Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Edebiyat Ahmet Ümit'ten Kırlangıç Çığlığı

        Siyaset, siyasetçi ve terörü dışarıda bırakırsak son birkaç yılda gazetelerin manşetlerinde daha çok ne var? 1) Göçmen Suriyeliler. 2) Çocuk tacizleri. Bu ikisi için “kanayan yara” ve “insanlığımızla yüzleşmede bir ayna” dersek, yanlış yapmış olmayız. Ahmet Ümit de bunu çok iyi bildiği için Başkomser Nevzat karakterinin yeni polisiye macerasını bu iki konu üzerine örmüş. Bir hastanedeki 115 hamile çocuk skandalından organ kaçakçılığı haberlerine, bahis oyunlarından sabıkalı yurtlara kadar okuru yakalayacak başka gerçek dramları romanına katmaktan da imtina etmemiş. HT Cumartesi'den Kürşad Oğuz'un haberi...

        Neden? Çünkü okuru bağlayan roman onu farklı meselelerde ikircikli fikirlere sürükleyen ve kendini sorgulatan romandır. İşte, “Körebe” adlı, çocuk tacizcilerine musallat olan bir seri katil ve Suriyelilerin İstanbul’daki yaşamları üzerinden bize fikirlerimizi sorgulatarak bunu yapmak istiyor Ahmet Ümit. Bir seri katile, eğer çocuk tacizcilerini öldürüyorsa sempati duyar mısınız? Bir çocuk tacizcisi, eğer kendisi de çocukluğunda tacize uğramışsa acımayı hak eder mi yoksa onu yok mu etmeliyiz? Suriyeli göçmenler gerçekten bu ülkede zor koşullarda mı yaşıyor yoksa bir kısmı bu durumu kullanıyor mu? Kötüleri öldürerek adalet dağıtılabilir mi? Farklı cevaplar sizde ve bu romanda.

        ORİJİNAL Mİ TAKLİT Mİ?

        “Kırlangıç Çığlığı” 2017 yılının Haziran sıcağında, Kasımpaşa’da bir çocuk parkında ensesinden tek kurşunla vurulmuş, gözünde kırmızı kadifeden bir bağ bulunan, sağ kulağı kesik ve yanında pembe elbiseli bir oyuncak bebek olan bir erkek cesedinin bulunmasıyla başlıyor. Önceki akşam sevgilisi Evgenia’nın meyhanesi Tatavla’da eğlenen Başkomser Nevzat’ınyardımcısı Ali ve kriminolog Zeynep’le olay yeri incelemeleri önce bir ipucu vermiyor. Ta ki birkaç gün sonra Tophane’deki çocuk müzesinde türdeş bir ceset bulunana ve iki maktulün de çocuk tacizcisi oldukları ortaya çıkana kadar. Akıllara hemen,2012’de 12 çocuk tacizcisini aynı ritüellerle öldürmüş ama bir türlü yakalanamamış seri katil “Körebe” geliyor. Polisteki işleyişi çok iyi bildiği anlaşılan “Körebe” 5 yıl sonra hortlamış mıdır? Yoksa biri onu taklit mi etmektedir? Başkomser Nevzat ve iki yardımcısının işi bu olayı aydınlatmaktır. Bu arayışta karşılarına eski yurt müdürleri, Suriyeli çocukların bedenlerinden faydalanan organ kaçakçıları, eski emniyetçiler, mafya babaları çıkar. Şüpheler en yakın isimlerden en potansiyelkarakterlere savrulurken okur da kendine bir katil seçmek zorunda kalır. Ben tahminimde yanılmadığımı söyleyerek bu faslıkapatayım.

        GÜNCELİN YENİDEN KURGUSU

        “Kırlangıç Çığlığı,” Ahmet Ümit romanlarının büyük bölümündeki mekânlardan farklı bir yerde geçmiyor. Fonda Müzeyyen Senar, başta Beyoğlu ve çevresi olmak üzere İstanbul’un muhtelif semtlerinde dolaşıyoruz. Karakterlerin sahiciliği ve diyalogların samimiyeti dikkat çekiyor; bir-iki abartı dışında ilişkiler sırıtmıyor, özellikle de Ali ile Zeynep’inki. Tabii bütün bunlar en başta bahsettiğim “romanın güncelliği” ile ilgili daha çok. Ahmet Ümit, günceli alıp yeniden kurgulayan türün önemli yazarlarından zira. “Bir çırpıda okudum” lafı romanda farklı hazlar arayan bazılarına ters gelebilir ama “Kırlangıç Çığlığı” gerçekten bir çırpıda okunuyor. Neticede, “seri katil” kavramı bu coğrafyaya uzak kalsa da, bizi içine alan bir polisiyeden bahsediyoruz.

        Ama romandaki neredeyse her karakterin hikâyesinden bir taciz çıkması biraz sırıtıyor. “Yok artık” ya da “Yüzde gerçekse, yandık demektir” diyorsunuz.

        ‘DAHA FAZLA KONUŞTURMA BENİ’

        Beklentileri olanlar için, satır aralarına sıkışmış “muhalif” yaklaşımlar da var romanda. “Bizim ne işimiz vardı Suriye’de” diyen bir polis; romanın geneline yansıyan İstanbul’un beton yığınına dönüştüğü sitemleri; “Kendisinden olmayanlara yaşam hakkı tanımayan idarelerde önce polis teşkilatı kirlenirdi” tespiti gibi... Bu noktada romandaki en sert kısım ise Suriyeliler bahsinde Başkomser Nevzat’ın ağzından dökülenler: “Alçaklıkların en rezili siyasi alçaklıktır. Buna bir de mezhep ve dini karıştırırsan, bildiğin şerefsizlik çıkar ortaya... Şu anda onu yaşıyoruz. Üstelik bunun bedelini bütün millet ödüyor... Bari zavallı Suriyelilere yardım edebilsek. Onu da yapamıyoruz. Sus, sus, daha fazla konuşturma beni..."

        Tamam hepimiz susalım ve “Kırlangıç Çığlığı” vesilesiyle çocuk tacizi konusunda gerçekten sonuç alıcı ne yapılabilir, iyice bir düşünelim artık.

        BAŞKOMSER NEVZAT

        Ahmet Ümit’in 1990’ların sonunda yarattığı bir polisiye karakter. Balat’ta oturur, eski bir otomobili vardır, karısı ve kızını bir faciada kaybetmiştir, şimdi Rum Evgenia ile birliktedir. Ümit’in “Şeytan Ayrıntıda Gizlidir”den “Kavim”e, “İstanbul Hatırası”ndan “Beyoğlu’nun En Güzel Abisi”ne kadar 10’a yakın romanının ana karakteridir.

        ROMANIN BİR GERÇEĞİ ORTAYA KOYAN ÇARPICI CÜMLESİ

        “Kimsesizlik korkunç bir şey. Annen baban yoksa çocukluk korkunç bir şey. Birileri sana ilgi göstersin istiyorsun, birileri seni

        sevsin istiyorsun, birileri seni takdir etsin. O insanın sana neden sevgi gösterdiğini anlayacak tecrüben yok. O gülen gözlerin, o tatlı sözlerin, şefkatli dokunuşların arkasında nasıl pis bir arzu yatıyor, bunu fark edecek tecrübeye sahip değilsin. Sana iyi

        davranan bir yetişkin hemencecik kazanıyor kalbini. Üstelik bu kişi kaldığın yurdun müdürüyse...”

        REKLAM

        300 BİN REKORU

        “Kırlangıç Çığlığı” 300 bin adetlik bir ilk baskıyla piyasada, ki bu yayıncılık dünyamızda bir rekor. Merak edip sordum yayınevine, “Ahmet Ümit’in sizdeki romanları ne kadarlık toplam satışa ulaştı” diye. Sadece Everest’te 25 romanı 650 binin üzerinde satmış, ki diğer baskıları da düşünürsek Türkiye için büyük başarı.

        BİR MARS BİR ARTEMİS

        Marslı’yı okumamışsanız bile seyretmişsinizdir. Matt Damon kızıl gezegende sebat edip kendi kendine ne müthiş bir hayat kurmuş ve ne büyük hayal kırıklıkları yaşamıştı... Roman 2014’ün en iyi bilimkurguları arasında gösteriliyordu. Aynı yazarın bu kitabı da 2017’nin en iyi bilimkurguları arasında: Artemis.

        “Bir insanın Mars’ta nasıl hayatta kalabileceği üzerine çok araştırma yapmıştım. Bu sefer bu araştırmaların aynısını Ay’daki yaşam için yaptım” diyen Andy Weir, aslında Ay’da geçen bir polisiye yazmış bize. Aynı zamanda son derece bilimsel ve “mümkün” dedirten bir bilimkurgu bu.

        2080’lerde geçen romanın kahramanı bu kez 20’li yaşlarında genç bir kadın: Jasmine Bashara yani Jazz. Yaşadığı hamal hayatından kurtulup kısa yoldan zengin olmak için bir kaçakçıya yardım etmeye başlayan Jazz’ın sonraki günleri tıpkı Marslı’daki Mark Watney gibi pek kolay olmuyor. Ay’da kurulan ilk ve tek şehir Artemis’te “yırtmak” için göze aldığı işler sarpa sarıyor. Kendini bir anda Artemis’in kontrolünü ele geçirmeye çalışan karşıt güçlerin arasında ve derin bir komplonun ortasında buluyor.

        Kitabın adı Apollo Ay Programı’ndan esinle Artemis. Yunan tanrısı Apollo’nun kız kardeşi kendisi biliyorsunuz. Marslı’yı 7 Oscar adaylığına götüren başarıyı gören Century Fox bu kitabın da haklarını satın aldı. Yakında beyazperdede göreceksiniz ama Jazz’ı kimin oynayacağı henüz belli değil. Benim adayım, sahneden gelip beyazperdede büyük iş çıkaran “Valerian ve Bin Gezegen İmparatorluğu”nun yıldızı Cara Delevingne. Cidden yakışır.

        BU HAFTA NE OKUSAK?

        İlk kitap, sergi kataloğu gibi görünse de özgün metinler, fotoğraflar ve belgeleri içeriyor. Sabahattin Ali’nin gezdiği, anlattığı şehirlere tanıklık etmek isteyenlere. Türlü anne-babalar var. Diğer kitapta, çocuklarıyla farklı, derin ve daha stressiz birbağ kurmak isteyenler için öneriler yer alıyor.

        Şehirlere Alışamadı Küratör: Sevengül Sönmez Yapı Kredi Yayınları

        Zen Ebeveynliği J. Costello-J.Haver Remzi Kitabevi

        Şurada Paylaş!
        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa