Buzluktan çıkan savaş: Dört soruda Dağlık Karabağ sorunu
Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının ardından dünyaya miras kalan en büyük ihtilaflardan biri olan Dağlık Karabağ sorunu, 30 yıl sonra yeniden Güney Kafkasya'da kanlı çatışmalara sahne oluyor. Pazar sabah erken saatlerinde Azerbaycan ve Ermenistan orduları arasında başlayan çatışmalarda karşılıklı kayıplar verilirken, her iki ülke de yeni haftaya seferberlik ve sıkı yönetim kararlarıyla başladı. Bölgede geniş çaplı bir savaş tehlikesini beraberinde getiren çatışmalar aynı zamanda yaklaşık 30 yıldır donmuş bir şekilde bekleyen ve çözümsüz kalan Dağlık Karabağ sorununun da yeniden dünyanın gündemine gelmesi anlamına geliyor. Barış Kaygusuz'un haberi...
Dünyanın çözüme kavuşamayan en eski ihtilaflarından biri olan Dağlık Karabağ sorunu, Pazar günü gerçekleşen karşılıklı çatışmalarla bir kez daha sıcak çatışmaya dönüştü ve Güney Kafkasya'yı geniş çaplı bir savaşın eşiğine taşıdı.
Pazar sabahının erken saatlerinde Ermenistan ordusunun bölgede Azerbaycan ordusunun mevzilerine yönelik başlattığı askeri harekatın ardından bölgedeki tansiyon hızla tırmanırken, gün boyu yaşanan çatışmalarda çok sayıda kişi yaşamını yitirdi. Taraflardan yapılan çelişkili açıklamalar nedeniyle, çatışmalarda kaç kişinin hayatını kaybettiği henüz bilinmese de, Azerbaycan ordusu çatışmalar boyunca Ermenistan'a ait 12 hava savunma sisteminin yok edildiğini belirtirken, Ermenistan ordusu Azerbaycan'a ait 2 helikopter ve 3 tankın imha edildiğine dair bir açıklama yayınladı.
Azerbaycan Savunma Bakanlığı, çatışmalarda bir helikopterin düştüğünü doğrularken, diğer kayıp iddialarının ise gerçeği yansıtmadığı yönünde bir açıklama yayınladı.
İlk olarak Ermenistan ordusu tarafından yalanlansa da, Pazar gününün ilerleyen saatlerinde Dağlık Karabağ bölgesinin de facto lideri Arayik Harutyunyan bölgedeki bazı mevzilerin Azerbaycan ordusuna kaybedildiğini doğruladı.
Dağlık Karabağ'daki Erivan destekli fiili yönetimin sıkıyönetim ilanından kısa bir süre sonra Ermenistan'da da sıkıyönetim ve seferberlik ilan edilirken, Azerbaycan hükümeti ise 24 saatlik savaş hali ilan etti.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev yaşanan çatışmaların ardından yaptığı ilk açıklamada, "Başarılı karşı operasyonumuzun 30 yıldır süren işgal ve adaletsizliğe son noktayı koyacağından eminim" ifadelerini kullanırken, Erivan'da kameraların karşısına geçen Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, "Kutsal vatanımızı korumak için hazır olun" dedi ve bölgenin geniş çaplı bir savaşın eşiğinde olduğunu ilan etti.
1. DAĞLIK KARABAĞ SORUNU NASIL BAŞLADI?
Asırlardır Müslüman Azeriler ve Hristiyan Ermeniler'in yaşadığı bir bölge olan Dağlık Karabağ'daki çatışmanın kökenleri oldukça eskiye dayanıyor. 19. yüzyılda Rus imparatorluğunun bir parçası haline gelen bölgede Ermeniler ve Azeriler göreceli bir barış içinde yaşasa da 1900'lü yılların başında iki grup arasında kanlı olaylar yaşanmıştı.
1. Dünya Savaşı ve Rusya'da yaşanan Bolşevik Devrimi'nin ardından ise bölgenin siyasi yapısı değişti. 1920'li yılların başında Sovyetler Birliği yönetimi, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti içerisinde Ermeni kökenlilerin çoğunlukta olduğu Dağlık Karabağ Özerk Yönetimi'ni kurdu. Moskova'nın bölgedeki yönetimini kolaylaştırmak adına, 'böl ve yönet' anlayışıyla oluşturulan siyasi yapı, uzun süre bölgede barışı sağlamayı başardı.
Ancak 1980'lerin son bölümünde Sovyet kontrolünün zayıflamaya başlamasıyla birlikte, bölgede içten içe yanan Azeri-Ermeni uyuşmazlığı patlama noktasına geldi. Dağlık Karabağ Özerk Yönetimi'nin önce Ermenistan'a bağlanmak için karar alması daha sonra 1991'de Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının ardından bağımsızlık ilan etmesi bölgedeki çatışmaların geniş çaplı bir savaşa dönüşmesine neden oldu.
Pazar günü yaşanan çatışmaların ardından Azerbaycan Savunma Bakanlığı'nın yayınladığı fotoğraf
Pazar günü yaşanan çatışmaların ardındanErmenistanSavunma Bakanlığı'nın yayınladığı fotoğraf
1991 yılında Karabağ'da bağımsızlık ilanı için düzenlenen referandumda çoğunluk bağımsızlık için oy verdi ancak Azeri kökenli birçok kişi referandumun meşru olmadığını savunarak sandığa gitmedi. Sovyet anayasasının sadece 15 eski Sovyet Cumhuriyeti'ne bağımsızlık hakkı tanımasından dolayı özerk statüdeki Karabağ'ın bağımsızlık ilanı uluslararası hukuka aykırı olarak kabul edildi. Referandumu yasa dışı ilan eden Bakü yönetimi, Karabağ'ın özerklik statüsünü sonlandırdı. Referandumun ardından başlayan savaş 3 yıl boyunca devam etti.
1992'deki Ermeni güçlerinin Hocalı'da yüzlerce sivili katlettiği olaylar savaşın en kanlı dönemi olarak görülüyor. Azerbaycan makamlarının verilerine göre 600 kişinin hayatını kaybettiği Hocalı'da yaşanan katliam bugün halen uluslararası toplum tarafından 'trajedi' olarak tanımlanırken, Azerbaycan katliamı 'soykırım' olarak görüyor.
1994'teki ateşkese kadar çatışmalarda tahmini olarak 20 bin ile 30 bin arasında insan hayatını kaybetti. 1 milyon kişi ise yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kaldı. Savaş öncesinde bölgedeki nüfusun yüzde 25'ini oluşturan Azeriler, savaşla birlikte büyük oranda Dağlık Karabağ'ı terk etmek zorunda kalırken, Azerbaycan'ın diğer bölgelerinde yaşayan Ermeni kökenliler de yaşanan saldırılardan dolayı bu bölgeleri terk etmek zorunda kaldı. Her iki grupta bugün hala evlerine dönebilmiş durumda değil.
2. DAĞLIK KARABAĞ'DA MEVCUT DURUM NASIL?
1994 yılında Rusya'nın arabuluculuk ettiği bir ateşkesin imzalanmasıyla bölgedeki sıcak çatışmalar durdurulsa da, taraflar arasında asla bir barış anlaşması imazalanamadı.
Ateşkesle birlikte Karabağ bölgesinde, Ermenistan destekli fiili bir yönetim oluşurken, ayrıca Karabağ'ı çevreleyen Azerbaycan toprakları da işgal altında kaldı. Dağlık Karabağ'da Ermenistan destekli fiili yönetim halen devam etse bile 30 yıl boyunca hiçbir ülke veya uluslararası kurum bu yönetimi tanımadı.
Bölgedeki yönetimi finansal ve askeri olarak destekleyen Ermenistan'ın kendisi de Dağlık Karabağ'ın bağımsızlığını tanımak için herhangi bir adım atmadı.
Bölgedeki Ermenistan destekli bu kırılgan ateşkes ve statüko, uzun yıllar boyunca zaman zaman taraflar arasında sıcak çatışmaların yaşanmasına neden olsa da ara sıra da Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin bir araya gelmesi barış sürecinden gelen yaşam sinyalleri olarak yorumlandı.
2009 yılının Mayıs ve Kasım ayları arasında iki ülke arasında yürütülen görüşmelerde ciddi ilerlemeler sağlansa da, süreç bir noktada tıkandı ve o günden bu yana bölge ciddi ateşkes ihlallerine tanıklık etti. 2016 yılında bugüne benzer şekilde iki taraf arasında sıcak çatışmalar başlamış, çatışmalar onlarca askerin ölümüyle sonuçlanmıştı.
3. TARAFLAR NE İSTİYOR?
Dünyada barışı tehdit eden en ciddi sorunlardan biri olan Dağlık Karabağ sorunu, tıpkı İsrail-Filistin arasındaki ihtilaf ve Kıbrıs sorunu gibi çözümsüz bir sorun haline dönüşse de 30 yılı aşkın bir süredir diğer sorunlar kadar uluslararası toplumun dikkatini çekebilmiş değil.
Birleşmiş Milletler tarafından tanınan topraklarının yaklaşık yüzde 20'lik bir bölümü işgal altında olan Azerbaycan, bu toprakların yeniden kurtarılmasını ve Bakü'nün kontrolüne girmesini hedefliyor. Öyle ki geçtiğimiz Temmuz ayında yaşanan çatışmaların ardından Azerbaycan'da düzenlenen ve işgale son vermek için savaş talep eden gösteriler, ülke tarihinin en büyük sokak gösterileri olarak tarihe geçmişti.
Temmuz ayında yaşanan çatışmaların ardından Bakü'de on binlerce kişi Meclis'e yürüyerek seferberlik ilan edilmesini istemişti
Ermenistan ise etnik Ermenilerin çoğunlukta olduğu bölgedeki fiili yönetimin en büyük koruyucusu durumunda. Bölgeyi ve çevresinde oluşturulan işgal hattını fiili olarak yöneten Erivan, bölgede İsrail'in Suriye sınırındaki Golan Tepeleri'nde yarattığı duruma benzer bir fiili durum yaratma yolunda ilerliyor. Zira bölgede sağlanabilecek olası bir çözüm, uluslararası hukuk bakımında Ermeni güçlerinin Dağlık Karabağ ve çevresindeki işgal hattından çekilmesi anlamına gelebilir. Bu nedenle Dağlık Karabağ'daki sorunun çözümsüz ve donmuş olarak kalması Erivan'ın lehine işleyen bir süreç olarak yorumlanıyor.
Erivan yönetimi zaman zaman bölgedeki gerilimi Dağlık Karabağ'ın kuzeyinde bulunan Tovruz bölgesindeki sınır hattına da taşıyor. Temmuz ayında yaşanan çatışmaların merkezi olan Tovruz stratejik bir öneme sahip. Ermenistan'ın hakimiyetini kuvvetlendirmek istediği bölgede üç ana enerji boru hattının da geçiş noktası. Bölgeden geçen enerji hatları Gürcistan ve Türkiye üzerinden dünyaya açılıyor ve Azerbaycan'ın siyasi ve ekonomik istikrarında önemli bir rol oynuyor.
Ayrıca Dağlık Karabağ'ın ardından bu bölgenin kuzeyinde açılacak ikinci bir cephe, iki ülke arasındaki yaşanan ihtilafın boyutunu değiştirme ve Ermenistan'a kritik askeri ve siyasi avantajlar sağlama potansiyeli taşıyor.
Bölgedeki enerji hatlarını gösteren harita
4. ULUSLARARASI AKTÖRLER NE DİYOR?
Rusya: Azerbaycan ile Ermenistan arasında yıllardır devam eden çatışmaların baş aktörlerinden biri olan Moskova yönetimi, geleneksel olarak Ermenistan'ın müttefiki olarak görülüyor. Ermenistan yönetiminin en büyük silah tedarikçisi konumunda bulunan Rusya, 90'lı yılların başındaki savaşta da Ermenistan'ın en önemli destekçisi olmuş ve Azerbaycan aleyhine gelişen ateşkes sürecinin arabulucusunu yapmıştı. Ancak Rusya'nın her iki tarafa da belli oranda destek vererek hem Erivan hem de Bakü üzerinde bir kontrol geliştirme arayışında olduğunu söylemek de mümkün. Zira Moskova, Ermenistan'ın askeri müttefiki olmasına karşın son yıllarda Azerbaycan'a yönelik de ciddi silah satışları gerçekleştirdi. Ancak bu silah satışlarının Ermenistan'a yönelik satışlara kıyasla daha yüksek fiyatlardan yapıldığını da not etmek gerekiyor.
Son yaşanan çatışmalarda ise Moskova'dan soğukkanlı açıklamalar geldi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin sıcak çatışmaların başlamasının ardından taraflara masaya oturma ve sorunları diyalog yoluyla çözme çağrısı yaptı.
Türkiye: Ankara yönetimi, Rusya'nın büyük oranda desteklediği Ermenistan'a karşı Azerbaycan'ın tarihsel, siyasi ve askeri anlamda en büyük destekçisi konumunda. Çatışmaların başlamasının ardından Ankara'dan yapılan 'Azerbaycan ne şekilde isterse, o şekilde destek verilecek' açıklaması Türkiye'nin yaşanan gerilimdeki pozisyonunu ortaya koyarken, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun Rus mevkidaşı Lavrov ile yaptığı görüşme tansiyonun düşürülmesi için atılacak adımların Moskova kanalıyla atılabileceğini işaret ediyor. Türkiye'nin çatışmanın diğer tarafı olan Ermenistan ile ise diplomatik ilişkileri bulunmuyor.
İran: Bölgedeki bir diğer önemli güç olan İran ise çatışmaların başlamasının ardından iki ülkeye de sorunların çözümü için arabuluculuk teklifinde bulundu. Ancak İran'ın bölgedeki pozisyonunu değerlendirirken, ülkenin Azerbaycan ile olan uzun sınır hattı kadar, İran'ın kuzeyinde yaşayan nüfusun önemli bir bölümünün Azeri kökenli olduğunu ve İran'ın geleneksel dış politikasının burada ayrılıkçı bir hareket yaşanmasını engellemeyi önlemek üzerine kurgulandığını da kenara not etmek gerekiyor.
ABD: Donald Trump yönetimiyle birlikte uluslararası sorunların çözümü konusunda ağırlığını günden güne kaybeden Amerika Birleşik Devletleri, Güney Kafkasya'yı topyekün bir savaşın eşiğine getiren çatışmalar konusunda da net bir pozisyon almış değil. ABD Başkanı Donald Trump, konuyla ilgili ilk açıklamasında "O bölgede çok iyi ilişkilerimiz var ve (çatışmaları) durdurabilecek miyiz bakacağız." ifadelerini kullandı. Ancak ABD'de yaklaşan başkanlık seçimlerinin hareketlendirdiği iç gündem, dikkatlerin Kafkasya'ya çekilmesine engel olabilir.