Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Müzik Steven Wilson: Solo kariyerim yüzde 100 doğru karardı!

        Meltem ŞAHBAZ / HABERTÜRK

        İngiliz rock müziğin önde gelen isimlerinden Steven Wilson, bir kez daha İstanbul’da sahnede olacak. Dillere destan 500 sayfalık CV’sini düşünürsek, onun için müzik fabrikası demek biraz mekanik bir tanımlama olsa da kendisi sahiden öyle… Steven Wilson sanki bir memba, üstelik çağlıyor. Bu membadan nasibini alan çok. O da ne denli bir zenginliğe sahip olduğunun farkında ki bundan yıllar önce tüm projelerini durdurdu ve solo kariyerine ağırlık vereceğini açıkladı. Abilerinden aldığı bu ilhamla attığı adımdan pişman mı derseniz, peşinen söyleyelim geri dönmeye hiç niyeti yok. Steven Wilson ile 22 Temmuz’da Zorlu PSM'deki konseri öncesi biraz sohbet ettik, biz sorduk, o cevapladı…

        Bir süre önce solo kariyerinize ağırlık verme kararı aldınız. Porcupine Tree ve diğer projelerinizi durdurdunuz. Zaman içinde aldığınız karardan nasıl etkilendiniz?

        Sadece Porcupine Tree projesini durdurmadım, üç veya dört farklı grubum vardı. Hepsini sonlandırdım ve sadece kendi ismimle müzik yapmaya konsantre olmaya karar verdim. Bunun sebebi çok basit; yön değiştirerek çok daha hızlı bir şekilde evrimleşmek, farklı müzisyenlerle çalışmak ve sürekli aynı müzisyenlerle çalışmak zorunda olmamak istiyordum. Bir grubunuz olduğu zaman hep aynı müzisyenlerle çalışıyorsunuz. Ben de David Bowie veya Neil Young gibi çevrelerindeki insanları sürekli değiştiren müzisyenleri örnek aldım. Bu sayede onların müzikleri sürekli taze kalıyor ve gelişiyor. Solo kariyerim benim açımdan yüzde 100 doğru bir karardı. Ayrıca solo kariyerim ticari olarak çok daha başarılı oldu, bu açıdan da doğru bir karardı.

        Peki Türkiye’deki dinleyicileriniz adına sorayım; Porcupine Tree projesi bir daha hayata geçecek mi?

        Bu sorunun cevabını verdim aslında. İleriye gitmek istiyorum, geriye değil.

        Web sitenizdeki CV’niz ile ünlüsünüz. Yanılmıyorsam en son güncellenmiş hali 500 sayfaydı. Hatta bir ara “Öyle çok projede yer aldım ki hatırlamıyorum, eğer ismimin geçtiği bir şeye rastlarsanız bana gönderin” demiştiniz. Çok fazla dönüş oldu mu?

        Evet, doğru (Gülüyor)… Bu kadar fazla kayıt yapmamın tek sebebi kayıt yapmayı çok sevmem. Müzik yapmayı ve insanlarla iş birliği içinde olmayı çok seviyorum. Ayrıca insanların kayıt yapmak için yardım istedikleri bir insan konumuna da geldim. Yapımcılık ve miksleme konularına da dahil olmaya başladım. İlgimi çok farklı türlerde müzikler çekiyor. Solo sanatçı olarak müzikal kişiliğimin her yönünü keşfetme fırsatı elde ediyorum. Farklı projeler yapmak, çeşitli müzisyenlerle çalışmak ve yaratıcı taraf değil de, başkasının kayıt yapmasına yardımcı kişi olmak buna katkı sağlıyor. Yıllar içerisinde çok fazla kayıt yaptım ama hepsini sevdiğimi söyleyemeyeceğim; hatta bazılarını keşke yapmasaydım diyorum. Ama bunların hepsi bir öğrenme sürecinin parçası. Bu yüzden yaratıcı bir kişi olarak kataloğumu, şimdiye kadar sevsem de sevmesem de yapmış olduğum ve benim için önemli basamak olan çalışmalarımın listesi sayıyorum.

        Karanlık müziğiniz ve şarkı sözlerinizle tanıyoruz sizi. Gel gelelim ki röportajlarda söylediğinize göre neşeli bir insansınız. Peki sizi neler güldürür, hayatta en çok neler mutlu eder?

        İnsanlar benim de yaptığım müziğe benzer bir kişiliğim olduğunu düşünüyor ama aksine müziğimin benim karanlık taraflarımı yansıtması sayesinde gündelik hayatımdaki hafifliği yaşayabiliyorum. Çok mutlu bir insanım, kişisel hayatım ve kariyerim açısından çok memnunum. Karanlık taraflarımı yaptığım işte sergilememi bir nevi şeytan çıkarma gibi düşünebiliriz. İngiliz olduğum için sarkastik ve karanlık bir espri anlayışım var. Bence günümüzde dünyada etrafınıza baktığınızda yapabileceğiniz iki şey var; gülmek veya ağlamak. İçinde yaşadığımız dünya ve insan ırkı çok absürt. Davranış şekillerimizin hiçbir mantığı yok. Depresyona kolayca girebileceğimiz çok fazla etmen var, politikadan bahsetmiyorum, genel olarak insan ırkının gelişiminden söz ediyorum. Depresyona girmek çok kolay ama iyi bir espri anlayışını sürekli bulundurmanız gerekiyor. Bu yüzden dünyaya ve hepimizin paylaştığı bu güzel gezegende insan olmanın absürtlüğüne gülüyorum.

