "Ne olursa olsun Türkiye'nin büyüme ortalaması Avrupa ortalamasının üzerinde olacaktır. İhracatımızın yarıdan fazlası AB dışı ülkelere. Bakanlarımız sık sık ziyaret ediyor o ülkeleri. Büyümemiz dışarıdan gelen etkilere de bağlı" şeklinde konuştu.
"BANKALAR İNSAF SINIRLARINI SORLAMAMALI"
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bankaların uyguladığı işlem vergilerinde makul oranlarda olması ve insaf sınırlarını zorlamaması gerektiğini söyledi.
Babacan, Türkiye'de bankacılık sektöründe faiz hadlerinin oldukça düşük seviyede olduğunu kaydederek, daha önceki dönemlerde bankaların karının önemli bir kısmının faiz gelirlerinden oluştuğunu hatırlattı. Faizlerin düşmesiyle beraber, mevduat faizleri ile kredi faizleri arasındaki farkın azalmasıyla beraber, bankaların karlılıklarıyla ilgili riskler belirdiğini ifade eden Babacan, bunu telafi edebilmek içinde, bankaların işlemlerden aldıkları ücretleri yükselttiğini kaydetti.
Babacan, ''Faiz gelirlerinin yanında diğer işlem gelirlerini yükselterek bunu telafi etme yolunu seçtiler. Banka bilançolarına baktığımızda, banka bilançolarının sağlam yapısını koruyabilmek için bu trend aslında doğal bir trend. Çok yadsımamak lazım. Ama öte yandan bankaların kredi müşterileri açısından baktığımızda da uygulanan bu işlem vergilerinde makul oranlarda olması lazım. İnsaf sınırını zorlamaması lazım'' dedi.
Rekabet Kurulu'nun bankalara yönelik başlattığı soruşturmanın tamamen kendi inisiyatifiyle, şikayetler üzerine yaptığı bir çalışma olduğuna işaret eden Babacan, daha henüz araştırma, soruşturma aşamasında olduğunu kaydetti ve şöyle devam etti:
''Burada hiçbir banka suçlu bulunmuş değil, ceza verilmiş değil. Yanlış bir anlam çıkarmamak lazım. Rekabet Kurulu, bakacak, kendine gelen şikayetler doğrultusunda bankalardan bilgiler toplayacak. Buradaki ana konu kredi kartı, faizler, diğer konular olsun, bankalar kendi aralarında konuşarak, anlaşarak ortak hareket ediyorlar mı bir oligopol bir davranış var mı yok mu? Bunun araştırmasını yapacak. Bununla ilgili somut bir bulguya rastlanmazsa problem yok. Ama gerçekten bazı bankalarımız böyle bir yanlış tutum içine girdilerse, gerekenin yapılması lazım.
Bir yandan da bankacılık sektörümüzde rekabetin gerçekten çalışmasını arzu ediyoruz. Böylesi bir ortamda özellikle dünya, Avrupa finans sistemimizin böylesine çalkantılı olduğu bir dönemde Rekabet Kurulu'nun bizim finansal istikrarımız ve bankacılık sistemimizin istikrarını ve itibarını koruması gerektiğini düşünüyorum. Bu süreç boyunca, bankacılık sistemimizin itibarının, güvenilirliğinin korunmasına özen gösterilmesi gerekli. Rekabet Kurulu'muz da bunlara özen gösterecektir diye düşünüyorum. Bu bizim bankacılık sistemimizin bünyesiyle alakalı bir problem değil, sadece rekabet iyi çalışıyor mu çalışmıyor mu? Rekabet Kurulu'nun oradan bir bakış açısı vardır. O konuda da gerekli özeni göstereceklerini tahmin ediyorum.''
"BU YIL ENFLASYON HEDEFİMİZDEN BİR MİKTAR UZAKLAŞACAĞIZ"
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, enflasyon hedefinden fazla uzaklaşmaya tahammüllerinin olamayacağını belirterek, ''Bu yıl vergi ayarlamaları, fiyat ayarlamaları nedeniyle enflasyon hedefimizden bir miktar uzaklaşacağız ama 2012 yılının beklentilerine bakacak olursak sadece hükümetimizin ve Merkez Bankamızın beklentileri değil piyasa beklentileri de hedefe daha yakın bir enflasyon göreceğimiz yönünde'' dedi.
Türk lirasının seviyesinin ekonomi için ne kadar önemli olduğunun sorulması üzerine Babacan, 9 yıldır çok kararlı bir şekilde Türkiye'de serbest kur rejimini, dalgalı kur rejimini savunduklarını, bunun da böyle olmaya devam edeceğini söyledi.
''Kimse Türkiye'de kur konusunda ne bir bant beklesin ne bir hedef beklesin'' diyen Babacan, serbest kur rejiminin Türkiye'de devam edeceğini, hükümetin de bir kur hedefi ve aralığının bulunmadığını belirtti. Aslında Merkez Bankası'nın da böyle bir kur hedefinin olmadığını ifade eden Babacan, Ancak Merkez Bankası'nın özellikle enflasyon etkisi açısından kura baktığını kaydetti.
MERKEZ'İN TEMEL GÖREVİ FİYAT İSTİKRARI VE ENFLASYON!
Merkez Bankamız, dolayısıyla kurun olası enflasyon üzerindeki etkilerinden kaygılanarak hareket ediyor ve bazen kurla ilgili adımlar atıyor. Aslında normal bir dönemde Merkez Bankamızın da kurla ilgili açıklama yapması, seviye belirtmesi doğru bir şey değil. Dalgalı kur rejiminde serbest kur rejiminde böyle kur seviyesi verilmez. Ancak öyle bir ortamda yaşıyoruz ki şu anda merkez bankalarına şöyle bir bakacak olursak dünya genelinde gerçekten bu sıra dışı dönemlerde de sıradışı şeyler yapmak gerekiyor bazen. Piyasanın yön bulamadığı dönemlerde, gerçekten arayış olan günlerde merkez bankalarının çıkıp bazı konularda bir şeyler söylemesi gerekiyor ki o bir çapa oluştursun. Dolayısıyla Merkez Bankamız da bunu yaptı, yapıyor.''
Enflasyonun temel konuları olduğunu vurgulayan Babacan, enflasyon hedeflerinden fazla uzaklaşmaya da tahammüllerinin olamayacağınız bildirdi. Çünkü fiyat istikrarının korunamaması halinde bunun diğer pek çok konuda da problemleri beraberinde getireceğini ifade eden Babacan, ''Dolayısıyla bu yıl vergi ayarlamaları, fiyat ayarlamaları nedeniyle enflasyon hedefimizden bir miktar uzaklaşacağız ama 2012 yılının beklentilerine bakacak olursak sadece hükümetimizin ve merkez bankamızın beklentileri değil piyasa beklentileri de hedefe daha yakın bir enflasyon göreceğimiz yönünde'' diye konuştu.
CÂRİ AÇIKLA MÜCADELE
Ekonomide olumsuz bir senaryo halinde Türkiye'nin cari açıkla mücadelesinin nasıl olacağına ilişkin bir soru üzerine de Babacan, şöyle konuştu:
''Olumsuz bir senaryoda öncelikle muhtemelen merkez bankaları Avrupa'da olsun ABD'de olsun para politikalarında likidite konusunda çok daha fazla genişlemeye gideceklerdir. Bu bizim finansmanımız açısından daha kolay bir ortam demektir. Öte yandan öyle bir senaryoda ekonomik aktivite yavaşlayacağı için enerji fiyatlarının da bulunduğu noktadan daha ileri gitme ihtimali azalacaktır, belki küçük düşüşler dahi olabilir. Enerji fiyatlarının daha kontrollü daha makul seviyelerde olması bizim cari açığımıza faydalı olacaktır. Dolayısıyla olumsuz bir senaryoda aslında bütün dinamikler bizim cari açığımızın düşmesine sebep olabilecek yönde etkiler. Zaten Türkiye'de güven, siyasi istikrar, makul getiriler olduktan sonra cari açığın finansmanında bugüne kadar bir sıkıntı yaşamadığımız gibi bundan sonraki dönemde de sıkıntı yaşayacağımızı düşünmüyoruz ama burada önemli olan trendlerdir. Türkiye'nin yine de Avrupa'dan daha hızlı bir büyüme ortaya koyabilmesidir. Türkiye'nin demografik yapısı zaten güçlüdür. Dolayısıyla finansman dediğimizde yatırım dediğimizde bugüne kadar nasıl Türkiye'ye güvenen, yatırım yapan finansman sağlayanlar pişman olmadıysa tam tersine herkes çok mutlu olduysa bundan sonraki dönemde de Türkiye'yle yatırım yapanlar, Türkiye'ye finansman sağlayanlar fazla olacaktır diye düşünüyorum. Dolayısıyla burada bizim çok temel kaygımız yok.''
Babacan, orta uzun vadede ödemeler dengesini, cari açığı nasıl makul, daha sürdürülebilir seviyelere indirebilecekleri yönünde yoğunlaşmaları gerektiğini kaydetti.
"MERKEZ BANKASI'NDA SİYASİ DESTEĞİ ARKASINDA HİSSEDEN EKİP VAR"
Yabancı yatırımcıların öngörülebilirlik ve fiyat istikrarı konusundaki görüşleriyle ilgili soruya da Başbakan Yardımcısı Babacan, ''Öngörülebilirlik derken, eğer buradaki amaç şu ise Merkez Bankası, açıklama yapsın, politika kararı alsın ve 6 ay boyunca hiç buna dokunmasın. Böylece biz 'Merkez Bankası'nın ne yapacağını bilelim' beklenti buysa böyle bir dönemde bu beklenti doğru bir beklenti değil. Çünkü bu yapılamaz, şartların hızlı değiştiği bir dönemde Merkez Bankası da değişen şartlara hızlı bir şekilde ayak uyduracaktır ve politikalarını da ona göre uyarlayacaktır'' dedi.
Herkesin kendine göre Merkez Bankası'nın ilerde atabileceği adımlarla ilgili varsayımlarının olduğunu ve hesabını ona göre yaptığını anlatan Babacan, ''Merkez Bankası, şunu yapar diye öngörüde bulunuluyor ve pozisyonunu ona göre alıyor. Merkez Bankası farklı bir adım attığında bu da nereden çıktı, ben bunu beklemiyordum diyor. Dolayısıyla bu da içinde bulunduğumuz bu dönemde çok doğru bir yaklaşım değil'' diye konuştu.
Farklı senaryolarda Merkez Bankası'nın farklı adımlar atabileceğinin hesaba katılması gerektiğine dikkati çeken Babacan, Merkez Bankası'nın olası senaryolar ve olası senaryolar karşısında ne yapacağını açıklamaya çalıştığını bildirdi.
