Nilay Deniz: Kemal Sunal, "Senden olur deseydi"
Nilay Deniz, HT Stüdyo'da Habertürk'e verdiği röportajda rol aldığı 'Maske'de canlandırdığı 'Nergis'in bir hayli zorlayıcı yanları nedeniyle psikolog desteği aldığını açıkladı. Deniz, en büyük üzüntüsünün Kemal Sunal ile tanışamamak olduğunu dile getirdi.
ABONE OLAnnesinin zoruyla yöneldiği oyunculukta; yıldızını parlatan, daha da parlatma potansiyeline sahip yeni nesil oyunculardan.
Nilay Deniz...
‘Maske’de ‘Nergis’i canlandıran Nilay Deniz, Habertürk HT Stüdyo’da Mehmet Çalışkan’ın sorularını cevapladı. Deniz, rolüne nasıl hazırlandığından Kemal Sunal’a olan hayranlığına kadar birçok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu.
‘Maske’ senin ilk sinema çalışman. Neler hissediyorsun?
Evet, ilk sinema filmim. Zaten benim bu sektörde var olduğumdan beri her zaman farklı iş yapma arzum vardı. O yüzden ‘Maske’, bana bu iş çok farklı geldi. Çok heyecanlandım. Beni ‘Nergis’ karakterine yakıştırdıkları için ayrıca çok mutlu oldum.
11 yılda 11 televizyon dizisinde rol aldın. Sinema adına neden geç kaldın?
Dizi temposu çok ağır bir tempo ve belirsiz. Yine de yapmak istediğim 3 - 5 sinema filmi oldu ama onlar da hep tarihsel yoğunluktan bir şekilde takvimi uyduramadığımız için olmadı. Yapamadığım için çok üzüldüğüm işler oldu.
Sinema oyunculuğu deneyimiyle televizyon dizisi oyunculuğu deneyimi arasında bir fark gördün mü?
Tabii ki çok fark var. Bir kere hazırlık sürecin daha doğru. Dizide haftada bir bölüm çekiyoruz, hemen hemen 6 günde… Bir bölüme hazırlanmak için bir günümüz oluyor ama sinema filminde öyle değil. Önce bir hazırlık süreci oluyor, başı belli sonu belli. Kendi adıma daha rahat çalışma şartları var diyebilirim.
Gençlik yılları travmalarla geçen ‘Barış’ın yaşadıklarını atlatamayıp yaşama devam etmek için çeşitli ‘kandırma’ yöntemleri bulmasını konu alan ‘Maske’nin senaryosunu Emrah Taş yazarken filmin yönetmenliğini Berker Berki üstlendi. Kaan Turgut, Nilay Deniz, Mert Turak, Erdinç Gülener, Burç Kümbetlioğlu, Altan Erkekli, Hakan Vanlı ve Ulvi Alacakaptan’ın başrollerini paylaştığı ‘Maske’, sinemaya ‘Barış’ın çelişkili ruh hali ve kontrolünü sağlayamadığı duygularıyla hem kendisini hem de çevresindekileri sürüklediği olayları yansıtacak.‘Nergis’e hazırlanırken özel bir çalışma yaptın mı?
Tabii ki… Bilmiyorum bir başkası yapıyor mudur ama benim bir özelliğim var. Elbette oyunculuk adına da bir şeyler yapıyorum ama benim için bir işe başlarken bir karaktere bürünürken onun psikolojisini anlamak önemli. O yüzden bu işe başlarken psikolog arkadaşlarımdan yardım aldım. Çünkü psikolojik gerilim türünde biraz. Onun için biraz uğraştım.
.png‘Maske’nin kariyerine nasıl bir etkisi olmasını umarsın?
‘Maske’, o kadar farklı bir iş ki içinde olmaktan gurur duyuyorum. O yüzden bundan sonra çok başarılı olacağına eminim ama benim için çok yeterli bir histi. ‘Maske’nin içinde olmak, onu çekmek, ‘Nergis’i canlandırmak çok yeterliydi ama başarısından hiç şüphem yok.
.png‘Nergis’ sana ne kadar yakın ne kadar uzak?
Hiç yakın değil, çok uzak… Herhalde kendimle harmanlamakta en zorlandığım karakter ‘Nergis’ oldu. Çünkü, canlandırdığım karakterlere genelde kendimden bir şeyler katıyorum. Karakterle benim aramda bir meç durumu oluyor ama ‘Nergis’te çok zorlandım.
Özellikle hangi konularda zorlandın?
Psikolojik kısmında zorlandım. Zaten psikolojik bir film… Her karakterin farklı bir duygu, psikolojik durumu var. O yüzden de onun psikolojisini anlamak, karaktere de bir yerden hak vermek ya da karakterin içinde yarattığı iyilik ya da kötülüğü olabildiğince doğru şekilde ortaya çıkarmakta zorlandım. Çünkü biraz uçuk.
Hayatında hiç sanal bir maske takma gereği hissettin mi?
Bence sanalda herkesin bir maskesi var. Çünkü ‘yok’ diyen bence yalan söyler. Hangimiz özel bir durumda ağlarken ya da kötü bir olay yaşadığımızda çekip anlatıyoruz ki. Ben şahsen yapmıyorum. Bu da benim sosyal maskem. Sadece mutlu olduğum, paylaşmak istediğim anları paylaşıyorum.
Seni oyunculuğa iten ana nedenler neler oldu?
Annem… Aslında tiyatrocu olmamı istiyordu. Çünkü zamanında kendisi çok istemiş. Doktor olmak isteyen ama olamayanlar, çocuğuna ‘Doktor ol’ diye baskı yapar. Benimki de “Tiyatrocu ol” diye baskı yaptı ama ne olursa olsun ergen bir çocuk baskı gördüğünde yapabileceği en iyi şey olsa bile ondan kaçmaya başlıyor. Ben de küçük bir kaçma süreci yaşadım. ‘Olmayacağım, istemiyorum. Niye üstüme geliyorsun’ desem de sonra bir şekilde elimden tutup, beni yüreklendirip “Sen bunu yapabilirsin. Bak önünde şöyle bir fırsat var, istersen gel bunu değerlendirelim” dediğinde daha fazla karşı koyamadım. Çünkü benden istediği kötü bir şey değildi. Annem sayesinde oldu biraz ama bir yandan da çok şanslıyım ki ilk işimden itibaren hep doğru insanlarla çalışmışım. Bu gerçekten çok önemli. O yüzden de devamı geldi.
İlk çalışman, ‘Behzat Ç.’… İlk çalışmanda neler hissettin?Serdar Bey, çok iyi bir yönetmendir, bir de çok disiplinlidir. Seçmelerine mi katıldın?
Çok heyecanlıydım. Ne yapacağımı bilmiyordum. O zaman yönetmenim Serdar Akar’dı. Bir de herkes çekinir. Ben 16 yaşımdaydım ve benim için biraz değişikti. O yüzden doğru insanlarla çalıştığımı söylüyorum. Çünkü set disiplini, kamera önü disiplini, çok iyi. Belki kızardı ama bir yandan da çok yüreklendirirdi. Annem beni ‘Ankara Kızları’ diye bir güzellik yarışmasına sokmuştu. Çok küçüktüm, henüz 15 yaşımdaydım. Hiç benlik bir olay değildi. Çünkü ben biraz erkek gibiyim, sokak çocuğuyum o yüzden bana biraz ters gelmişti. Zaten bir kareografi öğrettiler, onu bile yapamadım. Bütün yarışma boyunca durdum, insanlara güldüm, göz kırptım. Kamp döneminde “Ben yapamam bunu, bu neymiş, hiç benlik değil” diye sürekli ağladım. Bittikten sonra da dereceye girememiştim ama Ankara’nın en güzel yüzü seçilmiştim. Oradan bir şekilde benden haberleri olmuş. 2-3 tane isim verildi. Bunların arasında ben de vardım. Görüşmeye çağırdılar. O zamana kadar ben bile yeteneğimin olduğunu bilmiyordum.
Kariyerinin 11 yılını değerlendirirsen neler hissediyorsun, neler düşünüyorsun? Bundan sonrası için neler hayal ediyorsun?
Hiç pişmanlık yok… En azından bunu söyleyebilirim. Pişmanlık olmaması benim için yeterli. Bir önceki hayallerim, hep bir sonrakini doğuruyor. Ben baştan oturup, ‘Oscar için çalışacağım’ diyebilecek kadar hırslı bir insan değilim, o kadar büyük hırslarım yok. O yüzden bir öncekinde ne kadar başarılıysam bir sonrakinde en az o kadar başarılı olmayı isterim. Onun için çalışırım. O yüzden hep üstüne koya koya, daha iyisi, bunun da daha iyisi, şunun da daha iyisi olsun isterim. Çünkü hayat tek bir ağaç ama bir sürü dalları var ve tek bir yere odaklanmak bazen çok şey kaçırmana sebep olabilir. Biraz da bunun önüne geçmeye çalışıyorum.
Oyunculuk sana ne ifade ediyor?
Özgürlük. Ben hayatımda kaç kere taksi şoförü olabilirim? Müthiş bir keyif. Gerçekten öyle… Doktorluğu kaç kere tecrübe edebilirim? Ben 11 yılda bir sürü karakterin bir sürü mesleğini tecrübe ettim. O yüzden benim için çok keyifli ve çok özgür bir alan.
Canlandırdığın karakterlerin sana mutlaka katkısı oluyordur. Sence en önemli katkısı ne olmuştur?
Psikolojik analiz… Onu söyleyebilirim. Hepsinin ayrı duygu durumu, ayrı düşüncesi var. Hepsine adapte olmak ve sonrasında bundan çıkabilmek, psikolojiyi doğru kullanabilmek çok önemli. Bilmiyorum, belki de kendini ana bırakmayı öğretmiştir.
11 yılda mesleğin adına edindiğin en önemli öğreti ne oldu?
Çok vardır ama şu an spesifik bir şey söyleyemem çünkü hâlâ öğrenmeye devam ediyorum. Setlerde çok kalabalık çalışıyoruz o sebeple setlerde tanıştığım ve çalıştığım herkesten bir şeyler öğreniyorum.
Mesleğin adına “Çok hırslı değilim” dedin ama mutlaka bir hayalin vardır. Mesleğin adına en büyük hayalin nedir?
Bu işi yurt dışında da yapmak istiyorum. Çok büyük projelerde küçük de olsa roller alıp… Ya da küçük olmasın canım büyük olsun. İşte hırssızım dediğim bu.
Neden hırslı değilsin?
Yaradılış meselesi… Çocukluğumdan beri hiç hırslı bir insan olmadım. Bu arada en sinir olduğum özelliğimdir. Hiç hırsım yok. En kötü özelliği bu ama yaptığım işi de en iyi şekilde yapmam gerektiği konusunda oldukça kararlıyımdır. O yüzden işime sıkı sıkı tutunurum.
Filme dönelim. ‘Maske neden izlenmeli? Teklif sana nasıl geldi, kadroya nasıl dâhil oldun?
‘Maske’ benim için çok özel, bence izledikten sonra herkes için çok özel olacak. Bu arada bizim yapım şirketimiz Satre Film aynı zamanda çok uzun yıllardır ciddi film ve dizilere kumaş sağlayan bir şirket. ‘Game of Thrones’, Star Wars gibi bayağı ünlü yapımlarla çalışmışlar, kumaş sağlamışlar, kostümler devasa güzellikte. Onların vizyonuyla ve senaristimiz aynı zamanda yapımcımızın müthiş vizyonuyla, yapılmamışı denemekte risk alabilecek insanlar olması sebebiyle bence film de o sayede çok güzel oldu. Senaristimiz Emrah Ertaş, ‘Nergis’i yaratırken kafasında öyle canlandırmış. “Olmanı isterim” dedi. Ben de “Seve seve. ‘Nergis’ karakterine beni düşündüğünüz için ne mutlu bana” dedim.
Oyunculuğun yanında bir de sporcu bir kişiliğin var. O kişiliğinden de söz edelim mi?
Sporcu demeyelim… Aslında biraz kafasına göre yaşayan biriyim. Spor salonuna girmem ama sıkı bir şekilde Kitesurf yapıyorum, kaykay öğrenmeye çalışıyorum.
Ulaşamadığın biriyle sohbet etme imkanın olsaydı, o kim olurdu?
Kemal Sunal olurdu. Ben yetişemedim ve çok üzgünüm.
Kemal Sunal, üniversiteden okul arkadaşım.
Gerçekten mi? Oturup sohbet etmeyi çok isterdim. Bu kadar iyi bir insan olup aynı zamanda her şey nasıl bu kadar başarılı bir şekilde yönetilir çok merak ediyordum. Keşke oturup konuşabilseydim. Bana söyleyecek bir şeyleri olsaydı çok isterdim. Bana, “Senden olur” deseydi çok mutlu olurdum. Sanıyorum düşüp bayılırdım. Oyunculuğumla ilgili ya da yaptığım işle alâkalı güzel bir şey söyleseydi çok mutlu olurdum, çok isterdim.
Kemal Sunal seni hangi özellikleriyle yakaladı?
Yaptığı işlerle ki bence çok iyi oyuncu. Herkes idol olarak yabancı bir isim verir, benim idolüm Kemal Sunal. En çok komedi severim ama dramı da gerektiği yerde severim. Bence bunu eskiden beri en iyi başarabilmiş oyuncu. O yüzden ben hayranım. Hatta bir yönetmenim sette bir gün, “Sen biraz Kemal Sunal’a mı benziyorsun? dedi.