        Herkese böyle bir bakış açısı lazım sanırım… Biraz da ilham kaynaklarınızdan bahsedelim mi? En çok neler size ilham verir?

        Birçok müzisyen gibi müzikten ilham alıyorum ama ayrıca sinema da beni çok etkiliyor. Yaşlandıkça iyi sinema veya televizyon yapımlarından daha fazla ilham almaya başladım. Her zaman müziğimde görüntü ve ses arasında büyük bir ilişki oldu, konserlerimde de görselliğin her zaman büyük bir önemi var. Çok fazla projeksiyon ve görüntü, müziği pekiştiren bir şekilde gösterilir. Bence şu sıralar sinemanın iyi bir takipçi olmamdan ilham alıyorum ve elbette anlatılan harika hikayelerden. Üstelik televizyon da buna dahil. Buna iyi kitapları ve iyi müziği de eklemem lazım. İlham aldığım bir sürü harika müzisyen var ve ilhamlarım değişmeye devam ediyor. Sürekli önceden bilmediğim yeni bir müziği keşfediyorum. Müzisyen olarak beni evrimleştiren de bu. Solo sanatçı olmamın güzel yanı da bana ilham veren şeylere çok daha hızlı bir şekilde tepki verebiliyor olmam.

        Solo kariyerin bir faydası daha… Biraz da İstanbul’dan söz edelim. Daha önce İstanbul’a geldiniz fakat şehri dolaşma fırsatınız oldu mu? Vejetaryen olduğunuzu biliyorum, sanırım İstanbul’da vejetaryen olmak biraz zor olmuştur…

        Evet, Türkiye'de vejetaryen olmak oldukça zordu. Günümüzde insan ırkıyla ilgili en iyi gelişmelerden biri, her geçen gün daha fazla insanın et yemeyi bırakması. Ama önümüzde daha çok yol var. Türkiye gibi ülkelere geldiğimde vejetaryen olmanın çok yaygın olmadığını hatırlıyorum. Ama umarım bu değişir, çünkü bence bu gezegeni paylaştığımız bu güzel yaratıkları yemeyi bırakmamız insan ırkının evrimindeki doğal bir adım ve bunun bence artık bir bahanesi yok. Böyle hissediyorum.

        Son geldiğimde İstanbul'da sadece bir boş günüm vardı ama beni dolaştıracak arkadaşım olduğu için çok şanslıydım, şehrin birazını görebildim. Çok sınırlı bir deneyimim oldu ama evet, kesinlikle çok güzel bir şehir.

        Beğenmiş olmanız harika. Hadi biraz da kelime oyunu oynayalım. Size saydığım kelimeleri duyduğunuzda aklınıza ilk geleni söyler misiniz? İlk kelime mutluluk…

        Aklıma ilk gelen şey küçük köpeğim, çünkü beni dünyadaki her şeyden daha çok mutlu ediyor. Küçük bir chihuahua cinsi köpeğim var ve o benim küçük kızım. Beni çok mutlu ediyor.

        Sorumluluk?

        Yakın zamanda iki tane çocuğu olan bir hanımla ilişkiye başladım. Benim hiç çocuğu yok. Bu yüzden şu an kendimi, benim olmayan ama yeni ilişkim sayesinde bana miras kalan iki çocuğun sorumluluğunu üstlenmiş hissediyorum. Bu benim için hem korkutucu hem de heyecan ve neşe verici bir durum. Gerçek sorumluluk bu.

        Yaşlanmak?

        Şimdi 50 yaşındayım ve çoğu "pop star"ın emekliye ayrıldığı yaşta kariyerimdeki en iyi müziği yarattığımı hissediyorum. Ölümlülük üzerine çok düşünüyorum, özellikle birkaç sene önce babamı kaybettiğim için. Ama pek yaşlı hissettiğim söylenemez, yaşlı da görünmüyorum. Kimse beni görünce 50 yaşında olduğumu düşünmez, bunun için annemin genlerine teşekkür etmeliyim. 86 yaşında ve 60'tan büyük görünmüyor. İnanılmaz gerçekten.

        Kaybolmak?

        Bunu her gün yapıyorum. Çünkü hangi şehirde olursam olayım her gün yürüyüşe çıkıyorum ve özellikle kayboluyorum. Her gün formda kalmak ve zihnimi temizlemek için 8-9 kilometre yürümeye çalışıyorum. İstanbul'a geldiğimde de yapacağım ilk şey bu olacak; dışarı çıkacağım ve nereye gittiğimi bilmeden dolaşacağım. Bir şehri görmenin ve formda kalmanın en güzel yolu... Ne zaman turnede olsam bunu her gün yapmaya çalışıyorum.

        Steven Wilson'ın 22 Temmuz'daki konserine dilerseniz aşağıdaki Deform To Form A Star adlı parçası ile ısınma turu başlatabilirsiniz...

        Meltem ŞAHBAZ / HABERTÜRK

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa