Bakara Suresi okunuşu ve anlamı: Bakara Suresi Arapça yazılışı, Türkçe anlamı, meali, tefsiri ve okunuşu
Bakara Suresi, Medine döneminde inmiştir. Kur'an-ı Kerim'in en uzun suresi olup tamamı 286 ayettir. Adını, 67-73. ayetlerde yer alan "bakara (sığır)" kelimesinden alır. Sure, İslam hukukunun ana konularıyla ilgili pek çok hüküm içermektedir. Bakara Suresi Arapça okunuşu, Türkçe anlamı, yazılışı, meali, fazileti, tefsiri ve diğer merak edilenler içeriğimizde yer alıyor.
- 1
Bakara Suresi, İslam dini için önem taşıyan dualar arasındadır. Bakara Suresi, Kur'an'ın 2. suresidir. Sure, 286 ayetten oluşur. Sure, ismini 67-73. ayetlerde geçen ve Arapçada ''sığır / inek'' anlamına gelen ''bakara'' kelimesinden almıştır. Medine döneminde, hicretin 1. ve 2. yıllarında inmiştir. Surenin 281. ayetinin Mekke'de, Veda Haccı sırasında indiğine inanılır. Medine döneminde hicretten hemen sonra vahyedilmeye başlanmış ve takriben on yıla yayılan bir süreçte tamamlanmıştır. Kur’an’ın en uzun suresi olup, İslam hukukunun ana konuları hakkında çeşitli hükümler içermektedir. Bakara Suresi Arapça okunuşu, Türkçe anlamı ve yazılışı hakkında bilgi sahibi olmak için doğru yerdesiniz. Bu sureyi ezberinizden bilmiyorsanız önce okumalı, daha sonra tekrar etmelisiniz. İşte, Bakara Suresi Türkçe - Arapça okunuşu, anlamı, Diyanet meali, tefsiri, fazileti ve yazılışı...
- 2
Bakara Suresi Arapça Okunuşu
Bismillahirrahmanirrahim.
1. Elif, lam, mim.
2.Zalikel kitabu la reybe fih(fihi), huden lil muttekin(muttekine).
3.Ellezine yu’minune bil gaybi ve yukimunes salate ve mimma razaknahum yunfikun(yunfikune).
4.Vellezine yu’minune bi ma unzile ileyke ve ma unzile min kablik(kablike) ve bil ahireti hum yukınun(yukınune).
5.Ulaike ala huden min rabbihim ve ulaike humul muflihun(muflihune).
6.İnnellezine keferu sevaun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum la yu’minun(yu’minune).
7.Hatemallahu ala kulubihim ve ala sem’ıhim, ve ala ebsarihim gışavetun, ve lehum azabun azim(azimun).
8.Ve minen nasi men yekulu amenna billahi ve bil yevmil ahıri ve ma hum bi mu’minin(mu’minine).
9.Yuhadiunallahe vellezine amenu, ve ma yahdeune illa enfusehum ve ma yeş’urun(yeş’urune).
10.Fi kulubihim maradun, fe zadehumullahu marada(maradan) ve lehum azabun elimun bi ma kanu yekzibun(yekzibune).
11.Ve iza kile lehum la tufsidu fil ardı, kalu innema nahnu muslihun(muslihune).
12.E la innehum humul mufsidune ve lakin la yeş’urun(yeş’urune).
13.Ve iza kile lehum aminu kema amenen nasu kalu e nu’minu kema amenes sufehau, e la innehum humus sufehau ve lakin la ya’lemun(ya’lemune).
14.Ve iza lekullezine amenu kalu amenna, ve iza halev ila şeyatinihim, kalu inna meakum, innema nahnu mustehziun(mustehziune).
15.Allahu yestehziu bihim ve yemudduhum fi tugyanihim ya’mehun(ya’mehune).
16.Ulaikellezineşterevud dalalete bil huda, fe ma rabihat ticaretuhum ve ma kanu muhtedin(muhtedine).
17.Meseluhum ke meselillezistevkade nara(naren), fe lemma edaet ma havlehu zeheballahu bi nurihim ve terekehum fi zulumatin la yubsirun(yubsirune).
18.Summun bukmun umyun fe hum la yerciun(yerciune).
19.Ev ke sayyibin mines semai fihi zulumatun ve ra’dun ve berk(berkun), yec’alune esabiahum fi azanihim mines savaiki hazaral mevt(mevti), vallahu muhitun bil kafirin(kafirine).
20.Yekadul berku yahtafu ebsarehum kullema edae lehum meşev fihi, ve iza azleme aleyhim kamu ve lev şaellahu le zehebe bi sem’ihim ve ebsarihim innallahe ala kulli şey’in kadir(kadirun).
21.Ya eyyuhen nasu’budu rabbekumullezi halakakum vellezine min kablikum leallekum tettekun(tettekune).
22.Ellezi ceale lekumul arda firaşen ves semae binaa(binaen), ve enzele mines semai maen fe ahrece bihi mines semarati rızkan lekum, fe la tec’alu lillahi endaden ve entum ta’lemun(ta’lemune).
23.Ve in kuntum fi reybin mimma nezzelna ala abdina fe’tu bi suretin min mislihi, ved’u şuhedaekum min dunillahi in kuntum sadıkin(sadıkine).
24.Fe in lem tef’alu ve len tef’alu fettekun narelleti vakuduhan nasu vel hicaratu, uiddet lil kafirin(kafirine).
25.Ve beşşirillezine amenu ve amilus salihati enne lehum cennatin tecri min tahtihel enhar(enharu), kullema ruziku minha min semeretin rızkan kalu hazellezi ruzıkna min kabl(kablu) ve utu bihi muteşabiha(muteşabihan), ve lehum fiha ezvacun mutahharatun ve hum fiha halidun(halidune).
26.İnnallahe la yestahyi en yadribe meselen ma beudaten fe ma fevkaha fe emmellezine amenu fe ya’lemune ennehul hakku min rabbihim, ve emmellezine keferu fe yekulune maza eradallahu bi haza mesela(meselen), yudıllu bihi kesiran ve yehdi bihi kesira(kesiran) ve ma yudıllu bihi illel fasıkin(fasıkine).
27.Ellezine yenkudune ahdallahi min ba’di misakıh(misakıhi), ve yaktaune ma emerallahu bihi en yusale ve yufsidune fil ard(ardı) ulaike humul hasirun(hasirune).
28.Keyfe tekfurune billahi ve kuntum emvaten fe ahyakum, summe yumitukum summe yuhyikum summe ileyhi turceun(turceune).
29.Huvellezi halaka lekum ma fil ardı cemian summesteva iles semai fe sevvahunne seb’a semavat(semavatin), ve huve bi kulli şey’in alim(alimun).
30.Ve iz kale rabbuke lil melaiketi inni cailun fil ardı halifeten, kalu e tec’alu fiha men yufsidu fiha ve yesfikud dimae, ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek(leke), kale inni a’lemu ma la ta’lemun(ta’lemune).
31.Ve alleme ademel esmae kulleha summe aradahum alel melaiketi fe kale enbiuni bi esmai haulai in kuntum sadikin(sadikine).
32.Kalu subhaneke la ilme lena illa ma allemtena inneke entel alimul hakim(hakimu).
33.Kale ya ademu enbi’hum bi esmaihim, fe lemma enbeehum bi esmaihim, kale e lem ekul lekum inni a’lemu gaybes semavati vel ardı ve a’lemu ma tubdune ve ma kuntum tektumun(tektumune).
34.Ve iz kulna lil melaiketiscudu li ademe fe secedu illa iblis(iblise), eba vestekbere ve kane minel kafirin(kafirine).
35.Ve kulna ya ademuskun ente ve zevcukel cennete ve kula minha ragaden haysu şi’tuma ve la takraba hazihiş şecerete fe tekuna minez zalimin(zalimine).
36.Fe ezellehumaş şeytanu anha fe ahrecehuma mimma kana fih(fihi), ve kulnahbitu ba’dukum li ba’din aduvv(aduvvun), ve lekum fil ardı mustekarrun ve metaun ila hin(hinin).
37.Fe telekka ademu min rabbihi kelimatin fe tabe aleyh(aleyhi), innehu huvet tevvabur rahim(rahimu).
38.Kulnahbitu minha cemia(cemian), fe imma ye’tiyennekum minni hudenfe men tebia hudaye fe la havfun aleyhim ve la hum yahzenun(yahzenune).
39.Vellezine keferu ve kezzebu bi ayatina ulaike ashabun nar(narı), hum fiha halidun(halidune).
40.Ya beni israilezkuru ni’metiyelleti en’amtu aleykum ve evfu bi ahdi ufi bi ahdikum ve iyyaye ferhebun(ferhebune).
41.Ve aminu bi ma enzeltu musaddikan li ma meakum ve la tekunu evvele kafirin bih(bihi), ve la teşteru bi ayati semenen kalilen ve iyyaye fettekuni.
42.Ve la telbisul hakka bil batılı ve tektumul hakka ve entum ta’lemun(ta’lemune).
43.Ve ekimus salate ve atuz zekate verkeu mear rakiin(rakiine).
44.E te’murunen nase bil birri ve tensevne enfusekum ve entum tetlunel kitab(kitabe) e fe la ta’kılun(ta’kılune).
45.Vesteinu bis sabri ves salat(salati), ve inneha le kebiratun illa alal haşiin(haşiine).
46.Ellezine yezunnune ennehum mulaku rabbihim ve ennehum ileyhi raciun(raciune).
47.Ya beni israilezkuru ni’metiyelleti en’amtu aleykum ve enni faddaltukum alel alemin(alemine).
48.Vetteku yevmen la teczi nefsun an nefsin şey’en ve la yukbelu minha şefaatun ve la yu’hazu minha adlun ve la hum yunsarun(yunsarune).
49.Ve iz necceynakum min ali fir’avne yesumunekum suel azabi yuzebbihune ebnaekum ve yestahyune nisaekum ve fi zalikum belaun min rabbikum azim(azimun).
50.Ve iz farakna bikumul bahre fe enceynakum ve agrakna ale fir’avne ve entum tenzurun(tenzurune).
51.Ve iz vaadna musa erbaine leyleten summettehaztumul icle min ba’dihi ve entum zalimun(zalimune).
52.Summe afevna ankum min ba’di zalike leallekum teşkurun(teşkurune).
53.Ve iz ateyna musal kitabe vel furkane leallekum tehtedun(tehtedune).
54.Ve iz kale musa li kavmihi ya kavmi innekum zalemtum enfusekum bittihazikumul icle fe tubu ila bariikum faktulu enfusekum zalikum hayrun lekum inde bariikum fe tabe aleykum innehu huvet tevvabur rahim(rahimu).
55.Ve iz kultum ya musa len nu’mine leke hatta nerallahe cehreten fe ehazetkumus saikatu ve entum tenzurun(tenzurune).
56.Summe beasnakum min ba’di mevtikum leallekum teşkurun(teşkurune).
57.Ve zallelna aleykumul gamame ve enzelna aleykumul menne ves selva kulu min tayyibati ma razaknakum ve ma zalemuna ve lakin kanu enfusehum yazlimun(yazlimune).
58.Ve iz kulnadhulu hazihil karyete fe kulu minha haysu şi’tum ragaden vedhulul babe succeden ve kulu hıttatun nagfir lekum hatayakum ve senezidul muhsinin(muhsinine).
59.Fe beddelellezine zalemu kavlen gayrellezi kile lehum fe enzelna alellezine zalemu riczen mines semai bima kanu yefsukun(yefsukune).
60.Ve izisteska musa li kavmihi fe kulnadrib bi asakel hacer(hacere) fenfeceret minhusneta aşrete ayna(aynen), kad alime kullu unasin meşrebehum kulu veşrebu min rızkıllahi ve la ta’sev fil ardı mufsidin(mufsidine).
61.Ve iz kultum ya musa len nasbira ala taamin vahidin fed’u lena rabbeke yuhric lena mimma tunbitulardu min bakliha ve kıssaiha ve fumiha ve adesiha ve basaliha, kale e testebdilunellezi huve edna billezi huve hayr(hayrun), ihbitu mısran fe inne lekum ma seeltum ve duribet aleyhimuz zilletu vel meskenetu ve bau bi gadabin minallah(minallahi), zalike bi ennehum kanu yekfurune bi ayatillahi ve yaktulunen nebiyyine bi gayril hak(hakkı), zalike bi ma asav ve kanu ya’tedun(ya’tedune).
62.İnnellezine amenu vellezine hadu ven nasara ves sabiine men amene billahi vel yevmil ahiri ve amile salihan fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve la havfun aleyhim ve la hum yahzenun(yahzenune).
63.Ve iz ehazna misakakum ve refa’na fevkakumut tur(tura) huzu ma ateynakum bi kuvvetin vezkuru ma fihi leallekum tettekun(tettekune).
64.Summe tevelleytum min ba’di zalik(zalike), fe lev la fadlullahi aleykum ve rahmetuhu le kuntum minel hasirin(hasirine).
65.Ve lekad alimtumullezine’tedev minkum fis sebti fe kulna lehum kunu kıradeten hasiin(hasiine).
66.Fe cealnaha nekalen li ma beyne yedeyha ve ma halfeha ve mev’ızaten lil muttakin(muttakine).
67.Ve iz kale musa li kavmihi innallahe ye’murukum en tezbehu bakarah(bakaraten), kalu e tettehızuna huzuva(huzuven), kale euzu billahi en ekune minel cahilin(cahiline).
68.Kalud’u lena rabbeke yubeyyin lena ma hiy(hiye), kale innehu yekulu inneha bakaratun la faridun ve la bikr(bikrun), avanun beyne zalik(zalike) fef’alu ma tu’merun(tu’merune).
69.Kalud’u lena rabbeke yubeyyin lena ma levnuha, kale innehu yekulu inneha bakaratun safrau, fakiun levnuha tesurrun nazırin(nazirine).
70.Kalud’u lena rabbeke yubeyyin lena ma hiye, innel bakara teşabehe aleyna, ve inna in şaallahu le muhtedun(muhtedune).
