Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Depremde göçük altında kalan tıbbi görüntüleme cihazları radyasyon riskine yol açabilir mi? | Sağlık Haberleri

        Dünyada son yıllarda deprem kuşağındaki bölgelerde görülen nüfus artışı, beraberinde yapılaşma ve sanayileşme artışını da getirdi. Bu durum birçok soruna çare üretmeye çalışmanın yanında akla gelmeyen konuların gündeme gelmesine de neden oluyor. O sorulardan biri şu: Deprem ve diğer doğal afetler sonrasında nükleer santral kazaları veya kimyasal kazalar tetiklenir mi?

        JAPONYA'DA 9.0 BÜYÜKLÜĞÜNDEKİ DEPREM SONRASI NÜKLEER KAZA

        Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıbbi Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer (KBRN) Savunma Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sermet Sezigen, açıklamalarına bir örnekle başlıyor ve "11 Mart 2011 tarihinde Japonya'nın doğusunda meydana gelen 9,0 büyüklüğündeki depremde yaklaşık 20 bin kişi hayatını kaybetmişti. Deprem sonrası oluşan tsunami, depremde yapısal hasar almayan Fukişima I Nükleer Santrali'nin jeneratörlerini devre dışı bırakarak reaktörlerde patlamaya yol açtı. Deprem ve buna bağlı gelişen tsunaminin neden olduğu nükleer kaza, uluslararası kamuoyunun dikkatini deprem sonrası ortaya çıkan radyasyon acil durumlarına yöneltti" diyor.

        REKLAM
        Doç. Dr. Sermet Sezigen
        Doç. Dr. Sermet Sezigen

        NÜKLEER DÜZENLEME KURUMU SİSTEMİ VERİLERİ

        Peki yaşadığımız 6 Şubat ve arkasından gelen 2. deprem sonrasında Türkiye'de radyasyon acil durumu söz konusu olabilir mi? Günümüzde sağlık ve güvenlik başta olmak üzere radyasyon uygulamalarından yaşamın pek çok alanında yaygın şekilde yararlanılıyor. Nükleer Düzenleme Kurumu (NDK) Ulusal Radyasyon Kaynakları Kayıt Sistemi verilerine göre 2021 yılı sonu itibarıyla ülkemizde tanı ve tedavi amacıyla, tıbbi radyasyon uygulamasında kullanılan 18 bin139 adet tıbbi radyoloji cihazı (bunların 1.871 adedi bilgisayarlı tomografi), diş hekimliğinde kullanılan 18 bin 908 adet radyoloji cihazı, 377 adet radyoterapi cihazı ile nükleer tıp uygulamalarında kullanılan 602 adet cihaz ve 80 adet yataklı tedavi ünitesi bulunuyor.

        TIBBİ RADYASYON UYGULAMALARINDAN DOĞABİLECEK TEHLİKE

        Tıbbi radyasyon uygulamaları; radyografi, anjiografi, bilgisayarlı tomografi ile nükleer tıp ünitelerinden gerçekleştirilen tek foton emisyon tomografisi (SPECT) ve pozitron emisyon tomografi (PET) incelemeleri olarak sıralanıyor. Radyoterapide kullanılan gama bıçağı ve teleterapi gibi girişimler, nükleer tıp ünitelerinde kullanılan ve "radyofarmasötik" olarak isimlendirilen açık radyoaktif kaynaklar, tıbbi radyasyon uygulamalarına dahil ediliyor. Yine NDK kayıt sistemine göre 2021 yılı sonu itibarıyla ülkemizde araştırma ve geliştirme (AR-GE) merkezlerinde 2 bin 484 adet kapalı ve açık radyasyon kaynağı kullanılıyor. Türkiye'de sadece tıbbi uygulamaların veya AR-GE amaçlı kullanılan radyasyon kaynaklarının sayısı binlerle ifade ediliyor. Bu kaynakların illere dağılımına bakıldığında, özellikle deprem riski taşıyan bölgelerdeki büyük şehirlerde, radyasyon kaynaklarının sayısının göreceli olarak arttığı izleniyor.

        REKLAM

        173 BİN YIKIK, AĞIR HASARLI YA DA ACİL YIKILACAK BİNA

        Doç. Dr. Sermet Sezigen, "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından deprem sonrası başlatılan hasar tespit çalışmalarında 24 Şubat 2023 itibariyle yaklaşık 173 bin binanın yıkık, ağır hasarlı ya da acil yıkılacak olduğu tespit edilmiştir. Bu binalar arasında kaç tanesinin kamuya ve özel sektöre ait sağlık tesisi ve AR-GE merkezi olduğu bilgisine rastlanmamıştır. Aynı şekilde bu binalarda tıbbi radyasyon uygulamalarını gerçekleştiren toplam kaç tane özel muayenehane veya görüntüleme merkezi olduğu bilgisi de yoktur. Bu tanı ve tedavi ünitelerinde ne kadar açık/kapalı radyasyon kaynağı olduğu da bilinmemektedir" diyor.

        AA'nın servis ettiği fotoğraf, 2021 yılında  Adana'da, Türkiye Afet Müdahale Planı kapsamında gerçekleştirilen deprem tatbikatından...
        AA'nın servis ettiği fotoğraf, 2021 yılında Adana'da, Türkiye Afet Müdahale Planı kapsamında gerçekleştirilen deprem tatbikatından...

        ULUSAL RADYASYON ACİL DURUM PLANI NE DİYOR?

        Peki olası bir acil durumda ne yapılacağı ve soruna nasıl müdahale edileceğiyle ilgili planımız var mı? Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) ile uyumlu olarak hazırlanan "Ulusal Radyasyon Acil Durum Planı" (URAP) ülkemizde meydana gelebilecek bir radyasyon acil durumuna yönelik, ulusal ve il bazında yapılacak müdahalelere ilişkin esasları içeriyor. Bununla birlikte, depremin neden olduğu, yapısal hasarın boyutları ve depremden etkilenen alanın genişliği göz önüne alındığında, olası radyasyon acil durumlarının mümkünse önlenmesi hedefleniyor. Önlenemediği durumlarda zararın azaltılması için yapılması gerekenlerin altının çizilmesi büyük önem taşıyor.

        SAHİPSİZ KAYNAKTAN RADYASYON YAYILMA RİSKİ

        Doç. Dr. Sermet Sezigen, "Sağlık tesislerinde tıbbi radyasyon uygulamaları genellikle zemin veya bodrum katlarda, sağlık çalışanı ve hasta yoğunluğunun göreceli olarak daha az olduğu bölümlerde gerçekleştiriliyor. Dolayısıyla deprem nedeniyle yıkılan veya ağır hasar alan sağlık tesislerinde tanı ve tedavide kullanılan radyasyon kaynaklarının bina enkazlarının altında kalması olasılığı var. Bu noktada bu cihazların yerlerinin ve durumlarının tespit edilmesi önemlidir. Örneğin 12 Mayıs 2008 tarihinde Çin'in Siçuan eyaletinde meydana gelen deprem sonrasında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) tarafından gönderilen ekiplerin desteği ile enkaz altında kalan 50 radyasyon kaynağının yeri tespit edilmişti" diyor ve devam ediyor;

        REKLAM

        "Envanterde kayıtlı olsa da kaza, afet veya hırsızlık nedeni ile kaybedilen radyasyon kaynaklarına 'sahipsiz kaynak' adı veriliyor. Sahipsiz kaynağın taşıma kabı, kaza veya afet sonrası zarar görürse bu kaynaktan çevreye radyasyon yayılma riski bulunuyor. Radyasyon maruziyetinin her tür canlı üzerinde doza ve süreye bağlı olarak kısa ve uzun vadede sağlığı bozacak etkileri olabilir. Bu olumsuz etkiler, maruz kalınan radyasyona bağlı olarak ciddiyet düzeyi değişebilen "akut radyasyon sendromu" adı verilen hastalık tablosu olabileceği gibi daha yüksek radyasyona maruz kalınması sonucu gelişebilecek genetik bozukluklar veya malign hastalıklar da olabilir.

        İKİTELLİ RADYASYON KAZASININ HATIRLATTIKLARI

        Yetkisiz üçüncü kişilerin sahipsiz kaynaklara ulaşması halinde oluşabilecek olumsuz durumlara ilişkin en önemli örneklerden birinin 1998 yılında yaşanan İkitelli radyasyon kazası olduğu belirtiliyor. Bir depoda tutulan ve radyoaktif Kobalt-60 içeren radyoterapi kaynağının bilinmeden hurda olarak satıldığı ve bu malzemeyi satın alan hurdacıların radyasyon kaynağının zırh bölümünü açmaya çalışırken yüksek dozda radyasyona maruz kaldıklarına dikkat çekiliyor. Bu nedenle, deprem sonrasında sahipsiz kaynakların varlığını araştırmaya yönelik olarak; envanterde bulunan radyasyon kaynaklarının enkaz altında kalıp kalmadığı, enkazın yaklaşık olarak neresinde bulunabileceği ve bu kaynaklara yetkisiz kişilerin erişip erişemeyeceği hususlarının acilen değerlendirilmesi gerekiyor. Doç. Dr. Sermet Sezigen, "Sahipsiz kaynağın çevre ve insan sağlığı için risk oluşturma olasılığına karşın kaynağın tahmini olarak bulunabileceği enkaz bölgesinde radyasyon dedektörleri kullanılarak sistematik bir arama faaliyeti gerçekleştirilmesi gerekir. Söz konusu bölgenin genişliği göz önünde bulundurularak insansız hava araçlarıyla sahipsiz kaynaktan gelen radyasyonun tespit ve teşhisine yönelik imkanlardan faydalanılabilir" diyor.

        SAHİPSİZ KAYNAĞA İZLEME ŞART

        Enkaz altında kalan sahipsiz kaynağın yeri tespit edilirse o bölge kordon altına alınarak olası radyasyon kirliliği açısından radyasyon izlemesi yapılıyor. Radyasyon kaynağından kaynaklanan bir kirlilik varsa özel müdahale ekipleri tarafından yapılacak geçici bir zırhlamayla, kaynağın çevre ve insan sağlığı açısından güvenli hale getirilmesi gerekiyor. Bu noktadan sonra hasar almamış kaynaklarla geçici olarak kontrol altına alınmış hasarlı kaynakların ulusal otorite tarafından belirlenen şekilde taşınması ve güvenli bir bölgede depolanması büyük önem taşıyor. Enkazda bir radyasyon kirliliği tespit edilirse enkazın veya binanın radyasyondan arındırılmasına yönelik özel müdahale gerekiyor.

        KAPI VE DUVARLAR KONTROL EDİLMELİ

        Doç. Dr. Sermet Sezigen, "Deprem sonrasında hasarsız ve az hasarlı binalarda bulunan radyasyon kaynaklarının envanter kontrolüyle birlikte, radyasyon kirliliği olasılığına karşı radyasyon izlemesi yapılmalıdır. (radyasyon kaynaklarının olduğu bölümde) Tıbbi radyasyon uygulaması gerçekleştirilen ünitelerde radyasyona karşı kapı ve duvarlarda yapılan kontroller çok önemlidir. Yapılan zırhlamanın etkinliği normal şartlarda düzenli aralıklarla ünite içinde ve dışında radyasyon seviyesinin ölçümüyle kontrol edilmektedir. Bununla birlikte, depremin neden olduğu olumsuz etkilerin zırhlama için kullanılan malzemelerde deformasyona yol açma olasılığı olabilir. Bunu önlemek için deprem sonrasında tıbbi radyasyon uygulaması yapılan ünitelerin çevresinde zırhlamanın lisans koşullarına uygunluk sağlayıp sağlamadığına ilişkin radyasyon ölçümleri ve hasar gören zırh malzemesinin tamiri şarttır" diyor.

        TARİH VE TALİH HAZIRLIKLI OLANIN YANINDADIR

        Toplumların doğal, teknolojik ve insan kaynaklı her tür afet karşısında zarar görebileceğini belirleyen ilk ve en önemli unsurun etkin bir hazırlık süreci olduğunu söyleyen Doç. Dr. Sermet Sezigen, "Türkiye için en büyük doğal afet, potansiyeli olan depremlerin neden olabileceği teknolojik afetlerin en önemlilerinden olan radyasyon acil durumlarının önlenmesidir. Bunun için KBRN afetlerine hazırlık konusunda öğrencilerime sıkça tekrarladığım cümle 'Tarih ve talih hazırlıklı olanın yanındadır' diyor.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa