AB'siz yuvayı dişi kuş yapacak
Birleşik Krallık tarihinin ikinci kadın başbakanı Theresa May, bugün göreve başladı. May, başbakanlık koltuğuna oturmasıyla beraber, dünyada son zamanlarda gittikçe büyüyen kadın liderler topluluğuna katılmış oldu
ABONE OLECE ÇELİK/HABERTURK.COM
ecelik@haberturk.com
Ülkede yapılan Avrupa Birliği (AB) referandumunun ardından yüzde 52 oyla Brexit, yani AB’den ayrılma kararının çıkmasının ardından Başbakan David Cameron’ın istifasıyla iktidardaki Muhafazakar Parti’nin boşalan liderlik koltuğuna geçen eski İçişleri Bakanı Theresa May, İngiltere’nin yeni ve güçlü bir vizyona ihtiyacı olduğunu söylüyor.
THERESA MAY KİMDİR?
Oxford Üniversitesi Coğrafya Bölümü mezunu olan 59 yaşındaki Theresa May, politikaya atılmadan önce finans sektöründe çalışıyordu. Bir papazın kızı olan May, bankacı eşi Philip’le de burada tanıştı. İkiliyi tanıştıran kişinin ise Pakistan’da iki kez başbakanlık görevinde bulunan ve 2007’de öldürülen Benazir Bhutto olduğu söyleniyor. 1980’de evlenen çiftin hiç çocuğu olmadı.
May, siyasete 1986 yılında Merton Belediyesinde belediye meclis üyeliğiyle başladı. 1992'de yapılan genel seçim ile 1994'te yapılan ara seçimde milletvekili seçilemeyen May, 1997'deki genel seçimle Muhafazakar Parti'nin Maidenhead milletvekili olarak İngiliz Parlamentosu’na girdi.
1999’da ana muhalefetteki Muhafazakar Parti’nin gölge kabinesinde eğitim bakanı olan May, 2002’de ise partinin ilk kadın başkanı seçildi.
2010’da Muhafazakar Parti’nin iktidara gelmesiyle May, içişleri bakanlığına getirildi ve son 6 yıldır bu görevi sürdürüyordu.
Böylece May, 1892’den beri bu görevde en uzun süre kalan kişi oldu.
Ve şimdi de, Cameron’ın istifasıyla bugünden (13 Temmuz 2016) itibaren Birleşik Krallık’ın ikinci kadın başbakanı olma ünvanını elde etmiş oldu.
BUGÜNE NASIL GELİNDİ?
Birleşik Krallık'ta geçen ay yapılan referandumda halkın yüzde 52'sinin "AB'den çıkılması" yönünde oy kullanmasının ardından, 2010'dan bu yana başbakanlık koltuğunda bulunan ve ülkesinin AB’de kalması için kampanya yürüten Muhafazakar Parti lideri David Cameron görevinden ayrılacağını açıklamıştı. Ardından partinin liderliği ve başbakanlık için yarış başlamıştı.
Yeni liderlik için 5 kişi aday olmuştu. Adaylardan eski Savunma Bakanı Liam Fox oylamanın ilk turunda en düşük desteği alarak elenmiş, bir diğer aday Çalışma ve Sosyal Güvenlikten Sorumlu Devlet Bakanı Stephen Crabb da yarıştan çekilmişti.
Oylamanın ikinci turunda Adalet Bakanı Michael Gove’un da 46 oyla yarış dışı kalmasının ardından geriye 199 oy alan Theresa May ile 84 oy alan Enerji Bakanı Yardımcısı Andrea Leadsom kalmıştı. Böylece ülkenin yeni başbakanının bir kadın olacağı kesinleşmişti.
Ayrıca May, başbakanlık yarışı başlamadan önce bile favori aday olarak gösteriliyordu.
ANNELİK TARTIŞMASI
Leadsom'ın, rakibi May'in anne olmamasının kendisini başbakanlık için daha uygun kıldığını söylemesi tepkiye neden olmuştu. Leadsom, May'den özür dilemiş, May ise rakibinin özrünü kabul ettiğini söylemişti. Ardından Leadsom’ın yarıştan çekilmesiyle May tek aday olarak kaldı. Ve böylece ülkenin son 30 yıldaki 3'üncü "seçilmemiş" başbakanı oldu.
NEDEN THERESA MAY?
May’in radikal İslamcı din adamı Abu Qatada’yı Ürdün’e sınır dışı etmesi en büyük başarıları arasında sayılıyor.
Yeni Başbakan, göç konusuyla ilgili katı kararlar almasıyla da biliniyor. Muhafazakar Parti, ülkedeki net göçmenin 100 binin altına düşürülmesini hedeflemişti. Ancak bunun 2015’te 333 bine yükselmesiyle hedefe ulaşılamamış, May de bu konuda eleştirilmişti.
Eşcinsel evliliği destekleyen ve 2013’te bu yönde oy veren May, “Evlilik herkes için olmalıdır” demişti. Buna karşın 2002’de eşcinsellerin evlat edinme hakları aleyhinde oy kullanmıştı.
May, parlamentoda daha çok kadın görmek istediğini de dile getiriyor. Partisi içinde kadınların yerinin artması gerektiğini vurgulayan May'in, kabinede daha çok kadına görev vereceği söyleniyor.
Dış politikada ise 2003'te Irak'a müdahale kararına destek veren May, 2013'te Suriye askeri müdahale önergesine de arka çıktı. Buna ek olarak geçen sene de ülkesinin Suriye'deki IŞİD hedeflerine karşı uluslararası koalisyona katılıp katılmamasına dair olumlu yönde oy kullandı.
WASHINGTON POST: MAY'İN GELİŞİ TESADÜF DEĞİL
Washington Post gazetesi göre May’in Brexit sürecinde iktidara gelmesi bir tesadüf değil: “Parti liderliğine dair araştırma gösteriyor ki, Britanya’da olduğu gibi, kadınlar genelde kriz, düşüş ve kayıp anlarında iktidara gelme fırsatı elde ediyor.”
1974’te iktidara gelmesinden önce ‘Demir Leydi’ Margaret Thatcher’ın partisi üst üste iki kez seçim kaybetmişti. Angela Merkel ise 2000 yılında selefinin adı yolsuzluk skandalına karışmasının ardından Hristiyan Demokrat Birliği’nin (CDU) liderliğine geçmişti.
Gazete, partilerin örgütsel anlamda ‘felaket veya başarısızlık’ riskinin çok yüksek olduğu zamanlarda kadınların lider olarak seçildiğini yazıyor.
Ayrıca May’in siyasi kariyerini son derece titizlikle yönettiği vurgulanıyor.
Yeni Demir Leydi Muhafazakar Parti’nin en tecrübeli siyasetçileri arasında yer alan May’le ilgili, disiplini ve sert mizacı dolayısıyla bugüne kadar ülkenin tek kadın Başbakanı ünvanını elinde tutmuş olan ve 1979-1990 yılları arasında bu görevi yürüten Margaret Thatcher’la kıyaslanarak, ‘yeni Demir Leydi’ benzetmesi yapılıyor. Ayrıca çok çalışkan olay May’in herkesten 3 saat önce uyanıp işe koyulduğu söyleniyor.
ZORLU GÖREVİN YÜKÜ OMUZLARINDA
Referandumdan önce ülkesinin AB'de kalması yönünde kampanya yürüten May, bu süreç boyunca kendini geri planda tutmayı tercih etti. Referandum sonucunun açıklanmasının ardından ise, "Brexit, Brexit demektir. Kampanya yürütüldü, referandum yapıldı ve halk kararını verdi." ifadelerini kullandı.
AB ile en iyi anlaşmaya varmak ve mevcut siyasi ile ekonomik belirsizlik sürecinden çıkmak için İngiltere'de güçlü bir lidere ihtiyaç olduğunu belirten May, "Ülkenin yeniden birleşmeye ihtiyacı var. Ayrıca ülkemizin geleceği için güçlü, pozitif ve yeni bir vizyona ihtiyaç var. Sadece ayrıcalıklı azınlık için değil, herkese fayda sağlayacak bir vizyona ihtiyaç var.
İnsanların kendi hayatlarını daha fazla kontrol edebilmelerini sağlayacağız. Böylece daha iyi bir Britanya inşa edeceğiz." diye konuştu.
May, referandumun ardından yaptığı açıklamada, AB'den çıkış müzakerelerini başlatacak Lizbon Antlaşması'nın 50. maddesinin bu yıl sonundan önce yürürlüğe sokulmaması gerektiğini de kaydetti.
May'i bekleyen en önemli görev de bu noktada başlıyor. AB ile ayrılık müzakerelerini yürütecek olan May, bu süreçte bölünen Muhafazakar Parti'yi de birleştirmeye çalışacak.
Ayrıca serbest dolaşım konusunda AB'ye taviz vermeden serbest ticareti temin etmeye çalışacak.
THERESA MAY VS ANGELA MERKEL
İngiltere’nin çiçeği burnunda Başbakanı, ikisinin de son derece azimli bir şekilde kendilerini işlerine adamış olmaları sebebiyle sık sık Almanya Başbakanı Angela Merkel’le kıyaslanıyor.
Merkel gibi May de Protestan bir papazın kızı olarak büyüdü. İki kadın lider de çocuk sahibi değil ve ikisi de kayak yapmayı çok seviyor. Etkileyici akademik geçmişe sahip olan May ve Merkel’in bir ortak özelliği de uzun zamandır evli oldukları eşleri için yemek yapmaktan zevk almaları.
Ancak en büyük benzerlikleri, tahmin edileceği üzere, ikisinin de erkek egemen muhafazakar partilerde en tepeye tırmanmayı başarmış olmaları.
Fakat, ‘yeni Demir Leydi’ May ile Avrupa’nın en güçlü lideri Angela Merkel’i, Brexit ayıracak.
May, Merkel'e benzetilmesiyle ilgili soruya, "Kendimi hiçbir siyasetçiyle şimdiye kadar kıyaslamadım. Kendi yolumu belirledim." yanıtını verdi.
Gösterişten uzak, işine bağlı "Şov yapmayı seven bir politikacı olmadım. Parlamentonun etrafındaki barlarda içmeye gitmiyorum. Sadece işimi yapıyorum. Yaptığım işlerle beni değerlendirebilirsiniz.”