Siz hangi tip babasınız?
Uzman Klinik Psikolog Neil Serem Yılmaz, 20 Haziran Babalar Günü kapsamında yaptığı açıklamada, babanın çocuğuna yaklaşımına göre üç sınıfta değerlendirilebileceğini belirterek, her bir davranış modelinin çocuğa etkilerini anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu
Çocuğun sağlıklı ruhsal gelişimi için en az anne kadar baba da merkezi bir role sahip. Birçok baba çocuğuyla zaman geçirmek, onu tanımak, duygusal paylaşımlarda bulunmak için son bir buçuk yılda pandemi sürecini fırsata çevirmeyi başardı.
Uzman Klinik Psikolog Neil Serem Yılmaz, “Pandemi dönemiyle birlikte birçok baba evde çalıştıkları dönemde çocukları ile daha fazla zaman geçirme fırsatı buldu. Üstelik bu süreci fırsata çevirmeyi başararak hem kendileri ‘baba’ kimliğini gerçekten hissettiler ve bu mutluluğu tattılar hem de çocuklarına babalarının ilgisinin ve birlikte paylaşımlarının mutluluğunu tattırdılar. Sürekli evde hep birlikte kalmak bir takım zorluklar getirse de babalar için çocuklarını daha fazla tanımak ve onlarla daha sağlıklı ve daha yakın bir ilişki kurmak için önemli bir fırsat oldu” diyor. Anne ve babanın birbirini bütünleyen rolleri olduğunu vurgulayan Yılmaz, 20 Haziran Babalar Günü kapsamında yaptığı açıklamada, babanın çocuğuna yaklaşımına göre üç sınıfta değerlendirilebileceğini belirterek, her bir davranış modelinin çocuğa etkilerini anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
İLGİSİZ BABANIN ÇOCUKTA YOL AÇABİLECEĞİ SORUNLAR
Baba varlığını ve desteğini çocuğa hissettirmediğinde çocuğun bir ayağı boşta kalır, eksik, değersiz ve yetersiz hisseder.
Çocuk için baba gücü temsil eder. Babanın gücünü görmek çocuk için bir destek ve dayanak görevi görür. Çocuklar kimi zaman dışarıdan özgüvenli ve güçlü görünebilirler. Oysa büyüyebilmek kendi içinde yaslanabileceği bir güç oluşturmak için babanın gücünü görmeleri ve ona yaslanmaları gerekmektedir. Ancak bu gücü gördükçe ve ona yaslandıkça daha güçlü hissedebilirler. Kendi içlerinde zorluklara, eksikliklere dayanabilecekleri, onları büyüten bir güç oluşturabileceklerdir. Bu olmadığında, ötekine bağımlı, hep bir başkasından destek isteyen, kendine güvenmeyen ve zorluklar karşısında çabuk pes eden bir yapı oluşturmaları kaçınılmaz olabilir.
Baba çocuk için sosyal dünyaya açılan kapıdır. Baba, anne- çocuk ilişkisine dahil olmadığında çocuk ve anne ayrışamaz. Çocuk dış dünyaya açılamaz, sosyal ilişkiler kurmakta zorlanır. Çocuğun sosyal ilişkiler kurabilmesi için önce anne ile bağımlı ilişkiden uzaklaşabilmesi gerekir bu da ancak çocuğun babanın varlığını hissetmesi ile olur. Annenin her an onunla olmadığını görerek, anneyi babayla da paylaştığını fark etmesi ile mümkün olur.
Baba çocuk için fren işlevi sağladığından duygularını rahatça ifade etme alanı sağlar. Çocuk yanlış bir şey yaptığında ya da tehlikede olduğunda babanın orada olduğunu bilir ve bu sayede özgür hisseder. Oysa baba orada olmadığında çocuk kendini frensiz bir arabada hissettiğinden harekete geçmekten, duygularını ifade etmekten çekinebilir. Yanlış yapma ve yanlış yaptığında durdurulmayacağı kaygısı ile hiç harekete geçemeyebilir. Duygusal ve akademik alanda bir kitlenme yaşayabilir, harekete geçip aktif eylemlerde bulunmaz.
Erkek çocuk erkek olmayı, cinsel kimliğini babası aracılığı ile kazanır. Babanın nasıl özellikleri olduğu, annesine nasıl davrandığını izler ve çocuğun gelecekte nasıl bir erkek olacağı üzerinde bu deneyimleri oldukça belirleyicidir. Eğer baba çocuğa ilgisiz davranıyorsa çocuk kendini değersiz görecektir. Eğer öfkeli ve tahammülsüz bir baba ile karşılaşıyorsa o da gelecekte öfkesini kontrol etmekte zorlanacaktır. Babanın varlığı ve erkek çocuğa olan tavrı, çocuğun gelecekte nasıl bir erkek ve baba olacağı üzerinde son derece etkilidir.
Kız çocuğun karşı cins ile kuracağı ilişkinin niteliği babanın bu süreçteki rolüne bağlıdır. Eğer baba çocuğu görmezden gelirse çok sert, değersiz ve önemsiz hissettirdiğinde karşı cinsle ilişkilerinde de benzer bir dinamik gerçekleşecektir.
AŞIRI İLGİLİ BABANIN YOL AÇABİLECEĞİ SORUNLAR
Çocuklar her şeyi bildiklerini, her şeye güçlerinin yettiğini düşünmek isterler ve çocuk olmanın yetersiz taraflarına katlanmakta zorlanabilirler. Ancak çocukların engellenmeye ve negatif durumlarla dayanabilmeye toleranslarının gelişebilmesi, hayal kırıklıklarına dayanabilmesi için öncelikle evde bir takım yasaklar ve yoksunluklarla karşılaşmaları gerekir. Üzülmesin ya da ağlamasın diye her istediği yapılan çocuk bekleyemez, erteleyemez ve büyüyemez. Bu kapasitesinin gelişebilmesi için babaların yapılandırıcı yasaklar koyması, bekleyebilmeyi öğrenmesi için her istediğini hemen yapmaması, bazı şeylere ulaşamayacağını öğretmesi gerekir. Kurallar arabanın freni gibidir, çocuğun kendini durdurmayı öğrenmesi için önce baba tarafından bu frenin çocuğa sağlanması gerekir.
Çocuklar için bir oyunda kaybeden olmak ya da istediğine ulaşamamak dayanması güç bir durum olsa da sağlıklı ruhsal gelişim için çocuğun deneyimlemesi için gerekli bir durumdur. Kimi zaman babalar çocukları üzülmesin, kendilerini kötü hissetmesin ya da öfkelenmesin diye çocuk karşısında güçsüz bir konuma geçebilmektedirler. Bilerek oyunda çocuğa yenilmek, bazı şeyleri yapamıyormuş gibi davranmak ya da çocukların kendilerinden daha güçlü olduklarını söyleyebilmektedirler. Durum böyle olduğunda öncelikle çocuk babayı kendinin akranı zannetmekte ve koyduğu kurallara uymamaktadır. Daha da önemlisi erkek çocuk baba ile rekabete girer, babadan daha güçlü olduğunu görmek ister ama daha sonra babanın gücünü fark edip kabul eder böylece hem ruhsal olgunlaşma gerçekleşirken hem de ebeveynin koyduğu kurallar kabul edilir. Ancak baba burada bahsedilen güçlü konumu almadığında çocuk kendini evin hakimi zanneder.
Baba gerekli durumlarda çocuğa fren işlevi sağlamadığında çocuk duygusal bir boşluk içinde hisseder, riskli eylemlerde ve davranışlarda bulunur, sınırları kendini tehlikeye atarcasına zorlayabilir. Çocukluk çağında sıklıkla; davranış bozukluğu ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu şekline dönüşebilir.
Babası tarafından evde yasaklarla ve kurallarla karşılaşmayan çocuk, okulda ve sosyal ilişkilerde de çeşitli zorluklar yaşar. Arkadaşlık ilişkilerinde; her şey kendi istediği gibi olsun ister. Hep merkezde ve kazanan olmak ister, herkesi yönetmek ve her şeye hakim olmak ister. Paylaşmak ve beklemek oldukça zordur. İstedikleri dışında bir şey olduğunda diğer çocuklar üzerinde zorbalığa başvurma ya da öfke krizleri yaşayabilirler.
Diğer bir zorluk alanı da okulda görülür. İsteklerini erteleyemeyen, bekleyemeyen çocuk okulda da sırasını bekleyemez, derslerde dikkatini toparlayamaz, ödevlerini yapmakta zorlanır. Evde her istediğini yapan ve babanın koyduğu sınırlar ile karşılaşmayan çocuk, okulda da okulun kurallarına, öğretmenin yönergelerine uymakta zorlanır çoğunlukla sınıf düzenini bozucu hareketlerde bulunur.
İLGİLİ BABANIN OLUMLU ETKİLERİ
İlgili bir baba sayesinde; erkek çocuk erkeksiliği ve cinsel gelişimi babayı model alarak, baba ile ilişkisi aracılığı ile öğrenir. Erkek çocuk 3 yaş döneminde anneye hayran olduğu ve babanın yerini almak istediği bir dönemden geçer. Baba ile rekabete girer, babadan daha güçlü olduğunu zanneder. Babaların burada çocuğun özgüvenini kıracak ve değersiz hissettirecek tavırlardan uzak kalabilmesi son derece önemlidir. ‘Sen ne anlarsın’, ‘yapamazsın’ yerine büyümek konusunda motive eden ‘şimdi küçüksün ama büyüdüğünde sen de yapabileceksin’ gibi hem destekleyici hem de çocuksu konumunu hatırlatan, babanın kendi yerini de koruduğu bir dil çocuğa gelecekte de önemli kazanımlar sağlar.
Kız çocuğun gelişiminde ise; çocuğun karşılaştığı ilk erkek figür babadır. 3 yaşları civarında kız çocuk anne ile rekabete girer, annenin yerini almak ve babanın gözdesi olmak ister. Babanın aradaki dengeyi kurabilmesi son derece önemlidir. Bu süreçte hem çocuğa değerli ve önemli hissettiren hem de çocuğun gözünde annenin yerini ve değerini koruyan baba kızını geleceğe sağlıklı şekilde hazırlar. Anne hakkında çocuğun yanında eleştiride bulunmayan baba sayesinde çocuk; annenin yerine geçemeyeceğini ancak büyüyüp annesi gibi bir kadın olduğunda babası gibi biri tarafından sevilebileceğini fark ederek bu dönemden sağlıklı bir şekilde büyüme ve olgunlaşma motivasyonu ile çıkar.
Babanın varlığı ve ‘prenses kızım’ , ‘güzel kızım’ , ‘akıllı kızım’ gibi güzel sözleri ile çocuk değerli ve sevilmeye değer bulur kendini. Baba tarafından sevilen kız çocuk gelecekte ancak sevilen ve değerli bulunan bir kadın olabilir. Aksi halde hırpalandığı ve kötü muamele gördüğü ilişkiler kurabilmektedir.
Çocuklarıyla zaman geçiren, onların sorunlarıyla ilgilenen, katılımcı bir baba aynı zamanda anne ile de sorumlulukları paylaşacağından annenin çocuklarına karşı daha tahammüllü ve anlayışlı davranabilmesini sağlar. Anne-çocuk arasındaki çatışmaları azaltır.