"PEK ÇOK ÜLKE PATİNAJ YAPARKEN BİZİM MERKEZ BANKAMIZ ADIM ATIP SONUÇ ALIYOR"
Piyasanın çok hızlı hareket ettiği günlerde, yabancı yatırımcıların ülke ülke, tek tek, hangi ülke ne yapıyor, hangi merkez bankası neyi neden yaptığının detaylarını kaçırabildiklerini ifade eden Babacan, şöyle devam etti:
''Ülkeleri bazen sepet sepet ele alabiliyorlar. Mesela yükselen piyasalar diyorlar ve o sepet yaklaşımla ele aldıklarında bizim Merkez Bankamızın adımı bazen geleneksel bir adım olmayabiliyor. Herkesin beklediğinden çok daha farklı bir şey yapabiliyor Merkez Bankası. Çünkü böyle dönemlerde daha açık bir görüşle yaklaşmak lazım. Merkez Bankası'nın farklı alanlarda farklı adımlar atabileceğine hazır olmak lazım. Pek çok ülkenin Merkez Bankası hedef tutturmakta zorluk çekerken, bizim Merkez Bankamız böylesine türbülansın yoğun olduğu bir dönemde dahi yapacağım dediklerinin ve hedeflediklerinin önemli bir kısmını yapmıştır, gerçekleştirmiştir. Pek çok ülke patinaj yaparken politikalarında bizim Merkez Bankamız adım atıp, sonuç alan bir Merkez Bankası olmuştu. Biz Merkez Bankamızın arkasında olduk bugüne kadar, bundan sonrada olmaya devam edeceğiz. Orada gerçekten yetkin bir ekibimiz var, dünyayı iyi okuyan, iyi anlayan, siyasi desteğini de arkasında hisseden bir ekibimiz var. O çok önemli. O, onlara bağımsızlığını güçlendirici bir katkıda bulunuyor. Korkmadan gerektiğinde gerekli adımları atıp geçiyorlar. Bu son derece önemli. Pek çok merkez bankasında böyle bir rahatlık yok.''
İnsanların merkez bankası başkanı olmak istemediğini belirten Babacan, ''Avrupa Merkez Bankası Başkanı bir Alman olacaktı, istemedi. Niye istemedi, çünkü 'ben bütün hayatım boyunca savunduğum bütün ilkelerden, bildiğim bütün doğrulardan farklı işler yapmak zorunda kalacaktım eğer merkez bankası başkanı olsaydım, dedi ve geri çekildi. Bir başkası oldu şimdi. Merkez bankaları başkanları için de zor bir dönem. Ama biz ekibimize güveniyoruz'' dedi.
TÜRKİYE'NİN BÜYÜME HIZI AVRUPA ORTALAMALARININ ÜZERİNDE!
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'de büyüme hızının, Avrupa ortalamalarının üzerinde gerçekleşeceğini bildirdi.
Babacan, yüzde 4 büyüme beklentisi yayınlanırken, ABD ve AB'de bazı kötü senaryoların gerçekleşmeyeceği varsayımıyla bu projeksiyonun ortaya konduğunu kaydederek, Euro Bölgesi'ndeki gelişmelerin ticaret kanalıyla Türkiye'yi etkilemesinin mümkün olduğunu söyledi.
Başbakan Yardımcısı Babacan, ''Çok hızlı bir toparlanma başlar, bizi olumlu etkiler, ama beklentiler, gerçekleşmeler kötüleşmeye devam ederse bu da bizim üzerimizde bir miktar etkili olur. Ama ne olursa olsun, hangi senaryo gerçekleşecek olursa olsun, Türkiye'de büyüme hızı Avrupa ortalamalarının üzerinde gerçekleşecek. Avrupa bölgesinin üzerinde büyüme oranını, 2012'de şöyle ya da böyle yakalayacağız. İhracatımızın büyük bölümü AB ülkelerine ama yarıdan fazlası da AB dışındaki ülkelere. Oralara ağırlık verilmiş durumda, yeni pazar arayışları da devam ediyor'' dedi.
"HER ÜLKE KENDİ EV ÖDEVİNİ YAPMALI"
AB'de ve özellikle Euro Bölgesi'nde problemlerin iki alanda yoğunlaştığının görüldüğünü belirten Babacan, öncelikle her ülkenin kendi içinde gerekenleri yapması, kendi ev ödevini yapması, kendi evini derleyip toparlayıp, temizlemesi gerektiğini söyledi. Bu yapılırken, Euro Bölgesi'nde ülkelerin birbirine de koordineli hareket etmesi gerektiğine işaret eden Babacan, ''Beraber ve koordineli hareket edilmesi gerekiyor. Hem kendi evlerinde yapmaları gerekende gecikiyorlar, ayak sürüyorlar, hem de birbiriyle konuşup ortak politika belirlemek, ortak tedbir ve ortak hareket etmede sıkıntı yaşıyorlar'' dedi.
Bu tablonun Euro Bölgesi için, AB için iyi olmadığını ifade eden Babacan, bu tablonun küresel ekonomik ve finansal istikrar için de iyi olmadığını söyledi. Asya'nın, Avustralya'nın, Latin Amerika'nın gözünün AB üzerinde olduğunu anlatan Babacan, AB'nin 27 ülkeyle, dünyanın en büyük ekonomik gücü olduğunu belirtti.
"ZAMANINDA ADIM ATAN ÜLKELER TÜRBÜLANSIN DIŞINDA DURABİLİYOR"
Babacan, buradaki sıkıntıların mutlaka küresel etkileri olacağını ifade ederek, şöyle devam etti:
''Dolayısıyla, dünyanın bu kadar ilgi göstermesini doğal karşılamak lazım. Türkiye olarak biz de çok yakından takip ediyoruz. Ancak, sonuçta iş siyasi liderlik noktasına dayanıyor. Bu ülkelerde korkmadan gerekli kararları alacak, korkmadan gerekli adımlar atabilecek siyasi liderler var mı, yok mu? Bu işin temeli, zor kararlar alınması gerekiyor, bu kararların alınması için gerekli irade, güç var mı, yok mu? Orada düğümlenip kalıyor. Onu yapabilen ülkeler, zamanında adım atan ülkeler bu türbülansın dışında durabiliyor.
Kilisede yapılan törende dua yapıldı ve duanın içinde belirsizliklerin çok olduğu, finansal sıkıntıların olduğu bu dönemde sorumluluk sahiplerine yardım et Allahım diye dua ediyorlar, gerekli zor tedbirleri almak zorunda olanlara cesaret ver diye dua ediyorlar. Artık kilisede duaların parçası oldu bu konu. Bu kadar dini törenlere, toplumsal hayata yansıyan bir problem haline geldi.
Ümidimiz, aklıselimin galip gelmesi, gelmezse hep beraber kolektif olarak daha sıkıntılı bir dönemin içine sürüklenecek. Eninde sonunda ortak akıl üstün gelsin, rasyonalite üstün gelsin diyoruz. Sorunların aşılması için gerekli cesareti, yüreği liderler bulsun diyorum.''
ORTAK MALİYE POLİTİKASI OLMALI
Bazı ülkelerin Euro Bölgesi'nden çıkması ve çıkarılması konusunu fantezi olarak gördüğünü belirten Babacan, herhangi bir ülkenin, Euro Bölgesi'nden nasıl bir mekanizmayla, nasıl bir teknik modelle çıkacağının cevabı olmadığını söyledi.
Euro Bölgesi'nden çıkmak isteyen ülkede çok ciddi refah kayıplarının olacağına işaret eden Babacan, şöyle devam etti:
''Kendi para birimine dönerken değeri düşmüş ve çok daha düşmeye namzet bir para birimiyle çıkmış olacaktır. Euro Bölgesi'nden çıktığında kaybedeceği refahla, Euro Bölgesi'nde kalabilmek için atması gereken adımların maliyetini mukayese edersek kalmak için adım atmak daha avantajlı.
"EURO BÖLGESİNDE MUTLAKA KIRMIZI IŞIK OLMASI LAZIM"
Euro Bölgesi'nin kurallarına baktığımızda, daha koordineli, birlikte hareket etme ve gerekli yaptırımları içinde barındıran bir ortak maliye politikası olmalı. Her ülkenin bütçe açığının ve bütçe yapısının Euro Bölgesi'nin ortak kurallarına uygun hale getirilmesi ve kurala uymayana ciddi bir yaptırım uygulanması. Çünkü kural, yaptırım uygulanmazsa anlamsız olur. Kırmızı ışığı koyup, ceza yazılmazsa herkes kırmızı ışıkta geçmeye başlar ve çok trafik kazası olur. Euro Bölgesi'nde mutlaka kırmızı ışık olması lazım, uymayana ceza uygulanması lazım.''