71.Kale innehu yekulu inneha bakaratun la zelulun tusirul arda ve la teskıl hars(harse), musellemetun la şiyete fiha kalul’ane ci’te bil hakk(hakkı), fe zebehuha ve ma kadu yef’alun(yef’alune).
72.Ve iz kateltum nefsen feddare’tum fiha vallahu muhricun ma kuntum tektumun(tektumune).
73.Fe kulnadribuhu bi ba’dıha kezalike yuhyillahul mevta ve yurikum ayatihi leallekum ta’kılun(ta’kılune).
74.Summe kaset kulubukum min ba’di zalike fe hiye kel hıcareti ev eşeddu kasveh(kasveten), ve inne minel hıcareti lema yetefecceru minhul enhar(enharu), ve inne minha lema yeşşakkaku fe yahrucu minhul mau, ve inne minha lemayehbitu min haşyetillah(haşyetillahi), ve mallahu bi gafilin amma ta’melun(ta’melune).
75.E fe tatmeune en yu’minu lekum ve kad kane ferikun minhum yesmeune kelamallahi summe yuharrifunehu min ba’di ma akaluhu ve hum ya’lemun(ya’lemune).
76.Ve iza lekullezine amenu kalu amenna, ve iza hala ba’duhum ila ba’din kalu e tuhaddisunehum bi ma fetehallahu aleykum li yuhaccukum bihi inde rabbikum e fe la ta’kılun(ta’kılune).
77.E ve la ya’lemune ennallahe ya’lemu ma yusirrune ve ma yu’linun(yu’linune).
78.Ve minhum ummiyyune la ya’lemunel kitabe illa emaniyye ve in hum illa yezunnun(yezunnune).
79.Fe veylun lillezine yektubunel kitabe bi eydihim summe yekulune haza min indillahi li yeşteru bihi semenen kalila(kalilen), fe veylun lehum mimma ketebet eydihim ve veylun lehum mimma yeksibun(yeksibune).
80.Ve kalu len temessenen naru illa eyyamen ma’dudeh(ma’dudete), kul ettehaztum indallahi ahden fe len yuhlifallahu ahdehu(ahdehu) em tekulune alallahi ma la ta’lemun(ta’lemune).
81.Bela men kesebe seyyieten ve ehatat bihi hatietuhu fe ulaike ashabun nar(nari), hum fiha halidun(halidune).
82.Vellezine amenu ve amilus salihati ulaike ashabul cenneh(cenneti), hum fiha halidun(halidune).
83.Ve iz ehazna misaka beni israile la ta’budune illallahe ve bil valideyni ihsanen ve zil kurbavel yetama vel mesakini ve kulu lin nasi husnen ve ekimus salate ve atuz zekat(zekate), summe tevelleytum illa kalilen minkum ve entum mu’ridun(mu’ridune).
84.Ve iz ehazna misakakum la tesfikune dimaekum ve la tuhricune enfusekum min diyarikum summe ekrartum ve entum teşhedun(teşhedune).
85.Summe entum haulai taktulune enfusekum ve tuhricune ferikan minkummin diyarihim, tezaharune aleyhim bil ismi vel udvan(udvani), ve in ye’tukum usara tufaduhum ve huve muharremun aleykum ihracuhum e fe tu’minune bi ba’dil kitabive tekfurune bi ba’d(ba’dın), fe ma cezau men yef’alu zalike minkum illa hızyun fil hayatid dunya, ve yevmel kıyameti yureddune ila eşeddil azab(azabi), ve mallahu bi gafilin amma ta’melun(ta’melune).
86.Ulaikellezineşteravul hayated dunya bil ahirati, fe la yuhaffefu anhumul azabu ve la hum yunsarun(yunsarune).
87.Ve lekad ateyna musal kitabe ve kaffeyna min ba’dihi bir rusuli ve ateyna isabne meryemel beyyinati ve eyyednahu bi ruhil kudus(kudusi), e fe kullema caekum resulun bima la tehva enfusukumustekbertum, fe ferikan kezzebtum ve ferikan taktulun(taktulune).
88.Ve kalu kulubuna gulf(gulfun), bel leanehumullahu bi kufrihim fe kalilen ma yu’minun(yu’minune).
89.Ve lemma caehum kitabun min indillahi musaddikun lima meahum, ve kanu min kablu yesteftihune alellezine keferu, fe lemma caehum ma arafu keferu bihi, fe la’netullahi alel kafirin(kafirine).
90.Bi’semeşterav bihi enfusehum en yekfuru bi ma enzelallahu bagyen en yunezzilallahu min fadlihi ala men yeşau min ibadih(ibadihi), fe bau bi gadabin ala gadab(gadabin), ve lil kafirine azabun muhin(muhinun).
91.Ve iza kile lehum aminu bi ma enzelallahu kalu nu’minu bi ma unzile aleyna ve yekfurune bi ma veraehu ve huvel hakku musaddikan lima meahum kul fe lime taktulune enbiyaallahi min kablu in kuntum mu’minin(mu’minine).
92.Ve lekad caekum musa bil beyyinati summettehaztumul icle min ba’dihi ve entum zalimun(zalimune).
93.Ve iz ehazna misakakum ve refa’na fevkakumut tur(tura), huzu ma ateynakum bi kuvvetin vesmeu kalu semi’na ve aseyna ve uşribu fi kulubihimul icle bi kufrihim kul bi’se ma ye’murukum bihi imanukum in kuntum mu’minin(mu’minine).
94.Kul in kanet lekumud darul ahiretu indallahi halisaten min dunin nasi fe temennevul mevte in kuntum sadikin(sadikine).
95.Ve len yetemennevhu ebeden bima kaddemet eydihim vallahu alimun biz zalimin(zalimine).
96.Ve le tecidennehum ahrasan nasi ala hayatin, ve minellezine eşraku yeveddu ehaduhum lev yuammeru elfe seneh(senetin), ve ma huve bi muzahzihıhi minel azabi en yuammer(yuammere), vallahu basirun bima ya’melun(ya’melune).
97.Kul men kane aduvven li cibrile fe innehu nezzelehu ala kalbike bi iznillahi musaddikan lima beyne yedeyhi ve huden ve buşra lil mu’minin(mu’minine).
98.Men kane aduvven lillahi ve melaiketihi ve rusulihi ve cibrile ve mikale fe innallahe aduvvun lil kafirin(kafirine).
99.Ve lekad enzelna ileyke ayatin beyyinat(beyyinatin), ve ma yekfuru biha illel fasikun(fasikune).
100.E ve kullema ahedu ahden nebezehu ferikun minhum bel ekseruhum la yu’minun(yu’minune).
101.Ve lemma caehum resulun min indillahi musaddikun lima meahum nebeze ferikun minellezine utul kitab(kitabe), kitaballahi verae zuhurihim ke ennehum la ya’lemun(ya’lemune).
102.Vettebeu ma tetluş şeyatinu ala mulki suleyman(suleymane) ve ma kefere suleymanu ve lakinneş şeyatine keferu yuallimunen nases sihra, ve ma unzile alal melekeyni bi babile harute ve marut(marute), ve ma yuallimani min ehadin hatta yekula innema nahnu fitnetun fe la tekfur fe yeteallemune minhuma ma yuferrikune bihi beynel mer’i ve zevcihi, ve ma hum bi darrine bihi min ehadin illa bi iznillah(iznillahi), ve yeteallemune ma yadurruhum ve la yenfeuhum ve lekad alimu le menişterahu ma lehu fil ahirati min halakın, ve le bi’se ma şerav bihi enfusehum lev kanu ya’lemun(ya’lemune).
103.Ve lev ennehum amenu vettekav le mesubetun min indillahi hayr(hayrun), lev kanu ya’lemun(ya’lemune).
104.Ya eyyuhallezine amenu la tekulu raina ve kulunzurna vesmeu ve lil kafirine azabun elim(elimun).
105.Ma yeveddullezine keferu min ehlil kitabi ve lel muşrikine en yunezzele aleykum min hayrin min rabbikum vallahu yahtassu bi rahmetihi men yeşau, vallahu zul fadlil azim(azimi).
106.Ma nensah min ayetin ev nunsiha ne’ti bi hayrin minha ev misliha e lem ta’lem ennallahe ala kulli şey’in kadir(kadirun).
107.E lem ta’lem ennellahe lehu mulkus semavati vel ard(ardı), ve ma lekum min dunillahi min veliyyin ve la nasir(nasirin).
108.Em turidune en tes’elu resulekum kema suile musa min kabl(kablu), ve men yetebeddelil kufra bil imani fe kad dalle sevaes sebil(sebili).
109.Vedde kesirun min ehlil kitabi lev yeruddunekum min ba’di imanikum kuffara(kuffaran), haseden min indi enfusihim min ba’di ma tebeyyene lehumul hakk(hakku), fa’fu vasfehu hatta ye’tiyallahu bi emrih(emrihi), innallahe ala kulli şey’in kadir(kadirun).
110.Ve ekimus salate ve atuz zekat(zekate), ve ma tukaddimu li enfusikum min hayrin teciduhu indallah(indallahi) innallahe bi ma ta’melune basir(basirun).
111.Ve kalu len yedhulel cennete illa men kane huden ev nasar(nasara), tilke emaniyyuhum kul hatu burhanekum in kuntum sadikin(sadikine).
112.Bela men esleme vechehu lillahi ve huve muhsinun fe lehu ecruhu inde rabbihi, ve la havfun aleyhim ve la hum yahzenun(yahzenune).
113.Ve kaletil yahudu leysetin nasara ala şey’(şey’in) ve kaletin nasara leysetil yahudu ala şey’in ve hum yetlunel kitab(kitabe), kezalike kalellezine la ya’lemune misle kavlihim, fallahu yahkumu beynehum yevmel kıyameti fima kanu fihi yahtelifun(yahtelifune).
114.Ve men azlemu mimmen menea mesacidallahi en yuzkere fihesmuhu ve sea fi harabiha ulaike ma kane lehum en yedhuluha illa haifin(haifine) lehum fid dunya hızyun ve lehum fil ahireti azabun azim(azimun).
115.Ve lillahil meşriku vel magribu fe eynema tuvellu fe semme vechullah(vechullahi) innallahe vasiun alim(alimun).
116.Ve kaluttehazellahu veleden, subhaneh(subhanehu), bel lehu ma fis semavati vel ard(ardı), kullun lehu kanitun(kanitune).
117.Bedius semavati vel ard(ardı), ve iza kada emren fe innema yekulu lehu kun fe yekun(yekunu).
118.Ve kalellezine la ya’lemune lev la yukellimunallahu ev te’tina ayeh(ayetun), kezalike kalellezine min kablihim misle kavlihim, teşabehet kulubuhum, kad beyyennal ayati li kavmin yukınun(yukınune).
119.İnna erselnake bil hakkı beşiren ve neziren, ve la tus’elu an ashabil cahim(cahimi).
120.Ve len terda ankel yahudu ve len nasara hatta tettebia milletehum kul inne hudallahi huvel huda ve le initteba’te ehvaehum ba’dellezi caeke minel ilmi, ma leke minallahi min veliyyin ve la nasir(nasirin).
121.Ellezine ateynahumul kitabe yetlunehu hakka tilavetih(tilavetihi) ulaike yu’minune bih(bihi), ve men yekfur bihi fe ulaike humul hasirun(hasirune).
122.Ya beni israilezkuru ni’metiyelleti en’amtu aleykum ve enni faddaltukum alel alemin(alemine).
123.Vetteku yevmen la teczi nefsun an nefsin şey’en ve la yukbelu minha adlun ve la tenfeuha şefaatun ve la hum yunsarun(yunsarune).
124.Ve izibtela ibrahime rabbuhu bi kelimatin fe etemmehun(etemmehunne), kale inni cailuke lin nasi imama(imamen), kale ve min zurriyyeti kale la yenalu ahdiz zalimin(zalimine).
125.Ve iz cealnal beyte mesabeten lin nasi ve emna(emnen), vettehizu min makamı ibrahime musalla(musallen) ve ahidna ila ibrahime ve ismaile en tahhira beytiye lit taifine vel akifine ver rukkais sucud(sucudi).
126.Ve iz kale ibrahimu rabbic’al haza beleden aminen verzuk ehlehu mines semerati men amene minhum billahi vel yevmil ahir(ahiri), kale ve men kefere fe umettiuhu kalilen summe adtarruhu ila azabin nar(nari), ve bi’sel masir(masiru).
127.Ve iz yerfeu ibrahimul kavaide minel beyti veismail(ismailu) rabbena tekabbel minna inneke entes semiul alim(alimu).
128.Rabbena vec’alna muslimeyni leke ve min zurriyyetina ummeten muslimeten leke ve erina menasikena ve tub aleyna, inneke entet tevvabur rahim(rahimu).
129.Rabbena veb’as fihim resulen minhum yetlu aleyhim ayatike ve yuallimuhumul kitabe vel hikmete ve yuzekkihim inneke entel azizul hakim(hakimu).
130.Ve men yergabu an milleti ibrahime illa men sefihe nefseh(nefsehu), ve lekadistafeynahufid dunya, ve innehu filahireti le mines salihin(salihine).
131.İz kale lehu rabbuhu eslim kale eslemtu li rabbil alemin(alemine).
132.Ve vassa biha ibrahimu benihi ve ya’kub(ya’kubu), ya beniyye innallahestafa lekumud dine fe la temutunne illa ve entum muslimun(muslimune).
133.Em kuntum şuhedae iz hadara ya’kubel mevtu, iz kale li benihi ma ta’budune min ba’di kalu na’budu ilaheke ve ilahe abaike ibrahime ve ismaile ve ishaka ilahen vahida(vahiden) ve nahnu lehu muslimun(muslimune).
134.Tilke ummetun kad halet, leha ma kesebet ve lekum ma kesebtum, ve la tus’elune amma kanu ya’melun(ya’melune).
135.Ve kalu kunu huden ev nasara tehtedu kul bel millete ibrahime hanifa(hanifen), ve ma kane minel muşrikin(muşrikine).
136.Kulu amenna billahi ve ma unzile ileyna ve ma unzile ila ibrahime ve ismaile ve ishaka ve ya’kube vel esbatı ve ma utiye musa ve isa ve ma utiyen nebiyyune min rabbihim, la nuferriku beyne ehadin minhum ve nahnu lehu muslimun(muslimune).
137.Fe in amenu bi misli ma amentum bihi fe kadihtedev ve in tevellev fe innema hum fi şikak(şikakın) fe se yekfike humullah(humullahu), ve huves semiul alim(alimu).
138.Sıbgatallah(sıbgatallahi) ve men ahsenu minallahi sıbgaten, ve nahnu lehu abidun(abidune).
139.Kul e tuhaccunena fillahi ve huve rabbuna ve rabbukum, ve lena a’maluna ve lekum a’malukum ve nahnu lehu muhlisun(muhlisune).
140.Em tekulune inne ibrahime ve ismaile ve ishaka ve ya’kube vel esbata kanu huden ev nasara kul e entum a’lemu emillah(emillahu), ve men azlemu mimmen keteme şehadeten indehu minallah(minallahi), ve mallahu bi gafilin amma ta’melun(ta’melune).
141.Tilke ummetun kad halet leha ma kesebet ve lekum ma kesebtum ve la tus’elune amma kanu ya’melun(ya’melune).
142.Se yekulus sufehau minen nasi ma vellahum an kıbletihimulleti kanu aleyha kul lillahil meşrıku vel magrıb(magrıbu), yehdi men yeşau ila sıratın mustakim(mustakimin).
143.Ve kezalike cealnakum ummeten vasatan li tekunu şuhedae alen nasi ve yekuner resulu aleykum şehida(şehiden), ve ma cealnal kıbletelleti kunte aleyha illa li na’leme men yettebiur resule mimmen yenkalibu ala akibeyh(akibeyhi), ve in kanet le kebireten illa alellezine hedallah(hedallahu) ve ma kanallahu li yudia imanekum innallahe bin nasi le raufun rahim(rahimun).
144.Kad nera tekallube vechike fis semai, fe le nuvelliyenneke kıbleten terdaha, fe velli vecheke şatral mescidil haram(harami), ve haysu ma kuntum fe vellu vucuhekum şatrah(şatrahu), ve innellezine utul kitabe le ya’lemune ennehul hakku min rabbihim ve mallahu bi gafilin amma ya’melun(ya’melune).
145.Ve le in eteytellezine utul kitabe bi kulli ayetin ma tebiu kıbletek(kıbleteke) ve ma ente bi tabiın kıbletehum, ve ma ba’duhum bi tabiın kıblete ba’d(ba’dın), ve le initteba’te ehvaehum min ba’di ma caeke minel ilmi inneke izen le minez zalimin(zalimine).
146.Ellezine ateynahumul kitabe ya’rifunehu kema ya’rifune ebnaehum ve inne ferikan minhum le yektumunel hakka ve hum ya’lemun(ya’lemune).
147.El hakku min rabbike fe la tekunenne minel mumterin(mumterine).
148.Ve li kullin vichetun huve muvelliha festebikul hayrat(hayrati), eyne ma tekunu ye’ti bikumullahu cemia(cemian), innallahe ala kulli şey’in kadir(kadirun).
149.Ve min haysu harecte fe velli vecheke şatral mescidil haram(harami), ve innehu lel hakku min rabbik(rabbike), ve mallahu bi gafilin amma ta’melun(ta’melune).
150.Ve min haysu haracte fe velli vecheke şatral mescidil haram(harami), ve haysu ma kuntum fe vellu vucuhekum şatrahu li ella yekune lin nasi aleykum huccetun, illallezine zalemu minhum fe la tahşevhum vahşevni ve li utimme ni’meti aleykum ve leallekum tehtedun(tehtedune).
151.Kema erselna fikum resulen minkum yetlu aleykum ayatina ve yuzekkikum ve yuallimukumul kitabe vel hikmete ve yuallimukum ma lem tekunu ta’lemun(ta’lemune).
152.Fezkuruni ezkurkum veşkuru li ve la tekfurun(tekfuruni).
153.Ya eyyuhallezine amenustainu bis sabri ves salat(salati), innallahe meas sabirin(sabirine).
154.Ve la tekulu li men yuktelu fi sebilillahi emvat(emvatun), bel ahyaun ve lakin la teş’urun(teş’urune).
155.Ve le nebluvennekum bi şey’in minel havfi vel cui ve naksın minel emvali vel enfusi ves semerat(semerati), ve beşşiris sabirin(sabirine).
156.Ellezine iza esabethum musibetun, kalu inna lillahi ve inna ileyhi raciun(raciune).
157.Ulaike aleyhim salavatun min rabbihim ve rahmetun ve ulaike humul muhtedun(muhtedune).
158.İnnes safa vel mervete min şeairillah(şeairillahi), fe men haccel beyte evı’temera fe la cunaha aleyhi en yettavvefe bi hima ve men tetavvaa hayran, fe innallahe şakirun alim(alimun).
159.İnnellezine yektumune ma enzelna minel beyyinati vel huda min ba’di ma beyyennahu lin nasi fil kitabi, ulaike yel’anuhumullahu ve yel’anuhumul lainun(lainune).
160.İllellezine tabu ve aslahu ve beyyenu fe ulaike etubu aleyhim, ve enet tevvabur rahim(rahimu).
161.İnnellezine keferu ve matu ve hum kuffarun ulaike aleyhim la’netullahi vel melaiketi ven nasi ecmain(ecmaine).
162.Halidine fiha, la yuhaffefu anhumul azabu ve la hum yunzarun(yunzarune).
163.Ve ilahukum ilahun vahid(vahidun), la ilahe illa huver rahmanur rahim(rahimu).
164.İnne fi halkıs semavati vel ardı vahtilafil leyli ven nehari vel fulkilleti tecri fil bahri bima yenfeun nase ve ma enzelallahu mines semai min main fe ahya bihil arda ba’de mevtiha ve besse fiha min kulli dabbe(dabbetin), ve tasrifir riyahı ves sehabil musahhari beynes semai vel ardı le ayatin li kavmin ya’kılun(ya’kılune).
165.Ve minen nasi men yettehızu min dunillahi endaden yuhıbbunehum ke hubbillah(hubbillahi), vellezine amenu eşeddu hubben lillah(lillahi), ve lev yerallezine zalemu iz yeravnel azabe, ennel kuvvete lillahi cemian, ve ennellahe şedidul azab(azabi).
166.İz teberreellezinettubiu minellezinettebeu ve reavul azabe ve takattaat bihimul esbab(esbabu).
167.Ve kalellezinettebeu lev enne lena kerraten fe neteberrae minhum kema teberrau minna kezalike yurihimullahu a’malehum haseratin aleyhim ve ma hum bi haricine minen nar(nari).
168.Ya eyyuhen nasu kulu mimma fil ardı halalen tayyiben, ve la tettebiu hutuvatiş şeytan(şeytani), innehu lekum aduvvun mubin(mubinun).
169.İnnema ye’murukum bis sui vel fahşai ve en tekulu alallahi ma la ta’lemun(ta’lemune).
170.Ve iza kile lehumuttebiu ma enzelallahu kalu bel nettebiu ma elfeyna aleyhi abaena e ve lev kane abauhum la ya’kılune şey’en ve la yehtedun(yehtedune).
171.Ve meselullezine keferu ke meselillezi yen’ıku bi ma la yesmeu illa duaen ve nidaa(nidaen), summun bukmun umyun fe hum la ya’kılun(ya’kılune).
172.Ya eyyuhallezine amenu kulu min tayyibati ma razaknakum veşkuru lillahi in kuntum iyyahu ta’budun(ta’budune).
173.İnnema harrame aleykumul meytete ved deme ve lahmel hınziri ve ma uhille bihi li gayrillah(gayrillahi), fe menidturra gayra bagin ve la adin fe la isme aleyh(aleyhi), innallahe gafurun rahim(rahimun).
174.İnnellezine yektumune ma enzelallahu minel kitabi ve yeşterune bihi semenen kalilen, ulaike ma ye’kulune fi butunihim illen nare ve la yukellimuhumullahu yevmel kıyameti ve la yuzekkihim, ve lehum azabun elim(elimun).
175.Ulaikellezineşteravud dalalete bil huda vel azabe bil magfireh(magfireti), fe ma asberehum alen nar(nari).
176.Zalike bi ennellahe nezzelel kitabe bil hakk(hakkı), ve innellezinahtelefu fil kitabi le fi şikakin baid(baidin).
177.Leysel birre en tuvellu vucuhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi ve lakinnel birre men amene billahi vel yevmil ahırı vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyin(nebiyyine), ve atel male ala hubbihi zevil kurba vel yetama vel mesakine vebnes sebili, ves sailine ve fir rıkab(rıkabi), ve ekames salate ve atez zekat(zekate), vel mufune bi ahdihim iza ahed(ahedu), ves sabirine fil be’sai ved darrai ve hinel be’si ulaikellezine sadaku, ve ulaike humul muttekun(muttekune).
178.Ya eyyuhallezine amenu kutibe aleykumul kısasu fil katla el hurru bil hurri vel abdu bil abdi vel unsa bil unsa fe men ufiye lehu min ahihi şey’un fettibaun bil ma’rufi ve edaun ileyhi bi ihsan(ihsanin), zalike tahfifun min rabbikum ve rahmetun, fe meni’teda ba’de zalike fe lehu azabun elim(elimun).
179.Ve lekum fil kısası hayatun ya ulil elbabi leallekum tettekun(tettekune).
180.Kutibe aleykum iza hadara ehadekumul mevtu in tereke hayra(hayran), el vasiyyetu lil valideyni vel akrabine bil ma’ruf(ma’rufi), hakkan alel muttekin(muttekine).
181.Fe men beddelehu ba’de ma semiahu fe innema ismuhu alellezine yubeddiluneh(yubeddilunehu), innallahe semiun alim(alimun).
182.Fe men hafe min musın cenefen ev ismen fe aslaha beynehum fe la isme aleyh(aleyhi), innallahe gafurun rahim(rahimun).
183.Ya eyyuhallezine amenu kutibe aleykumus sıyamu kema kutibe alellezine min kablikum leallekum tettekun(tettekune).
184.Eyyamen ma’dudat(ma’dudatin), fe men kane minkum maridan ev ala seferin fe iddetun min eyyamin uhar(uhara) ve alellezine yutikunehu fidyetun taamu miskin(miskinin), fe men tatavvaa hayran fe huve hayrun leh(lehu), ve en tesumu hayrun lekum in kuntum ta’lemun(ta’lemune).
185.Şehru ramadanellezi unzile fihil kur’anu huden lin nasi ve beyyinatin minel huda vel furkan(furkani), fe men şehide minkumuş şehra fel yesumh(yesumhu), ve men kane maridan ev ala seferin fe iddetun min eyyamin uhar(uhara) yuridullahu bikumul yusra ve la yuridu bikumul usra, ve li tukmilul iddete ve li tukebbirullahe ala ma hedakum ve leallekum teşkurun(teşkurune).
186.Ve iza seeleke ıbadi anni fe inni karib(karibun) ucibu da’veted dai iza deani, felyestecibu li velyu’minu bi leallehum yerşudun(yerşudune).
187.Uhılle lekum leyletes sıyamir refesu ila nisaikum hunne libasun lekum ve entum libasun lehun(lehunne) alimallahu ennekum kuntum tahtanune enfusekum fe tabe aleykum ve afa ankum, fel ane başiruhunne vebtegu ma keteballahu lekum, ve kulu veşrabu hatta yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe etimmus sıyame ilel leyli, ve la tubaşiruhunne ve entum akifune fil mesacid(mesacidi), tilke hududullahi fe la takrabuha kezalike yubeyyinullahu ayatihi lin nasi leallehum yettekun(yettekune).
188.Ve la te’kulu emvalekum beynekum bil batılı ve tudlu biha ilel hukkami li te’kulu ferikan min emvalin nasi bil ismi ve entum ta’lemun(ta’lemune).
189.Yes’eluneke anil ehilleh(ehilleti), kul hiye mevakitu lin nasi vel hacc(haccı), ve leysel birru bi en te’tul buyute min zuhuriha ve lakinnel birre menitteka, ve’tul buyute min ebvabiha, vettekullahe leallekum tuflihun(tuflihune).
190.Ve katilu fi sebilillahillezine yukatilunekum ve la ta’tedu innallahe la yuhıbbul mu’tedin(mu’tedine).
- 3
191.Vaktuluhum haysu sekıftumuhum ve ahricuhum min haysu ahracukum vel fitnetu eşeddu minel katli, ve la tukatiluhum indel mescidil harami hatta yukatilukum fih(fihi), fe in katelukum faktuluhum kezalike cezaul kafirin(kafirine).
192.Fe inintehev fe innallahe gafurun rahim(rahimun).
193.Ve katiluhum hatta la tekune fitnetun ve yekuned dinu lillah(lillahi), fe inintehev fe la udvane illa alez zalimin(zalimine).
194.Eş şehrul haramu biş şehril harami vel hurumatu kısas(kısasun), fe meni’teda aleykum fa’tedu aleyhi bi misli ma’teda aleykum, vettekullahe va’lemu ennellahe meal muttekin(muttekine).
195.Ve enfiku fi sebilillahi ve la tulku bi eydikum ilet tehluketi, ve ahsinu, innallahe yuhıbbul muhsinin(muhsinine).
196.Ve etimmul hacce vel umrete lillah(lillahi), fe in uhsirtum fe mesteysera minel hedyi ve la tahliku ruusekum hatta yeblugal hedyu mahilleh(mahillehu), fe men kane minkum maridan ev bihi ezen min ra’sihi fe fidyetun min sıyamin ev sadakatin ev nusuk(nusukin) fe iza emintum, fe men temettea bil umreti ilel haccı fe mesteysera minel hedyi, fe men lem yecid fe sıyamu selaseti eyyamin fil haccı ve seb’atin iza reca’tum tilke aşaratun kamileh(kamiletun), zalike li men lem yekun ehluhu hadırıl mescidil haram(harami), vettekullahe va’lemu ennellahe şedidul ikab(ikabi).
197.El haccu eşhurun ma’lumat(ma’lumatun), fe men farada fihinnel hacca fe la refese ve la fusuka ve la cidale fil hacc(haccı), ve ma tef’alu min hayrın ya’lemhullah(ya’lemhullahu), ve tezevvedu fe inne hayraz zadit takva, vettekuni ya ulil elbab(elbabi).
198.Leyse aleykum cunahun en tebtegu fadlan min rabbikum fe iza efadtum min arafatin fezkurullahe indel meş’aril haram(harami), vezkuruhu kema hedakum, ve in kuntum min kablihi le mined dallin(dalline).
199.Summe efidu min haysu efadan nasu vestagfirullah(vestagfirullahe), innallahe gafurun rahim(rahimun).
200.Fe iza kadaytum menasikekum fezkurullahe ke zikrikum abaekum ev eşedde zikra(zikren), fe minen nasi men yekulu rabbena atina fid dunya ve ma lehu fil ahirati min halak(halakın).
201.Ve minhum men yekulu rabbena atina fid dunya haseneten ve fil ahirati haseneten ve kına azaben nar(nari).
202.Ulaike lehum nasibun mimma kesebu vallahu seriul hısab(hısabi).
203.Vezkurullahe fi eyyamin ma’dudat(ma’dudatin), fe men teaccele fi yevmeyni fe la isme aleyh(aleyhi), ve men teahhara fe la isme aleyhi, li menitteka vettekullahe va’lemu ennekum ileyhi tuhşerun(tuhşerune).
204.Ve minen nasi men yu’cibuke kavluhu fil hayatid dunya ve yuşhidullahe ala ma fi kalbihi, ve huve eleddul hısam(hısami).
205.Ve iza tevella sea fil ardı li yufside fiha ve yuhlikel harse ven nesl(nesle), vallahu la yuhıbbul fesad(fesada).
206.Ve iza kile lehuttekıllahe ehazethul izzetu bil ismi fe hasbuhu cehennem(cehennemu), ve le bi’sel mihad(mihadu).
207.Ve minen nasi men yeşri nefsehubtigae mardatillah(mardatillahi), vallahu raufun bil ıbad(ıbadi).
208.Ya eyyuhallezine amenudhulu fis silmi kaffeh(kaffeten), ve la tettebiu hutuvatiş şeytan(şeytani), innehu lekum aduvvun mubin(mubinun).
209.Fe in zeleltum min ba’di ma caetkumul beyyinatu fa’lemu ennallahe azizun hakim(hakimun).
210.Hel yenzurune illa en ye’tiyehumullahu fi zulelin minel gamami vel melaiketu ve kudiyel emr(emru), ve ilallahi turceul umur(umuru).
211.Sel beni israile kem ateynahum min ayetin beyyineh(beyyinetin), ve men yubeddil ni’metallahi min ba’di ma caethu fe innallahe şedidul ikab(ikabi).
212.Zuyyine lillezine keferul hayatud dunya ve yesharune minellezine amenu, vellezinettekav fevkahum yevmel kıyameh(kıyameti), vallahu yerzuku men yeşau bi gayrihisab(hisabin).
213.Kanen nasu ummeten vahıdeten fe beasallahun nebiyyine mubeşşirine ve munzirine, ve enzele meahumul kitabe bil hakkı li yahkume beynen nasi fi mahtelefu fihi, ve mahtelefe fihi illallezine utuhu min ba’di ma caethumul beyyinatu bagyen beynehum, fe hedallahullezine amenu li mahtelefu fihi minel hakkı bi iznihi, vallahu yehdi men yeşau ila sıratın mustakim(mustakimin).
214.Em hasibtum en tedhulul cennete ve lemma ye’tikum meselullezine halev min kablikum messethumul be’sau ved darrau ve zulzilu hatta yekuler resulu vellezine amenu meahu meta nasrullah(nasrullahi), e la inne nasrallahi karib(karibun).
215.Yes’eluneke maza yunfikun(yunfikune), kul ma enfaktum min hayrin fe lil valideyni vel akrabine vel yetama vel mesakini vebnis sebil(sebili), ve ma tef’alu min hayrin fe innallahe bihi alim(alimun).
216.Kutibe aleykumul kitalu ve huve kurhun lekum, ve asa en tekrahu şey’en ve huve hayrun lekum, ve asa en tuhıbbu şey’en ve huve şerrun lekum vallahu ya’lemu ve entum la ta’lemun(ta’lemune).
217.Yes’eluneke aniş şehril harami kıtalin fihi, kul kıtalun fihi kebir(kebirun), ve saddun an sebilillahi ve kufrun bihi vel mescidil harami ve ihracu ehlihi minhu ekberu indallah(indallahi), vel fitnetu ekberu minel katl(katli), ve la yezalune yukatilunekum hatta yeruddukum an dinikum inistetau ve men yertedid minkum an dinihi fe yemut ve huve kafirun fe ulaike habitat a’maluhum fid dunya vel ahirati, ve ulaike ashabun nar(nari), hum fiha halidun(halidune).
218.İnnellezine amenu vellezine haceru ve cahedu fi sebilillahi, ulaike yercune rahmetallah(rahmetallahi), vallahu gafurun rahim(rahimun).
219.Yes’eluneke anil hamri vel meysir(meysiri), kul fihima ismun kebirun ve menafiu lin nasi, ve ismuhuma ekberu min nef’ihima ve yes’eluneke maza yunfikun(yunfikune) kulil afve, kezalike yubeyyinullahu lekumul ayati leallekum tetefekkerun(tetefekkerune).
220.Fid dunya vel ahirah(ahirati) ve yes’eluneke anil yetama kul ıslahun lehum hayr(hayrun) ve in tuhalituhum fe ıhvanukum vallahu ya’lemul mufside minel muslih(muslihi) ve lev şaallahu le a’netekum innallahe azizun hakim(hakimun).
221.Ve la tenkihul muşrikati hatta yu’minn(yu’minne), ve le emetun mu’minetun hayrun min muşriketin ve lev a’cebetkum, ve la tunkihul muşrikine hatta yu’minu ve le abdun mu’minun hayrun min muşrikin ve lev a’cebekum, ulaike yed’une ilen nar(nari), vallahu yed’u ilel cenneti vel magfireti bi iznih(iznihi), ve yubeyyinu ayatihi lin nasi leallehum yetezekkerun(yetezekkerune).
222.Ve yes’eluneke anil mahid(mahidi), kul huve ezen, fa’tezilun nisae fil mahidi, ve la takrabuhunne hatta yathurn(yathurne) fe iza tetahherne fe’tuhunne min haysu emerekumullah(emerekumullahu) innallahe yuhıbbut tevvabine ve yuhibbul mutetahhirin(mutetahhirine).
223.Nisaukum harsun lekum, fe’tu harsekum enna şi’tum ve kaddimu li enfusikum vettekullahe va’lemu ennekum mulakuh(mulakuhu), ve beşşiril mu’minin(mu’minine).
224.Ve la tec’alullahe urdaten li eymanikum en teberru ve tetteku ve tuslihu beynen nas(nasi), vallahu semiun alim(alimun).
225.La yuahızukumullahu bil lagvi fi eymanikum ve lakin yuahızukum bi ma kesebet kulubukum vallahu gafurun halim(halimun).
226.Lillezine yu’lune min nisaihim terabbusu erbaati eşhur(eşhurin), fe in fau fe innallahe gafurun rahim(rahimun).
227.Ve in azemut talaka fe innallahe semiun alim(alimun).
228.Vel mutallakatu yeterabbasne bi enfusihinne selasete kuruin, ve la yahıllu lehunne en yektumne ma halakallahu fi erhamihinne in kunne yu’minne billahi vel yevmil ahır(ahıri), ve buuletuhunne ehakku bi reddihinne fi zalike in eradu ıslaha(ıslahan), ve lehunne mislullezi aleyhinne bil ma’ruf(ma’rufi), ve lir ricali aleyhinne dereceh(derecetun), vallahu azizun hakim(hakimun).
229.Et talaku merratan(merratani), fe imsakun bi ma’rufin ev tesrihun bi ihsan(ihsanin), ve la yahıllu lekum en te’huzu mimma ateytumuhunne şey’en illa en yehafa ella yukima hududallah(hududallahi), fe in hıftum ella yukima hududallahi, fe la cunaha aleyhima fi meftedet bih(bihi), tilke hududullahi fe la ta’teduha, ve men yeteadde hududallahi fe ulaike humuz zalimun(zalimune).
230.Fe in tallakaha fe la tahıllu lehu min ba’du hatta tenkiha zevcen gayrah(gayrahu), fe in tallakaha fe la cunaha aleyhima en yeteracea in zanna en yukima hududallah(hududallahi), ve tilke hududullahi yubeyyinuha li kavmin ya’lemun(ya’lemune).
231.Ve iza tallaktumun nisae fe belagne ecelehunne fe emsikuhunne bi ma’rufin ev serrihuhunne bi ma’ruf(ma’rufin), ve la tumsikuhunne dıraran li ta’tedu, ve men yef’al zalike fe kad zaleme nefseh(nefsehu), ve la tettehızu ayatillahi huzuva(huzuven), vezkuru ni’metallahi aleykum ve ma enzele aleykum minel kitabi vel hikmeti yeızukum bih(bihi), vettekullahe va’lemu ennallahe bi kulli şey’in alim(alimun).
232.Ve iza tallaktumun nisae fe belagne ecelehunne fe la ta’duluhunne en yenkıhne ezvacehunne iza teradav beynehum bil ma’ruf(ma’rufi), zalike yuazu bihi men kane minkum yu’minu billahi vel yevmil ahır(ahıri), zalikum ezka lekum ve ather(atheru), vallahu ya’lemu ve entum la ta’lemun(ta’lemune).
233.Vel validatu yurdı’ne evladehunne havleyni kamileyni li men erade en yutimmer radaah(radaate), ve alel mevludi lehu rızkuhunne ve kisvetuhunne bil ma’ruf(ma’rufi), la tukellefu nefsun illa vus’aha, la tudarra validetun bi velediha ve la mevludun lehu bi veledihi ve alel varisi mislu zalik(zalike), fe in erada fısalen an teradın min huma ve teşavurin fe la cunaha aleyhima ve in eradtum en testerdıu evladekum fe la cunaha aleykum iza sellemtum ma ateytum bil ma’ruf(ma’rufi), vettekullahe va’lemu ennellahe bi ma ta’melune basir(basirun).
234.Vellezine yuteveffevne minkum ve yezerune ezvacen yeterabbasne bi enfusihinne erbeate eşhurin ve aşra(aşran), fe iza belagne ecelehunne fe la cunahe aleykum fi ma fealne fi enfusihinne bil ma’ruf(ma’rufi), vallahu bi ma ta’melune habir(habirun).
235.Ve la cunahe aleykum fima arradtum bihi min hitbetin nisai ev eknentum fi enfusikum, alimallahu ennekum se tezkurunehunne ve lakin la tuvaıduhunne sirran illa en tekulu kavlen ma’rufa(ma’rufen), ve la ta’zimu ukdeten nikahı hatta yeblugal kitabu eceleh(ecelehu), va’lemu ennallahe ya’lemu ma fi enfusikum fahzeruh(fahzeruhu), va’lemu ennallahe gafurun halim(halimun).
236.La cunaha aleykum in tallaktumun nisae ma lem temessuhunne ev tefridu lehunne faridah(faridaten) ve mettiuhunne alel musiı kaderuhu ve alel muktiri kaderuh(kaderuhu) metaan bil ma’ruf(ma’rufi), hakkan alel muhsinin(muhsinine).
237.Ve in tallaktumuhunne min kabli en temessuhunne ve kadfaradtum lehunne faridaten fe nısfu ma faradtum illaen ya’fune ev ya’fuvellezi bi yedihi ukdetun nikah(nikahı), ve en ta’fu akrabu lit takva ve la tensevul fadla beynekum innallahe bi ma ta’melune basir(basirun).
238.Hafizu alas salavati ves salatil vusta ve kumu lillahi kanitin(kanitine).
239.Fe in hıftum fe ricalen ev rukbana(rukbanen), fe iza emintum, fezkurullahe kema allemekum ma lem tekunu ta’lemun(ta’lemune).
240.Vellezine yuteveffevne minkum ve yezerune ezvaca(ezvacen), vasıyyeten li ezvacihim metaan ilel havli gayre ıhrac(ıhracın), fe in harecne fe la cunaha aleykum fi ma fealne fi enfusihinne min ma’ruf(ma’rufin), vallahu azizun hakim(hakimun).
241.Ve lil mutallakati metaun bil ma’ruf(ma’rufi) hakkan alel muttekin(muttekine).
242.Kezalike yubeyyinullahu lekum ayatihi leallekum ta’kılun(ta’kılune).
243.E lem tera ilellezine haracu min diyarihim ve hum ulufun hazaral mevti, fe kale lehumullahu mutu summe ahyahum innallahe le zu fadlin alen nasi ve lakinne ekseren nasi la yeşkurun(yeşkurune).
244.Ve katilu fi sebilillahi va’lemu ennallahe semiun alim(alimun).
245.Menzellezi yukridullahe kardan hasenen fe yudaifehu lehu ed’afen kesirah(kesiraten), vallahu yakbidu ve yebsut(yebsutu) ve ileyhi turceun(turceune).
246.E lem tera ilel melei min beni israile min ba’di musa, iz kalu li nebiyyin lehumub’as lena meliken nukatil fi sebilillah(sebilillahi), kale hel aseytum in kutibe aleykumul kıtalu ella tukatil(tukatilu), kalu ve ma lena ella nukatile fi sebilillahi ve kad uhricna min diyarina ve ebnaina fe lemma kutibe aleyhimul kıtalu tevellev illa kalilen minhum vallahu alimun biz zalimin(zalimine).
247.Ve kale lehum nebiyyuhum innallahe kad bease lekum talutemelika(meliken), kalu enna yekunu lehul mulku aleyna ve nahnu ehakku bil mulki minhu ve lem yu’te seaten minel mal(mali), kale innallahestafahu aleykum ve zadehu bestaten fil ilmi vel cism(cismi), vallahu yu’ti mulkehu men yeşau, vallahu vasiun alim(alimun).
248.Ve kale lehum nebiyyuhum inne ayete mulkihi en ye’tiyekumut tabutu fihi sekinetun min rabbikum ve bakiyyetun mimma terake alu musa ve alu harune tahmiluhul melaikeh(melaiketu), inne fi zalike le ayeten lekum in kuntum mu’minin(mu’minine).
249.Fe lemma fesale talutu bil cunudi, kale innallahe mubtelikum bi neher(neherin), fe men şeribe minhu fe leyse minni, ve men lem yat’amhu fe innehu minni illa menigterafe gurfeten bi yedih(yedihi), fe şeribu minhu illa kalilen minhum fe lemma cavezehu huve vellezine amenu meahu, kalu la takate lenal yevme bi calute ve cunudih(cunudihi), kalellezine yezunnune ennehum mulakullahi, kem min fietin kaliletin galebet fieten kesiraten bi iznillah(iznillahi), vallahu meas sabirin(sabirine).
250.Ve lemma berazu li calute ve cunudihi kalu rabbena efrig aleyna sabren ve sebbit ekdamena vensurna alel kavmil kafirin(kafirine).
251.Fe hezemuhum bi iznillahi, ve katele davudu calute ve atahullahul mulke vel hikmete ve allemehu mimma yeşau, ve lev la def’ullahin nase, ba’dahum bi ba’din le fesedetil ardu ve lakinnallahe zu fadlin alel alemin(alemine).
252.Tilke ayatullahi netluha aleyke bil hakk(hakkı), ve inneke le minel murselin(murseline).
253.Tilker rusulu faddalna ba’dahum ala ba’d(ba’din), minhum men kellemallahu ve rafea ba’dahum derecat(derecatin), ve ateyna isabne meryemel beyyinati ve eyyednahu bi ruhıl kudus(ruhıl kudusi), ve lev şaallahu maktetelellezine min ba’dihim min ba’di ma caethumul beyyinatu ve lakinihtelefu fe minhum men amene ve minhum men kefer(kefere), ve lev şaallahu maktetelu ve lakinnallahe yef’alu ma yurid(yuridu).
254.Ya eyyuhellezine amenu enfiku mimma razaknakum min kabli en ye’tiye yevmun la bey’un fihi ve la hulletun ve la şefaah(şefaatun), vel kafirune humuz zalimun(zalimune).
255.Allahu la ilahe illa huvel hayyul kayyum(kayyumu), la te’huzuhu sinetun ve la nevm(nevmun), lehu ma fis semavati ve ma fil ard(ardı), menzellezi yeşfeu indehu illa bi iznih(iznihi) ya’lemu ma beyne eydihim ve ma halfehum, ve la yuhitune bi şey’in min ilmihi illa bi ma şae, vesia kursiyyuhus semavati vel ard(arda), ve la yeuduhu hıfzuhuma ve huvel aliyyul azim(azimu).
256.La ikrahe fid dini kad tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit taguti ve yu’min billahi fe kadistemseke bil urvetil vuska, lanfisame leha, vallahu semiun alim(alimun).
257.Allahu veliyyullezine amenu, yuhricuhum minez zulumati ilan nur(nuri), vellezine keferu evliyauhumut tagutu yuhricunehum minen nuri ilaz zulumat(zulumati), ulaike ashabun nar(nari), hum fiha halidun(halidune).
258.E lem tera ilellezi hacce ibrahime fi rabbihi en atahullahul mulk(mulke), iz kale ibrahimu rabbiyellezi yuhyi ve yumitu, kale ene uhyi ve umit(umitu), kale ibrahimu fe innallahe ye’ti biş şemsi minel maşrıkı fe’ti biha minel magribi fe buhitellezi kefer(kefere), vallahu la yehdil kavmez zalimin(zalimine).
259.Ev kellezi merra ala karyetin ve hiye haviyetun ala uruşiha, kale enna yuhyi hazihillahu ba’de mevtiha, fe ematehullahu miete amin summe beaseh(beasehu), kale kem lebist(lebiste), kale lebistu yevme ev ba’da yevm(yevmin), kale bel lebiste miete amin fenzur ila taamike ve şerabike lem yetesenneh, venzur ila hımarike ve li nec’aleke ayeten lin nasi venzur ilal izami keyfe nunşizuha summe neksuha lahma(lahmen), fe lemma tebeyyene lehu, kale a’lemu ennallahe ala kulli şey’in kadir(kadirun).
260.Ve iz kale ibrahimu rabbi erini keyfe tuhyil mevta kale e ve lem tu’min kale bela ve lakin li yatmainne kalbi kale fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al ala kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tineke sa’ya(sa’yen), va’lem ennallahe azizun hakim(hakimun).
261.Meselullezine yunfikune emvalehum fi sebilillahi ke meseli habbetin enbetet seb’a senabile fi kulli sunbuletin mietu habbetin, vallahu yudaifu li men yeşau, vallahu vasiun alim(alimun).
262.Ellezine yunfikune emvalehum fi sebilillahi summe la yutbiune ma enfeku mennen ve la ezen lehum ecruhum inde rabbihim, ve la havfun aleyhim ve la hum yahzenun(yahzenune).
263.Kavlun ma’rufun ve magfiretun, hayrun min sadakatin yetbeuha eza(ezen), vallahu ganiyyun halim(halimun).
264.Ya eyyuhallezine amenu la tubtılu sadakatikum bil menni vel eza, kellezi yunfiku malehu riaen nasi ve la yu’minu billahi vel yevmil ahır(ahıri), fe meseluhu ke meseli safvanin aleyhi turabun fe esabehu vabilun fe terakehu salda(salden), la yakdirune ala şey’in mimma kesebu vallahu la yehdil kavmel kafirin(kafirine).
265.Ve meselullezine yunfikune emvalehumubtigae mardatillahi ve tesbiten min enfusihim ke meseli cennetin bi rabvetin esabeha vabilun fe atet ukuleha dı’feyn(dı’feyni), fe in lem yusıbha vabilun fe tall(tallun), vallahu bima ta’melune basir(basirun).
266.E yeveddu ehadukum en tekune lehu cennetun min nahilin ve a’nabin tecri min tahtihel enharu, lehu fiha min kullis semarati ve esabehul kiberu ve lehu zurriyyetun duafau fe esabeha ı’sarun fihi narun fahterakat kezalike yubeyyinullahu lekumul ayati leallekum tetefekkerun(tetefekkerune).
267.Ya eyyuhallezine amenu enfiku min tayyibati ma kesebtum ve mimma ahracna lekum minel ard(ardı), ve la teyemmemul habise minhu tunfikune ve lestum bi ahızihı illa en tugmidu fih(fihi), va’lemu ennallahe ganiyyun hamid(hamidun).
268.Eş şeytanu yeidukumul fakra ve ye’murukumbil fahşai vallahu yeidukum magfireten minhuve fadla(fadlan), vallahu vasiun alim(alimun).
269.Yu’til hikmete men yeşau, ve men yu’tel hikmete fe kad utiye hayran kesira(kesiren), ve ma yezzekkeru illa ulul elbab(elbabi).
270.Ve ma enfaktum min nafakatin ev nezertum min nezrin fe innallahe ya’lemuh(ya’lemuhu), ve ma liz zalimine min ensar(ensarın).
271.İn tubdus sadakati fe niimma hiy(hiye), ve in tuhfuha ve tu’tuhal fukarae fe huve hayrun lekum ve yukeffiru ankum min seyyiatikum vallahu bi ma ta’melune habir(habirun).
272.Leyse aleyke hudahum ve lakinnallahe yehdi men yeşau, ve ma tunfiku min hayrin fe li enfusikum, ve ma tunfikune illebtigae vechillah(vechillahi), ve ma tunfiku min hayrin yuveffe ileykum ve entum la tuzlemun(tuzlemune).
273.Lil fukaraillezine uhsiru fi sebilillahi la yestatiune darben fil ardı, yahsebuhumul cahilu agniyae minet teaffuf(teaffufi), ta’rifuhum bi simahum, la yes’elunen nase ilhafa(ilhafen), ve ma tunfiku min hayrin fe innallahe bihi alim(alimun).
274.Ellezine yunfikune emvalehum bil leyli ven nehari sirran ve alaniyeten fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve la havfun aleyhim ve la hum yahzenun(yahzenune).
275.Ellezine ye’kuluner riba la yekumune illa kema yekumullezi yetehabbetuhuş şeytanu minel mess(messi), zalike bi ennehum kalu innemal bey’u mislur riba, ve ehallallahul bey’a ve harramer riba fe men caehu mev’izatun min rabbihi fenteha fe lehu ma selef(selefe), ve emruhu ilallah(ilallahi), ve men ade fe ulaike ashabun nar(nari), hum fiha halidun(halidune).
276.Yemhakullahur riba ve yurbis sadakat(sadakati), vallahu la yuhıbbu kulle keffarin esim(esimin).
277.İnnellezine amenu ve amilus salihati ve ekamus salate ve atevuz zekate lehum ecruhum inde rabbihim, ve la havfun aleyhim ve la hum yahzenun(yahzenune).
278.Ya eyyuhallezine amenuttekullahe ve zeru ma bakiye miner riba in kuntum mu’minin(mu’minine).
279.Fe in lem tef’alu fe’zenu bi harbin minallahi ve resulih(resulihi), ve in tubtum fe lekum ruusu emvalikum, la tazlimune ve la tuzlemun(tuzlemune).
280.Ve in kane zu usratin fe naziratun ila meysereh(meyseretin) ve en tesaddeku hayrun lekum in kuntum ta’lemun(ta’lemune).
281.Vetteku yevmen turceune fihi ilallahi summe tuveffa kullu nefsin ma kesebet ve hum la yuzlemun(yuzlemune).
282.Ya eyyuhallezine amenu iza tedayentum bi deynin ila ecelin musemmen fektubuh(fektubuhu), velyektub beynekum katibun bil adl(adli), ve la ye’be katibun en yektube kema allemehullahu felyektub, velyumlilillezi aleyhil hakku velyettekıllahe rabbehu ve la yebhas minhu şey’a(şey’en), fe in kanellezi aleyhil hakku sefihan ev daifen ev la yestatiu en yumille huve felyumlil veliyyuhu bil adl(adli), vesteşhidu şehideyni min ricalikum, fe in lem yekuna raculeyni fe raculun vemraetani mimmen terdavne mineş şuhedai en tedılle ıhdahuma fe tuzekkire ıhdahumal uhra ve la ye’beş şuhedau iza ma duu, ve la tes’emu en tektubuhu sagiran ev kebiran ila ecelih(ecelihi), zalikum aksatu indallahi ve akvemu liş şehadeti ve edna ella tertabu illa en tekune ticareten hadıraten tudiruneha beynekum fe leyse aleykum cunahun ella tektubuha ve eşhidu iza tebaya’tum, ve la yudarra katibun ve la şehid(şehidun), ve in tef’alu fe innehu fusukun bikum, vettekullah(vettekullahe), ve yuallimukumullah(yuallimukumullahu), vallahu bi kulli şey’in alim(alimun).
283.Ve in kuntum ala seferin ve lem tecidu katiben fe rihanun makbudah(makbudatun), fe in emine ba’dukum ba’dan felyueddillezi’tumine emanetehu velyettekıllahe rabbeh(rabbehu), ve la tektumuş şehadeh(şehadete), ve men yektumha fe innehu asimun kalbuh(kalbuhu), vallahu bi ma ta’melune alim(alimun).
284.Lillahi ma fis semavati ve ma fil ard(ardı), ve in tubdu ma fi enfusikum ev tuhfuhu yuhasibkum bihillah(bihillahu), fe yagfiru limen yeşau ve yuazzibu men yeşau, vallahu ala kulli şey’in kadir(kadirun).
285.Amener resulu bima unzile ileyhi min rabbihi vel mu’minun(mu’minune), kullun amene billahi ve melaiketihi ve kutubihi ve rusulih(rusulihi), la nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihi), ve kalu semi’na ve ata’na gufraneke rabbena ve ileykel masir(masiru).
286.La yukellifullahu nefsen illa vus’aha leha ma kesebet ve aleyha mektesebet rabbena la tuahızna in nesina ev ahta’na, rabbena ve la tahmil aleyna ısran kema hameltehu alellezine min kablina, rabbena ve la tuhammilna ma la takate lena bih(bihi), va’fu anna, vagfir lena, verhamna, ente mevlana fensurna alel kavmil kafirin(kafirine).
-
- 4
Bakara Suresi Türkçe Anlamı
Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.
1. ayet: Elif, Lam, Mim,
2. ayet: Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap'tır.
3. ayet: Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
4. ayet: Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.
5. ayet: İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır.
6. ayet: Şüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez; inanmazlar.
7. ayet: Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır.
8. ayet: İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir.
9. ayet: (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.
10. ayet: Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır.
11. ayet: Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler.
12. ayet: Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler.
13. ayet: Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler.
14. ayet: İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: "Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz."
15. ayet: (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır.
16. ayet: İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alış-verişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.
17. ayet: Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.
18. ayet: Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler.
19. ayet: Ya da (bunlar) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü, 'gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle'; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır.
20. ayet: Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi, işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.
21. ayet: Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız.
22. ayet: O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın.
23. ayet: Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur'an)'dan şüphedeyseniz, bu durumda, siz de bunun benzeri bir sure getirin. Ve eğer doğru sözlüyseniz, Allah'tan başka şahitlerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı) çağırın.
24. ayet: Ama yapamazsanız -ki kesin olarak yapamayacaksınız -bu durumda kafirler için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının.
25. ayet: (Ey Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.
26. ayet: Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkar edenler ise, "Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. (Oysa Allah,) Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz.
27. ayet: Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır.
28. ayet: Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz.
29. ayet: Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O'dur. Ve O, herşeyi bilendir.
30. ayet: Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.
31. ayet: Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi.
32. ayet: Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."
33. ayet: (Allah:) "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten Ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim."
34. ayet: Ve meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu.
35. ayet: Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."
36. ayet: Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik.
37. ayet: Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.
38. ayet: Dedik ki: "Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde, kim Benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır."
39. ayet: "İnkar edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır."
40. ayet: Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve ahdime bağlı kalın, ki Ben de ahdinize bağlı kalayım. Ve yalnızca Benden korkun.
41. ayet: Yanınızda olan (Tevrat)ı, doğrulayıcı olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin; onu inkar edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimizi az bir değer karşılığında değişmeyin. Ve yalnızca Benden korkun.
42. ayet: Hakkı batıl ile örtmeyin ve hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz.
43. ayet: Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin.
44. ayet: Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız?
45. ayet: Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşu duyanların dışındakiler için ağır (bir yük)dır.
46. ayet: Onlar, (mü'minler ise), şüphesiz, Rableriyle karşılaşacaklarını ve (yine) şüphesiz, O'na döneceklerini bilirler.
47. ayet: Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
48. ayet: Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.
49. ayet: Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.
50. ayet: Ve sizin için denizi ikiye yarıp sizi kurtardığımızı ve Firavun'un adamlarını -gözlerinizin önünde -boğduğumuzu hatırlayın.
51. ayet: Hani Musa ile kırk gece için sözleşmiştik. Ama sonra siz, onun arkasından buzağıyı (tanrı) edinmiş ve (böylece) zalimler olmuştunuz.
52. ayet: Bundan sonra, (artık) şükredesiniz diye sizi bağışladık.
53. ayet: Ve hidayete eresiniz diye Musa'ya kitabı ve Furkan'ı verdik.
54. ayet: Hani Musa, kavmine: "Ey kavmim, gerçekten siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen, kusursuzca Yaratan(gerçek İlah)ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu, Yaratıcınız Katında sizin için daha hayırlıdır" demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.
55. ayet: Ve demiştiniz ki: "Ey Musa, biz Allah'ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız." Bunun üzerine yıldırım sizi (kendinizden) almıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz.
56. ayet: Sonra şükredesiniz diye, sizi ölümünüzden sonra dirilttik.
57. ayet: Bulutları üzerinize gölge kıldık ve size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden yiyin (dedik). Onlar Bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmettiler.
58. ayet: Ve hatırlayın, demiştik ki: "Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnızca secde ederek kapısından girerken 'dileğimiz bağışlanmadır' deyin; (Biz de) hatalarınızı bağışlayalım; iyilik yapanların (ecirlerini) arttıracağız."
59. ayet: Ama zulmedenler, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerlerine gökten iğrenç bir azap indirdik.
60. ayet: (Yine) Hatırlayın; Musa kavmi için su aramıştı, o zaman Biz ona: "Asanı taşa vur" demiştik de ondan on iki pınar fışkırmıştı, böylece herkes içeceği yeri bilmişti. Allah'ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık çıkarmayın.
61. ayet: Siz (ise şöyle) demiştiniz: "Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın." (O zaman Musa:) "Hayırlı olanı, şu değersiz şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır" demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız yere öldürmelerindendi. (Yine) bu, isyan etmelerinden ve sınırı çiğnemelerindendi.
62. ayet: Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
63. ayet: Sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve demiştik ki:) "Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı (hükümleri sürekli) hatırlayın, ki sakınasınız."
64. ayet: Siz ise, bundan sonra da yüz çevirdiniz. Eğer Allah'ın üzerinizdeki fazlı (lütuf ve ihsanı) ve rahmeti olmasaydı, siz gerçekten hüsrana uğrayanlardan olurdunuz.
65. ayet: Andolsun, sizden cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. İşte Biz, onlara: "Aşağılık maymunlar olun" dedik.
66. ayet: Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza', takva sahipleri için de bir öğüt kıldık.
67. ayet: Hani Musa kavmine: "Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" dedi.
68. ayet: "Rabbine adımıza yalvar da, bize niteliklerini açıklasın" dediler. (Musa, Rabbine yalvardıktan sonra) "Şüphesiz Allah diyor ki: O ne pek geçkin, ne de pek genç, ikisi arası dinç(likte bir sığır olmalı)dır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin" dedi.
69. ayet: (Bu sefer) dediler ki: "Rabbine adımıza yalvar da, bize rengini bildirsin." O: "(Rabbim) diyor ki: O, bakanların içini ferahlatan sarı bir inektir" dedi.
70. ayet: (Onlar yine:) "Rabbine adımıza yalvar da, bize onun niteliklerini açıklasın. Çünkü bize göre sığırlar birbirine benzer. İnşaAllah (Allah dilerse) biz doğruyu buluruz" dediler.
71. ayet: (Bunun üzerine Musa, "Rabbim) diyor ki: O, yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan, salma ve alacası olmayan bir inektir" dedi. (O zaman): "Şimdi gerçeği getirdin" dediler. Böylece ineği kestiler; ama neredeyse (bunu) yapmayacaklardı.
72. ayet: Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz ve bu konuda birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allah, gizlediklerinizi açığa çıkaracaktı.
73. ayet: Bunun için de: "Ona (cesede, kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun" demiştik. Böylece, Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir; ki akıllanasınız.
74. ayet: Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir.
75. ayet: Siz (Müslümanlar,) onların size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir bölümü, Allah'ın sözünü işitiyor, (iyice algılayıp) akıl erdirdikten sonra, bile bile değiştiriyorlardı.
76. ayet: İman edenlerle karşılaştıklarında "İman ettik" derler; kendi başlarına kaldıkları zaman ise, derler ki: "Allah'ın size açtık (açıkladık)larını, Rabbiniz Katında size karşı bir belge olsun diye mi onlarla konuşuyorsunuz? Hala akıllanmayacak mısınız?"
77. ayet: (Peki) Onlar, Allah'ın gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bildiğini bilmiyorlar mı?
78. ayet: Onlardan bir kısmı ümmidir. Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız şeylerden başkası değildir ve yalnızca zannederler.
79. ayet: Artık vay hallerine; Kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için "Bu Allah Katındandır" diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına.
80. ayet: Dediler ki: "Sayılı günlerin dışında, ateş asla bize değmeyecektir." De ki: "Allah Katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?"
81. ayet: Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır.
82. ayet: İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır.
83. ayet: Hani İsrailoğulları'ndan, "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin" diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve (hala) yüz çeviriyorsunuz.
84. ayet: Hani sizden "Birbirinizin kanını dökmeyin, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayın" diye misak almıştık. Sonra sizler bunu onaylamıştınız, hala (buna) şahitlik ediyorsunuz.
85. ayet: Sonra (yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyordunuz. Oysa onları çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
86. ayet: İşte bunlar, ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez.
87. ayet: Andolsun, Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz?
88. ayet: Dediler ki: "Bizim kalplerimiz örtülüdür." Hayır; Allah, inkarlarından dolayı onları lanetlemiştir. Bundan dolayı pek azı iman eder.
89. ayet: Allah Katından yanlarında olan (Tevrat)ı doğrulayan bir kitap geldiği zaman, -ki bundan önce inkar edenlere karşı fetih istiyorlardı- işte bilip-tanıdıkları gelince, onu inkar ettiler. Artık Allah'ın laneti kafirlerin üzerinedir.
90. ayet: Allah'ın kullarından, dilediğine Kendi fazlından (peygamberliği) indirmesini 'kıskanarak ve hakka baş kaldırarak' Allah'ın indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar. Böylelikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kafirler için alçaltıcı bir azap vardır.
91. ayet: Onlara: "Allah'ın indirdiklerine iman edin" denildiğinde: "Biz, bize indirilene iman ederiz" derler ve ondan sonra olan (Kur'an)ı inkar ederler. Oysa o (Kur'an), yanlarındakini (kitabı) doğrulayan bir gerçektir. (Onlara) De ki: "Eğer inanıyor idiyseniz, daha önce ne diye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?"
92. ayet: Andolsun, Musa size apaçık belgelerle geldi. Sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edindiniz. İşte siz (böyle) zalimlersiniz.
93. ayet: Hani sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve): "Size verdiğimize (kitaba) sımsıkı sarılın ve dinleyin" (demiştik). Demişlerdi ki: "Dinledik ve baş kaldırdık." İnkarları yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sindirilmişti. De ki: "İnanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey emrediyor?"
94. ayet: De ki: "Eğer Allah Katında ahiret yurdu, başka insanların değil de, yalnızca sizin ise, (ve) doğru sözlüyseniz, öyleyse hemen ölümü dileyin."
95. ayet: Oysa onlar, önceden ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman kesin olarak dilemeyeceklerdir. Allah, zalimleri bilendir.
96. ayet: Andolsun, onları hayata karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (Onlardan) Her biri, bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah, onların yapmakta olduklarını görendir.
97. ayet: De ki: "Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı), Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O'dur.
98. ayet: Her kim Allah'a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikail'e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır."
99. ayet: Andolsun Biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları fasıklardan başkası inkar etmez.
100. ayet: Ne zaman bir ahidde bulundularsa, içlerinden bir bölümü onu bozmadı mı? Hayır, onların çoğu iman etmezler.
101. ayet: Ne zaman onlara Allah Katından yanlarındakini doğrulayan bir elçi gelse, kitap verilenlerden birtakımı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitabı'nı arkalarına attılar.
102. ayet: Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkar etmedi; ancak şeytanlar inkar etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkar etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi.
103. ayet: Eğer gerçekten iman edip sakınsalardı, Allah Katındaki sevab(ları) gerçekten daha hayırlı olurdu; bir bilselerdi.
104. ayet: Ey iman edenler, "Raina-Bizi güt, bize bak" demeyin. "Unzurna-Bizi gözet" deyin ve dinleyin. Kafirler için acı bir azap vardır.
105. ayet: Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir.
106. ayet: Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiçbir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten herşeye güç yetirendir.
107. ayet: (Yine) Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur.
108. ayet: Yoksa daha önce Musa'nın sorguya çekildiği gibi, siz de Resulünüzü sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim imanı inkar ile değişirse, artık o, dümdüz yoldan sapmış olur.
109. ayet: Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi inkara döndürmek arzusunu duydular. Fakat, Allah'ın emri gelinceye kadar onları bırakın ve (onlara ne sözle, ne de eylemle) ilişmeyin. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.
110. ayet: Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah Katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görendir.
111. ayet: Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olmayan hiç kimse kesin olarak cennete giremez." Bu, onların kendi kuruntularıdır. De ki: "Eğer doğru sözlüyseniz, kesin-kanıtınızı (burhan) getirin."
112. ayet: Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
113. ayet: Yahudiler dediler ki: "Hıristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir"; Hıristiyanlar da: "Yahudiler bir şey üzere değillerdir" dediler. Oysa onlar, Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler (bilgisizler) de, onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Allah, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir.
114. ayet: Allah'ın mescidlerinde O'nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılmasına çaba harcayandan daha zalim kim olabilir? Onların (durumu) içlerine korkarak girmekten başkası değildir. Onlar için dünyada bir aşağılanma, ahirette büyük bir azap vardır.
115. ayet: Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir.
116. ayet: Dediler ki: "Allah oğul edindi." O, (bu yakıştırmadan) Yücedir. Hayır, göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur, tümü O'na gönülden boyun eğmişlerdir.
117. ayet: Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir.
118. ayet: Bilgisizler, dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Biz, kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik.
119. ayet: Şüphesiz Biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak, hak (Kur'an) ile gönderdik. Sen cehennemin halkından sorumlu tutulmayacaksın.
120. ayet: Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olacak değillerdir. De ki: "Şüphesiz doğru yol, Allah'ın (gösterdiği) yoludur." Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (arzu ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.
121. ayet: Kendilerine verdiğimiz Kitabı gereği gibi okuyanlar, işte ona iman edenler bunlardır. Kim de onu inkar ederse, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
122. ayet: Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere muhakkak üstün kıldığımı hatırlayın.
123. ayet: Ve hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.
124. ayet: Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti. O da (istenenleri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim'e): "Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım" dedi. (İbrahim) "Ya soyumdan olanlar?" deyince (Allah:) "Zalimler Benim ahdime erişemez" dedi.
125. ayet: Hani Evi (Ka'be'yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. "İbrahim'in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve İsmail'e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik.
126. ayet: Hani İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah: "Sadece inananları değil) inkar edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti.
127. ayet: İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Ka'be'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin";
128. ayet: "Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin."
129. ayet: "Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, Kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin."
130. ayet: Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de o salihlerdendir.
131. ayet: Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O:) "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti.
132. ayet: Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakup da: "Oğullarım, şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti, siz de ancak Müslüman olarak can verin" (diye benzer bir vasiyette bulundu.)
133. ayet: Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin İlahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın İlahı olan tek bir İlaha ibadet edeceğiz; bizler O'na teslim olduk" demişlerdi.
134. ayet: Onlar bir ümmetti; gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.
135. ayet: Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi."
136. ayet: Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız."
137. ayet: Şayet onlar da, sizin inandığınız gibi inanırlarsa, kuşkusuz doğru yolu bulmuş olurlar; yok eğer yüz çevirirlerse, onlar elbette bir (çelişki ve) aykırılık içindedirler. Sana onlara karşı Allah yeter. O, işitendir, bilendir.
138. ayet: Allah'ın boyası... Allah(ın boyasın)dan daha güzel boyası olan kimdir? Biz (yalnızca) O'na kulluk edenleriz.
139. ayet: De ki: "O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz iken, bizimle Allah hakkında (sözde kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin de amelleriniz sizindir. Biz, O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız."
140. ayet: Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir."
141. ayet: Onlar, bir ümmetti, gelip geçti; onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.
142. ayet: Birtakım beyinsiz insanlar: "Onları daha önceki kıblelerinden çeviren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da Allah'ındır, batı da. O dilediğini doğru yola yöneltir."
143. ayet: Böylece Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Ka'be'yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırt etmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah'ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir.
144. ayet: Biz, senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip-durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
145. ayet: Andolsun, kendilerine kitap verilenlere her ayeti (delili) getirsen, yine onlar senin kıblene uymaz; sen de onların kıblelerine uyacak değilsin. Onlardan bir kısmı, bir kısmının kıblesine (bile) uymaz. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, o zaman gerçekten zalimlerden olursun.
146. ayet: Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi), çocuklarını tanır gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü, bildikleri halde gerçeği gizlerler.
147. ayet: Gerçek (hak) Rabbinden (gelen)dir. Şu halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma.
148. ayet: Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri biraraya getirecektir. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.
149. ayet: Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Şüphesiz bu, Rabbinden olan bir haktır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
150. ayet: Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Siz de) Her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin. Öyle ki, onlardan zulmedenlerin dışında insanların, size karşı bir delilleri olmasın. Onlardan korkmayın, Benden korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hidayete erersiniz.
151. ayet: Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik.
152. ayet: Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin.
153. ayet: Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir.
154. ayet: Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz.
155. ayet: Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.
156. ayet: Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz."
157. ayet: Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır.
158. ayet: Şüphesiz, 'Safa' ile 'Merve' Allah'ın işaretlerindendir. Böylece kim Evi (Ka'be'yi) hacceder veya umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim de gönülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır). Şüphesiz Allah, şükrün karşılığını verendir, bilendir.
159. ayet: Gerçekten, apaçık belgelerden indirdiklerimizi ve insanlar için kitapta açıkladığımız hidayeti gizlemekte olanlar; işte onlara, hem Allah lanet eder, hem de (bütün) lanet ediciler.
160. ayet: Ancak tevbe edenler, (kendilerini ve başkalarını) düzeltenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim.
161. ayet: Şüphesiz, inkar edip kafir olarak ölenler, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti bunların üzerinedir.
162. ayet: Onda (lanette) süresiz kalacaklardır, onlardan azap hafifletilmez ve onlar gözetilmezler.
163. ayet: Sizin İlahınız tek bir İlah'tır; O'ndan başka İlah yoktur; O, Rahman'dır, Rahim'dir (bağışlayan ve esirgeyendir).
164. ayet: Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
165. ayet: İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi.
166. ayet: Öyle ki (o gün) kendilerine tabi olunanlar, kendilerine tabi olanlardan uzaklaşıp-kaçmışlardır. (Artık) Onlar azabı görmüşlerdir ve aralarındaki bütün bağlar (ve ilişkiler) de parçalanıp-kopmuştur.
167. ayet: (O zaman, yönetilip) Uyanlar derler ki: "Eğer bize bir kere (daha dünyaya dönme) fırsatı verilse(ydi) muhakkak (şimdi) onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşır (onları yüzüstü bırakır)dık." Böylece Allah, onlara bütün yaptıklarını onulmaz hasretlerle gösterecektir. Ve onlar ateşten çıkacak değildirler.
168. ayet: Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır.
169. ayet: O, size yalnızca, kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.
170. ayet: Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?
171. ayet: İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler.
172. ayet: Ey iman edenler size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin ve yalnızca O'na kulluk ediyorsanız, (yine yalnızca) Allah'a şükredin.
173. ayet: O, size ölüyü (leşi)-kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla (ölmeyecek oranda yiyebilir), ona bir günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
174. ayet: Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır.
175. ayet: Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar!
176. ayet: Bu, Allah'ın Kitabı şüphesiz hak olarak indirmesindendir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise uzak bir ayrılık içindedirler.
177. ayet: Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.
178. ayet: Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehine, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azap vardır.
179. ayet: Ey temiz akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki sakınırsınız.
180. ayet: Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya bilinen (uygun, meşru) bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir hak olarak- size yazıldı (farz kılındı).
- 5
181. ayet: Bundan böyle kim onu (vasiyeti) işittikten sonra değiştirirse, günahı elbette onu değiştirenlerin üzerinedir. Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.
182. ayet: Bunun yanında, kim, vasiyet edenin haksızlığa eğilim göstereceğinden ya da günaha gireceğinden korkup da ikisinin (tarafların) arasını bulup-düzeltirse, artık ona günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
183. ayet meali: Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız.
184. ayet: (Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz-sizin için daha hayırlıdır.
185. ayet: Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz.
186. ayet: Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.
187. ayet: Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar.
188. ayet: Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin ve bile bile günahla insanların mallarından bir bölümünü yemeniz için onları hakimlere aktarmayın.
189. ayet: Sana, hilalleri (doğuş halindeki ayları) sorarlar. De ki: "O, insanlar ve hacc için belirlenmiş vakitlerdir. İyilik (birr), evlere arkalarından gelmeniz değildir, ama iyilik sakınan(ın tutumudur). Evlere kapılarından girin. Allah'tan sakının, umulur ki kurtuluşa erersiniz.
190. ayet: Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez.
191. ayet: Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir.
192. ayet: Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir.
193. ayet: (Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.
194. ayet: Haram ay, haram aya karşılıktır; hürmetler (de) karşılıklıdır. Öyleyse kim size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki Allah, muhakkak ki korkup-sakınanlarla beraberdir.
195. ayet: Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.
196. ayet: Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, haccda üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere, bunlar, tamı tamına on (gün) oruç vardır. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da olmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır.
197. ayet: Hacc, bilinen aylardır. Böylelikle kim onlarda haccı farz eder (yerine getirir)se, (bilsin ki) haccda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur. Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri, Benden korkup-sakının.
198. ayet: Rabbinizden bir fazl istemenizde sizce sakınca yoktur. Arafat'tan hep birlikte indiğinizde Allah'ı Meş'ar-ı Haram'da anın. O, sizi nasıl doğru yola yöneltip-ilettiyse, siz de O'nu anın. Gerçek şu ki, siz bundan evvel sapmışlardandınız.
199. ayet: Sonra insanların (topluca) akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah'tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
200. ayet: (Hacc) ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah'ı anın. İnsanlardan öylesi vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada ver" der; onun ahirette nasibi yoktur.
201. ayet: Onlardan öylesi de vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru" der.
202. ayet: İşte bunların kazandıklarına karşılık nasibleri vardır. Allah, hesabı pek seri görendir.
203. ayet: Sayılı günlerde Allah'ı anın. İki günde (Mina'dan dönmek için) elini çabuk tutana günah yoktur, geri kalana da günah yoktur. (Bu) sakınan için(dir). Allah'tan korkup-sakının ve gerçekten bilin ki, siz O'na döndürülüp-toplanacaksınız.
204. ayet: İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır.
205. ayet: O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez.
206. ayet: Ona: "Allah'tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o.
207. ayet: İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını ara(yıp kazan)mak amacıyla nefsini satın alır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır.
208. ayet: Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.
209. ayet: Size, apaçık belgeler (ayetler) geldikten sonra yine ayağınız kayarsa, bilin ki Allah, gerçekten üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
210. ayet: Onlar, bulut gölgeleri içinde Allah'ın (azabının) meleklerle onlara gelmesini ve (azap) emrinin gerçekleşmesini mi gözlüyorlar? Oysa bütün işler Allah'a döner.
211. ayet: İsrailoğulları'na sor, onlara nice açık ayet(ler) verdik. Kendisine geldikten sonra kim Allah'ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek şiddetli olandır.
212. ayet: İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.
213. ayet: İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan 'azgınlık ve kıskançlıkları' yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (kitap) verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah, iman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe Kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltir.
214. ayet: Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır.
215. ayet: Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "Hayır olarak infak edeceğiniz şey, anne-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır. Hayır olarak her ne yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir."
216. ayet: Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.
217. ayet: Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: "Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Allah Katında, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır.
218. ayet: Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
219. ayet: Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: "Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "İhtiyaçtan artakalanı." Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz;
220. ayet: Hem dünya (konusun)da, hem ahiret (konusunda). Ve sana yetimleri sorarlar. De ki: "Onları ıslah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır. Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozgun (fesad) çıkaranı ıslah ediciden bilir (ayırt eder). Eğer Allah dileseydi size güçlük çıkarırdı. Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."
221. ayet: Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.
222. ayet: Sana 'kadınların aybaşı halini' sorarlar. De ki: "O, bir rahatsızlık (eza)dır. Aybaşı halinde kadınlardan ayrılın ve temizlenmelerine kadar onlara (cinsel anlamda) yaklaşmayın. Temizlendiklerinde, Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin. Şüphesiz Allah, tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever."
223. ayet: Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak güzel davranışlar) takdim edin. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki elbette O'na kavuşucusunuz. İman edenlere müjde ver.
224. ayet: Bir de yeminlerinizi bahane ederek; iyilik yapmanız, sakınmanız ve insanların arasını düzeltmenize Allah'ı engel kılmayın. Allah işitendir, bilendir.
225. ayet: Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş, amaçsız sözler'den dolayı sorumlu tutmaz; fakat kalplerinizin kazandıklarından dolayı sorumlu tutar. Allah bağışlayandır, yumuşak davranandır.
226. ayet: Kadınlarından uzaklaşmaya yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır. Eğer (bu süre içinde eşlerine) dönerlerse, şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
227. ayet: (Yok) Eğer boşamada kararlı davranırsa (boşanırlar). Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.
228. ayet: Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç 'ay hali ve temizlenme süresi' beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha çok hak sahibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah Azizdir. Hakimdir.
229. ayet: Boşanma iki defadır. (Sonra) Ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak (gerekir). Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi geri almanız size helal değildir; ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka). Eğer ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız, bu durumda (kadının) fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin. Kim Allah'ın sınırlarına tecavüz ederse, onlar zalimlerin ta kendileridir.
230. ayet: Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona helal olmaz. Eğer (bu koca da) onu boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar.
231. ayet: Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim böyle yaparsa artık o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Allah'ın size verdiği nimeti ve size öğüt olarak indirdiği Kitabı ve hikmeti anın. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah herşeyi bilendir.
232. ayet: Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini de tamamlamışlarsa -birbirleriyle maruf (bilinen meşru biçimde) anlaştıkları takdirde- onlara, kendilerini kocalarına nikahlamalarına engel çıkarmayın. İşte, içinizde Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere bununla (böyle) öğüt verilir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah, bilir de siz bilmezsiniz.
233. ayet: Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez. Anne, çocuğu, çocuk kendisinin olan baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın; mirasçı üzerinde(ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir. Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı (bir süt anneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir sorumluluk yoktur. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı görendir.
234. ayet: İçinizden ölenlerin (geride) bıraktığı eşler, kendi kendilerine dört ay on (gün) beklerler. Bu bekleme süresi dolduğunda, artık onların kendi haklarında maruf (meşru) bir şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah, işlediklerinizden haberi olandır.
235. ayet: (İddeti bekleyen) Kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (kalbinizden geçirip) anacağınızı bilir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni bilmektedir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak davranandır.
236. ayet: Kendilerine el sürmediğiniz, mehirlerini tespit etmediğiniz kadınları boşamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Onları yararlandırın, zengin olan kendi gücü, darda olan da kendi gücü oranında, maruf (meşru ve örfe uygun) bir şekilde yararlandırsın. (Bu,) iyilik edenler üzerinde bir haktır.
237. ayet: Eğer onlara mehir tespit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.
238. ayet: Namazları ve orta namazını (üstlerine düşerek, titizlik göstererek) koruyun ve Allah'a gönülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun.
239. ayet: Eğer korkarsanız, yaya veya binekte iken kılın. Güvenliğe girdiğinizde ise, yine Allah'ı, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi zikredin.
240. ayet: İçinizde ölüp de (geride) eşler bırakanlar, (evlerinden) çıkarılmaksızın, bir yıla kadar yararlanmaları için eşlerine vasiyet (bıraksınlar). Ama onlar, (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların maruf (meşru) olarak kendileri için yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah güçlü ve üstün olandır. Hüküm ve hikmet sahibidir.
241. ayet: (Kocası tarafından) Boşanan (kadın)ların maruf (meşru) bir tarzda yararlanma (ve geçim pay)ları vardır. Bu, sakınanlar üzerinde bir hak (borç) tır.
242. ayet: İşte Allah, size ayetlerini böyle açıklar; ki akıl erdiresiniz.
243. ayet: Binlerce kişinin ölüm korkusuyla yurtlarından çıktıklarını görmedin mi? Allah onlara: "Ölün" dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı fazl sahibidir. Ancak, insanların çoğunluğu şükretmez.
244. ayet: Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah işitendir, bilendir.
245. ayet: Allah'a karşılığını çok artırma ile kat kat artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daraltır ve genişletir ve siz O'na döndürüleceksiniz.
246. ayet: Musa'dan sonra İsrailoğulları'nın önde gelenlerini görmedin mi? Hani, peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi, O: "Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?" demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)" demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü) zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.
247. ayet: Onlara peygamberleri dedi ki: "Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi." Onlar: "Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?" dediler. O (şöyle) demişti: "Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedeni gücünü arttırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir."
248. ayet: Peygamberleri, onlara (şöyle) dedi: "Onun hükümdarlığının belgesi, size Tabut'un gelmesi (olacaktır ki) onda Rabbinizden 'bir güven duygusu ve huzur' ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden arta kalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır."
249. ayet: Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç-onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: "Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir."
250. ayet: Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında, dediler ki: "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et."
251. ayet: Böylece onları, Allah'ın izniyle yenilgiye uğrattılar. Davud Calut'u öldürdü. Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını def'i (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ancak Allah, alemlere karşı büyük fazl (ve ihsan) sahibidir.
252. ayet: İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir; onları sana bir hak olarak okuyoruz. Sen de gönderilen elçilerdensin.
253. ayet: İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O'nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik. Şayet Allah dileseydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların peşinden gelen (ümmet)ler, birbirlerini öldürmezdi. Ancak ihtilafa düştüler; onlardan kimi inandı, kimi inkar etti. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapandır.
254. ayet: Ey iman edenler, hiçbir alış-verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kafirler... Onlar zulmedenlerdir.
255. ayet: Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür.
256. ayet: Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir.
257. ayet: Allah, iman edenlerin Velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır.
258. ayet: Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok, Allah Güneş'i doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o inkarcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
259. ayet: Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki: "Allah, burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. (Ve ona) Dedi ki: "Ne kadar kaldın?" O: "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi. (Allah ona:) "Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; (bunu yapmamız) seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir. Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" dedi. O, kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra dedi ki: "(Artık şimdi) Biliyorum ki gerçekten Allah, herşeye güç yetirendir."
260. ayet: Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona:) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."
261. ayet: Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir.
262. ayet: Mallarını Allah yolunda infak edenler, sonra infak ettikleri şeyin peşinden başa kakmayan ve eziyet vermeyenlerin ecirleri Rableri Katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
263. ayet: Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır.
264. ayet: Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez(elde edemez)ler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez.
265. ayet: Yalnızca Allah'ın rızasını istemek ve kendilerinde olanı kökleştirip-güçlendirmek için mallarını infak edenlerin örneği, yüksekçe bir tepede bulunan, sağnak yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren bir bahçenin örneğine benzer ki, ona sağnak yağmur isabet etmese de bir çisintisi (vardır). Allah, yaptıklarınızı görendir.
266. ayet: Hangi biriniz ister ki, altından ırmaklar akan hurmalardan, üzümlerden bir bahçesi olsun, içinde kendisinin olan bütün ürünler de bulunsun; fakat kendisine ihtiyarlık gelip çatsın, (üstelik) zayıf ve küçük çocukları olsun (böyle bir durumda iken) ona (bahçesine) ateşli bir kasırga isabet etsin de yanıversin. İşte Allah size ayetleri böyle açıklar, ki düşünesiniz.
267. ayet: Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır.
268. ayet: Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size Kendisi'nden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.
269. ayet: Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.
270. ayet: Her neyi nafaka olarak infak eder ve adak olarak neyi adarsanız, muhakkak Allah onu bilir. Zulmedenlerin yardımcıları yoktur.
271. ayet: Sadakaları açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. O, günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
272. ayet: Onların hidayete ermesi, senin üzerinde (bir yükümlülük) değildir. Ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak her ne infak ederseniz, kendiniz içindir. Zaten siz, ancak Allah'ın hoşnutluğunu istemekten başka (bir amaçla) infak etmezsiniz. Hayırdan her ne infak ederseniz -haksızlığa (zulme) uğratılmaksızın- size eksiksizce ödenecektir.
273. ayet: (Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.
274. ayet: Onlar ki, mallarını gece, gündüz; gizli ve açık infak ederler. Artık bunların ecirleri Rableri Katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
275. ayet: Faiz (riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alış-verişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dönerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır.
276. ayet: Allah, faizi yok eder de, sadakaları artırır. Allah, günahkar kafirlerin hiçbirini sevmez.
277. ayet: İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve zekatı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin Katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
278. ayet: Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve eğer inanmışsanız, faizden artakalanı bırakın.
279. ayet: Şayet böyle yapmazsanız, Allah'a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz.
280. ayet: Eğer (borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir zamana kadar süre (verin). (Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.
281. ayet: Allah'a döneceğiniz günden sakının. Sonra herkese kazandığı eksiksizce ödenecek ve onlara haksızlık yapılmayacaktır.
282. ayet: Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın, katip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan hiçbir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da za'f sahibi veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahid tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden rıza göstereceğiniz bir erkek ve biri şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur). Şahidler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar. Onu (borcu) az olsun, çok olsun, süresiyle birlikte yazmaya üşenmeyin. Bu, Allah Katında en adil, şahitlik için en sağlam, şüphelenmemeniz için de en yakın olandır. Ancak aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alış-|veriş ettiğinizde de şahid tutun. Yazana da, şahide de zarar verilmesin. (Aksini) Yaparsanız, o, kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır. Allah'tan sakının. Allah size öğretiyor. Allah herşeyi bilendir.
283. ayet: Eğer yolculukta iseniz ve katip bulamazsanız, bu durumda alınan rehin (yeter). Şu durumda eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güven duyulan, Rabbi olan Allah'tan sakınsın da emanetini ödesin. Şahidliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse, artık şüphesiz, onun kalbi günahkardır. Allah, yaptıklarınızı bilendir.
284. ayet: Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır. Allah, herşeye güç yetirendir.
285. ayet: Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de. Tümü, Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inandı. "O'nun elçileri arasında hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı (dileriz). Varış ancak Sanadır" dediler.
286. ayet: Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et."
- 6
Bakara Suresi Konusu
Kur’an-ı Kerim’in kendine mahsus tertip ve üslubu içinde şu ana konuları ihtiva etmektedir: İslam’ın getirdiği inanç, ibadet ve hayat düzeniyle ilgili temel bilgiler; münafıklar, Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren deliller, insanın yaratılışı, kabiliyetleri, imtihanı; İsrailoğulları tarihinin önemli kesitleri, kamil bir din olan İslam’ın, daha önceki dinlerin evrensel kısmını ihtiva ettiği, buna karşılık onların –değişmesi, ıslah edilmesi, düzeltilmesi gereken– hükümlerini de ıslah ettiği; Hz. İbrahim kıssası, Kabe’nin yapılışı ve kıble oluşu; yiyecekler, kısas, vasiyet, oruç, savaş, hac, nikah, boşama, dulluk, yetimlik, şarap, kumar, faiz, akidlerin yazılması, din ve vicdan hürriyeti, Allah-kul ilişkisi, örnek dualar vb. hususlarla ilgili hükümler ve irşadlar.
Bakara suresi daha ziyade Fatiha’nın, “doğru yolu bulanlarla ondan sapanlar”a işaret eden kısmının, örnekler ve tarihi vakıalarla açıklanması gibidir.
Bakara Suresi Nuzül
Mushafta ikinci, nüzul sıralamasında 87. suredir, Medine’de nazil olmuştur. Kur’an’ın en uzun suresidir. Tamamının bir nüzul sebebi olmamakla birlikte birçok ayeti için özel iniş sebepleri vardır. O ayetler açıklanırken nüzul sebepleri hakkında da bilgi verilecektir.
Bakara Suresi Fazileti
Bakara suresinin değerini ve özelliklerini anlatan sahih hadisler vardır: “Evlerinizi (içinde Kur’an okumayarak) kabirlere çevirmeyiniz. Şeytan, içinde Bakara suresi okunan evden ürker ve uzaklaşır” (Müslim, “Müsafirin”, 212). “Kur’an’ı okuyunuz; çünkü o, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaat edecektir. İki nur yumağını, yani Bakara ve Al-i İmran surelerini okuyunuz; çünkü onlar, kıyamet gününde iki büyük bulut veya gölgelik ya da kuş sürüsü gibi gelerek kendilerini okuyanları savunacak ve koruyacaklardır. Bakara suresini okuyunuz; çünkü ona sahip olmak bereket, terketmek ise hasret ve pişmanlık sebebidir; ona sihirbazların güçleri yetmez” (Müslim, “Müsafirin”, 252). “Bakara suresinin sonundaki iki ayeti her kim gece vakti okursa bu iki ayet –o gece– ona yeter” (Buhari, “Fezail”, 10).
Sahabeden Üseyd b. Hudayr bir gece hurma yığınının yanında Kur’an (Bakara suresi) okurken atı birkaç kere ürküp heyecanlanmıştı. Üseyd atın, çocuğu Yahya b. Üseyd’i çiğnemesinden kaygılanarak kalktığında başının hizasında (gökte), ışıklarla donatılmış bir tavan gördü. Tavan gözünün alabildiğine, semanın derinliklerine doğru uzayıp gidiyordu. Üseyd, Resulullah’a gelerek durumu anlattı. Resulullah ondan Bakara suresini okumaya devam etmesini istedi. Fakat çocuğuna bir şey olmasın diye okumaya ara verdi. Sabahleyin durumu Hz. Peygamber’e söyleyince şöyle buyurdular: “Onlar seni dinlemeye gelmiş meleklerdi. Eğer okumaya devam etseydin sabah olunca onları herkes görecekti, kendilerini halktan gizlemeyeceklerdi” (Müslim, “Müsafirin”, 242).
- 7
Bakara Suresi Tefsiri (Kur’an Yolu)
Çoğu Mekke’de nazil olan yirmi dokuz surenin başında ya bir ayet ya da bir ayetin başlangıcı olarak, kelime oluşturmayan bazı harfler yer almakta olup bunlara huruf-ı mukattaa (ayrı ayrı harfler) denir. Bunlar Arap alfabesinin on dört harfidir ve bazı surelerin başında tek harf olarak, bazılarının başında ise birden fazla harfin yan yana dizilişi şeklinde yer almışlardır. Bu harflerin Kur’an-ı Kerim’den bir ayet veya ayet parçası olduğunda şüphe yoktur. Manaları ve hikmetleri üzerinde ise farklı görüşler ve yorumlar ileri sürülmüştür. Sıradan insanların bilgi vasıtalarıyla manalarını ve kullanılış maksatlarını (hikmet) bilmek ve anlamak mümkün olmayan bu harflere, keza lügat manalarında kullanılmamış olup ne manaya geldikleri de açıklanmamış bulunan bazı kelimelere müteşabihat adı verilmektedir. Selef denilen ilk devir din bilginleriyle onların yolundan giden sonraki bazı alimler müteşabihatı yorumlamazlar, oldukları gibi benimseyip iman ederler. “Kur’an’da bulunmasının elbette bir hikmeti vardır, Allah ve Resulü bunları açıklamadığına göre aklımıza dayanarak açıklamaya kalkışmak bizim işimiz değildir, yetki sınırımızı aşar” derler. Kelam, felsefe ve tasavvuf ehli bazı alimler ise tefekkür veya ilham yoluyla müteşabihatın manalarının anlaşılabileceğini ileri sürmüş ve her biri için çeşitli yorumlar yapmışlardır.
Bakara suresinin ilk ayetini teşkil eden “elif-lam-mim”in manasıyla ilgili olarak yirmiden fazla yorum vardır. Bunlardan şu üçü nisbeten daha tutarlı görünmektedir: a) Bunlar, manaları olmayan alfabe harfleridir, Kur’an-ı Kerim’in vahiy yoluyla Allah’tan geldiğine inanmayanlara meydan okumak ve aciz olduklarını ortaya çıkartmak için bazı surelerin başına konmuştur ve “Bu Kur’an, şu gördüğünüz harflerden yapılan kelime ve cümlelerden oluşmaktadır. Siz harfleri de biliyorsunuz. O halde haydi yapabiliyorsanız siz de böyle kelime ve cümlelerden oluşan ve Kur’an’a benzeyen bir kitap yazın!” denilmek istenmiştir. b) Başında bulundukları surelerin muhtevalarına dikkat çekmek için yemin olarak gelmiştir. c) Başlarında bulunan surelerin isimleri olarak indirilmiştir (İbn Aşur, I, 216).
İmam-ı Rabbani önce Selef alimleri gibi düşünürken bilahare Allah Teala’nın kendine, bu harflerin mana ve sırlarından bir kısmını açtığını; böylece “müteşabihatın manalarının, Allah’ın bildirmesiyle bilinebileceğini ve bunların, açık manalı ayetlerin (muhkemat) özü ve amacı olduğunu” anladığını ifade etmiştir (Mektubat, I, 296).
Şah Veliyyullah, “Arap dilinde tek başına veya kelimelerin başlarına gelen harflerin özellikleriyle kelimelerin manaları arasında bir ilişkinin bulunduğu” tesbitinden yola çıkarak surelerin başlarında bulunan harflerin de muhtevalarına delalet ve onların özünü ihtiva ettiğini ileri sürmüştür. Buna göre “elif-lam-mim”in manası, “Yaratılmışların çeşitli oluşlar ve ilişkilerle belirlenmiş hayatlarının gerekli kıldığı, ihtiyaç duyduğu irşadlar gayb aleminden gelerek onların hayatlarına girmekte ve yollarına ışık tutmaktadır” demektir (el-Fevzü’l-kebir, s. 64; huruf-ı mukattaa konusunda genişbilgi için bk. M. Zeki Duman-Mustafa Altundağ, “Huruf-ı Mukattaa”, DİA, XVIII, 401-408; müteşabihat konusunda bk. Al-i İmran 3/7).
- 8
Bakara Suresi Kaç Ayet?
Bakara Suresi 286 ayetten oluşmaktadır.
Bakara Suresi Kaçıncı Sayfa ve Cüzde Yer Alıyor?
Bakara Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 1. Sayfada başlayıp 48. Sayfada biter ve 1 ila 3. cüzde yer alır.
Bakara Suresi Abdestsiz Okunur Mu?
Vakıa suresi, 79. ayette “Temizlenmiş olanlardan başkası ona el süremez.” şeklinde emredilir. Bu nedenle, cünüp olan ya da abdestsiz birisinin Kur’an-ı Kerim’e el süremeyeceği gibi herhangi bir ayeti de okuyamaz.
Özetle, abdesti olmayan birisi, Kur’an-ı Kerim’e el dokundurmadan ezberinden bildiği ayet ve sureleri okuyabilir. Bu caizdir; ancak abdestsiz olan birisi Kur’an’a dokunarak Bakara suresini okuyamaz. Ayet el-Kürsi, Fatiha ve İhlas gibi ayet ve sureleri okumak isteyen kimse, bunları dua niyetiyle okursa caizdir. (Elmalılı Hamdi YAZAR, Tefsir, Vakıa 79. ayet in izahı; Celal Yıldırım, İslam fıkhı, IV/157)
Keza, başörtüsü olmadan da Bakara suresi okunabilir; ancak Kur'an'a saygıdan dolayı başörtülü olunması tavsiye edilmektedir.
Bakara Suresi Adetliyken Okunur Mu?
Bakara suresinin adetliyken Kur'an-ı Kerim'den ya da ezberden okunması caiz olmamaktadır.