Adalet Bakanı Tunç'tan Yeni anayasa için uzlaşı çağrısı
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç yeni anayasa için uzlaşı çağrısında bulundu. Tunç, "Tabii ki hedefimiz yeni bir anayasa. Bu anayasanın yapılması da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde partilerimizin uzlaşmasıyla inşallah mümkün olacak" dedi
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Tabii ki hedefimiz yeni bir anayasa. Bu anayasanın yapılması da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde partilerimizin uzlaşmasıyla inşallah mümkün olacak. Burada uzlaşmaya yanaşanları milletimiz evet takdir edecektir ama uzlaşmaya yanaşmayanlarla ilgili olarak da önüne gelen ilk sandıkta cevabını verecektir." dedi.
AK Parti Türkiye Buluşmaları programı kapsamında Tekirdağ'a gelen Tunç, Yahya Kemal Beyatlı Kültür Merkezi'ndeki konuşmasında, sürekli gelişen ve kalkınan illerden Tekirdağ'da bulunmaktan mutluluk duyduğunu söyledi.
Türkiye Buluşmaları'na Tekirdağ'dan başladıklarını belirten Tunç, AK Parti'nin her zaman milletle buluşan, halktan kopmayan bir parti olduğunu vurguladı.
Tunç, 22 yıldır iktidarda olan AK Parti'nin bu başarısının dünya siyaset tarihinde görülmemiş olduğunu belirterek, "AK Parti'mizin başarısının en önemli sebebi milletin taleplerini karşılaması ve milletle aynı düşünmesi. O nedenle biz 22 yıldır Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde iktidarda kalmayı başardık çok şükür." diye konuştu.
AK Parti'nin kurulmasını milletin sağladığını ifade eden Tunç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"1990'lı yıllarda yaşanan faili meçhullerin, siyasi krizlerin, ekonomik krizlerin birbirini tetiklediği, koalisyonların, 1,5 yılda bir değişen hükümetlerin, anarşinin, terörün zirveye çıktığı o yıllar, temel insan haklarının maalesef kısıtlandığı 28 Şubat'ın yaşandığı o sıkıntılı yıllardan çıkış olarak milletimiz AK Parti'yi kurmakta gördü. Milletimiz 'Recep Tayyip Erdoğan bir parti kursa da hemen onun kurduğu partiyi iktidara getirsek ve ülkemizin içerisinde bulunduğu bu sıkıntılardan Türkiye'yi kurtarsa' dedi ve adeta AK Parti'nin kurulmasını zorladı."
"AK PARTİ KRONİKLEŞMİŞ SORUNLARI ÇÖZDÜ"
Tunç, AK Parti'nin kurulduktan sonra vesayetçi bir direnişle ve parti kapatma davasıyla karşı karşıya kaldığını anlattı.
AK Parti Genel Başkanı Erdoğan'ın 3 Kasım 2002'deki seçimlerde milletvekili olmasının engellendiğini ifade eden Tunç, şunları kaydetti:
"Genel başkanı milletvekili olamayacak bir parti seçimlerden tek başına iktidar olarak çıktı. İktidara geldikten sonra da 4,5 yıl bir acil eylem planıyla ülkemizin kronikleşmiş sorunlarını bir bir çözmeye başladı ve millet 'Aradığımız iktidarı bulduk' dedi. Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2007'de gelip çattığında o vesayetçi, darbeci anlayış yine devreye girdi. Bir '367' krizi icat ettiler. e-muhtıralar verdiler, 'Meclis'e Cumhurbaşkanı seçtirmeyiz' dediler. Bugüne kadar hep aynı usulle seçildi. 'Hayır bu sefer böyle olacak' dediler ve Meclis'te Cumhurbaşkanı seçimini engellediler. 'Halk seçsin' dediğimizde de halka dediler ki 'Halk da seçemez', 'hayır' propagandası yaptılar.
Türkiye'nin ana muhalefeti vesayetçi ve darbeci anlayışın yanında oldu. Milli iradenin, demokrasinin yanında durmayı tercih etmedi. Sonrasında o krizler aşıldı, Cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleşti. Cumhurbaşkanını halk seçecek referandumunda millet, artık yeni bir dönemi başlattı. Halk tarafından seçildiği 2008 referandumunda da millet 'evet' oylarını kullandı. Sonrasında tekrar daha büyük başarıyla iktidara geldik ikinci dönemimizde."
"BİZ DEMOKRASİNİN YANINDA, MİLLİ İRADENİN YANINDA DURMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
Tunç, AK Parti'nin 2008 yılında bir kez daha kapatma davasıyla karşı karşıya kaldığını, 2012'de ise MİT krizinin yaşandığını hatırlattı.
Daha sonra Gezi Parkı olaylarının gerçekleştiğini dile getiren Tunç, şöyle devam etti:
"Faizlerin yüzde 5'e düştüğü, enflasyonun tek haneleri rakamları yüzde 6'lara kadar neredeyse indiği, ekonomide en parlak dönemi yaşadığımız, dünyanın en büyük projelerine adım attığımız, nükleer enerjisinden diğer enerji projelerine, dünyanın en büyük havaalanlarının, köprülerinin konuşulduğu, temellerinin atıldığı, projelerin ihale edildiği parlak bir dönemde 2013'ün Mayıs'ında Gezi Parkı'nda bir ateş yaktılar. Bütün Türkiye'yi saracak ve bir kalkışmayla hükümeti düşüreceklerini zannettiler. Bir sokak darbesiyle AK Parti'yi bitirebileceklerini düşündüler. Başaramayınca bu sefer 17-25 Aralık emniyet, yargı darbesiyle masa başında 'acaba seçilmiş hükümeti zorlayabilir miyiz' diye bir kalkışma hareketine giriştiler. Orada da başarılı olamadılar, 2014-2015 yıllarını hatırlayalım Kobani olayları, terörün azdırılması, Türkiye'nin değişik yerlerinde Kızılay'da, Suruç'ta patlamalar. Bir kaos ortamına doğru Türkiye'yi sürüklemeye çalıştılar.
Hiçbirinde başarılı olamayınca 15 Temmuz karanlık gecesini bu ülkeye yaşatmaya çalıştılar. Hain FETÖ kalkışmasıyla karşı karşıya kaldık. Milletimiz o gece Cumhurbaşkanı'mızın bir sözüyle meydanlarda darbecilere karşı koydu. İlk kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinde darbe milletimiz ve onun lideri tarafından önlenmiş oldu. 10 yılda bir darbe, 10 yılda bir muhtırayla karşı karşıya kalan, milli iradenin kesildiği günlerden artık darbelere karşı direnen demokrasisi güçlü bir ülke olduğumuzu bütün dünyaya milletimiz sayesinde ilan etmiş olduk. O karanlık geceyi yaşatan darbeciler bugün yargı önünde hesap veriyor. Bugün yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda eleştirilerde bulunanlar, o gece, o kahraman cumhuriyet savcılarımız milletimiz meydanlara koşarken evlerinde oturmadılar. Onlar da adliyelere koştular. O darbecilerle, o hainlere karşı yargı eliyle mücadeleye başladılar. Hemen soruşturmalara başladılar. Yakalamaları yaptılar, gözaltıları yaptılar. Bugün yargının, bağımsız ve tarafsız olmadığını söyleyenler, o duayen gazeteci olarak köşelerinde ahkam kesenler, onların eski görüntülerine, eski videolarına bir bakın. Darbecilerin karşısında nasıl selam durduklarını, Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olarak 'Genelkurmay başkanına bir şey yapmayacak mısınız?' diye sorduklarını iyi hatırlıyoruz. Bugün demokrasi tellalı kesilen o kişiler maalesef o gün darbecilerin yanındaydı."
Tunç, bugün yargının tarafsız ve bağımsızlığını sorgulayanların, 27 Mayıs, 12 Eylül darbelerinde darbecilerin yanında duran yargıya karşı ne yaptıklarını sordu.
Adalet Bakanı Tunç, şunları anlattı:
"15 Temmuz'da işte bugünkü yargı sistemimiz darbecileri yargıladı. İnsan haklarını savundu, milleti savundu, milletin hak ve hukukunu savundu ve darbecileri mahkum etti. İşte o günkü yargı sistemiyle bugünkü yargı sistemi arasındaki fark budur. Hazmedilemeyen de bu. Onlar istediği kadar hazmedemesin, biz demokrasinin yanında, milli iradenin yanında durmaya devam edeceğiz. Milletimiz 15 Temmuz'da, o karanlık geceyi aydınlığa çevirmeyi başardı."
Tunç, Türkiye'nin gelişmesi ve kalkınması için her alanda çalışırken Türkiye'nin yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşması, darbelere dirençli olması için de çok önemli yapısal reformların hayata geçirildiğini ifade etti.
Temel hakların güçlendirildiğini, insan hakları ihlalleri ve faili meçhullerin önlendiğini belirten Tunç, "Anayasa'mızda gerçekleştirdiğimiz reformlarla o 'sessiz devrim' sayılan reformlarla hak arama yollarını daha da genişlettik." dedi.
YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI
Hukuk devleti, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesini daha da güçlendirmeye çalışacaklarını anlatan Tunç, "Tabii ki hedefimiz yeni bir anayasa. Bu anayasanın yapılması da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde partilerimizin uzlaşmasıyla inşallah mümkün olacak. Burada uzlaşmaya yanaşanları milletimiz evet takdir edecektir ama uzlaşmaya yanaşmayanlarla ilgili olarak da önüne gelen ilk sandıkta cevabını verecektir." diye konuştu.
Tunç, bu konudaki temennilerinin uzlaşmanın sağlanması olduğuna işaret etti.
Anayasanın bir darbe sonrası darbecilerce yazılmasının bile değiştirilmesi için yeterli sebep olduğunu dile getiren Tunç, şöyle devam etti:
"Bu Anayasa'da reform sayılan değişikliklere rağmen vesayetçi ruh tamamen ortadan kalktı mı? Bunu söylemek mümkün değil. 184 kez değişikliğe uğrayan 177 maddesi var. Madde sayısından fazla değişikliğe uğrayan bir Anayasa'yla yolumuza devam ediyoruz. Tabii bu çok sayıdaki değişiklik, 2010'da ve 2017'de yaptığımız değişiklikler, 1982'de kurgulanan bir Anayasa'ya sonradan monte edilen yapılar, reformlar elbette ki maddeler arasındaki yeknesaklığı da bozmuş durumda.
O nedenle bizim darbecilerin yazdığı bir Anayasa değil de milletin temsilcilerinin Meclis'te uzlaşarak bir toplumsal sözleşme hüviyetinde yeni bir anayasayı yapmak milletimize olan borcumuz. İnşallah 28. Dönem Parlamentosu bu borcu yerine getirerek Türkiye Yüzyılı'nın başlangıcında, Cumhuriyet'imizin ikinci yüzyılına başlarken yeni bir anayasayla inşallah yolumuza devam ederiz."
Bakan Tunç, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında binlerce Filistinlinin hayatını kaybettiğini, Türkiye'nin uluslararası mahkemelerde soykırımcıların yargılanması için girişimlerde bulunduğunu da sözlerine ekledi.
Eski TBMM Başkanı Mustafa Şentop ise milletin teveccühüyle AK Parti'nin 22 yıldır iktidarda olduğunu söyledi.
AK Parti'nin sadece siyasi bir parti olmadığını belirten Şentop, "AK Parti, bir toplumsal hareketle bütünleşmiş bir siyasi harekettir. Bu toplumsal hareketin tezahürü olarak ortaya çıkmış bir siyasi harekettir. Dolayısıyla bu hareketin siyasi boyutuyla toplumsal boyutunu bir arada, birbiriyle ahenkli şekilde yürüttüğümüz için 22 yıldır milletin teveccühüne mazhar olduk." dedi.