Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Magazin Yılmaz Erdoğan, üzüntüsünü şiirleştiren adam
        • 1

          YURDUM SEVMEK MACERADIR
          Maceradır
          Ülkeme aşk mektubudur
          Her yaban neylersin ki yavan
          Edirne ötesi sabah kahvaltıda
          Biz de onun çay altıdır esası
          Ezine beyazı ve Gemlik siyahı
          Olmadan olmaz
          Bir de otlu peynir çıkarırsanız
          Sizden tatlısı bulunmaz
          Yurdum sevmek maceradır
          Öyle güzeldir ki çünkü
          Onu sevmek marifet bile sayılmaz
          Ankara keskinin Bozkırında
          Isırırken tenini
          gecenin süt dişleri
          Ya da deki "Eyvah", de ki "Havar"
          Erciş'te, bir göçükte çocuk
          İstihkakından karılmış
          Bir beton muammasının altında
          Herkesten "Orda kimse var mı?"
          kadar uzakta
          Misafir nefeslerle umut sayıklarken
          Yurdum sevmek maceradır...
          Ya da büyük kalpli isimsiz bir kurtarıcı
          Bir serdengeçtinin kuvvetli eli,
          sıkısından kavrayınca seni
          Bir bebek gibi gülümseyince
          kurtaranın yer yüzü

          Yurdum sevmek maceradır...
          Yaralarına deyince çok uzaktan
          tanımadığın bir dostun merhemi
          Göz pınarlarına taşınca memleket ve
          merhamet kelimeleri
          Yurdum sevmek maceradır..
          Maceradır çünkü sevmek esasen
          dilsiz Gönderenin adresi yok bu aşk
          mektubu Bu darb-ı mesel
          Bu cürmü masal
          Sensiz olmaz, sensiz olmasın
          Sensiz olacaksa, olmasın...

          (2011 Van Depremi için)

        • 2

          Adıyaman'da, Malatya'da, Diyarbakır'da
          Taştan heykeller gibi bakıyoruz
          Nemrut Dağı'ndan şimdi dünyaya,
          Başımıza gelenin ne olduğunu
          Tam anlayamadık da...

          Pazarcık, Elbistan
          Ve Samandağ'da,
          Hani yalnız bereket yağardı
          İskenderun Ovası'na?

          Şiir başlıyorsa madem,
          Sözün bittiği yerde,
          Dilimize çevirmek
          Eğer mümkünse.........

          Bilmem belki de değildir.
          Söz sanatlarından hiçbiri
          Hatta hiçbir güzel şey
          Bu ana eşlik etmek
          İstemeyecektir.

          (6 Şubat depremleri için)

        • 3

          Gerçek ne kadar telaşlı
          Hakikat o kadar vakur
          Ne ekersen onu biçersin
          İlim açık konuşur

          Lakin şifası mümkün olmayan
          Gözyaşlarıyla oluşan bu koca boşluk
          Evladının canıyla sınanan bir insanın
          Nereye başvuracağını bilmediği davası...

          Allah'ım neden
          Burada çatallaşır
          Her zaman kader?
          Bir dondurmacı neşesi
          Bir türkü membası
          İsyan değil haşa
          Yalnızca bir sorudur:
          Neden Maraş,
          Hep bir uzun havanın konusudur?

          (6 Şubat depremleri için)

        • 4

          Ah benim güzel Antakya’m…
          Sen üzme kendini bu kadar.
          Olan bize olur,
          Coğrafya kendini tazeler.
          Dağılır gene kara bulutlar.
          Bilirsin güneş
          Bizim Hatay’ı çok sever.
          Biraz sabır,
          Biraz yağmur,
          Biraz da zahter…

          (6 Şubat depremleri için)

        • 5

          BÜYÜYORUM
          Büyüdükçe,
          Sentetik zamanlara
          Kangren ayaklar bastım,
          İzi kaldı
          Ömrümün...

          Kara çaldılar yüzüme
          Bütün kara parçalarında
          Elbette
          'Afrika dahil'
          Parça başı çalışan
          Kiralık katildi zaman.

          Gülüşüm sivas yangını,
          Ağlarsam kızma...
          Ölmek bile
          Yakışıyor bazı adama...

        • 6

          YAŞAYABİLME İHTİMALİ
          Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
          Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
          Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
          İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
          Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
          özlemeye başladım herkesi...
          Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
          Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
          Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
          Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
          solculuk oynamaya başladık..
          Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
          Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
          Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
          Ağbilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
          Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
          Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
          Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
          Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
          Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
          Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
          Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
          Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
          Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
          Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
          Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
          Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
          Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
          Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.

          Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

          Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
          Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
          Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
          Muş ovasının yalancı maviliğini
          Otobüs oluyordum bir süre
          Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde
          Otobüs oluyordum
          Bir ülkeden bir iç ülkeye
          Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
          Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
          Korkuyordum
          Sonra iniyordum otobüsten
          Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
          ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
          ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
          Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
          Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
          Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
          Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda
          Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği
          bir yol üstü lokantasında
          Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
          Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
          Ben seninle herhangi bir insan elinin terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim

          Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!

        • 7

          ADIN BAHARDI
          Kente yanlızlık gelirdi sen uyuyunca
          Yüzümde mevsim değişirdi uyandığında
          Bilmezdin gizliden seni sevdiğimi
          Aşkın içimde solardı adın bahardı

          Eteğini koştururdun sokağımızda
          Sokak sus pus olur sana bakardı
          Bilmezdin gizliden izlediğimi
          Gözlerim gözlerinden korkardı
          Hatırlıyorum adın bahardı

          Sokakta bir bayramdı durakta bekleyişin
          Sanki sonsuz bir ayrılıktı okula gidişin
          Bilmezdin her sabah seni yolcu ettiğimi
          Yüreğim yol boyu ardından ağlardı
          Hatırlıyorum adın bahardı

        • 8

          AŞK HAYATI
          Sevmek gibi geliyordu her şey,
          Sevmek gibi gidiyordu kadın
          Adının anlattığı,canın teni yakmasıydı,
          Bir bulut evet ama aslolan
          Bulutun suyu yağmasaydı...

          'Bir insanı sevmekle başlıyordu her şey'
          Ve boşanmak için
          En az iki şahit gerekiyordu

        • 9

          SEVMEKTEN GİDİNCE
          Sen beni sevmekten gidince ben bana borçlu kaldım
          Ya sen bana fazla geldin ya ben sana az kaldım
          Gitme bir adım öteye gülüm bir adımda gurbet olur
          Gitme bir nefes öteye gülüm her nefes hasret olur

          Aşk yasaklandı artık halka açık yerlerde
          El tutmak yol açıyor diye hesapsız
          Susmalara kaldırdık tüm tutuşmaları
          Yasak kelime oyunu yapmak
          Yalan söylemek mecburi ve serbest ayyuka çıkmak
          Artık yağmur sonraları toprak kokmak yok
          Tomurcuklanmak günah
          Ve bir insan gözü yüzünden 100 gün ardarda uyumamak
          Kimse ölmesin diye
          Kimsenin aklında her sevdalı verdiği sözü geri alacak
          Güneşi ayı ve hatta hiç bir tabiat olayı
          Şahit gösterilmeyecek hiç bir sevdaya
          Ne deniyorsa onu atacak kalp
          Ve süresi24 saate çıkarılacak meskun mahallerde ağlamanın

          Sen sesini alıp gidince ben burda dilsiz kaldım
          Ya sen bana fazla geldin
          Ya ben sana az kaldım
          Gitme bir adım öteye gülüm bir adımda gurbet olur
          Gitme bir nefes öteye gülüm her nefes hasret olur

        • 10

          ACI
          Yaşamak uğruna
          Ölmek bu olsa gerek
          Sevmek uğruna
          Acı çekmek bu olsa gerek
          Hayat uğruna
          Savaşmak bu olsa gerek
          Peki ya senin uğruna
          Üzülmek niye?

        • 11

          GÜLÜŞÜN
          Gülüşünde bir mana var,
          Saklayamazsın.
          Sarılışında ne düşler,
          Ne düşükler,
          Sakınamazsın.

          Aynı yolları,
          Kimsesiz mekanları,
          Birlikte özleme hasreti...
          Yalnızlığımın dert ortağı gastrit...

          Gülüşünde bir mana var,
          Saklayamazsın.

          Bütün iç savaşlarda,
          Rehin alındı bu yürek
          Kandıramazsın.

          Hangi çekilişin
          Büyük ikramiyesi bu,
          En uzak sevişmelerin
          Yeni yetme utancı.
          Lakin aşk,
          Biraz da utanmaktır yaşamaktan,
          Sakınamazsın...
          Yeni yetmelik işine gelince:
          O zaten hepimizin gizli öznesi
          Türkçede var.
          Bazı dillerde yok.

          Gülüşünde bir mana var,
          Saklayamazsın.
          Kime niyet kime felaket bu aşk,
          Anlayamazsın.

          Ödümüz patlıyor acı çekmekten
          Oysa;
          Biraz da acıdır,
          Aşkın mayası.
          Kaçınamazsın.

          Gülüşündeki manayı saklayamazsın.
          Tutunacak yerimiz yok,
          Resmi tutanaklarda.

          Gülüşünde bin yıllık hasret var,
          Saklayamazsın.
          ..........................
          Bu yazık karşılaşmanın
          Alnımıza çakılıyor anafikri:

          Aşka cesaretimiz yoksa
          Başka zaman görüşürüz!

        BURÇLAR

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa