Habertürk
Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

YASEMİN GÜNERİ / HABERTÜRK

YAZI DİZİSİ 1

Türkiye’de 0-6 yaş grubunda yaklaşık 400 çocuk cezaevinde büyüyor. Annelerinin işlediği suç nedeniyle bazen doğmadan önce, bazen doğduktan kısa süre sonra cezaeviyle tanışan çocuklar, annelerinin cezasını onlarla çekmek zorunda kalıyor

ANNY, Elizabeth, Johany, Victoria, Jasmin Irmak, Erol, Sudenaz, Eylül, Yılmaz ve Sıla... Annelerine verilen hapis cezaları ya onların doğmadan hapse girmesine ya da hapishanede büyümesine neden oldu. İşledikleri suçlar nedeniyle cezaevine girmek zorunda kalan kadınların önünde iki alternatif var: Ya çocuğuyla birlikte cezaevine girecek ya da çocuğunu Çocuk Esirgeme Kurumu’na teslim edecek. Cezaevindeki kadınların çoğunlukla tercihi çocuklarını yuvaya teslim etmek yerine, onlarla cezaevine girmek oluyor. Türkiye’de annesine verilen hapis cezası nedeniyle hapishanede büyüyen çocuk sayısı 400’ün üzerinde.

TALEPLERİ: ÇOCUKLU ANNELERE GÖRE CEZAEVİ

Cezaevlerinde çocuklarıyla kalan kadınlar alternatif yöntemler bulunmasını istiyor. Bu taleplerden biri, çocuklu kadınların aldıkları hapis cezasının ev hapsine dönüştürülmesi. Ayaklarına elektronik pranga vurulmasına bile razı olduklarını söylüyorlar. İkinci öneriyse çocuklu kadınlara göre dizayn edilecek yeni bir cezaevi... Çocukların koğuşlarda farklı suçlardan ceza almış ve ruh halleri bozuk yüzlerce kadın arasında büyümesi yerine kendileri gibi çocuklu annelerin olduğu cezaevlerinde, ev ortamını aratmayacak koşullarda yaşaması. Bu yöntemler, anneleri örgüte yardım suçundan ceza alan Özgür ve Lorin bebeklerin cezaevine girecek olmasıyla yeniden tartışılmaya başlandı. Ancak, somut girişimde bulunulmadı.

YAŞAYABİLDİKLERİ TEK YER: KREŞ

Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nden aldığımız özel izinle Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne gittik. Foto muhabiri arkadaşım Sinan Bilgenoğlu’yla yoğun güvenlik önlemlerini aştıktan sonra Ceza ve İnfaz Kurumlarından Sorumlu Cumhuriyet Savcısı Fuat Arı’ya ulaştık. Savcı Arı, göreve geldikten sonra atıl durumda olan kreşi yeniden açtırdığını ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendilerine kolaylık sağladığını anlattı.

Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde, 19 erkek ve 34 kız çocuğu anneleriyle kalıyor. Yaklaşık 850 kadın mahkûmun bulunduğu cezaevinde toplam 53 çocuk yaşıyor. 1 yaşında 14, 2 yaşında 12, 3 yaşında 8, 4 yaşında 8 ve 5 yaşında 10 çocuk bulunuyor. 4 ve 5 yaşındaki çocuklar, yeni açılan kreşte resimler yapıp oyunlar oynuyor. Çocukluklarını yaşayabildikleri tek yer kreş...

Cezaevinin hemen yanında açılan kreşe giden çocukların yaptıkları resimlerse yürek burkuyor. Çocuklar, görmedikleri babalarıyla annelerini yan yana güneşli bahçelerde gezerken resmediyor. Çizilen tüm karelerde ‘baba’ olmasıysa çocukların yaşadığı burukluğun resimlere yansımasına neden oluyor.

KADIN PEDİ VE ÇOCUK BEZİ BEDAVA

Cezaevinde çocuklarını nasıl büyüttükleri konusunda görüştüğümüz kadınların büyük bölümü kocalarının da cezaevlerinde olduğunu ve bu nedenle kendilerine yardım edecek kimselerinin olmadığını belirtti. Yakın bir zamana kadar kadın pedi ve çocuk bezi almakta zorlandıklarını vurgulayan kadınlar, şimdiyse bu ürünlerin kendilerine bedava dağıtıldığını söyledi. Cezaevi Sorumlu Savcısı Fuat Arı, bazı yardımseverlerin cezaevini ziyarete gelerek ‘Nasıl yardım edebiliriz?’ diye sorduklarını ve kendisinin de çocuklu kadınların ihtiyaçlarının karşılanmasını rica ettiğini anlattı. Bu kapsamda kadın pedleri ve çocuk bezleri kadın mahkûmlara ücretsiz dağıtılmaya başlanmış.

OYUNCAKSIZ BEBEKLER

Cezaevlerinde kalan çocukların en büyük sorunu oyuncaksız büyümeleri. Güvenlik gerekçesiyle cezaevlerine oyuncak götürülmesi yasak. İçine bir şey konulduğu düşüncesiyle hediye gelen tüm oyuncaklar cezaevlerinin teknik personeli tarafından tek tek açılarak kontrol ediliyor. Bu nedenle oyuncaklar kullanılamaz hale geliyor. Bazı mahkûmlar, kendi yaptıkları bez bebeklerle çocuklarını avutmaya çalışıyor.

ÇOK DİLLİ CEZAEVİ

55 ayrı ülkeden kadının kaldığı cezaevinde 27 ayrı dil konuşuluyor. Yabancıların çocukları da cezaevinde Türkçe öğrenmiş. Çocuklar annelerinden anadili öğrenirken, koğuşlardaki kadınlardan da Türkçe öğreniyor..

Kenyalı 4 yaşındaki Tony Atatürk’ü cezaevinde tanıdı

CEZAEVİNDEKİ Kenyalı S.K.’yla konuşmaya başlıyoruz. Uyuşturucu satma suçundan 4.5 yıl önce Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne gelmiş. Hamileyken cezaevine giren S.K., oğlu Tony’yi hapiste doğurmuş. Tony, cezaevinin dışına 4.5 yılda iki kez çıkmış. Çok büyük problemler yaşadıklarını anlatan S.K. kreş açıldıktan sonra rahatlamış. Tony, 4 yaşına kadar oyuncakla tanışmamış. Kreşe başladıktan sonra, yani 4 yaşında oyuncak bir arabaya sahip olabilmiş. Oyuncak arabasını elinden bırakmıyor ve koğuşunda sürekli onunla oynuyor. Toni, koğuşa ‘ev’ diyor. Atatürk posterine bakıp ‘Atatürk’ diyor. Atatürk’ün kim olduğunu sorduğumuzda ise sadece ‘Atatürk büyük’ yanıtını veriyor.

TONY 2 YIL DAHA CEZAEVİNDE KALACAK

Tony’nin annesi S.K. koğuşta hijyen koşulları ve alanın darlığı yönünden sıkıntılar yaşadığını söylüyor. İhtiyaçlarını karşılayacak parası olmadığı için Tony’ye istediği kadar bisküvi ve çikolata alamamış. Cezaevinde tekstil işinde çalışmaya başladıktan sonra ihtiyaçlarını karşılamaya başlamış. Kıyafetleri ve mamayı da cezaevi yönetimi kendisine vermiş. Hamileyken en çok sebze yemeği yemek istemiş. Ancak, istediği sebzeleri bulamamış. Tony’nin kıyafet ve diğer ihtiyaçlarını yardımseverler aracılığıyla karşılamış. Tony, 6 yaşına kadar cezaevinde kalabilecek. 6 yaşına girdiğinde ailesinin yanına Kenya’ya gönderilecek. Annesi 10 yıla mahkûm olmuş. Tony, babasını hiç görmemiş. Kenya’da okula başlayacak. Anne S.K. şimdiden çocuğundan ayrılma korkusu yaşıyor. Tony, fotoğraflarda gördüğü kişiye ‘baba’ demeyi öğrenen çocuklardan biri.

‘3 YAŞINDA AMA CANLI KEDİ VE KUŞ GÖRMEDİ’

REFİYE Y., gasp suçundan 15 yıla mahkûm oluyor. 10 yıl hapis yatacak. 15 günlük oğluyla cezaevine girmiş. Oğlu şimdi 3 yaşında. Eşi de aynı suçtan Denizli’de cezaevinde yatıyor. “Ben, eşim yüzünden buradayım. Babası Denizli cezaevinde. Babasını bir kez gördü. Denizli’de koğuş sistemi olduğu için çocuklu kalamazdım. O nedenle burada kalıyorum. Çocuklu mahkûmla kalmak istemeyenler de oluyor. Rahatsız olan mahkûm koğuş değiştiriyor” diyerek anlatmaya başlıyor.

‘CEZAEVİNDE AKLİ DENGESİ YERİNDE OLMAYANLAR VAR’

Refiye Y.’nin en büyük sıkıntısı çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamıyor olması... Duygularını şöyle anlatıyor: “Çocuğum hiç dışarı çıkmadı. Kreşe yeni başladı. Kreş olmasaydı kalem ve defterlerle zaman geçiyordu. 3 yaşına kadar konuşamadı. Çünkü, sürekli ‘Sus’ dendi. Sürekli işaretlerle anlaşmaya çalıştı. Ağır mahkûmlar da var. Herkesin psikolojik sorunu var. Zaten psikolojisi düzgün insanın cezaevinde işi olmaz.

Çocuk 6 yaşına geldiğinde ne yapacağımı bilmiyorum. Babaanne ve dede yok. Annem ve babam da bakıma muhtaç. O nedenle hiç dışarı çıkmadı. Televizyona bakıyor kediyi görüyor, kuşu görüyor ‘Anne bana ondan al’ diyor. Ne kediyi ne de kuşu canlı gördü. Kreşe giderken kuş gördü çok sevindi. Babası yüzünden buradayız. Bayramları geçirmek çok zor. Her şey kısıtlı. Oğlum koğuşu ev zannediyor. Dışarıyı bilmediği için evi de bilmiyor. Karavanadan gelen yemekleri yiyor. Dışarıdan başka bir şey alma imkânı yok. Ziyaretçimiz de yok. Oğluma bayramlarda cezaevi yönetimi tarafından kıyafet veriliyor.”

Cezaevinde akli dengesi yerinde olmayan mahkûmların varlığına dikkat çeken Refiye Y., “Bu yüzden oğlumu her koğuşa da gönderemiyorum. Sürekli ilaç kullananlar var. Kendim olsam bu kadar zor olmuyor. Kendim için değil çocuğum için korkuyorum” diyor.

‘BABASI YÜZÜNDEN’

Refiye Y. oğlunu anlatırken konuyu yine kocasına getiriyor ve onun yüzünden burada olduğunu söylüyor: “Babasını resimlerden tanıyor. Bizim de babasıyla aramız açık. Ben görüşmüyorum babasıyla. En büyük pişmanlığım eşimle evlenmek. Ben onun yüzünden yandım. İlk eşimden bir kızım ve oğlum var. İkinci evliliğimi yapmam en büyük hatam. İkinci kez evlendiğim için ilk çocuklarımın beni ziyaret etmesine babaları izin vermiyor. Cezaevinde kalan kadınlar, erkekler yüzünden suç işliyor. Ben kocam yüzünden mahkûm oldum. Oğlum her gece dua ediyor: ‘Allahım bizi buradan kurtar’ diye.”

 

YAZI DİZİSİ 2

CEZAEVİNDE YILLARA MAHKÛM OLAN VE ÇOCUKLARIYLA BİRLİKTE CEZASINI ÇEKEN ANNELER ŞU CÜMLEDE BİRLEŞİYOR: Hatamızın bedelini çocuklarımız ödüyor

Cezaevinde zorlu bir hayata başlayan kadınların büyük bir bölümü yaşadığı psikolojik sorunlar nedeniyle çocuğunu emziremediğini dile getiriyor. Anne, kendisine verilen yemeği ayıklayarak bazen de yeniden yaparak, yoğurtla karıştırarak bebeğinin karnını doyuruyor

CEZAEVİNDE çocuklarıyla kalan kadınların büyük bir bölümü evlendikten sonra işini bırakmış olmanın verdiği pişmanlığı dile getirdi. Mahkûm kadınlar, cezaevinde verilen takı tasarımı, tekstil, pasta yapımı, kuaförlük gibi kurslara giderek cezaevi sonrası hayatlarını idame ettirecek meslekler ediniyor. Tekstil atölyesinde çalışan kadınlar hem maaş alıyor hem de sigortaları yatırılıyor.

‘BEBEKLERİNİ EMZİREMİYORLAR’

Çocuklarının cezaevi yerine Çocuk Esirgeme Kurumu’nda büyümesine razı olan anneleriyse zor bir süreç bekliyor. Devlet yurtlarında kalan çocuklar, uzman eşliğinde cezaevindeki annesini ziyaret edebiliyor. Anne sevgisinden uzak, cezaevine annesini ziyarete gelen çocuklar sıkı güvenlik önleminden geçmek zorunda kalıyor.

ÇOCUK MÖNÜSÜ YOK

Çocuklarıyla cezaevinde kalan kadınlarsa farklı sorunlarla mücadele ederek çocuklarını büyütmek zorunda. Cezaevinde zorlu bir hayata başlayan kadınların büyük bir bölümü yaşadığı psikolojik sorunlar nedeniyle çocuğunu emziremediğini dile getiriyor. Bu nedenle bebekler, mamayla tanışmak zorunda kalmış. Mama yapmaksa başlı başına bir sorun.

Bebeklerini dışarıdaki pek çok olumsuzluktan sakınan anneler, cezaevinde olumsuz koşullardan sakınamıyor. Bebek mamaları bebeğin bünyesine göre verilmiyor. Diyet maması yemesi gereken bebeğe normal mama veriliyor. Anne, kendisine verilen yemeği ayıklayarak bazen de yeniden yaparak, yoğurtla karıştırarak bebeğine veriyor. Çocuklarıyla cezaevinde kalan annelerin en büyük talebi cezaevlerinde çocuklara özel mönü hazırlatılması ve dengeli beslenmelerinin önünün açılması oldu.

‘Çocuğum, oyuncak yerine televizyon kablosuyla oynadı’

Sevim Y. ilk kez 15 yaşında cezaevine girdi. İki arkadaşıyla gasp suçundan hüküm giymiş. 3 yıl yattıktan sonra tahliye oldu. 2013’te yeniden mahkûm oldu. Hem gasp hem de hırsızlıktan 5.5 yıl hapis yatacak. 16 aydır cezaevinde. Cezaevine 6.5 aylık hamileyken girdi. Cezaevinde doğum yapanlardan. Eşi de Silivri Cezaevi’nde. Eşi, yaralama suçundan hapse mahkûm olmuş, cezasıysa 5 yıl.

Oğulları F., cezaevinde kalan bir annebabanın çocuğu olarak hayata gözlerini açtı. Doğduğu andan itibaren cezaevi koşullarıyla tanışan ve 1 yaşını geçen F., okul çağına gelene kadar evi bildiği cezaevinde kalacak. Minik F., babasıyla iki kez görüştü.

Sevim Y.’nin annesi, cezaevine açık görüşe geldiğinde torununu alıp damadıyla görüştürmeye Silivri Cezaevi’ne götürüyor. Sevim Y. “Cezaevinde hamile olmak nasıl?” sorusuna net bir cümleyle yanıt veriyor: “Çok zor. Hiçbir istediğini alamıyorsun. İstediğin gibi giyinemiyorsun. Cezaevine girmeden çocuğuma beşik almıştım. Bir defa bile yatırmak nasip olmadı. Ranzada beraber yatıyoruz. Sürekli yataktan düşüyor.”

‘ZEBRADAN KORKTU’

Sevim Y., oğlunun oyuncakla yeni tanıştığını anlatıyor ve devam ediyor: “Benim çocuğum düne kadar oyuncak diye televizyon kablolarıyla oynuyordu. Oyuncağın ne olduğunu bilmiyordu. Kreşten zebra verdiler. Çocuğum korktu. İlk kez gerçek bir oyuncakla tanıştı. Nasıl oynayacağını bilemedi. Şimdi yeni yeni oynuyor. Oyuncakları kırıyor. Dar bir alanda büyümüş olmanın verdiği agresiflik var. Her şeye tepkili.

‘HATAMIN BEDELİNİ ÇOCUĞUM ÖDÜYOR’

Sevim Y., cezaevinde hiç aşermemiş. Ancak, sigara içenlerin arasında, rutubetli ve güneş görmeyen ortamlarda hamileliğin zor geçtiğini söylüyor. Sevim Y. cezaevinde anne olmanın zorluklarını şöyle anlatıyor: “Gecenin 1’inde çocuk kalkıyor. ‘Anne atta’ diyor. Dışarı çıkaramayacağımı anlatıyorum. Ancak anlayacak durumda değil. Çocuk, daracık bir alanda enerjisini atamıyor. ‘Anne bak’ diyerek televizyondaki parkları ve oyuncakları gösteriyor. Doktorlar ‘Televizyon izletmeyin’ diyor. Ama çocuğun dışarıyı tanımasını sağlayacak tek şey televizyon. Benim yaptığım hatanın bedelini çocuğum çekiyor. Çocuğumun da benimle aynı cezayı çekiyor olması beni kahrediyor. Burada anne olmak çok zor.”

BEBEKLERİN EN BÜYÜK SORUNU BESLENMEK

Cezaevindeki çocukların, bebeklerin en büyük sorunlarından biri de beslenmek. Sevim Y., bebeğinin 3 aylıkken sütten kesildiğini ve mamaya başladığını söyledi. “Burada kreşten veriyorlar mamayı (Mahkûmlar, kantine kreş diyor). Mama veriyorlar, bisküvi veriyorlar. Katı gıdalara başladıktan sonra da cezaevindeki yemeklerden vermek zorunda kaldım. Eşim de cezaevinde olduğu için bana annem bakıyor. Haftada 50 lira bırakıyor. Onunla çocuğumun ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorum. Koğuşta temizlik yaparak da kazanıyorum. Yemek seçiyor ve karavanadan verilen yemekleri yemiyor. Yemekleri tekrar yapmak zorunda kalıyorum.”

BULGUR PİLAVINDAN BULGUR ÇORBASI

Bebeklere tuzlu yemek verilmesi önerilmiyor. Bu nedenle cezaevindeki anneler yemekleri yeniden pişirme yolunu bulmuş. Çorbayı süzüp yeniden yapıyorlar. Bulgur yemeğinden bulgur çorbası pişiriyorlar. Bulgur pilavının içine konulan yoğurt su ısıtıcısının üzerinde yeniden kaynatılıyor.

25 yaşındaki Sevim Y.’nin anne-babası ayrı. Aile sevgisinin yoksunluğunun kendisini hata yapmaya ittiğini kaydediyor. Ama bundan sonra çocuğu için iyi bir gelecek planlıyor. Cezaevinden çıkar çıkmaz çalışmaya başlayacağını söyleyen Sevim Y., “Burada kurslara gittim. Kuaförlük belgem var. Aşçılık kursuna gidiyorum. Çıkınca bir kuaför dükkânında çalışmak veya kuaför dükkânı açmak istiyorum” diyor. Sevim Y. ekliyor: “Çocuğumun anaokuluna gitmesini ve okumasını istiyorum.”

TAHLİYEDEN SONRA GELİNLİK GİYECEK

Sevim Y.’nin kendisi gibi cezaevinde olan eşiyle görüşmesinin tek yolu mektuplaşmak. Ama resmi nikâhları olmadığı için bir araya gelemiyorlar. Dışarıya çıktığında gelinliğini giyip evlenmek en büyük arzusu. “Her genç kızın hayali. Ben de öyle istiyorum” diyor. Cezaevinde çocuk büyütmenin en büyük zorluklarından biri de dört duvar arasında, güneşin az girdiği koğuşlarda çocukların sık sık hastalanması. Sevim Y. çocuğunun bağışıklık durumunun dış dünyaya adapte olamadığını da anlatıyor. “Cezaevinde güneş görmüyor. Rutubetli duvarlar sık sık hastalanmasına neden oluyor” diyor.

‘KIZLAR YEMEK’ DİYE BAĞIRIYOR

Peki, çocuğunu bırakabileceği biri olsa, cezaevi dışına gönderir mi? Sevim Y. bu soruya çok net bir yanıt veriyor: “Hayır. Sanki onunla doğdum, onunla büyüdüm. Sıkıntılarımın azalmasına neden oluyor. İyi ki var. Hepimiz için neşe kaynağı. Ortak alanımız bahçe var. ‘Anne bahçeye çıkar’ diyor. Gardiyanlar ‘Yemek’ diye bağırıyor. Oğlum da ‘Kızlar yemek, kadınlar yemek’ diye sesleniyor. Birine bir şey olduğunda ‘Gardiyan’ diye bağırıyor. Ama çocuğuma sürekli ‘Yapma’ dediğim için cezaevi içinde cezaevi yaşıyor.”

‘EV HAPSİ VERİLSİN’

Sevim Y., çocuklu kadınlar için cezaevinde yapılması gerekenleriyse şöyle anlatıyor: “Ev hapsi verilsin çocuklu kadınlara. Benim çocuğum evinde büyüsün. Buranın kapalı alan olduğunu algılıyor. Bize ev hapsi verilirse cezamızı ev ortamında çekeriz. Ben cezamı çekeyim. Ama çocuğum cezalandırılmasın.”

‘Çocuklu anne hata yapmayacak’

AYLA P. de cezaevinde kalan yabancı uyruklu kadınlardan. 16 aydır cezaevinde bulunuyor. İranlı. Uyuşturucu ticareti yaptığı iddiasıyla yargılanıp mahkûm olmuş. Oğlu 1 yaşındayken girmiş cezaevine. Aldığı hapis cezası gereği 26 ay daha cezaevinde kalacak. Eşiyse İran’da. Ama dört duvar arasındaki yaşantısına bir de eşinin hasreti ekleniyor. Eşinin pasaportunda sorun olduğu için Türkiye’ye gelmesine izin verilmiyor. Çocuğunun babasını hiç görmediğini söylüyor Ayla P.

‘AĞLAYA AĞLAYA BOĞAZI ŞİŞTİ’

İranlı Ayla P. cezaevindeki yaşamı “Burası gerçek bir hapishane” sözleriyle özetliyor. En büyük düşüncesi de oğlu... Çocuğunun cezaevinde kendi cezasını da çektiğini söylüyor... En büyük sıkıntısının bu olduğunu vurguluyor. Bu durum onu kahrediyor.

Ayla P., cezaevindeki diğer anneler gibi çocuğu için yaşıyor. Onun hastalanması onun daha da perişan olmasına neden oluyor. “Mesela çocuğum hasta olduğunda doktora götüremiyorum. Defterim vardı. Dilekçe vermekten defterimde sayfa kalmadı. Çocuğumun ağlaya ağlaya boğazı şişti” diyor.

Ayla P.’nin oğlu en çok bebe bisküvisi seviyor. Ama bisküvinin az verildiğini söylüyor İranlı anne... Sözlerine şöyle devam ediyor: “Çocuk aç kalıyor. Çocuk yemeğinin ayrı olması lazım. Bize verdikleri yemekleri veriyorlar. Bir sürü şey yasak. Anne ve çocuğu tutuyorsa çocuğun ve annenin tüm ihtiyaçlarını karşılamak zorunda.”

Hata yaptığını konuşmamızda sürekli tekrarlıyor. “Ben hata yaptım. En büyük hatalı kişi çocuklu anne. Çocuklu anne, çocuğunu düşünüp hata yapmayacak. Bizim görevimiz çocuk büyütmek.”

 

YAZI DİZİSİ 3

‘Günde 2 saat de olsa çocuklar camdan dışarıyı görebilsinler’

BAKIRKÖY Cezaevi’nde 53 çocuk var. Bunlardan bazıları bebek. Cezaevinde olmalarının nedeni annelerinin işlediği iddia edilen suçlar. Onlarsa annelerinin hem can yoldaşı hem de refakatçisi... “Koğuşta adım atacak yer kalmıyor” diye onlara verilen küçük ranzalar koğuşa alınmıyor. Bu yüzden de anneleriyle aynı yatakta uyuyorlar. Cümleleri anlamaya başladıkları anda, annelerinin ranza komşusu olan cinayet, gasp ya da uyuşturucu zanlılarının anlattıkları hikâyeleri dinleyerek büyüyorlar. Çocuklar için en dehşetengiz olanıysa koğuşta bazen yaralanmalarla sonuçlanan kavgalara tanık olmaları... Tutuklu anneler “Bu yüzden çocuklarımız hırçın, agresif oluyor” diyor.

OYUN DEĞİL GERÇEK

Y. daha 3 yaşında... Cezaevinin düzenine o kadar çok alışmış ki; sabah sayımı ya da koğuş aramaları onun en büyük eğlencesi haline gelmiş. Gardiyanlardan önce uyanıp “Koğuş kalk” diye yataktan fırlayarak tutuklu kadınları uyandırmayı oyun haline getirmiş. Annesi, “Arama ve sayımları oyun gibi yaşıyor ama yaşadıklarının gerçek olduğunun da farkında” diye anlatıyor.

HER KOĞUŞTA BİR ÇOCUK

Aynı koğuşta birden fazla çocuk kalamadığı için cezaevlerinde kalan çocuklar birbirlerini görme şansına da sahip olamıyor. Cezaevi yönetiminin açtığı kreş çocukların sınırlı zamanlarda yan yana gelmesini, yaşıtlarıyla oynamasını sağlıyor. 4 yaşın altındaki çocuklarsa biraz daha şanslı. Onların yakınları tarafından dışarı çıkarılma şansı var. Bazıları cezaevlerinden çıkıp dört duvar dışındaki hayatı görme şansına sahip olabiliyor. Yakınları olmadığı için çocuklarını dışarı çıkaramayanlar çoğunlukla yabancı mahkûmlar. Onlar hayatı televizyondan ve annelerinin anlattıklarıyla öğrenebiliyor.

‘SÜREKLİ OYUN İSTİYOR’

SERVET 32 yaşında... Uyuşturucu satmak suçundan 6 yıl hapse mahkûm olmuş. 20 aydır cezaevinde. 4 yaşında oğlu P.’yle beraber kalıyor. İlk kez girmiş cezaevine. 2006’da mahkûm olmuş. Yargıtay cezayı onayınca, çocuk olduktan sonra girmek zorunda kalmış. 3 çocuğu var. Bir çocuğunu yurda vermek zorunda kalmış. Eşiyle ayrı yaşıyorlar.

Çocuğunun hiperaktif olduğunu ve sürekli oyun istediğini söyleyen genç kadın, cezaevinde yaşadığı sıkıntıları şu sözlerle anlatıyor:

“Burada her şey kısıtlanıyor. Bu nedenle asabi. Hiçbir şeye ellemesine izin vermiyoruz. Çocuğum bisiklet istedi. Ama olmadı. İçinde ukde kaldı. Bir park göremedi. Kreş açıldıktan sonra parkla tanıştı. Elimden geldiğince çikolata alıyorum. Saplı şekere izin verilmiyor. Balona da izin verilmiyor. Bu ikisini istedi. Ama olmadı. Kaldığı yerin cezaevi olduğunu bilmiyor. Suç işlediğimi bilmiyor. ‘Annem para çalmış, o yüzden buradaymışız’ demiş. Oğlum beni hırsız yaptı. Uykudan her kalktığında ‘Haydi kalk gidelim’ diyor. Nereye gideceğiz? Kreş açılmamış olsaydı çok büyük bir sorunumuz olacaktı. Sadece çocuklarıma kendimi adayacağım. Tahliye olunca tek yapmak istediğim şey çocuklarımı parka götürüp yemeklerini yapmak olacak.”

Koruma kararı vardı, eşini öldürdü, bebeğiyle hapiste

ADI Yeşim. 4 aydır cezaevinde. Suçu, kocasını öldürmek. Oğlu Y. 6 aylıkken cezaevine gelmişler. Oğlu şimdi 10 aylık... “Neden eşini öldürdün, loğusa sendromu mu?” sorusuna “Loğusaydım ama öyle sendrom değil. Ben çocuğum için öldürdüm” yanıtını veriyor.

Yeşim, kendisini cinayete götüren olayları şöyle anlatıyor: “Benim koruma kararım vardı. Ama çocuğum olduğu için görmeye geliyordu. Tartışırken çocuk aramıza sıkıştı. Çocuğumun bir rahatsızlığı vardı. Bu nedenle çocuğu istemiyordu. Ben de boşanmak istiyordum. Bana şiddet uyguladı. Boynumda hâlâ kemer izleri var. Beni boğuyordu. Bebeğimi de boğuyordu. Mutfak bıçağıyla bıçakladım. Şah damarını kesmişim. Henüz mahkûm olmadım. Dava devam ediyor.”

‘AİLEM BELKİ KABULLENİR’

Oğlunu, hem eşinin hem de kendi ailesinin istemediğini söylüyor ve devam ediyor: “Çocuğum yüzünden katil olduğumu düşündükleri için görüşe bile götürdüğümde istemiyorlar. Kıyafet sıkıntısı yaşıyorum. Ailemin maddi durumu iyi. Ancak çocuğu görmek istemedikleri için ona kıyafet getirmiyorlar. ‘Çocuğu kayınvalidene ver’ diyorlar. Ben de vermek istemiyorum. En büyük korkum 6 yaşına gelince çocuğumdan ayrılmak zorunda kalmam. Belki ailem o zamana kadar kabullenir. Günde 3 tane depresyon hapı alıyorum. Bir kez çocuğumu dışarı çıkardı ailem. Bir daha almak istemedi. Çocuğuma baktıkça beni hatırlayıp üzülüyorlarmış. Bir daha almak istemediler.”

‘BABASINI ÖLDÜRDÜĞÜMÜ ONA ANLATMAYACAĞIM’

Yeşim, oğlunun her resme “Baba” dediğini söylüyor. En büyük sorunuysa çocuğunun sağlığı. Bazen ateşi 41 dereceye kadar çıkıyor. Yemek sorunu ve oyuncak olmaması da cezaevinde bulunan her anne gibi etkiliyor Yeşim’i... “Tek oyuncağımız telefon kartları. Hiç oyuncağımız yok” diyor.

“Babasını oğluna nasıl anlatacaksın?” sorusuna “Hiç anlatmayacağım. Babasını öldürmem ve onun için öldürmem... Bunu nasıl anlatırım ona? Eğer bir gün tahliye olursam yurtdışına gitmek isterim. Türkiye’de yaşarsam nasıl anlatırım?” diye yanıt veriyor.

Yeşim, geriye dönüp baktığında en büyük hatasını sorgulamış. Çocuk ve doğum sürecinin sorunlu geçmesinin eşiyle kendisinin psikolojisini bozduğunu söylüyor. Kadınlara en büyük tavsiyesi, “Ne olursa olsun çalışın. ‘Hamile kaldım’ deyip işten ayrılmayın. Boşanmaya çalıştığınızda eşinizin eline baktığınız için sorun yaşıyorsunuz” oluyor.

‘HAPPY ŞARKISIYLA ÇOK MUTLU OLUYOR’

Yeşim cezaevi hayatına ilişkin şunları da söylüyor: “Benim televizyonum yok. O yüzden çocuğum izleyemiyor. Müzik dinliyor. Ne kadar ağlarsa ağlasın ‘Happy’ şarkısında dans ediyor. Doğum gününü ilk olarak burada kutlayacağız. Bisküviden pasta yapacağız. Pet şişeye krem şantiyi koyup çırpıyoruz. Dışarıdaki pastalardan daha güzel oluyor. İçli köfte bile yapılıyor. Maruldan sarma sarılıyor. Ayran çorbası yapılıyor. Ekmek içiyle içli köfte yapıyorlar. Yemeklerin içindeki etleri ayıklayıp kıymaya dönüştürüyorlar. Haşlanmış patatesi kızartıyoruz. Makarnayı tekrar haşlayıp semaverde yeniden salçalı yapıyoruz. Cezaevindeki marketten bir kilo istediğiniz zaman yarım kilo geliyor. Elma istiyorsunuz, armut geliyor. Bu nedenle gelen her şey istediğinizden farklı oluyor. Güneş görmediği için çocuğumda yaralar çıkıyor. Vitamin eksikliğinden kaynaklanıyor. Ocak, tencere en büyük eksikliğimiz. Günde 2 saat bile olsa çocuklara camın önünde dışarıyı görme hakkı tanınsın.”

Kızının sevgilisini öldürdü, cezasını bebeğiyle çekiyor

4 çocuk annesi Ayşe R., 16 yaşındaki kızının sevgilisini öldürmek suçundan hapse girmiş. Eşi de aynı suçtan Silivri Cezaevi’nde kalıyor. Oğlu E. 6 aylıkken tanışmış cezaevi koşullarıyla. “Bir anlık öfke değildi. Kızımın erkek arkadaşı evime gelmişti. Böyle bir şeye izin veremezdim ‘Namus’ deyip öldürdük. “Gecenin yarısı bize gelmemiş olsaydı o kadar takmazdım, ‘namus’ diye. Uykudan uyanıyorsun ve şuurunu kaybediyorsun. Kim görse aynı şeyi yapardı” diyerek eşiyle işledikleri cinayeti anlatıyor ama ekliyor: “Yine de pişmanım.”

‘BEBEĞİM SİGARA PAKETIYLE OYNUYOR’

Ayşe R., dört duvar arasında 1.5 yaşını dolduran bebeğiyle yaşadıkları sorunları şöyle anlatıyor: “Çocuğumun ihtiyaçlarını karşılayamıyorum. Bir meyveli yoğurt alamıyorum. Bezini ve mamasını karşılıyorlar. Ayda bir paket mama veriliyor. Normalde haftada 2 paket mama gidiyor. Çocuğun oyuncağı yok. Sigara paketleriyle oynuyor. Mama ve oyuncak ihtiyacını karşılayamıyorum. Yerlerde emekleyerek yürümeye başladı. Bazen battaniye serdim. Bazen betonda emekledi. Yatak yok. Yanımda yatıyor. Birkaç kez cezaevi dışına çıktı çocuğum.”

Ayşe R., çocuğunu dışarıdaki yakınlarına neden bırakmadığınıysa şöyle anlatıyor: “Dışarıda çok yakınım var ama bebeğim bensiz durmuyor. Beni görmeyince sürekli ağlıyor. Bazen kardeşlerinin yanına gönderiyorum ama döndüğünde zayıflamış ve hastalanmış oluyor. Oyuncaksız duruyor, annesiz duramıyor. Dışarıda 3 çocuğuma yakınlarım bakıyor. Bebeğimin cezaevinde büyürken ilk sözü ‘Baba’ oldu. Babasını fotoğraflardan tanıdı. ‘Baban nerede?’ deyince fotoğrafı gösteriyor.”

‘REKLAMDAKİ CİVCİVİ BENDEN İSTİYOR’

“Sizi en çok üzen ne oldu?” sorusunu Ayşe R. şöyle yanıtlıyor: “Çocuk şampuanı reklamlarındaki oyuncak civcivlerden istiyor. Cezaevine gelen oyuncaklar kontrol ediliyor. Kontrol edilince de kırılıp parçalanıyor. Bu nedenle oyuncak sokulması yasak. Oğlum, reklamlarda gördüğü plastik civciv oyuncaklarla ancak cezaevinden çıktıktan sonra oynayabilecek. Cezaevindeki yemekleri yemiyor. Hazır çorba alıp yediriyorum. Ocağımız olmadığı için su ısıtıcılarıyla bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Sütü ısıtamıyorum. Çorba yapamıyorum. Paslı su geliyor musluklardan. Çocuğu yıkarken bile korkuyorum. Çok sık hastalanıyor. Sürekli doktor olmuyor.”

6 yaşına gelince çocuğundan ayrılma endişesini taşıyan Ayşe R., duygularını şöyle dile getiriyor: “Ben onsuz cezamı nasıl tamamlayacağım? Umarım oğlum 6 yaşına gelmeden çocuklarıyla cezaevinde kalan anneler için yeni bir düzenleme yapılır.”