Araf Suresi okunuşu ve anlamı: Araf Suresi Arapça yazılışı, Türkçe anlamı, meali, tefsiri ve okunuşu
Araf Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 163-170. ayetlerin Medine döneminde indiğini söyleyen alimler de vardır. Tamamı 206 ayettir. Sure, adını 46. ve 48. ayetlerde geçen"el-A'raf " kelimesinden almıştır. "el-A'raf ", yüksek yerler, yüksek mevkiler demektir. Surede temel konu olarak, ilahi vahyin doğruluğu ve vahye duyulan ihtiyaç işlenmektedir. Araf Suresi Arapça okunuşu, Türkçe anlamı, yazılışı, meali, fazileti, tefsiri ve diğer merak edilenler içeriğimizde yer alıyor.
- 1
Araf Suresi, İslam dini için önem taşıyan dualar arasındadır. Araf Suresi, Kur'an'ın 7. suresidir. Sure, 206 ayetten oluşur. Sure, ismini 46. ve 48. ayetlerinde geçen yüksek yerler, yüksek mevkiler anlamına gelen “el-A’raf” kelimesinden almıştır. Bakara Suresi ile Şuara Suresi'nden sonra en fazla ayet içeren üçüncü suresidir. Araf Suresi Mekke'de indirildiğine inanılmaktadır. İbn Abbas ve Mukatil'den yapılan bir rivayete göre 163-172 ayetleri Medine'de inmiştir. İslam dininde var olan Araf kavramından ve Araf'ta bulunanlardan, bu surenin 46-50 ayetlerinde bahsedilir. Bu nedenle sureye Araf Suresi denmiştir. Araf Suresi Arapça okunuşu, Türkçe anlamı ve yazılışı hakkında bilgi sahibi olmak için doğru yerdesiniz. Bu sureyi ezberinizden bilmiyorsanız önce okumalı, daha sonra tekrar etmelisiniz. İşte, Araf Suresi Türkçe - Arapça okunuşu, anlamı, Diyanet meali, tefsiri, fazileti ve yazılışı...
- 2
Araf Suresi Arapça Okunuşu
Bismillahirrahmanirrahim.
1.Elif, lam, mim, sad
2.Kitabun unzile ileyke fe la yekun fi sadrike haracun minhu li tunzire bihi ve zikra lil mu’minin(mu’minine).
3.Ittebiu ma unzile ileykum min rabbikum ve la tettebiu min dunihi evliyae, kalilen ma tezekkerun(tezekkerune).
4.Ve kem min karyetin ehleknaha fe caeha be’suna beyaten ev hum kailun(kailune).
5.Fe ma kane da’vahum iz caehum be’suna illa en kalu inna kunna zalimin(zalimine).
6.Fe le nes’elennellezine ursile ileyhim ve le nes’elennel murselin(murseline).
7.Fe le nekussanne aleyhim bi ilmin ve ma kunna gaibin(gaibine).
8.Vel veznu yevme izinil hakk(hakku), fe men sekulet mevazinuhu fe ulaike humul muflihun(muflihune).
9.Ve men haffet mevazinuhu fe ulaikellezine hasiru enfusehum bima kanu bi ayatina yazlimun(yazlimune).
10.Ve lekad mekkennakum fil ardı ve cealna lekum fiha maayiş (maayişe), kalilen ma teşkurun(teşkurune).
11.Ve lekad halaknakum summe savvernakum summe kulna lil melaiketiscudu li ademe fe secedu illa iblis(iblise), lem yekun mines sacidin(sacidine).
12.Kale ma meneake ella tescude iz emertuke, kale ene hayrun minhu, halakteni min narin ve halaktehu min tin(tinin).
13.Kale fehbit minha fe ma yekunu leke en tetekebbere fiha fahruc inneke mines sagirin(sagirine).
14.Kale enzırni ila yevmi yub'asun(yub'asune).
15.Kale inneke minel munzarin(munzarine).
16.Kale fe bima agveyteni le ak'udenne lehum sıratekel mustekim(mustekime).
17.Summe le atiyennehum min beyni eydihim ve min halfihim ve an eymanihim ve an şemailihim, ve la tecidu ekserehum şakirin(şakirine).
18.Kalehruc minha mez'umen medhura(medhuren), le men tebiake minhum le emleenne cehenneme minkum ecmain(ecmaine).
19.Ve ya ademuskun ente ve zevcukel cennete fe kula min haysu şi'tuma ve la takraba hazihiş şecerete fe tekuna minez zalimin(zalimine).
20.Fe vesvese lehumuş şeytanu li yubdiye lehuma ma vuriye anhuma min sev'atihima ve kale ma nehakuma rabbukuma an hazihiş şecereti illa en tekuna melekeyni ev tekuna minel halidin(halidine).
21.Ve kasemehuma inni lekuma le minen nasıhin(nasıhine).
22.Fe dellahuma bi gurur(gururin), fe lemma zakaş şecerete bedet lehuma sev'atuhuma ve tafika yahsıfani aleyhima min varakıl cenneh(cenneti), ve nadahuma rabbuhuma e lem enhekuma an tilkumeş şecereti ve ekul lekuma inneş şeytane lekuma aduvvun mubin(mubinun).
23.Kala rabbena zalemna enfusena ve in lem tagfirlena ve terhamna le nekunenne minel hasirin(hasirine).
24.Kalehbitu ba'dukum li ba'dın aduvv(aduvvun), ve lekum fil'ardı mustekarrun ve metaun ila hin(hinin).
25.Kale fiha tahyevne ve fiha temutune ve minha tuhracun(tuhracune).
26.Ya beni ademe kad enzelna aleykum libasen yuvari sev’atikum ve rişa(rişaen) ve libasut takva zalike hayr(hayrun), zalike min ayatillahi leallehum yezzekkerun(yezzekkerune).
27.Ya beni ademe la yeftinennekumuş şeytanu kema ahrace ebeveykum minel cenneti yenziu anhuma libasehuma li yuriyehuma sev’atihima innehu yerakum huve ve kabiluhu min haysu la terevnehum inna cealnaş şeyatine evliyae lillezine la yu’minun(yu’minune).
28.Ve iza faalu fahişeten kalu vecedna aleyha abaena vallahu emerena biha, kul innallahe la ye’muru bil fahşai, e tekulune alallahi ma la ta’lemun(ta’lemune).
29.Kul emere rabbi bil kıst(kısti) ve ekimu vucuhekum inde kulli mescidin ved’uhu muhlisine lehud din(dine), kema bedeekum teudun(teudune).
30.Ferikan hada ve ferikan hakka aleyhimud dalaletu, innehumuttehazuş şeyatine evliyae min dunillahi ve yahsebune ennehum muhtedun(muhtedune).
31.Ya beni ademe huzu zinetekum inde kulli mescidin ve kulu veşrebu ve la tusrifu, innehu la yuhıbbul musrifin(musrifine).
32.Kul men harrame zinetallahilleti ahrace li ibadihi vet tayyibati miner rızk(rızkı), kul hiye lillezine amenu fil hayatid dunya halisaten yevmel kıyameh(kıyameti), kezalike nufassılul ayati li kavmin ya’lemun(ya’lemune).
33.Kul innema harrame rabbiyel fevahişe ma zahere minha ve ma batane vel isme vel bagye bi gayril hakkı ve en tuşriku billahi ma lem yunezzil bihi sultanen ve en tekulu alallahi ma la ta’lemun(ta’lemune).
34.Ve li kulli ummetin ecel(ecelun), fe iza cae eceluhum la yeste’hırune saaten ve la yestakdimun(yestakdimune).
35.Ya beni ademe imma ye’tiyennekum rusulun minkum yekussune aleykum ayati fe menitteka ve asleha fe la havfun aleyhim ve la hum yahzenun(yahzenune).
36.Vellezine kezzebu bi ayatina vestekberu anha ulaike ashabun nar(nari), hum fiha halidun(halidune).
37.Fe men azlemu mimmeniftera alallahi keziben ev kezzebe bi ayatihi, ulaike yenaluhum nasibuhum minel kitab(kitabi), hatta iza caethum rusuluna yeteveffevnehum kalu eyne ma kuntum ted'une min dunillah(dunillahi) kalu dallu anna ve şehidu ala enfusihim ennehum kanu kafirin(kafirine).
38.Kaledhulu fi umemin kad halet min kablikum minel cinni vel insi fin nar(nari), kullema dehalet ummetun leanet uhteha, hatta izaddaraku fiha cemian kalet uhrahum li ulahum rabbena haulai edalluna fe atihim azaben di'fen minen nar(nari) kale li kullin di'fun ve lakin la ta'lemun(ta'lemune).
39.Ve kalet ulahum li uhrahum fe ma kane lekum aleyna min fadlin fe zukul azabe bima kuntum teksibun(teksibune).
40.İnnellezine kezzebu bi ayatina vestekberu anha la tufettehu lehum ebvabus semai ve la yedhulunel cennete hatta yelicel cemelu fi semmil hiyat(hiyati) ve kezalike neczil mucrimin(mucrimine).
41.Lehum min cehenneme mihadun ve min fevkıhim gavaş(gavaşın) ve kezalike necziz zalimin(zalimine).
42.Vellezine amenu ve amilus salihati la nukellifu nefsen illa vus'aha ulaike ashabul cenneh(cenneti), hum fiha halidun(halidune).
43.Ve neza'na ma fi sudurihim min gıllin, tecri min tahtihimul enhar(enharu), ve kalul hamdu lillahillezi hedana li haza ve ma kunna li nehtediye lev la en hedanallah(hedanallahu), lekad caet rusulu rabbina bil hakk(hakkı), ve nudu en tilkumul cennetu uristumuha bima kuntum ta'melun(ta'melune).
44.Ve nada ashabul cenneti ashaben nari en kad vecedna ma vaadena rabbuna hakka(hakkan) fe hel vecedtum ma vaade rabbukum hakka(hakkan) kalu neam, fe ezzene muezzinun beynehum en la'netullahi alaz zalimin(zalimine).
45.Ellezine yasuddune an sebilillahi ve yebguneha iveca(ivecen) ve hum bil ahirati kafirun(kafirune).
46.Ve beynehuma hicab(hicabun) ve alal a'rafi ricalun ya'rifune kullen bi simahum ve nadev ashabel cenneti en selamun aleykum lem yedhuluha ve hum yatmeun(yatmeune).
47.Ve iza surifet ebsaruhum tilkae ashabin nari kalu rabbena la tec'alna meal kavmiz zalimin(zalimine).
48.Ve nada ashabul a'rafi ricalen ya'rifunehum bi simahum kalu ma agna ankum cem'ukum ve ma kuntum testekbirun(testekbirune).
49.E haulaillezine aksemtum la yenaluhumullahu bi rahmeh(rahmetin) udhulul cennete la havfun aleykum ve la entum tahzenun(tahzenune).
50.Ve nada ashabun nari ashabel cenneti en efidu aleyna minel mai ev mimma razakakumullah (razakakumullahu), kalu innallahe harramehuma alal kafirin(kafirine).
51.Ellezinettehazu dinehum lehven ve leiben ve garrathumul hayatud dunya, fel yevme nensahum kema nesu likae yevmihim haza ve ma kanu bi ayatina yechadun(yechadune).
52.Ve lekad ci'nahum bi kitabin fassalnahu ala ilmin huden ve rahmeten li kavmin yu'minun(yu'minune).
53.Hel yanzurune illa te'vilehu, yevme ye'ti te'viluhu yekulullezine nesuhu min kablu kad caet rusulu rabbina bil hakk(hakkı), fe hel lena min şufeae fe yeşfeu lena ev nureddu fe na'mele gayrallezi kunna na'mel(na'melu), kad hasiru enfusehum ve dalle anhum ma kanu yefterun(yefterune).
54.İnne rabbekumullahullezi halakas semavati vel arda fi sitteti eyyamin summesteva alal arşı, yugşil leylen nehare yatlubuhu hasisen veş şemse vel kamere ven nucume musahharatin bi emrihi, e la lehul halku vel emr(emru), tebarakallahu rabbulalemin(alemine).
55.Ud'u rabbekum tedarruan ve hufyeh(hufyeten), innehu la yuhıbbul mu'tedin(mu'tedine).
56.Ve la tufsidu fil ardı ba'de ıslahıha ved'uhu havfen ve tamaa(tamaan) inne rahmetallahi karibun minel muhsinin(muhsinine).
57.Ve huvellezi yursilur riyaha buşran beyne yedey rahmetihi, hatta iza ekallet sehaben sikale suknahu li beledin meyyitin fe enzelna bihil mae fe ahracna bihi min kullis semerat(semerati), kezalike nuhricul mevta leallekum tezekkerun(tezekkerune).
58.Vel beledut tayyibu yahrucu nebatuhu bi izni rabbihi, vellezi habuse la yahrucu illa nekida(nekiden), kezalike nusarriful ayati li kavmin yeşkurun(yeşkurune).
59.Lekad erselna nuhan ila kavmihi fe kale ya kavmi’budullahe ma lekum min ilahin gayruhu,, inni ehafu aleykum azabe yevmin azim(azimin).
60.Kalel meleu min kavmihi inna le nerake fi dalalin mubin(mubinin).
61.Kale ya kavmi leyse bi dalaletun ve lakinni resulun min rabbil alemin(alemine).
62.Ubelligukum risalati rabbi ve ensahu lekum ve a’lemu minallahi ma la ta’lemun(ta’lemune).
63.E ve acibtum en caekum zikrun min rabbikum ala raculin minkum li yunzirekum ve li tetteku ve leallekum turhamun(turhamune).
64.Fe kezzebuhu fe enceynahu vellezine meahu fil fulki ve agraknallezine kezzebu bi ayatina, innehum kanu kavmen amin(amine).
65.Ve ila adin ehahum huda(huden), kale ya kavmi’budullahe ma lekum min ilahin gayruhu, e fe la tettekun(tettekune).
66.Kalel meleullezine keferu min kavmihi inna le nerake fi sefahetin ve inna le nezunnuke minel kazibin(kazibine).
67.Kale ya kavmi leyse bi sefahetun ve lakinni resulun min rabbil alemin(alemine).
68.Ubelligukum risalati rabbi ve ene lekum nasıhun emin(eminun).
69.E ve acibtum en caekum zikrun min rabbikum ala raculin minkum li yunzirekum, vezkuru iz cealekum hulefae min ba'di kavmi nuhın ve zadekum fil halkı bastaten, fezkuru alaallahi leallekum tuflihun(tuflihune).
70.Kalu e ci’tena li na’budallahe vahdehu ve nezere ma kane ya’budu abauna, fe’tina bi ma teiduna in kunte mines sadıkin(sadıkine).
71.Kale kad vakaa aleykum min rabbikum ricsun ve gadabun, e tucadiluneni fi esmain semmeytumuha entum ve abaukum, ma nezzelallahu biha min sultanin, fentezıru inni meakum minel muntezırin(muntezırine).
72.Fe enceynahu vellezine meahu bi rahmetin minna ve kata'na dabirallezine kezzebu bi ayatina ve ma kanu mu'minin(mu'minine).
73.Ve ila semude ehahum salihan kale ya kavmi’budullahe ma lekum min ilahin gayruhu, kad caetkum beyyinetun min rabbikum hazihi nakatullahi lekum ayeten fe zeruha te’kul fi ardıllahi ve la temessuha bi suin fe ye’huzekum azabun elim(elimun).
74.Vezkuru iz cealekum hulefae min ba'di adin ve bevveekum fil ardı tettehızune min suhuliha kusuren ve tenhitunel cibale buyuten fezkuru alaallahi ve la ta'sev fil ardı mufsidin(mufsidine).
75.Kalel meleullezinestekberu min kavmihi lillezinestud'ıfu li men amene minhum e ta'lemune enne salihan murselun min rabbihi, kalu inna bima ursile bihi mu'minun(mu'minune).
76.Kalellezinestekberu inna billezi amentum bihi kafirun(kafirune).
77.Fe akarun nakate ve atev an emri rabbihim ve kalu ya salihu'tina bima teiduna in kunte minel murselin(murseline).
78.Fe ehazethumur recfetu fe asbahu fi darihim casimin(casimine).
79.Fe tevella anhum ve kale ya kavmi lekad eblagtukum risalete rabbi ve nesahtu lekum ve lakin la tuhıbbunen nasıhin(nasıhine).
80.Ve lutan iz kale li kavmihi e te'tunel fahışete ma sebekakum biha min ehadin minel alemin(alemine).
81.İnnekum le te'tuner ricale şehveten min dunin nisai, bel entum kavmun musrifun(musrifune).
82.Ve ma kane cevabe kavmihi illa en kalu ahricuhum min karyetikum, innehum unasun yetetahherun(yetetahherune).
83.Fe enceynahu ve ehlehu illamreetehu kanet minel gabirin(gabirine).
84.Ve emtarna aleyhim matara, fenzur keyfe kane akıbetul mucrimin(mucrimine).
85.Ve ila medyene ehahum şuayba kale ya kavmi’budullahe ma lekum min ilahin gayruhu kad caetkum beyyinetun min rabbikum fe evful keyle vel mizane ve la tebhasun nase eşyaehum ve la tufsidu fil ardı ba’de ıslahıha zalikum hayrun lekum in kuntum mu’minin(mu’minine).
86.Ve la tak’udu bikulli sıratın tu’ıdune ve tasuddune an sebilillahi men amene bihi ve tebguneha ivecen vezkuru iz kuntum kalilen fe kesserekum vanzuru keyfe kane akıbetul mufsidin(mufsidine).
87.Ve in kane taifetun minkum amenu billezi ursiltu bihi ve taifetun lem yu’minu fasbiru hatta yahkumallahu beynena, ve huve hayrul hakimin(hakimine).
88.Kalel meleullezinestekberu min kavmihi le nuhricenneke ya şuaybu vellezine amenu meake min karyetina ev le teudunne fi milletina, kale e ve lev kunna karihin(karihine).
89.Kadiftereyna alallahi keziben in udna fi milletikum ba’de iz necceynallahu minha, ve ma yekunu lena en neude fiha illa en yeşaallahu rabbuna, vesia rabbuna kulle şey’in ilmen, alallahi tevekkelna, rabbenaftah beynena ve beyne kavmina bil hakkı ve ente hayrul fatihin(fatihine).
90.Ve kalel meleullezine keferu min kavmihi le initteba’tum şuayben innekum izen le hasirun(hasirune).
91.Fe ehazethumur recfetu fe asbehu fi darihim casimin(casimine).
92.Ellezine kezzebu şuayben ke en lem yagnev fiha, ellezine kezzebu şuayben kanu humul hasirin(hasirine).
93.Fe tevella anhum ve kale ya kavmi lekad eblagtukum risalati rabbi ve nesahtu lekum, fe keyfe asa ala kavmin kafirin(kafirine).
94.Ve ma erselna fi karyetin min nebiyyin illa ehazna ehleha bil be’sai ved darrai leallehum yaddarraun(yaddarraune).
95.Summe beddelna mekanes seyyietil hasenete hatta afev ve kalu kad messe abaenad darrau ves serrau fe ehaznahum bagteten ve hum la yeş’urun(yeş’urune).
96.Ve lev enne ehlel kura amenu vettekav le fetahna aleyhim berekatin mines semai vel ardı ve lakin kezzebu fe ehaznahum bima kanu yeksibun(yeksibune).
97.E fe emine ehlul kura en ye’tiyehum be’suna beyaten ve hum naimun(naimune).
98.E ve emine ehlul kura en ye’tiyehum be’suna duhan ve hum yel’abun (yel’abune).
99.E fe eminu mekrallahi, fe la ye’menu mekrallahi illal kavmul hasirun(hasirune).
100.E ve lem yehdi lillezine yerisunel arda min ba’di ehliha en lev neşau esabnahum bi zunubihim, ve natbeu ala kulubihim fe hum la yesme’un(yesme’une).
101.Tilkel kura nakussu aleyke min enbaiha ve lekad caethum rusuluhum bil beyyinati fe ma kanu li yu’minu bi ma kezzebu min kablu, kezalike yatbaullahu ala kulubil kafirin (kafirine).
102.Ve ma vecedna li ekserihim min ahdin, ve in vecedna ekserehum le fasikin(fasikine).
103.Summe beasna min ba’dihim musa bi ayatina ila fir’avne ve melaihi fe zalemu biha, fanzur keyfe kane akıbetul mufsidin(mufsidine).
104.Ve kale musa ya fir’avnu inni resulun min rabbil alemin(alemine).
105.Hakikun ala en la ekule alallahi illal hakk(hakka), kad ci’tukum bi beyyinetin min rabbikum fe ersil maiye beni israil(israile).
106.Kale in kunte ci’te bi ayetin fe’ti biha in kunte mines sadikin(sadikine).
107.Fe elka asahu fe iza hiye su’banun mubin(mubinun).
108.Ve neze’a yedehu fe iza hiye beydau lin nazırin(nazırine).
109.Kalel meleu min kavmi fir’avne inne haza le sahırun alim(alimun).
110.Yuridu en yuhricekum min ardıkum, fe maza te’murun(te’murune).
111.Kalu ercih ve ehahu ve ersil fil medaini haşirin(haşirine).
112.Ye’tuke bi kulli sahırin alim(alimin).
113.Ve caes seharatu fir’avne kalu inne lena le ecren in kunna nahnul galibin(galibine).
114.Kale ne’am ve innekum le minel mukarrebin(mukarrebine).
115.Kalu ya musa imma en tulkiye ve imma en nekune nahnul mulkin(mulkine).
116.Kale elku fe lemma elkav seharu a’yunen nasi vesterhebuhum ve cau bi sihrin azim(azimin).
117.Ve evhayna ila musa en elkı asake, fe iza hiye telkafu ma ye’fikun(ye’fikune).
118.Fe vakaal hakku ve batale ma kanu ya’melun(ya’melune).
119.Fe gulibu hunalike venkalebu sagırin(sagırine).
120.Ve ulkıyes seharatu sacidin(sacidine).
121.Kalu amenna bi rabbil alemin(alemine).
122.Rabbi musa ve harun(harune).
123.Kale fir’avnu amentum bihi kable en azene lekum, inne haza le mekrun mekertumuhu fil medineti li tuhricu minha ehleha, fe sevfe ta’lemun(ta’lemune).
124.Le ukattıanne eydiyekum ve erculekum min hilafin summe le usallibennekum ecmain(ecmaine).
125.Kalu inna ila rabbina munkalibun(munkalibune).
126.Ve ma tenkımu minna illa en amenna bi ayati rabbina lemma caetna, rabbena efrıg aleyna sabran ve teveffena muslimin(muslimine).
127.Ve kalel meleu min kavmi fir’avne e tezeru musa ve kavmehu li yufsidu fìl ardı ve yezereke ve aliheteke, kale se nukattilu ebnaehum ve nestahyi nisaehum ve inna fevkahum kahirun(kahirune).
128.Kale musa li kavmihisteinu billahi vasbiru, innel arda lillahi yurisuha men yeşau min ibadihi, vel akıbetu lil muttekin(muttekine).
129.Kalu uzina min kabli en te’tiyena ve min ba’di ma ci’tena, kale asa rabbukum en yuhlike aduvvekum ve yestahlifekum fil ardı fe yanzure keyfe ta’melun(ta’melune).
130.Ve lekad ehazna ale fir’avne bis sinine ve naksın mines semerati leallehum yezzekkerun(yezzekkerune).
131.Fe iza caethumul hasenetu kalu lena hazihi, ve in tusibhum seyyietun yettayyeru bi musa ve men meahu, e la innema tairuhum indallahi ve lakinne ekserehum la ya’lemun(ya’lemune).
132.Ve kalu mehma te’tina bihi min ayetin li tesharena biha fe ma nahnu leke bi mu’minin(mu’minine).
133.Fe erselna aleyhimut tufane vel cerade vel kummele ved dafadia ved deme ayatin mufassalatin festekberu ve kanu kavmen mucrimin(mucrimine).
134.Ve lemma vakaa aleyhimur riczu kalu ya mused’u lena rabbeke bi ma ahide indeke, le in keşefte annar ricze le nu’minenne leke ve le nursilenne meake beni israil(israile).
135.Fe lemma keşefna anhumur ricze ila ecelin hum baliguhu iza hum yenkusun(yenkusune).
136.Fentekamna minhum fe agraknahum fil yemmi biennehum kezzebu bi ayatina ve kanu anha gafilin(gafiline).
137.Ve evresnal kavmellezine kanu yustad’afune meşarikal ardı ve megaribehalleti barakna fiha, ve temmet kelimetu rabbikel husna ala beni israile bi ma saberu, ve demmerna ma kane yasnau fir’avnu ve kavmuhu ve ma kanu ya’rişun(ya’rişune).
138.Ve cavezna bi beni israilel bahra fe etev ala kavmin ya’kufune ala asnamin lehum, kalu ya musac’al lena ilahen ke ma lehum alihetun, kale innekum kavmun techelun(techelune).
139.İnne haulai mutebberun ma hum fihi ve batılun ma kanu ya’melun(ya’melune).
140.Kale e gayrallahi ebgikum ilahen ve huve faddalekum alal alemin(alemine).
141.Ve iz enceynakum min ali fir’avne yesumunekum suel azab(azabi), yukattilune ebnaekum ve yestahyune nisaekum ve fi zalikum belaun min rabbikum azim(azimun).
142.Ve vaadna musa selasine leyleten ve etmemnaha bi aşrin fe temme mikatu rabbihi erbaine leyleh(leyleten), ve kale musa li ahihi harunahlufni fi kavmi ve aslıh ve la tettebi’ sebilel mufsidin(mufsidine).
143.Ve lemma cae musa li mikatina ve kellemehu rabbuhu kale rabbi erini enzur ileyke, kale len terani ve lakininzur ilal cebeli fe inistekarre mekanehu fe sevfe terani fe lemma tecella rabbuhu lil cebeli cealehu dekkan ve harra musa saıkan, fe lemma efaka kale subhaneke tubtu ileyke ve ene evvelul mu’minin (mu’minine).
144.Kale ya musa innistafeytuke alan nasi bi risalati ve bi kelami fe huz ma ateytuke ve kun mineş şakirin(şakirine).
145.Ve ketebna lehu fil elvahı min kulli şey’in mev’ızaten ve tafsilen li kulli şey’in fe huzha bi kuvvetin ve’mur kavmeke ye’huzu bi ahseniha se urikum darel fasikin(fasikine).
146.Se asrifu an ayatiyellezine yetekebberune fil ardı bi gayril hakkı ve in yerev kulle ayetin la yu’minu biha ve in yerev sebiler ruşdi la yettehızuhu sebilen ve in yerev sebilel gayyi yettehızuhu sebila(sebilen), zalike bi ennehum kezzebu bi ayatina ve kanu anha gafilin(gafiline).
147.Vellezine kezzebu bi ayatina ve likail ahirati habitat a’maluhum, hel yuczevne illa ma kanu ya’melun(ya’melune).
148.Vettehaze kavmu musa min ba’dihi min huliyyihim iclen ceseden lehu huvar(huvarun), e lem yerev ennehu la yukellimuhum ve la yehdihim sebilen ittehazuhu ve kanu zalimin(zalimine).
149.Ve lemma sukıta fi eydihim ve raev ennehum kad dallu, kalu le in lem yerhamna rabbuna ve yağfir lena le nekunenne minel hasirin(hasirine).
150.Ve lemma recea musa ila kavmihi gadbane esifen kale bi’se ma haleftumuni min ba’di, e aciltum emre rabbikum, ve elkal elvaha ve ehaze bi re’si ahihi yecurruhu ileyhi, kalebne umme innel kavmestad’afuni ve kadu yaktuluneni fe la tuşmit biyel a’dae ve la tec’alni meal kavmiz zalimin(zalimine).
151.Kale rabbıgfirli ve li ahi ve edhilna fi rahmetike ve ente erhamur rahımin(rahımine).
152.İnnellezinettehazul ıcle se yenaluhum gadabun min rabbihim ve zilletun fil hayatid dunya, ve kezalike neczil mufterin(mufterine).
153.Vellezine amilus seyyiati summe tabu min ba’diha ve amenu, inne rabbeke min ba’diha le gafurun rahim(rahimun).
154.Ve lemma sekete an musal gadabu ehazel elvah(elvaha), ve fi nushatiha huden ve rahmetun lillezine hum li rabbihim yerhebun(yerhebune).
155.Vahtara musa kavmehu seb’ine raculen li mikatina, fe lemma ehazet humur recfetu kale rabbi lev şi’te ehlektehum min kablu ve iyyaye, e tuhlikuna bi ma feales sufehau minna, in hiye illa fitnetuke, tudıllu biha men teşau ve tehdi men teşau ente veliyyuna fagfir lena verhamna ve ente hayrul gafirin(gafirine).
156.Vektub lena fi hazihid dunya haseneten ve fil ahırati inna hudna ileyke, kale azabi usibu bihi men eşau ve rahmeti vesiat kulle şey’in, fe se ektubuha lillezine yettekune ve yu’tunez zekate vellezine hum bi ayatina yu’minun(yu’minune).
157.Ellezine yettebiuner resulen nebiyyel ummiyyellezi yecidunehu mektuben indehum fit tevrati vel incili ye’muruhum bil ma’rufi ve yenhahum anil munkeri ve yuhıllu lehumut tayyibati ve yuharrimu aleyhimul habaise ve yedau anhum ısrahum vel aglalelleti kanet aleyhim, fellezine amenu bihi ve azzeruhu ve nasaruhu vettebeun nurellezi unzile meahu, ulaike humul muflihun(muflihune).
158.Kul ya eyyuhan nasu inni resulullahi ileykum cemianillezi lehu mulkus semavati vel ard(ardı), la ilahe illa huve yuhyi ve yumit(yumitu), fe aminu billahi ve resulihin nebiyyil ummiyyillezi yu’minu billahi ve kelimatihi vettebiuhu leallekum tehtedun(tehtedune).
159.Ve min kavmi musa ummetun yehdune bil hakkı ve bihi ya’dilun(ya’dilune).
160.Ve katta’nahumusnetey aşrate esbatan umema(umemen), ve evhayna ila musa izisteskahu kavmuhu enıdrıb bi asakel hacer(hacere), fenbeceset minhusneta aşrate ayna(aynen), kad alime kullu unasin meşrabehum, ve zallelna aleyhimul gamame ve enzelna aleyhimul menne ves selva, kulu min tayyibati ma razaknakum, ve ma zalemuna ve lakin kanu enfusehum yazlimun(yazlimune).
161.Ve iz kile lehumuskunu hazihil karyete ve kulu minha haysu şi’tum ve kulu hıttatun vedhulul babe succeden nagfir lekum hatiatikum se nezidul muhsinin(muhsinine).
162.Fe beddelellezine zalemu minhum kavlen gayrallezi kile lehum fe erselna aleyhim riczen mines semai bi ma kanu yazlimun(yazlimune).
163.Ves’elhum anil karyetilleti kanet hadıratel bahri iz ya’dune fis sebti iz te’tihim hitanuhum yevme sebtihim şurraan ve yevme la yesbitune la te’tihim, kezalike nebluhum bi ma kanu yefsukun(yefsukune).
164.Ve iz kalet ummetun minhum lime teizune kavmenillahu muhlikuhum ev muazzibuhum azaben şedida(şediden), kalu ma’ziraten ila rabbikum ve leallehum yettekun(yettekune).
165.Fe lemma nesu ma zukkiru bihi enceynallezine yenhevne anis sui ve ahaznallezine zalemu bi azabin beisin bi ma kanu yefsukun(yefsukune).
166.Fe lemma atev an ma nuhu anhu kulna lehum kunu kıradeten hasiin(hasiine).
167.Ve iz teezzene rabbuke le yeb’asenne aleyhim ila yevmil kıyameti men yesumuhum suel azab(azabi), inne rabbeke le seriul ıkabi ve innehu le gafurun rahim(rahimun).
168.Ve katta’nahum fil ardı umema(umemen), minhumus salihune ve minhum dune zalike ve belevnahum bil hasenati ves seyyiati leallehum yerciun(yerciune).
169.Fe halefe min ba’dihim halfun verisul kitabe ye’huzune arada hazel edna ve yekulune se yugferu lena ve in ye’tihim aradun misluhu ye’huzuhu, e lem yu’haz aleyhim misakul kitabi en la yekulu alallahi illal hakka ve deresu ma fihi, ved darul ahıratu hayrun lillezine yettekun(yettekune), e fe la ta’kılun(ta’kılune).
170.Vellezine yumessikune bil kitabi ve ekamus salate inna la nudiu ecrel muslihin(muslihine).
171.Ve iz netaknal cebele fevkahum keennehu zulletun ve zannu ennehu vakıun bihim, huzu ma ateynakum bi kuvvetin vezkuru ma fihi leallekum tettekun(tettekune).
172.Ve iz ehaze rabbuke min beni ademe min zuhurihim zurriyyetehum ve eşhedehum ala enfusihim, e lestu birabbikum, kalu bela, şehidna, en tekulu yevmel kıyameti inna kunna an haza gafilin(gafiline).
173.Ev tekulu innema eşreke abauna min kablu ve kunna zurriyyeten min ba’dihim, e fe tuhlikuna bima fealel mubtilun(mubtilune).
174.Ve kezalike nufassılul ayati ve leallehum yerci’un(yerci’une).
175.Vetlu aleyhim nebeellezi ateynahu ayatina fenseleha minha fe etbeahuş şeytanu fe kane minel gavin(gavine).
176.Ve lev şi’na le rafa’nahu biha ve lakinnehu ahlede ilal ardı vettebea hevahu, fe meseluhu ke meselil kelb(kelbi), in tahmil aleyhi yelhes ev tetrukhu yelhes, zalike meselul kavmillezine kezzebu bi ayatina, faksusil kasasa leallehum yetefekkerun(yetefekkerune).
177.Sae meselenil kavmullezine kezzebu bi ayatina ve enfusehum kanu yazlimun(yazlimune).
178.Men yehdillahu fe huvel muhtedi ve men yudlil fe ulaike humul hasirun(hasirune).
179.Ve lekad zere’na li cehenneme kesiran minel cinni vel insi, lehum kulubun la yefkahune biha ve lehum a’yunun la yubsırune biha ve lehum azanun la yesmeune biha, ulaike kel en’ami bel hum edallu, ulaike humul gafilun(gafilune).
180.Ve lillahil esmaul husna fed’uhu biha ve zerullezine yulhıdune fi esmaihi, se yuczevne ma kanu ya’melun(ya’melune).
181.Ve mimmen halakna ummetun yehdune bil hakkı ve bihi ya’dilun(ya’dilune).
182.Vellezine kezzebu bi ayatina se nestedricuhum min haysu la ya’lemun(ya’lemune).
183.Ve umli lehum, inne keydi metin(metinun)
184.E ve lem yetefekkeru ma bi sahıbihim min cinneh(cinnetin), in huve illa nezirun mubin(mubinun).
185.E ve lem yanzuru fi melekutis semavati vel ardı ve ma halakallahu min şey’in ve en asa en yekune kadıkterebe eceluhum, fe bi eyyi hadisin ba’dehu yu’minun(yu’minune).
186.Men yudlilillahu fe la hadiye lehu, ve yezeruhum fi tugyanihim ya’mehun(ya’mehune).
187.Yes’eluneke anis sa’ati eyyane mursaha, kul innema ilmuha inde rabbi, la yucelliha li vaktiha illa huve, sekulet fis semavati vel ard(ardı), la te’tikum illa bagtete(bagteten), yes’eluneke keenneke hafiyyun anha, kul innema ilmuha indallahi ve lakinne ekseren nasi la ya’lemun(ya’lemune).
188.Kul la emliku li nefsi nef’an ve la darran illa maşaallah(maşaallahu), ve lev kuntu a’lemul gaybe lesteksertu minel hayri ve ma messeniyes suu, in ene illa nezirun ve beşirun li kavmin yu’minun(yu’minune).
189.Huvellezi halakakum min nefsin vahıdetin ve ceale minha zevceha li yeskune ileyha, fe lemma tegaşşaha hamelet hamlen hafifen fe merret bihi, fe lemma eskalet deavallahe rabbehuma le in ateytena salihan le nekunenne mineş şakirin(şakirine).
190.Fe lemma atahuma salihan ceala lehu şurakae fima atahuma, fe tealallahu amma yuşrikun(yuşrikune).
191.E yuşrikune ma la yahluku şey’en ve hum yuhlekun(yuhlekune).
192.Ve la yestetiune lehum nasran ve la enfusehum yansurun(yansurune).
193.Ve in ted’uhum ilal huda la yettebiukum, sevaun aleykum e deavtumuhum em entum samitun(samitune).
194.İnnellezine ted’une min dunillahi ıbadun emsalukum fed’uhum felyestecibu lekum in kuntum sadıkin(sadıkine).
195.E lehum erculun yemşune biha, em lehum eydin yabtışune biha, em lehum a’yunun yubsırune biha, em lehum azanun yesmeune biha, kulid’u şurekaekum summe kiduni fe la tunzırun(tunzırune).
196.İnne veliyyiyallahullezi nezzelel kitabe ve huve yetevelles salihin(salihine).
197.Vellezine ted’une min dunihi la yestetiune nasrakum ve la enfusehum yensurun(yensurune).
198.Ve in ted’uhum ilel ilal huda la yesme’u, ve terahum yenzurune ileyke ve hum la yubsırun(yubsırune).
199.Huzil afve ve’mur bil urfi ve a’rıd anil cahilin(cahiline).
200.Ve imma yenzeganneke mineş şeytani nezgun festeiz billah(billahi), innehu semiun alim(alimun).
201.İnnellezinettekav iza messehum taifun mineş şeytani tezekkeru fe izahum mubsırun(mubsırune).
202.Ve ihvanuhum yemuddunehum fil gayyi summe la yuksirun(yuksirune).
203.Ve iza lem te’tihim bi ayetin kalu lev lactebeyteha, kul innema ettebiu ma yuha ileyye min rabbi haza besairu min rabbikum ve huden ve rahmetun li kavmin yu’minun (yu’minune).
204.Ve iza kuriel kur’anu festemiu lehu ve ensıtu leallekum turhamun(turhamune).
205.Vezkur rabbeke fi nefsike tedarruan ve hifeten ve dunel cehri minel kavli bil guduvvi vel asali ve la tekun minel gafilin(gafiline).
206.İnnellezıne ınde rabbike la yestekbirune an ıbadetihı ve yüsebbihune hu ve lehu yescüdun
- 3
Araf Suresi Türkçe Anlamı
Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.
1. Elif. Lam. Mim. Sad.
2. (Bu), kendisiyle insanları uyarman, inananlara öğüt vermen için sana indirilen bir kitaptır. Artık bu hususta kalbinde bir şüphe olmasın.
3. Rabbinizden size indirilene (Kur'an'a) uyun. O'nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!
4. Nice memleketler var ki biz onları helak ettik. Azabımız onlara geceleyin yahut gündüz istirahat ederlerken geldi.
5. Azabımız onlara geldiğinde çağırışları, "Biz gerçekten zalim kişilermişiz" demelerinden başka bir şey olmadı.
6. Elbette kendilerine peygamber gönderilen kimseleri de, gönderilen peygamberleri de mutlaka sorguya çekeceğiz!
7. Ve onlara (olup bitenleri) tam bir bilgi ile mutlaka anlatacağız. Biz, onlardan uzak değiliz.
8. O gün tartı haktır. Kimin (sevap) tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
9. Kimin de tartıları hafif gelirse, işte onlar, ayetlerimize karşı haksızlık ettiklerinden dolayı kendilerini ziyana sokanlardır.
10. Doğrusu biz sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim vasıtaları verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!
11. Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Adem'e secde edin! diye emrettik. İblis'in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.
12. Allah buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? (İblis): Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.
13. Allah: Öyle ise, "İn oradan!" Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık! çünkü sen aşağılıklardansın! buyurdu.
14. İblis: Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi.
15. Allah: Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu.
16. İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.
17. "Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!" dedi.
18. Allah buyurdu: Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!
19. (Allah buyurdu ki) : Ey Adem! Sen ve eşin cennette yerleşip dilediğiniz yerden yeyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın! Sonra zalimlerden olursunuz.
20. Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedi kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi.
21. Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.
22. Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara: Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nida etti.
23. (Adem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.
24. Allah: Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır, buyurdu.
25. "Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve orada (diriltilip) çıkarılacaksınız" dedi.
26. Ey Adem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi... İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah'ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi).
27. Ey Adem oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık.
28. Onlar bir kötülük yaptıkları zaman: "Babalarımızı bu yolda bulduk. Allah da bize bunu emretti" derler. De ki: Allah kötülüğü emretmez. Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?
29. De ki: Rabbim adaleti emretti. Her secde ettiğinizde yüzlerinizi O'na çevirin ve dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarın. İlkin sizi yarattığı gibi (yine O'na) döneceksiniz.
30. O, bir gurubu doğru yola iletti, bir guruba da sapıklık müstehak oldu. Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytanları kendilerine dost edindiler. Böyle iken kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar.
31. Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.
32. De ki: Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.
33. De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.
34. Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler.
35. Ey Adem oğulları! Size kendi içinizden ayetlerimi anlatacak peygamberler gelir de kim (onlara karşı gelmekten) sakınır ve kendini ıslah ederse, onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
36. Ayetlerimizi yalanlayanlar ve büyüklenip onlardan yüz çevirenler var ya, işte onlar ateş ehlidir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.
37. Allah'a iftira eden ya da O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir! Onların kitaptaki nasipleri kendilerine erişecektir. Sonunda elçilerimiz (melekler) gelip canlarını alırken "Allah'ı bırakıp da tapmakta olduğunuz tanrılar nerede?" derler. (Onlar da) "Bizden sıvışıp gittiler" derler. Ve kafir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler.
38. Allah buyuracak ki: "Sizden önce geçmiş cin ve insan toplulukları arasında siz de ateşe girin!" Her ümmet girdikçe yoldaşlarına lanet edecekler. Hepsi birbiri ardından orada (cehennemde) toplanınca, sonrakiler öncekiler için, "Ey Rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! Onun için onlara ateşten bir kat daha fazla azap ver!" diyecekler. Allah da: Zaten herkes için bir kat daha fazla azap vardır, fakat siz bilmezsiniz, diyecektir.
39. Öncekiler de sonrakilere derler ki: Sizin bize bir üstünlüğünüz yok. O halde siz de yaptıklarınıza karşılık azabı tadın!
40. Bizim ayetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremiyeceklerdir! Suçluları işte böyle cezalandırırız!
41. Onlar için cehennem ateşinden döşekler, üstlerine de örtüler vardır. İşte zalimleri böyle cezalandırırız!
42. İnanıp da iyi işler yapanlara gelince -ki hiç kimseye gücünün üstünde bir vazife yüklemeyiz- işte onlar, cennet ehlidir. Orada onlar ebedi kalacaklar.
43. (Cennette) onların altlarından ırmaklar akarken, kalplerinde kinden ne varsa hepsini çıkarıp atarız. Ve onlar derler ki: "Hidayetiyle bizi (bu nimete) kavuşturan Allah'a hamdolsun! Allah bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulacak değildik. Hakikaten Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler." Onlara: İşte size cennet; yapmış olduğunuz iyi amellere karşılık ona varis kılındınız diye seslenilir.
44. Cennet ehli cehennem ehline: Biz Rabbimizin bize vadettiğini gerçek bulduk, siz de Rabbinizin size vadettiğini gerçek buldunuz mu? diye seslenir. "Evet!" derler. Ve aralarından bir çağrıcı, Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun! diye bağırır.
45. Onlar, Allah yolundan alıkoyan ve onu eğip bükmek isteyen zalimlerdir. Onlar ahireti de inkar edenlerdir.
46. İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A'raf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde (girmeyi) umarak cennet ehline: "Selam size!" diye seslenirler.
47. Gözleri cehennem ehli tarafına döndürülünce de: Ey Rabbimiz! Bizi zalimler topluluğu ile beraber bulundurma! derler.
48. (Yine) A'raf ehli simalarından tanıdıkları birtakım adamlara seslenerek derler ki: "Ne çokluğunuz ne de taslamakta olduğunuz büyüklük size hiçbir yarar sağlamadı.
49. Allah'ın, kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mı?" (ve cennet ehline dönerek): "Girin cennete; artık size korku yoktur ve siz üzülecek de değilsiniz" (derler).
50. Cehennem ehli, cennet ehline: Suyunuzdan veya Allah'ın size verdiği rızıktan biraz da bize verin! diye seslenirler. Onlar da: Allah bunları kafirlere haram kılmıştır, derler.
51. O kafirler ki, dinlerini bir eğlence ve oyun edindiler de dünya hayatı onları aldattı. Onlar, bu günleri ile karşılaşacaklarını unuttukları ve ayetlerimizi bile bile inkar ettikleri gibi biz de bugün onları unuturuz.
52. Gerçekten onlara, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olarak, ilim üzere açıkladığımız bir kitap getirdik.
53. (Fakat onlar), Onun tevilinden başka bir şey beklemiyorlar. Tevili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler. Şimdi bizim şefaatçılarımız var mı ki bize şefaat etsinler veya (dünyaya) geri döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduğumuz amellerden başkasını yapalım? Onlar cidden kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler (putlar) da kendilerinden kaybolup gitti.
54. Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir!
55. Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.
56. Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah'a korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah'ın rahmeti çok yakındır.
57. Rüzgarları rahmetinin önünde müjde olarak gönderen O'dur. Sonunda onlar (o rüzgarlar), ağır bulutları yüklenince onu ölü bir memlekete sevkederiz. Orada suyu indirir ve onunla türlü türlü meyveler çıkarırız. İşte ölüleri de böyle çıkaracağız. Her halde bundan ibret alırsınız.
58. Rabbinin izniyle güzel memleketin bitkisi (güzel) çıkar; kötü olandan ise faydasız bitkiden başka birşey çıkmaz. İşte biz, şükreden bir kavim için ayetleri böyle açıklıyoruz
59. Andolsun ki Nuh'u elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur. Doğrusu ben, üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum.
60. Kavminden ileri gelenler dediler ki: Biz seni gerçekten apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz!
61. Dedi ki: "Ey kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yoktur; fakat ben, alemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim.
62. Size Rabbimin vahyettiklerini duyuruyorum, size öğüt veriyorum ve ben sizin bilmediklerinizi Allah'tan (gelen vahiy ile) biliyorum.
63. (Allah'ın azabından) sakınıp da rahmete nail olmanız ümidiyle, içinizden sizi uyaracak bir adam vasıtasıyla size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı?"
64. Onu yalanladılar, biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık, ayetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk! Çünkü onlar kör bir kavim idiler.
65. Ad kavmine de kardeşleri Hud'u (gönderdik). O dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Hala sakınmayacak mısınız?"
66. Kavminden ileri gelen kafirler dediler ki: Biz seni kesinlikle bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve gerçekten seni yalancılardan sanıyoruz.
67. "Ey kavmim! dedi, ben beyinsiz değilim; fakat ben alemlerin Rabbinin gönderdiği bir elçiyim.
68. Size Rabbimin vahyettiklerini duyuruyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm.
69. Sizi uyarmak için içinizden bir adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki O sizi, Nuh kavminden sonra onların yerine getirdi ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı. O halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz."
70. Dediler ki: Sen bize tek Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer doğrulardan isen, bizi tehdit ettiğini (azabı) bize getir.
71. (Hud) dedi ki: "Üzerinize Rabbinizden bir azap ve bir hışım inmiştir. Haklarında Allah'ın hiçbir delil indirmediği, sadece sizin ve atalarınızın taktığı kuru isimler hususunda benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin öyleyse, şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!"
72. Onu ve onunla beraber olanları rahmetimizle kurtardık ve ayetlerimizi yalanlayıp da iman etmeyenlerin kökünü kestik.
73. Semud kavmine de kardeşleri Salih'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. O da, size bir mucize olarak Allah'ın şu devesidir. Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin, (içsin); ona kötülük etmeyin; sonra sizi elem verici bir azap yakalar.
74. Düşünün ki, (Allah) Ad kavminden sonra yerlerine sizi getirdi. Ve yeryüzünde sizi yerleştirdi: Onun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın.
75. Kavminin ileri gelenlerinden büyüklük taslayanlar, içlerinden zayıf görülen inananlara dediler ki: Siz Salih'in, Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz? Onlar da Şüphesiz biz onunla ne gönderilmişse ona inananlarız, dediler.
76. Büyüklük taslayanlar dediler ki: "Biz de sizin inandığınızı inkar edenleriz."
77. Derken o dişi deveyi ayaklarını keserek öldürdüler ve Rablerinin emrinden dışarı çıktılar da: Ey Salih! Eğer sen gerçekten peygamberlerdensen bizi tehdit ettiğin azabı bize getir, dediler.
78. Bunun üzerine onlarrı o (gürültülü) sarsıntı yakaladı da yurtlarında diz üstü dona kaldılar.
79. Salih o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: Ey kavmim! Andolsun ki ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size öğüt verdim; fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz.
80. Lut'u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: "Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhuşu mu yapıyorsunuz?
81. Çünkü siz, şehveti tatmin için kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir milletsiniz."
82. Kavminin cevabı: Onları (Lut'u ve taraftarlarını) memleketinizden çıkarın; çünkü onlar fazla temizlenen insanlarmış! demelerinden başka bir şey olmadı.
83. Biz de onu ve karısından başka aile efradını kurtardık; çünkü karısı geride kalanlardan (kafirlerden) idi.
84. Ve üzerlerine (taş) yağmuru yağdırdık. Bak ki günahkarların sonu nasıl oldu!
85. Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir; artık ölçüyü, tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin. Düzeltilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır.
86. Tehdit ederek, inananları Allah yolundan alıkoyarak ve o yolu eğip bükmek isteyerek öyle her yolun başında oturmayın. Düşünün ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı. Bakın ki, bozguncuların sonu nasıl olmuştur!
87. Eğer içinizden bir gurup benimle gönderilene inanır, bir gurup da inanmazsa, Allah aranızda hükmedinceye kadar bekleyin. O hakimlerin en iyisidir.
88. Kavminden ileri gelen kibirliler dediler ki: "Ey Şuayb! Seni ve seninle beraber inananları memleketimizden kesinlikle çıkaracağız veya dinimize döneceksiniz" (Şuayb): İstemesek de mi? dedi.
89. Doğrusu Allah bizi ondan kurtardıktan sonra tekrar sizin dininize dönersek Allah'a karşı yalan uydurmuş oluruz. Rabbimiz Allah dilemiş başka, yoksa ona geri dönmemiz bizim için olacak şey değildir. Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Biz sadece Allah'a dayanırız. Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında adaletle hükmet! Sen hükmedenlerin en hayırlısısın.
90. Kavminden ileri gelen kafirler dediler ki: Eğer Şuayb'e uyarsanız o takdirde siz mutlaka ziyana uğrarsınız.
91. Derken o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü donakaldılar.
92. Şuayb'ı yalanlayanlar sanki yurtlarında hiç oturmamış gibiydiler. Asıl ziyana uğrayanlar Şuayb'ı yalanlayanların kendileridir.
93. (Şuayb), onlardan yüz çevirdi ve (içinden) dedi ki: "Ey kavmim! Ben size Rabbimin gönderdiği gerçekleri duyurdum ve size öğüt verdim. Artık kafir bir kavme nasıl acırım!"
94. Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek, ora halkını, (peygambere baş kaldırdıklarından ötürü bize) yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır.
95. Sonra kötülüğü (darlığı) değiştirip yerine iyilik (bolluk) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve: "Atalarımız da böyle sıkıntı ve sevinç yaşamışlardı" dediler. Biz de onları, kendileri farkına varmadan ansızın yakaladık.
96. O (peygamberlerin gönderildiği) ülkelerin halkı inansalar ve (günahtan) sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık, fakat yalanladılar, biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik.
97. Yoksa o ülkelerin halkı geceleyin uyurlarken kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
98. Ya da o ülkelerin halkı kuşluk vakti eğlenirlerken kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
99. Allah'ın azabından emin mi oldular? Fakat ziyana uğrayan topluluktan başkası, Allah'ın (böyle) mühlet vermesinden emin olamaz.
100. Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara hala şu gerçek belli olmadı mı ki: Eğer biz dileseydik onları da günahlarından dolayı musibetlere uğratırdık! Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar (gerçekleri) işitmezler.
101. İşte o ülkeler... Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları gerçeklere iman edecek değillerdi. İşte kafirlerin kalplerini Allah böyle mühürler.
102. Onların çoğunda, sözünde durma diye bir şey bulamadık. Gerçek şu ki, onların çoğunu yoldan çıkmış bulduk.
103. Sonra onların ardından Musa'yı mucizelerimizle Firavun ve kavmine gönderdik de o mucizeleri inkar ettiler; ama, bak ki, fesatçıların sonu ne oldu!
104. Musa dedi ki : "Ey Firavun! Ben alemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.
105. Allah hakkında gerçekten başkasını söylememek benim üzerime borçtur. Size Rabbinizden açık bir delil getirdim; artık İsrailoğullarını benimle bırak!"
106. (Firavun) dedi ki: Eğer bir mucize getirdiysen ve gerçekten doğru söylüyorsan onu göster bakalım.
107. Bunun üzerine Musa asasını yere attı. O hemen apaçık bir ejderha oluverdi!
108. Ve elini (cebinden) çıkardı. Birdenbire o da seyredenlere bembeyaz görünüverdi.
109. Firavun'un kavminden ileri gelenler dediler ki: Bu çok bilgili bir sihirbazdır.
110. O,sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne buyurursunuz?
111. Dediler ki: Onu da kardeşini de beklet; şehirlere toplayıcılar (memurlar) yolla.
112. Bütün bilgili sihirbazları sana getirsinler.
113. Sihirbazlar Firavun'a geldi ve: Eğer üstün gelen biz olursak, bize kesin bir mükafat var mı? dediler.
114. (Firavun): Evet hem de siz mutlaka yakınlarımdan olacaksınız, dedi.
115. (Sihirbazlar), Ey Musa sen mi (önce) atacaksın, yoksa atanlar biz mi olalım? dediler.
116. "Siz atın" dedi. Onlar atınca, insanların gözlerini büyülediler, onları korkuttular ve büyük bir sihir gösterdiler.
117. Biz de Musa'ya, "Asanı at!" diye vahyettik. Bir de baktılar ki bu, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.
118. Böylece gerçek ortaya çıktı ve onların yapmakta oldukları yok olup gitti.
119. İşte Firavun ve kavmi, orada yenildi ve küçük düşerek geri döndüler.
120. Sihirbazlar ise secdeye kapandılar.
121. "Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler.
122. "Musa'nın ve Harun'un Rabb'ine " dediler.
123. Firavun dedi ki: "Ben size izin vermeden ona iman mı ettiniz? Bu, hiç şüphesiz şehirde, halkını oradan çıkarmak için kurduğunuz bir tuzaktır. Ama yakında (başınıza gelecekleri) göreceksiniz!
124. Mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım!"
125. Onlar da : ''Biz zaten Rabbimize döneceğiz".dediler.
126. Sen sadece Rabbimizin ayetleri bize geldiğinde onlara inandığımız için bizden intikam alıyorsun. Ey Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver, müslüman olarak canımızı al, dediler.
127. Firavun'un kavminden ileri gelenler dediler ki: Musa'yı ve kavmini, seni ve tanrılarını bırakıp yeryüzünde bozgunculuk çıkarsınlar diye mi bırakacaksınız? (Firavun): "Biz onların oğullarını öldürüp, kadınlarını sağ bırakacağız. Elbette biz onları ezecek üstünlükteyiz" dedi.
128. Musa kavmine dedi ki: "Allah'tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah'ındır. Kullarından dilediğini ona varis kılar. Sonuç (Allah'tan korkup günahtan) sakınanlarındır."
129. Onlar da, sen bize (peygamber olarak) gelmeden önce de geldikten sonra da bize işkence edildi, dediler. (Musa), "Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helak eder ve onların yerine sizi yer yüzüne hakim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar" dedi.
130. Andolsun ki, biz de Firavun'a uyanları ders alsınlar diye yıllarca kuraklık ve mahsül kıtlığı ile cezalandırdık.
131. Onlara bir iyilik (bolluk) gelince, "Bu bizim hakkımızdır" derler; eğer kendilerine bir fenalık gelirse Musa ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlardı. Bilesiniz ki, onlara gelen uğursuzluk Allah katındandır, fakat onların çoğu bunu bilmezler.
132. Ve dediler ki: "Bizi sihirlemek için ne mucize getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz."
133. Biz de ayrı ayrı mucizeler olarak onların üzerine tufan, çekirge, haşere, kurbağalar ve kan gönderdik; yine de büyüklük tasladılar ve günahkar bir kavim oldular.
134. Azap üzerlerine çökünce, "Ey Musa! sana verdiği söz hürmetine, bizim için Rabbine dua et; eğer bizden azabı kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız ve muhakkak İsrailoğullarını seninle göndereceğiz" dediler.
135. Biz, ulaşacakları bir müddete kadar onlardan azabı kaldırınca hemen sözlerinden dönüverdiler.
136. Biz de ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil kalmaları sebebiyle kendilerinden intikam aldık ve onları denizde boğduk.
137. Hor görülüp ezilmekte olan o kavmi (yahudileri) de, içini bereketle doldurduğumuz yerin doğu taraflarına ve batı taraflarına mirasçı kıldık. Sabırlarına karşılık Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz yerine geldi. Firavun ve kavminin yapmakta olduklarını ve yetiştirdikleri bahçeleri helak ettik.
138. İsrailoğullarını denizden geçirdik, orada kendilerine mahsus birtakım putlara tapan bir kavme rastladılar. Bunun üzerine: Ey Musa! Onların tanrıları olduğu gibi, sen de bizim için bir tanrı yap! dediler. Musa: Gerçekten siz cahil bir toplumsunuz, dedi.
139. Şüphesiz bunların içinde bulundukları (din) yıkılmıştır, yapmakta oldukları da batıldır.
140. Musa dedi ki: Allah sizi alemlere üstün kılmışken ben size Allah'tan başka bir tanrı mı arayayım?
141. Hatırlayın ki, size işkencenin en kötüsünü yapan Firavun'un adamlarından sizi kurtardık. Onlar oğullarınızı öldürüyorlar, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. İşte bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardır.
142. (Bana ibadet etmesi için) Musa'ya otuz gece vade verdik ve ona on gece daha ilave ettik; böylece Rabbinin tayin ettiği vakit kırk geceyi buldu. Musa, kardeşi Harun'a dedi ki: Kavmimin içinde benim yerime geç, onları ıslah et, bozguncuların yoluna uyma.
143. Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tur'a) gelip de Rabbi onunla konuşunca "Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!" dedi. (Rabbi): "Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!" buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim.
144. (Allah) Ey Musa! dedi, ben risaletlerimle (sana verdiğim görevlerle) ve sözlerimle seni insanların başına seçtim. Sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol.
145. Nasihat ve her şeyin açıklamasına dair ne varsa hepsini Musa için levhalarda yazdık. (Ve dedik ki): Bunları kuvvetle tut, kavmine de onun en güzelini almalarını emret. Yakında size, yoldan çıkmışların yurdunu göstereceğim.
146. Yeryüzünde haksız yere böbürlenenleri ayetlerimden uzaklaştıracağım. Onlar bütün mucizeleri görseler de iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Fakat azgınlık yolunu görürlerse, hemen ona saparlar. Bu durum, onların ayetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan gafil olmalarından ileri gelmektedir.
147. Halbuki ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar, yapmakta oldukları amellerden başka bir şey için mi cezalandırılırlar!
148. (Tur'a giden) Musa'nın arkasından kavmi, zinet takımlarından, böğürebilen bir buzağı heykelini (tanrı) edindiler. Görmediler mi ki o, onlarla ne konuşuyor ne de onlara yol gösteriyor? Onu (tanrı olarak) benimsediler ve zalimler oldular.
149. Pişman olup da kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki: Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa mutlaka ziyana uğrayanlardan olacağız!
150. Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine dönünce: "Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini (beklemeyip) acele mi ettiniz?" dedi. Tevrat levhalarını yere attı ve kardeşinin (Harun'un) başını tutup kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi): "Anam oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede ise beni öldüreceklerdi. Sen de düşmanları bana güldürme ve beni bu zalim kavimle beraber tutma!" dedi.
151. (Musa da) Ey Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine kabul et. Zira sen merhametlilerin en merhametlisisin! dedi.
152. Buzağıyı (tanrı) edinenler var ya, işte onlara mutlaka Rablerinden bir gazap ve dünya hayatında bir alçaklık erişecektir. Biz iftiracıları böyle cezalandırırız.
153. Kötülükler yaptıktan sonra ardından tevbe edip de iman edenlere gelince, şüphesiz ki o tevbe ve imandan sonra, Rabbin elbette bağışlayan ve esirgeyendir.
154. Musa'nın öfkesi dinince levhaları aldı. Onlardaki yazıda Rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet (haberi) vardı.
155. Musa tayin ettiğimiz vakitte kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Musa dedi ki: "Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de daha önce helak ederdin. İçimizden birtakım beyinsizlerin işlediği (günah) yüzünden hepimizi helak edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir. Onunla dilediğini saptırırsın, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim sahibimizsin, bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin! (Hz. Musa'nın, kavmini temsilen seçip Al lah'ın huzuruna getirdiği kimseler, Allah ile kendi arasındaki konuşmayı işitince, onunla yetinmediler ve: ""Ey Musa, Allah'ı açıkca görmedikçe sana asla inanmayacağız"" dediler. Bunun üzerine orada şiddetli bir deprem oldu ve bayılıp düştüler. Hz. Musa, Allah'a yalvardı da bu afet kaldırıldı.)
156. Bize, bu dünyada da iyilik yaz ahirette de. Şüphesiz biz sana döndük." Allah buyurdu ki: Kimi dilersem onu azabıma uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatır. Onu, sakınanlara, zekatı verenlere ve ayetlerimize inananlara yazacağım.
157. Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmi Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nur'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.
158. De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın elçisiyim. Ondan başka tanrı yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah`a ve ümmi Peygamber olan Resulüne -ki o, Allah'a ve onun sözlerine inanır iman edin ve O'na uyun ki doğru yolu bulasınız.
159. Musa'nın kavminden hak ile doğru yolu bulan ve onun sayesinde adil davranan bir topluluk vardır.
160. Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde oniki kabileye ayırdık. Kavmi kendisinden su isteyince, Musa'ya, "Asanı taşa vur!" diye vahyettik. Derhal ondan oniki pınar fışkırdı. Her kabile içeceği yeri belledi. Sonra üzerlerine bulutla gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın eti indirdik. (Onlara dedik ki) "Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yeyin. "Ama onlar (emirlerimizi dinlememekle) bize değil kendilerine zulmediyorlardı.
161. Onlara denildi ki : Şu şehirde (Kudüs'te) yerleşin, ondan (nimetlerinden) dilediğiniz gibi yeyin, "bağışlanmak istiyoruz" deyin ve kapıdan eğilerek girin ki hatalarınızı bağışlayalım. İyilik yapanlara ileride ihsanımızı daha da artıracağız.
162. Fakat onlardan zalim olanlar, sözü, kendilerine söylenenden başkasıyla değiştirdiler. Biz de zulmetmelerinden ötürü üzerlerine gökten bir azap gönderdik.
163. Onlara, deniz kıyısında bulunan şehir halkının durumunu sor. Hani onlar cumartesi gününe saygısızlık gösterip haddi aşıyorlardı. Çünkü cumartesi tatili yaptıkları gün, balıklar meydana çıkarak akın akın onlara gelirdi, cumartesi tatili yapmadıkları gün de gelmezlerdi. İşte böylece biz, yoldan çıkmalarından dolayı onları imtihan ediyorduk.
164. İçlerinden bir topluluk: "Allah'ın helak edeceği yahut şiddetli bir şekilde azap edeceği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?" dedi. (Öğüt verenler) dediler ki: Rabbinize mazeret beyan edelim diye bir de sakınırlar ümidiyle (öğüt veriyoruz).
165. Onlar kendilerine yapılan uyarıları unutunca, biz de kötülükten men edenleri kurtardık, zulmedenleri de yapmakta oldukları kötülüklerden ötürü şiddetli bir azap ile yakaladık.
166. Kibirlenip de kendilerine yasak edilen şeylerden vazgeçmeyince onlara: Aşağılık maymunlar olun! dedik.
167. Rabbin, elbette kıyamet gününe kadar onlara en kötü eziyeti yapacak kimseler göndereceğini ilan etti. Şüphesiz Rabbin cezayı çabuk verendir. Ve O çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
168. Onları (yahudileri) gurup gurup yeryüzüne dağıttık. Onlardan iyi kimseler vardır, yine onlardan bundan aşağıda olanları da vardır. (Kötülüklerinden) belki dönerler diye onları iyilik ve kötülüklerle imtihan ettik.
169. Onların ardından da (ayetleri tahrif karşılığında) şu değersiz dünya malını alıp, nasıl olsa bağışlanacağız, diyerek Kitab'a varis olan birtakım kötü kimseler geldi. Onlara, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar. Peki, Kitap'ta Allah hakkında gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz alınmamış mıydı ve onlar Kitap'takini okumamışlar mıydı? Ahiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınız ermiyor mu?
170. Kitab'a sımsıkı sarılıp namazı dosdoğru kılanlar var ya, işte biz böyle iyiliğe çalışanların ecrini zayi etmeyiz.
171. Bir zamanlar dağı İsrailoğullarının üzerine gölge gibi kaldırdık da üstlerine düşecek sandılar. "Size verdiğimi (Kitab'ı) kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayın ki korunasınız" dedik.
172. Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şahit olduk, dediler.
173. Yahut "Daha önce babalarımız Allah'a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onların izinden gittik). Batıl işleyenlerin yüzünden bizi helak edecek misin?" dememeniz için (böyle yaptık).
174. Belki inkardan dönerler diye ayetleri böyle ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz.
175. Onlara (yahudilere), kendisine ayetlerimizden verdiğimiz ve fakat onlardan sıyrılıp çıkan, o yüzden de şeytanın takibine uğrayan ve sonunda azgınlardan olan kimsenin haberini oku.
176. Dileseydik elbette onu bu ayetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte ayetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat; belki düşünürler.
177. Ayetlerimizi yalanlayan ve kendilerine zulmetmiş olan kavmin durumu ne kötüdür!
178. Allah kimi hidayete erdirirse, doğru yolu bulan odur. Kimi de şaşırtırsa, işte asıl ziyana uğrayanlar onlardır.
179. Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.
180. En güzel isimler (el-esmaü'l-hüsna) Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır.
181. Yarattıklarımızdan, daima hakka ileten ve adaleti hak ile yerine getiren bir millet bulunur.
182. Ayetlerimizi yalanlayanları, hiç bilmeyecekleri yerden yavaş yavaş helake götüreceğiz.
183. Onlara mühlet veririm; (ama) benim cezam çetindir.
184. Düşünmediler mi ki, arkadaşlarında (Muhammed'de) delilik yoktur? O, ancak apaçık bir uyarıcıdır.
185. Göklerin ve yerin hükümranlığına, Allah'ın yarattığı her şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? O halde Kur'an'dan sonra hangi söze inanacaklar?
186. Allah kimi şaşırtırsa, artık onun için yol gösteren yoktur. Ve onları azgınlıkları içinde şaşkın olarak bırakır.
187. Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini O'ndan başkası açıklayamaz. O göklere de yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Allah'ın katındadır; ama insanların çoğu bilmezler.
188. De ki: "Ben, Allah'ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim."
189. Sizi bir tek candan (Adem'den) yaratan, ondan da yanında huzur bulsun diye eşini (Havva'yı) yaratan O'dur. Eşi ile (birleşince) eşi hafif bir yük yüklendi (hamile kaldı). Onu bir müddet taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca, Rableri Allah'a: Andolsun bize kusursuz bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız, diye dua ettiler.
190. Fakat (Allah) onlara kusursuz bir çocuk verince, kendilerine verdiği bu çocuk hakkında (sonradan insanlar) Allah'a ortak koştular. Allah ise onların ortak koştuğu şeyden yücedir.
191. Kendileri yaratıldığı halde hiçbir şeyi yaratamayan varlıkları (Allah'a) ortak mı koşuyorlar?
192. Halbuki (putlar) ne onlara bir yardım edebilirler ne de kendilerine bir yardımları olur.
193. Onları doğru yola çağırırsanız size uymazlar; onları çağırsanız da, sukut etseniz de sizin için birdir.
194. (Ey kafirler!) Allah'ı bırakıp da taptıklarınız sizler gibi kullardır. (Onların tanrılığı hakkında iddianızda) doğru iseniz, onları çağırın da size cevap versinler!
195. Onların yürüyecekleri ayakları mı var, yoksa tutacakları elleri mi var veya görecekleri gözleri mi var yahut işitecekleri kulakları mı var (neleri var)? De ki: "Ortaklarınızı çağırın, sonra bana (istediğiniz) tuzağı kurun ve bana göz bile açtırmayın!"
196. Şüphesiz ki, benim koruyanım Kitab'ı indiren Allah'tır. Ve O bütün salih kullarını görüp gözetir.
197. Allah'ın dışında taptıklarınızın ne size yardıma güçleri yeter ne de kendilerine yardım edebilirler.
198. Onları doğru yola çağırmış olsanız işitmezler. Ve onları sana bakar görürsün, oysa onlar görmezler.
199. (Resulüm!) Sen afyolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.
200. Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.
201. Takvaya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.
202. (Şeytanların) dostlarına gelince, şeytanlar onları azgınlığa sürüklerler. Sonra da yakalarını bırakmazlar.
203. Onlara bir mucize getirmediğin zaman, (ötekiler gibi) onu da derleyip getirseydin ya! derler. De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahyolunana uyarım. Bu (Kur'an), Rabbinizden gelen basiretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlardır); inanan bir kavim için hidayet ve rahmettir.
204. Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.
205. Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini an. Gafillerden olma.
206. Kuşkusuz Rabbin katındakiler O'na kulluk etmekten kibirlenmezler, O'nu tesbih eder ve yalnız O'na secde ederler.
-
- 4
Araf Suresi Konusu
Üslup ve muhteva bakımından bir önceki surenin (En‘am) devamı gibi görünen A‘raf suresinde de iman meseleleri, bilhassa ahiretle ilgili hususlarla vahyin önemi, ataları körü körüne taklit etmenin yanlışlığı ve zararları, müminlerle inkarcıların ahiretteki durumlarının mukayesesi, Allah’ın mutlak hükümranlığı, rahmetinin genişliği gibi itikadi konular işlenir. Bunun yanında geçmiş peygamberlerin hayatlarından misaller verilerek onların iman uğrundaki mücadeleleri gözler önüne serilir; sırası geldikçe müşrikler uyarılır; müminlere de sabır ve sebat tavsiye edilir.
Araf Suresi Nuzül
Mushaftaki sıralamada 7., iniş sırasına göre 39. suredir. Sad suresinden sonra, Cin suresinden önce Mekke’de nazil olmuştur. 163-170. ayetlerinin Medine’de indiği de rivayet edilir. Ayet sayısı itibariyle Mekke’de inen surelerin en uzunudur, Kur’an’da da en uzun surelerin üçüncüsüdür. Bu sebeple “es-seb‘u’t-tıval” (yedi uzun sure) arasında gösterilir. Ayrıca En‘am suresiyle birlikte “iki uzun sure” diye de anılır (İbn Aşur, VIII/2, s. 5-6).
- 5
Araf Suresi Fazileti
Nesai’nin naklettiği bir hadise göre Resulullah, akşam namazının ilk rek‘atında Fatiha’dan sonra bu surenin bir bölümünü, ikinci rek‘atında da kalan bölümünü okurdu (“İftitah”, 67).
- 6
Araf Suresi Tefsiri (Kur’an Yolu)
Sure başlarındaki bu tür harflere “huruf-ı mukattaa” denir (bilgi için bk. Bakara 2/1).
-
- 7
Araf Suresi Kaç Ayet?
Araf Suresi 206 ayetten oluşmaktadır.
Araf Suresi Kaçıncı Sayfa ve Cüzde Yer Alıyor?
Araf Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 150. Sayfada başlayıp 175. Sayfada biter ve 8 ila 9. cüzde yer alır.
- 8
Araf Suresi Abdestsiz Okunur Mu?
Vakıa suresi, 79. ayette “Temizlenmiş olanlardan başkası ona el süremez.” şeklinde emredilir. Bu nedenle, cünüp olan ya da abdestsiz birisinin Kur’an-ı Kerim’e el süremeyeceği gibi herhangi bir ayeti de okuyamaz.
Özetle, abdesti olmayan birisi, Kur’an-ı Kerim’e el dokundurmadan ezberinden bildiği ayet ve sureleri okuyabilir. Bu caizdir; ancak abdestsiz olan birisi Kur’an’a dokunarak Araf suresini okuyamaz. Ayet el-Kürsi, Fatiha ve İhlas gibi ayet ve sureleri okumak isteyen kimse, bunları dua niyetiyle okursa caizdir. (Elmalılı Hamdi YAZAR, Tefsir, Vakıa 79. ayet in izahı; Celal Yıldırım, İslam fıkhı, IV/157)
Keza, başörtüsü olmadan da Araf suresi okunabilir; ancak Kur'an'a saygıdan dolayı başörtülü olunması tavsiye edilmektedir.
Araf Suresi Adetliyken Okunur Mu?
Araf suresinin adetliyken Kur'an-ı Kerim'den ya da ezberden okunması caiz olmamaktadır.